|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01
Haziran 2010
|
|
|
CircassianCenter
/
Haber Merkezi
|
|
|
|
|
|
|
|
Moskova, Kafkasya’nın
kalkınmasında Türkiye’yi örnek
alıyor
Rusya, son yıllarda terör
olaylarının tırmandığı Kuzey
Kafkasya bölgesinde çözüm
anahtarını buldu. Moskova,
bölgenin sosyal ekonomik
kalkınmasında Türkiye’yi örnek
alacak.
Ülkenin güneyindeki
Stavropol kentinde basına konuşan
Rusya Devlet Başkanı Dmitri
Medvedev’in Kuzey Kafkasya Federal
Bölge Yetkili Temsilcisi Aleksandr
Hloponin bölgenin 10 yıl içinde
kalkınmasını öngören stratejiyi
açıkladı. Bu projeye göre Kuzey
Kafkasya’da yeni iş yerleri, tarım
ve çiftçilik yerleri, dağ kayak
merkezleri, ulaşım ağları inşa
edilecek. Buradaki başlıca amaç
ise terörist grupların kucağına
düşen Kuzey Kafkasyalı gençlere iş
olanakları sunmak. Moskova bu
stratejik projeler için bölgede üç
trilyon rubleden (1 milyar dolar)
fazla yatırım yapmayı planlıyor.
Türkiye örneğini tercih
ettik
Kremlin’in Kuzey
Kafkasya’nın sosyal ekonomik
açıdan kalkınması için
görevlendirdiği Rus stratejik
uzmanı Aleksandr İdrisov, model
olarak Türkiye’yi tercih
ettiklerini kaydetti.
Stavropol’daki toplantıda konuşan
ve aynı zamanda Strategy Partners
adlı Rus stratejik danışmanlık
şirketi Başkanı İdrisov, “Kuzey
Kafkasya’ya benzer niteliğinde
Türkiye’yi bu konuda seçtik.
Kafkasyalı yetkililer darılmasın,
samimi itiraf etmemiz lazım ki
bölge İsviçre’ye benzer bir
kalkınma modelinden çok uzak.
Türkiye ise yapısal olarak Kuzey
Kafkasya’ya çok benziyor. Orada da
uzak kalmış bölgeler vardı.
Türkiye’de de laik hayat ve
kültürle ilgili sorunlar vardı.
Dolayısıyla sanayi kültürü de
bulunmuyordu. Fakat onlar
(Türkler) daha fazla olan
depresyon bölgelerde iş yerleri
barındıran çağdaş sanayi alanları
oluşturdu. Benzer projeler bizde
de yapılıyor. Bunlar en fazla
Çeçenistan ve İnguşetya
cumhuriyetleri için güncel. Ki
buraya yatırımcıları davet etmek
henüz kolay değil.” dedi.
İdrisov, bölgede Türk ve bazı
Ortadoğu ülke işadamlarının ciddi
iş yapma eğilimi içinde olduğunu
da sözlerine ekledi. Toplantıda
konuşan Devlet Başkanı Medvedev’in
bölge Yetkili Temsilcisi Hloponin
yatırım yapan işadamlarına gereken
destekte bulunacaklarını da
kaydetti. Rus yetkili,
“İşadamlarının sayısını artırmak
için devlet onların Kafkasya’daki
risklerini telafi etmeye hazır...
Kafkasya zor şifreli bir demir
kasa gibi. Bu şifredeki tüm
numaraları çözmeyi başardığımı
söyleyemem. Ama buna rağmen bu
zenginliklerle bu kasanın geniş
şekilde açma yoluna yavaş yavaş
yaklaşıyoruz.” diye konuştu. |
|
|
|
|
Rusya
2011'de Dünya Ticaret Örgütü'ne
girecek
Rusya'nın 1993 yılından bu
yana Dünya Ticaret Örgütü'ne üye
olmak için sürdürdüğü çalışmalar
2011'de sonuç verecek. Örgüt
dışında kalan tek büyük ekonomi
olan Rusya, Kremlin Danışmanı
Arkadi Dvorkoviç'e göre Moskova
gelecek yıl örgüte üyelik sürecini
tamamlayacak.
