KENDİNİ ABHAZ HİSSEDEN BİR ALMAN

 

Fehim Taştekin

Ajans Kafkas Genel Koordinatörü, Gazeteci

 
   
 
  • Gazetecilikten papazlığa ilginç bir dönüşümün öyküsü: Eugen W.Krammig

  • Gazeteci olarak gittiği bölgelere, bir süre sonra yardım uzatan el oldu.

  • Gürcistan toprağı diye girdiği bölgenin Kuzey Kafkasya'nın küçük cumhuriyeti Abhazya olduğunu o an bilmiyordu. Öğrendikten sonra da yaşamı değişti...

Aslında usta bir gazeteci. fotomuhabiri olarak karelediği olayları bir bir sıralarken "bulunmadığı kriz bölgesi" yok diyesi geliyor insanın.

İran-Irak savaşında, 1989'da Litvanya'da, etnik çatışmalarla savrulan Ruanda'da, savaşın beş yıl boyunca kasıp kavurduğu Bosna'da, Sovyet Rusya çatırdarken Moskova'da, Gamsakhurdiya'ya karşı ayaklanmaların yaşandığı dönemde Gürcistan'da deklanşöre basma şansını yakalamış Eugen W. Krammig.

Şimdi, Reuters haber ajansı ve Bild gazetesi gibi yayın kuruluşlarında 20 yılını verdiği gazetecilik mesleğinden çok uzakta, kendine yeni yollar keşfetmiş bu yaşamda. Ayrı misyonların insanı olmaya karar vermiş ve de olmuş.

Bosna'da yalnız gazeteci olarak bulunmamış, tanık olduğu acıları paylaşmanın yollarını aramış ve yardım organizasyonu gerçekleştirmiş.

Yaşamında hızın önemli bir yeri var. Yalnız deklanşöre değil gaz pedalına de basmış. Hız tutkusu ona yarışmalarda 600 kupa kazandırmış. Kamyon sınıfında usta yarışmacı, uluslararası Tunus, Mısır ve Fas rallilerinde birinci olmuş. Paris rallisinde ise ilk onda yer almış.

 

Abhaz sevdalısı Alman
 

Krammig'i bizim için ilginç kılan ne onun gazeteciliği ne de hız tutkusu.
O, Kuzey Kafkasya'nın küçük cumhuriyetlerinden biri olan ve 1992'de Gürcistan'ın işgaline uğrayan, 1991'den beri de "de facto" bağımsız bir devlet olarak varlık mücadelesi veren Abhazya'ya sevdalı. Onu bu özelliği ile biliyoruz.

Kısacası Krammig, kendini Abhaz hisseden bir Alman. Üstelik bu uğurda mezhebini bile değiştirmiş.

1995'te başlayan Abhazya sevdası ile birlikte Katoliklik’ten OrtodoksluK’a geçmiş.

Krammig'in öyküsüne ilgili oluşumumun asıl nedeni de bu. 29 Ekim 2001. Güneşi parlarken asla göremeyeceğiniz klasik bir Avrupa günü; her zaman olduğu gibi hava yine kapalı, ha yağmur yağdı, ha yağacak. Almanya'daki Kafkas diasporasını tanımaya çıkmış üç kişi: Kafkas Vakfı'ndan Mustafa Naç, Ömer Duran ve ben.

Üçümüz de Krammig'le tanışmayı çok istiyoruz ama oturduğu yer birkaç gündür konakladığımız Köln'e biraz uzak. Yine de 200 kilometrelik yolu göze alıp Köln'ün ileri gelen Çerkeslerinden Şafi Genel Bey'in oğlu Affan ile akşam yemeğinden hemen sonra Frankfurt'a doğru yola koyuluyoruz. Gideceğimiz ev, daha ileride, Steinheim'da.

Almanların zenginlik kokan şahane yolları 1.30 saat sonra bizi Hanau'ya ardından Steinheim'a ulaştırıyor. Affan çıkmadan önce internetten aldığı adres ile ilgili yol bilgilerini kontrol ederek, eliyle koymuş gibi Krammig'in evini bulmaya çalışıyor.

Girmemiz gereken bir sokağı bulamıyoruz. Affan "İnternet yanılmaz" diyor, ardından "galiba geçtik" diye mırıldanarak 200 metre ilerden geri dönüyor. Evet internet yanılmaz, ağaçların dalları girmemiz gereken sokağın tabelasını gölgelemiş, geri dönerken farkediyoruz bunu.

