|
|
................... |
|
|
SİYASET BİLİMİ NEDİR? |
Genbilim.com |
|
|
................... |
|
................... |
"Siyaset" Arapça kökenli bir sözcük
olup, at eğitimi anlamına gelmektedir. Bunun yanında aynı kavrama
karşılık Batı'dan alınan "politika" sözcüğü Yunan kökenli bir
sözcüktür.
"Siyaset" sözcüğünün günümüzdeki anlamıyla siyaseti ülke, devlet,
insan yönetimi biçiminde tanımlamak olanaklıdır. Siyaset bilimini bir bilim olarak da
siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında
ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimi olarak
tanımlayabiliriz. (Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 17-18)
Siyaset Biliminin Doğuşu ve Gelişimi
Siyasal konulara eğilmiş ve bu alanda önemini günümüze kadar
koruyan yapıtlar vermiş olan düşünürlere Eski Yunan'dan başlayarak
rastlanır. Ama yakın zamanlara gelinceye kadar, siyaset konusuna
ilişkin yapıtlar felsefi olmaktan öteye geçememiştir.
Siyaset biliminin gelişimi anlatılırken siyasal düşünce tarihi
içindeki yeriyle birlikte bu konuyu açıklamaya çalışmak
ayırdedilemez bir gerçektir.
Siyasal düşünce alanında felsefeden bilime doğru yönelişin
Aristoteles (M. Ö. 384-322) ile başladığını söyleyebiliriz.
Aristoteles'in, çağındaki Yunan kentlerinin anayasasını ve siyasal
sistemlerini karşılaştırmalı olarak incelemesiyle ortaya çıkan
"Politika" adlı kitap, siyaset biliminin belki en eski kurucu
kaynağını oluşturmaktadır.
Aristoteles'ten uzun zaman sonra siyaset biliminin ikinci öncüsü
görünümüyle ortaya çıkan kişi, Tunuslu bir İslam düşünürü olan
İbni Haldun'dur. (1332-1406) İbni Haldun devlet ve iktidar
kavramlarını bilimsel bir yaklaşımla incelemiştir.Oysa aynı çağda
yaşayan Batılı Hıristiyan düşünürleri, olaya dinsel bir açıdan
bakmışlardır.
Siyaset bilimini doğuşunda rol oynayan üçüncü bir isim olarak da
bir İtalyan düşünürü olan Machiavelli'yi görmekteyiz.
(1469-1527) Amaca ulaşan her aracın meşru olduğunu söylemiştir.
Aristoteles'in Politika'sı gibi, Machiavelli'nin Prens'i siyaset
biliminin temel kaynakları arasına girmiştir.
Machiavelli bu eserinde devletlerin ya Cumhuriyetle ya da
Prenslikler biçiminde yönetildiklerini söyler ve Prens adlı
eserinin konusunun da prenslikleri incelemek olduğunu belirtir.
(Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, Göze, 1995, 103)
19. yüzyılla beraber,artık genel olarak toplumsal ve özel olarak
da siyasal düşüncenin bilimselleşmeye başladığı görülmüştür.
Teknolojik atılımlar ve sanayileşme süreci, batılı toplumların
yapısında hızlı değişmeler yaratmıştır. Kentler hızla
kalabalıklaşmış, sanayi emekçilerinden oluşan yeni bir sınıf
siyaset sahnesine girmeye başlamıştır.Siyaset bilimi de bu hızlı
yapı değişiklerinin getirdiği sayıca ve önemce büyük sorunlara
çözüm aranırken, bir kargaşa gibi görünen toplumsal olayların
nedenleri ve aralarındaki bağlantılar araştırılırken doğmuştur.
Sosyolojinin kurucusu sayılan Auguste Comte(1798-1853), aynı
zamanda siyaset biliminin de doğasına katkı yapan önemli mismler
arasında yer alır. Sosyoloji zamanla sosyal bilimler arasında
kendine yer etmesiyle sosyolojiden hareketle yeni bilim dalları
oluşmuştur. Buradan hareketle toplum bilimleri içinde bir dal
oluşturan siyaset bilimi de belirli bir uzmanlaşma süreci içine
girerek "siyasal bilimler"e dönüşmüştür.
