-
Kabardey-Balkar'da seçime katılacak çok güçlü
adaylar vardı. Ama önümüzdeki beş yıllık dönem
için ülkeyi Kokov'un yönetebileceğini düşündüler.
-
Zawurbi, Kokov'un iki dönemdeki başarıları
nedeniyle halkın beğenisini topladığını düşünüyor.
Bu nedenle de son 10 yılın muhasebesini yaparak
sandıktan çıkan oyları Kokov'un hak ettiğini
anlatmaya çalıştı.
"Kabardey-Balkar'daki seçimden memnun gözüken bir
Kabardey'e karşılaşabilir miyim" diye kendi kendime
söylenirken, meclis binasının önüne geldiğimizi fark
ettim. Daha bir günümü doldurmamıştım ki seçim
hakkında çok sayıda eleştiriye tanık oldum.
Bu
cumhuriyetin sorunlarını yetkili bir ağızdan dinlemek
gerekiyordu, bunun için en uygun isim olarak Meclis
Başkanı Nekhuş Zawurbi'yi tercih ettim.
Parlamento binasının üçüncü katındaki Meclis Başkanı
Nohus Zawurbi'nin odasına gitmek için merdivenlerden
çıkarken büyük bir tablo bütün dikkatlerimizi esir
aldı. Geleneksel bir Kafkas toplantısını
canlandırıyordu. Tablonun merkezinde toplumun
gidişatına yön veren thamateler, arka planda
gençler...
Belli
ki bir sorunu tartışıyorlar. Bugünlerde yönetimin bu
tabloyu iyi anlaması gerektiğinin farkındaydım ve
tablonun yorumunu Zawurbi'den almayı ihmal etmedim.
Zawurbi'nin verdiği bilgilere göre, tablo
St.Petesburg'ta Kabardey ressam Satkuyet tarafından
çizilmiş.
"Ön
planda yaşlılar var, çünkü bizde sorunlar her zaman
yaşlılar tarafından çözülür. Hemen onların yanı
başında gençler var. Onlar da sorun çözme sırası
kendilerine geldiğinde zorlanmamaları için yaşlıların
deneyimlerinden yararlanıyorlar."
Kafkasya'nın tarihinde bu geleneğin sosyal ve siyasal
olayların çözümlenmesinde uygulanan etkin bir yöntem
olarak önemi büyük. Sorunlarını tartışarak çözen bir
toplumun geleneğini canlandırıyor. Topluma yön
verenlerle, toplum arasındaki bağların ne kadar güçlü
olduğunun resmi aynı zamanda. Bugünlerde bu tabloya
çok gereksinim var.
Zawurbi'ye yalnız seçimi sormadık. Ama önce sıcak bir
konu olması nedeniyle önce seçim.
Valeri
Kokov'un bu denli yüksek bir oranda oy alması
yorumlanması gereken bir durum gibi geliyor bana. Ya
muhalefet güçlü bir aday çıkaramadı ya seçimlere hile
karıştı ya da gerçekten bu toplum Kokov'u çok seviyor.
Sizce hangisi?
"Kabardey-Balkar'da seçime katılacak çok güçlü adaylar
vardı. Ama önümüzdeki beş yıllık dönem için ülkeyi
Kokov'un yönetebileceğini düşündüler. Bu nedenle de
aday olmaya gerek görmediler. İleride toplumun
içindeki güçlü kişiler gerekli görürlerse aday
olabilirler. Aday olanlar ise gerçekten güçlü
değillerdi."
Peki
hile iddiaları için ne diyorsunuz?
"Yüzde
80'lik bir hile olamaz, bu mümkün değil. Ben birçok
seçimde yer aldım. Birileri yüzde 2 oranında oy
aldıysa bunun için yapılacak bir şey yok."
Güçlü
adayların aday olmalarına fırsat verilmedi deniyor...
"Ama
gerçekten bu adaylar güçlü değillerdi."
Konuştuğumuz insanlar içinde "güçlü adaylar vardı ama
aday olmalarına fırsat verilmedi" düşüncesini
paylaşanlar az değildi. Ancak bunu şöyle yorumlayanlar
da vardı:
"Kokov'u devirecek adaylar yok değil. Bunlar şimdi
Kokov'u deviremeyeceklerini iyi biliyorlar. 'Nasıl
olsa bu onun üçüncü ve son dönemi olacak. Özbekistan
Cumhurbaşkanı gibi sonsuza dek devlet başkanlığı ilan
edecek durumda da değil. Bir beş yıl daha sabredelim'
diye düşündüler."
