Ivan GONCAROV
Yazar
1812 yılında Rusya'da doğdu. Dünya Edebiyatı'nın, en önemli
yazarlarından biridir. Eserlerinde; ortam ve karakter
yaratmadaki başarısı, işlediği konuların güncelliği ile
ünlendi. Büyük
başarısına rağmen, Dostoyevski'deki psikolojik derinlik,
Tolstoy'daki perspektif Gonçarov'da yoktu. '' Oblomow '' isimli
eseri, Doğu ile Batı bakış açısının zıtlaşmasını, anlatır.
Rusya'nın modernleşmesinin bir fotoğrafı, çözülmeye başlayan
feodalizm betimlemesinin, en güzel örneğidir. Roman Rusya'da bomba
etkisi yaptı. Zaten zamanda çok elverişliydi. Köleliğin
kaldırılmasına üç yıl kalmış, bütün edebiyat eserlerinde;
hareketsizliğe, uyuşukluğa, şaşkınlığa karşı açılan bir savaş
başlatılmıştır. Yazar, 1891 yılında öldü.
Ölümün kıyısında gezinen diriler ya da OBLOMOVLUK...
Takvimler 1850’li yılları göstermektedir. Rus derebeyi sınıfı
yıkılma süreci içindedir ve ardında, eski düzenin yerini almakta
olan burjuva düzenini şaşkınlıkla izleyen bir nesil bırakmaktadır.
Oblomov bu neslin çocuklarından biridir.
Yalnızca yemek ve uyumak fiillerini gerçekleştirmek üzere yetişmiş
olan Oblomov, köklerinden kopar, tüm mal varlığını bırakıp şehre
gelir. Şehrin sürekli olarak yer değiştiren, koşuşturan insanları
arasında yer bulamaz ve gün geçtikçe soyutlanır bu yaşamdan.
Dünyası; yatak, hırka, uyku kelimeleri arasına sıkışır. Uyuşukluk,
nefes almak kadar doğal bir eylem, bir yaşam tarzı haline gelir.
Fakat Oblomov içten içe yanmaktadır bu durumuna. “Bir şey”
yapabilecek güçte olduğunu hisseder hep, ama bir türlü alıştığı
“eylemsizlik” halinden kopamaz.
Derebeylerin “çalışmadan mutlu olma” üzerine kurdukları felsefenin
kurbanıdır Oblomov. Avrupa’da doğmaya başlayan ve gerekliliği
tartışmasız olan bilgilere ulaşma isteği başlar artık. Yazar
Gonçarov burada Oblomov’un karşısına Stoltz’u çıkarır. Ve burjuva
Avrupa’yı temsilen Stoltz’u konuşturmaya başlar. Oblomov’un
çocukluk ve okul arkadaşı olan Stoltz; hırslı, çalışkan, ne eksik,
ne fazla her şeyi gerektiği kadar yapan, ne istediğini bilen bir
Alman’dır ve hayatın hakkından gelir. Gonçarov Stoltz’u “galip”,
Oblomov’u “mağlup” ilan etmiştir. Avrupa-Rusya ya da daha genel
bir ifade ile doğu-batı karşıtlığı yapıldığı zaman, önümüze
acımasız bir tablo çıkar. Stoltz her ne kadar iyi niyetli bir
karakter olarak çizilse de sürekli zenginleşmesi, fazla hırslı
olması, 9–6 yollarını hiç sorgulamadan arşınlaması nedeni ile
gözümüze giremiyor.
Kitapta asıl anlatılmak istenen ne Stoltz ne de doğu-batı
karşılaştırması, daha başka bir şey: Oblomovluk! Ölümü anımsatan
bir uyuşukluk hali! Bu hal yeryüzünün birçok yerini esir almış ve
almaya devam etmekte. Lenin’in; “Rusya 3 devrim geçirdi yine de
Oblomovlar kaldı: Çünkü Oblomovlar yalnız dere beyler, köylüler,
aydınlar arasında değil, işçiler ve komünistler arasında da var.
Toplantılarda komisyonlarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız, eski
Oblomov’un içimizde olduğunu görürsünüz. Onu adam etmek için daha
çok zaman temizlemek, yıkamak, sarsmak ve dövmek gerekecektir.”
sözleri, bu salgın hastalığın boyutlarını göstermeye yetecektir.
Gelelim Oblomov’un savunmasına!
“Herşey; durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras
oyunları, bilhassa açgözlülükler, rekabetler, dedikodular,
birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler...
İnsanlık ufak paralar haline gelmiş... Bütün bu salon adamları
benden çok daha uyuşuk, benden çok daha ölü. Hayattaki gayeleri
ne? Benim gibi yatakta uzanmıyorlar, ama bütün gün sinekler gibi
aşağı yukarı inip çıkıyorlar. Günleri boş bir coşkunluk içinde
geçiyor. Aralarındaki ne karşılıklı hoşgörü ne de karşılıklı
sevgi. Bütün maksatları birbirinin ayağını kaydırmaktır... Bir
temiz gülüş candan bir sevgi yok... Her duydukları şeye inceden
inceye fikir yürütürler, ama aslında hiçbir şeyle içten
ilgilendikleri yoktur. Ha böyle gürültü patırtı etmişler ha
uyumuşlar hepsi bir!”
Tüm
bu iç dökmeler var olan durumu yansıtır yansıtmasına, fakat
karşılığında alternatif olarak sunduğu düzen hayatına hiçbir ek
getirmemekte, ölüme her geçen gün daha hızlı yaklaşmasına yardımcı
olmaktadır. Oblomov gömüldüğü uyuşukluk içerisinde arada bir
ağrıyan “vicdan azabı” seslerini de dindirmeyi başarır: Kaderdir
onu bu hale sokan ve aynı özne “insan hayatının rahat tarafını
göstermek için Oblomov’un mahsus böyle yaşaması istenmiştir.
Hayatın kasırgalı tarafını gösteren yaratıcı ve yıkıcı güçlerle
perçinlenen birçok başka insan vardı ve herkes kendine düşeni
yapacaktı.”
Zamanla bu azaplar da diner, dışarıdaki dünya ve o, lehimlenmesi
mümkün olmayan iki ayrı parçadır artık. |