Tarihin, yüzyılı aşkın bir aradan sonra Abhazlara ve
anayurtları Abhazya’ya sunduğu “kimlik/varlık olma“
fırsatı, elimizden kaçmak üzere. Sovyetler Birliği’nin
dağılması ile başlayan ve Abhazya-Gürcistan Savaşı ile
dünyaya malolan bu şans süreci, gerilemeye ve sönmeye
başladı. Abhazya’nın yükselen iç dinamikleri, başta
Türkiye olmak üzere Abhaz diasporasındaki uyanış,
Çerkes dünyasının açık desteği ve dünyadaki olumlu
konjonktür ve sempati, savaş sırasında ve sonrasında
Gürcistan’a karşı elde edilen
stratejik-siyasi-diplomatik üstünlükler tek tek
kaybedilmekte.
Savaşın bitiminden buyana geçen 7 yıllık sürede
Abhazya-Gürcistan sorununda kalıcı bir çözüm
bulunamaması, Abhazya’nın statüsü ile ilgili
belirsizlikler, Rusya öncülüğünde BDT’nun Abhazya’ya
uyguladığı ambargo ve Gürcistan’ın uluslararası
düzeyde yürüttüğü Abhazya’yı tecrit politikaları
Abhazya’ya ağır faturalar yükledi. Abhazya siyasi
önderliğinin, başta öngördüğü tam bağımsızlık hedefini
somutla yamaması ve yerine yeni siyasi çözümler
üretememesi, zamana karşı oynayan Gürcistan’a
uluslararası inisiyatif ve avantaj verdi. Abhazya
dünyada yalnızlığa itildi. Kendi içinde de ciddi
ekonomik, sosyal ve siyasal açmazlara sürüklendi.
Uzun
süreli belirsizlik ortamı ve artan ekonomik
sıkıntılar, halkı umutsuzluğa, yılgınlığa ve özgüven
kaybına sürükledi. Kısır çıkar gruplaşmaları ve aile
didişmeleri ile iktidar-muhalefet çekişmeleri
derinleşirken, Abhazya tarihinde hep yapıcı-yaratıcı
rekabet unsuru olarak görülen “Oçamçiralı-Gudautalı“
nüansı da giderek ve tehlikeli şekilde “Rusya
Yanlısı-Gürcistan Yanlısı“ kamplaşmasına dönüşmeye
başladı. Abhazya Yönetimi ile aydınlar ve halk
arasındaki “uyum“ büyük ölçüde zedelendi.
Abhazya zor koşullarda varlığını sürdürmeye
çalışırken, savaş sırasında aktif hale gelmeye
başlayan diaspora potansiyeli yeterince
değerlendirilemedi. Abhazya ve Abhaz Kültürü için
Anavatan-Diaspora bütünleşmesi sağlanamadı.
İstanbul’daki Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi
dışında, savaş sırasında oluşan diaspora
organizasyonlarının (Kuzey Kafkasya-Rusya, Suriye-
İsrail-Ürdün-Mısır,
Almanya-Hollanda-Fransa-İngiltere-ABD) tamamı dağıldı.
Türkiye, Suriye, Ürdün ve Acaristan’dan başlayan
“anavatana dönüş“ süreci, perspektifliksizlik ve
olumsuzluklar yüzünden kesintiye uğradı.
Tüm
olumsuzluklara ve zorluklara rağmen Abhaz halkı,
varlığının simgesi olan Abhazya’yı yaşatmak ve
yüceltmek, böylece kendini ve kültürünü sürdürmek
şansına sahiptir. Bu konuda, Abhazya Yönetimi ve halkı
kadar, başta Türkiye olmak üzere dünyadaki Abhaz
diasporasına da aynı ağırlıkta görev ve sorumluluk
düşmektedir.
Yarın
“keşke“ dememek için, Abhazya’da ve diasporada
herkesin bilgi ve katkısını sağlayacak, her imkanı
değerlendirecek ulusal bir program oluşturmamız ve
yeni bir atılım yapmamız gerekmektedir. Bu amaç ve
sorumluluk bilinci ile, kişisel düşünce ve önerilerimi
bilgi ve değerlendirmenize sunuyorum.
|