Yahudi tarihi yaklaşık dört bin yılı
ve dünyanın her bir yanına dağılmış yüzlerce değişik topluluğu
kapsar. Biz burada eski zamanlardan başlayarak Yahudi milletinin
tarihine kısaca bir bakış sunuyoruz.
Eski İsrailoğulları
TYahudilerin tarihi, batıda Nil nehri ile doğuda Dicle ve Fırat
nehirleri arasında kalan “Fertile Crescent - Verimli Hilal” adı
verilen bölgede başlar. Eski dünyanın kültür merkezleri Mısır ve
Babil, Arabistan çölleri ve Anadolu’nun yaylalarıyla çevrili olan
Kenaan toprakları, uygarlıkların buluşma yeriydi. Bölgede
yıllardan beri kurulmuş ticaret yolları olup, Akabe Körfezi’nde ve
Akdeniz kıyılarında da, bölgeyi “Verimli Hilal”in diğer
medeniyetlerinin etkilerine açan önemli limanlar vardı.
Geleneksel olarak, dünyanın her bir yanındaki Yahudiler,
çoğunlukla İsrail topraklarına yerleşen (İbraniler olarak da
bilinen) İsrailoğulları'ndan geldiklerini iddia ederler.
İsrailoğulları’nın kökleri İshak ve Yakup’tan geriye Tevrat’taki
ataları İbrahim'e kadar uzanır. Yahudi geleneğine göre
İsrailoğulları, Yakubun Mısır’a yerleşen oniki oğlunun (birinin
adı Yeuda idi) soyundan gelmektedir. Sonradan gelen nesiller
Mısır’da yaşarken Ramses II olarak da anılan Mısır firavunu
tarafından esir edildiler. Yahudi geleneğine göre, İsrailoğulları
Musa Peygamber’in liderliğinde Mısır’dan Kenaan’a göç etti
(Mısır'dan Çıkış). Bu olay İsrailoğulları'nı bir millet olarak,
Yakubun oğullarının adlarını taşıyan oniki kavime bölünmüş bir
topluluk olarak belirtir.
Yahudi geleneğine ve Tevrat’a göre, İsrailoğulları çölde kırk bir
yıl dolaştıktan sonra Yeoşua’nın komutası altında Kenaan’ı
fethedip bölgeyi oniki kavim arasında böldüler. Bir süre boyunca
bu oniki kavim Hâkimler diye bilinen hükümdarlar tarafından
yönetildiler. Daha sonra Şaul altında bir İsrail krallığı
oluşturuldu; onu Kral Davut ve Süleyman izledi. Kral Davut Kudüs'ü
fethedip başkent yaptı. Süleyman'ın döneminden sonra ülke iki
kralllığa ayrıldı: kuzeyde on kavimden oluşan İsrail Krallığı ve
güneyde Yeuda ve Bünyamin kavimlerinden oluşan Yeuda Krallığı. M.Ö.
8. yüzyılda Asurlu hükümdar V. Şalmaneser İsrail Krallığı’nı ele
geçirdi.
Sürgün ve sürgün-sonrası dönemler
Yeuda Krallığı M.Ö. 6. yüzyılın başında Babil ordusu tarafından
fethedildi; Yeudalı seçkin tabaka Babil’e sürgün edildi. Ancak
daha ileride Yahudilerin en azından bir bölümü Perslerin Babil’i
fethetmesinden sonra, Ezra ve Nehemya peygamberlerin liderliğinde
ana vatanlarına geri döndüler.
Daha bu noktadan İsrailoğulları’nın arasında gözle görünür politik
- dini farklılıklar başlamıştı; bunlardan en önemlileri daha sonra
Saddukiler ve Farisiler diye adlandırılacaklardı.
Helenik Dönemde Yahudilik
YM.Ö. 3. üzyılda Yunan felsefesinden etkilenen Yahudilik akımları
gelişmeye başladı; İskenderiye’deki önemli Yahudi diasporası,
Septuagint’in (Yunancaya tercüme edilmiş Tevrat) derlenmesiyle
doruğa ulaştı. Yahudi ilahiyatıyla Helenistik düşüncenin ortak
yaşayışının en önemli savunucularından biri Philo’ydu.
