|
|
................... |
|
................... |
HINCAL ULUÇ
KİMDİR? |
|
|
Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939'da
Kilis'te dünyaya gelir. Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve
teyzesi tarafından büyütülür. Sebebi ise subay olan babasının
o doğduğunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarının
manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır. Sonrasında
Fuat Uluç Çaldıran'a tayin olduğunda küçük Hıncal da ailesine
kavuşur. Ardından tayinler durmaksızın gerçekleşecektir.
Van'da o meşhur Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi. Daha sonra
gidilen Bandırma'da Hıncal da ilkokula başlar. İki ayrı okulda
ilk üç sınıfı okur. Bandırma'dan sonra 1950'de tekrar Kilis'e
(Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu'nda bitirir) tayin
olur Fuat Uluç.
1952'de Antakya, 1955'te de Ankara (Ortaokula Antakya'da
başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş
Lisesi'nde tamamlar) vardır sırada. Çok mutlu bir ailede
büyüyen Hıncal Uluç, 1980'e kadar burada kalacaktır. Annesi
doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç'un kendisi de
avukat olmak istemektedir. Ama ne olursa olsun İngilizce'yi
öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi'ne gelir.
Bir sömestr sonunda tekrar Ankara'ya döner. Bir sene sonra da
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanır.
Bu arada Demokrat Parti'den ayrılmış bir grubun kurduğu
Hürriyet Partisi, Yenigün adıyla bir yayın organı kurmuş,
başına da Cihat Baban'ı getirmiştir. Mehmet Ali Kışlalı da
gazetenin spor müdürüdür: "Bir gün gazetenin yazı işleri
kadrosu Cihat Bey'e isyan etmiş. Cihat Bey de reste meydan
bırakmayınca hepsi bırakıp gitmiş. M. Ali abiyle (Kışlalı)
Cihat Baban kalmış gazetede sadece. Cihat Baban da M. Ali
abiye 'çıkart gazeteyi' deyince o da hemen haber gönderiyor
abime, bana ve kardeşine (Ahmet Taner Kışlalı)." Hıncal Uluç
henüz 17 yaşındadır. Sıkıyönetim gereği altı sayfa çıkan
gazetenin spor sayfası bu genç delikanlıya emanet edilir:
"İstediğin her kapı sana açık. En büyük yıldızla, sporcuyla
konuşacağım diyorsun konuşuyorsun. Ve bunların hepsi de sana
'buyur' diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar. Şimdi böyle bir
meslek insanı büyülemez mi? Siyasal Bilgiler'in isimsiz bir
öğrencisi iken birdenbire Türkiye'nin en elit bin adamından
biri haline geliyorsun. Siyasal Bilgiler'i bitireceksin de,
kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli
olacaksın... 17 yaşında herşeysin zaten."
Uluç, böylece gazeteciliğe adım atar; Oktay Kurtböke, Güneş
Tecelli, Başkurt Okaygün, Kurthan Fişek, Güngör Sayarı, Ercan
Tan gibi isimlerle beraber çalışır. Bu arada askere gitmemek
için üniversiteyi geç bitirmeye karar verir. Ancak serde iyi
öğrencilik olduğundan üç senede üç sınıf bitirip son sınıfa
gelir. Tek çare rapor alarak okulu uzatmaktır: "Tanıdık bir
ruh doktoruna gittim. İleride kariyer açısından etkileyici
olur diye entellektüel sürmenaj hastalığı yazdı rapora. En
tehlikesizidir diye bunu yazarlardı doktorlar." Raporu alan
Uluç, okulunu bitirmiyor diye annesinin ağladığını görünce
kararını değiştirir ve 1964'te Kutlu Aktaş, Burhan Özfatura
gibi arkadaşlarıyla beraber mezun olarak diplomasını alır.
Bir yıl sonra da Mamak Muhabere Okulu'nda Büyükelçi Yalçın
Oral, Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Bozkurt Kuruç,
Galatasaray başkanlarından Saim Gogen'in oğlu Fethi (daha
sonra eniştesi olacaktır) gibi arkadaşlarıyla beraber iki yıl
askerlik yapar: "Askerlik dönemim benim en mutlu dönemimdir."