Ancak bir sorun daha var. Affan, "kağıtta yol bitiyor ama kapı numaraları yolun bitiminden sonra devam ediyor" diyor. Ve iddia ediyor "Demek ki orası çıkmaz sokak".

Hiçbirimizden itiraz yok; "İnternet yanılmaz".

Ve yolun sonu.

Tahmin ettiğimiz gibi burası çıkmaz sokak. "Çok değil 20-30 metre yürüyeceğiz galiba" derken karanlığa karşın ilerde yüksek bir duvarın üzerinde Abhazya bayrağının
dalgalandığını görüyoruz. Hafif yokuş yukarı çıkarken İstanbul'un surlarını hatırlatan küçük bir kemerin altından geçiyoruz. Abhaz bayrağı da zaten bu kemerin üzerinde. Kemeri gündüz gözüyle görememenin üzüntüsüyle yokuş yukarı adımlarken aradığımız evin önünde buluyoruz kendimizi. Kemere bitişik 500 yıllık bir mekan burası.

Evin girişinde iki tabela var: Abhazya Konsolosluğu ve Abhazya Derneği.

 

Abhazya Konsolosluğu
 

Bu konsolosluk yazısının şaka ya da hani birilerine tepki olsun diye yazılıp yazılmadığı tereddüdüne kapılıyorum. Nitekim Abhazya'yı resmen tanıyan bir yeryüzü devleti yok ortada. "Neyse girince nasıl olsa sorarız" diye kendi kendime söyleniyorum.

Bu tarihi bina Krammig'e baba yadigarı.

Krammig'i bir papaz kılığında görmek sürpriz oluyor. Mezhep değiştirdiğini biliyordum ama karşımda bir papaz beklemiyorum. Saçlar uzun, sakal da öyle.

Sıcak kanlı bir insan.
 

İki katlı evin birinci katından hemen sol odaya giriyoruz. Biblolarla dolu bir büfe, ortada üzerinde ne ararsan var kabilinden bir masa, duvarları hatıra resimleriyle süslenmiş bir oda.

 

'Gürcistan, hayır Abhazya'
 

Hemen koca kupalarla çay ikramı ve ardından sohbet başlıyor. Sorularımızı Almanca'ya Köln'de doğup büyümüş olan Mustafa Naç çeviriyor. Kısaca kendimizi tanıtıp arkasından Krammig'in öyküsünü soruyoruz. Duraksamadan başlıyor sözlerine:

"1995'te Sergey Arutyunou ile Moskova'da gazetecilerle bir aradaydık. Annesi Ermeni olan bir Abhaz, kendi ülkesini bana göstermek istediğini söyledi. Azerbaycan-Ermenistan savaşı nedeniyle bölgeye gidiyordum. Hedefimiz Azerbaycan'a varmaktı. 1995'te Soçi'den girdiğimizde 'Burası Gürcistan' dedim. O da 'Burası benim ülkem Abhazya' dedi.

1996'dan beri Abhaz vatandaşıyım. 1997'den beri Abhazya'nın fahri konsolosuyum. Bana Ardzınba tarafından fahri konsolos unvanı verildi. 1995'te Ardzınba ile 45 dakikalık bir görüşme yaptım. Savaşı konuştuk. O zamanın Kültür Bakanı Kesou Hagba ile görüştük. Bütün kapılar açıktı. Her yeri gezdirdiler. Ukrayna'da bir hastaneyi gezmek istediğimizde bir hafta bekliyorduk. Biz oraya gitmeden önce gerekli temizlik operasyonları vs. yapılıyordu. Abhazya'da ise kapılar açık, herkes 'kusura bakmayın hazırlık yapamadık' diye özür diliyor. Biz istediğimiz yere habersiz gidebiliyorduk ve herşeyi gösteriyorlardı."

 

Krammig, Abhazların, insanda saygı uyandıran "teklifsiz toplum" düzeninden çok etkilenmiş. Onu dinlerken "eğer özel bir misyonun parçası değilse bir insanı böylesine büyük değişim sürecine iten çok büyük nedenler olmalı" diye düşünüyordum. Nitekim birçok kişinin ilk sorduğu şey de "Krammig bir misyoner olabilir mi" sorusuydu. Ancak sürekli olarak Abhaz toplumunun genel yapısından etkilendiğini gösteren ipuçları veriyordu.