Zawurbi, Kokov'un iki dönemdeki başarıları nedeniyle
halkın beğenisini topladığını düşünüyor. Bu nedenle de
son 10 yılın muhasebesini yaparak sandıktan çıkan
oyları Kokov'un hak ettiğini anlatmaya çalıştı.
Adigey
ve Karaçay-Çerkes'e oranla Kabardey-Balkar'ın
caddelerine yansıyan nisbi bir zenginlik göze
çarpıyor. Bu zenginlik kimin marifeti? Konjonktürel
bir durum mu, yoksa yönetimin başarısı mı?
"1922'den beri devletiz. 1936'dan beri de özerk
cumhuriyetiz. İlk kuruluşumuzdan beri ekonomik olarak
potansiyel bizdeydi. Elbette bu süreç içerisinde Rusya
genelindeki ekonomik krizler doğrudan bizi de olumsuz
etkiledi. 1990'lı yıllarda potansiyelimizin yüzde
50'sini kaybettik"
Zawurbi'ye göre Kokov'un sandıktaki zaferinin
nedenleri ise şöyle:
"Son beş yıl içinde büyük
bir kalkınma hamlesi gerçekleştirdik. 1997-2001
yılları arasında yüzde 150'lik bir büyüme sağladık.
Yalnız üretim artışı olmadı tüm alanlarda bir gelişme
söz konusu. En büyük patlamayı 2000 yılında yaptık.
1990'a oranla 2000 yılında yüzde 50 oranında ekonomik
büyüme kaydettik. Özerk cumhuriyetler arasında
Kabardey-Balkar tek. 2001 de bizim açımızdan iyi
geçti. Kesin rakamlar henüz belli değil ama yüzde
125'lik bir artışın olduğunu söyleyebilirim. 2001
yılında elde ettiğimiz ürün cumhuriyetin bütün
toplamına eşittir. Bu gelişmenin yanı sıra ileriki beş
yılda yüzde 50'lik kaybımızı da karşılayacağız.
Gelecek beş yılda kalkınma patlaması yaşanacak."
Zawurbi'ye sorduk: Bu aşırı büyümenin sağlıklı bir
ekonomik yapı sayılabilir mi sizce?
"Bunun
böyle olmasının nedeni kaybettiklerimizi geri
kazanmamızdır. Elbette çözülmemiş daha çok sorunumuz
var."
Yabancı sermayenin ilgisi nasıl cumhuriyete?
"İşletmelerimizde fazla yabancı sermaye payı yok.
Almanya, Fransa, Çin ve İtalyan firmaları ile
ilişkilerimiz var. Fakat onların ekonomimize katkısı
denizde bir damla gibi."
Türk
firmaların yatırımlarını da yeterli bulmuyorsunuz
anladığım kadarıyla...
"Türkiye ile aramızda görüşmeler devam ediyor. Ama
anlaşma sağlanabilmiş değil. Türkiye çok dikkatli
davranıyor. Türkiye'den yüksek makamlardan gelenlerle
havaalanın yapım işini görüştük. Ama görüşmeler daha
ileri gidemedi."
Neden?
"Neden
aynı: Burayı güvensiz ortam olarak görüyorlar,
Çeçenistan'daki savaştan korkuyorlar. Fakat yine de
söylemek isterim ki, Türkiye'nin yatırımlarını
kaldıracak kadar yeterli potansiyele sahibiz. Üç-beş
büyük Türk firması var burada, o kadar."
Adıgey'de özellikle yaşlı kesim arasında Sovyet-Rusya
dönemini özlemle yad eden ve geçmişi arayan insanlarla
karşılaştık. Burada geçmişi arayanlar çok mu?
"Burada böyle bir şey olduğunu kabul edemem. Ama
1990'lı yıllarda bu vardı. Ancak ekonomik alanda
yaşanan gelişmelerin gidişatını görünce artık geriye
dönüşün olmayacağını onlar da gördü. Çok yaygın
olmamakla birlikte bu dönüşü köylü kesim istiyor
genellikle."
Kamu
hizmetleri halkı tatmin ediyor mu? Hazret Şövmen'in
Maykop'ta "Benim hastaneme gidin, rüşvet vermeden
tedavi olun. Devlet hastanelerine gitmeyin" sözü bana
çok anlamlı geldi. Buradaki durum nasıl?
"Rusya
gibi geçiş dönemini yaşayan ülkelerde yönetimdekilerin
yetkileri çok fazla, bunun kısılması gerektiğine
inanıyorum. Orta kesimi kalkındırmak istiyorsak kredi
sistemini getirmek lazım. Bu sistemin işleyebilmesi
için iktidarı elinde tutan yetkilerinin yetkilerini
kısmak şart."