1960'lara bir daha dönelim. 27 Mayıs İhtilali, onun
gazetecilik yaptığı bu ilk yıllarda gelir dayanır kapıya. Uluç
ihtilalin tam ortasındadır: "Baştan sona ihtilalin içinde
idik. Onları anlatsam kitap olur. Fikir olarak da, eylem
olarak da ihtilalin içindeydik. Bütün o ıslık çalanların
başındaydık, 'Olur mu böyle olur mu?' diye gazeteyi bırakıp
Kızılay'da yürüyüşlere katılırdık."
Uluç, bu dönemlerde yazdığı yazılardan hukukçu ve mülkiyeli
oluşu sebebiyle hiç bir ceza almaz: "Aslında gazetecilik
zamanları böyle zamanlardır. Meslek yaşamımın büyük bölümü
sıkıyönetimlerle ve yayın yasakları ile geçti. İlk önceleri
neyin yasaklandığı açık açık yazardı. Sonra askerler biraz
daha uyanık yayın yasağı koymaya başladılar. Soyut
tanımlamalar yaptılar. Böylece kendi kendini sansür etmeye
başladın. Şunu da söyleyeyim Türkiye'de herkesin anladığı
anlamda bir basın özgürlüğü olsa idi eğer, ben bu kadar iyi
gazeteci olamazdım."
TÜRKEŞ, HINCAL’IN ASLAN AMCASI
Onun ihtilal olsun yürüyüşlerinde ön sırada yer almasının bir
sebebi belki de babasıdır. 1955'te ailecek Ankara'ya gelinmiş,
Hıncal 1980'e kadar başka bir yere gitmemişti ama babası tayin
ve bu arada terfi almaya devam etmiş, 1961'de albaylığa kadar
yükselmişti. 27 Mayıs İhtilali olduğunda babası Fuat Uluç'un
görev yeri, Çanakkale İl Jandarma Alay Komutanlığıydı. Fuat
Uluç, 27 Mayıs'ın liderlerinden Alparslan Türkeş'le de çok
yakın arkadaştı: "Bandırma'da beraberdik zaten. Benim iki tane
halam var, amcam yok ama Aslan Amca (Alparslan Türkeş) bizim
ailenin amcası idi. Bütün kardeşler ona Aslan Amca derdik.
Yetişmemize de katkısı olmuştur. Evlerimiz bir gibiydi."
Bu kadar yakın olunca 27 Mayıs'tan sonra bir araya gelmemek
olmazdı tabii: "Aslan amca ihtilalden sonra başbakanlık
müsteşarı olunca babamın tayinini de Ankara'ya çıkarttı. Babam
hemen Aslan Amca'nın karargahında görev aldı. Ve Aslan Amca
hazırladıkları her şeyi babamla beraber hazırladı. Devlet
Planlama Teşkilatı kurulduğunda babam da oranın ilk Sosyal
Planlama Daire Başkanı' oldu."Ancak aylar ilerleyince
Alparslan Türkeş 14'lerden biri olarak Hindistan'a sürülür. Bu
arada Eminsu hadisesiyle Milli Birlik Komitesi, Ağustos
1960'tan Şubat 1961'e kadar 235 general ve amiral ile beş bine
yakın subayı emekli etmiş (Eminsu, bunların kurduğu Emekli
İnkılap Subayları Derneği'nin kısa adıdır) geride kalanların
yolu açılmıştır.