Kommersant
gazetesine açıklamada bulunan
Dvorkoviç, "Amerikalı
partnerlerimizle görüşmemizde
sürecin yıl sonunda tamamlanması
konusunda bir şans olduğunu
görüyoruz. 2011'e DTÖ üyeliğini
elde etmiş olarak gireriz." dedi.
Siyasi ve hissi yaklaşımların bir
kenara bırakılması ve ileriye
doğru adım atılması durumunda
bunun gerçekleşebileceğine değinen
Dvorkoviç, "ABD'de bir lobi
Rusya'nın örgüte girmemesi için
çalışıyor. Rusya'da da bir kısım
kaynaklardan DTÖ üyeliğinin
gerçekleşmemesi yönünde kanaatlar
açıklanıyor. Ancak genel olarak
baktığımızda süreç pozitif yönde
ilerliyor." tespitinde bulundu.
Rusya Kazakistan birlikte
DTÖ'ye girecek
1
Temmuz'dan itibaren tam gümrük
birliği uygulamasını kararlaştıran
Rusya ve Kazakistan DTÖ'ye
birlikte girmeyi hedeflerken,
petrolde gümrük uygulamasının
kaldırılmasını başaramayan Minsk,
süreçten geri kaldı.
Gümrüklerde indirim şart
Rusya Başbakan Yardımcısı İgor
Şuvalov da daha önce yaptığı
konuşmada gümrüklerde indirim
konusunda mutabakat sağlanması
durumunda, Dünya Ticaret Örgütü
(DTÖ) üyeliğinin yıl sonuna kadar
gerçekleşebileceğini belirtmişti.
DTÖ üyeliği ile ilgili süreç
tamamlanmadan gümrüklerde
indirimin mümkün olmayacağına
değinen Şuvalov, Rusya
ekonomisinin büyümeye başladığını,
istikrarlı bir ortamın yakalanması
durumunda korumacı yapının yeniden
ele alınabileceğini ifade etmişti. |
|
|
|
|
Putin: Rusya ekonomisi 2-3 yıl
içinde kriz öncesi seviyeye ulaşır
Rusya Başbakanı Vladimir Putin
ekonominin kriz öncesi seviyeye
ulaşması için 2-3 yıllık bir
sürenin gerekli olduğunu söyledi.
Makro ekonomik göstergelerde
pozitif bir ilerleme olduğunu
söyleyen Rusya Başbakanı, "Ekonomi
Bakanlığı'nın tahminlerine göre
2010'da Rusya ekonomisi yüzde
3,5-4 büyüyecek. Bundan daha
iyimser senaryolar da var. Ancak
biz bir miktar ihtiyatlı senaryoyu
tercih ediyoruz." dedi. Nisan
ayında sanayi üretiminde yüzde
10,4'lük bir artış gözlendiğine
dikkat çeken Putin, Rusya'nın
temel ihraç maddelerinin
fiyatlarının giderek arttığını
söyledi. Putin, "Petrol varil
fiyatları makul bir şekilde iyi
bir rakama çıkıyor. Doğalgaz
fiyatları ve satış miktarı için de
benzer iyileşme görülüyor. Metal
fiyatlarının artmasının ardından
sektör kendi ayakları üzerinde
durmaya başladı." şeklinde
konuştu.
İyimser havaya
rağmen talep ve tüketim açısından
henüz yeterli bir gelişmenin
olmadığına değinen Rusya
Başbakanı, "Durumun iyileşmesi
için krizle mücadele çerçevesinde
hükümet önlem almaya devam ediyor.
2009'da tren yolu şirketi RZD'nin
desteklenmesi için 106 milyar
ruble (3,4 milyar dolar) harcadık.
Otomotiv sektörüne de 102,5 milyar
ruble (3,3 milyar dolar) ayrıldı."
bilgisini verdi.
