* Ankara’nın üniversiteli
işportacılarına
İşporta deyip geçmeyin, o tezgahta ne insanlar harman olur.
Kaç-kovaladan ibaret değildir. Bir bakarsın ki sizin tezgah,
dergaha dönmüş. Bütün bir caddeyi herkesle paylaşacak kadar
yüreğiniz geniş, gözünüz açık olmalı.
Gözünüze değecek dalın budağın hesabı sorulmamalıdır.
Bağırması, çağırması susup beklenmesi bilinmelidir. Zor
iştir, ekmeğini taştan, taş kaldırımdan çıkarmak.
Her ülkede paranın aktığı bir şehir, her şehirde tezgah
açacağınız paralı bir bulvar vardır. Gözüne kestirdiğin
caddeden herkes gelir geçer de, sen oranın parçası gibi
oluverirsin.
Biraz sen kokar, biraz sen cadde kokarsın. İş yerindir,
sahibi gibi dikilirsin. Bütün müşterilerin işportacıyla
daima arası iyidir. Müşteri ucuzu, çalışkanı, kalenderi
sever. Hep o resmî elbisenin kovaladığı sivil
vatandaştan yana olur. Elindeki tişörtü yerlere atıp
gitmez. Zabıta baskınında o da bir kenara siner,
fırtınanın dinmesini bekler. Tezgahı bulup parasını
vermeden asla gitmez.
İşportanın incelikleri kolayca öğrenilmiyor elbette.
Üniversite sıraları ile işporta tezgahı arasında mekik
dokumalarda olunca, bir entelektüel bakıyor mesleğe
insan. İncelikleri ayrı öğreniliyor, işbölümü daha
sistematik ve tartışılarak belirleniyor ortağınla.
- Hangi caddede kim, ne satıyor?
- Aşağıdan zabıta gelirse, yukardan kaçacağımız en uygun
cadde hangisidir?
- Zabıta bir yana, işportanın ağabeyleri bizi himaye
eder, barındırırlar mı?
- Bütün bunları düşünürken gözlerdeki korku nasıl
gizlenir?
Kolay olmuyor elbette bunları öğrenmek.
Biraz felsefe okumuş işportacıların ortaklığı, teoride
çözümler üretmekle başlıyor.
- Tezgah, çabuk toplanabilir olmalı.
- Tezgah, satacağın mal ile zıt renklerde fon
oluşturacak şekilde seçilmeli.
- kulpu olmalı, boş bir çanta yanında daima hazır
bulunmalı.
- Ayakkabılar daima spor olmalı.
- Entelektüel ortağın biri, yüksek bir yerden zabıta
kollamalı, satış konusunda daha yetenekli olan tezgahın
başında durmalı.
- Zabıta geldiğinde gelecekte hariciyeci olacak ortak,
diğerine ıslık çalmalı ve haber vermeli.
Teorisi mükemmel olan her şey pratikte mükemmel
olamayabiliyor. Bu nokta hiçbir zaman gözden kaçmamalı.
Örneğin yüksek yerdeki entel ortakla zabıtayı yan yana
sizi seyrederken görebilirsiniz. Kaçması gereken ortağın
yorum yapmaya çalışması aptallık olur, onun görevi
kaçmaktır. Sonra bir sokak ötede bu durumun, eleştiri ve
öz eleştirisi nefes nefese yapılmalıdır. Bağırması
gereken acemi ortak yanında aniden biten zabıtadan
utanmış bağıramamış olabilir. Bu durumda alınacak
dersler ve dikkat edilmesi gereken hususlar hemen
oracıkta halledilmelidir.
- Haber verecek ortak asla alçak sesle ve “affedersin
arkadaşım kaçabilir misin” gibi cümle asla
kurmayacaktır.
- Yüksek sesle ve yanında zabıta olsa da sorunu
çözecektir.
- Satın alınan malların elde kalma riski tekrar
hatırlanarak, durum gözden geçirilmelidir.
- Bu tür bir geri besleme ve eğitim çalışması muhakkak
motivasyon içerikli konuşmalarla tamamlanmalıdır.
- Her iki müteşebbis, bir süre caddeden geçen gamzeli
güzellikleri seyrederek dinlenmelidir
- Karınlar açsa bir akşam simidi alınıp, bu seyir süresi
yemek molası olarak değerlendirilmelidir.
Satıcının satış yaptığı mekan ile sesinin yüksekliği
arasında kesinlikle bir bağ vardır. Seçtiğiniz mekan bir
meydan ve uzak köşelerde başka tezgahlar varsa,
güvendesiniz demektir. Gırtlağınız patlayana kadar
bağırmanızda hiçbir sakınca yoktur. Ancak satışı
arttırıyor olsa da bunu asla bir tüp geçitte
yapmamalısınız.
- Tüp geçidin işportacısı daha nahif olmalıdır.
- Sattığınız ürünün el yapımı ve sanatsal bir yönü
varsa, hiç ses çıkarılmamalıdır.
- Tezgahta gayet şirin, olgun gözükmeli, bir sanatçı
edasıyla sessiz oturulmalıdır.
- Bir gözünüz ortağınızdan asla ayrılmamalıdır.
- Tezgahın başının kalabalık olması her zaman iyiye
işaret sayılmamalıdır.
- Ne oldum dememeli, ne olacağım denmelidir.
O kalabalıkta mallara uzanan ellerden birinin her an bir
zabıtaya ait olacağı akıldan çıkarılmamalı, böyle bir
durumda centilmence o el sıkılmalı, tezgah teslim
edilmelidir.
Bu tür hazin durumlar, eğitim sürecinin bir parçası
olarak değerlendirilmeli, zaman zaman malları geri almak
için zabıta karakollarında “abi, abi ya” pozisyonlarına
düşülse de, işportacılıkta kriz yönetimi iyice
kavranmalıdır.
İşportayla birlikte o sokağı, caddeyi tanırsınız. Her
gün gelen dilenciyi tanır para bozdurursunuz. Para
bozdurdukça senden daha iyi para kazandığını anlar,
bozulursunuz. Esnaf sizden hoşlanmasa da hepsini
tanırsınız. Caddenin müdavimlerini, yandaki dershanenin
kızlarını, karşıdaki biletçiyi, çöpçüyü tanırsınız.
Onlar da sizi tanırlar. Tezgahı toplayıp
selamlaşırsınız.
Bir de sokakların romantizmi vardır. Akşam tezgahın
toplandığı, asfalta yayılıp hesapsız oturduğunuz,
düzensiz paraların sayıldığı zamanlar...
Oynamış parke taşlarının sesleri, topuklu ayakkabı
tıkırtıları, şehrin telaşının bitmeye yüz tuttuğu
saatlerin keyfi sonuna kadar çıkarılmalıdır.
Tezgah tam zamanında toplanıp, yağmur da başlamışsa,
hemen kapanmış bir bankanın önüne oturmalı, ağızdan
çıkan buhar ve sigara dumanına sarılıp şehrin ta
tepesine çıkmalı. Sevgiliye haber uçurmalı, akşam bir
sinemaya gidip, bu şehri ve seni seviyorum
diyebilmelidir işportacı. |