Siyaset bilimine katkı yapan kişilerden bir diğeri de Alexis De
Tocqueville'dir. (1805-1859) Onun Amerika'da Demokrasi isimli
yapıtı tam anlamıyla bilimsel sayılabilecek ilk ve önemli bir
çalışmadır. Kitap,özellikle toplumsal ekonomik gelişmenin siyasal
sistem üzerindeki etkisini ortaya koymak bakımından önem taşımakta
ve birçok açıdan güncelliğini sürdürmektedir. (Siyaset Bilimi,
Daver, 1968, 22-23)
Siyaset Biliminin Konusu
Siyaset Biliminin konusu üzerinde, bilim adamları arasında tam bir
görüş birliğinden söz etmek zordur. Bazılarına göre konu yalnızca
devletle sınırlıdır. Ancak çoğunluk daha geniş bir kavram olan
iktidardan hareket etmektedir.
Devlet, toplumların evriminde yönetimin kurumlaşması aşamasında
ortaya çıkmıştır. Siyaset ise devletten önce de, devletin dışında
da var olmuştur. Öte taraftan iktidar kavramı, otoriteyi de
içerir. Otoritenin görüldüğü her yerde de "yöneten" ve "yönetilen"
ayrımı bulunur. Toplumun en küçük birimlerinde, hatta ikili
bireysel ilişkilerde bile otoriteye rastlayabiliriz. Bu
açıklamaların sonucunda siyaset biliminin konusu olarak "devlet"i
kabul etmek nasıl fazla dar bir çerçeveye sıkışmak demekse,
iktidar anlayışına sığınmak da siyaset bilimini ilgisi olmayan
alanlara itmek anlamına gelir.
İktidar kavramı, karar alma ve onu uygulama, uygun bulma gücünü
içerir.
Bu nedenle de düşünülebilecek tek iktidar bilimi siyasal iktidar
değildir. Örneğin günümüzde bir ekonomik iktidardan söz
edilebilir. Siyaset Bilimini ilgilendiren, siyasal iktidarın
oluşumu, paylaşılması, işleyişi ve kullanılmasıdır; siyasal
iktidarla ilgili süreçlerdir. "Ekonomik iktidar" başta olmak üzere
diğer iktidar türleri ise, siyaset bilimini ancak bu çerçeveye
etki yaptığı ölçüde ilgilendirir. Örneğin aile içi iktidar siyaset
biliminin konusunda yer almaz. Ancak, ne zaman ki aile içi
iktidar, aileyi oluşturan bireylerin siyasal davranışlarına
yansıdığı ölçüde, oy verme eğilimlerine etki yaptığı zaman siyasal
bilimin konusu olur. (Siyaset Bilimi, Kışlalı,1999, 18)
Siyaset Biliminin Kapsamı
Siyaset biliminin kapsamı ve bölümlerinin saptanmasında,
UNESCO'nun öncülüğü ile 1948'de yapılan bir çalışma genellikle
hareket noktasını oluşturur. Bu tarihte Paris'te toplanan siyaset
bilimciler, dörtlü bir sınıflandırmada birleşmişlerdir.
1. Siyaset Kuramı
a. Siyaset Kuramı (genel)
b. Siyasal Düşünceler Tarihi
2. Siyasal Kuramlar
a. Anayasa
b. Devlet Organları
c. Yerel Yönetimler ve Bölge Yönetimleri
d. Kamu Yönetimi
e. Devletin Ekonomik ve Toplumsal Görevleri
f. Karşılaştırmalı Siyasl Kuramlar
3. Partiler, Siyasal Kurumlar, Kamuoyu
a. Siyasal Partiler
b. Siyasal Grup ve Dernekler
c. Yurttaşın Devlet ve Hükümet İşlerine Katılması(seçimler)
4. Uluslarası İlişkiler
a. Uluslararsı Siyaset
b. Uluslararsı Örgütler ve Yönetim
c. Devletler Hukuku
Ayrıca siyaset biliminin kapsamı, birçok bilim dalıyla yakın bir
ilişki içinde bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Tarih, hukuk,
ekonomi, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, demografya, istatistik
gibi. (Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 33; Siyaset Bilimi, Daver,
1968, 60-61)
Siyaset Bilimindeki Bazı Kavramlar
Devlet: Belli bir parçası üzerine yerleşmiş; bir insan
topluluğuna dayanan ve topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde
otoriteye sahip, siyasal bir örgütle donanmış sosyal bir
organizasyondur.
Siyasal Kurum: Devlet, siyasi parti, siyasi dernek gibi
kurumlar ve siyasal iktidar faaliyetleri ile ilgili kurumlardır.
