18 Aralık 2010

CircassianCenter / Haber Merkezi

 
HSBC: 2011'de parlayan yıldız RF, Türkiye'nin durumu da pozitif

HSBC Küresel Varık Yönetimi birimi 2011 için RF'nu gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla getiri sağlayacak piyasa olarak değerlendirdi. Kurum, Türkiye ve Güney Kore varlıkları için de pozitif görünüm çizdi.

Kurumdan yapılan değerlendirmede 2011 yılında Rus varlıklarını getirilerinin, diğer gelişmekte olan piyasalarda beklenen yüzde 10 ile 30 arasındaki değer kazançlarından daha fazla olacağı tahmin edildi.

Reuters'in ev sahipliğinde Londra'da düzenlenen 2011 Yatırım Görünümü Zirvesi'nde konuşan HSBC'nin gelişmekte olan piyasalar biriminin başkanı Nick Timberlake, "Şu anda en çok pozisyonu RF'da alıyoruz. Gelecek sene için en favori piyasamız RF" dedi.

Timberlake, konuşmasında aynı dönem için Çin ve Hindistan'daki varlıklarının oranını azaltırken, Türkiye ve Güney Kore piyasasının durumunu da iyi gördüklerini belirtti. Timberlake, Brezilya için de temkinli duruş sergilediklerini belirtti.

Moskova Borsası yıl başından beri yüzde 20 değer kazanırken, FIFA'nın 2018 Dünya Kupası için RF'nu ev sahibi olarak belirlemesi, petrol fiyatlarındaki artış ve Pepsico'nun yaptığı 5.8 milyar dolarlık satın alma kararı ülkenin profilini güçlendiren son gelişmeler oldu.

Bunun yanı sıra RF'nın gelecek yıl Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olacağı beklentisi de olumlu seyri artırıyor. Üyeliğin, ülkenin büyüme performansına yüzde 3.3'lük katkı yapacağı tahmin ediliyor. (RR)
,

Dmitri Medvedev

Medvedev'den FSB'ye; "Irkçı protestoların organizatörlerini bulun!"

RF Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ırkçı ve etnik temele dayalı protesto gösterilerini organize edenleri istihbarat teşkilatı RF Federal Güvenlik Servisi'nin (FSB) bulması gerektiğini söyledi. 6 Aralık'ta Spartak Moskova taraftarı Yegor Sviridov'un Kafkas kökenli bir grup tarafından öldürülmesi üzerine başlayan olaylarda tansiyon halen yüksek.

20 Aralık İstihbarat Günü dolayısı ile Kremlin'de FSB Başkanı Aleksander Bortnikov ve istihbarat teşkilatı üst düzey yetkililerine FSB bayrağını teslim eden RF lideri, "Aşırılıkçı gruplara yönelik sistematik bir çalışma yürütmeliyiz. RF güçlü ve büyük bir ülke. Güçlü bir ekonomimiz var. Farklı etnik grupların birliği için mümkün olan her şey yapılmalı. Etnik ve dini nefreti uyandıracak her türlü organizasyon sert bir şekilde önlenmeli..." çağrısı yaptı.

Bu tür olayların faillerinin bulunmasının istihbaratın görevi olduğunu kaydeden Medvedev, "Karşı istihbarat da hala önemli olmaya devam ediyor..." ifadelerini kullandı.

Sviridov'un ölümünden sorumlu tutulan altı kişiden beşinin salıverilmesi tüm RF çapında yaşanan gösterilerin fitili olarak görülüyor. Moskova Emniyet Müdürü Vladimir Kolokoltsev salıverilenlerin tekrar tutuklanacağı sözünü vererek, olayların yatışmasını istemişti. Son bilgilere göre en az ikisi daha yeniden tutuklandı. (CHA)
,

