|
|
................... |
|
|
FELSEFENİN BAŞLANGIÇ İLKELERİ -7 |
Georges Politzer
Çeviri:
Sevim Belli |
|
|
................... |
|
................... |
ADLAR VE KAVRAMLAR
DİZİNİ
ADCILIK (Nominalisme). - Genel kavramları, cinsleri, türleri
yalnız ad olarak varmış gibi sayan bir felsefi öğreti. Kavram,
cins,
tür yalnızca zeka için vardır.
ANAKSİMENES (Miletli), (İÖ 6. yüzyıl). - İyonya okulundan bir
filozof Hocası Anaksimandros'u izledi ve onun yerini aldı.
Anaksimenes'in
öğretilileri de Anaksagoras ile Diogenes olmuştur. Ona göre,
hava, her şeyin ana öğesidir.
ANSİKLOPEDİ - Genel bir biçimde bütün insan bilgilerinin
özetini içine alan yapıt. Fransız edebiyat tarihinde Ansiklopedi,
18.
yüzyılda yayınlanmış, içinde ilk kez devrimci burjuvazinin görüş
açısından
sunulan bütün insan bilgilerinin yer aldığı büyük yapıttır.
Ansiklopedi,
monarşik feodal rejimin günahlarını amansız bir biçimde
açığa vuruşu ile etkin olduğu gibi, üç ayrı konuya katkısıyla da
etkin
oldu: materyalizm (mekanikçi), Tanrıtanımazlık ve teknik ilerleme.
ARİSTOTELES (İÖ 384-322). - Platon'la birlikte antikçağın en
büyük filozofu. Ölümünden bir yıl önce dinsizlik gerekçesiyle
uğradığı
kovuşturmadan kurtulmak üzere, ders verdiği Atina'dan kaçmak
zorunda kaldı. Platon'un öğretilisi olmakla birlikte, ona karşı
olan Aristoteles, Platon'un idealist felsefesini, duyulabilir
dünyanın
sistemli gözlemiyle, gerçekçi temellere oturtmaya çalışır ama o da
Platon gibi, fikir (idee) kavramından yola çıkar. Her varlık -ya
da
töz (substance)- iki ilkeden yapılmıştır: öz ve biçim. Öz, kaba,
hareketsiz,
belli belirsiz bir yığındır; onun şu ya da bu şey olması, şu ya
da bu olması için, ona, bir biçimin uyması gerekir. Biçim, etkin,
özgül fikirdir. Öze niteliğini veren biçimdir. En üstün, bütün
ötekileri
içeren biçim, Tanrıdır. Gene Aristoteles, Demokritos'un mekanikçi
anlayışını yadsıyarak erekçiliği (finalisme) getirmiştir: evrene
düzen
veren Tanrıdır. Aristoteles, doğru uslamlamanın, doğru düşünüş
teorisinin,
mantığın kurucusudur. Gelişme fikri, onun sisteminin ana
fikridir. Evrensel gelişme, organik gelişme, devlet biçimlerinin
gelişmesi vb. her yerde tamamlanmamış olandan tamamlanmışa, eksik
olandan eksik olmayana, genel olandan özel olana doğru bir evrim
olarak kavranır. Engels, Aristoteles'i, bütün Yunan filozoflarının
en
evrensel beyni, diyalektik düşünüş tarzının esas biçimlerinin
araştırılmasına
daha o zamandan girişen kişisi diye niteler (Friedrich Engels,
Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm'e bakınız).
Ortaçağda bu büyük bilginin, bu büyük mantıkçının öğretilileri,
onun öğretisinin yalnızca biçimsel, soyut yanını alıkoydular;
Aristoculuğu,
bilimdeki ilerlemelerin ışığı altında yeniden ele almak
yeteneğinde
olmayan bu kimseler, ondan, kuru, kısır bir sistem oluşturdular
ki,
bu skolastiğin temelini oluşturdu.
ATOM. - Kimyada ve fizikte, bileşimlere girebilen bir elementin
nicel olarak en küçüğü olan maddi parçacıklarına verilen ad.
Antikçağın materyalist felsefesinde bu sözcük, maddenin mutlak
olarak artık bölünemez, en küçük öğesi anlamına geliyordu, bu
ilk öğe, bileşerek ve topaklanarak, bütün doğayı oluşturuyordu.
BACON, François de Verulam (1561-1626). - Ünlü İngiliz filozofu.
1593'te Avam Kamarası üyesi olan Bacon, 1613'te başsavcı,
1614'te krallık avukatlığına atandı, 1617'de adalet bakanı,
1618'de
krallık büyük şansölyesi oldu, 1624 yılında ahlak bozukluğu
nedeniyle,
parlamento tarafından hapse mahkum edildi, hak ve yetkileri
elinden alındı; iki gün sonra serbest bırakıldı ve kendi köşesine
çekildi.
François Bacon'un birçok bilimsel ve felsefi yapıtı vardır. Bunlar
arasında özellikle, Novum Organum'u (1620) anmak gerekir. Bu
yapıtında
önsel (a priori) fikirlerin eski metafiziğine karşı, deney
üzerine kurulu mantığı koyar.
Bacon, çağdaş felsefenin ve çağdaş bilimsel yöntemin
kurucularından
biridir.
BERKELEY, Georges (1685-1753). - İngiliz filozofu, piskopos ve
bir zaman için Amerika'da bahtsız bir misyoner. Onun (18. yüzyılın
başlangıcında zorla ilhak edilen ve sömürgeleştirilen Katolik
İrlanda'da
Protestan papazı olarak), fatih İngiliz ulusunun siyasetine hizmet
eden papazlık etkinliği, tümüyle gerici bir nitelik taşır. Manevi
alandaki spekülasyonlarına paralel olarak, Southsea Company'nin
iflası
üzerine kaleme aldığı Büyük Britanya'nın Yıkımını Önlemenin
Çareleri Üzerine Deneme (1720) adlı yapıtında da görüleceği üzere,
kendisini, (örneğin, ünlü işçi evleri ve çocuklarının çalışmasının
yararlılığı gibi) daha maddi spekülasyonlara vermiştir. Lenin,
Berkeley
felsefesinin temel özelliklerini, derin bir biçimde açıklamıştır.
Elinizdeki kitapta (Birinci Kısım, İkinci Bölümde) Berkeley
felsefesinin
bir açıklamasını bulacaksınız. Berkeley'in (Soruşturucu'daki)
ekonomik
anlayışı, özellikle para hakkındaki görüşleri, Marks tarafından,
Ekonomi
Politiğin Eleştirisine Katkı'da derinlemesine incelenmiştir.
Yapıtları:
Ruhun Algılarının Yeni Teorisi (1707), İnsan Bilgisinin İlkeleri
(1710), Hylas ile Philonoüs'ün Diyalogları ( 1712)
BİLİNEMEZCİLER (AGNOSTİKLER). - Gerçeği, insan aklının
anlayamayacağını,
bilemeyeceğini söyleyenlere felsefede verilen ad.
BRANLY, Edouard (1846-1940). - Fizikçi, 1873'te almaşık akımları
düzeltmek üzere, bakır oksidin özelliklerini buldu. 1888'de
demir tozu banyosunun özelliğini bularak, ilk radyo vericilerini
hazırladı. Onun detecteurü sayesinde telsiz-telgraf doğdu. 1898'de
bu
buluşun, gemilerin yardım çağrılarına uygulanışını, Bilimler
Akademisine
sundu.
ÇÖZÜMLEME (ANALİZ, TAHLİL). - Bir şeyi ya da bir fikri öğelerine
ayırmak için yapılan akıl işlemi.
D'ALEMBERT, Jean le Rond (1717-1783). - Fransa'da aydınlık
çağın en belirgin temsilcilerinden biri ve büyük bir matematikçi
olan
D'Alembert, mekaniğin ilkelerini kurmak için, çok önemli
çalışmalar
yaptı. Diderot ile birlikte, Ansiklopedi'yi ya da Bir Yazarlar
Derneği
Tarafından Hazırlanan Açıklamalı Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar
Sözlüğü'nü yayınladı. Monarşinin amansız saldırılarına uğrayan ve
sonunda gerici Devlet Konseyi tarafından yasaklanan, çok
yaygınlaş-
mış bu büyük yapıt, aydınlık çağın başlıca anıtıdır (33 cilt,
1751-1777).
