...................
FELSEFENİN BAŞLANGIÇ İLKELERİ   -7

Georges Politzer
Çeviri: Sevim Belli

                         
...................
...................
ADLAR VE KAVRAMLAR DİZİNİ


 ADCILIK
(Nominalisme). - Genel kavramları, cinsleri, türleri
yalnız ad olarak varmış gibi sayan bir felsefi öğreti. Kavram, cins,
tür yalnızca zeka için vardır.

ANAKSİMENES (Miletli), (İÖ 6. yüzyıl). - İyonya okulundan bir filozof Hocası Anaksimandros'u izledi ve onun yerini aldı. Anaksimenes'in
öğretilileri de Anaksagoras ile Diogenes olmuştur. Ona göre, hava, her şeyin ana öğesidir.

ANSİKLOPEDİ - Genel bir biçimde bütün insan bilgilerinin özetini içine alan yapıt. Fransız edebiyat tarihinde Ansiklopedi, 18. yüzyılda yayınlanmış, içinde ilk kez devrimci burjuvazinin görüş açısından sunulan bütün insan bilgilerinin yer aldığı büyük yapıttır. Ansiklopedi, monarşik feodal rejimin günahlarını amansız bir biçimde açığa vuruşu ile etkin olduğu gibi, üç ayrı konuya katkısıyla da etkin oldu: materyalizm (mekanikçi), Tanrıtanımazlık ve teknik ilerleme.

ARİSTOTELES (İÖ 384-322). - Platon'la birlikte antikçağın en büyük filozofu. Ölümünden bir yıl önce dinsizlik gerekçesiyle uğradığı kovuşturmadan kurtulmak üzere, ders verdiği Atina'dan kaçmak zorunda kaldı. Platon'un öğretilisi olmakla birlikte, ona karşı olan Aristoteles, Platon'un idealist felsefesini, duyulabilir dünyanın sistemli gözlemiyle, gerçekçi temellere oturtmaya çalışır ama o da Platon gibi, fikir (idee) kavramından yola çıkar. Her varlık -ya da töz (substance)- iki ilkeden yapılmıştır: öz ve biçim. Öz, kaba, hareketsiz, belli belirsiz bir yığındır; onun şu ya da bu şey olması, şu ya da bu olması için, ona, bir biçimin uyması gerekir. Biçim, etkin, özgül fikirdir. Öze niteliğini veren biçimdir. En üstün, bütün ötekileri içeren biçim, Tanrıdır. Gene Aristoteles, Demokritos'un mekanikçi anlayışını yadsıyarak erekçiliği (finalisme) getirmiştir: evrene düzen veren Tanrıdır. Aristoteles, doğru uslamlamanın, doğru düşünüş teorisinin, mantığın kurucusudur. Gelişme fikri, onun sisteminin ana fikridir. Evrensel gelişme, organik gelişme, devlet biçimlerinin gelişmesi vb. her yerde tamamlanmamış olandan tamamlanmışa, eksik olandan eksik olmayana, genel olandan özel olana doğru bir evrim olarak kavranır. Engels, Aristoteles'i, bütün Yunan filozoflarının en evrensel beyni, diyalektik düşünüş tarzının esas biçimlerinin araştırılmasına daha o zamandan girişen kişisi diye niteler (Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm'e bakınız).

Ortaçağda bu büyük bilginin, bu büyük mantıkçının öğretilileri,
onun öğretisinin yalnızca biçimsel, soyut yanını alıkoydular; Aristoculuğu,
bilimdeki ilerlemelerin ışığı altında yeniden ele almak yeteneğinde
olmayan bu kimseler, ondan, kuru, kısır bir sistem oluşturdular ki,
bu skolastiğin temelini oluşturdu.

ATOM. - Kimyada ve fizikte, bileşimlere girebilen bir elementin
nicel olarak en küçüğü olan maddi parçacıklarına verilen ad.

Antikçağın materyalist felsefesinde bu sözcük, maddenin mutlak
olarak artık bölünemez, en küçük öğesi anlamına geliyordu, bu
ilk öğe, bileşerek ve topaklanarak, bütün doğayı oluşturuyordu.

BACON, François de Verulam (1561-1626). - Ünlü İngiliz filozofu.
1593'te Avam Kamarası üyesi olan Bacon, 1613'te başsavcı,
1614'te krallık avukatlığına atandı, 1617'de adalet bakanı, 1618'de
krallık büyük şansölyesi oldu, 1624 yılında ahlak bozukluğu nedeniyle,
parlamento tarafından hapse mahkum edildi, hak ve yetkileri
elinden alındı; iki gün sonra serbest bırakıldı ve kendi köşesine çekildi.

François Bacon'un birçok bilimsel ve felsefi yapıtı vardır. Bunlar
arasında özellikle, Novum Organum'u (1620) anmak gerekir. Bu yapıtında
önsel (a priori) fikirlerin eski metafiziğine karşı, deney üzerine kurulu mantığı koyar.

Bacon, çağdaş felsefenin ve çağdaş bilimsel yöntemin kurucularından
biridir.

BERKELEY, Georges (1685-1753). - İngiliz filozofu, piskopos ve
bir zaman için Amerika'da bahtsız bir misyoner. Onun (18. yüzyılın
başlangıcında zorla ilhak edilen ve sömürgeleştirilen Katolik İrlanda'da
Protestan papazı olarak), fatih İngiliz ulusunun siyasetine hizmet
eden papazlık etkinliği, tümüyle gerici bir nitelik taşır. Manevi
alandaki spekülasyonlarına paralel olarak, Southsea Company'nin iflası
üzerine kaleme aldığı Büyük Britanya'nın Yıkımını Önlemenin
Çareleri Üzerine Deneme (1720) adlı yapıtında da görüleceği üzere,
kendisini, (örneğin, ünlü işçi evleri ve çocuklarının çalışmasının
yararlılığı gibi) daha maddi spekülasyonlara vermiştir. Lenin, Berkeley
felsefesinin temel özelliklerini, derin bir biçimde açıklamıştır.
Elinizdeki kitapta (Birinci Kısım, İkinci Bölümde) Berkeley felsefesinin
bir açıklamasını bulacaksınız. Berkeley'in (Soruşturucu'daki) ekonomik
anlayışı, özellikle para hakkındaki görüşleri, Marks tarafından, Ekonomi
Politiğin Eleştirisine Katkı'da derinlemesine incelenmiştir. Yapıtları:
Ruhun Algılarının Yeni Teorisi (1707), İnsan Bilgisinin İlkeleri
(1710), Hylas ile Philonoüs'ün Diyalogları ( 1712)

BİLİNEMEZCİLER (AGNOSTİKLER). - Gerçeği, insan aklının anlayamayacağını, bilemeyeceğini söyleyenlere felsefede verilen ad.

BRANLY, Edouard (1846-1940). - Fizikçi, 1873'te almaşık akımları
düzeltmek üzere, bakır oksidin özelliklerini buldu. 1888'de
demir tozu banyosunun özelliğini bularak, ilk radyo vericilerini
hazırladı. Onun detecteurü sayesinde telsiz-telgraf doğdu. 1898'de bu
buluşun, gemilerin yardım çağrılarına uygulanışını, Bilimler Akademisine
sundu.

ÇÖZÜMLEME (ANALİZ, TAHLİL). - Bir şeyi ya da bir fikri öğelerine
ayırmak için yapılan akıl işlemi.

D'ALEMBERT, Jean le Rond (1717-1783). - Fransa'da aydınlık
çağın en belirgin temsilcilerinden biri ve büyük bir matematikçi olan
D'Alembert, mekaniğin ilkelerini kurmak için, çok önemli çalışmalar
yaptı. Diderot ile birlikte, Ansiklopedi'yi ya da Bir Yazarlar Derneği
Tarafından Hazırlanan Açıklamalı Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar
Sözlüğü'nü yayınladı. Monarşinin amansız saldırılarına uğrayan ve
sonunda gerici Devlet Konseyi tarafından yasaklanan, çok yaygınlaş-
mış bu büyük yapıt, aydınlık çağın başlıca anıtıdır (33 cilt, 1751-1777).
D'Alembert, bu ansiklopedinin Giriş Yazısını yazmıştır. Bu
yazı, onun felsefi görüşünü, kuşkuculuğu (scepticisme) içerir. Ne
madde ne de ruh, özlerinde tanınamazlar ve dünya, bizim duygularımıza
göründüğünden bambaşka bir biçimde varsayılabilir.