2010'da da
tren yolu şirketine ayrılan
desteğin değişmeyeceğini kaydeden
Putin, otomotiv sektörünün ayakta
durabilmesi için de farklı
projeler üzerinde çalıştıklarını
belirtti. |
|
|
|
|
Türkiye Moskova Büyükelçisi
Akıncı: Rusya ile 100 milyar dolar
ticaret hayal değil
Rusya-Türkiye ilişkilerinin
tarihin hiç bir döneminde olmadığı
kadar geliştiğine dikkat çeken
Türkiye Moskova Büyükelçisi Halil
Akıncı, çıkarların ortak olduğunun
taraflarca anlaşıldığını ve dev
projelerin de iki ülkeyi
kenetleyeceğini söyledi.
Zaman-Kommersant özel yayınına
açıklamalarda bulunan Akıncı'ya
göre, Türkiye aleyhine olan
ticaret açığının kapatılması için
atılacak adımlar öncelik
arzediyor. Gümrüklerde
iyileşmeler, bürokratik engellerin
asgariye indirilmesi, vizelerin
kaldırılması ve rubleyle ticaret
gibi bir kısım teşvik edici
yöntemlerle iş adamlarının
önlerinin açılması gerekiyor.
1- Son dönemde Türkiye-Rusya
ilişkilerinde önemli bir ivme
yakalandı. Uzun yıllar Rusya'da
görev yapmış bir diplomat olarak
gelişim sürecini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle iki ülke arasında üst
düzey temaslar çoğaldı. Herhangi
bir sorunu en üst kademeye çıkarma
imkanımız var. Özellikle son iki
yılda bunu daha iyi yapabiliyoruz.
Rusya Başbakanı Vladimir Putin'le
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 7-8
kez görüştü. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül Şubat 2009'da
Moskova'da ağırlandı. Şimdi de
Rusya Devlet Başkanı Dmitri
Medvedev Türkiye'ye gidiyor.
Liderler en küçük meselelerde bile
rahatlıkla telefonla
görüşebiliyor. Bu düzeyde bir
temas daha önce olmadı. Özellikle
Rus sistemi dikey çalışan bir
yapı. Yukarıdan talimat gelmeden
aşağısı kıpırdamaz. Aşağısı da
genel de zarar gelmemesi düşüncesi
ile değişikliklere kapalıdır. Üst
düzey talimatlar sorunların
çözümünde önemli katkı sağlıyor.
Çıkarlarımızın ortak olduğunu
iyice kavramaya başladık.
Türkiye-Rusya arasında ticaretin
artmasının iki ülkenin yararına
olduğunu taraflar görüyor. Komşu
ülkeyiz ve ihracat maliyetleri
düşük. Rusya'nın bizim
mallarımıza, biizm de Rusya'nın
doğalgaz ve petrolüne ihtiyacımız
var. İşin bir de sosyolojik boyutu
var. Ortak evlilikler artmaya
başladı. Turizmin de etkisi ile
halklar artık birbirini daha iyi
tanıyor ve ilgi duyuyor. En
önemlisi, iş birliğinin iki
tarafın da yararına olacağının
bilinci gelişmiş durumda. Siyaseti
yapan hükümetler, ancak bizim de
uzun yıllara dayanan tecrübemize
dayanarak gerekli değerlendirme ve
bilgileri ükümetlere sunduk.
Böylece bir araya gelen bir çok
faktör ilişkilerin gelişim seyrine
olumlu katkı sağladı. Önemli bir
katkıyı da unutmamak gerekiyor.
İki ülke devlet başkanları ve
başbakanlarının ilişkileri
geliştirme yönündeki niyet
beyanları olmasa idi, hiç bir
gelişme sağlanamazdı.
2-
Rusya'nın Türkiye'ye bakışında
Ankara'nın sıfır problemli dış
politika yaklaşımının etkileri
görülüyor mu?
Türkiye'nin
NATO üyeliği ve Avrupa Birliği
üyeliği yönündeki çalışmaları
Rusya ile ilişkilerini
geliştirmesine engel değil. Rusya
yönetimi Ankara'nın bu yöndeki
duruşunun farkında. Moskova bunda
çıkar gördü ve tüm anahtar burada.
Rusya Başbakanı Putin'in 2004'de
de söylediği gibi tezkerenin reddi
Türkiye'nin bağımsız dış politika
yaklaşımını kavramalarını sağladı.
