Yüzyıllardır düşüncenin derinliği,
felsefenin derinliği, insana dair ve insanla ilintili her şeyin
sığlığı/derinliği yazılmakta ve konuşulmaktadır. Psikolojinin
derinliği ve özellikle sığlığı yaşamın her alanında hayatımıza
direkt etkilerde bulunur. Kurumsal, kişisel ve milletlerin
psikolojileri defalarca analiz edilirken bu derinlik ve sığlıktan
örnekler verilir. Anlamak istemeyişimiz, ön yargılı
oluşumuz ve empati yapmaktan yoksun tüm değerlendirmelerimiz bu
sığlığa işaret eder…“Psikoloji ruhu incelemez, ruh hakkında
felsefenin aksine spekülatif açıklamalar yapmaya çalışmaz.
Psikoloji zihin süreçleri bilimidir. Objektif gözlemlere dayanarak
insan davranışlarını açıklar.” Oysa objektif gözlemde yapılsa
insan davranışlarının ardında ruhsal sebeplerin olmadığını
söylemek mümkün değildir…Önemli olmasına rağmen tek başına
‘psikolojik derinlik kavramı’ psikolojiyle ilgilenenlerin
önemseyerek direkt olarak vurguladığı ve hatta/sanki daha ileriye
giderek bunun ne anlama geldiğine yönelik çalışma yapmadıkları bir
alan gibi durmaktadır. Böyle olmasının nedeni her ne kadar
tartışılmaya açık olsa da psikolojinin bilimselliğinden ziyade
ruhsal yanına odaklanmış olmasından kaynaklandığını düşündürüyor…
İnternet ortamında arama motoruna ‘psikolojik derinlik’ yazıp
aradığınızda ilk kayıt olarak karşınıza ‘derinlik psikolojisi’
kavramı çıkar ve tanımında; bilinç dışını inceleyen ruh bilimine
Sigmund Freud'un verdiği isim denilerek tarifi yapılır.(2)
Psikoloji ruhu incelemiyorsa bu durum nasıl bir ruh bilimi olur?
Acaba derinlik psikolojisi, psikolojik derinlik kavramını
açıklamaya yeter mi? İkisi aynı anlamı taşıyor mu yoksa farklı
şeyler mi? Metafiziğe olan yakınlığı ilk etapta incelendiğinde
aynı gibi gözükseler de aynı anlamı ifade ettiklerini söylemek
maalesef mümkün değildir. Diğer yandan ‘psikolojik derinliği’
sadece bilinç dışını inceleyen bir bilim olarak açıklamak ne
derece doğrudur?
Metafizik konulardan esinlenip hatta bu alanda kendilerini
metafizik uzmanı! ilan edenlerin, bu konulara ciddi, abartılı bir
şekilde tutkunluk duyanların yaşadıklarını sandıkları ruhsal
derinlikle bunun bir alakası olabilir mi? Metafiziğin genel
yaklaşımı ile ruh hallerinin birçok sıra dışı düşünce ve
duygulanım durumlarının yorumlanışı birbirlerine benzerdir…Felsefi
doktrinlerin arka planı kimi zaman reddetseler de metafizik
gerçekliğe derin bir bağlılık içindedir…Bu bağlamda öncelikle
derinlik psikolojisi kavramı tanımlanmalı sonra popüler olarak
kullanıldığı şekliyle psikolojik derinliğin ne anlama geldiği
açıklanmalıdır. Zira her ikisi de kimi zaman aynı anlamları ifade
etmekten çoğu kez uzaktırlar…
Derinlik psikolojisi
Psikanaliz için farklı tanımlamalar yapmak mümkündür.Bir
kaynakta psikanalizin ortaya çıkış amacı şu şekilde
açıklanıyor.“Psikanaliz, kişinin egosu tarafından kabul edilemez
bulunarak zihnin bilinçdışı bölümüne bastırılmış ancak gücünü
tümüyle yitirmeyerek bulunduğu yerden bilince çıkmaya yeltenen
düşünce içeriğini bilinç sahasına çıkarmayı hedefliyordu.”“Bu
ekole derinlik psikolojisi dendiği gibi ruhsal çözümleme adı da
verilmektedir. Freud, bilinçaltını insanın özü olarak kabul eder.
