...................
MASONLUK     -1

Mason-Mahfili.org.tr

                         
...................
 
...................

Masonluğun Kısa Tarihçesi

Öncelikle Masonluğu kavramsal ve kurumsal olarak ikiye ayırmakta yarar var.

Kavramsal zenginliğimiz; soru soran, yanıt arayan ve bulduğuyla yetinmeyip hep gelişimden yana çaba gösteren eski bilgeler kadar uzak geçmişlere dayalı. Masonluk insanlaşma sürecinde yok olmamış, ayakta kalabilen kültürel zenginliklerden payını almaya çalışmış. Kendi yapılanmasında insanca gelişim sürecinin kültür zenginliklerini kullanmış. Bunu yaparken de, “tüm insanların barış ve mutluluğu” amacıyla uyumlu olması dışında, hiçbir ayırım gözetmemiş. Bu yönüyle Masonluk, binlerce yıllık insanca var oluş arayışının bir sonucu ...

Kurumsal geçmişimiz ise, büyük binaları yapan usta, kalfa ve çırak birlikleri ile tarih sahnesinde yerini almış. Özellikle Ortaçağ Avrupa’sında, dev katedralleri inşa eden yapıcı mason (duvarcı ustası) topluluklarına tam bir çalışma, örgütlenme ve seyahat özgürlüğü tanınmış. Rönesans ve reformasyon sonrasında katedral yapımları azalmış. Birlikteliklerini koruyan ama işleri azalan yapıcı mason topluluklarının arasına, o çağın aydınları da karışmış. Bina yapım çalışmaları, düşünsel çalışmalara dönüşmüş. Kardeş sofralarında her şeyi akıl, bilim ve bilgelik doğrultusunda tartışır olmuşlar.

Önceleri, o günlerdeki göreceli özgürlük ortamı nedeniyle, kurumsallaşmanın adresi İngiltere olmuş. On sekizinci yüzyılın başlarındaki kurumsal kimlik arayışını, Aydınlanma Çağı’na giden yolda çeşitli Avrupa ülkeleri de benimsemişler. Değişik ülkelerdeki masonca çalışmalar, ulusal mason örgütlerinin kurulmasına yol açmış. Masonluk Aydınlanma Çağı’nın itici güçleri arasında yerini almış.

Çırak, kalfa ve üstat dereceleriyle yetinmeyen masonlar, yeni dereceler oluşturup sistemi 1-3 ve 4-33 olarak iki farklı ve bağımsız örgütlenmede geliştirmişler. Öte yandan, İngiltere’deki ilk örgütlenmenin ortaya koyduğu geleneklerin değişmezliğini benimseyen “Muhafazakar Masonluk” ile, bağımsız ulusal örgütlerde evrimsel doğrultuda değişime açık olmanın yandaşı “Özgür Masonluk” tarihsel süreçte farklı yollar izlemişler...

İlk Osmanlı masonu olarak 1730’larda Paris elçisi olan Yirmi sekiz Mehmet Çelebi’nin oğlu Sait Çelebi’yi görüyoruz. Önceleri Osmanlı topraklarındaki yabancılar arasında bulunan masonlar, bir araya gelerek localar kurmuşlar. Bu locaların çalışmalarına Osmanlılar da katılmaya başlamış. Bir yandan yurt dışında mason olan Osmanlı aydınları, diğer yandan da Osmanlı topraklarında çalışmakta olan yabancı localara önde gelen yöneticiler, sanatçılar, yenilikçiler ve aydınların katılımı, Masonluğun Osmanlı topraklarında yayılmasını sağlamış. Mason olan Osmanlılar arasında şeyhülislamlar, müftüler, paşalar, şairler, vezirler, veziriazamlar olduğu gibi, veliahtlar da var. Bunlardan biri olan Veliaht Murat Efendi, V.Murat adıyla kısa bir süre padişahlık da yapmış.

İlk Ulusal Mason Örgütü, 4.-33. derecelerin yönetimi için 1861’de resmen kurulmuş.

Sultan Abdülhamit döneminde yabancı masonların çalışmaları desteklenmiş ama Osmanlı Masonlarına göz açtırılmamış. Çareyi çalışmalarını tatil etmekte bulan Osmanlı Masonluğu, Meşrutiyet sonrası 1909’da hem 4.-33. hem de 1.-3. dereceleri yönetmek üzere iki ayrı, ulusal ve yasal örgüt kurarak toplumda yerini almış. Biz bu çalışmada sadece kendi yönetim çevremize giren ilk üç dereceye ilişkin aktarımlarda bulunuyoruz.

Türk Masonluğu’nun temeli “Özgür Masonluk” doğrultusunda atılmış.
1923- 1935 yılları arasında Türk Masonluğu çok hızlı gelişmiş. Devlet yöneticileri, toplum önderleri, Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucuları arasında pek çok mason görüyoruz. 1932’de İstanbul’da, 28 ülkenin mason kuruluşlarını temsil eden yöneticilerin katılımıyla uluslararası bir toplantı da yapılmış. Tüm gazetelerin ilk sayfalarında yer alan bu önemli olay nedeniyle Atatürk’e bağlılık telgrafı çekilmiş ve Ulu Gazi’nin memnuniyet mesajı alınmış.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’dan kalma, Avrupa’dan ithal ya da gelenekçi kuruluşlar yerine kendi özgün kurumlarını yaratma sürecinde, Halkevleri’ni sosyal aydınlanmaya yönelik bir model olarak ortaya koymuş. 1935’te, CHP’nin altı okuna da yansıyan masonca ilkelerin Halkevleri tarafından yaşama geçirilmekte olması yeterli bulunmuş; masonlar çalışmalarına ara vermişler.

1950’lere gelindiğinde masonlar tamamen yasal olarak çalışmalarına yeniden başlamışlar. Bu kez de “gelenekçi-özgürlükçü”, “muhafazakar- liberal” gibi farklı yaklaşımlar masonlar arasında ayrılıklara neden olmuş. Bunun sonucunda, 1968’de, 1700’lerdeki kuruluş ilkelerinin değişmezliğini benimseyen“Gelenekçi Masonluk” ile liberal bir bakışla değişime açık olan “Özgür Masonluk” iki farklı örgüt bünyesinde çalışmaya başlamışlar.

Biz yani Özgür Türk Masonluğu’nu temsil eden Büyük Mason Mahfili Derneği, eş deyişle Özgür Masonlar Büyük Locası, 6 farklı bölgede 40’ı aşkın çalışma birimi ile kardeşlerimizin düşünsel gelişimine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.

Bireysellikten kurumsallığa, kurumsallıktan ulusallığa, ulusallıktan küreselliğe ve küresellikten de evrenselliğe giden açılımda hiçbir ayırım gözetmeden tüm insanlara saygı duyuyor ve tüm canlılara hatta canlı cansız tüm varlıklara karşı taşıdığımız insan olma sorumluluğunun tarih sürecinde giderek arttığına inanıyoruz!

 

1      2      3      4      5