Hafız GUSER Fahrettin Abatay anlatıyor:Yıllar önceydi üç
arkadaş, bir yaz günü, özel bir arabayla Kepsut'un Dereli
köyüne doğru yola çıktık. Burası orman içinde güzel bir
Abzegh köyü. Bize bir torba dolusu ceviz verdiler. Burasının
cevizi benzersiz, kabuğu incecik, içi dolgun ve nefis.
"Benzerini Antalya Korkuteli Yeleme Abzegh
köyünde gördüm. Biz Shapsughlardaki cevizler kalın
kabuklu, anlaşılan Abzeghler ceviz ıslahı işinde ileri
gitmiş, bu ceviz türünü de Kafkasya'dan getirmiş
olmalılar. Çünkü komşu köylerde öyle ince kabuklu meyve
veren devasa ceviz ağaçları yok, yeni yeni bodur
cevizler yetiştirmeye çalışıyorlar" diyorum.
"Olabilir" diyor GUSER Fahrettin ve sözünü sürdürüyor:
Dereli'den daha yukarıdaki Soğucak'a doğru dağa
tırmanıyoruz. Bereket yol şose, güzel. Orası en son ve
zirvedeki tek Abzegh köyü, orman içi.
Bir çeşmeye yakın çimenlik ve ağaç gölgesi bir yere
oturduk. Yere bez serdik, yiyecekleri çıkardık ama
sürahi ve bardak almayı akıl etmemişiz.
Birkaç küçük kız çocuğu merakla bizi izliyorlardı. "Mo
şükak'o" (Gelin buraya) dedim. "Şüivıne tarı?" (Eviniz
hangisi?) diye bir kız çocuğuna sordum. "Mırarı" (Şu)
diyerek evlerini işaret etti. "Aşığum vıane yıdej kui,
haç'eh'er Adıgeh', psı yeşönh'e psışüatlere gogonre
kıfayeh' ui vıane ye'u" (Öyleyse annenin yanına git,
konuklar Çerkes, su içmek için sürahi ve bardak
istiyorlar de) dedim.
Birazdan kız çocuğu eli boş geri döndü: "Sıane,
haç'eh'er vınem kıereblağeh', vınem şereşh'eh' kısiuağ,
şükak'u" (Annem, konuklar eve buyursunlar, yemeklerini
evde yesinler dedi, gelin) dedi.
Tanımadığı erkekleri, kocası evde yokken, Adigeler
dışında kim eve çağırır?
"Thavıeğepsev, sişaş, vınem tıkıebleğağem nah tiguape
huğe. Te zıdğepsefınev ketek'uahı, vıane gubğene
tferıemıtleğ'u" (Teşekkür ederiz kızım, eve gelmiş
olmaktan daha çok memnun olduk. Dinlenmek ve hava almak
için dolaşıyoruz, annen kusurumuza bakmasın) dedik.
Kız bir süre sonra örtülü bir tepsi üzerinde bir sürahi,
birkaç bardak ve fırından yeni çıkmış koca bir halığuj'ü
(хьaлыгъужъу;içi
dolu pide) ile döndü.
Derken köyden üç erkek geldi, "Huna mır?Şükıeblağeh' "
(Oldu mu bu?Buyurun eve) diye ısrar ettiler. Sonunda
onları ikna ettik ve hep birlikte yemeğe oturduk. Bir
sürü kavun ve karpuz da yanımıza almıştık, onlardan
çocuklara da verdik, kadına da gönderdik.
Soğucak'tan çıktık hemen yakındaki Karanlıkdere'ye
gittik. Baktık adamın biri uzanmış ağaçtan armut
topluyor. Durduk, "Vıadıga?" (Adige misin?) diye
sesendik. "Sıadıg ade, sışıdına?" (Çerkes olacağım
tabii, eşşek olacak değilim ya?) diye yanıt verdi. Bu
sözler üzerine yanımızdaki Talat Hoca'yı bir gülmedir
aldı gitti.
Bizi eve davet etti ama "Tığogurık'u" (Yolcuyuz) dedik,
zorla verdiği armutları alıp yolumuza devam ettik, Güvem
köyüne vardık. Burası da diğerleri gibi bir Abzegh köyü.
Bir günde fena bir gezi sayılmazdı bu gezimiz.
|