D'Alembert, bu ansiklopedinin Giriş Yazısını yazmıştır. Bu
yazı, onun felsefi görüşünü, kuşkuculuğu (scepticisme) içerir. Ne
madde ne de ruh, özlerinde tanınamazlar ve dünya, bizim
duygularımıza
göründüğünden bambaşka bir biçimde varsayılabilir.
DARWİN, Charles Robert (1809-1882). - Ünlü İngiliz doğa bilimleri
uzmanı, geçen yüzyılın doğa bilimlerinde evrimin en önemli
teorisyeni.
Daha önce Lamarck, Goethe vb. tarafından da üzerinde çalışılan
dönüşümcülük (transformisme) teorisi, Darwin'de son ve kesin
ifadesini bulmuş, böylece bilime yeni yollar açmıştır. Darwin;
kendi
evrim teorisini, doğal seçme (selection naturelle), yani yaşam
savaşında
en iyileri, en güçlüleri seçen, onların yaşayakalmasını sağlayan,
güçsüzleri, cılızları vb. ayıklayan bir varsayım üzerine
kurmuştur.
Darwin, yapay hayvan yetiştirme deneylerinden yola çıkıyordu ama
kör doğada yetiştiricinin eli neredeydi? Bu soruyu yanıtlamak
için,
Malthus'un Nüfus İlkesi Üzerine Deneme adlı yapıtından, nüfusun
çoğalması ile geçim araçlarının artması olanakları arasındaki bir
oransızlıktan yola çıkması ölçüsünde yararlandı. Her ne kadar
çağdaş
biyoloji, pek çok yeni olay incelemiş ve bu nedenle Darwin
tarafından
kullanılan etkenler çok genel bir biçimde değişikliğe uğramış
ve tamamlanmışsa da evrim teorisinin temel düşüncesi, çağdaş
düşüncedeki
sağlam yerini, hiçbir şey yitirmeden korumuştur. Engels,
bu konuda Sosyalizmin Evrimi'nde şöyle yazar: Darwin, bugün
varolan
bütün organik doğanın, bitkilerin, hayvanların ve insanların,
milyonlarca yıldan beri, süregelen bir evrim sürecinin ürünü
olduklarını
tanıtlayarak, metafizik doğa anlayışına en yaman darbeyi
indirmiştir.
Engels, Marks'ın mezarı başında yaptığı konuşmada Marks ile
Darwin arasındaki ilişkileri şu sözlerle anlatmıştır: Nasıl Darwin
organik doğanın evrim yasasını bulduysa, Marks da insan tarihinin
evrim yasasını buldu. Marks, daha 1860'ta, o sırada (1859)
yayınlanmış
olan Darwin'in başlıca yapıtı Türlerin Kökeni üzerine, Engels'e
yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: Her ne kadar kabaca,
İngilizvari
geliştirilmişse de bu kitap, doğa bilimleri açısından, bizim
görüşümüze
uygun bir temel taşımaktadır. (Marks-Engels, Yazışmalar, c.
II, s. 426). Marks, Lassalle'a yazdığı bir mektupta da
düşüncelerini,
benzer bir biçimde açıklar (s. 346). Darwin'in yapıtı çok dikkate
değer
ve tarihte sınıf savaşımlarına, doğa bilimleri açısından, temel
olması
bana çok uygun görünüyor. ... Bütün eksikliklerine karşın kitap,
yalnızca, her şeyden önce, Tanrıbilime, doğa bilimleri alanında
ölümcül bir darbe indirmekle kalmıyor, aynı zamanda doğa
bilimlerinin
akla-uygunluğunu da görgücü (ampirik) bir biçimde yerine
oturtuyor...
(s. 214, 287.)
DEMOKRİTOS (Abderalı) (İÖ yaklaşık 460-370). - Yunan filozofu,
antikçağın en büyük materyalisti. Ona göre, gerçek olarak yalnız
atomlar ve boşluk vardır. Atomlar, son derece küçük, bölünmez,
biçimleri,
büyüklükleri ve durumları farklı ve sürekli hareket halinde
ilk öğelerdir. Nesneler, atomların düzenlenmesinden doğarlar.
Demokritos,
ruhun da maddi olduğunu ve her şey gibi, onun da atomlardan
(ötekilerden daha ince olan atomlardan) oluşmuş olduğunu iddia
eder. Öte yandan, ona göre, şeylerin nitelikleri (renkleri,
kokuları
vb.) salt özneldir ve bizim duyularımızın yanılsamalarıdır. Gerçek
ve
nesnel dünya, bu gibi nitelikleri içermez ve aklın görevi,
atomların
kendilerini bulmak için, bu nitelikleri soyutlamak olmalıdır.
Demokritos'ta, duyuların verdikleri niteliklerin öznel temel
özelliği ile aklın kavradığı, tasarladığı, atomların gerçek ya da
nesnel
dünyası arasındaki çelişki, materyalist diyalektiğin bilgi
sorununu
ilk ilkel biçimiyle, ortaya koymaktadır. Demokritos'un atomlar
teorisi,
atom biliminin (atomistik) dahice bir önsezisidir.
DESCARTES, Rene (1596-1650). - İkici (yani madde ile ruhu
metafizik
bir biçimde karşı karşıya getiren ikicilikten yana) Fransız
filozofu.
O, skolastiğe karşı savaştı ve analitik geometriyi kurdu. Onun
ikiciliği (dualisme) duyulabilir maddi dünyayı, fiziğe ya da daha
doğrusu,
matematik mekaniğe, akli olan manevi ruhu ise metafiziğe teslim
eder.
Onun için pratikte materyalist, teoride ise idealisttir. Bu
ikilik, onu, mekanikçi-materyalist eğiliminde olduğu kadar,
metafizikçi-ruhçu eğiliminde de yeni zamanların tüm burjuva
felsefesinin
ekseni haline getirir. Skolastiği yıkmak ve gerçeği bulmak için,
her
şeyden yöntemli bir biçimde kuşkulanmakla işe başlamaya karar
veren, bir usçu olarak duyuların deneyini aldatıcı diye yadsıyan,
matematik
yöntemi bütün bilimler için örnek ilan eden Descartes,
düşünüyorum,
öyleyse varım önermesinde bütün apaçık gerçeklerin
ülküsünü bulur. Bir sürü tümdengelimlerle, ruhsal töz olarak ruhun
varlığı ve Tanrının varlığı sonucuna varır ve maddi dünyanın
varlığını, Tanrının varlığı üzerine oturtur ama aynı zamanda Descartes'a
göre, madde süre (etendue) ile özdeştir. Böylece doğabilimin,
her türlü deneyi sınırlayan Tanrıbilimin etkisinden özgür olduğunu
ilan eder. Onun felsefesindeki esas ilerleme, bütün nesneleri,
kendilerini
oluşturan en basit parçalara ayrıştıran bilimsel bir yöntem öne
sürülmesinden ibarettir. Descartes, Engels'in dediği gibi, bu
matematik-mekanikçi tahlil temeli üzerinde nesneleri soyutlarken,
onların
ilişkilerini metafizik bir biçimde yerinden oynatıp çıkarırken,
bunların diyalektik sentezi için zorunlu olan öncülleri de
biçimlendirmiş
oluyordu. Descartes, zamanının teknik ve sınai gelişmesi için
kendi yeni yöntemine çok büyük bir önem veriyordu. Gerçekte bu
yöntem, genel bir biçimde onun bütün felsefe anlayışı (bu
anlayışta
hayvanlar birer otomat olarak tasarlanır), manüfaktür döneminin
belirgin felsefesidir. Bununla birlikte, son derece değerli ve
geçerli
usçu bir mirastır. Başlıca yapıtları: Aklını İyi Kullanmak ve
Gerçeği
Bilimlerde Aramak İçin Yöntem Üzerine Konuşmalar (1637), Metafizik
Düşünceler (1641), Felsefenin İlkeleri (1644), Ruhun Tutkuları
Üzerine İnceleme (1649), İnsan Üzerine İnceleme (öldükten sonra
yayınlanmıştır).
