OSMANLI'DA DEVLET HAYSİYETİ

 

Melih Aşık

Milliyet Gazetesi, 9 Mart 2003

 
   
 
Devleti yabancıların akıl ve tavsiyeleri ile yönetmek haysiyetli bir durum değil... Ama maalesef tarihten bugüne alışılmış bir uygulamadır...

Cevdet Paşa tarihinin yazdığına göre... Hicri 1219 yılında bu meyanda pek ibret verici olaylar yaşanmıştır. Tahtta Üçüncü Selim oturmaktadır. Osmanlı Devleti Rus belası yüzünden Fransızlara yanaşır, İngilizlere karşı tavır alır...

Kurban Bayramı’nda İngiliz donanması İstanbul’u gafil avlar, adeta baskın yaparak Sarayburnu önlerine demir atar...

İngiliz Elçisi Babıali’ye nota vererek Osmanlı donanmasının emanet olarak verilmesini ve kendileriyle bir antlaşma imzalanmasını ister. Halk donanmayı görünce müthiş paniğe kapılır. Padişah Vekiller Heyetini (vükelayı) toplar. Durum görüşülür. İngiliz isteklerinin kabulü ve Fransız elçisinin derhal İstanbul’u terketmesi kararlaştırılır. Ancak Fransız Elçisi Sebastian direnir, Saray’a şu mesajı gönderir:
"Böyle beş on gemiyle bir başkenti teslim etmek ne demektir? Bundan sonra Osmanlı Devleti bağımsızlığından ve toprak bütünlüğünden ne yüzle söz açabilecektir? Bu (İngiliz donanmasında) asker yok ki karaya dökülüp de ülkeyi ele geçirsin. Sadece Sarayburnu’na yeteri kadar top yerleştirirseniz bu donanmayı harap edebilirsiniz. Onlar için tehlike sizinkinden fazla olmalıdır...

Yapabilecekleri İstanbul’u bir iki mahallesini topa tutup yıkmaktan ibaret kalacaktır. İstanbul’da esasen ikide bir yangın çıkıyor. Farz edin ki yine böyle bir yangın oldu. Yanan yerler yeniden yapılır ama bir kere yıkılan devlet itibarı ve haysiyeti bir daha yapılabilir mi?"

Padişah bu mesaj üzerine yeniden vekiller heyetini toplar. Bu kez Fransız elçisi de toplantıya katılır. Bakanları ikna eder. Gereken tedbirler alınır. İngiliz donanması için çekip gitmekten başka çare kalmaz...

Prof. İlhan Arsel, Osmanlı’da türeyen "Akıl Frenkten saltanat bizden" şeklindeki özdeyişin sebepsiz olmadığını bu örnekle anlatır.