-
Bu gün bilinçli ulusal
çıkarlar ve halkı birleştiren ulusal bir
düşünceye sahip olamadan; ayrı bir halk
olarak yaşamaya devam edebilmek
olanaksızdır. Çünkü halkımız dağınık
yaşamağa devam ediyor, sosyal ve kültürel
birliği ise tamamen yok edilmiş durumda.
-
Çerkes halkının yeniden
yaşama dönmesi diğer halkların hak ve
özgürlükleri için engel değildir ve
olamaz.
Yeni bir bin yılın başındayız.
Bu geçmişi anlama ve geleceği seçme zamanıdır.
Geleceğin çizgilerini gözönüne getirebilmek
için bütün geçmişi ve günümüz olaylarının bizi
nereye götürdüğünü çok iyi anlamamız gerekir.
Geçmişe baktığımızda tarihin her zaman Çerkes
(Adige-Abhaz) halkından yana olmadığını
görmemek imkansızdır. Özellikle geçen yüzyıl
halkımıza karşı acımasız olmuş, bizlere
soykırım, vatan hasreti, gurbet ve daha neler
yaşatmıştır. Çeşitli devletlerin 19.yy'da
Kafkasya’daki sömürücü politikaları sonucu
Çerkes halkı dağılmış bir toplum haline
getirilmiş, kendi vatanında nüfusunun yalnız
%20'si kalmıştır.
Geleceğin sosyal çizgileri, en
çok tarihin yaşanmışlarına bağlıdır. Ancak
geleceğimiz kesin tespit edilmiş bir şey
değildir ve onu bizim oluşturmamız gerekiyor.
Bunun için kim olduğumuzu çok iyi bilmeli,
yaşadığımız dünyayı anlamalı,yaşamayı
dilediğimiz toplumu tasavvur edebilmeli ve onu
nasıl kuracağımızı bilmeliyiz. Etrafımızda
gelişen tarihi ve sosyal olayların içinde
dünyadaki yerimizi ve kendi yolumuzu bulmayı
gerektiren bir dönemde yaşıyoruz. Birilerinin,
bilinmeyen bir gücün yapmamız gerekenleri
bizim yerimize yapacağını düşünmek yanlış
olur.
Varolan tarihi durumda, yalnız
ruhen kendimizi tanımlayabilirsek sosyal ve
kültürel yaşamımızın devam edebileceğini umut
edebiliriz. Olaylar Çerkes halkının gelecekte
tarih için ya atıl bir kitle ya da tarihi
yapanlardan birisi olmasını gerektirir.
Kendimizi bulmazsak geçen yüzyılda olduğu gibi
bizim adımıza yine başkaları söz
söyleyecektir. Kafkasya’da günümüzde de devam
eden politikaların çoğu zaman halkımızın
çıkarlarına uymadığı ve bu durumun gözönüne
alınmadığı bariz bir gerçekliktir.Bu
politikalar ile ilgili düşüncemizi ise yalnız
duygusal seviyede gösteriyor; bu politika
çerçevesinde milli çıkarlarımızın korunması
seviyesine çıkartamıyoruz. Ulusal
çıkarlarımızın tesbiti tarihin karşımıza
koyduğu bir problemdir. Bu gün bilinçli ulusal
çıkarlar ve halkı birleştiren ulusal bir
düşünceye sahip olamadan; ayrı bir halk olarak
yaşamaya devam edebilmek olanaksızdır. Çünkü
halkımız dağınık yaşamağa devam ediyor, sosyal
ve kültürel birliği ise tamamen yok edilmiş
durumda. Çerkes halkının %80'den çoğu dünyanın
40 değişik ülkesinde yaşamakta ve ulusal
kimliğini kaybetmek üzeredir. Kendi vatanında
bile Çerkes halkı çeşitli özerk, ulusal devlet
yapılarına bölünmüş durumdadır. İçinde
bulunduğumuz yüzyılda ikinci kez zor
kullanarak bağımsızlığını Gürcistan’dan
savunmak zorunda kalan Abhazya ise bütün
dünyadan ve kardeş Adige halkından tecrit
edilmiştir.
Tarih Çerkes ulusunun
geleneksel düzenini bozmuş, manevi köklerini
parçalayarak dünyaya dağıtmıştır.Şimdi ise
bizler bölünmüş durumda, mantalitemize aykırı
fonksiyonları gerçekleştirmemizi talep eden
çeşitli sosyal ve politik sistemler ve
devletlerde yaşamak zorundayız.Ulusun sosyal,
politik ve toprak yönünden bölünmüş olması
sosyal geleneklerde deformasyon yaratır ve o
ulusun yok olmasına neden olur.Bu tür bir
bölünme manevi yaşamın temelini zedeler;
kültürün, mantalitenin ve diğer özelliklerin
kaybolmasına neden olur ve bu durum sosyal
benliğimizin korunması gibi tarihi bir misyonu
oldukça zorlaştırır.
