..............

TÜRKİYE'NİN KAFKASYA POLİTİKASI

Gündüz Aktan

Emekli Büyükelçi

Not: Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan’ın Kafkas Vakfı Genel Merkez Konferans Salonunda 12.01.2002 Cumartesi günü yaptığı konuşma.

 

Türkiye'nin Kafkasya Politikası
 

"Türkiye'nin Kafkaslara yönelik dış politikası veya politikasızlığı nedir?" sorusunu sorarak konuşmasına başlayan Aktan, Kafkasların dış politikamızda son 10 yıldır var olduğunu söyledi. Türkiye dış politikasının önündeki yangınla uğraşmaktan, uzaktan gelen olaylara hazırlıksız yakalandığını belirten büyükelçi Türkiye ile Kafkasların önemini jeopolitik açıdan kıyaslayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

 

Kafkasya'nın Jeostratejik Önemi
 

"Türkiye'nin jeopolitik önemini anlatmaya gerek yok, bunu Napolyon bile belirtmişti. Ama, bence bu gün en önemli jeostratejik bölge Kafkasya'dır. Ufacık bir toprak parçasında (450.000 km2) çok büyük bir mücadele veriliyor. Tarihte en çok kan dökülen bölge burasıdır. Kafkasyalılar, dünyanın en çok acı çeken halkıdır."

 

Bölgenin, Sovyet sonrası kaosta tarihinin en istikrarsız dönemini yaşadığını belirten konuşmacı, komşu ülkeler olan Rusya, İran ve Türkiye'nin yanı sıra, dışarıdan da ABD ve AB müdahalesine sahne olduğunu; bölgenin jeostratejik önemi yanında çok tehlikeli olaylara da gebe olduğunu ifade etmiştir.

 

Türkiye'de Kafkaslar denince daha çok güney kesimin anlaşıldığına değinen Aktan, Rusya içinde kalan Kuzey Kafkasya ile doğrudan ilişki kurmanın zorluğuna dikkat çekerek, Türkiye Dış Politikasının Çeçenistan'ın geleceğine ilişkin fikir beyan edemeyeceğini, ancak, insan hakları ve savaş hukuku ihlallerinin söz konusu edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

 

Donmuş Bir Sorun: Gürcü - Abhaz Mücadelesi
 

Gürcü - Abhaz mücadelesinin, aynen Karabağ gibi 'donmuş bir sorun' olduğunu açıklayan büyükelçi, çözümsüz duran bu meselenin tehlikeli olmaktan çıkmadığını ifade ederek konuşmasını şöylece sürdürdü:"Yeni doğan milli devletler derhal milliyetçi olurlar. İdeoloji çökünce milliyetçilik gelir. Milliyetçilik gelince diğerleri rahatsız olur. Zira milli devletler asimile eder, kendine benzetmek ister ve etnik çatışmalar baş gösterir. 20 milyondan fazla Müslümanın yaşadığı Rusya'da 80 etnik grup var. İçin için kaynıyor."

 

Bölgede 2 milyon göçmenin varlığından söz eden Aktan, bunların 700 bin kadarının Azerilerden, geri kalanların ise Kafkas halklarından oluştuğunu açıkladıktan sonra, bölgede kolay bitmeyecek derin çıkar çatışmalarının varlığına vurgu yaptı.

 

Rus - Çeçen Savaşı
 

1994 - 96 savaşını Çeçenistan'ın kazandığını, Lebed ile anlaşma imzalandığını, seçimlerin yapılarak Mashadov hükümetinin göreve geldiğini, ne var ki, çeşitli sebep ve bahanelerle Rusya'nın savaşı yeniden başlattığını anlatan büyükelçi, dünyaya anlatılamayan hususun Çeçenistan'ın kendi kaderini tayin hakkı bulunup bulunmadığı olduğunu belirtti.

 

Silahlı mücadele yürütmesinin, bir halka terörist damgası vurmak için yeterli olmadığını belirten Aktan, burada önemli olanın sivilleri öldürmemek ve savaş hukukuna uyma zorunluluğu olduğunu açıklayarak; Çeçenlerin mücadelesinin devletler hukukuna uygun olup, Rusya'nın sivilleri öldürdüğünü ve savaş hukukunu çiğnediğine dikkat çekti.

 

"İslami Radikalizm"
 

"İslami radikalizm bu savaşa girdi mi?" sorusuna cevap arayan konferansçı, sıkıntıya düşen bir toplumun radikal dini eğilimler göstermesinin doğal olduğunu, ancak, dünyada kolay savunulamayacak 'Vahabilikten uzak durmak gerektiğini anlattı.

 

Rusya'nın Toprak Bütünlüğü
 

Rusya'nın, toprak bütünlüğünü korumak için Çeçenistan'ın bağımsızlığını bir ölüm kalım meselesi olarak görüyor olabileceğini ve dolayısıyla bunun için savaşabileceğini belirten büyükelçi, ancak, bunu yaparken savaş hukukuna uymak zorunda olduğuna vurgu yaptı.
 

Rusya'nın daha çok parçalanmaktan ve Çin'den korkması yanında bölgede İslam'ın etkin olmasından da çekindiğini belirten konuşmacı, eski bir emperyal güç olarak Rusya'nın savunmasını Güney Kafkasya'da yapacağını, ekonomik değil askeri güç yöntemiyle hakimiyet kurmayı hedeflediğini anlattı: "Rusya'nın ekonomisi ABD ekonomisinin % 8'i, yani, Türkiye'den biraz büyük. Rusya, ekonomisinin bozulması pahasına hakimiyetini korumayı önceleyecektir."