Yetkililer, yetkilerinin kısılmasına razı mı?
"Eskiden küçük işletmeleri yoğun bir şekilde kontrol
altında tutuyorduk. Şimdi ise yılda bir kez denetim
yapıyoruz. Vergi sistemini değiştirdik. Bir yıllık
peşin vergi alıyoruz ve size bir daha kimse
dokunmuyor. Şu anki yönetimi ekonominin üzerine de bir
cavara gibi göremeyiz. İnsanlar vergiyi severek
vermiyorlar, kaçırmak için her yolu deniyorlar. Ama
hizmetlerin devam edebilmesi için de vergi toplamak
zorundayız. Şu anki ekonomik ve sosyal planlarımızın
amaca yoksul kesimi kalkındırmaktır. Cumhuriyet
genelindeki yoksulları muhtarlıklar aracılığı ile
tespit ederek kendilerine maaş bağladık. Kişi başına
200 Ruble veriliyor. Bu çok şey değil ama ancak bu
kadarını yapabiliyoruz. Artık Kabardey-Balkar'da her
doğan çocuk için bankada hesap numarası açıyoruz. 18
yaşına gelinceye kadar biriken bu parayla bir ev satın
alabilecek. Bu uygulama dört yıldan beri devam ediyor.
Bilgisayarı olmayan okul kalmadı. Son beş yıl içinde
bütün köylere doğal gaz verdik. Örneğin
Kabardey-Balkar'da bayanlar açısından ücretli doğum
izni 3 yıl, Rusya genelinde ise bu 1,5 yıldır. Çocuk
yuvalarımız tüm cumhuriyet genelinde gereksinimlere
yanıt verecek durumda ama biz çocuğun üç yaşına kadar
annesi tarafından yetiştirilmesini istiyoruz."
Etnik
çatışma potansiyeli
Devlet
Başkanı Valeri Kokov, Kabardey asıllı olmakla birlikte
en yoğun tepkiyi yine Kaberdey nüfustan alıyor.
Kabardeyler, başkanı yalnız cumhuriyetin ikinci büyük
etnik grubu olan Balkanlara çalışmakla suçluyor. Bu
durum acaba iki etnik grubun ilişkilerine nasıl
yansıyor?
Etnik
bir gerginliğe neden olacak potansiyelden söz
edilebilir mi?
"Böyle
bir çatışma için hiçbir neden göremiyorum.
Parlamontomuzda etnik gruplarla ilgili yetkileri geniş
olan bir komite var. Eşit üye sayısıyla Kabardey, Rus
ve Balkarları temsilen 15 kişilik bir komite.
Yasaların önce bu komiteden geçmesi gerekiyor. İkinci
bir konu sadece SSCB ve bugün değil tarihte
Kabardeyler ve Balkarlar hep beraber yaşadılar.
Tarihsel olarak Balkarlar hayvancılıkla, Çerkesler
tarımla uğraştılar. Bu nedenle aralarında sürekli bir
alış-veriş olmuştur. Bugün devlet başkanı ve diğer
iktidar üyeleri iki halkın ekonomik olarak birbirinden
üstün olmaması için elinden geleni yapıyor. İki halka
eşit davranıyor. Eğer etnik bir çatışma olursa bunun
nedeni de ekonomik problemler olacaktır. Bu nedenle
önce ekonomik sorunları çözmeye çalışıyoruz. Ekonomik
olarak eşit müamele gördükleri ve olanaklardan aynı
oranda yararlandıkları sürece etnik bir çatışma
sözkonusu olamaz.
Biz
sorunlarımızı sıcağı sıcağına çözmeye çalışıyoruz."
Bu
çerçevede Rusların durumu nedir?
"Onlar
için de aynı muamele sözkonusu. Her üç halkın dili de
resmi dildir."
Pratikte üç dil de resmi dil muamelesi görüyor mu?
Örneğin Kabardeyce bir dilekçe verildiğinde sorun
oluyor mu?
"Hayır, herhangi bir sorun yok. Ama Rusça halklar
arasında geçiş dili."
Karaçay-Çerkes'te de halklar arasında tarihi nedenleri
olan bir çatışma zemini yoktu ama siyaset iki halkı
karşı karşıya getirdi....
"Biz o
zaman politik liderlere söylemiştik, şu anda
yaptığınızın bedelini sonraki yıllarda ödersiniz diye.
Komşunuzla iyi ilişkilerinizi bozmak kolaydır ama onu
yeniden kurmak zordur. Komşuluk ilişkileri önemlidir,
isteseniz de istemeseniz de yanınızda olacaktır."
