|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
20
Kasım 2010
|
|
|
CircassianCenter
/
Haber Merkezi
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihi NATO zirvesi başladı
NATO devlet ve hükümet başkanları,
bugün akşam saatlerinde Portekiz'in
başkenti Lizbon'da toplanacak. NATO'nun
geleceğinin şekillendirileceği zirvenin en
önemli gündem maddesi ise Türkiye'yi de
yakından ilgilendiren füze savunma sistemi
olacak.
NATO Zirvesi'nde
Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün
başkanlığında, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu ve Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül'ün de bulunduğu bir heyet temsil
edecek.
Akşam saatlerinde
başlayacak zirveye katılmak için NATO'ya
üye devlet ve hükümet başkanları da
Lizbon'a gelmeye başladı. Zirve
dolayısıyla Lizbon'a gelen ilk lider
Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai
oldu. Karzai'nin ardından ABD Başkanı
Barack Obama, yerel saatle 11.00 (TSİ
13.00) sıralarında Lizbon havaalanına
indi.
Türkiye'yi zirvede temsil
edecek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Milli
Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün de içinde
bulunduğu heyetin TSİ 16.00 dolayında
Lizbon'a varması bekleniyor.
Zirvenin yapılacağı alanda NATO Genel
Sekreteri Andres Fogh Rasmussen ve ev
sahibi sıfatıyla Portekiz Başbakanı Jose
Socrates tarafından karşılanacak 28
ülkenin devlet veya hükümet başkanları,
akşam saatlerinde toplantılara geçecekler.
Bu arada, zirve öncesinde yapılan
toplantıların bugünkü gündemini NATO'nun
yarın kabul etmesi beklenen "Stratejik
Konsept" oluşturuyor. NATO üyesi 28
ülkenin teknik heyetlerince yürütülen
görüşmelerde, NATO ile AB arasında askeri
işbirliği alanında "farklıklıların tam
olarak giderilmesinin beklenmemesi
gerektiği, ancak ilişkilere soluk
aldıracak adımlar atılması yönünde
çalışıldığı" ifade edildi. (AP) |
|
, |
|
|
Duma’dan Akkuyu’ya onay çıktı
Rus parlamentosunun alt kanadı Duma,
Türkiye'nin ilk nükleer santral inşaatıyla
ilgili yaptığı oturumda Rus
Atomstroyexport'un santral inşasını
onayladı.
Duma'da bugün öğleden
sonra Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşası
ve işletilmesi için düzenlenen oturumun
ardından yapılan oylamada anlaşma 315
milletvekilinin lehte oyuyla kabul edildi.
Duma Enerji Komitesi Başkanı Yuriy
Lipatov, oylamadan önce önce parlamentoda
yaptığı konuşmada, ''Türkiye'deki Nükleer
Enerji Santrali projesi RF-Türkiye
arasındaki en önemli stratejik işbirliğini
oluşturmakta'' dedi.
Lipatov,
nükleer santralin inşasının ilk etabının
inşaatının RF tarafından yetkilendirilen
hisseleri tamamen Rus tarafına ait olan
firmalar tarafından yapılacağını
belirterek, ''Birinci etabın ticari
kullanıma sokulması, lisans dahil bütün
evrakların teslim edilmesinden 7 yıl sonra
olacak'' dedi.
Bu projenin uzun
vadede Rus nükleer sektörünün ve RF'nun
ulusal çıkarına uygun olacağını ifade eden
Lipatov, ''Şu konunun altını önemle çizmek
istiyorum: RF, Türkiye'de nükleer enerji
santrali yaparken aynı zamanda projenin ek
yatırımcı pozisyonuna da sahip bulunmakta.
Anlaşma elektrik enerjisi satışının temel
şartlarını da belirliyor ve Türk TEDAŞ
şirketi de santralin üretime geçmesinin
ardından alım garantisi veriyor'' diye
konuştu.