Siyasal Sosyalleşme: Yetişkinlerin siyasal davranışlarının
gerisinde yer alan ve çocukluktan itibaren grup, aile içinde
öğretilen sosyal değerleri kapsar.
Siyasal Elit: Elit terim olarak Türkçe karşılığı
"seçkinler" anlamına gelir. Siyasal elit ise, yüksek iktidar
sınıfı olarak tanımlanır.
Polifikasyon: Siyasal toplumları yaratan sürece
polifikasyon yani siyasal sistemleştirme denir.
(Siyaset Bilimi, Daver, 1968, 78-121-122-123-156-172)
Kamuoyu: Bir konuyla ilgili olarak halkta beliren fikir ve
kanaat, genel kanı.
Demokrasi: Yunanca'dan türemiş bir kelime olan demokrasi,
basit anlamıyla halkın kendi kendini yönetmesi demektir.
Demokrasi, batı toplumlarının sınıfsal yapılarındaki gelişmeler
sonucunda ortaya çıkan bir yönetim anlayışı olarak, günümüzde bu
gelişmeler sonucu, bazı temel ilkeler üzerine oturmuştur. Bir
devletin demokratik olabilmesi için ;
a) Serbest seçim ve temsil ilkesinin,
b) Genel ve eşit oy ilkesinin,
c) Seçimler sonucu oluşan parlamentoda çoğunluğun yönetme
hakkına saygı ilkesinin,
d) Azınlığın haklarının korunması ve çoğunluğun
yetkilerinin sınırlanması ilkesinin,
e) Yasalar önünde eşitlik ilkesinin,
f) Kişinin devlete karşı temel hak ve hürriyetlerinin
korunması ilkesinin; anayasal düzen içinde güvence altına alınmış
ve uygulanıyor olması gerekir. (Anayasa Hukukunun Temel
Kavramları, Yüzbaşıoğlu, 2000, 1476)
Siyasi Parti: Halkın desteğini elde etmek şartıyla siyasi
iktidarı elde etmek veya paylaşmak amacını güden sürekli bir
örgüte sahip siyasi kuruluşlardır. (Anayasa Hukuku, Hazır,1996,
118)
Siyasal Davranış: Çeşitli alternatifler arasında bir tercih
yapmak, yeni karar vermek ve buna uyan eylemlere girişmektir.
(Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 28)
Otorite: İtaat edenler tarafından meşru görülen iktidardır.
(Anayasa Hukuku, Hazır, 1996, 70)
Siyasi İktidar: Bir ülke veya toplumun bütünü üzerinde
geçerli olan, maddi kuvvet ve zor kullanma gücüne sahip
iktidardır. (Anayasa Hukuku, Hazır, 1996, 66)
Siyaset Biliminde Yöntem ve Teknikler
Siyaset bilimi, siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu
kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan bilim olarak
tanımlanabilir. Siyaset bilimi de diğer sosyal bilimler arasında
yer alan bir sosyal bilim dalı olduğuna göre, onun da bir metodu
olaylara, yaklaşım biçimi olmalıdır. İşte tam bu noktada siyaset
bilimi, biraz önceki tanımda ifade edilen kavramları açıklarken ve
incelerken kendine has bir takım metotlara başvurmak durumundadır.
Ancak toplum bilimlerinin en genç dallarından biri olması
nedeniyle siyaset bilimi, diğer toplum bilimlerinde dahi yeni yeni
kullanılmaya başlanmış bir takım teknikleri, kendine has yeni
teknikler haline getirememiştir.
XX. yüzyılda siyaset bilimi, olması gerekenle uğraşmayı
bırakıp, gerçekte olanı kendine konu almıştır. Ancak değer
yargılarını tamamıyla kapsam dışı bırakmayıp, bir olguymuş gibi
değer yargılarını incelemekte fakat bu yargıların
değerlendirmesine girmemektedir.
Siyasal bilim araştırmacısı en genel ifade ile gözlediği
gerçekleri toplar, sınıflandırır ve bir analize sokar. Kütüphane
çalışmaları ve istatistik verilerin incelenmesi yoluyla
çalışmalarına yön verir. Çalışmalarında saha çalışmalarına da yer
vererek, bu bağlamda genel olarak gözlem yöntemini kullanır.