Krammig Abhazların kendisine söylediği bir sözü aktarıyor:
"Biz misafirperveriz, nereden gelip, nereye gideceğinizi sormayız".
Bu da bir batılıyı fethedecek önemli bir vurgu noktası.

 

Büyük yardımlar
 

Krammig'e Abhazya'ya yaptığı yardımları soruyoruz. Anlatıyor:

"Ardzınba'ya yardım edeceğimi söyledim. Gülümsedi, çünkü şimdiye kadar yardım sözü verenler bir daha ortalıklarda görünmemişler ama ben Abhazya'dan geri döndüğümde Hanau'da bahar ayında fotograf sergisi açtım. Abhaz savaşı ile ilgili resimler vardı. Bir hafta sonra Alman gruplarla “hayır” konseri düzenledik. Nisan 1996'da ilk yardım konvoyunu yola çıkarmayı başardık. Dördümüz gazeteci 6 kişilik heyet yazın Abhazya'ya gittik.

7-8 bin marka arabaları doldurduk. Arabaları satın alıp onları da hediye ederiz diye düşündük. Bu şekilde içindeki ihtiyaç maddeleri ile birlikte 28 araç Abhazya'ya gönderdik.

40 tonluk üç çekici (TIR), 7-8 mercedes kamyon, Alman ordusu için yapılmış çok amaçlı Mercedes marka kamyonlar, UNIMOG araçlar, Mercedes otobüsler ve binek arabaları gönderdik. 1996'da Uluslararası Abhazya Fonu'nu, 1997'de Abhazya Yardımlaşma Derneği'ni kurduk."
Gönderdiği otomobillerin makam aracı olarak kullanıldığını söylüyor.

 

Tantanalı bir seyahat
 

Krammig anılarını bizimle paylaşırken kalkıp çekmecesinden çıkardığı Abhaz tütününden yapılmış sigaraları hediye ediyor. Ne duyarlılık, Almanya'da bile Abhaz sigarası içmeye devam ediyor.

Mart 1997'de Abhaz yetkilileri Almanya'ya davet etmiş. Almanya'ya gidecek delegasyon içerisinde başta Cumhurbaşkanı Vladislav Ardzınba olmak üzere Kültür Bakanı Kesou Hagba, Abhazya Başpiskoposu Basaryan Apliya ve sanatçı Timur Koytan yer alıyor. Krammig bu daveti ve davetin arkasından kopan fırtınaları anlatırken şunları söylüyor:

"Alman İçişleri Bakanı Klaus Kingel'in seçim bölgesi burasıydı. Onlardan izin çıktığı için buraya gelebildiler. Yevgeni Primakov'dan da izin çıkmıştı. Sınırdan geçişte sorun çıkmasın diye Moskova'da Alman Büyükelçiliği'nde 4-5 gün vize savaşı verdik.

Alman Büyükelçiliği, 'Abhazya pasaportunu tanımayız' dedi. Sonunda kavga çıktı. Bu nedenle bütün Alman kimliklerimi orada bıraktım. 'Ben Abhaz vatandaşıyım' dedim 'bana vize vereceksiniz'. 'Ertesi gün vizeyi alacaksınız' dediler. Ertesi gün geldim diğerlerine vize verdiler ama benim Abhaz pasaportuma vize vermediler. Pasaportumu ve diğer kimliklerimi geri vermek istediler, kabul etmedim. Abhazya pasaportuma 'vize verilmemiştir' damgasını vurdular. Bütün kimliklerimi orada bırakarak Almanya'ya geri döndüm. Abhaz delegasyonu benden dört gün sonra buraya geldi."
 

Krammig, bunları anlatırken bir taraftan da Abhaz pasaportunu ve diğer kimlik belgelerini çıkararak bize gösteriyor. Krammig'e kimliksiz ve pasaportsuz Almanya'ya nasıl döndüğünü soruyorum, herşeyi çekinmeden anlatıyor ama yazmamamı rica ediyor.

 

Kopan fırtına
 

Aslında Almanya ile Gürcistan arasındaki ilişkiler Gürcü lider Eduard Şevardnadze'nin dönemin SSCB Dışişleri Bakanı olarak Sovyetler Birg-liği’nin yıkılış sürecine dolayısıyla da Doğu ve Batı Almanya'nın yeniden birleşmesine katkısından dolayı son derece iyi.