Bizim elbette ittifakla birlikte
hareket etmemize rağmen, bağımsız
bir dış politikamız vardı. Ancak
bunun Rusya'nın kavramasında
tezkerenin reddi önemli rol
oynadı.
Ağustos 2008'de
gerçekleşen Rusya-Gürcistan
savaşının ardından Moskova'ya ilk
gelen Başbakan Erdoğan oldu. Ben
de görüşmelerde Erdoğan'a refaket
ettim. Yeni bir çatışmaya yol
açmadan, çözüm sağlanabilmesi
konuşuldu. Kafkas İşbirliği ve
İstikrar Platformu gündeme geldi.
Bu konuda büyük bir ilerleme
sağlanmadı. Ancak tarafların bir
araya gelip sorunları
konuşabilecekleri iyi bir
temeldir.
3- Kafkas sorunu
çerçevesinde, Rusya,
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin
normalleşmesi sürecini nasıl
değerlendiriyor?
Rusya
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin
normalleşmesini ve sınırın
açılmasını tam destekliyor. Bunda
şüphemiz yok. Ancak, Yukarı
Karabağ sorunu ile Zürih'de
imzalanan protokolün birbirinden
ayrılmasını savunuyor. Bunu sadece
Rusya değil, Fransa ve ABD de
böyle yorumluyor. Öte yandan biz
de Azerbaycan'la yakın
ilişkilerimiz nedeni ile Yukarı
Karabağ sorununu bu denkleme
katmak zorundayız. Protokoller
askıya alındı, ama kimse imzasını
çekmedi. İleride siyasi ortamın
uygun olduğu zaman yeniden
yürürlüğe konabilir.
Ermenistan'ın iddiaları kabul
edilebilir değil. Ermenistan
Anayasa Mahkemesi'nin protokollere
yorum koyması ile ilk sorun
oluştu. Türkiye-Ermenistan sınırı
Yukarı Karabağ yüzünden kapalı.
Yukarı Karabağ'da ilerleme olmadan
sınır açılabilir mi? Sınırın niye
kapandığını hatırlamak lazım.
Akinci_1 Akinci_2
4-
Türkiye-Rusya ekonomik
ilişkilerinin gelişimi için neler
yapılmalı?
Türkiye
Rusya'dan fiyat ve talep durumuna
bağlı olarak 30-40 milyar dolarlık
petrol ve doğalgaz alabilir. İki
ülke ekonomileri tamamlayıcı
ekonomiler. Rusya'nın ihtiyaç
duyduğu hr şey bizde var,
üretebiliyoruz. Otomotiv sektörü,
gıda, beyaz eşya, tekstil, inşaat
ve diğer sektörlerde Türkiye
Rusya'da daha aktif olabilir. Bu
biraz ihracatçılarımıza, biraz da
Rusya'ya bağlı. İki ülke ticaret
açığı çok yüksek. Bu şekilde bir
ticari yapı ile açığın kapanması
da zor. Türk mallarının Rusya
pazarına teşvik edilmesi
gerekiyor.
Bunun ilk adımı
olarak vizelerin kaldırılma
çalışmasını görebiliriz. Heyetler
çalışmalarını sürdürüyor. Rusya
Devlet Başkanı Medvedev, Başbakan
Putin ve Başbakan Erdoğan vizeleri
kaldırmak istediklerini
söylediler. Yani ilke olarak
siyasi düzeyde bir sorun yok.
Ancak bu siyasi irade aşağıya
nasıl yansır? Bu müzakereler
sonucunda ortaya çıkacak.
Medvedev'in ziyaretinde vizelerin
kaldırılması yönünde bir anlaşma
imzlanacak.
5- Türk iş
adamlarının en çok şikayetçi
olduğu konular neler?
En
büyük şikayet formalitelerden
kaynaklanıyor. Meyve ve sebze
ihracatında Rusya'nın standartları
avrupa standartlarından farklı.
Biz Avrupaya sattığımız ürünleri
Rusya'ya satamıyoruz. İlaç
oranlarının standartları için
labarotuvarlarda Rus uzmanlar
denetim yaptı. Rus heyetler
Türkiye'de incelemeler yapıyor.
İlaç oranı daha düşük üretim için
çaba harcanıyor. Bürokrasi iş
adamlarının heyecanını kırıyor.
