...................
ÖNCEDEN BİLME VE ÖNCEDEN BELİRLEME

Rc Sproul
Çeviri: Hasan Can Külahcıoğlu
TANRININ SEÇİMİ
Kaynak:
www.hristiyan.net

                         
...................
...................

Önceden belirleme hakkındaki Reform görüşünü reddeden Hıristiyanların büyük bir çoğunluğu önceden belirleme hakkındaki öngörü ya da önceden bilme görüşünü kabul etmişlerdir (geleceği görme, ön bilgelik). Açıkça ifade edersek, bu görüş, sonsuzluğun başından beri Tanrı’nın bizlerin nasıl yaşayacağımızı bildiğini öğretmektedir. Bu öğretişe göre Tanrı, bizlerin Mesih’i kabul edeceğimizi ya da reddedeceğimizi önceden, bizim özgürce yapacağımız tercihleri daha biz bu tercihleri yapmadan bilmektedir. Tanrı’nın, bizleri kurtuluşa seçmesi, bizim yapacağımız tercihleri bilmesi üzerine kurulmuştur. O bizi seçmektedir çünkü bizim O’nu seçeceğimizi önceden bilmektedir. Bu öğretişe göre seçilmiş olanlar ise kendi özgür seçimleri ile Mesih’i seçeceklerini Tanrı’nın önceden bildiği kişilerdir.

Bu anlayışa göre hem Tanrı’nın sonsuz hükmüne hem de insanın özgür tercihlerine dokunulmamış olur. Bu görüşe göre Tanrı’nın kararlarında keyfi bir yön yoktur. Bu görüşe inandıktan sonra ne birer kuklalara indirildiğimiz hakkında ne de özgür irademizin çiğnendiği hakkında konuşmaya gerek kalmamaktadır. Tanrı, herhangi bir kötülük yapma iddialarından temize çıkartılmaktadır. Bizlerin nihai yargılanması tamamen bizlerin Mesih’i seçip, seçmememize bağlanmış durumdadır.  

Önceden belirleme hakkındaki bu görüş hakkında yapılacak çok fazla yorum vardır. Bu görüş kulağa hem tatminkar gelmektedir hem de yukarıda bahsettiğimiz kazançları sunmaktadır.  Bunlara ek olarak Kutsal Kitap’tan arkasına en azından bir tane destek almış gibi gözükmektedir. Dikkatlerimizi, Pavlus’un Romalılara mektubuna bir kez daha odaklayalım:

Tanrı'nın, kendisini sevenlerle, amacına göre çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz. Tanrı, önceden bildiği kişileri, Oğlunun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeşler arasında ilk doğan olsun. Tanrı, önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağırdığı kişileri akladı ve akladığı kişileri yüceltti. (Romalılar 8:29, 30).

Romalılar’ın bu meşhur ayetleri “Kurtuluşun Altın Zinciri” olarak adlandırılmıştır. Bu ayetlerde, Tanrı’nın önceden bilmesi ile başlayan ve imanlıların yüceltilmesi ile noktalanan bir tür düzen dikkatimizi çeker. Önceden bilme görüşü için bu ayetlerde, Tanrı’nın önceden bilmesinin, Tanrı’nın önceden belirlemesinden önce gelmesi hayati bir önem taşımaktadır.

Benim, önceden belirleme hakkındaki önceden bilme öğretisinin görüşüne karşı şahsi bir minnettarlığım vardır. Reform görüşüne boyun eğmeden önce bu görüşü benimsemiştim ancak birkaç sebepten dolayı bu görüşü terk ettim. Ancak bir kere bile olsun önceden bilme görüşünün önceden belirleme doktrini hakkındaki Kutsal Kitap açıklaması olduğuna tamamen ikna olamadım, hatta bu görüşün önceden belirleme hakkındaki Kutsal Kitap doktrininin reddedişi olduğunu düşünmekteyim. Bu görüş, Tanrı’nın bu konudaki bütün öğretişini dikkate alma konusunda başarısız kalmıştır.