 

ABD'nin Kafkasya Politikası
 

ABD'nin Güney Kafkasya'ya gelince "senin toprak bütünlüğün benim milli çıkarımdır" şeklinde kesin bir beyanla Gürcistan'a destek olduğunu, büyük bir diasporası olan Ermenistan ile muazzam kaynaklara sahip olan Azerbaycan'ı kimseye yedirmeye niyetli olmadığını belirten büyükelçi Kuzey Kafkasya konusunda ise, güneyi etkileyecek bir istikrarsızlıktan uzak durması yönünde bir yaklaşım bulunduğunu açıkladı.

 

AB'nin Kafkasya Politikası
 

AB'nin de ekonomik açıdan büyük bir güç olduğunu, ancak, siyasi ve askeri etkinliğinin zayıf olduğunu belirten Aktan, bir yıldır AB çevrelerinde, özellikle CEPS (Avrupa Siyasi Çalışmalar Merkezi) kanalıyla bölge için çözüm önerileri üretildiğini anlattı: Buna göre; ya taraflara bir araya gelerek herhangi bir şekilde anlaşacaklar, yada en iyi ikinci çözüm olarak, devlet olarak tanınmayan, "devlet altı kurum" statüsünde otonom bölge olacak. Taraflara dayatılacak olan bu önerinin gerçekleşmesi, BM gücüyle sağlanacak.

 

'Devlet Altı Kurum' Formülü
 

Karabağ gibi Abhazya için de söz konusu olan bu iki seçenekli çözüm önerisinden birincisi federasyon olabilirdi. Ancak Abhazlar, bunun zaten kendilerinin ilk teklifi olduğunu, ama artık geç olduğunu belirterek bağımsızlık kararından ve savaşından geriye dönülemeyeceğini iddia ediyor. Bu durumda ikinci en iyi seçenek devreye giriyor. Buna göre ise Gali'nin güneyi Gürcistan'a verilecek, Abhazya "devlet altı kurum" statüsünde otonom bölge olacak, sınırlar AGİT güçlerince korunacaktır. Bu iki örnek uygulamanın sonucuna göre aynı model Güney Osetya'ya da uygulanacak. Böylece AGİT marifetiyle bölge uluslar arası işbirliğine hazırlanmış olacak.

 

Rus Yayılmacılığı ve Etnik Temizlik
 

Rusların Astrahan'a inmesiyle başlayan Rus mezaliminin, sadece 1853 - 65 arasında Kuzey Kafkasya'da tüm yerli halkın öldürülerek yada sürülerek bölgenin boşaltılmasıyla neticelendiğini anlatan konuşmacı, 1881'de Kuzey Kafkasya'da sadece 800 bin nüfus kaldığını, Kızılordu'nun burada muazzam bir katliam yaptığını, Anadolu'ya gelenlerin yarısının da yolda kırıldığını açıkladı: "Kimse keyiften gelmedi; anemi gibi kanayarak, acılarla geldiler."

 

Bu zulümlerin II. Dünya savaşı sırasında da devam ettiğini, Lenin'in milyona yakın Kafkaslıyı sürdüğünü hatırlatan konuşmacı, geri gelenlerle onların yerlerine yerleştirilenler arasında çatışmalar yaşandığını anlattı.

 

Kafkas Halkları Konfederasyonu
 

Abhazya'ya yardıma koşan Kafkas Halkları Konfederasyonu'nun (KHK) Çeçenistan'a aynı desteği vermediğini söyleyen konferansçı, bunun sebebini Dudayev'in 1918 cumhuriyetini canlandırma niyetinde olmakla açıkladı.

 

Rusya'da Rus milliyetçiliği ve Ortodoksluk arttıkça orada yaşamanın daha da zorlaşacağını anlatan Aktan, Rusya'nın en az 50 yıl AB'ne giremeyeceğini, dolayısıyla birlikte mücadele ederek Rusya dışına çıkmayı denemenin daha iyi bir seçenek olduğunu ifade etti. Büyükelçi Aktan sözlerini şöyle tamamladı:

"Yalnız başına çığlık gibi mücadele veren Çeçenistan'a bırakın maddi desteği, manevi destek veren bile yok."

 

NATO Müdahalesi İhtimali
 

İlgili seçkin bir dinleyici kitlesine hitap eden Aktan, konferans sonunda gelen soruları büyük bir memnuniyetle cevaplandırdı:

- Çeçen gerilla savaşıyla nasıl baş edeceğin hala öğrenememiş olan Rusya'nın hıncını sivil halktan alması ivedilikle engellenmelidir.

- Henüz kuruluşunu tamamlamayan 60 bin kişilik AB ordusunun ABD'ye alternatif olacağını sanmıyorum. AB daha çok ABD'ye yardımcı oluyor.

-Evet, Rusya'nın parçalanmaya devam ettiği, bu süreç sonunda bölge cumhuriyetlerinin bağımsız kalacağı şeklinde bir senaryo var. Ancak, Yeltsin zamanında sıfıra inen Rus etkisi Putin'le canlanmaya başladı.

-NATO, nükleer bir gücün dahilinde bir operasyona girişme riskini göze alamaz. Kaldı ki, AB'nin birinci öncelikli hedefi Baltık ülkeleridir. AB'nin her gelişme çabası Rusya'yı daha çok tedirgin etmekte ve bu süreç Rusya'nın Kuzey Kafkasya'ya daha çok baskı kurması sonucunu doğurmaktadır.

-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Çeçenler tarafından açılacak davalar, Avrupa Komisyonu üyesi olan Rusya için kuvvetli bir caydırıcı olacaktır.

..............