DARWİN, Charles Robert (1809-1882). - Ünlü İngiliz doğa bilimleri
uzmanı, geçen yüzyılın doğa bilimlerinde evrimin en önemli teorisyeni.
Daha önce Lamarck, Goethe vb. tarafından da üzerinde çalışılan
dönüşümcülük (transformisme) teorisi, Darwin'de son ve kesin
ifadesini bulmuş, böylece bilime yeni yollar açmıştır. Darwin; kendi
evrim teorisini, doğal seçme (selection naturelle), yani yaşam savaşında
en iyileri, en güçlüleri seçen, onların yaşayakalmasını sağlayan,
güçsüzleri, cılızları vb. ayıklayan bir varsayım üzerine kurmuştur.
Darwin, yapay hayvan yetiştirme deneylerinden yola çıkıyordu ama
kör doğada yetiştiricinin eli neredeydi? Bu soruyu yanıtlamak için,
Malthus'un Nüfus İlkesi Üzerine Deneme adlı yapıtından, nüfusun
çoğalması ile geçim araçlarının artması olanakları arasındaki bir
oransızlıktan yola çıkması ölçüsünde yararlandı. Her ne kadar çağdaş
biyoloji, pek çok yeni olay incelemiş ve bu nedenle Darwin tarafından
kullanılan etkenler çok genel bir biçimde değişikliğe uğramış
ve tamamlanmışsa da evrim teorisinin temel düşüncesi, çağdaş düşüncedeki sağlam yerini, hiçbir şey yitirmeden korumuştur. Engels,
bu konuda Sosyalizmin Evrimi'nde şöyle yazar: Darwin, bugün varolan
bütün organik doğanın, bitkilerin, hayvanların ve insanların,
milyonlarca yıldan beri, süregelen bir evrim sürecinin ürünü olduklarını
tanıtlayarak, metafizik doğa anlayışına en yaman darbeyi indirmiştir.
Engels, Marks'ın mezarı başında yaptığı konuşmada Marks ile
Darwin arasındaki ilişkileri şu sözlerle anlatmıştır: Nasıl Darwin
organik doğanın evrim yasasını bulduysa, Marks da insan tarihinin
evrim yasasını buldu. Marks, daha 1860'ta, o sırada (1859) yayınlanmış
olan Darwin'in başlıca yapıtı Türlerin Kökeni üzerine, Engels'e
yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: Her ne kadar kabaca, İngilizvari
geliştirilmişse de bu kitap, doğa bilimleri açısından, bizim görüşümüze
uygun bir temel taşımaktadır. (Marks-Engels, Yazışmalar, c.
II, s. 426). Marks, Lassalle'a yazdığı bir mektupta da düşüncelerini,
benzer bir biçimde açıklar (s. 346). Darwin'in yapıtı çok dikkate değer
ve tarihte sınıf savaşımlarına, doğa bilimleri açısından, temel olması
bana çok uygun görünüyor. ... Bütün eksikliklerine karşın kitap,
yalnızca, her şeyden önce, Tanrıbilime, doğa bilimleri alanında
ölümcül bir darbe indirmekle kalmıyor, aynı zamanda doğa bilimlerinin
akla-uygunluğunu da görgücü (ampirik) bir biçimde yerine oturtuyor...
(s. 214, 287.)

DEMOKRİTOS (Abderalı) (İÖ yaklaşık 460-370). - Yunan filozofu,
antikçağın en büyük materyalisti. Ona göre, gerçek olarak yalnız
atomlar ve boşluk vardır. Atomlar, son derece küçük, bölünmez, biçimleri,
büyüklükleri ve durumları farklı ve sürekli hareket halinde ilk öğelerdir. Nesneler, atomların düzenlenmesinden doğarlar. Demokritos,
ruhun da maddi olduğunu ve her şey gibi, onun da atomlardan
(ötekilerden daha ince olan atomlardan) oluşmuş olduğunu iddia
eder. Öte yandan, ona göre, şeylerin nitelikleri (renkleri, kokuları
vb.) salt özneldir ve bizim duyularımızın yanılsamalarıdır. Gerçek ve
nesnel dünya, bu gibi nitelikleri içermez ve aklın görevi, atomların
kendilerini bulmak için, bu nitelikleri soyutlamak olmalıdır.

Demokritos'ta, duyuların verdikleri niteliklerin öznel temel
özelliği ile aklın kavradığı, tasarladığı, atomların gerçek ya da nesnel
dünyası arasındaki çelişki, materyalist diyalektiğin bilgi sorununu
ilk ilkel biçimiyle, ortaya koymaktadır. Demokritos'un atomlar teorisi,
atom biliminin (atomistik) dahice bir önsezisidir.

DESCARTES, Rene (1596-1650). - İkici (yani madde ile ruhu metafizik
bir biçimde karşı karşıya getiren ikicilikten yana) Fransız filozofu.
O, skolastiğe karşı savaştı ve analitik geometriyi kurdu. Onun
ikiciliği (dualisme) duyulabilir maddi dünyayı, fiziğe ya da daha doğrusu,
matematik mekaniğe, akli olan manevi ruhu ise metafiziğe teslim eder.
Onun için pratikte materyalist, teoride ise idealisttir. Bu ikilik, onu, mekanikçi-materyalist eğiliminde olduğu kadar, metafizikçi-ruhçu eğiliminde de yeni zamanların tüm burjuva felsefesinin
ekseni haline getirir. Skolastiği yıkmak ve gerçeği bulmak için, her
şeyden yöntemli bir biçimde kuşkulanmakla işe başlamaya karar
veren, bir usçu olarak duyuların deneyini aldatıcı diye yadsıyan, matematik
yöntemi bütün bilimler için örnek ilan eden Descartes, düşünüyorum,
öyleyse varım önermesinde bütün apaçık gerçeklerin ülküsünü bulur. Bir sürü tümdengelimlerle, ruhsal töz olarak ruhun varlığı ve Tanrının varlığı sonucuna varır ve maddi dünyanın varlığını, Tanrının varlığı üzerine oturtur ama aynı zamanda Descartes'a göre, madde süre (etendue) ile özdeştir. Böylece doğabilimin, her türlü deneyi sınırlayan Tanrıbilimin etkisinden özgür olduğunu ilan eder. Onun felsefesindeki esas ilerleme, bütün nesneleri, kendilerini oluşturan en basit parçalara ayrıştıran bilimsel bir yöntem öne sürülmesinden ibarettir. Descartes, Engels'in dediği gibi, bu
matematik-mekanikçi tahlil temeli üzerinde nesneleri soyutlarken, onların
ilişkilerini metafizik bir biçimde yerinden oynatıp çıkarırken,
bunların diyalektik sentezi için zorunlu olan öncülleri de biçimlendirmiş
oluyordu. Descartes, zamanının teknik ve sınai gelişmesi için
kendi yeni yöntemine çok büyük bir önem veriyordu. Gerçekte bu
yöntem, genel bir biçimde onun bütün felsefe anlayışı (bu anlayışta
hayvanlar birer otomat olarak tasarlanır), manüfaktür döneminin
belirgin felsefesidir. Bununla birlikte, son derece değerli ve geçerli
usçu bir mirastır. Başlıca yapıtları: Aklını İyi Kullanmak ve Gerçeği
Bilimlerde Aramak İçin Yöntem Üzerine Konuşmalar (1637), Metafizik
Düşünceler (1641), Felsefenin İlkeleri (1644), Ruhun Tutkuları
Üzerine İnceleme (1649), İnsan Üzerine İnceleme (öldükten sonra
yayınlanmıştır).