Persler Büyük İskender’e yenildiler. İskender’in ölümünden ve
imparatorluğunun generalleri tarafından bölünmesinden sonra
Seleucid (Silifke) Krallığı oluştu. Helenleşen Yahudilerle dindar
Yahudiler arasındaki ilişkilerin bozulması, Seleucid Kralı IV.
Antiochus Epiphanes’in (Şabat, sünnet gibi) belirli Yahudi dini
törenlerini ve geleneklerini yasaklamasına yol açtı. Bunun sonucu
olarak Ortodoks (dindar) Yahudiler, (Makabi olarak da bilinen)
Haşmonay Ailesi'nin liderliğinde başkaldırdılar. Bu isyan daha
sonra Haşmonay Hanedanı olarak bilinen, M.Ö. 165’ten M.Ö. 63’e
kadar süren bağımsız bir Yahudi krallığının oluşmasına yol açtı.
Haşmonay Hanedanı zamanla Salome Alexandra, II. Hyrcanus ve II.
Aristobulus’un oğulları arasında çıkan iç savaş sonucunda
parçalandı. Kral yerine teokratik bir ruhban sınıfı tarafından
yönetilmeyi tercih eden millet bu konuda Romalı yetkililerden
yardım istedi. Böylelikle Pompey’in liderliğinde Romalılar, yöreyi
fethedip yönetimi ele geçirdiler.
Roma yönetimi
Roma idaresi altındaki Yeuda’da önceleri bağımsız bir Yahudi
krallığı olmasına rağmen, zamanla yönetim gittikçe Yahudiliğini
kaybetti. Yeuda nihayet doğrudan Romalıların ve daha sonra da
Yahudi tebaasına katı ve acımasız davranan Hıristiyan idaresinin
buyruğuna girdi. M.S. 66 yılında Yeudalılar Romalı hükümdarlara
başkaldırmaya başladılar. Ayaklanma, geleceğin Roma imparatorları
Vespasian ve Titus tarafından bastırıldı. M.S. 70 yılında Kudüs
Kuşatması sırasında Romalılar Kudüs'teki Tapınağın büyük bir
kısmını yıktılar; bazı rivayetlere göre Tapınak’ta bulunan kutsal
şamdan (Menora) gibi önemli sanat eserlerini de yağmaladılar.
Yeudalılar, 2. yüzyılda Julius Severus’un Bar Kohba ayaklanmasını
bastırırken bölgeyi yakıp yıkmasına kadar, kendi topraklarında
büyük sayılarda yaşamaya devam ettiler. Ancak, bu olay sonucunda
985 köy tamamen yok oldu, Yeuda’nın Yahudi nüfusunun çok büyük bir
bölümü öldürüldü, esir olarak satıldı veya kaçmaya zorlandı.
Böylece, Kudüs'ten sürgün edilen Yahudiler artık Galile’de
yoğunlaştılar.
Diaspora
Yeudalı Yahudilerin çoğu esir olarak satılırken diğerleri Roma
İmparatorluğu’nun değişik bölgelerinin vatandaşları oldular.
İncil'deki “book of Acts” ve diğer Pavlus metinleri Roma
dünyasındaki büyük sayıdaki Helenleşmiş Yahudi toplumlarından söz
eder. Bu Helenleşmiş Yahudiler, diasporadan sadece ruhani anlamda
etkilendiler; Yahudi inancının temel direği olan, dünyanın birçok
yerinde gördükleri eziyetlerin de desteklediği bir yitirme ve
vatansızlık hissini özümsediler. Yahudiliği yaymak için yapılan
din propagandası ve Yahudi dinine döndürme politikaları sonucu
Helen uygarlığında Yahudi dininin yayılması, Romalılara karşı
yapılan savaşlarla ve Tapınak-sonrası yıllarda Yahudi değer
yargılarının tekrar belirginleşmesiyle sona erdi.