Önceden bilme görüşünün belki de en zayıf noktası, onun dayanak noktası olarak gösterilen ayetlerdir. Daha titiz bir analiz yapıldığı zaman yukarıda alıntısı yapılan Romalılar kitabındaki ayetler, önceden bilme görüşü için ciddi problemler oluşturmaktadır. Bir taraftan, bu ayetlerin içeriği, önceden bilme görüşünü desteklemek için yetersizdir. Çünkü bu ayetlerin öğretisi, önceden bilme görüşünü savunanların istediğinden daha az öğretmektedir ve istemedikleri unsurları da öğretmektedir. 

Peki bu nasıl olmaktadır? İlk olarak, bu ayetlerde Tanrı’nın önceden belirlemesinin, Tanrı’nın önceden bilmesi ile gerçekleştiği öğretisi mevcut değildir. Pavlus ortaya çıkıp, Tanrı’nın insanları, onların ilerde yapacakları seçimlerin ön bilgisine bağlı olarak seçtiğini söylememiştir. Bu fikir bu ayetlerde ne ifade edilmiştir nede ima edilmiştir. Bu ayetlerin ifade ettiği tek şey, Tanrı önceden bildiği kişileri önceden belirlemiştir. Bu tartışmaya katılan tarafların hiç birisi Tanrı’nın her şeyi önceden bildiğine itiraz etmemektedir. Tanrı’nın bile hakkında hiçbir şey bilmediği insanları seçmesi olanak dışıdır çünkü Tanrı’nın Yakup’u seçmeden önce zihninde Yakup ile ilgili bazı fikirleri olması gerekir. Ancak bu ayetler, Tanrı’nın Yakup’u, Yakup’un seçimleri doğrultusunda seçtiğine dair hiçbir öğreti yoktur.

Dürüst olmak gerekirse önceden bilme görüşü ile Romalılar 8’de bulduğumuz önceden bilme-önceden belirleme düzeninin birbiri ile uyum içinde olduğunu söylememiz gerekir. Ancak ayetin geri kalan kısmı bu görüş için zorluklar çıkartmaktadır.

Bu ayetlerdeki süreç modeline bakalım: Önceden Bilme-önceden belirleme-çağrılma-aklanma-yüceltilme.

Bu ayetlerdeki can alıcı problem, çağrılma ve aklanma arasındaki ilişki üzerine olmalıdır. Bu ayetlerde Pavlus “çağrılma” derken neyi kast etmiştir? Yeni Antlaşma, ilahi bir çağrıdan birden fazla yollarla bahsetmektedir. Teolojide, Tanrı’nın dışsal çağrısı ile Tanrı’nın içsel çağrısı bir birinden ayrı ele alınır.

Tanrı’nın dışsal çağrısını İncil’in verdiği mesajda bulmaktayız. İncil, vaaz edildiği zaman bu müjdeyi duyanlar Mesih’e çağrılırlar ya da davet edilirler. Ancak bu çağrıya herkes olumlu cevap vermez. İncil’in dışsal çağrısını duyan herkes iman etmez. Bazı zamanlar İncil’in çağrısı sağır kulaklara yapılmaktadır.

Sadece İncil’in dışsal çağrısına iman ile cevap verenlerin aklandığını biliyoruz. Aklanma, iman ile gerçekleşmektedir. Ancak İncil’in dışsal çağrısını duyan herkesin iman ile cevap vermediğini de biliyoruz. Sonuç olarak İncil’in dışsal çağrısını duyan herkesin aklanmadığını görmekteyiz.   