Gümrük ambargosu kalktı diyoruz,
ama hala bazı sorunlar var. Bir
yıl süren ambargo nedeni ile
ticari faaliyeter hayli etkilendi.
Gümrüklerde uygulanan referans
fiyat sisteminin ortadan kalkması
lazım. Bizim daha ucuza mal
ettiğimiz bir malı, daha pahalı
alıyor ve ona göre bir gümrük
vergisi uyguluyorsa bu ticareti
yavaşlatan bir unsur. Gönüllülük
esası henüz uygulamaya
başlayamadı.
Oturum
izinleri de iş adamlarını
zorluyor. Dünyanın hiç bir yerinde
olmayan bir formalite. Otel
dışında dört gün bir yerde kalsa,
iki günü bu oturum işlemleri ile
geçer. Prensip olarak elbette bir
ülkenin kendi egemenlik hakkı.
Çalışmak için gelene çalışma
izninin hızlı bir şekide verilmesi
önemli. Bu Türkiye'de 15 günde
tamamlanıyor.
akinci_3
Akinci_4
6- Rusya ve
Türkiye enerji alanında dev
projeler üzerinde çalışıyor.
Bunların başarı şansını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
İki
ülke enerji projelerinde
hükümetler arası anlaşmaların
yapılmasını önemsedik. Özel
şirketlerin yetkileri yeterli
olmayabiliyor. Nükleer santral
gibi dev projeler bir kaç şirkete
bırakılamaz. Devletin denetimi ve
karşılıklı güence önemli. Nükleer
santral, Güney Akım, Mavi Akım-2
ve Samsun-Ceyhan petrol boru hattı
gibi dev projeler Medvedev'in
ziyaretinde teferruatlı bir
şekilde ele alınacak. Tüm
projelerin de uygulanma
ihtimalleri yüksek.
Ukrayna
ile sağlanan enerji anlaşmasının
ardından 20-30 milyar euroluk
Güney Akım doğalgaz boru hattı
projesinin hemen başlaması gerekir
mi? Nabucco doğalgaz boru hattı,
Güney Akım ticari projeler. Rusya
pazar payını büyütmek için ihraç
yollarını çeşitlendirmeye
çalışıyor. Biz de aynı şekilde
ithalatımızı çeşitlendirmek
istiyoruz. Nabucco konusunda
hükümetler arası anlaşma
imzalandı. Genel kanaat iki
projenin de yürüyebileceği
yönünde. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol
boru hattı için de olmaz
deniyordu. Hem oradan hem de diğer
yollarla petrol akmaya devam
ediyor. Talep de var, arz da var.
Tüm mesele bunları birleştirmek.
Nabucco için doğalgaz yok
diyemeyiz. Azerbaycan üretimi
artırıyor. Kuzey Irak istikrara
kavuşuyor. İran ileri de bu
projeye dahil olabilir.
7-
Rus turistler için Türkiye birinci
destinasyon merkezi olmaya devam
ediyor. Bu konuda alternatif hangi
çalışmalar yapılmalı?
Turizm sayesinde Ruslar'dan
Türkiye'yi bilmeyen kalmadı. En
iyi bildikleri yer de Antalya.
Arkadaşlara her sene neden
Türkiye'ye gittiğini soruyoruz?
'Ben orada garsona işaret
ettiğimde, benim istediğimi gelip
soruyor' diyor. Güneş de var. Ama,
insanlar servis kalitesine önem
veriyor. Rus halkının geliri
yükseldikçe Türkiye’ye giden
turist sayısı da artacak. 2009’da
krize rağmen Türkiye’ye giden Rus
turist sayısında azalma olmadı. 5
milyon turist hedefi mümkün, ancak
bu zaman alır.
Bizim turizm
şirketlerimiz işlerini iyi
yapıyor. Bununla birlikte
alternatif turizmi geliştirmek
gerekiyor. Din ve kültür turizmi
yapılabilir. Hristiyan din
adamlarından Türkiye’de kilisesi
olmayan yok gibi. Rusya Patrik’i
Kirill de bununla ilgileniyor.
Türkiye turizm açısından dünyada
eşi olmayan bir ülke.