(Siyaset Bilimi, Çam, 1975, 21)
Sosyal bilimcinin, buna koşut olarak siyaset bilimcinin, karşısına
bir takım metodolojik engeller çıkmaktadır. Bunlardan biri deney
güçlüğüdür. Bilindiği üzere, sosyal bilimlerde sosyal olayları
deneye tabi tutmak oldukça güçtür. Ancak bazı sosyal bilimlerde ve
bu arada siyaset biliminde belli ölçüde bazı deneylere
girişilebilir. Ancak burada bahsi geçen deney, laboratuardaki
deneylerden çok farklıdır. Çünkü burada sosyal içerikli olgu ve
olaylar gündemdedir. Örneğin Kabine Sistemi ile Başkanlık Sistemi
karşılaştırılabilir; yahut aynı memlekette zaman içinde tek meclis
sistemi ile çift meclis sistemi, bunların fayda ve sakıncaları
incelenebilir. (Siyaset Bilimi, Daver, 1968, 47)
Siyaset bilimi, hemen hemen tüm bilimlerde kullanılan tümdengelim
ve tümevarım metotlarını da kullanmaktadır. Tümevarımda gerçekler
toplanarak bir takım genellemelere gidilir. Tümdengelimde ise,
önce genelleme yapılıp, sonra olaylara inilir. Tümdengelime
siyaset biliminde özellikle teorik konularda rastlanır.
Yapılan bu açıklamalardan sonra şimdi de bu konuda kendine has bir
takım özellikleri olan birkaç yöntemden bahsedelim.
Bunlardan ilki, Makro ve Mikro analizdir. Bilindiği gibi siyasal
sistemle birey arasında devamlı ve karşılıklı bir ilişkiler örgüsü
vardır. Siyasal sistemi birey davranışlarıyla etkilediği gibi
bireyler de,tutum ve davranışlarıyla, siyasal sistemi etkiler. Bu
karşılıklı etki iki analiz metoduyla ortaya çıkarılabilir: Makro
ve Mikro Analiz. Sosyal bilimlerde makro, millet, devlet gibi
büyük birimleri; mikro da ufak birimleri - özellikle bireyleri -
gösteren terimdir. Bu bağlamda, bir siyasal parti sisteminin ya da
seçim sisteminin siyasal rejim istikrarına ne yönde etkide
bulunduğunu araştırmak bir makro analiz konusudur. Buna karşılık
bireylerin politika ile niçin uğraştıkları ve ne şekilde
ilgilendikleri sorusuna cevap aramak, bir mikro analiz çalışması
yapmak demektir.
İkinci yöntem Ampirik çalışmalardır. Bir kısım siyaset bilimciler
çalışmalarında ampirik araçlarla hareket etmekte ve daha çok
tümevarım yolundan giderek, topladıkları bilgiyi ve yaptıkları
gözlemleri sistemleştirmekte, bir takım sonuçlara varmaktadır.
Özellikle seçmen davranışı, oy verme gibi siyasal davranış
konularındaki çalışmalar böyledir.
Diğer bir yöntem, problem çözmedir. Siyasal bilimdeki
araştırmaların çoğu bugün problem çözmeye yönelmiştir. Problem
çözmeye bir takım önermelerle başlanabilir; fakat burada önemli
olan, bir takım genel prensiplere, kanunlara ulaşmaktan çok, belli
somut problemleri çözmektir. Örneğin az gelişmiş ülkelerde
demokrasinin işlememesi problemini ele alan siyasal bilimci bu
olayın nedenlerini araştırır ve böyle ülkelere uyabilecek bir
siyasal rejimin şemasını çizmeye çalışır.
Son olarak ifade edilmesi gereken bir yöntem de, Kurumsal Tasvir,
Tanımlama ve Analiz-Teori kuramıdır. Siyasal bilimcilerin çoğu
bugün kurumsal tasvir, tanımlama ve çözümleme metodunu
kullanmaktadır. Örneğin" bir yasama organının, bir mahkemenin
yapısı, kuruluşu nedir? Bunlar nasıl çalışır" tarzındaki sorulara
cevap ararlar. Daha çok bir takım bilgiler toplanılarak, genel
prensipler halinde ifadeye çalışmadan, yahut sebep-sonuç
ilişkisini aramadan çalışmak kurumsal tanımlama ve analiz
metodudur. (Siyaset Bilimi, Daver, 1968,49-50) Tam bu noktada
siyasal alanda sebep-sonuç ilişkisine dair bir şeyler
söylenebilir. Şöyle ki, siyasal olayların çok ve karmaşık
nedenlere sahip oluşu, neden-sonuç ilişkisinin açıkça ortaya
konmasını engellemekte, en azından çok zorlaştırmaktadır. Bununla
beraber, siyasal bilimci, gözlemlediği olaylardan bir neden-sonuç
ilişkisi sezmeye çalışır. Bir varsayım geliştirir. Çoğunlukla
tarihe başvurarak, varsayımını doğrulayacak örnekler göstermeye
çalışır. (Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 20-21)
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; siyaset bilimi diğer toplum
bilimlerinden yöntem ve teknik açısından pek farklı değildir.