Ancak Pavlus, Romalılar kitabında Tanrı çağırdıklarını aklar diye yazmıştır. Kutsal Kitap’ın açık bir şekilde Tanrı’nın, çağırdığı herkesi akladığını söylemediğini kabul etmek durumundayız. herkes kelimesini ayete zihinlerimizde ekleyen bizleriz. Belki de bizlerde, ayete ek anlam kattığımız için önceden bilme görüşünü savunanlar kadar suçluyuz.

Ayete herkes kelimesini kattığımız zaman, metnin imasına uyarak bu anlam eklemesini yaparız. Bir çıkarımda bulunuruz. Peki bu çıkarım, meşru bir çıkarım mıdır? Bence evet.

Eğer Pavlus çağrılmış olanların hepsi aklanacaktır demek istemiyor ise, elde edeceğimiz alternatif anlam, çağrılmış olanların bazılarının aklanacağı yönünde olur. Eğer bu ayetteki herkes anlamını ortadan kaldırmak için bazılar kelimesini eklersek bu anlam yüklemesini tüm Altın Zincir boyunca yapmamız gerekir ki bu durumda ayet şu şekle dönüşür:

Tanrı, önceden bildiği kişilerin bazılarını, Oğlunun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeşler arasında ilk doğan olsun. Tanrı, önceden belirlediği kişilerden bazılarını çağırdı, çağırdığı kişilerden bazılarını akladı ve akladığı kişilerden bazılarını yüceltti.

Eğer ayeti bu şekilde kabul edersek, karşımızda teolojik bir canavar, bir kabus buluruz. Ayeti bu şekilde kabul ettiğimiz anda önceden belirlenmişlerin bazılarının İncil’i duyduğunu ve aklanmış olanların bazılarının kurtulduğunu öğretmemiz gerekir ki bu öğretişler, Kutsal Kitap’ın bu konu hakkındaki diğer tüm öğretişleri ile çelişki içerisinde olur.

Ancak önceden bilme görüşünün bu ayete bazılarının kelimesinin eklenmesinden çok daha ciddi sorunları vardır. Eğer Tanrı’nın önceden belirlemesi, insanların İncil’in dışsal çağrısına gösterecekleri tepkiyi önceden bilmesine bağlı olsa idi, önceden belirlenmiş olanların bazıları nasıl çağrılmış olanlar olabilirdi ki?  Bu görüş, çağrılmış olmayan bazı kişilerin Tanrı tarafından seçilmiş olmasını talep etmektedir. Eğer önceden belirlenmiş olanların bazıları, çağrılmamış seçilmişlerse, bu durumda Tanrı, önceden belirlemesini, insanların çağrısına verecekleri tepkiyi önceden bilmesine dayandıramaz. İnsanların asla almadıkları bir çağrıya cevap vermeleri mümkün değildir! Tanrı, çağrı almamış bir kişinin almadığı çağrıya vereceği cevap konusunda önceden bilmeye sahip olamaz.

Eğer, bu yazdıklarımızın hepsini bir kez daha gözden geçirirsek, ulaştığımız sonucun bizlere seslendiğini duyarız. Pavlus, bazılarını gibi bir imada bulunmamıştır. Daha da ötesi, Altın Zincir gerçeği  herkes kelimesini mecburen ima etmektedir.

Şimdi, bu buyruğu gözden geçirelim. Eğer Altın Zincire bazılarını kelimesini eklersek varacağımız sonuç önceden belirleme hakkındaki önceden bilme öğretisinin görüşü için ölümcül bir sonuç olacaktır. Çünkü Tanrı’nın  çağrılmış olmayanları önceden seçmesini içermektedir. Bu görüş, Tanrı’nın önceden belirlemesinin, insanların İncil’in çağrısına olumlu cevap vereceklerini Tanrı’nın önceden bilmesine bağlı olduğunu öğrettiğine göre, bazı önceden belirlenmiş olanların çağrılmamış olması bu görüşü çökertecektir.  