Ona göre bilinçaltı, bilinci küçük daire gibi içine alan büyük bir
daireye benzer. Alışkanlıklarımızın, eğilimlerimizin,
hatıralarımızın büyük bir kısmı burada bulunur. Bilinçaltı, bilinç
tarafından bilinmeyen ruh özellikleri kapsar. Onları denetler ve
yönlendirir….Freud’un araştırmalarının ortaya koyduğu sonuçlar
önemlidir…
- Önceleri yaşadığımız, fakat çeşitli nedenlerle unutmak
istediğimiz, başka deyişle, bilinçaltına ittiğimiz duygu ve
düşünceler bizleri büyük ölçüde etkiler, bazen de hastalanmamıza
neden olur. Bunların çoğunun farkında bile değilizdir. Farkında
olduklarımız elbette vardır. Farkında olalım veya olmayalım tüm bu
itilmiş, bastırılmış, örselenmiş veya daha farklı şekillerde
doğallıklarını kaybetmiş duygu ve düşünceler hastalıkların altta
yatan sebepleri arasında yer alırlar…
- Hipnoz ve telkin yolu ile, bilinçaltına itilen duygu ve
düşünceler, bilinçli hale gelince, yani hastalığa neden olan
psikolojik belirti ortaya çıkınca hasta iyileşir. İyileşme
sürecinin hızlı ve kesin olması bilinç altının gücünden
kaynaklanır. Korkularımız, tutkularımız, karakter çatışmalarımız,
üslup farklılıklarımız, duygularımızın kimyası, heyecan
yorgunluklarımız birden bire son bulabilir veya diğer bir ifadeyle
büyük bir değişim/dönüşüme uğrayabilir…
Freud, insanın cinsiyet hayatı ile alın yazısı arasında çok sıkı
bir ilişki olduğu kanısındadır. Freud’dan sonra psikanalizi Adler
ile Jung temsil etmişlerdir… Ancak bu ünlü psikologlar,
hocalarından bazı noktalarda ayrılmışlardır. Sözgelimi, Adler,
Freud’un cinsiyete gerektiğinden fazla yer verdiğini, yaralanma ve
rahatsızlıkların asıl kaynağının “Cinsiyet” değil, çoğunlukla
bedensel yetersizlikten doğan “Aşağılık Duygusu” olduğunu
savunmuştur.”
Düşlerin bilinç dışına açılması
Kral yolu“Bilinç dışı ruhsal etkinlik Freud’un tüm
görüşlerinin merkezine oturur. Bu doğrudan gözlenemeyen ancak
“davranışsal-klinik” sonuçları ile bilinebilen bir
etkinliktir.1900 yılında yayınlanan “Düşlerin Yorumu” eseri ile
Freud düşlerin bilinç dışına açılan “kral yolu” olduğunu dile
getirmişti. Düşler, bilinçli iken aklımıza getirmediğimiz pek çok
unutulmuş(bastırılmış) materyalin ortaya çıktığı, duygu ve
davranışlarımızın -ve pek tabi ruhsal rahatsızlıkların- altında
yatan “arzuların -korkuların- ilk bakışta fark edilmeyen
bağlantıların” kendisini gösterdiği bir zihinsel etkinliğin
ürünüydü.”(4) Enteresan bir benzetme olan ‘kral yolu’ tabiri
düşlerin ne kadar da önemli olduğunu ifade etmek için
kullanılmıştır.
Aslında sadece düşlerin değil akla gelen her düşüncenin mutlaka
bir nedeninin olduğunu bilmek çok önemlidir.Yaratılıştan gelen
yeteneklerimiz ve bunları değerlendirebilme potansiyelimizle
birlikte tüm hayatı ve düşünceleri yorumlama becerimiz yaşam
kalitemizi, inançlarımızı ve seçeceğimiz yolu belirler. Bizi biz
yapan kendi dini-uhrevi inançlarımızın yolundan gidebileceğimiz
gibi; kralın, bir siyasetçinin, süfli duyguların esareti altında
bulunan cahil bir insanın veya bir yoginin yolundan da
gidebiliriz… Psikolojik derinlik, ruhsal dinginliktir… Psikolojik
derinlik; popüler manada her hangi bir olayın, filmin, tiyatro
gösterisinin anlatmaya çalıştığı mesaj ve arka boyutun
karmaşıklığı açıklanılırken kullanılır. Korkunun veya erotizmin
etkili olduğu sahneler için veya tumturaklı ifadelerin derinlik
algısının uyanmasına neden olmasıyla kullanılabilir… Özellikle
güçlenen gerilimin temsilcisi filmler için kullanılan derinlik
psikolojisi kavramından görüntü dilini ifade etmekte faydalanılır…
Farklı duygu yoğunlukları yaşatan fotoğraflar veya belgeseller
için de sık kullanılır…Hissi anlatımın görsel, işitsel
formasyonlarının ortaya konuş sürecinde de ifadesini
bulabilir…Psikolojik derinlik; hayatın her anında ve her insanın
hissedebileceği bir ruh halidir.