DEKARTÇILIK (Karteziyanizm). - Descartes'ın felsefesine verilen ad.

DİDEROT, Denis (1713-1784). - Fransız aydınlık çağı materyalistleri
arasında en büyük Fransız düşünürü, ansiklopedicilerin şefi
ve ruhudur. D'Alembert ile birlikte çeyrek yüzyıl boyunca (1751'den
başlayarak) Kör İnanca (taassuba) ve Zorbalığa Karşı Kutsal Birlik
denilen ünlü Ansiklopedi'yi yayınladı. Devletin ve Cizvit papazlarının
hışmına uğrayan bu Ansiklopedi'nin yayınlanması, son derece büyük
bir manevi güç, yılmaz bir irade büyük bir baş eğmezlik ve mutlak
bir sakınmazlık gerektirmişti. Bütün yaşamını coşku ile, şevkle, gerçeğe
ve hakka -bu sözcük doğruluk anlamında alınmıştır- adamış
bir kimse varsa, bu, Diderot olmuştur diye yazıyordu Engels. Diderot
çeşitli konular üzerinde doğa bilimleri ve matematik, tarih ve
toplum, ekonomi ve devlet, hukuk ve ahlak, sanat ve edebiyat üzerinde
pek çok şey yazmıştır. Katı bir katolik eğitimi ile yetişmiş olan Diderot,
hayranlık veren bir mantıkla gelişmiştir, yaradancılıktan (Tanrıyı
yalnızca ilk neden sayan deisme'den) materyalizme, Tanrıtanımazlığa
(atheisme) geçerek, aydınlık dönemi Fransız burjuva devrimci
felsefesinin en yüksek amaçlarını temsil etmeye başlamıştır.
Zamanın toplumu üzerinde en derin ve en uzun ömürlü etkiyi yaratmıştır.
Ama onun düşüncesi, kaba bir materyalizmin dar sınırları
içinde kalmamıştır. Onda diyalektik bir düşüncenin sayısız tohumlarını
bulmak olanaklıdır. Daha parlamentonun emri üzerine yakılan
Felsefi Düşünceler'inde (La Haye 1746), basılmadan el konulan Kuşkucunun Gezintisi'nde (1747), kiliseye karşı yiğitçe saldırılara girişir.
Tanrıtanımaz yapıtı, Körler Üzerine Mektup (Londra 1749), ona bir
yıl hapse mal oldu. Diderot, aynı zamanda haklı olarak, Lamarck ve
Darwin'in müjdecisi de sayılır, çünkü, daha o zamandan, organizmaların
evrimi fikrini ve başlangıçta, hayvanlar aleminin ve bitkiler
aleminin çeşitliliğinin ilerleyici bir dönüşümle (transformasyon)
kendisinden çıktığı bir ilkel varlığın var olduğu fikrini, açık, tutarlı ve
kararlı bir biçimde savunur. Aynı şekilde bir bireysel evrim vardır,
ve gene, Diderot'ya göre, bir de türlerin evrimi vardır. Diderot, evrim
fikrini, mantıklı bir biçimde izleyerek, sonunda cansız maddenin evriminin
kabul edilmesini de zorunlu görür. Doğanın Yorumu Üzerine
Düşünceler (1754) adlı yapıtında ruhsal olayları açıklamak için,
hayvanlarda zaten var olan ve insanlarda düşünceyi belirleyen duyumla
bezenmiş atomlar varsayımını düşünüyordu. Doğanın bütün eylemleri,
varlığı tümüyle içeren, içinde sürekli dönüşüm halinde ve sürekli
karşılıklı tepki halinde bulunan güçlerin birliğinin kendini gösterdiği
bir tözün tezahürüdürler. En korkusuzcasına materyalist olan ve en
fazla zeka parıltılarıyla yüklü yapıtları arasında Diderot ile
d'Alembert'in Söyleşileri (1769) ile d'Alembert'in Düşü'nü anmamız gerekir;
bunlar, aynı zamanda kusursuz edebiyat başyapıtlarıdır. Diderot,
ayrıca, büyük bir dram yazarı ve yazı ustasıdır. Sanat ve sahne reformu
uğruna savaşımında; doğacılıktan (natüralizmden) yanadır; canlı,
somut gerçeğin allanıp pullanmadan yansılanmasından yanadır,
Diderot, bunlardan başka -geçerken söylemiş olalım, Marks'ın en
sevdiği yazardır- birçok roman, mizah öyküsü yazmıştır; bunların
önemi şundan da anlaşılır ki, Lessing, Schiller ve Goethe gibi adamlar,
yalnızca onun hayranları olmakla kalmadılar, kitaplardan çoğunu
Almancaya çevirdiler. En ünlü yapıtı, Engels'in bir diyalektik şaheseri
dediği Rameau'nun Yeğeni'dir.

DİYALEKTİK. - Diyalektik sözü, başlangıçta tartışma sanatı
ya da tartışma bilimi anlamına geliyordu. Platon'a göre diyalektik,
her şeyden önce, bir fikirden ya da bir ilkeden, içinde taşıdığı bütün
olumlu ya da olumsuz sonuçları çıkartmak sanatıdır. Daha sonraki
anlamıyla diyalektik, ardı ardına gelen aşamalarla duyulabilir verilerden
şeylerin fikirlerine, sonsuz ve değişmez ilkelerine doğru ve bütün
bunların ilki olan iyi fikrine doğru çıkan düşüncenin, mantıklı ve
yükselen yürüyüşüdür. Platon'a göre fikirler, gerçek adına yakışır
tek gerçek olduklarından, bu ad, fikirlerin diyalektiği ya da
bilimi, sonunda da bilimin kendisi olmaya başladı.

Hegel'de diyalektik, mutlak fikre kadar, ardı ardına gelen tez, antitez,
sentez aşamaları arasından geçen fikrin hareketidir.

Marks'ta ve Marksistlerde diyalektik, artık fikrin hareketi değil,
ama şeylerin kendilerinin çelişkiler arasında geçen hareketidir; aklın
hareketi ise, bunun bilinçli bir ifadesinden başka bir şey değildir.
Bu kitabın Dördüncü Kısmında Marksist diyalektiğin derinleştirilmiş
bir incelemesini bulacaksınız.

DUYUMCULUK (Sensualisme). - Bir felsefe sistemi. Buna göre,
bütün fikirler, dolaysız olarak, duyumlardan gelir.

DÜHRİNG, Eugen (1833-1921). - Alman filozof ve iktisatçısı, bir
süre Berlin Üniversitesinde felsefe ve ekonomi politik dersleri vermiştir.
Kısa süre sonra gözleri görmez oldu; ölümüne kadar, önce
Berlin'de daha sonra da Nowawes'te, yazar olarak yaşadı. Bir burjuva
sosyalizminin, toplum düzeninin temelini bireysel ruhun doğal
çabalarında gören bu en belirgin temsilcisi, toplumsal üründe işçilerin
artan payı teorisini öğretiyor ve geleceğin kurtuluşunu sınıflar arası
uzlaşmaz karşıtlıkların uzlaşmasından bekliyordu; kendisini insanlığın
düzelticisi, iyileştiricisi gibi görüyordu. Çok çeşitli konularda
konferanslar verdi. Berlin profesörlerine karşı uluorta saldırıları
sonucu, kısa zamanda koltuğundan oldu. 1870-1880 yılları arasında
sosyal-demokrasi, pek çok yandaş bulmuştu. Dühring, birçok yapıtında
toplumsal-felsefi özel bir sistem geliştirdi ki, bu sistem, kendisinin
bulmuş olduğunu sandığı bir sürü mutlak son yargı gerçeklerinin
yardımıyla oluşturulmuştu. Hıristiyanlığa karşıydı ve ateşli
bir Yahudi düşmanıydı. Kendi elinde olmayarak, dolaylı bir şekilde
bilimsel komünizme büyük bir hizmeti olmuştur; Marks'a ve Lassalle'a
karşı tutkulu saldırıları ve büyüklük deliliğinin damgasını taşıyan
gerçeğin felsefesi, Engels'in ünlü yergi yazısındaki yanıta yolaçtı:
Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor (Anti-Dühring) kitabı,
kısa zamanda yeni devrimci işçi kuşağının felsefe kılavuzu haline
geldi. Bu yapıtında Engels, Dühring'in yavanlıklar sistemini acımasızca
yıkıyor ve ilk kez diyalektik materyalizmin, usta elinden çıkma
tam ve açık bir açıklamasını yapıyordu (Engels'in Anti-Dühring'ine
bakınız ).