8-
Sovyetler Birliği döneminde de
Moskova’da görev yapmış bir
diplomat olarak, Rusya’da yaşanan
değişim sürecini nasıl
yorumluyorsunuz?
Rusya
öncelikle ideoloji temelli bir
imparatorluktan, diğer dünya
devletleri gibi çağdaş temeller
üzerine kurulu bir devlet yapısına
geçti. Sovyetler Birliği döneminde
her şeyin tedavisi sosyalizmde
görülüyordu. Planlı ekonomilerde
büyük projelerde başarı
sağlanabiliyor. Ancak refahı halka
yaymak istediğiniz de, sadece
fakirlik düzeyini eşitlemiş
oluyorsunuz. Rusya bunu çok iyi
kavradı. 1991-1994 yılları
arasında yaşanan karmaşanın
ardından, Rusya ekonomisi dünya
ile entegre hale geldi. Artık bir
ideolojinin etrafında
şekillenmiyor. Liberal Parti,
Komunist Parti ve diğer muhalefet
partiler var. Diğer ülkelerde
olduğu gibi çok partili bir siyasi
yapı Rusya’da oturdu. Eğitim
sistemi, sağlık sistemi ve diğer
sosyal güvenlik alanlarında eski
döneme göre gerileme yaşandığını
söyleyebilirim.
9-
Moskova’da görev süreniz doluyor.
Unutamadığınız hatıralanırız var
mı? Sizden sonrası için
Rusya-Türkiye ilişkilerinde neler
tavsiye edersiniz?
Sovyet
rejimi hem çok sıkıydı, hem de
inanılmaz rahatlıklar
oluşabiliyordu. 1975’de eşimle
birlikte Yugoslavya’dan Sovyetler
Birliği’ne araçla giriş yaptık.
Her 400 kilometrede bir benzin
alarak yola devam ediyoruz. Oryal
şehrine geldiğimizde bizi bir
otele yönlendirdiler. Kapıda
sarhoşlar falan vardı. Biz girmek
istemedik. Yeni yapılmış, başka
bir otele gittik. Kısmen daha
düzgün bir oteldi. Restorana
girdiğimizde, Türkçe Tanju Okan’ın
bir şarkısı çalmaya başladı. Bir
gün önce yaşadığımız sorunlardan
dolayı jest yaparak, gönlümüzü
almak istiyorlardı.
Yollar
kışın çok kötü oluyordu ve 1976’da
tramvayla işe gidiyorduk. Toplu
olarak biletler alınıyor, sonra da
tramvayda o biletler
değiştiriliyor. Tramvay dolu
olduğu için, adım atmak mümkün
değil. Müfettişler arada bir
tramvaya binerek bilet kontrolü
yapıyor. Biz de değiştiremediğimiz
için orta yaşlarında bir müfettişe
yakalandık. Bize sis hile
yapıyorsunuz dedi. 10 ruble ceza
kesmeye kalktı. Bu arada
konuşmalardan bizim yabancı
olduğumuz anlaşıldı. Tramvayda
müfettişe karşı bir tezahurat
başladı. Sizin gibiler yüzünden
yabancılar bizi kötü tanıyor
şeklinde eleştiriler yükseldi. Bir
anda bizi destekleyen bir kamuoyu
oluştu. Müfettiş tramvaydan inmek
zorunda kaldı. Birkaç durak sonra
biz de yolcuları alkışları
arasında tramvaydan indik.
1991’de sıkı polis rejimini özler
hale geldik. Özgürlük, istediğimi
yaparım, başkasının hakkına da
saygı göstermem şeklinde
algılandı. Bu çok kötüydü.
Evimizde çalışan hizmetçiyi
dövdüler ve ayakkabısının bir
tekini almışlar. Kaldırımdan araba
sürüyor, engel olmaya kalkınca da
bağırıp çağırıyor. Bu karmaşa
dönemi 1994’de düzene girmeye
başladı. 2008 Mayıs ayında
büyükelçi olarak geldiğimde
bambaşka bir Rusya ile
karşılaştım. Gökdelenler, alış
veriş merkezleri ile modern bir
başkent. Asayiş ve güven ortamı da
bir çok kentten çok ileri.