Bu misyonun
gerçekleştirilebilmesi için yalnız kendi
gerçek sosyopolitik durumumuzu anlamamız
yetmez. Bunların dünya tarafındanda doğru
anlaşılmasını sağlamamız gerekir. Dünyanın
açık ve ret edilemez gerçeklere karşın Çerkes
halkının sürgüne ve soykırıma uğradığını henüz
kabul etmemesi, politik ve hukuki
değerlendirme yapmaması girişimimizin bu
yönünün önemini daha da artırmaktadır. Bu
nedenle halkımızın manevi ve politik
rehabilitasyonuna yönelik özel tedbirlerin
alınmasına öncelikle çaba göstermeliyiz.
Ulusal organizmamızın yaşama dönmesi varolan
kültürel ve tarihi gerçeklere uygun,titizlikle
düşünülmüş biçimde ve dengeli davranmamızı
talep eder. Çerkes dünyası uğradığı
darbelerden sonra, hedefe yönelik ve aktif
girişimimiz olmadan yeniden yaşama
dönmeyecektir.
Günümüz dünyasındaki
değişikliklere ve halkımızın kendi manevi
birliğini yeniden kurma isteğine dayanarak
kurulması olanaklı olan Uluslararası Çerkes
Birliği bu düşünceye (Çerkes halkının kültürel
ve tarihi açıdan yeniden canlanmasına) hizmet
eder. 1991 yılının Mayıs ayında Kafkas
halkının bu iradesini anlatan ve
gerçekleştiren yetkin temsilcileri, sosyal ve
kültürel birliğin temelini koymak için
dünyanın her tarafınndan gelerek Nalçik'de
toplandılar. UÇB (Uluslararası Çerkes Birliği)
böyle doğdu. Birliğin programı dünyada kabul
edilen hukuk prensiplerine, Kafkasya ve bütün
Rusya Federasyonu halklarının çıkarlarına
uygudur. Çerkes halkının yeniden yaşama
dönmesi diğer halkların hak ve özgürlükleri
için engel değildir ve olamaz. Dağılmış bir
halkın kültürel ve entelektüel potansiyelini
damla damla toplamayı hedefleyen örgütün
kurulmuş olması halkımızın yaşamında önemli
bir olaydır.
Bu gün Çerkes halkının kültürel
ve manevi açıdan yeniden canlanması ve manevi
birliğinin sağlanması hepimizin ortak hedefi
ve ülküsü olmalıdır. Ancak bu ülkü halkımızın
yaşamını değiştirebilir. Halkın entelektüel,
yetkin önderleri başta olmak üzere; Çerkes
halkının geniş kitlelerinin bilinçli bir
şekilde yeniden doğuşa katılımı olmadan ulusal
kimliğimizi koruyamayacağımız gerçektir.Bu
yüzden ulusal kültürümüz ve yaşam biçimimizin
desteklenmesi, dilimizin gelişmesi ve Çerkes
halkının potansiyelinin gelişmesine yönelik
önlemlerin alınması ve gerçekleştirilmesi
büyük önem kazanmıştır.
Tarihin geri dönmeyeceğinin
bilincindeyiz. Sınırların yeniden çizilmesi,
bütün Çerkeslerin vatanlarına dönmesi ve bir
devlet kurulmasının olanaksız olduğunun
ayırımındayız. Ancak yaşadığı yere bağlı
olmaksızın bütün Çerkeslerin bir ulus olarak
manevi birliği için bütün iletişim olanakları
kullanılmalı, bir iletişim ağı kurulmalı,
tarihsel vatanına dönmek isteyenlerin hiçbir
engelle karşılaşmadan bunu yapabilme hakkı
sağlanmalı, kendi dilini koruyarak onu
geliştirebilmesi için tek alfabe uygulamalı,
Çerkeslerin yaşadıkları bütün ülkelerde ana
dilleri ile eğitim görebilmeleri için
propaganda yapılmalı, çocuklarımıza
Adigey-Abhaz ahlakı öğretilmeli ve aynı tarih
kitapları okuyulmalıdır. Halkımızın tarihi ile
ilgili tek ve tarafsız kitap olmadan gelecek
nesiller nereden gelip nereye gittiğimizi
bilmeyecektir.
Hedefimizin ne kadar
zor,yolumuzun ne denli çetin olduğunu
anlatmaya gerek yok. Bütün zorluklara karşın
kültürel ve tarihi Çerkes dünyasının yeniden
canlanacağına inancımız tamdır.Tarih bize
böyle bir şans vermiştir ve onu kullanacağız;
kullanmak zorundayız. Başkaca bir şansımız
daha olmayabilir.
|