DEKARTÇILIK (Karteziyanizm). - Descartes'ın felsefesine verilen
ad.
DİDEROT, Denis (1713-1784). - Fransız aydınlık çağı
materyalistleri
arasında en büyük Fransız düşünürü, ansiklopedicilerin şefi
ve ruhudur. D'Alembert ile birlikte çeyrek yüzyıl boyunca
(1751'den
başlayarak) Kör İnanca (taassuba) ve Zorbalığa Karşı Kutsal Birlik
denilen ünlü Ansiklopedi'yi yayınladı. Devletin ve Cizvit
papazlarının
hışmına uğrayan bu Ansiklopedi'nin yayınlanması, son derece büyük
bir manevi güç, yılmaz bir irade büyük bir baş eğmezlik ve mutlak
bir sakınmazlık gerektirmişti. Bütün yaşamını coşku ile, şevkle,
gerçeğe
ve hakka -bu sözcük doğruluk anlamında alınmıştır- adamış
bir kimse varsa, bu, Diderot olmuştur diye yazıyordu Engels.
Diderot
çeşitli konular üzerinde doğa bilimleri ve matematik, tarih ve
toplum, ekonomi ve devlet, hukuk ve ahlak, sanat ve edebiyat
üzerinde
pek çok şey yazmıştır. Katı bir katolik eğitimi ile yetişmiş olan
Diderot,
hayranlık veren bir mantıkla gelişmiştir, yaradancılıktan (Tanrıyı
yalnızca ilk neden sayan deisme'den) materyalizme,
Tanrıtanımazlığa
(atheisme) geçerek, aydınlık dönemi Fransız burjuva devrimci
felsefesinin en yüksek amaçlarını temsil etmeye başlamıştır.
Zamanın toplumu üzerinde en derin ve en uzun ömürlü etkiyi
yaratmıştır.
Ama onun düşüncesi, kaba bir materyalizmin dar sınırları
içinde kalmamıştır. Onda diyalektik bir düşüncenin sayısız
tohumlarını
bulmak olanaklıdır. Daha parlamentonun emri üzerine yakılan
Felsefi Düşünceler'inde (La Haye 1746), basılmadan el konulan
Kuşkucunun
Gezintisi'nde (1747), kiliseye karşı yiğitçe saldırılara girişir.
Tanrıtanımaz yapıtı, Körler Üzerine Mektup (Londra 1749), ona bir
yıl hapse mal oldu. Diderot, aynı zamanda haklı olarak, Lamarck ve
Darwin'in müjdecisi de sayılır, çünkü, daha o zamandan,
organizmaların
evrimi fikrini ve başlangıçta, hayvanlar aleminin ve bitkiler
aleminin çeşitliliğinin ilerleyici bir dönüşümle (transformasyon)
kendisinden çıktığı bir ilkel varlığın var olduğu fikrini, açık,
tutarlı ve
kararlı bir biçimde savunur. Aynı şekilde bir bireysel evrim
vardır,
ve gene, Diderot'ya göre, bir de türlerin evrimi vardır. Diderot,
evrim
fikrini, mantıklı bir biçimde izleyerek, sonunda cansız maddenin
evriminin
kabul edilmesini de zorunlu görür. Doğanın Yorumu Üzerine
Düşünceler (1754) adlı yapıtında ruhsal olayları açıklamak için,
hayvanlarda zaten var olan ve insanlarda düşünceyi belirleyen
duyumla
bezenmiş atomlar varsayımını düşünüyordu. Doğanın bütün eylemleri,
varlığı tümüyle içeren, içinde sürekli dönüşüm halinde ve sürekli
karşılıklı tepki halinde bulunan güçlerin birliğinin kendini
gösterdiği
bir tözün tezahürüdürler. En korkusuzcasına materyalist olan ve en
fazla zeka parıltılarıyla yüklü yapıtları arasında Diderot ile
d'Alembert'in Söyleşileri (1769) ile d'Alembert'in Düşü'nü anmamız
gerekir;
bunlar, aynı zamanda kusursuz edebiyat başyapıtlarıdır. Diderot,
ayrıca, büyük bir dram yazarı ve yazı ustasıdır. Sanat ve sahne
reformu
uğruna savaşımında; doğacılıktan (natüralizmden) yanadır; canlı,
somut gerçeğin allanıp pullanmadan yansılanmasından yanadır,
Diderot, bunlardan başka -geçerken söylemiş olalım, Marks'ın en
sevdiği yazardır- birçok roman, mizah öyküsü yazmıştır; bunların
önemi şundan da anlaşılır ki, Lessing, Schiller ve Goethe gibi
adamlar,
yalnızca onun hayranları olmakla kalmadılar, kitaplardan çoğunu
Almancaya çevirdiler. En ünlü yapıtı, Engels'in bir diyalektik
şaheseri
dediği Rameau'nun Yeğeni'dir.
DİYALEKTİK. - Diyalektik sözü, başlangıçta tartışma sanatı
ya da tartışma bilimi anlamına geliyordu. Platon'a göre
diyalektik,
her şeyden önce, bir fikirden ya da bir ilkeden, içinde taşıdığı
bütün
olumlu ya da olumsuz sonuçları çıkartmak sanatıdır. Daha sonraki
anlamıyla diyalektik, ardı ardına gelen aşamalarla duyulabilir
verilerden
şeylerin fikirlerine, sonsuz ve değişmez ilkelerine doğru ve bütün
bunların ilki olan iyi fikrine doğru çıkan düşüncenin, mantıklı ve
yükselen yürüyüşüdür. Platon'a göre fikirler, gerçek adına yakışır
tek gerçek olduklarından, bu ad, fikirlerin diyalektiği ya da
bilimi, sonunda da bilimin kendisi olmaya başladı.
Hegel'de diyalektik, mutlak fikre kadar, ardı ardına gelen tez,
antitez,
sentez aşamaları arasından geçen fikrin hareketidir.
Marks'ta ve Marksistlerde diyalektik, artık fikrin hareketi değil,
ama şeylerin kendilerinin çelişkiler arasında geçen hareketidir;
aklın
hareketi ise, bunun bilinçli bir ifadesinden başka bir şey
değildir.
Bu kitabın Dördüncü Kısmında Marksist diyalektiğin
derinleştirilmiş
bir incelemesini bulacaksınız.
DUYUMCULUK (Sensualisme). - Bir felsefe sistemi. Buna göre,
bütün fikirler, dolaysız olarak, duyumlardan gelir.
DÜHRİNG, Eugen (1833-1921). - Alman filozof ve iktisatçısı, bir
süre Berlin Üniversitesinde felsefe ve ekonomi politik dersleri
vermiştir.
Kısa süre sonra gözleri görmez oldu; ölümüne kadar, önce
Berlin'de daha sonra da Nowawes'te, yazar olarak yaşadı. Bir
burjuva
sosyalizminin, toplum düzeninin temelini bireysel ruhun doğal
çabalarında gören bu en belirgin temsilcisi, toplumsal üründe
işçilerin
artan payı teorisini öğretiyor ve geleceğin kurtuluşunu sınıflar
arası
uzlaşmaz karşıtlıkların uzlaşmasından bekliyordu; kendisini
insanlığın
düzelticisi, iyileştiricisi gibi görüyordu. Çok çeşitli konularda
konferanslar verdi. Berlin profesörlerine karşı uluorta
saldırıları
sonucu, kısa zamanda koltuğundan oldu. 1870-1880 yılları arasında
sosyal-demokrasi, pek çok yandaş bulmuştu. Dühring, birçok
yapıtında
toplumsal-felsefi özel bir sistem geliştirdi ki, bu sistem,
kendisinin
bulmuş olduğunu sandığı bir sürü mutlak son yargı gerçeklerinin
yardımıyla oluşturulmuştu. Hıristiyanlığa karşıydı ve ateşli
bir Yahudi düşmanıydı. Kendi elinde olmayarak, dolaylı bir şekilde
bilimsel komünizme büyük bir hizmeti olmuştur; Marks'a ve
Lassalle'a
karşı tutkulu saldırıları ve büyüklük deliliğinin damgasını
taşıyan
gerçeğin felsefesi, Engels'in ünlü yergi yazısındaki yanıta
yolaçtı:
Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor (Anti-Dühring) kitabı,
kısa zamanda yeni devrimci işçi kuşağının felsefe kılavuzu haline
geldi. Bu yapıtında Engels, Dühring'in yavanlıklar sistemini
acımasızca
yıkıyor ve ilk kez diyalektik materyalizmin, usta elinden çıkma
tam ve açık bir açıklamasını yapıyordu (Engels'in Anti-Dühring'ine
bakınız ).