Lipatov, anlaşmanın RF'nun
uluslararası yükümlülüklerini göz önünde
bulundurularak imzalandığını belirterek,
''Anlaşmadaki hükümler bizim
çıkarlarımızın yanı sıra projeye katılacak
olan Rus şirketlerinin çıkarlarını
koruyacak şekilde yapılmıştır'' ifadesini
kullandı.
Rosatom'un uluslararası
piyasalarda giderek daha fazla pay almaya
başladığını vurgulayan Lipatov, ''En yeni
teknolojik ve mühendislik ekipmanlarımız
yurtdışında etkili bir şekilde boy
göstermekte'' dedi.
Türkiye'deki
nükleer enerji santralinin RF
Federasyonu'nun yatırımıyla
gerçekleşeceğini kaydeden Lipatov,
''Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
elektrik enerjisi üreteceğiz ve 60 yıllık
kullanım süresince bu enerjiyi satacağız.
Bence bu dünyada ilk ve ilginç bir
uygulama. eğer başarılı olursa, gelecekte
benzeri projelerin sayısı artırılabilir''
şeklinde konuştu.
RF Atom Enerjisi
Ajansı Başkan Yardımcısı Nikolay Spaskiy
de yaptığı konuşmada, Türkiye'ye sadece
nükleer santral inşaatı için
gitmediklerini belirterek, ''Biz 60 yıl
çalışma ömrü olan nükleer santrali 60 yıl
yönetmeye ve ona sahip olmak için
gidiyoruz. Bu da üretilen enerjinin
satışı, kullanılan yakıtın satışı,
periyodik onarım çalışmalarının yapılması
ve kullanım süresi sona erdiğinde
santralin kullanımdan kaldırılma
işlemlerini yapma anlamına gelmekte''
dedi.
Spaskiy, bu projede santralin
inşasının ardından işlerinin sona
ermediğine dikkat çekerek, ''Biz burada
sayılarını artırmayı düşündüğümüz yeni bir
işbirliği modeli geliştiriyoruz'' diye
konuştu.
“Türkiye, çok büyük bir iç
pazara ve bölgede devasa bütünleştirici
potansiyele sahip”
RF nükleer
enerji sektörü açısından Türkiye'nin umut
verici bir ortak olduğunu kaydeden
Spaskiy, ''Ülke gerçekten çok büyük bir iç
pazara ve bölgede devasa bütünleştirici
potansiyele sahip'' dedi.
Türkiye'nin RF'yla paralel bir şekilde
Güney Koreli şirketlerle yaptığı
görüşmelerin tamamen normal olduğunu
düşündüklerini kaydeden Spaskiy,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Aksine, Türkiye'ye sadece biz gitmiş
olsaydık endişe ederdik. Burası devasa
potansiyeli bulunan çok büyük bir pazar.
Gerçekten de nükleer enerji sektörünü
geliştirme programları var ve program bir
çok bloktan oluşan tesisin yapımını
içeriyor. Bu durumda bizim için önemli
olan, öncelikle buraya ilk olarak gelmek.
Biz ilk olarak geliyoruz. İkincisi ise, en
iyi alana gelmek. Uzmanların görüşlerine
göre Akkuyu alanı diğer Sinop ve Karadeniz
kıyılarındaki alanlara göre en uygun, en
umut verici ve ilginç olanı.''
“Türk-Rus işbirliği gürül gürül
gelişmekte”
RF Dışişleri Bakan
Yardımcısı Vladimir Titov da, Duma'da
yaptığı konuşmada, ''son dönemde Türk-Rus
işbirliğinin gürül gürül gelişmekte
olduğuna'' dikkat çekerek, ''Nükleer
enerji alanında işbirliği bütün işbirliği
sektörleri arasında lokomotif rolünde''
dedi.