Hepsi kelimesinin eklenmesi de bu görüşün yok olmasından farklı bir sonuç doğurmayacaktır. Bu zorluk çağrılmanın aklanmaya olan ilişkisine odaklanmaktadır. Eğer çağrılmış olanların hepsi aklanmış ise, bu ayetin anlamı, şu iki olasılıktan bir tanesi olmalıdır: (A) İncil’i duyan herkes dışsal olarak aklanır; ya da (B) Tanrı tarafından çağrılmış olanların hepsi içsel olarak aklanmıştır.

Eğer, (A) seçeneğini seçerseniz varmamız gereken sonuç, İncil’i duyacak olan herkesin kurtuluş için önceden belirlenmiş kişiler olduğudur. Tabi ki önceden belirleme hakkındaki önceden bilme öğretisinin görüşüne inanan kişilerin büyük bir çoğunluğu aynı zamanda İncil’i duyan herkesin kurtulmayacağına da inanmaktadır. Bazıları Evrenselciliği savunmaktadır ki buna göre, İncil’i duysun duymasın herkes kurtulacaktır. Ancak Müjdeci Hıristiyanlar (Evangelical) arasındaki önemli tartışmanın Evrensilcilik konusu üzerinde bile olmadığını hatırlatmamızda fayda vardır. Önceden belirleme hakkındaki Reform görüşüne inananlar ve önceden bilme görüşüne inananlar, herkesin kurtulmayacağı konusunda hemfikirdirler.   İki tarafta, İncil’i dışsal bir şekilde duyup iman ile cevap vermeyen ve aklanmayan insanlar olduğu (Tanrı’nın dışsal çağrısı) konusunda hemfikirdiler. (A) seçeneği hem Reform görüşünü kabul edenler için hem de önceden bilme görüşünü kabul edenler için kabul edilemezdir.

Bu durumda elimizde sadece (B) seçeneği kalmaktadır: Tanrı tarafından içsel bir çağrı alan herkes aklanmıştır. Tanrı’nın içsel çağrısı nedir? Dışsal çağrı, İncil’in vaaz edilmesi ile ilgilidir. Vaaz etme, biz insanların yaptığı bir eylemdir. Dışsal çağrı aynı zamanda Kutsal Kitap’ın okunması ile de “alınmış” olunur. Kutsal Kitap, Tanrı’nın Söz’üdür ancak bizlere insanlar tarafından kaleme alınmış bir şekilde ulaşmıştır. Bu doğasından dolayı dışsal bir çağrıdır. Hiçbir insanın, başka bir insanın içinde çalışma kudreti yoktur.  Ben, başka birisinin yüreğine girip orada ani bir etki yaratamam. Sadece dışsal olarak algılanacak olan kelimeleri konuşabilirim. Bu kelimeler insanların yüreklerini parçalayabilir ancak bu benim kudretimle gerçekleşen bir etki değildir. Bir insanı içsel olarak sadece Tanrı çağırabilir. Bir insanın yüreğinin iç odalarında, aldığı çağrıya iman ile olumlu cevabı verdirecek ani etkiyi yaratacak olan sadece Tanrı’dır.

Eğer Elçi’nin ima ettiği anlam (B) seçeneği ise, aldığımız ima tamamen açıktır. Eğer Tanrı’nın içsel çağrısını alanların hepsi aklanmış ve tüm seçilmiş olanlar içsel olarak çağrılmış ise, Tanrı’nın önceden bilmesi sadece insanların yapacağı özgür tercihlerden haberdar olmanın ötesini de içermektedir. Emin olduğumuz bir nokta, Tanrı, sonsuzluğun başından beri kimlerin İncil’ e cevap verip kimlerin cevap vermeyeceğini bildiğidir. Ancak bu bilgelik, pasif bir gözlemci bilgeliği değildir. Tanrı sonsuzluğun başından beri, içsel çağrıyı yapacağı kişileri belirlemiştir ve bilmektedir. İçsel olarak çağıracağı herkesi aynı zamanda aklayacaktır da.