Almanya'nın Abhaz yetkililerini kabul etmesi, onların Abhaz pasaportlarını onaylaması çok zor bir durum. Gürcistan'ın buna sessiz kalmaması mümkün değil. Nitekim Tiflis beklenen krizi çıkarmada gecikmemiş.

İşte o dönemde yaşanan krizin hikayesi:

"Heyetin gelmesinden 7 gün önce Gürcistan, Alman makamlarına şikayette bulundu. Alman makamları verdikleri vizeleri iptal etti. Sonra tekrar vize verdiler. Moskova'da televizyon programına katıldım. Ermeni gazeteci arkadaşımla birlikte ortalığı velveleye verdik. Rus kamuoyu bizi destekledi. Son olarak Primakov katıldığı bir TV programında 'Neden Almanya Abhazya'ya savaş ilan ediyor' diye sordu.

Bu kadar kargaşadan sonra izin çıktı. Ama Ardzınba gelemedi. Uçağa bindiler. Sonra indirildiler. Bu sefer ikinci bir uçağa bindirdiler, yine indirdiler. Lufthansa'dan kredi kartıyla iki kişiye bilet aldım. İki kişinin çıkışına izin verildi. Diğer kişilere ertesi gün izin çıktı. Ancak Airflot'tan indirildiler.
 

Ronneburg Şatosu'na geldiler. Gordon Blue du Saint Esprit'in yemeği vardı. 6.Sharlo tarafından 500 yıl önce sosyal yardım amacıyla kurulmuş uluslar arası bir kurum. BM'de kayıtlı. Yemekler organize edip, para toplayarak yardıma muhtaç bölgelere gönderiyor. Delegasyonda Kesou Hagba ve Basaryan Apliya yer alıyordu. Beş kişiye nişan verildi, yani şövalye ilan edildiler.

Ertesi gün Abhaz ressamların yağlı boya resim ve ayrıca pul sergisi vardı. Abhaz Kültür Derneği Folklor Ekibi, dernek merkezinde gösteri yaptı. Yemekte bulunan Hessen Eyaleti'nden Ekonomi Bakanı ertesi gün resim sergisini açacaktı. Gelemeyeceğini söyledi. Birçok randevular iptal edildi. Bonn'da parlamentoda randevu vardı. Birkaç defa ertelendi. Ondan sonra onaylandı. Sosyal Demokrat Parti'nin Doğu Bloku Komisyonu Başkanı ile görüşme yapıldı. Hassen Parlamentosu'nda hiç problem çıkmadı. Olağanüstü ilgi gördük. Deutsche Welle kanalı Abhazya'yı 61'inci ülke olarak programına aldı. Abhazya'dan da uydu aracılığı ile izlenebiliyordu. Uydu kanalları hediye ettiler. İngilizce, Almanca ve Rusça yayın yapıyorlardı. Yayınları çok objektifti. 1997'de Abhazya'ya uydu araçlarını yerleştirdiler."

 

Krammig en son ne zaman Abhazya'ya gitti? Bu yardım organizasyonları hala devam ediyor mu?

Krammig: "1999'a kadar yardımlar devam etti. Polonya, Beyaz Rusya, oradan Rusya ve Adler Limanı'ndan Abhazya'ya gidiyordu. 1999'da Soçi'de kamyonlardan birinde bilgisayar monitorları ve BM'nin paketlerinde ilaçlar bulunuyordu. İlaçlar nedeniyle Uyuşturucu Yasası'na, bilgisayarlar nedeniyle de BM'nin belirlediği kurallara aykırılık gerekçe gösterilerek yardımlarımızı yasakladılar. 12 sayfalık iddianame yazıldı. 15 bin dolar ceza kestiler. 'Biz mallar çalındı' diye buradaki makamlara yazı yazdık. Yoksa bu malların günlük 30 mark işgaliye gideri vardı. Ancak bu şekilde kurtulabildik."
 

O mallara ne oldu?

Krammig: "Soçi'de el konulan malların hepsi Abhazya'ya girdi. Ancak araçların çıkışına izin verilmedi."

En fazla merak ettiğimiz konulardan biri de, neden mezhep değiştirdiğiydi ve dahası papaz olmak için çok mu çabalamıştı?