Ya
merkezle ilişkileriniz, Moskova ile ilişkileri de aynı
kapsamda mı ele alıyorsunuz?
"Rusya
ile aramızdaki ilişkileri ne biz, ne de dedelerimiz
düzeltti. Geçen yıl bu ilişkinin 444. yılını kutladık.
O zamandan beri aramız iyi. Bugün etnik gruplar
arasında ayrılıklar çıktıysa bunun nedeni politika ve
dindir. Bu nedenle kimseyi suçlamak istemiyoruz ama
bunları analiz edip dersler çıkarmalıyız."
Aynı
şekilde diasporadaki Çerkeslerle ilişkilerinizin
düzeyini merak ediyorum...
"Bugün
biz Türkiye'deki Çerkeslerin hepsi kalkıp buraya
gelsin diyemeyiz ama aramızdaki ilişkileri
geliştirebiliriz. Buradaki insanları ve kültürlerini
ancak bu şekilde yaşatabiliriz. Yapmamız gereken en
önemli iş dilimizi ve kültürümüzü korumaktır.
Herkese hadi gelin demek saçmalık olur. Şu anda
Çerkeslerin bulunduğu ülkelerle aramızdaki ilişkileri
sıcak tutmaya çalışıyoruz. Onlarla ilişki kuruyoruz
kültürümüzü korumak için."
Peki
neden diasporayı lobi gücü olarak görmüyorsunuz?
Örneğin Ermenistan ve İsrail gibi ülkeler kendi
diasporalarını çok etkin olarak kullanabiliyorlar...
"Bizim
diaspora ile ilişkilerimiz 1960'lı yıllarda başladı.
Bundan ne Türkiye ne de Rusya hoşnuttu. Ermenistan ise
bir devletti. Biz halk olarak 12'ye bölündük.
Aramızdaki ilişkileri sağlam bir şekilde kuramadık.
Dış dünyaya çok iyi bakamıyoruz. 16. ve 17.yüzyılda
Türk-Rus anlaşmasına göre Kabardey özerkti. Bunu
kullanamadık. 12'ye bölündük. Tüm halkları ele alırsak
Ermeni ve Yahudiler dışında herkes asimile edilmeye
çok yatkın."
Çerkesleri de aynı kefeye mi koyuyorsunuz?
"Asimilasyona yatkınız ama buna karşı dayanıklı
olduğumuzu da söylemeliyiz. 150 yıldır dış dünyada
kendimizi saklayabilmemiz dayanıklı olduğumuz
gösteriyor. Bizim Çerkeslerle ilişkimiz onların
bulunduğu ülkelerin aleyhine olmadı. Tam tersi
rejimlerle uyum sağlamaları gerektiğini söylüyoruz.
150 yıl boyunca Çerkesler bulundukları devletlere
karşı görevlerini yerine getirmişlerdir. Türkiye'nin
kuruluşundaki rollerinin büyük olduğunu biliyoruz."
Bu
yüksek entegrasyon asimilasyonu körükleyen bir etken
değil mi?
"Evet
bunun rolünün olması gerekir. Ben yine de her bireyin
kendisinin asimile olmaması için elinden geleni
yapması gerekliliğine inanıyorum. Hele demokratik
ortamlarda bunu yakalamak pekala mümkün."
Özellikle sürgün yemiş diasporadakiler açısından
Ruslarla tarihi rövanş düşüncesi zihinlerin bir
yerlerinde hala saklı duruyor. Burada ise geri kalan
kuşağın korunması için Rusya ile iyi ilişkiler çok
önemseniyor. İki ayrı dünya arasında bir buluşma
noktası var mı sizce?
"Sürgün yalnız Rusya'nın
bir politikası değildi. Türk ve Rus politikacılar
Çerkesleri aldattılar. Rusya giden kişi başına 10
Ruble veriyordu. Bazıları çekip gittiler. Herkes silah
zoruyla gitmedi. Türkiye'nin rolü de oldu. Şu anda
İngiltere ve Rusya'ya bizi neden sürdünüz diye
çıkışamayız. Şu anki Rusya ne o zamanki Rusya'dır, ne
de İngiltere o zamanki İngiltere'dir. Ama biz bu
olayları unutmuş değiliz."
Nekhuş
Zawurbi, aynı zamanda Dünya Çerkes Birliği Başkanı.
Söylediklerini yalnız Meclis Başkanı görevi nedeniyle
söylediği sözler olarak algılamıyorum. Zawurbi,
Kafkasya'da önemli bir kesim açısından ayna görevi
görüyor. Bu kesimin Kafkasya genelindeki temsil
yeteneğini ve derinliğini kestirmek doğrusu zor.
|