Türkiye ile yapılan
anlaşmanın onaylanmasının Rus tarafının
büyük ölçekli bir çok ortak projeyi
geliştirmeye hazır olduğunu anlamına
geleceğini kaydeden Titov, ''Bu anlaşmanın
onaylanması gelecekteki proje ve ihalelere
katılmak için Rus şirketlerine olumlu
şartlar oluşturacak. Nükleer enerji
santrallerini RF'nun inşa etmesi, Rus
uzmanlarının yeni yüksek teknoloji
pazarına girmesi açısından stratejik önem
arz ediyor'' diye konuştu.
Titov,
RF Dışişleri Bakanlığı'nın Akkuyu Nükleer
Enerji Santrali'nin inşasının Nükleer
Silahların Yayılmasının Önlenmesi
Anlaşması'na zarar vermeyeceği görüşünü
dile getirdiğini hatırlattı.
Rus
milletvekili Semen Bagdasarov'un,
''İran'ın nükleer santral sayesinde
nükleer programını geliştireceği ve bir
çok ülkenin de bu sayede böyle programlar
geliştirebileceği belirtiliyor. Türkiye de
böyle bir program için RF'nu kaynak olarak
kullanıyor olabilir mi?'' şeklindeki
sorusuna Titov, ''Anlaşmada limitler ve
yükümlülükler öyle belirlenmiş durumda ki,
bu projede herhangi bir silah üretimi
mümkün olmayacak. Orada her şey net bir
şekilde belirtilmiştir. Bu yüzden böyle
bir riskin ortaya çıkacağını
düşünmüyoruz'' yanıtını verdi.
Rus hükümeti Akkuyu nükleer santral
inşaatında görevli şirketleri 17 Kasım'da
onaylamıştı.
Rus İnterfaks
ajansı, projeyi RF ''ZAO
Atomstroyeksport'', ''İnter RAO YES'',
''Rosenergoatom'', ''Atomenergoremont'' ve
''Atomtehenergo'' şirketlerinin
yürüteceğini duyurdu.
İtar-Tass,
görüşmelerin ardından yapılan oylamada
anlaşmanın 450 sandalyeli Duma'da 315
milletvekilinin lehte oyuyla kabul
edildiğini duyururken, oylamada kaç
milletvekilinin ret veya çekimser oy
kullandığı hakkında bilgi vermedi. (AA) |
|
, |
|
|
RF-NATO Lizbon'da Soğuk Savaş'ı sona
erdirecek
NATO
üyesi ülkelerin hükümet ve devlet
başkanları ittifakın 1949 yılında
kurulmasından bu yana tarihi nitelikte
öneme sahip bir zirve gerçekleştiriyor. RF
Devlet Başkanı Dmitri Medvedev'in katılımı
ile cumartesi günü gerçekleşecek RF-NATO
Konsey toplantısında Avrupa güvenliği
açısından 'taze bir başlangıç' yapılacak.
Moskova'da 'Soğuk Savaş'ın sonu olarak
görülen konsey toplantısında NATO'nun
genişleme perspektifi, konvansiyonal
silahlarda indirim anlaşması,
Afganistan'da işbirliği, İran nükleer
sorunu ve ortak füze kalkanı konuları ele
alınacak. RF'nun NATO ile stratejik
ortaklık hedeflerinin belirleneceği bir
işbirliği anlaşmasının imzalanması da
bekleniyor.
RF NATO Büyükelçisi
Dmitri Rogozin çerçeve anlaşmada mutabakat
sağlandığını, 20 Kasım Lizbon zirvesinin
çok verimli geçmesini beklediklerini
söyledi. NATO'nun büyük sorunlarını RF
olmadan çözemeyeceğinin farkında olan
Moskova, bölgesel, ekonomik ve
uluslararası alanda işbirliğinin
geliştirilmesine olumlu bakıyor. Gürcistan
savaşının ardından Moskova ile ilişkilerin
geliştirilmesini gerekliliğine inanan
Washington ilişkilerde yeni bir sayfa
açılmasına karar vermiş, ABD Başkanı
Barack Obama'nın da yönetime gelmesi ile
nükleer silahlarda indirim anlaşmasını
imzalamıştı.
