Not:
DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit’in 19 Ağustos 1992 yaptığı basın açıklaması.
CircassianCanada
Gürcistan'ın 14 Ağustos 1992'de
Abhazya'ya başlattığı saldırı üzerine, DSP Genel
Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit, dönemin muhalefet
parti başkanı sıfatıyla düzenlediği basın
toplantısında şu açıklamayı yaptı: "Temmuz ayının
sonlarında Başbakan sayın Demirel resmi görüşmelerde
bulunmak üzere Gürcistan başkenti Tiflis'e gitmek
üzereydi. Aynı günlerde Gürcistan'a bağlı bir özerk
cumhuriyet olan Abhazya'dan da yüksek düzeyde bir
heyet Ankara'da bulunuyordu. Fakat Abhazya
Cumhurbaşkanı sayın Ardzınba başkanlığındaki bu heyet
Ankara'da devletin kapılarını kendine kapalı buldu.
Başbakanla da Dışişleri Bakanıyla da görüşemedi.
Bildiğim kadar TRT'te de Abhazya heyetiyle ilgili
haberler üzerinde durulmaması talimatı verildi.
Böyle bir davranışın diplomasideki anlamı açıktır.
Bu davranışıyla, Türk Hükümeti, Gürcistan'a "biz
Abhazya ile ilgilenmiyoruz. Abhazya ile aranızdaki
sorunu nasıl çözeceğinize de karışmayız" mesajını
vermiş olmakta idi.
Sonuç ortada: Abhazya'nın
başkenti Suhum Gürcistan birliklerince işgal edildi,
yönetime el konuldu, Başkanla birçok üst düzey Abhazya
yöneticileri de kaçmak zorunda kaldılar; ve devam eden
çatışmalar sırasında pekçok insan yaşamını yitirdi.
Temmuz sonunda Ankara'ya gelen heyetin amacı,
Abhazya'da göz göre göre yaklaşan trajedinin önlenmesi
için Türkiye'den ilgi istemekti. Türkiye gereken
ilgiyi gösterseydi, büyük bir olasılıkla trajedi
önlenebilirdi.
Türk Hükümeti, belli ki, komşumuz
Gürcistan'la kurulmakta olan dostça ilişkilere ve
işbirliğine gölge düşürmemek istiyor. Bu istek
yerindedir. Ama bu politika Abhazya sorununu gözardı
etmeyi de gerektirmez. Sorunlar görmezden gelinerek
çözülemez.
Eğer Türk Hükümeti Abhazya'nın
bağımsızlık istemini doğru bulmuyorsa, Ankara'daki
Abhazya heyetine tüm kapıları kapalı tutmak yerine,
bir yandan bu heyetle görüşerek sorunlarını başka
yollardan çözmeye onları ikna etmek için çaba
gösterebilirdi; bir yandan da Gürcistan yönetimine
Abhazya halkını bağımsızlık arayışına zorlayan
nedenleri ortadan kaldırması telkininde bulunabilirdi;
Tifls'le Suhum'u uzlaştırmaya çalışabilirdi.
Şu sırada Gürcistan'ın Türkiye'den başka
güvenebileceği bir ülke bulunmadığı için, Türkiye,
böyle bir uzlaştırma işlevinde başarılı olabilirdi.
Fakat bu yola gidecek yerde, Türk Hükümeti, sorunu
görmezden geldi; tüm dış konularda olduğu gibi,
Abhazya konusunda da olayların ardından sürüklendi.
Oysa Abhazların sorunları her ülkeden önce
Türkiye'yi ilgilendirir. Çünkü Türkiye'de Türk
ulusunun ayrılmaz bir unsuru olarak yaşayan Abhazların
sayısı, Abhazya'daki Abhaz nüfusundan çok daha
fazladır. Öte yandan Gürcü kökenli pekçok yurttaşımız
da vardır. Abhaz kökenli yurttaşlarımızla Gürcü
kökenli ve tüm Kafkas kökenli yurttaşlarımız,
ülkemizde, barış içinde birlikte yaşayabilmektedirler.
Kendi topraklarında bu birlikteliği öteden
beri sağlayabilmiş olan Türkiye, Gürcistan'da da
Gürcülerle Abhazları uzlaştırabilecek tek devlettir.
Türk Hükümetini Abhazya ile Gürcistan
arasındaki sorunla daha etkin biçimde ilgilenmeye
çağırıyorum. Bu ilgi, bölgemizin barışı açısından
gerekli olduğu gibi, gerek Abhaz gerek Gürcü kökenli
ve tüm Kafkas kökenli yurttaşlarımıza da borcumuzdur."
|