ELEALILAR. - Güney İtalya'da Yunanlıların kurduğu Elea kentinden
Elealı filozoflar. Heraklitos'a ve Milet (Milas) okuluna (Thales'e
bakınız) karşı olan Elealılar, varlığın değişmezliğini iddia
ediyorlardı.
Bunlar arasında en ünlüleri Zenon'dur (İÖ 500 yılları).
ENGELS, Friedrich (1820-1895). - Marks'ın en sevgili dostu ve
ayrılmaz savaşım arkadaşı, diyalektik materyalizmin ve bilimsel
sosyalizmin ortak kurucusu ve Komünist Parti Manifestosu'nun
hazırlanışında
Marks'ın yardımcısı; Komünistler Birliğinin ve Uluslararası
İşçi Birliğinin ya da Birinci Enternasyonalin kurucularından.
Marks'ın (1883'te) ölümünden sonra, uluslararası işçi hareketinin
manevi
önderi ve en büyük otoritesi oldu. Onun başlıca değeri, diyalektik
materyalizmi geliştirmesinde ve açıklamasındadır. Teorik yapıtları
arasında ilk yeri, felsefe konusundaki yergi yazılarına vermek
gerekir. Bunlar proletarya düşüncesi üzerinde en kalıcı etkiyi
yapmış
olan ve giderek artan bir önem kazanan başyapıtlardır. Engels,
bu yapıtlarında toplumsal sınıfların savaşımları ile ve üretici
güçlerin
gelişmesi ve doğa bilimlerinin paralel ilerleyişi ile felsefenin
diyalektik
ilişkilerini ustalıkla ve eşi bulunmaz bir duruluk ve açıklıkla
gösterir. Böylece okuru, hep aynı yollardan geçirerek şu gerçeğe
götürür:
Bütün insanlığı gerçekten kurtaran bir felsefe, ancak diyalektik
materyalizm felsefesi olabilir, çünkü, yalnız bu felsefe teorik
düşünceyi
idealizmin Scylla'sından, mekanikçi kaba materyalizmin
Charybde'inden
koruyabilecek ve bilginin tutarlı bir materyalist teorisinin
zaferini sağlayabilecek yetenektedir. Engels'in bu konudaki
başlıca
yapıtları: Anti-Dühring, Lessing tarzında hazırlanmış, taptaze bir
hava, canlılık, savaşımcı bir güçle dolu bu polemik yapıtı,
materyalist
dünya anlayışının olağanüstü verimli bir savunmasıdır; Ludwig
Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, felsefenin Hegel'den
Marks'a kadar gelişmesi üzerine parlak bir deneme yazısıdır. Daha
az
tanınan ama Anti-Dühring ile birlikte Marksistlerin, felsefesinin
yeni idealist sistemlerine karşı savaşımlarında temel bir silahı
olabilecek
bütün niteliklere sahip olan bir yapıtı da Doğanın
Diyalektiği'dir.
Fransa'da birkaç yıl önce yayınlanmış, 1873'ten 1892'ye kadar
yazılmış makalelerden ve parçalardan derlenmiştir; -bazı
noktalarda
son bilimsel bulgularla aşılmış olsa bile- diyalektik materyalizm
ve onun doğru yorumu için, savaşım veren herkes için, çağdaş doğa
bilimlerinin sonuçlarını uyumlu bir biçimde Marksizm’in bünyesine
katma zorunluluğunu kafasına koymuş olan herkes için tükenmez
bir kaynaktır. Öteki teorik ve yöntem bilimsel önemli yapıtları
arasında
şunları sayalım: İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu (1845);
Komünist Parti Manifestosu -Marks'la birlikte-; Almanya'da Burjuva
Demokratik Devrim (1850-1852) -içerdiği bölümler: Köylüler Savaşı,
Almanya'da Devrim ve Karşı-Devrim ve Reich Anayasası
İçin Kampanya-; Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm (1880);
Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni (1884); Konut Sorunu
(1872); İlkel Hıristiyanlık Tarihine Katkı; Kapital Üzerine
İncelemeler;
Erfurt Programının Eleştirisi (1891).
Bunlardan başka, Edebiyat ve Sanat Üzerine, Din Üzerine, Kapital.
Üzerine, Felsefe İncelemeleri, Marks ve Engels'in bu konulardaki
seçilmiş metinlerini içerir. Engels'in yazışmaları arasında K.
Marks-F. Engels Yazışması'nı (9 cilt) ve Friedrich Engels-Paul ve
Laura Lafargue Yazışması'nı (3 cilt) analım.
EPİKÜROS (İO 341-270). - Yunan filozofu Epiküros, Atina'da
felsefe öğretmiştir. Denildiğine göre, yaklaşık olarak 300 cilt
tutan
yapıtından, bize, ancak öğretisinin özetini taşıyan birkaç
mektupla
özdeyişlerinden bir derleme kalmıştır.
Epiküros, dünyanın, başlangıcı rastgele, arızi (accident) bir şey
olan bir nedensellik gereğince buluşan, birleşen ve dağılan bir
atomlar
sonsuzluğundan yapılmış olduğunu öğretir, Belki de gerçekten
Tanrılar vardır ama onlar, gene Epiküros'a göre, her ne olursa
olsun
bizim dünyamızla uğraşmazlar. Demek ki, insan özgürdür ve ölümden
korkacak bir şey yoktur. Böylece korkudan ve yanılgıdan kurtulan
insan, dayanıksız ve geçici yararlara sırt çevirmeli ve ölçülü
zevkler verecek dayanıklı ve kalıcı yararlar aramalıdır.
EREKBİLİM (Teleologie). - Doğadaki bütün varlıkların bir sonu
(telos, Yunanca son), -çok kez Tanrının ya da alınyazısının,
takdiri
ilahinin istediği- belirli bir amacı olduğu yolunda bir varsayım.
Bu
açıklamanın en ileri götürülmüş biçimini, Bernardin de
Saint-Pierre'de
( 18. yüzyıl) görürüz. O, eğer elma ağacın dalında asılı
duruyorsa,
bu insanın onu kolaylıkla ele geçirebilmesi içindir; eğer balkabağı
bir ağaçta değil de yerde bitiyorsa, bu balkabağının gelip
geçenlerin
başına düşmemesi içindir, vb. diyordu. Bu varsayım, zamanımızda
bile, bazı doğabilim uzmanlarınca, daha az karikatürümsü bir
biçimiyle benimsenmektedir.
FELTERBACH, Ludwig (1804-1872). - Alman filozofu materyalist,
zamanın ünlü suçbilimcisi. Paul-Anselme Feuerbach'ın oğlu. Felsefe
anlayışı yüzünden akademik kariyerini bırakmak zorunda kaldı
ve köyde yaşadığı halde para sıkıntısı içindeydi.
Sol-Hegelcilikten
materyalizme geçti. Düşünce varlıktan çıkmıştır, varlık düşünceden
değil. İnsan doğanın ürünüdür; din, insan doğasının mitlere
ilişkin
yansısıdır. Onun Tanrısında insanı görüp tanırsın ve insanda da
gene onun Tanrısını; ikisi özdeştir. İnsanı yaratan Tanrı
değildir,
ama insan düş olarak Tanrıyı yaratmıştır. Feuerbach'ın felsefesi,
Hegel'in
felsefesi ile Marks felsefesi arasında bağlayıcı bir ara halkadır.