ELEALILAR. - Güney İtalya'da Yunanlıların kurduğu Elea kentinden
Elealı filozoflar. Heraklitos'a ve Milet (Milas) okuluna (Thales'e
bakınız) karşı olan Elealılar, varlığın değişmezliğini iddia ediyorlardı.
Bunlar arasında en ünlüleri Zenon'dur (İÖ 500 yılları).

ENGELS, Friedrich (1820-1895). - Marks'ın en sevgili dostu ve
ayrılmaz savaşım arkadaşı, diyalektik materyalizmin ve bilimsel
sosyalizmin ortak kurucusu ve Komünist Parti Manifestosu'nun hazırlanışında Marks'ın yardımcısı; Komünistler Birliğinin ve Uluslararası
İşçi Birliğinin ya da Birinci Enternasyonalin kurucularından.
Marks'ın (1883'te) ölümünden sonra, uluslararası işçi hareketinin manevi
önderi ve en büyük otoritesi oldu. Onun başlıca değeri, diyalektik
materyalizmi geliştirmesinde ve açıklamasındadır. Teorik yapıtları
arasında ilk yeri, felsefe konusundaki yergi yazılarına vermek
gerekir. Bunlar proletarya düşüncesi üzerinde en kalıcı etkiyi yapmış
olan ve giderek artan bir önem kazanan başyapıtlardır. Engels,
bu yapıtlarında toplumsal sınıfların savaşımları ile ve üretici güçlerin
gelişmesi ve doğa bilimlerinin paralel ilerleyişi ile felsefenin diyalektik
ilişkilerini ustalıkla ve eşi bulunmaz bir duruluk ve açıklıkla
gösterir. Böylece okuru, hep aynı yollardan geçirerek şu gerçeğe götürür:
Bütün insanlığı gerçekten kurtaran bir felsefe, ancak diyalektik
materyalizm felsefesi olabilir, çünkü, yalnız bu felsefe teorik düşünceyi
idealizmin Scylla'sından, mekanikçi kaba materyalizmin Charybde'inden
koruyabilecek ve bilginin tutarlı bir materyalist teorisinin
zaferini sağlayabilecek yetenektedir. Engels'in bu konudaki başlıca
yapıtları: Anti-Dühring, Lessing tarzında hazırlanmış, taptaze bir
hava, canlılık, savaşımcı bir güçle dolu bu polemik yapıtı, materyalist
dünya anlayışının olağanüstü verimli bir savunmasıdır; Ludwig
Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, felsefenin Hegel'den
Marks'a kadar gelişmesi üzerine parlak bir deneme yazısıdır. Daha az
tanınan ama Anti-Dühring ile birlikte Marksistlerin, felsefesinin
yeni idealist sistemlerine karşı savaşımlarında temel bir silahı olabilecek
bütün niteliklere sahip olan bir yapıtı da Doğanın Diyalektiği'dir.
Fransa'da birkaç yıl önce yayınlanmış, 1873'ten 1892'ye kadar
yazılmış makalelerden ve parçalardan derlenmiştir; -bazı noktalarda
son bilimsel bulgularla aşılmış olsa bile- diyalektik materyalizm
ve onun doğru yorumu için, savaşım veren herkes için, çağdaş doğa
bilimlerinin sonuçlarını uyumlu bir biçimde Marksizm’in bünyesine
katma zorunluluğunu kafasına koymuş olan herkes için tükenmez
bir kaynaktır. Öteki teorik ve yöntem bilimsel önemli yapıtları arasında
şunları sayalım: İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu (1845);
Komünist Parti Manifestosu -Marks'la birlikte-; Almanya'da Burjuva
Demokratik Devrim (1850-1852) -içerdiği bölümler: Köylüler Savaşı,
Almanya'da Devrim ve Karşı-Devrim ve Reich Anayasası
İçin Kampanya-; Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm (1880);
Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni (1884); Konut Sorunu
(1872); İlkel Hıristiyanlık Tarihine Katkı; Kapital Üzerine İncelemeler;
Erfurt Programının Eleştirisi (1891).

Bunlardan başka, Edebiyat ve Sanat Üzerine, Din Üzerine, Kapital.
Üzerine, Felsefe İncelemeleri, Marks ve Engels'in bu konulardaki
seçilmiş metinlerini içerir. Engels'in yazışmaları arasında K.
Marks-F. Engels Yazışması'nı (9 cilt) ve Friedrich Engels-Paul ve
Laura Lafargue Yazışması'nı (3 cilt) analım.

EPİKÜROS (İO 341-270). - Yunan filozofu Epiküros, Atina'da
felsefe öğretmiştir. Denildiğine göre, yaklaşık olarak 300 cilt tutan
yapıtından, bize, ancak öğretisinin özetini taşıyan birkaç mektupla
özdeyişlerinden bir derleme kalmıştır.

Epiküros, dünyanın, başlangıcı rastgele, arızi (accident) bir şey
olan bir nedensellik gereğince buluşan, birleşen ve dağılan bir atomlar
sonsuzluğundan yapılmış olduğunu öğretir, Belki de gerçekten
Tanrılar vardır ama onlar, gene Epiküros'a göre, her ne olursa olsun
bizim dünyamızla uğraşmazlar. Demek ki, insan özgürdür ve ölümden
korkacak bir şey yoktur. Böylece korkudan ve yanılgıdan kurtulan
insan, dayanıksız ve geçici yararlara sırt çevirmeli ve ölçülü
zevkler verecek dayanıklı ve kalıcı yararlar aramalıdır.

EREKBİLİM (Teleologie). - Doğadaki bütün varlıkların bir sonu
(telos, Yunanca son), -çok kez Tanrının ya da alınyazısının, takdiri
ilahinin istediği- belirli bir amacı olduğu yolunda bir varsayım. Bu
açıklamanın en ileri götürülmüş biçimini, Bernardin de Saint-Pierre'de
( 18. yüzyıl) görürüz. O, eğer elma ağacın dalında asılı duruyorsa,
bu insanın onu kolaylıkla ele geçirebilmesi içindir; eğer balkabağı
bir ağaçta değil de yerde bitiyorsa, bu balkabağının gelip geçenlerin
başına düşmemesi içindir, vb. diyordu. Bu varsayım, zamanımızda
bile, bazı doğabilim uzmanlarınca, daha az karikatürümsü bir
biçimiyle benimsenmektedir.

FELTERBACH, Ludwig (1804-1872). - Alman filozofu materyalist,
zamanın ünlü suçbilimcisi. Paul-Anselme Feuerbach'ın oğlu. Felsefe
anlayışı yüzünden akademik kariyerini bırakmak zorunda kaldı
ve köyde yaşadığı halde para sıkıntısı içindeydi. Sol-Hegelcilikten
materyalizme geçti. Düşünce varlıktan çıkmıştır, varlık düşünceden
değil. İnsan doğanın ürünüdür; din, insan doğasının mitlere ilişkin
yansısıdır. Onun Tanrısında insanı görüp tanırsın ve insanda da
gene onun Tanrısını; ikisi özdeştir. İnsanı yaratan Tanrı değildir,
ama insan düş olarak Tanrıyı yaratmıştır. Feuerbach'ın felsefesi, Hegel'in
felsefesi ile Marks felsefesi arasında bağlayıcı bir ara halkadır.
Her ne kadar birkaç yerde 18. yüzyıl Fransız materyalizmi üzerine
çok aşağılayıcı düşünceler ileri sürse de Feuerbach, gene de gerçekte,
bütün erdemleri ve bütün kusurları ile birlikte, bütün Tanrıbilime
karşı, soylu, ağırbaşlı ve devrimci hıncı ile ve toplumsal olayları
ve edimleri açıklama söz konusu olduğunda idealizme eğilimi ile
18. yüzyıl materyalizminin en iyi eleştiricisi oldu.