Rusya ve Türkiye ilişkileri
açısından yeniden ifade edecek
olursak burada birbirine mecbur
olan iki ülke görürüz. Benden
sonra görev yapacak diplomatların
elbette kendi tarz ve yöntemleri
olacak. Ancak, Türkiye ile Rusya
komşudur. Dost olmaya, iş birliği
yapmaya mecburdur. Bu ilkeden
sapılacağını ve geri adım
atılacağını düşünmüyorum. |
|
|
|
|
Rus
uzmandan İsrail'in yardım
konvoyuna saldırı yorumu: Bölgede
savaş çıkma ihtimali çok düşük
Moskova Devlet Üniversitesi
Enformasyon-Analitik Merkezi
Başkan Yardımcısı Aleksandr
Karavayev, İsrail komandolarının
Gazze’ye yardım götüren gemilere
saldırması olayına Moskova’nın
tutumunun çok sert olmasının
beklenmemesi gerektiğini söyledi.
Cihan Haber Ajansı'na özel
açıklamada bulunan Karavayev,
İsrail’in uluslararası sularda
herhangi bir gemiye saldırıda
bulunmasına anlam veremediğini
belirtti. Karavayev, “Bir devlet
uluslararası karasularda başka bir
devletin gemisine saldıramaz.
İsrail son zamanlarda sürekli güç
eylemlerinde bulunuyor. Bunu
alışkanlık haline getirdi.
Ortadoğu’daki sorunların baskı ve
güç yoluyla çözümünden yana. Son
yıllarda da baskı unsurunu
artırmış bulunuyor.” diye konuştu.
BM İsrail'e sert yaptırımda
bulunmaz
Rus uzman,
saldırıya karşılık vermek amacıyla
bölgede savaş çıkma olasılığına
inanmadığını da sözlerine ekledi.
Karavayev, “20. yüzyılda bu tür
gerginlikler çoğu zaman savaşla
sonuçlanırdı. Artık 21. yüz
yıldayız. Ve bu dönemin farklı
çözüm yöntem ve kuralları vardır.
Bence diplomatik yolla olay çözüme
kavuşacak. En kötü ihtimal
Türkiye’nin İsrail’e yönelik
misilleme yaptırımlar yoluna
gider: ticari, siyasi başta olmak
üzere tüm ilişkiler kopar.
Birleşmiş Milletler’in de bu
konuda İsrail’e yönelik herhangi
bir sert yaptırımda bulunacağını
da düşünmüyorum.” dedi.
Moskova’dan olayla ilgili
diplomatik alanda herhangi bir
etkin çalışma beklemediğini de
vurgulayan Karavayev, “SSCB’nin
dağılmasının ardından Rusya
Ortadoğu politikasını
oluşturamadı. Şimdi Moskova
Ortadoğu’daki bazı ülkelerde eski
Sovyet askeri deniz üslerine
dönmeyi planlıyor. Bölgede
arabuluculuğuna soyunuyor. Ama
halen etkili bir politika
sergileyemiyor. Kremlin’in bu
olayla ilgili İsrail ve Türkiye
için arabuluculuk ve hakemlik
yapması gerekiyor. Ama Rusya’dan
bu konuda aktif rol beklemek doğru
olmaz.” şeklinde konuştu. |
|
|
|
|
Dolar
üç ayda 28 rubleye gerileyecek
ABD yatırım bankası Goldman
Sachs üç ay içinde rublenin
güçlenmeye devam edeceğini, 1
doların 28 ruble seviyesine kadar
düşeceğini öngördü.
Serbest
piyasada 30,49 rubleden işlem
gören doların 12 ay içinde de 27,5
ruble seviyesine gerileyeceği
kaydediliyor.
Avrupa
piyasalarında yaşanan kriz nedeni
ile euro dolar karşısında değer
kaybına uğrarken, yerel para
birimleri karşısında da dolar
güçlendi. Ancak önümüzdeki
günlerde Rusya para birimi ruble
güçlenmeye başlayacak. Goldman
Sachs'ın tahminlerine göre 37,6
rubleden işlem gören euro da 37,8
rubleye yükselecek.