Her ne kadar birkaç yerde 18. yüzyıl Fransız materyalizmi üzerine
çok aşağılayıcı düşünceler ileri sürse de Feuerbach, gene de
gerçekte,
bütün erdemleri ve bütün kusurları ile birlikte, bütün Tanrıbilime
karşı, soylu, ağırbaşlı ve devrimci hıncı ile ve toplumsal
olayları
ve edimleri açıklama söz konusu olduğunda idealizme eğilimi ile
18. yüzyıl materyalizminin en iyi eleştiricisi oldu.
Belirli bir süre Feuerbach'ın öğretilileri olan Marks ve Engels,
onun materyalizminin yetersizliğini kısa bir zamanda ortaya
koydular.
Feuerbach'ın düşüncesinde değerli ne varsa, hepsini özümleyerek,
onu aşan diyalektik materyalizmi kurdular.
FİZYOLOJİ. - Yaşam belirtisi olan organik işlevleri, görevleri
inceleyen
bilim.
FLOJİSTİK. - Eski kimyacılar tarafından, yanma, ateş olayını
açıklamak için düşünülen bir ilke ya da akışkan madde.
GALİLEİ (1564-1642). - Matematikçi, fizikçi, astronom, İtalya'da
deneysel bilimin kurucusu. Galilei, sarkacın salınımlarının
eşzamanlılığını
bulur ve farklı ağırlıktaki cisimlerin boşluk içinde eşit
zamanda düştüklerini kanıtlar. Astronomide Kopernik sistemini
kabul
eder ve yeni bir teleskop yaparak Kopernik sistemine uygun
buluşlar
yapar. Böylece güneşin dünyanın merkezi olduğunu ve yeryüzünün
güneşin çevresinde döndüğünü açıklar. Engizisyonun kovuşturmasına
uğrayınca, sözünü geri almak zorunda kalır ve sözünü
geri aldıktan sonra da ünlü sözünü söyler: Ama o, gene de dönüyor!
GİZEMCİLİK (Mysticisme). - Felsefi ve dinsel bir tutum. Buna
göre, yetkinlik (ahlakta olduğu kadar bilgide yetkinlik), gizemli
bir
tarzda insanı (kendi iç alemini) Tanrıya birleştiren bir çeşit
tapınma;
ibadettir. Gizemcilik sözünden, aynı zamanda karanlık olanı yeğ
tutan
ve gizemli olana inanan zihinsel bir eğilim anlaşılır. Bu,
usçuluğa
karşıdır.
HEGEL, Georg Wilhelm Friedrich (1770-1831). - Almanya'nın
en önemli idealist filozofu. Önemini, özellikle, idealist bir
biçimde
tasarladığı ama temelde doğru olan diyalektik yöntemiyle
kazanmıştır.
Hegel, nesnel bir idealisttir; ona göre gerçeğin ilk ilkesi mutlak
Fikir'dir
(Idee). Bu mutlak Fikir, önce doğada kendini açığa vurur, sonra
ruh ve bilgi olur. Fikrin bu oluşu, mantıksal diyalektik bir
gelişme
oluşturur ki, gerçek tarih bunun anlatımından başka bir şey
değildir.
Şu halde dünyanın ve dünya tarihinin yaratıcısı, salt düşüncedir;
dünya Fikir'in bir gösterisinden başka bir şey değildir.
Feuerbach'ın da gösterdiği gibi bu Fikir (Idee) sonu sonuna, soyut
ve
mantıksal bir kılıf içindeki Hıristiyanlığın Tanrısından başka bir
şey
değildir. Marks ve Engels, Hegel'in diyalektiğini tersine
çevirdiler ve
ona materyalist bir içerik vererek ve böylece onu gerçekten
devrimci
teorik bir silah haline getirerek ayaklarının üzerine oturttular.
HEGELCİLER (Genç). - Hegel'in ölümünden sonra öğrencileri,
hocalarının öğretisini yorumlayışlarına göre birbirine karşı iki
gruba
bölündüler. Bu öğretinin yalnızca sözleri (lafzı) ile yetinenler,
sağ-
Hegelciliği oluşturdular. Bunlar, Prusya devletinin savunucuları
idiler.
Ötekiler, gene Hegel'in kendi yöntemine dayanarak onun idealist
ve gerici yargılarını reddederek, sol-Hegelcileri ya da genç
Hegelcileri
oluşturdular. Bütün gericilik biçimlerine saldırdılar. Bunlar
arasında
Arnold Ruge, Strauss, Bruno Bauer, Feuerbach, Stirner, Koppen,
Karl Marks, Friedrich Engels vb. vardı.
HELVETİUS, Claude Adrien. (1715-1771). - Paris'te doğmuş mültezim,
edebiyatçı ve filozof; 18. yüzyılın büyük materyalistlerinden
biri. Başlıca yapıtları: Ruh Üzerine (1758) -Parlamentonun emri
ile
yakıldı-; İnsan Üzerine (1772). Feodalitenin ve Tanrıbilimin
düşmanı
olan Helvetius, bireysel çıkarlarla, toplumsal çıkarların uyumu
üzerine kurulu hukuk düzeni önerir ama toplumu iyileştirmek için
eğitime güvenir.
HERAKLİTOS (İÖ 544-475), Obscur (Karanlık, Muzlim) de denilir.
- Heraklitos, küçük Asya'da bir ticaret kenti olan Efes'te yaşadı.
Antikçağın en büyük diyalektikçilerinden biri oldu. Ona göre,
oluş,
evrenin temel yasasıdır; savaşım, karşıtların birliği, varlıkla
varlık
olmayanın birliği, dünyanın özü işte budur. Heraklitos, evrenin en
genel yasasını, bütün şeylerin bu kalımsızlığında
durulmamışlığında
her varlığın bu sürekli değişmesinde görmüştür. Her şey akar,
her şey değişir ve hiçbir şey kalıcı değildir, bu nedenle, aynı
ırmağa
iki kere giremeyiz. Evren, savaş ve barıştır, yaz ve kıştır, akış
ve
durgunluktur vb ve çelişki, dünyanın egemen ilkesi, Heraklitos'a
göre ayrılmazcasına şeylerin içinde olan bir şeydir, öyle ki her
şey bir
karşıtlar birliğidir.
HOLBACH, Paul Henri Thiry, baron (1723-1789). - Fransız
materyalisti.
12 yaşında Paris'e geldi, öğrenimini, gerçek yurdu haline
gelen Fransa'da sonra da Leyde'de yaptı. Holbach, Diderot ile
birlikte,
Ansiklopedi'nin hazırlanmasında etkin bir görev aldı.
Ansiklopedi'ye,
doğa bilimlerine ilişkin açıklamalar ve makaleler yazdı. Onun
salonu, o zamanın Fransası'nın en iyi kafalarının toplantı
yeriydi.
Üçüncü gücün (Tiers Etat-soylular ve din mensupları dışında kalan
halk) devrimci ideolojisi bu salonda biçimlendi, daha sonra 18.
yüzyılın
Fransız materyalizmi diye adlandırılacak olan felsefenin ilkeleri,
birkaç dostun dar çevresi içinde bu salonda dile getirildi.
Mekanikçi
materyalizm, onun yapıtlarında sistemli ve tamamlanmış ifadesini
buldu. Holbach, ikiciliğe, dünyanın madde ve ruh diye
ikileştirilmesine
karşı çıkmıştır. İnsan, doğanın zorunlu ürününden başka bir şey
değildir. Doğa, hareket halinde bir maddedir. Madde bizim duyu
organlarımız
üzerinde doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak işleyen,
etki yapan şeydir. Ruhçu ve Tanrıbilimci sistemler, ancak insan
beyninin
ipesapa gelmez saçmalarıdır, insan bilgisizliğinin meyvesi ve
bu sistemlerden çıkar sağlayanların çoğunun, özellikle de
kilisenin
bilinçli bir aldatmacasının ürünüdür. Doğanın Sistemi (1770) adlı
yapıtının,
kendi zamanında olağanüstü devrimci bir etkisi oldu.
HUME, David (1711-1776). - İskoçyalı filozof, felsefede kuşkucu
ve bilinemezci (septik ve agnostik), aktif politikacı, toplumsal
ekonomi
sorunları üzerine denemeler yazdı ve özgün bir tarihçi oldu.