Belirli bir süre Feuerbach'ın öğretilileri olan Marks ve Engels,
onun materyalizminin yetersizliğini kısa bir zamanda ortaya koydular.
Feuerbach'ın düşüncesinde değerli ne varsa, hepsini özümleyerek,
onu aşan diyalektik materyalizmi kurdular.

FİZYOLOJİ. - Yaşam belirtisi olan organik işlevleri, görevleri inceleyen
bilim.

FLOJİSTİK. - Eski kimyacılar tarafından, yanma, ateş olayını
açıklamak için düşünülen bir ilke ya da akışkan madde.

GALİLEİ (1564-1642). - Matematikçi, fizikçi, astronom, İtalya'da
deneysel bilimin kurucusu. Galilei, sarkacın salınımlarının eşzamanlılığını
bulur ve farklı ağırlıktaki cisimlerin boşluk içinde eşit zamanda düştüklerini kanıtlar. Astronomide Kopernik sistemini kabul eder ve yeni bir teleskop yaparak Kopernik sistemine uygun buluşlar yapar. Böylece güneşin dünyanın merkezi olduğunu ve yeryüzünün güneşin çevresinde döndüğünü açıklar. Engizisyonun kovuşturmasına uğrayınca, sözünü geri almak zorunda kalır ve sözünü geri aldıktan sonra da ünlü sözünü söyler: Ama o, gene de dönüyor!

GİZEMCİLİK (Mysticisme). - Felsefi ve dinsel bir tutum. Buna
göre, yetkinlik (ahlakta olduğu kadar bilgide yetkinlik), gizemli bir
tarzda insanı (kendi iç alemini) Tanrıya birleştiren bir çeşit tapınma;
ibadettir. Gizemcilik sözünden, aynı zamanda karanlık olanı yeğ tutan
ve gizemli olana inanan zihinsel bir eğilim anlaşılır. Bu, usçuluğa
karşıdır.

HEGEL, Georg Wilhelm Friedrich (1770-1831). - Almanya'nın
en önemli idealist filozofu. Önemini, özellikle, idealist bir biçimde
tasarladığı ama temelde doğru olan diyalektik yöntemiyle kazanmıştır.
Hegel, nesnel bir idealisttir; ona göre gerçeğin ilk ilkesi mutlak Fikir'dir
(Idee). Bu mutlak Fikir, önce doğada kendini açığa vurur, sonra
ruh ve bilgi olur. Fikrin bu oluşu, mantıksal diyalektik bir gelişme
oluşturur ki, gerçek tarih bunun anlatımından başka bir şey değildir.
Şu halde dünyanın ve dünya tarihinin yaratıcısı, salt düşüncedir;
dünya Fikir'in bir gösterisinden başka bir şey değildir.
Feuerbach'ın da gösterdiği gibi bu Fikir (Idee) sonu sonuna, soyut ve
mantıksal bir kılıf içindeki Hıristiyanlığın Tanrısından başka bir şey
değildir. Marks ve Engels, Hegel'in diyalektiğini tersine çevirdiler ve
ona materyalist bir içerik vererek ve böylece onu gerçekten devrimci
teorik bir silah haline getirerek ayaklarının üzerine oturttular.

HEGELCİLER (Genç). - Hegel'in ölümünden sonra öğrencileri,
hocalarının öğretisini yorumlayışlarına göre birbirine karşı iki gruba
bölündüler. Bu öğretinin yalnızca sözleri (lafzı) ile yetinenler, sağ-
Hegelciliği oluşturdular. Bunlar, Prusya devletinin savunucuları idiler.
Ötekiler, gene Hegel'in kendi yöntemine dayanarak onun idealist
ve gerici yargılarını reddederek, sol-Hegelcileri ya da genç Hegelcileri
oluşturdular. Bütün gericilik biçimlerine saldırdılar. Bunlar arasında
Arnold Ruge, Strauss, Bruno Bauer, Feuerbach, Stirner, Koppen,
Karl Marks, Friedrich Engels vb. vardı.

HELVETİUS, Claude Adrien. (1715-1771). - Paris'te doğmuş mültezim,
edebiyatçı ve filozof; 18. yüzyılın büyük materyalistlerinden
biri. Başlıca yapıtları: Ruh Üzerine (1758) -Parlamentonun emri ile
yakıldı-; İnsan Üzerine (1772). Feodalitenin ve Tanrıbilimin düşmanı
olan Helvetius, bireysel çıkarlarla, toplumsal çıkarların uyumu
üzerine kurulu hukuk düzeni önerir ama toplumu iyileştirmek için
eğitime güvenir.

HERAKLİTOS (İÖ 544-475), Obscur (Karanlık, Muzlim) de denilir.
- Heraklitos, küçük Asya'da bir ticaret kenti olan Efes'te yaşadı.
Antikçağın en büyük diyalektikçilerinden biri oldu. Ona göre, oluş,
evrenin temel yasasıdır; savaşım, karşıtların birliği, varlıkla varlık
olmayanın birliği, dünyanın özü işte budur. Heraklitos, evrenin en
genel yasasını, bütün şeylerin bu kalımsızlığında durulmamışlığında
her varlığın bu sürekli değişmesinde görmüştür. Her şey akar,
her şey değişir ve hiçbir şey kalıcı değildir, bu nedenle, aynı ırmağa
iki kere giremeyiz. Evren, savaş ve barıştır, yaz ve kıştır, akış ve
durgunluktur vb ve çelişki, dünyanın egemen ilkesi, Heraklitos'a
göre ayrılmazcasına şeylerin içinde olan bir şeydir, öyle ki her şey bir
karşıtlar birliğidir.

HOLBACH, Paul Henri Thiry, baron (1723-1789). - Fransız materyalisti.
12 yaşında Paris'e geldi, öğrenimini, gerçek yurdu haline
gelen Fransa'da sonra da Leyde'de yaptı. Holbach, Diderot ile birlikte,
Ansiklopedi'nin hazırlanmasında etkin bir görev aldı. Ansiklopedi'ye,
doğa bilimlerine ilişkin açıklamalar ve makaleler yazdı. Onun
salonu, o zamanın Fransası'nın en iyi kafalarının toplantı yeriydi.
Üçüncü gücün (Tiers Etat-soylular ve din mensupları dışında kalan
halk) devrimci ideolojisi bu salonda biçimlendi, daha sonra 18. yüzyılın
Fransız materyalizmi diye adlandırılacak olan felsefenin ilkeleri,
birkaç dostun dar çevresi içinde bu salonda dile getirildi. Mekanikçi
materyalizm, onun yapıtlarında sistemli ve tamamlanmış ifadesini
buldu. Holbach, ikiciliğe, dünyanın madde ve ruh diye ikileştirilmesine
karşı çıkmıştır. İnsan, doğanın zorunlu ürününden başka bir şey
değildir. Doğa, hareket halinde bir maddedir. Madde bizim duyu organlarımız üzerinde doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak işleyen,
etki yapan şeydir. Ruhçu ve Tanrıbilimci sistemler, ancak insan beyninin
ipesapa gelmez saçmalarıdır, insan bilgisizliğinin meyvesi ve
bu sistemlerden çıkar sağlayanların çoğunun, özellikle de kilisenin
bilinçli bir aldatmacasının ürünüdür. Doğanın Sistemi (1770) adlı yapıtının,
kendi zamanında olağanüstü devrimci bir etkisi oldu.