Aleksander Lukaşenko

Belarus'da Lukaşenko dördüncü dönem liderliğe hazır

RF'nun Soğuk Savaş sonrası dönemde stratejik müttefiki Belarus pazar günü yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gidiyor. 1994'den bu yana görevde olan Belarus Cumhurbaşkanı Aleksander Lukaşenko'nun yüksek bir oyla yeniden seçileceği tahmin ediliyor. Moskova ile bozulan ilişkileri, ekonomik kriz ve muhalefetin yükselen sesine rağmen 'Avrupa'nın son diktatörü' olarak nitelenen Lukaşenko koltuğunu korumayı başaracak.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ve diğer ülkelerden onlarca gözlemci seçim sürecini izlemek için Belarus'da. 9,6 milyon nüfusu bulunan ülkede Lukaşenko basın mensuplarına yaptığı açıklamada ilginç uyarılarda bulundu: "Yabancı gözlemciler sadece süreci izlemeleri gerekirken kendilerini karar merci ve oyun kurucu olarak görüyorlar... Onlar burada karar vermek için bulunmuyor."

Muhalefeti provokasyon çabasında olmakla suçlayan Lukaşenko'ya göre, seçimleri kaybedeceklerini anladıkları için başka alternatifleri de kalmadı. Yedi aday arasında bölünen muhalif grupların Lukaşenko'ya karşı herhangi bir etkin sonuç almaları kısa vadede mümkün gözükmüyor.

Rus basınına yansıyan bilgilere göre muhalif liderlerden Andrey Sannikov ve Vladimir Neklayev başkent Minsk'in Özgürlük Meydanı'nda düzenledikleri protesto mitinginde halktan oylarının çalınmasına izin vermemelerini istedi. Kar yağışı altında toplanan bine yakın gösterici "Lukaşenko'suz yeni bir seçim..." sloganı attı. (AP)
,
Konut kredisi, gayrimenkulun yüzde 75'ini aşamayacak

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), bankaların 1 Ocak 2011'den itibaren kullandıracağı konut kredileriyle, konut teminatı altında kullandırılacak tüketici kredilerinde, kredi tutarının teminata konu olan gayrimenkulun değerinin yüzde 75'ini aşmamasını karara bağladı.

Ticari gayrimenkul alımı amaçlı kullandırılacak ticari kredilerde ise kredi tutarının teminata konu olacak gayrimenkulun değerinin yüzde 50'sini aşmamasını zorunlu tuttu. Teminata konu olan konutların ya da ticari gayrimenkulların değeri BDDK veya Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetkilendirilmiş değerleme şirketlerince tespit edilecek.

BDDK'dan kredi teminat oranlarına yönelik yapılan açıklamada bankaların etkin bir risk yönetimi açısından, taşıdıkları risk düzeylerine, risk iştahlarına ve risk alma kapasitelerine bağlı olarak kullandırdıkları krediler ile bu krediler karşılığında alacakları teminat türleri ve düzeyleri arasında makul bir ilişki kurmalarının beklendiği bildirildi.

Kredi ve teminat düzeyi arasındaki ilişkinin uluslararası finans literatüründe "Loan to Value (LTV)" olarak bilinen Türkiye'de de "kredinin teminata oranı (KTO)" olarak adlandırılan oran aracılığıyla kurulduğuna dikkat çeken BDDK, bu çerçevede, 16 Aralık 2010 tarihli Kurul toplantısında alınan 3980 sayılı Karar ile, 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kullandırılacak krediler ile konut teminatı altında kullandırılacak tüketici kredilerinde, kredi tutarının teminata konu olan gayrimenkulun değerinin yüzde 75'ini aşmamasını karara bağladı.

Bu arada ticari gayrimenkul alımı amaçlı kullandırılacak ticari kredilerde ise kredi tutarının teminata konu olacak gayrimenkulun değerinin yüzde 50'sini aşmaması kuralı getirildiğini ve bu sınırın belirlenmesinde esas alınacak teminata konu olan konutların ya da ticari gayrimenkulların değerinin Kurul veya Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetkilendirilmiş değerleme şirketlerince tespit edilmiş olmasının zorunlu tutulmasını öngördü. (Dünya Gazetesi)
,
Liderler ortak tahvilde anlaşamadı

Euro Bölgesi'nde ağır borç yükü altındaki İtalya, İspanya, Portekiz, Yunanistan, İrlanda ve Belçika gibi ülkelerin, Lüksemburg'un da desteğiyle talep ettiği ortak tahvil önerisi kabul görmedi.