Siyaset bilimde kullanılan araçların çoğu diğer bilimlerce
bulunmuş, siyaset bilimci de bunların kullanımını geliştirmiştir.
(Siyaset Bilimi, Çam, 1975, 22)
Siyaset Bilimi ve Diğer Bilimler
Din ve Siyaset ilişkisi: Başta devlet olmak üzere siyasal
kurumların ve siyasal düşüncelerin dinin, din kurallarının,
teolojik ve metafizik ilklerin etkisinden kurtulup bağımsız hale
gelmesi uzun bir sosyal ve tarihi geçilmenin sonucudur.
Avrupa'da ve diğer ülkelerde din, uzun yüzyıllar süren bir devirde
toplumu ve devleti düzenleyen başlıca kuvvetlerden biri olmuştur.
Toplumların gelişmesinde, devletlerin organlaşmasında, kültürlerin
oluşmasında dinin etkisi görülmüştür.
Dinler, içlerinden çıktıkları ortam değiştikten sonra da
etkilerini belirli ölçülerde sürdürürler. Bu etkinin siyasal
yaşamda genellikle tutucu yönde yansıdığı söylenebilir.
Ahlak ve Siyaset: Siyasette araç ve amaç ilişkisi:Bir araç
olarak, siyasal iktidar her hangi bir amacın gerçekleştirilmesi
için kullanılabilir. Bazı araçlar etik yönden nötrdürler. Bunların
ahlaki değeri sadece hizmet ettikleri amaca bağlıdır.
Siyasal iktidarın özünde bir kötülük olduğu, siyasal iktidara
sahip olanların, bunu, başkalarını boyunduruk altına almak,
kişisel ve zümresel yarar sağlamak için kullandığı öne
sürülmektedir. Özellikle kutsal kitaplar ve din adamları bu temayı
işlemektedirler. Fakat düşünülen ideal toplumları gerçekleştirmek
için yine de iktidar aracına ihtiyaç vardır. Siyasal iktidarsız
bir toplum düzeni düşünülemez.
Siyaset ve Bilim
Bilim halinde siyaset:Bilim halinde siyasetten sık sık söz
edilmiştir. Hatta Eflatun gibi bazı düşünürler siyasetin bilginler
tarafından yapılması halinde toplum için yaralı sonuçlar
doğuracağını ileri sürmüştür. Siyasette bilgi başarı için çok
önemli bir faktördür; fakat yeterli değildir. Siyasette başarılı
oldukları kabul edilen Bismarck ve Atatürk gibi bazı şahsiyetler
büyük bir siyasal bilimci olmamaları yanında, çok tanınmış
düşünürler ve yazarlar da değillerdir. Fakat bütün büyük devlet
adamları, usta politikacılar bilimin önemini hiçbir zaman inkar
etmemişlerdir. (Siyaset Bilimi, Daver,1968, 8-9-22-23)
KAYNAKLAR:
1) Prof. Dr. A. Taner KIŞLALI, Siyaset
Bilimini İmge Kitapevi, Ankara, 1999.
2) Doç. Dr. Bülent DAVER, Siyaset Bilimi, A. Ü. S.
B. F. - Sevinç Matbaası, Ankara, 1968.
3) Prof. Dr. Esat ÇAM, Siyaset Bilimi, İstanbul
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1975.
4) Doç. Dr. Hayati HAZIR, Anayasa Hukuku,
Literatür Yayıncılık, Konya, 1996.
5) Prof. Dr. Necmi YÜZBAŞIOĞLU, Anayasa Hukukunun
Temel Kavramları, Ankara, 2000.
6) Prof. Dr. Ayferi GÖZE, Siyasal Düşünceler ve
Yönetimler, Beta Yayıncılık, İstanbul, 1995.
|
|
|
|
|
|
|
|