HUME, David (1711-1776). - İskoçyalı filozof, felsefede kuşkucu
ve bilinemezci (septik ve agnostik), aktif politikacı, toplumsal ekonomi
sorunları üzerine denemeler yazdı ve özgün bir tarihçi oldu.
Hume'un felsefesi İngiliz burjuvazisine özgü düşüncenin yöneliminin,
yani Locke'un deneysel felsefesi ile başlayıp sonradan Berkeley'in
öznelciliğine (subjectivisme) dönen ve en sonunda bütün temel
sorunlarda bilinemezcilikten yana, yani gerçek bilginin olanaksızlığını
iddia eden teoriden yana düşünceleri benimseyen yönelimin en belirgin
örneğini temsil eder. Hume, Berkeley gibi, maddenin varlığını
yadsımakla yetinmez, nedensellik ilişkilerinin nesnel gerçeklikleri
olmadığını, yalnızca öznel bir alışkanlığın değişikliklerine uyarak kurulmuş
olduklarını bildirerek, kuşkuculuğunu, şeylerin nedensel ilişkilerine
kadar genişletir. İnsan, olaylar dizilerinin, düzenli bir biçimde
yinelendiğini saptadı ve bundan, başka hiçbir neden olmaksızın,
olaylardan birinin, ötekinin nedeni olduğu sonucuna vardı. Şunu gözlüyorum, diyor Hume, ne zaman ak bilye; kızıl bilyeye çarpsa, kızıl
bilye hareket ediyor. Bunun sürekli böyle olmasını, beyaz bilyenin
çarpması, kızıl bilyenin hareketinin nedenidir diyerek ifade ediyorum.
Peki ama, burada zorunlu ve nesnel bir nedensellik olduğunu,
basit kişisel bir yanılma olmadığını kim temin edebilir bana? Kim
bana temin edebilir, yarın da gene beyaz bilyenin çarpmasının kızıl
bilyeyi harekete geçireceğini ve gene onun hareketinin nedeni olacağını?
Demek ki, Hume, her şeye karşın, gene de dünyanın bilinmesi
ve açıklanmasının eksenini oluşturan nedensellik ilişkisi konusunda
her türlü garantiyi reddediyor. Gene ona göre, dış dünya, en sonunda
bir varsayımdan bir sanıdan başka bir şey değildir. İşte Hume'u çürütmek
için Kant, kendi eleştiri öğretisini hazırlamıştır. Marks'ın
Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'da tahlil ettiği Hume'un para teorisi,
onun, şeylerin yüzeysel görünüşlerinin her zaman esas temel
süreçlerin yerlerini aldığı yolundaki yutturmaca burjuva anlayışının
ekonomik ilişkilere uygulanışıdır. Başlıca felsefe yapıtları: İnsan Tabiatı
Üzerine İnceleme (1739-1740), İnsan Aklı Üzerine Araştırmalar (1748).

KANT, Emmanuel (1724-1804). - Ünlü Alman filozofu. Bütün
ömrünce Koenigsberg Üniversitesi'nde felsefe öğretti. 1755'te Evrensel
Fizik ve Gök Teorisi adlı kitabını yayınladı; bu kitap, yıldızların
oluşumu üzerine Laplace teorisinin ön belirtisidir. 1781'de Salt Aklın
Eleştirisi'ni, 1887'de ise Sonsuz Barış Üzerine Bilimsel İnceleme'yi
yazdı.

Onun bilinemezciliği, şeylerin kendilerini kendinde oldukları
gibi tanımanın olanaksız olduğunu ileri sürer, onları ancak bize
göründükleri gibi (olaylar, sözcüğün etimolojik anlamında görüngüler
demektir) tanıyabiliriz.

Kant, Fransız Devrimini sempati ile karşılamıştır. Kant, bir liberal,
ama kurulu yasalara saygılı bir liberal olmuştur. Dinde usçudur,
ama olumlu (positives) dinlere saygı gösterir. Felsefede dogmatizme
saldırır ama kuşkuculuğu da kabul etmez. Ahlakta bütün dış
yasaları yadsır ama bütün yadsıdıklarından çok daha sert bir iç yasaya
tabi olmak üzere, kurgu konusunda ataklık, cesaret ama olgular
düzenine ve pratik düzene saygı. Onun kafasının belirgin özelliği
budur. Kısacası, liberal burjuvazinin gerçek tipidir.

KOPERNİK (1473-1543). - Ünlü Polonyalı astronom, Gök Kürenin
Dönüşleri adlı kitabında yerin kendi ekseni çevresinde dönme
(rotasyon) hareketi ile güneşin çevresindeki dönme (translasyon)
hareketini kanıtlar.

LA METTRIE, Julien Offroy de (1709-1751). - Fransız hekim ve
filozofu. Kesinlikle materyalist olan Ruhun Doğal Tarihi adlı yapıtının
yayınlanması, ona, askeri hekimlik görevini kaybettirince
Frederic II'nin yanına gitti ve onun gözde okutmanı oldu.

La Mettrie, duyguları, tasarımları, yargıları, yalnızca sinir sisteminin
mekanik işleyişiyle açıklayan, hayvanların otomatizmine (özdevim)
ait dekartçı teoriyi insanlara uygulayan birçok kitap yazdı.
Bunlardan İnsan-Makine'yi (1748) belirtelim.

LENİN, Vladimir İliç Ulyanov (1870-1924). - 22 Nisan 1870'te,
Sibirya'nın Simbirsk kasabasında doğdu. Daha 1885'te Kapital'i,
Marks'ı okuyup öğrenmeye ve militanlığa başladı. İlk kez, 1887'de
hapsedildi. Ağabeyi, Çar Aleksandr'a karşı bir suikasta katıldığı için
kurşuna dizildi. 1891'de hukuk öğrenimini bitirdi. İşçi ve köylü sınıfının
kurtuluş savaşımına başladı. Tutuklandı. Sibirya'ya sürüldü, serbest
bırakıldı ve hemen arkasından yeniden tutuklandı. 1900'de ülke
dışına, Zürih, Londra vc Cenevre'ye gitti ama, Rusya'da kalanlardan
çok az kimse Rus yaşamına Lenin kadar sıkı sıkıya içten bağlıydı.
(Stalin). Bolşevik Partisini kurdu. 1905'te ezilen ama Lenin'in
dersler çıkardığı birinci devrim. Yeniden yurdundan ayrıldı ve oldukça
uzun bir zaman Paris'te yaşadı ( 1908-1912). Ancak 1917'de Bolşevik
Partisinin her an iktidarı üstlenmeye hazır olduğunu açıklamak
üzere ülkesine döndü. Kerenski'nin Geçici Hükümetine karşı savaşım
verdi. 26 Ekim akşamı, Geçici Hükümetin merkezi Kışlık Saray,
saldırıyla elegeçirildi. Lenin artık, Sosyalist toplumu kurmaya
başlıyoruz. diyecektir. O günden sonra, Lenin, kendini, bütünüyle ülkesini
sosyalist bir ülke haline getirmeye adadı. Duraksamasız bir çalışmayla
yıpranan Lenin, 21 Ocak 1924'te, elli dört yaşında iken öldü.

Lenin, militan uğraşlarına, sonra da devlet adamlığı uğraşlarına
karşın, bir an olsun Marksist tezlerin yetkinleşmesine katkıda bulunmaktan
geri kalmadı, o ölçüde ki, bugün diyalektik materyalizm,
Marksizm-Leninizm diye anılmaktadır. Bu açıdan en önemli yapıtı
kuşkusuz: Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması'dır
(1917). Gene tarihsel materyalizmin pratiğe ilişkin siyasal sorunlara
uygulanması bakımından aynı derecede önemli yapıtı, Sol Komünizm,
Bir Çocukluk Hastalığı'dır (1920). Felsefe yapıtları arasında
Materyalizm ve Ampiryokritisizm (1908), Felsefe Notları, Devlet ve
Devrim (1917) ilk sırayı tutar. Tüm Yapıtlar, 45 ciltte toplanmıştır.