Daha öncede belirttiğim gibi Altın Zincir, önceden bilme görüşünün istediğinden fazlasını öğretmektedir. Tanrı’nın içsel bir çağrıyı önceden belirlediğini öğretmektedir. Tanrı’nın çağrılması için önceden belirlediği herkes aynı zamanda aklanmak için belirlemiştir. Tanrı, seçilmiş olanların yüreklerinde, onların olumlu cevap vermelerini güvence altına almak için bir şeyler yapmaktadır.

Eğer (B) seçeneği, Altın Zincirin doğru anlaşılması ise Tanrı’nın bazı insanlara herkese vermediği türde bir çağrı verdiği çok açık ve kesin olan bir gerçektir. Çağrılmış olanların tümü aklanmış olduğuna göre ve herkes aklanmış olmadığına göre, çağrılmanın bazı insanların aldığı ve bazı insanların almadığı, çok önemli bir ilahi eylem olduğu çok açıktır.

Tüm bu incelemelerin sonunda orijinal sorumuzdan çok farklı olmayan bir başka ciddi soruya geri döndük. Neden bazıları Tanrı’nın bu çağrısını almak için önceden belirlenmişken diğerleri belirlenmemiştir? Bu sorunun cevabı insanda mıdır yoksa Tanrı’nın amaçlarında mıdır? “Tanrı önbilgisine göre davrandı” diyenler, Tanrı’nın sadece bazı insanları içsel bir şekilde çağırıyor olmasının sebebini Tanrı’nın önbilgisine bağlıyorlar. “Tanrı bu kişilerin nasıl bir karar vereceğini bildiğinden seçimini bu kişilerin seçimlerine göre yapmıştır” diyorlar. “Tanrı’nın içsel çağrısını kimin kabul edip etmeyeceğini önceden biliyor olması Tanrı’nın seçimini etkiler” diyorlar. Bu görüşe göre Tanrı içsel çağrısını boşa harcamamış olur çünkü önceden kimlerin olumlu cevap vereceğini bilmektedir.

Tanrı’nın içsel çağrısında ne kadar kudret vardır? Bu çağrıyı almanın bir faydası var mıdır? Eğer, bu çağrı sadece Tanrı’nın, kendi kişisel güçleri ile olumlu cevap vereceklerini önceden bildiği kişilere veriliyor ise bu çağrının    gerçek bir etkisinden daha çok içeriye dışardan yöneltilmiş bir çağrısı olur. Eğer bu çağrının, dışsal çağrıyı alan bir kişi üzerinde bir etkisi var ise Tanrı’nın bazılarından sakladığı avantajı bazılarına sunması söz konusu olur.  Eğer bu çağrının, kişinin kararında en ufak bir etkisi yok ise etkin bir çağrı değildir. Eğer bu çağrının hiçbir etkisi yok ise kurtuluş açısından bir değer içermemektedir ve Altın Zincir’in anlamsız bir halkasıdır.

Tanrı’nın içsel çağrısının, insanlara onlar daha inanmadan önce,  imana kavuşmadan önce verilmiş olduğunu hatırlamanın can alıcı bir noktası vardır.  Eğer bu çağrı, verilen cevabı etkileyecek bir güce sahip ise, Tanrı, seçilmiş olanlara bu avantajı sunmayı önceden belirlemiş demektir. Eğer bu çağrının, kişinin kararında en ufak bir etkisi yok ise bu çağrı ne işe yaramaktadır? Bu ikilem önceden bilme görüşünü savunanlar için büyük bir acı kaynağıdır ki bu acıdan kurtulma olanakları yoktur.