Hume'un felsefesi İngiliz burjuvazisine özgü düşüncenin
yöneliminin,
yani Locke'un deneysel felsefesi ile başlayıp sonradan Berkeley'in
öznelciliğine (subjectivisme) dönen ve en sonunda bütün temel
sorunlarda bilinemezcilikten yana, yani gerçek bilginin
olanaksızlığını
iddia eden teoriden yana düşünceleri benimseyen yönelimin en
belirgin
örneğini temsil eder. Hume, Berkeley gibi, maddenin varlığını
yadsımakla yetinmez, nedensellik ilişkilerinin nesnel
gerçeklikleri
olmadığını, yalnızca öznel bir alışkanlığın değişikliklerine
uyarak kurulmuş
olduklarını bildirerek, kuşkuculuğunu, şeylerin nedensel
ilişkilerine
kadar genişletir. İnsan, olaylar dizilerinin, düzenli bir biçimde
yinelendiğini saptadı ve bundan, başka hiçbir neden olmaksızın,
olaylardan birinin, ötekinin nedeni olduğu sonucuna vardı. Şunu
gözlüyorum,
diyor Hume, ne zaman ak bilye; kızıl bilyeye çarpsa, kızıl
bilye hareket ediyor. Bunun sürekli böyle olmasını, beyaz bilyenin
çarpması, kızıl bilyenin hareketinin nedenidir diyerek ifade
ediyorum.
Peki ama, burada zorunlu ve nesnel bir nedensellik olduğunu,
basit kişisel bir yanılma olmadığını kim temin edebilir bana? Kim
bana temin edebilir, yarın da gene beyaz bilyenin çarpmasının
kızıl
bilyeyi harekete geçireceğini ve gene onun hareketinin nedeni
olacağını?
Demek ki, Hume, her şeye karşın, gene de dünyanın bilinmesi
ve açıklanmasının eksenini oluşturan nedensellik ilişkisi
konusunda
her türlü garantiyi reddediyor. Gene ona göre, dış dünya, en
sonunda
bir varsayımdan bir sanıdan başka bir şey değildir. İşte Hume'u
çürütmek
için Kant, kendi eleştiri öğretisini hazırlamıştır. Marks'ın
Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'da tahlil ettiği Hume'un para
teorisi,
onun, şeylerin yüzeysel görünüşlerinin her zaman esas temel
süreçlerin yerlerini aldığı yolundaki yutturmaca burjuva
anlayışının
ekonomik ilişkilere uygulanışıdır. Başlıca felsefe yapıtları:
İnsan Tabiatı
Üzerine İnceleme (1739-1740), İnsan Aklı Üzerine Araştırmalar
(1748).
KANT, Emmanuel (1724-1804). - Ünlü Alman filozofu. Bütün
ömrünce Koenigsberg Üniversitesi'nde felsefe öğretti. 1755'te
Evrensel
Fizik ve Gök Teorisi adlı kitabını yayınladı; bu kitap,
yıldızların
oluşumu üzerine Laplace teorisinin ön belirtisidir. 1781'de Salt
Aklın
Eleştirisi'ni, 1887'de ise Sonsuz Barış Üzerine Bilimsel
İnceleme'yi
yazdı.
Onun bilinemezciliği, şeylerin kendilerini kendinde oldukları
gibi tanımanın olanaksız olduğunu ileri sürer, onları ancak bize
göründükleri gibi (olaylar, sözcüğün etimolojik anlamında
görüngüler
demektir) tanıyabiliriz.
Kant, Fransız Devrimini sempati ile karşılamıştır. Kant, bir
liberal,
ama kurulu yasalara saygılı bir liberal olmuştur. Dinde usçudur,
ama olumlu (positives) dinlere saygı gösterir. Felsefede
dogmatizme
saldırır ama kuşkuculuğu da kabul etmez. Ahlakta bütün dış
yasaları yadsır ama bütün yadsıdıklarından çok daha sert bir iç
yasaya
tabi olmak üzere, kurgu konusunda ataklık, cesaret ama olgular
düzenine ve pratik düzene saygı. Onun kafasının belirgin özelliği
budur. Kısacası, liberal burjuvazinin gerçek tipidir.
KOPERNİK (1473-1543). - Ünlü Polonyalı astronom, Gök Kürenin
Dönüşleri adlı kitabında yerin kendi ekseni çevresinde dönme
(rotasyon) hareketi ile güneşin çevresindeki dönme (translasyon)
hareketini kanıtlar.
LA METTRIE, Julien Offroy de (1709-1751). - Fransız hekim ve
filozofu. Kesinlikle materyalist olan Ruhun Doğal Tarihi adlı
yapıtının
yayınlanması, ona, askeri hekimlik görevini kaybettirince
Frederic II'nin yanına gitti ve onun gözde okutmanı oldu.
La Mettrie, duyguları, tasarımları, yargıları, yalnızca sinir
sisteminin
mekanik işleyişiyle açıklayan, hayvanların otomatizmine (özdevim)
ait dekartçı teoriyi insanlara uygulayan birçok kitap yazdı.
Bunlardan İnsan-Makine'yi (1748) belirtelim.
LENİN, Vladimir İliç Ulyanov (1870-1924). - 22 Nisan 1870'te,
Sibirya'nın Simbirsk kasabasında doğdu. Daha 1885'te Kapital'i,
Marks'ı okuyup öğrenmeye ve militanlığa başladı. İlk kez, 1887'de
hapsedildi. Ağabeyi, Çar Aleksandr'a karşı bir suikasta katıldığı
için
kurşuna dizildi. 1891'de hukuk öğrenimini bitirdi. İşçi ve köylü
sınıfının
kurtuluş savaşımına başladı. Tutuklandı. Sibirya'ya sürüldü,
serbest
bırakıldı ve hemen arkasından yeniden tutuklandı. 1900'de ülke
dışına, Zürih, Londra vc Cenevre'ye gitti ama, Rusya'da
kalanlardan
çok az kimse Rus yaşamına Lenin kadar sıkı sıkıya içten bağlıydı.
(Stalin). Bolşevik Partisini kurdu. 1905'te ezilen ama Lenin'in
dersler çıkardığı birinci devrim. Yeniden yurdundan ayrıldı ve
oldukça
uzun bir zaman Paris'te yaşadı ( 1908-1912). Ancak 1917'de
Bolşevik
Partisinin her an iktidarı üstlenmeye hazır olduğunu açıklamak
üzere ülkesine döndü. Kerenski'nin Geçici Hükümetine karşı savaşım
verdi. 26 Ekim akşamı, Geçici Hükümetin merkezi Kışlık Saray,
saldırıyla elegeçirildi. Lenin artık, Sosyalist toplumu kurmaya
başlıyoruz. diyecektir. O günden sonra, Lenin, kendini, bütünüyle
ülkesini
sosyalist bir ülke haline getirmeye adadı. Duraksamasız bir
çalışmayla
yıpranan Lenin, 21 Ocak 1924'te, elli dört yaşında iken öldü.
Lenin, militan uğraşlarına, sonra da devlet adamlığı uğraşlarına
karşın, bir an olsun Marksist tezlerin yetkinleşmesine katkıda
bulunmaktan
geri kalmadı, o ölçüde ki, bugün diyalektik materyalizm,
Marksizm-Leninizm diye anılmaktadır. Bu açıdan en önemli yapıtı
kuşkusuz: Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması'dır
(1917). Gene tarihsel materyalizmin pratiğe ilişkin siyasal
sorunlara
uygulanması bakımından aynı derecede önemli yapıtı, Sol Komünizm,
Bir Çocukluk Hastalığı'dır (1920). Felsefe yapıtları arasında
Materyalizm ve Ampiryokritisizm (1908), Felsefe Notları, Devlet ve
Devrim (1917) ilk sırayı tutar. Tüm Yapıtlar, 45 ciltte
toplanmıştır.