NATO'nun RF'na
ihtiyacı var
Özellikle
Afganistan ve Irak sorunlarının üstesinden
gelebilmek, İran ve Kuzey Kore'den yönelen
nükleer tehditlerle başa çıkabilmek için
ittifakın RF'na ihtiyacı olduğu açık.
Moskova'ya rağmen füze kalkanı istemeyen
Obama yönetimi, RF'na uygun bir rol
verilmesinden yana. Afganistan'a
gönderilen lojistik malzemelerin Pakistan
üzerinden sevkıyatı tamamı ile güvensiz
hale geldi. Afganistan'da orta vadede
çıkmayı planlayan NATO için RF'nun dışında
alternatif görülmüyor.
RF-NATO
konsey toplantısına hazırlık çerçevesinde
karşılıklı olarak onlarca kez ziyaretler
gerçekleştirildi. RF hava, kara ve tren
yoları kullanılarak askeri lojistik
malzemenin Afganistan'a ulaşımı, Rus savaş
helikopterleri ve silahlarının alımı,
Afgan özel birlikler ve pilotlarının
RF'nda eğimi, terör ve uyuşturucu ile
mücadelede işbirliği konularında
tarafların bir dizi anlaşma imzalaması
bekleniyor. Eşitlik ve karşılıklı
çıkarlara uygum kurulacak füze kalkanında
Moskova yer almaya hazır. Ancak teknik
detayların dışında bir kısım siyasi
kararlar zirveye bırakılmış durumda.
Afganistan'da ortaya konacak işbirliğinin
RF-NATO yeni güvenlik stratejisi açısından
tam bir test niteliğinde olacağı
değerlendirmesi yapılıyor.
NATO
Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen Ria
Novosti haber ajansına verdiği mülakatta
füze kalkanı dahil RF ile işbirliğinin
gelişeceğini, modern, istikrarlı ve uzun
vadeli stratejik ortaklığın mümkün
olduğunu söyledi. NATO ve RF'nun bakış
açılarını genişlettiklerine dikkat çeken
Rasmussen, 'yeni NATO' kavramında
ortaklığın derinleştiği ve güvenliğin RF
dahil daha geniş bir çerçevede ele
alınacağını söyledi. Zirve ile ilgili bir
değerlendirmede bulunan Kremlin Danışmanı
Sergey Prikhodko da siyasi bir iradenin
söz konusu olduğunu, ortak füze savunma
sisteminin orta vadede mümkün
olabileceğini belirtti. (RR) |
|
, |
|
|
Ortak pazara giremeyen Türkiye açık
pazar haline geldi
Ankara Ticaret Odası (ATO),
Türkiye'nin, RF, Çin, Almanya, ABD,
İtalya, Fransa, İran, İspanya, İngiltere
ve Güney Kore'nin açık pazarı haline
geldiğini ve 2010 yılının dokuz ayında
yapılan ithalatın yüzde 60'a yakınının bu
10 ülkeden gerçekleştirildiğini kaydetti.
ATO'nun Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) Dış Ticaret İstatistikleri
verilerinden yararlanarak hazırladığı
"Açık Pazar Türkiye" raporunda,
Türkiye'nin 2010 yılının dokuz ayında
toplam 130,5 milyar dolarlık ithalat
yaptığı ve bunun 94,1 milyar dolarını ham
madde ithalatının oluşturduğu belirtildi.
Raporda, ham maddede RF'nun,
yatırım ve tüketim mallarında ise Çin'in
lider olduğu ifade edildi.