LOCKE, John (1632-1704). - İngiliz filozofu, deneyin, bütün bilginin
tek temeli olduğu görüşünü savunan görgücülüğün (empirisme)
temsilcisi. Anlayış Üzerine Deneme (1690) adlı kitabında Locke, bilgi
sorununun çözümü için deney ilkesine başvurur, doğuştan fikirlerin
varlığını yadsır ve bütün tasarımları iki kaynaktan, dış duyu ve iç
duyudan çıkartır. Locke, dış duyumları, şeylerin bizim üzerimizdeki
etkisi ile açıkladığı ve zamanı için cesurca olan madde (eğer Tanrı istemiş
olsaydı) düşünebilirdi varsayımını ortaya attığı ölçüde materyalist
görüşte yer alır ama ruh ve Tanrı fikirlerine -zaten ona göre
inan alanına giren bu fikirlere- bağlı kaldığı ölçüde de ikici (yani
düalist, dünyayı madde ve ruh halinde bölen) bir düşünürdür ve İngiliz
Tanrıcılığının gelişmesini başlatır. Onun bilgi teorisinin temel
özelliği, insan anlayışını atomlaştırmasıdır (atomisation), yani bizim
zihnimizi, bir duyumlar toplamı, duyumlardan yapılma bir mozaik
haline indirger. Bu bilinç mozaiği, atomlaşmış burjuva dünyasını
aslı gibi yansıtan bir aynadan başka bir şey değildir. Toplumsal
siyaset konusundaki anlayışlarında Locke, burjuva çıkarlarının
kararlı bir savunucusu olmuştur; liberalizm teorisyeni olarak anayasal
monarşiden, Tanrıtanımazlığa karşı hoşgörüden yana olmuştur.
Başlıca yapıtları: Anlayış Üzerine Deneme (1690), Hoşgörü Üzerine
Mektuplar (1685-1704).

LÖKİPPOS (İÖ 5. yüzyıl). - Materyalist filozof, Zenon'un öğrencisi
ve Demokritos'un hocası, atomlar teorisini geliştirdi.

LUCRETİUS, Titus I.ucretius Carus (İÖ, yaklaşık olarak 95-51).
- Roma'da doğmuş ünlü Latin şairi. Epiküros'un öğretilisi, hocasının
materyalist fikirlerini şiirlerinde dile getirir.

MARKS, Karl Heinrich (1818-1883). - 19. yüzyılın büyük dehalarından,
bilimsel komünizmin, uluslararası modern devrimci proletaryanın
sınıf savaşımı teori ve pratiğinin kurucusu. Marks'ın sistemi,
diyalektik materyalizm ilkeleri üzerine oturur. Marks, kapitalizmin
kendi iç yasalarını bulmakta ya da insanlık tarihinin belirli dönemlerini
ve belirli olaylarını açıklamakta görüldüğü gibi, somut sorunları
ustaca tahliliyle, geçmişteki tarihsel ilişkileri araştırmak için, bugünün
toplumsal evriminin gerçek devindirici güçlerini bilmek için ve
aynı şekilde gelecekteki gelişme eğilimlerini belirlemek için, teorik
bir yöntem olarak diyalektik materyalizmin üstünlüğünü ortaya koymuştur.
Onun burjuva toplumu konusundaki dahice eleştirisi, aynı
zamanda hem yıkıcı, hem de yapıcı olmuştur; burjuvazinin bitişini
ilan ettiği için yıkıcı, proletaryanın zaferini haber verdiği için de
yapıcı. Onun diyalektiği insanın etkinliği için hem bir araştırma yöntemi,
hem de iletken teldir. Onun materyalist diyalektiği, yalnızca insan
tarihinin yasalarının bilinmesine değil ama aynı zamanda doğa
tarihinin bilinmesine de uzanır. Diyalektiğin, Darwin'in evrim teorisinin
doğa bilimlerinde yarattığı devrime yapışık olması, buradan gelir.
Marksizm’in oluşturduğu düşünce ve eylem yöntemi, proletaryanın
kendi kurtuluşu için ve tam bir insancılık (hümanizm) çağının
gelmesi için yürüttüğü savaşımda en değerli araçtır.

Tarih sırasına göre Marks'ın en önemli yapıtlarını sayalım: 1844
Elyazmaları (Felsefe, Ekonomi Politik); Kutsal Aile (1845) ve Alman
İdeolojisi. (1845-1846) - Engels'le ortaklaşa yazmışlardır-; Felsefenin
Sefaleti (1847); Komünist Parti Manifestosu (Friedrich Engels'le
birlikte yazılmıştır) (1848); Ücretli Emek ve Sermaye (1849); Fransa'da
Sınıf Savaşımları 1848-1850 (1850); Louis Bonaparte'in 18
Brumaire'i (1852); Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı. (1859); Herr
Vogt (1860); Ücret, Fiyat ve Kar (1865); Kapital, Birinci Cilt (1867)
-2 ve 3. ciltler, Marks'ın ölümünden sonra Engels tarafından yayınlanmıştır-;
Gotha Programının Eleştirisi (1875). Çoğu kez Kapital'in 4.
cildini oluşturan bölümlerden biri sayılan Artı-Değer Üzerine Teoriler
de gene ölümünden sonra yayınlanmıştır.

Marks ve Engels'in seçilmiş metinlerinden meydana getirilen derlemelerden
bazıları: Felsefe Yazıları, Din Üzerine, Yazın ve Sanat Üzerine.

Karl Marks üzerine, Lenin'in makalelerinden yapılmış derlemeye
bakınız: Marks-Engels-Marksizm.

MEKANİK. - Hareketler ve kuvvetler bilimi.

METAFİZİK. - Dünyayı doğaüstü ve maddesiz ilkelerle -en çok
da Tanrı ile- açıklamak iddiasında olan az çok fantezist, az çok dinci
fikirler ve tezler sistemi. İnceleme konusu şeyleri ve nesneleri birbirinden
ayrı tutan ve onları sürekli hareketlilikleri içinde düşünmeyi
reddeden bir düşünme yöntemi. Diyalektiğin karşıtıdır. Bu kitabın
üçüncü kısmına bakınız.

MİTOLOJİ. - Antikçağ ve vahşet devri toplulukları tarafından
inanılan Tanrıların, masalımsı ve efsanevi tarihi. Geniş anlamıyla
bütün mitler sistemi.

MOLIERE, Jean-Baptiste, Poquelin (1622-1773). - En büyük
Fransız komedi yazarı. Onun tiyatro yapıtları zamanının insanlarını
bütün toplumsal koşulları içinde sahneye koyar: köylüleri, tüccarları,
burjuvaları, hekimleri, kentlileri, saraylıları. Onun piyeslerinin
komik öğesi, farslarında (Zoraki Hekim ya da Scapin'in Dolapları) ve
öteki ahlak ve karakter konusundaki komedilerinde (Cimri, Mizantrop)
çok değişik bir nitelik gösterirse de bu öğe hep, insan budalalığından
ve ahlak bozukluğundan doğar. Moliere, her yerde genel sağduyuya
seslenerek, sağduyuyu savunur. Düşündürmeyi elden bırakmaksızın
güldürmeyi bilir. Her zaman için güncel, geçerli sorunları,
çoğu kez halk diliyle ya da bölgesel bir şiveyle işlerken, yapmacıktan
ve zorlamadan tamamen uzaktır. Piyeslerinin etkinliğinin nedeni
çağdaşlarının gülünç yanlarının arkasında insan gerçeğini sürekli
yansıtmasıdır.

ORTODOKSLUK (Orthodoxie) (İslam dininde Ehl-i sünnet). - Bir
kanının, bir düşüncenin, gerçek olarak kabul edilen bir dinsel inana
uygunluğu. Aynı zamanda geniş anlamda felsefi, bilimsel ya da benzeri
bir teorinin, en doğru ve ilk kökten gelen anlayışına uyguluğunu
anlatmak için de kullanılır.

ÖRGENBİLİM (ANATOMİ). - Canlı varlıkların beden yapısını ve
bunu oluşturan çeşitli örgenlerin ilişkilerini inceleyen bilim.

PALENTOLOJİ (TAŞILLAR BİLİMİ). - Fosilleri, yani kalıntılar
ya da izler biçiminde jeolojik tabakalar arasında saklı kalmış hayvan
ya da bitkileri inceleyen bilim.