LOCKE, John (1632-1704). - İngiliz filozofu, deneyin, bütün
bilginin
tek temeli olduğu görüşünü savunan görgücülüğün (empirisme)
temsilcisi. Anlayış Üzerine Deneme (1690) adlı kitabında Locke,
bilgi
sorununun çözümü için deney ilkesine başvurur, doğuştan fikirlerin
varlığını yadsır ve bütün tasarımları iki kaynaktan, dış duyu ve
iç
duyudan çıkartır. Locke, dış duyumları, şeylerin bizim
üzerimizdeki
etkisi ile açıkladığı ve zamanı için cesurca olan madde (eğer
Tanrı istemiş
olsaydı) düşünebilirdi varsayımını ortaya attığı ölçüde
materyalist
görüşte yer alır ama ruh ve Tanrı fikirlerine -zaten ona göre
inan alanına giren bu fikirlere- bağlı kaldığı ölçüde de ikici
(yani
düalist, dünyayı madde ve ruh halinde bölen) bir düşünürdür ve
İngiliz
Tanrıcılığının gelişmesini başlatır. Onun bilgi teorisinin temel
özelliği, insan anlayışını atomlaştırmasıdır (atomisation), yani
bizim
zihnimizi, bir duyumlar toplamı, duyumlardan yapılma bir mozaik
haline indirger. Bu bilinç mozaiği, atomlaşmış burjuva dünyasını
aslı gibi yansıtan bir aynadan başka bir şey değildir. Toplumsal
siyaset konusundaki anlayışlarında Locke, burjuva çıkarlarının
kararlı bir savunucusu olmuştur; liberalizm teorisyeni olarak
anayasal
monarşiden, Tanrıtanımazlığa karşı hoşgörüden yana olmuştur.
Başlıca yapıtları: Anlayış Üzerine Deneme (1690), Hoşgörü Üzerine
Mektuplar (1685-1704).
LÖKİPPOS (İÖ 5. yüzyıl). - Materyalist filozof, Zenon'un öğrencisi
ve Demokritos'un hocası, atomlar teorisini geliştirdi.
LUCRETİUS, Titus I.ucretius Carus (İÖ, yaklaşık olarak 95-51).
- Roma'da doğmuş ünlü Latin şairi. Epiküros'un öğretilisi,
hocasının
materyalist fikirlerini şiirlerinde dile getirir.
MARKS, Karl Heinrich (1818-1883). - 19. yüzyılın büyük
dehalarından,
bilimsel komünizmin, uluslararası modern devrimci proletaryanın
sınıf savaşımı teori ve pratiğinin kurucusu. Marks'ın sistemi,
diyalektik materyalizm ilkeleri üzerine oturur. Marks,
kapitalizmin
kendi iç yasalarını bulmakta ya da insanlık tarihinin belirli
dönemlerini
ve belirli olaylarını açıklamakta görüldüğü gibi, somut sorunları
ustaca tahliliyle, geçmişteki tarihsel ilişkileri araştırmak için,
bugünün
toplumsal evriminin gerçek devindirici güçlerini bilmek için ve
aynı şekilde gelecekteki gelişme eğilimlerini belirlemek için,
teorik
bir yöntem olarak diyalektik materyalizmin üstünlüğünü ortaya
koymuştur.
Onun burjuva toplumu konusundaki dahice eleştirisi, aynı
zamanda hem yıkıcı, hem de yapıcı olmuştur; burjuvazinin bitişini
ilan ettiği için yıkıcı, proletaryanın zaferini haber verdiği için
de
yapıcı. Onun diyalektiği insanın etkinliği için hem bir araştırma
yöntemi,
hem de iletken teldir. Onun materyalist diyalektiği, yalnızca
insan
tarihinin yasalarının bilinmesine değil ama aynı zamanda doğa
tarihinin bilinmesine de uzanır. Diyalektiğin, Darwin'in evrim
teorisinin
doğa bilimlerinde yarattığı devrime yapışık olması, buradan gelir.
Marksizm’in oluşturduğu düşünce ve eylem yöntemi, proletaryanın
kendi kurtuluşu için ve tam bir insancılık (hümanizm) çağının
gelmesi için yürüttüğü savaşımda en değerli araçtır.
Tarih sırasına göre Marks'ın en önemli yapıtlarını sayalım: 1844
Elyazmaları (Felsefe, Ekonomi Politik); Kutsal Aile (1845) ve
Alman
İdeolojisi. (1845-1846) - Engels'le ortaklaşa yazmışlardır-;
Felsefenin
Sefaleti (1847); Komünist Parti Manifestosu (Friedrich Engels'le
birlikte yazılmıştır) (1848); Ücretli Emek ve Sermaye (1849);
Fransa'da
Sınıf Savaşımları 1848-1850 (1850); Louis Bonaparte'in 18
Brumaire'i (1852); Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı. (1859);
Herr
Vogt (1860); Ücret, Fiyat ve Kar (1865); Kapital, Birinci Cilt
(1867)
-2 ve 3. ciltler, Marks'ın ölümünden sonra Engels tarafından
yayınlanmıştır-;
Gotha Programının Eleştirisi (1875). Çoğu kez Kapital'in 4.
cildini oluşturan bölümlerden biri sayılan Artı-Değer Üzerine
Teoriler
de gene ölümünden sonra yayınlanmıştır.
Marks ve Engels'in seçilmiş metinlerinden meydana getirilen
derlemelerden
bazıları: Felsefe Yazıları, Din Üzerine, Yazın ve Sanat Üzerine.
Karl Marks üzerine, Lenin'in makalelerinden yapılmış derlemeye
bakınız: Marks-Engels-Marksizm.
MEKANİK. - Hareketler ve kuvvetler bilimi.
METAFİZİK. - Dünyayı doğaüstü ve maddesiz ilkelerle -en çok
da Tanrı ile- açıklamak iddiasında olan az çok fantezist, az çok
dinci
fikirler ve tezler sistemi. İnceleme konusu şeyleri ve nesneleri
birbirinden
ayrı tutan ve onları sürekli hareketlilikleri içinde düşünmeyi
reddeden bir düşünme yöntemi. Diyalektiğin karşıtıdır. Bu kitabın
üçüncü kısmına bakınız.
MİTOLOJİ. - Antikçağ ve vahşet devri toplulukları tarafından
inanılan Tanrıların, masalımsı ve efsanevi tarihi. Geniş anlamıyla
bütün mitler sistemi.
MOLIERE, Jean-Baptiste, Poquelin (1622-1773). - En büyük
Fransız komedi yazarı. Onun tiyatro yapıtları zamanının
insanlarını
bütün toplumsal koşulları içinde sahneye koyar: köylüleri,
tüccarları,
burjuvaları, hekimleri, kentlileri, saraylıları. Onun piyeslerinin
komik öğesi, farslarında (Zoraki Hekim ya da Scapin'in Dolapları)
ve
öteki ahlak ve karakter konusundaki komedilerinde (Cimri,
Mizantrop)
çok değişik bir nitelik gösterirse de bu öğe hep, insan
budalalığından
ve ahlak bozukluğundan doğar. Moliere, her yerde genel sağduyuya
seslenerek, sağduyuyu savunur. Düşündürmeyi elden bırakmaksızın
güldürmeyi bilir. Her zaman için güncel, geçerli sorunları,
çoğu kez halk diliyle ya da bölgesel bir şiveyle işlerken,
yapmacıktan
ve zorlamadan tamamen uzaktır. Piyeslerinin etkinliğinin nedeni
çağdaşlarının gülünç yanlarının arkasında insan gerçeğini sürekli
yansıtmasıdır.
ORTODOKSLUK (Orthodoxie) (İslam dininde Ehl-i sünnet). - Bir
kanının, bir düşüncenin, gerçek olarak kabul edilen bir dinsel
inana
uygunluğu. Aynı zamanda geniş anlamda felsefi, bilimsel ya da
benzeri
bir teorinin, en doğru ve ilk kökten gelen anlayışına uyguluğunu
anlatmak için de kullanılır.
ÖRGENBİLİM (ANATOMİ). - Canlı varlıkların beden yapısını ve
bunu oluşturan çeşitli örgenlerin ilişkilerini inceleyen bilim.
PALENTOLOJİ (TAŞILLAR BİLİMİ). - Fosilleri, yani kalıntılar
ya da izler biçiminde jeolojik tabakalar arasında saklı kalmış
hayvan
ya da bitkileri inceleyen bilim.