İthalatın yüzde 72'si ham madde
Rapora göre, Türkiye'nin ithalata
harcadığı paranın yüzde 72'si ham maddeye
gitti. İthalatın 18,9 milyar dolarını
yatırım malları, 17,1 milyar dolarını
tüketim malları, 386 milyon dolarını da
diğer mallar oluşturdu. Bir başka deyişle
Türkiye'nin ithalata harcadığı paranın
yüzde 13,1'i tüketim, yüzde 14,5'i
yatırım, binde 3'ü de başka yerde
belirtilmeyen diğer mallara gitti.
Türkiye, 1999 ve 2009 yıllarında ham madde
ithalatının yarısını yedi ülkeden yaptı.
Sıralama değişse bile her iki yılda da RF,
Almanya, İtalya, ABD ve Fransa ilk yedi
ülke arasında yer aldı. 1999 yılında ilk
yedi ülke içinde bulunan İngiltere ve
Hollanda'nın yerini 2009 yılında İran ve
Çin aldı. 2009 yılında olduğu gibi 2010
yılının dokuz ayında da "RF, Almanya, ABD,
Çin, İran, İtalya ve Fransa" yedilisi
değişmedi.
En hızlı ülke Çin
Son 10 yılda Türkiye'nin ham madde
ithalatında özellikle Çin, İran ve RF'nun
payı belirgin bir biçimde arttı.
1999 yılında Türkiye'ye 491 milyon
dolarlık ham madde satan Çin, 2009 yılında
satışını 5,4 milyar dolara yükseltti.
Geçen 10 yılda ham madde pazarında 11 kat
(yüzde 1000) büyüyen Çin, yüzde 1,8 olan
payını yüzde 5,4'e çıkarttı. Bu
performansıyla Çin, Türkiye'nin ham madde
pazarı içinde 18. sıradan dördüncü sıraya
yükseldi. Çin, 2010 yılının dokuz ayında
da dördüncülüğünü korurken Türkiye'nin
toplam ithalatı içinde ikinciliği ele
geçirdi.
1999 yılında 632 milyon
dolarlık satış ile ham madde ithalatında
12. sırada yer alan İran ise son 10 yılda
satışını yüzde 430 artırarak, 2009 yılında
7. sıraya, 2010 yılı Eylül ayı itibariyle
de 5. sıraya yükseldi.
Türkiye ham
madde olarak en fazla, sanayi için
işlenmiş ham madde ve işlenmemiş yakıt ve
yağ satın alıyor. İşlenmiş ham madde
pazarı Almanya'nın, yakıt ve yağ pazarı
ise RF'nun elinde bulunuyor.
Doğalgaz ve petrolde İran ile RF kapışıyor
Türkiye'nin ham madde ithalatında son
10 yılda yüzde 270'in üzerinde artış
gerçekleşti. İthalatı en fazla artan ham
madde ise yüzde 479 ile ham petrol, doğal
gaz ve taş kömürü gibi ham maddelerden
oluşan işlem görmemiş yakıt ve yağlar
oldu.
Türkiye'nin doğalgaz ve
petrol pazarı İran ve RF arasında büyük
bir kapışmaya sahne oluyor. 1999 yılında
işlem görmemiş yakıt ve yağlar pazarının
yüzde 18'i İran'ın elinde iken, 2009
yılına gelindiğinde RF hakimiyeti ele
geçirdi. 1999 yılında işlem görmemiş yakıt
ve yağlar pazarından yüzde 14 pay alan RF,
2009 yılında yüzde 55 ile pazarın lideri
oldu. Hakimiyet hala yüzde 42 ile RF'nun
elinde olsa da İran 2009 yılında yüzde 17
olan pazar payını, 2010 yılının dokuz
ayında yüzde 31'e yükseltti.
Doğalgaz ve petrol pazarında payını en çok
artıran bir diğer ülke de Irak oldu. 2009
yılında ham yakıt ve yağ pazarının yüzde
4,7'sini eline geçiren ve dördüncü sırada
olan Irak, dokuz ayda da satışını artırdı
ve yüzde 5,4 pay ile üçüncü sıraya
yerleşti. (Dünya Gazetesi) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|