Euro Bölgesi'nde daha düşük faiz oranlarıyla borçlanabilen Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya, borçlanma maliyetlerini arıtacağı gerekçesiyle "E-bonds" olarak adlandırılan ortak tahvile karşı çıktı.

Euro Grubu Başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker ve İtalya Maliye Bakanı Giulio Tremonti, Financial Times'ta yayımlanan ortak makalelerinde, "krize güçlü ve sistemik bir cevap için" Euro Bölgesi'nin ortak tahvil çıkarması gerektiğini vurgulamışlardı.

Öneriye göre normalde borçlanmalarının yarısını ortak tahvil üzerinden gerçekleştirebilecek Euro ülkeleri, Yunanistan ve İrlanda örneğinde olduğu gibi piyasadan borçlanamamaları halinde finansman ihtiyaçlarının yüzde 100'e yakınını buradan karşılama imkanına kavuşacaktı.

Ağır borç altındaki birçok ülke için "can simidi" gibi görülen önerinin kabul görmemesi, dayanışmadan çok sorumluluğa önem veren Almanya'nın, küresel krizin başlangıcından itibaren savunduğu "herkes başının çaresine baksın" prensibinin AB'de hala geçerliliğini koruduğunu gösterdi.

Juncker, ortak tahvil önerisini reddeden Almanya'yı Avrupalı gibi davranmamakla suçlamış, basın üzerinden yürütülen tartışma zirve öncesinde ikili arasında uzun bir telefon görüşmesiyle sona ermişti.

Özel sektör de maliyeti paylaşacak


AB anayasası Lizbon Anlaşması'na eklenecek 2 fıkrayla, borç krizindeki ülkeler için oluşturulan geçici kurtarma mekanizmasını daimi hale getirme konusunda uzlaşan AB liderleri, bundan sonraki ülke iflaslarında özel sektöre de maliyet yükleme kararı aldı.

Buna göre Euro Bölgesi'nde kurtarılacak yeni ülkelerin borçlanma kağıtlarını ellerinde tutan banka ve yatırımcılardan indirim talep edilerek Yunanistan ve İrlanda örneğinde olduğu gibi tüm yükün vergi verenlerin sırtına yüklenmesi önlenecek.

Lizbon Anlaşması'nda eklenecek fıkralarla "Euro'nun istikrarının güvence altına alınması kaçınılmaz olması halinde Euro kullanan ülkelerin istikrar mekanizması oluşturabilmesine" yasal zemin hazırlanırken "mali yardımın sıkı şartlara bağlı olacağı" kayda geçirilecek.

AB'nin 1 yıl önce yürürlüğe giren yeni anayasası Lizbon Anlaşması'nın 125'inci maddesi, bir ülkenin borçlarının diğer ülkelerce üstlenilmesini yasaklıyor. Bu durumda Lizbon Anlaşması'na eklenecek yeni fıkralarla Euro Bölgesi'ndeki ülkelerin kurtarılırken Euro'nun istikrarının gerekçe gösterileceği belirtiliyor.

Uluslararası Para Fonu'nun da katkısıyla Euro Bölgesi'nin mayıs ayında oluşturduğu, 750 milyar Euro'luk mevcut kurtarma mekanizmasının geçerlilik süresi 2013 ortasında doluyor. Bu durumda, kurtarma mekanizmasında boşluk olmaması için, referandum gerektirmeyen Lizbon Anlaşması'nda cüzi değişiğin 2012 sonuna kadar tüm AB üyelerince onaylanması gerekiyor.

Ekonomistler, İrlanda'nın ardından Portekiz ve İspanya'nın da borç krizine yenik düşmesi halinde AB'nin kağıt üzerinde 750 milyar Euro olmasına karşın bazı ülkelerin paylarına düşen katkıyı henüz yapmaması nedeniyle gerçekte 410 milyar Euro'luk kurtarma fonunun yetersiz kalacağını belirtiyor.

Yatırım bankası Goldman Sachs'ın iyimser tahminine göre İrlanda, Portekiz ve İspanya'nın sadece 2 yıllık borçlanma ihtiyacı 450 milyar Euro'yu buluyor. (AA)