Mişna ve Talmud’da bulunan Tevrat yorumlarının gelişmesi ile
Yahudi geleneğinin, Tapınağa bağlı bir dinden, Diaspora
geleneklerine göre yeniden yapılanmasının gerçekleşti.
İsrail toprakları
Bn ar Kohba ayaklanmasının başarısızlığına rağmen, İsrail
topraklarında kayda değer sayıda Yahudi yaşamaya devam etti.
Filistin’de kalan Yahudiler, bölgeye ard arda gelen işgalcilerle
pek çok deneyim ve silahlı çatışmalar yaşadılar. En ünlü ve önemli
Yahudi metinlerinin bazıları bu dönemlerde İsrail kentlerinde
yazıldı. Kudüs Talmudu, Mişnanın bitirilmesi ve nikud sistemi
bunlara birkaç örnektir.
Bizans dönemi
Yahudiler Roma İmparatorluğu’nun her bir yanına yayılmıştı ve bu
durum orta ve doğu Akdeniz bölgelerindeki Bizans yönetimi altında,
daha küçük bir çapta devam etti. Militan ve dışlayıcı
Hıristiyanlık yönetimi ve diktatöryel politika izleyen Bizans
İmparatorluğu, Yahudilere iyi davranmadı ve imparatorluk altındaki
diaspora Yahudilerinin durumu kötüleşip ve nüfuzu gittikçe azaldı.
Yahudileri Hıristiyan dinine döndürmek, Hıristiyanların resmi
politikasıydı ve Hıristiyan yönetim bu iş için Roma’nın resmi
yetkisini kullanıyordu. Yahudiler M.S. 351 yılında, Gallus
adındaki valinin gittikçe artan baskılarına karşı baş kaldırdılar.
Gallus ayaklanmayı bastırdı ve Galile’de isyanın başladığı ana
kentleri yerle bir etti. İki büyük hukuk akademisinin konumlandığı
Tzippori ve Lydda kentleri bir daha toparlanamadı.
Her şeye rağmen, Tiberya’da Nasi, II. Hillel ayın aylık
gözlemlenmesine gereksinim olmayan bir resmi takvim oluşturdu.
Aylar tespit edildi ve takvimin kullanılması için Yeuda’nın
yetkisine gerek kalmadı. Aynı zamanlarda Tiberyus’taki Yahudi
akademisi birleştirilmiş Mişna’yı ve yorumlarla açıklamaları, Yuda
HaNasi'nin ölümünden sonra nesiller boyunca dini inceleyen
akademisyenlerin geliştirdiği yorumları toparlamaya başladı.
Metin, Mişna'nın sırasına göre düzenlenmişti: Her Mişna
paragrafından sonra o Mişna’yla ilgili bütün yorumların
derlemeleri, hikâyeler ve cevaplar yazılıydı. Bu metnin adı Kudüs
Talmudu’ydu.
Yahudilerin Bizans hükümranlığı altındaki istikrarsız yaşamı çok
uzun süre devam edemedi; bu da büyük bir çapta, uzaktaki, çok
sayıda Yahudi yaşayan Arap yarımadasında (bkz: İslam Yönetimi
Altında Yahudilerin Tarihi) İslam dininin patlamasıyla ilgiliydi.
İslam Halifeliği 636’da, Yarmuklu Savaşı’ndaki zaferinden sonra
birkaç yıl içinde Bizanslıları Kutsal Topraklar’dan (veya modern
İsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye olarak tanımlanan Levant’tan)
attı. Bizanslıların Yahudilere karşı zulmünün ispatı Yahudilerin
geriye kalan Bizans topraklarından Halifelik topraklarına kaçıp
yüzyıllar boyunca burada yaşamalarında belirgindir.
Bütün bunlara rağmen Bizans İmparatorluğu’ndaki Yahudi cemaatinin
nüfusu birçok imparatorun (özellikle Jüstinyen) Anadolu
Yahudilerini zorla Hıristiyanlığa döndürme girişimlerinden
etkilenmedi, çünkü bu girişimler genellikle başarısız oldu.
|