PASTEUR, Louis (1822-1895). - Dole'da doğmuştur. Ünlü kimyacı
ve biyoloji uzmanı, pek çok bilimsel ve yararlı buluşları ile, bilimin
bulaşıcı hastalıklara karşı savaşımda ilerlemesini sağlamıştır.

PLATON (İÖ 427-348). - Yunan filozofu. Antikçağın en büyük
idealist düşünürü.

Platon'a göre, bizim algıladığımız duyulabilir şeyler, sahici gerçeği
oluşturmazlar; bunlar, ancak görünüşler, yansılar, kopyalar, suretlerdir.
Sahici gerçek, ancak duyulabilir şeylerin ilkel örnekleri
olan ve zihinsel bir boşlukta asılı duran, değişmez, sonsuz vb. İdealardır
(Idees). Öyleyse, şeyler kadar da İdea vardır: bir masa İdeası
bir sandalye İdeası vb.. Şunu iyi anlamak gerekir ki, Platon'a göre,
bu İdealar, bizdeki basit tasarımlar değil, bizden bağımsız bir varlık
sürdüren gerçek varlıklardır. Platon'a göre, bilgi, ancak, daha önceki
bir varlıkta, cismen (bedenen) yaradılışımızdan önce görmüş olduğumuz
İdeaların anımsanmasıdır; buna, anımsama (reminiscence) teorisi
denir. Ne var ki, Platon, diyalektiğin öğelerini de geliştirmiştir,
ama idealist ve söze dayanır bir biçimde. Siyasal ve toplumsal tezlerinde
Platoncu idealizm, köle emeğine dayanan antikçağ toplumunun
egemen sınıflarının -ticaret ve tefecilik ekonomisinin gelişmesiyle-
çöküşünün hızlandığı dönemin ideolojisi olmuştur. Platon,
devlet ülküsünü, Cumhuriyet adlı yapıtında açıklamıştır; burada
aristokratların egemen kesimi için servetlerde ortaklığı ileri sürer,
bu da antikçağın sosyalist ütopyalarının en büyük saptamasıdır. Başlıca
yapıtları karşılıklı söyleşiler biçiminde sunulmuştur: Kriton,
Sokrates'in Savunması, Phaidon, Phaidros, Gorgias, Şölen Theaitetos
Cumhuriyet, Yasalar, vb.

PORT-ROYAL (manastırı). - 1204'te kurulmuştur. Magny-les-Hameaux
bucağında Chevreuse (Seine ve Oise arasında) yakınlarında
ünlü jansenist manastırı. Ününü, 16. Louis zamanında jansenistlerle
cizvitler arasındaki savaşıma ve bu manastırda hazırlanan
(aristocu eğilimler taşıyan) Mantık İncelemesi'ne borçludur. 1910'da
kralın emri ile yıkılmıştır.

PROUDHON, Pierre-Joseph (1809-1865). - Fransız yazar ve iktisatçısı.
Küçük-burjuva sosyalizminin klasik temsilcisi. Bir yoksul
köylünün oğlu olan Proudhon, Paris'te, Marsilya'da ve başka kentlerde
düzeltmen olarak çalıştı. Bir süre Besançon'da bir basımevi yönetti.

''Mülkiyet Nedir'''i yazmıştır; bu kitap, 1840'ta yayınlanır ve içinde
şu ünlü tümce vardır: Mülkiyet;, hırsızlıktır. 1846'da yayınlanan
Ekonomik Çelişkiler ve Sefaletin Felsefesi'ne, Marks, Felsefenin Sefaleti
ile karşılık vermiştir. Proudhon, aynı zamanda Fransız sosyalist
işçi hareketi üzerinde derin bir etki yaratan İşçi Sınıfının Siyasal
Yeteneği'ni (1851) yazmıştır. Son tahlilde bir küçük-burjuva ütopyacısıdır,
kanıtlarından hiçbiri, Marks'ın eleştirisi karşısında tutunamamıştır
ve gericilik, onunla, sık sık övünebilmiştir. 1848 Devriminin ertesinde
kurucu meclis üyeliğine atanmıştır. 2 Aralık 1851 Hükümet
Darbesi sırasında da sosyal adaletin zaferini sağlamak için Louis
Napoleon'a güvenmiştir.

RUHÇULUK (Spiritualisme, Tinselcilik). - Felsefe öğretisi. Buna
göre ruh, can verdiği ve yönettiği maddeden ayrı bir gerçeklik olarak
mevcuttur. Ruhçuluk, çok kez, Tanrıda bütün doğa yasalarının bağlı
ve bağımlı bulunduğu üstün ruhu görür. İdealizmin değişik bir biçimi
ve sonucudur.

SİMYA (ALŞİMİ). - Ortaçağ kimyasına verilen ad. Bu, bir bilim
olmaktan çok, büyücülüğe yakın, bütün hastalıkları iyileştirecek (her
derde deva) bir ilaç bulmaya ve madenleri simya taşı ile altına çevirmeye
çalışan bir sanattı.

TanrıBİLİM (Theologie). - Tanrının bilimi. Dogmaların ve
dinsel metinlerin incelenmesi.

THALES. - Küçük Asya'da Milet (Milas) okulunun başlıca düşünürlerinden
biridir (İÖ 6. yüzyıl). Milet okulu, antikçağ Yunanistanı'nda
ilk materyalist okul olmuştur. Milet filozofları, her şeyin, havadan,
ateşten ya da sudan nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışıyorlardı.

THOMAS D'AQUİN, (Aquinolu Thomas) (1227-1274). - Ortaçağda
Tanrıbilimci ve filozof. Kilise doktoru unvanını almıştır. Başlıca
yapıtları, Kafirlere (dinsizlere) Karşı Felsefe Kitabı ve Tanrıbilim
Kitabı'dır. Birincisi Katolik öğretisini açıklar ve savunur ve inanla
aklın hiçbir zaman birbirine karşı olmadıklarını kanıtlamaya çalışır.
Kilisenin kutsal kitaplar arasına koyduğu ikincisi üç bölüme ayrılır:
1. Tanrı üzerine bir inceleme. 2. İnsanın yetileri üzerine bir teori.
3. İsa üzerine, Kurtarma (İsa'nın insan soyunu bağışlaması) üzerine ve
Hıristiyanlığın dinsel eylemleri üzerine bir inceleme. Tomasçılık, bugün
bile katolik filozoflar arasında çok yaygın olan Aquinolu aziz
Thomas'nın Tanrıbilimsel ve felsefi öğretisidir. Son derece skolastik
bir öğretidir - ve tümüyle gericidir (bu da din adamları zümresinin
ve papalığın resmi felsefesi olmasını açıklar).

TÜMDENGELİM (Deduction.). - Bir önermeden (proposition) ya
da bir olgudan yola çıkarak, ondan çıkan, ondan ileri gelen sonuçları
anlatan ya da genelden özele varan uslamlama yöntemi.

TÜMEVARIM (Induction). - Aynı anlamı taşıyan özel olgular kümesinden
genel bir sonuç çıkarmak demek olan ya da özelden genele
varan bir uslamlama yöntemi.

USÇULUK (Rationalisme). - Dinsel esinlere, vahiylere dayanan
sistemlere karşılık akla dayanan bir sistem. Usçuluğa, aynı zamanda
ancak deneyin verilerini tanıyabileceğimizi, bilebileceğimizi açıklayan
görgücülüğe (ampirizme) karşı, aklın, fikirlerin kökeni olduğu
görüşünde olan sistem de denir. Bir de bu terimden, akla güvenen ve
her türlü gizemi yadsıyan düşünme yöntemi de anlaşılır: Bize göre,
usçuluk, özellikle, yalnız akla inanıp güvenmeyi, denetimsiz bir imgelemden, kurgucu bir fanteziden ve imandan kaynaklanan her
şeyden kaçınmayı bizim için bir ödev durumuna getiren bilimsel bir
düşünme yöntemidir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, diyalektiğin
yardımı, usçuluğun verimli -ve çağdaş- olmasını sağlar.
 

1      2      3      4      5      6      7-Dizin