Krammig: "1997'de Ortodoks Hıristiyan oldum. Daha önce Katolik idim. 1989'dan beri bir şekilde hem Noel'i hem yaş günümü Rusya'da geçirmiş oldum. Onların ilahileri hoşuma gitti, beni etkiledi. Zaten hep Ortodoks Kilisesi ile birlikte yardım organizasyonları yaptık. Ortodoks Kilisesi iki kez beni hapishaneden kurtardı. Abhazya'daki papaz sayesinde Abhazya'ya girebiliyorduk. 2 Ekim 2000'de Moskova'da ilk papazlık unvanımı aldım. 3 Ekim'den başlayarak resmen Abhaz Ortodoks Kilisesi'nin papazıyım. Saç, sakalı da papaz olduktan sonra mecburen bıraktım."
 

Krammig, en son 13 Eylül-6 Ekim 2001 tarihleri arasında Abhazya'da bulunmuş. Gidememesinin tek nedeni annesinin yatalak hasta oluşu. Ona bakmak zorunda. Ancak hastaneye yatırıldığı bir dönemde fırsat bu fırsat deyip Abhazya'ya uçmuş.

 

Kilisede Abhazya için vaaz
 

Bir taraftan çaylarımızı yenilerken daha ilginç bir şey ekliyor konuşmasına:

"7-8 Ekim'de Liechtenstein'de Abhaz Ortodoks Kilisesi adına vaazda bulundum. Abhazya hakkında bilgiler verdim. Cemaata 'Afganistan çok uzaklarda Avrupa'ya bakın. Çünkü Gürcistan kendini Avrupalı hissediyor' dedim."
 

Çeçenistan, Abhazya yani Kuzey Kafkasya tıpkı Bosna ve Kosova gibi Avrupa coğrafyasının bir parçası olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla Çeçenistan'daki savaştan bahsedilirken Afganistan'ın komşusuymuş gibi algılanması ne tuhaf, doğrusu, büyük cehalet.
 

Krammig, 1999'da Çeçenistan'da savaş patlak verdiği anda Caharkale (Grozni)'ye girmeyi başaranlardan birisi. "Grozni'ye 400 ton etmek soktum" diyor. Türkiye'yi de unutmamış. 17 Ağustos depreminin hemen ardından 100 ton gıda yardımıyla birlikte İzmit'e gelmiş. Ayrıca Kassel İtfaiyesi ile işbirliği yaparak 50 prefabrik çadır getirmiş İzmit'e.

Krammig Türkiye'den misafirlerinin olacağını öğrenince Dortmund Abhaz Derneği'nin eski başkanı Zeki Kap Bey’i de davet etmiş. Krammig'in öyküsünü dinlerken sık sık Zeki Bey’e bakıyorum, söylenenlere bir itirazının olmadığını görüyorum.

Soru faslı bitiyor sonra üst kata davet ediyor bizi.

Abhazya'dan çektiği fotograflardan oluşturduğu 7-8 kalınca klasörü önümüze koyuyor. Teker teker karıştırırken birkaç fotograf alabileceğimi söylüyor. Cömert bir muhabir.

Ardından üst katta ikinci bir odaya geçiyoruz. Bize Abhazya yararına hazırladıkları "Freedom for Abkhazia" adlı klibi izletiyor. Şarkının nakaratı "Abhazya'ya özgürlük, ambargoya son" şeklinde gidiyor. Ayrıca bunun CD'lerinden bize hediye ediyor. Abhazya'nın "genç ihtiyarlar" ekibi Nartaa'nın danslarıyla süslenmiş orijinal bir çalışma. Abhazya'dan bolca görüntüler yer alıyor klipte.

Krammig'ten ayrılırken konsolos olduğunu ispatlama gereği duyarcasına bütün belgelerden birer kopya veriyor. Son olarak evinin önünde konsolosluk tabelasının yanında birlikte resim çektiriyoruz.

Krammig, bir serüvenin adamı. Alman resmi makamlarınca tanınan ve saygınlık gören bir kişi. Alman ordusunun kullanmadığı eski araçları bağış olarak alacak kadar derin ilişkilerin sahibi. Ülkesinden binlerce kilometre uzakta bulunan 8 bin 600 kilometrekarelik küçük bir ülke için en azından diasporadaki Abhazlar kadar yardım yapabilmiş bir insan. Bence ona söylenecek küçük bir teşekkür sözü "Krammig Hıristiyan misyoneri olmasın" şeklindeki kuşkunun altında ezilmemeli.