Petrol
varil fiyatları da önümüzdeki
dönemde yüselmeye devam edecek. 75
dolar seviyesinde olan petrol
varil fiyatları Rusya'ya nakit
akması için yeterli bir seviye. Bu
durumda Rusya'nın bütçe açığı
azalırken, ülkeye giren nakit
miktarının da artması devam
edecek.
Rublenin güçlenmesi
Rusya ekonomisinin güçlenmesi ile
de doğrudan ilgili. 2010'da yüzde
4-6 büyümesi beklenen gayri safi
milli hasıla, 2011'de de yüzde 6,1
büyüyecek. |
|
|
|
|
Gürcistan’ın geleceğini
belirleyecek yerel seçim yarın
Gürcistan’da Ağustos 2008’de
gerçekleşen savaş ve ülkenin
bölünmesinin ardından ilk kez halk
sandık başına gidecek. Rusya
karşıtı tutumu ile bilinen
Cumhurbaşkanı Mihail
Saakaşvili’nin referandumuna
dönüşen seçimlerde yerel
yönetimler yenileniyor. Boş olan
milletvekillikleri seçiminin yanı
sıra Tiflis belediye başkanı da
ilk kez doğrudan halk tarafından
seçilecek. Seçimlere 14 siyasi
parti ve 3 blok katılacak.
Seçim sonuçlarının 2012’de
yapılacak parlamento seçimleri ve
2013’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı
seçimlerini doğrudan etkileyeceği
kaydediliyor. Ocak 2008’de yapılan
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
yüzde 52,8 oy alan Saakaşvili ilk
turda seçilmeyi başarmıştı.
Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri
Güney Osetya ve Abhazya’nın
bağımsızlıklarının Rusya
tarafından tanınmasının ardından
Washington’da gerçekleşen yönetim
değişikliği Saakaşvili’ye olan ABD
desteğinin azalmasına neden oldu.
Rusya ile İran nükleer
programı, Afganistan, nükleer
silahsızlanma gibi bir dizi konuda
mutabakat sağlayan Washington son
olarak Kırgızistan politikalarının
da eş güdümlü yürütülmesinde
mutabakat sağladı. Beyaz Saray dış
politika danışmanı Michael
MacFaul’un Moskova’da yaptığı
açıklamada “Gürcistan’ın toprak
bütünlüğünün sağlanmasına yönelik
bir stratejimiz yok”
değerlendirmesinde bulunması ilgi
çekti.
Rus basınında yer
alan bilgilere göre, Gürcistan
Parlamento Başkanı Davik Bakradze
de yaptığı değerlendirmede,
“Gürcistan devleti ve ülkemiz
adında yarın yapılacak seçimler
tarihi öneme sahip. Burada
geleceğimizin belirlenmesi
açısından çok önemli sonuçlar
çıkacak… Seçimlerin tek galibi
olmalı, o da Gürcistan devleti ve
Gürcü halkı.” dedi.
Anket
sonuçlarına göre iktidar
partisinin yarın yapılacak
seçimlerde şansı yüksek. İlk kez
halk tarafından doğrudan seçilecek
Tiflis belediye başkanlığı için de
9 aday bulunuyor. Yüzde 30 barajın
bulunduğu başkanlık seçimlerinde,
adaylardan hiçbirinin yüzde 30’u
yakalayamaması durumunda, en çok
oy alan iki aday ikinci turda
yarışacak. İktidar partisi adayı
Kiki Ukulava’nın Tiflis belediye
başkanı seçilmesine kesin gözü ile
bakılırken, muhalif aday İrali
Alasaniya’nın da seçimleri ikinci
sırada tamamlanması bekleniyor.
Binden fazla gözlemcinin
izlediği seçim sonuçlarına
muhalefetin itiraz etmesi ve kısmi
sokak gösterilerinin yaşanma
ihtimalinin yüksek olduğu
kaydediliyor. Saakaşvili’nin
yanında olan şimdilerde muhalefete
geçen eski parlamento başkanı Nino
Burjanedze’nin seçimlere
katılmamasına ve Moskova ile
sıklaşan temaslarına dikkat
çekiliyor. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|