ÖNCEDEN BELİRLEME HAKKINDAKİ REFORM GÖRÜŞÜ

önceden belirleme hakkındaki önceden bilme öğretisi görüşünün tam aksine, Reform görüşü kurtuluş için nihai kararın insana değil Tanrı’ya ait olduğunu iddia eder. Reform görüşü, sonsuzluğun başında Tanrı’nın bazı insanların hayatlarına müdahale etmeyi ve onlara kurtarıcı imanı vermeyi bazılarına da bunu vermemeyi seçtiğini  öğretir. Sonsuzluktan beri insanların davranışlarının ön bilgisine gerek olmadan Tanrı bazı insanları seçilmiş olmaları, bazılarını da seçilmiş olmamaları için belirlemiştir. Kişilerin nihai yazgısı, o kişi daha doğmadan önce ve o kişinin seçimlerinden tamamen bağımsız olarak Tanrı tarafından belirlenir. Emin olduğumuz bir şey varsa, insanlar özgür bir şekilde bir seçim yaparlar ancak bu seçim Tanrı’nın ilk olarak seçilmiş olanları doğru seçimi yapmaları konusunda etkilemesi ile gerçekleşir. Tanrı’nın seçimi insana dayanmaz sadece ilahi iradesinin iyi isteğine dayanır.  

önceden belirleme hakkındaki Reform görüşüne göre Tanrı’nın seçimi, insanın seçiminden önce gelir ve üstündür. Biz Tanrı’yı seçeriz çünkü önce O bizi seçmiştir. Reform görüşüne göre Tanrı’nın önceden belirlemesi ve içsel çağrısı olmadan, hiç kimse Mesih’i seçemez.

İşte bir çok Hıristiyan’ın yüreğini sıkan önceden belirleme görüşü budur. İnsanın özgür iradesi ve Tanrı’nın adilliği üzerine bir çok ciddi soru bu görüş yüzünden ortaya atılmaktadır. Bu görüş bir çok kızgın tepkiyi çekmektedir ve Kadercilik, Gerekircilik, gibi bir çok suçlamanın yapılmasına sebep olmaktadır. 

önceden belirleme hakkındaki Reform görüşü, Altın Zinciri şu şekilde kabul etmektedir: Sonsuzluğun başından beri Tanrı seçtiği kişileri bilmektedir. Bu kişilerin kimlikleri hakkında, daha onları yaratmadan önce zihninde bilgiye sahiptir. Tanrı, bu kişilerin kimlikleri hakkında bilgiye sahip olmak bir yana bu kişileri önceden sevmek konusunda da önceden bir bilince sahiptir. Kutsal Kitap, ne zaman “bilmek” hakkında konuşmuş ise, bunu bir kişinin varlığından basitçe bir haberdar olmak ile bu kişiye karşı duyulan derin ve samimi bir sevgiden ayırdığını unutmamamız gerekir.

Reform görüşü, Tanrı’nın önceden bildiği herkesi aynı zamanda iç çağrıyı alması, aklanması ve yüceltilmesi için önceden  belirlediğine inanmaktadır. Her Şeye Egemen Olan Tanrı, kendi seçtiklerine, sadece seçilmiş olanlara kurtuluşu vermiştir.

BÖLÜM 6’NIN ÖZETİ

1) Önceden Bilme, önceden belirleme konusu için yeterli bir açıklama sunmamaktadır.

2) Bu görüş, kurtuluşu tamamen insanın işi konumuna indirgemiştir.

3) Bu görüş, önceden belirlemeyi bir tarafa itmekte ve değer verilmeye gerek olmayan bir konu durumuna getirmeye çalışmaktadır. 

4) Altın zincirinde gösterdiği gibi bizim aklanmamız Tanrı’nın çağrısına bağlıdır.

5) Tanrı’nın çağrısı, önceden belirleme üzerine gelişmektedir.

6) Önceden belirleme olmadan aklanma olmaz.

7) Gelecekteki seçimlerimiz Tanrı’yı bizi seçmeye ikna etmez.

8) Bu, Her Şeye Egemen Olan Tanrı’nın bizim yerimize aldığı bir karardır.

 

1      2      3      4      5      6      7      8      9