Psikoloji bir bilim olarak her ne kadar ruhunu incelemese de ruhun
gizeminden tamamen bağımsız olamaz. Derinlik psikolojisi sadece
sinema perdesi önünde, sahnede veya sanatsal etkinliklerde ortaya
çıkmaz… Bazı insanlarda derin düşünme sırasında geçmişle gelecek
arasında insan zihninin köprü görevini yerine getirmekte olduğu
zaman dilimlerinde doğal olarak da ortaya çıkabilir. Örneğin
tefekkür bu durumu ortaya çıkaran en önemli faktördür… Psikolojik
derinlik; bir ruh sağaltımından çok ruhsal dinginliğin yaşanmasını
sağlayan bir enstantanedir… Bu zaman dilimleri ruhsal kayıt olarak
bilinç altında vardır ve hep var olmaya devam edecektir… Zamanı
yeri ve oluş biçimi her insan için farklıdır…Bazı insanlar (manevi
önderler, ruhsal tekamülde ilerlemiş olanlar gibi) bu derinliği
daha sık deneyimleyebilirler.
Diğer yandan bazı insanlar ise böyle bir kavramın varlığından bile
haberdar olmayabilir…Dokuz yüz katlı veya dipsiz kuyu…İnsanın ruh
haline dair yapılacak yorumlarda felsefenin tarihler boyunca
yaptığı pek çok yorum vardır. İnsan ruhunun dokuz yüz katlı
olduğuna dair veya dipsiz bir kuyu gibi ucu bucağı olmayan bir
derinliğe sahip olduğuyla ilgili metaforlar oldukça popüler
olmuşlardır…Sığlığı ve derinliği ile insan ruhuna dair hemen her
şey konuşulup yazılsa da ruhun tam olarak ne olduğu ne olmadığı
hakkında insanlık hala tam bir aydınlanma yaşayamamıştır…
Görünen o ki, bu bilinmezlik durumu, esrarını koruyarak devam
edecek ve ruhun gizemlerinin karşısında sürekli heyecan duymaya ve
şaşırmaya devam edeceğiz…Bu bağlamda değerlendirildiğinde
psikolojinin sadece bilimsel bulgular, objektif gözlemlerle bir
sonuca varamayacağı aşikardır…Buna rağmen psikoloji asla
küçümsenemez ve elimizde bulunan önemli bir imkan olmaya her zaman
devam edecektir...
Sonuç
Kısacası ve özetle psikolojik derinlik; derinlik psikolojisi
kavramını güncel hayatta kullanıldığı şekliyle tam olarak ifade
etmese de farklı bir anlamı olduğunu söylemek çok kolay
değildir…Her insanın yaşadığı tüm olaylar ve özellikle ruh halleri
onun derinlerine bilinç altına işlenmiş kayıtlar olarak
varlıklarını devam ettirirler… İnsanlar bu ruh hallerinin
kendilerinin yaşam kalitelerini ciddi olarak etkilediğini
bilmeyebilirler… Bu yüzden psikolojik derinliğin basit
kullanımlarda olduğu gibi tanımlanması tam ve doğru kabul edilecek
bir düşünce gibi durmamaktadır. Buna rağmen psikolojik derinliği;
eksikte olsa bizi düşündüren, farklı boyuta sürükleyen ve
tefekkürle birlikte algı dünyamızı tekrar yeniden sorgulamamızı
neden olan yanlarıyla ifade edebilmek mümkündür… Psikolojik
derinlik sahibi olmak ve bu derinliği kendi sığlıklarından
kurtularak optimum bir akıl ile gerçekleştirmek, duyguların ve ruh
halinin disiplin içinde kontrol altında tutulmasını sağlayacaktır…
Duyguların ve ruh halinin objektif gözlemlerle psikolojinin
gücünden ve birikiminden faydalanılarak kontrol altında tutulması
ise başarı ve mutluluğu beraberinde getirecektir. |