PASTEUR, Louis (1822-1895). - Dole'da doğmuştur. Ünlü kimyacı
ve biyoloji uzmanı, pek çok bilimsel ve yararlı buluşları ile,
bilimin
bulaşıcı hastalıklara karşı savaşımda ilerlemesini sağlamıştır.
PLATON (İÖ 427-348). - Yunan filozofu. Antikçağın en büyük
idealist düşünürü.
Platon'a göre, bizim algıladığımız duyulabilir şeyler, sahici
gerçeği
oluşturmazlar; bunlar, ancak görünüşler, yansılar, kopyalar,
suretlerdir.
Sahici gerçek, ancak duyulabilir şeylerin ilkel örnekleri
olan ve zihinsel bir boşlukta asılı duran, değişmez, sonsuz vb.
İdealardır
(Idees). Öyleyse, şeyler kadar da İdea vardır: bir masa İdeası
bir sandalye İdeası vb.. Şunu iyi anlamak gerekir ki, Platon'a
göre,
bu İdealar, bizdeki basit tasarımlar değil, bizden bağımsız bir
varlık
sürdüren gerçek varlıklardır. Platon'a göre, bilgi, ancak, daha
önceki
bir varlıkta, cismen (bedenen) yaradılışımızdan önce görmüş
olduğumuz
İdeaların anımsanmasıdır; buna, anımsama (reminiscence) teorisi
denir. Ne var ki, Platon, diyalektiğin öğelerini de
geliştirmiştir,
ama idealist ve söze dayanır bir biçimde. Siyasal ve toplumsal
tezlerinde
Platoncu idealizm, köle emeğine dayanan antikçağ toplumunun
egemen sınıflarının -ticaret ve tefecilik ekonomisinin
gelişmesiyle-
çöküşünün hızlandığı dönemin ideolojisi olmuştur. Platon,
devlet ülküsünü, Cumhuriyet adlı yapıtında açıklamıştır; burada
aristokratların egemen kesimi için servetlerde ortaklığı ileri
sürer,
bu da antikçağın sosyalist ütopyalarının en büyük saptamasıdır.
Başlıca
yapıtları karşılıklı söyleşiler biçiminde sunulmuştur: Kriton,
Sokrates'in Savunması, Phaidon, Phaidros, Gorgias, Şölen
Theaitetos
Cumhuriyet, Yasalar, vb.
PORT-ROYAL (manastırı). - 1204'te kurulmuştur. Magny-les-Hameaux
bucağında Chevreuse (Seine ve Oise arasında) yakınlarında
ünlü jansenist manastırı. Ününü, 16. Louis zamanında
jansenistlerle
cizvitler arasındaki savaşıma ve bu manastırda hazırlanan
(aristocu eğilimler taşıyan) Mantık İncelemesi'ne borçludur.
1910'da
kralın emri ile yıkılmıştır.
PROUDHON, Pierre-Joseph (1809-1865). - Fransız yazar ve
iktisatçısı.
Küçük-burjuva sosyalizminin klasik temsilcisi. Bir yoksul
köylünün oğlu olan Proudhon, Paris'te, Marsilya'da ve başka
kentlerde
düzeltmen olarak çalıştı. Bir süre Besançon'da bir basımevi
yönetti.
''Mülkiyet Nedir'''i yazmıştır; bu kitap, 1840'ta yayınlanır ve
içinde
şu ünlü tümce vardır: Mülkiyet;, hırsızlıktır. 1846'da yayınlanan
Ekonomik Çelişkiler ve Sefaletin Felsefesi'ne, Marks, Felsefenin
Sefaleti
ile karşılık vermiştir. Proudhon, aynı zamanda Fransız sosyalist
işçi hareketi üzerinde derin bir etki yaratan İşçi Sınıfının
Siyasal
Yeteneği'ni (1851) yazmıştır. Son tahlilde bir küçük-burjuva
ütopyacısıdır,
kanıtlarından hiçbiri, Marks'ın eleştirisi karşısında
tutunamamıştır
ve gericilik, onunla, sık sık övünebilmiştir. 1848 Devriminin
ertesinde
kurucu meclis üyeliğine atanmıştır. 2 Aralık 1851 Hükümet
Darbesi sırasında da sosyal adaletin zaferini sağlamak için Louis
Napoleon'a güvenmiştir.
RUHÇULUK (Spiritualisme, Tinselcilik). - Felsefe öğretisi. Buna
göre ruh, can verdiği ve yönettiği maddeden ayrı bir gerçeklik
olarak
mevcuttur. Ruhçuluk, çok kez, Tanrıda bütün doğa yasalarının bağlı
ve bağımlı bulunduğu üstün ruhu görür. İdealizmin değişik bir
biçimi
ve sonucudur.
SİMYA (ALŞİMİ). - Ortaçağ kimyasına verilen ad. Bu, bir bilim
olmaktan çok, büyücülüğe yakın, bütün hastalıkları iyileştirecek
(her
derde deva) bir ilaç bulmaya ve madenleri simya taşı ile altına
çevirmeye
çalışan bir sanattı.
TanrıBİLİM (Theologie). - Tanrının bilimi. Dogmaların ve
dinsel metinlerin incelenmesi.
THALES. - Küçük Asya'da Milet (Milas) okulunun başlıca
düşünürlerinden
biridir (İÖ 6. yüzyıl). Milet okulu, antikçağ Yunanistanı'nda
ilk materyalist okul olmuştur. Milet filozofları, her şeyin,
havadan,
ateşten ya da sudan nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışıyorlardı.
THOMAS D'AQUİN, (Aquinolu Thomas) (1227-1274). - Ortaçağda
Tanrıbilimci ve filozof. Kilise doktoru unvanını almıştır. Başlıca
yapıtları, Kafirlere (dinsizlere) Karşı Felsefe Kitabı ve
Tanrıbilim
Kitabı'dır. Birincisi Katolik öğretisini açıklar ve savunur ve
inanla
aklın hiçbir zaman birbirine karşı olmadıklarını kanıtlamaya
çalışır.
Kilisenin kutsal kitaplar arasına koyduğu ikincisi üç bölüme
ayrılır:
1. Tanrı üzerine bir inceleme. 2. İnsanın yetileri üzerine bir
teori.
3. İsa üzerine, Kurtarma (İsa'nın insan soyunu bağışlaması)
üzerine ve
Hıristiyanlığın dinsel eylemleri üzerine bir inceleme. Tomasçılık,
bugün
bile katolik filozoflar arasında çok yaygın olan Aquinolu aziz
Thomas'nın Tanrıbilimsel ve felsefi öğretisidir. Son derece
skolastik
bir öğretidir - ve tümüyle gericidir (bu da din adamları
zümresinin
ve papalığın resmi felsefesi olmasını açıklar).
TÜMDENGELİM (Deduction.). - Bir önermeden (proposition) ya
da bir olgudan yola çıkarak, ondan çıkan, ondan ileri gelen
sonuçları
anlatan ya da genelden özele varan uslamlama yöntemi.
TÜMEVARIM (Induction). - Aynı anlamı taşıyan özel olgular
kümesinden
genel bir sonuç çıkarmak demek olan ya da özelden genele
varan bir uslamlama yöntemi.
USÇULUK (Rationalisme). - Dinsel esinlere, vahiylere dayanan
sistemlere karşılık akla dayanan bir sistem. Usçuluğa, aynı
zamanda
ancak deneyin verilerini tanıyabileceğimizi, bilebileceğimizi
açıklayan
görgücülüğe (ampirizme) karşı, aklın, fikirlerin kökeni olduğu
görüşünde olan sistem de denir. Bir de bu terimden, akla güvenen
ve
her türlü gizemi yadsıyan düşünme yöntemi de anlaşılır: Bize göre,
usçuluk, özellikle, yalnız akla inanıp güvenmeyi, denetimsiz bir
imgelemden,
kurgucu bir fanteziden ve imandan kaynaklanan her
şeyden kaçınmayı bizim için bir ödev durumuna getiren bilimsel bir
düşünme yöntemidir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki,
diyalektiğin
yardımı, usçuluğun verimli -ve çağdaş- olmasını sağlar. |
|
1
2
3
4
5
6
7-Dizin |
|
|
|
|
|
|
|