Fuat Uluç da önü açılanlardan birisidir: "Babamın general
olacağı kesin. O kararı nasıl verdiği benim için hâlâ bir soru
işaretidir. Aslan Amca sürülmüştü, onların siyasallaşma
sürecinde burada güvenilir bir odak noktasına ihtiyaçları
vardı. Babam o odak noktası olabilmek için ordudan istifa
etti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'ne girdi, genel
sekreter oldu ve babamın hazırladığı kongrede de Aslan Amca
genel başkan seçildi." Fuat Uluç, 1964'te de Mardin
milletvekili olarak Meclis'e girer: "Ancak o dönemi
tamamlayamadan 1968'de kalp rahatsızlığından öldü. Buna rağmen
şuna inanıyorum ki askerde kalsa idi yaşardı. Politikanın iki
yüzlü yapısı, bütün bir hayatını asker doğruluğu içinde
yaşamış bir adama iyi gelmedi."
GENELKURMAY BAŞKANI DİNÇ BİLGİN’İ ARIYOR
Bir süre de Öncü'de kalem oynatan Hıncal Uluç, askerden
döndüğü 1967'de, M. Ali Kışlalı başta olmak üzere eski Yenigün
ekibinin çıkardığı Yankı'da çalışmaya başlar: "Bana
gazeteciliğin bütün püf noktaları ile ayrıntılarını ve
ahlakını M. Ali Kışlalı öğretti." Oktay Kurtböke de Cumhuriyet
Yayın Yönetmeni olduğu için Yankı ile paralel burada da
haftada iki gün spor yazıları yazmaya başlayan Uluç, TRT
kurulunca pazartesi günleri de yine Cumhuriyet'e tam sayfa tv
sayfası yapar: "Benim Babıali'ye transferim Cumhuriyet kanalı
ile oldu."
1980'de onun İkinci İstanbul seferi başlar. Gelişim
Yayınları'nın sahibi Ercan Arıklı 12 Eylül'den önce bir dergi
çıkarmasını ister ondan. Kabul eder. Daha sonra Gelişim
Yayınları Asil Nadir'e geçince de, Uluç işinden olur. Ardından
Zafer Mutlu'nun daveti ile 1990'da Sabah'ta yazmaya başlar:
"Gazeteye başlarken Dinç Bey'le (Bilgin) bir tek şey konuştum.
Ne yazacağımı ya da yazmayacağımı bana kimse söylemeyecek."
2002'ye kadar on iki senede anlaşma bir tek kez Dinç Bilgin
tarafından bozulur: "Dinç Bey geldi ve 'Dün yazdığın yazıyı
hatırlıyor musun?' dedi. Evet dedim. Orduevlerinde fiyatların
çok düşük olduğunu, aradaki farkı bizim vergilerimizle
verdiğimiz mealinde bir yazı idi o. Dinç Bilgin, 'Bir daha
böyle bir yazı yazarsan Genel Kurmay Başkanı'nı sana bağlarım
haberin olsun' dedi. Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş aramış
ve Dinç Bey'le 3,5 saat konuşmuş. 'Telefonu da Genel Kurmay
Başkanı'na kapatamıyorum, 3.5 saat dinledim Güreş Paşa'yı'
dedi."
Uluç mesleğin başında yaptığı birkaç sözleşme hariç, bir daha
iş sözleşmesi de imzalamamış birisidir: "Türkiye'nin en büyük
sosyal demokratları ile solcularının ve sendikalarının
kazığını yedikten sonra kendi kendime dedim ki kendinden ve
Allah'tan başka güveneceğin kimse yok." Yeni Tanin'de
çalışırken işten atılan Uluç, tazminat almak için sendikaya
başvurur. Sendikanın avukatı da Yekta Güngör Özden'dir. Özden,
—kazanacağı kesin olmasına rağmen— kazanamayacaklarını öne
sürerek davayı açmayınca Hıncal Uluç da bu kararı alır.
FUTBOL OYNAYAMAYAN FUTBOL YORUMCUSU
Hıcal Uluç kendisini “fevkalade yeteneksiz” bir kişi olarak
değerlendiriyor. Futbol oynamayı deneyen, ancak takım
arkadaşları tarafından oynama şansı bile verilmeyen Uluç'un,
önce voleybol takımı kurup mahallede herkese voleybol, sonra
basketbol öğrettikten sonra yine takım dışı kaldığını...
Hatta, oynama şansım fazla olur diye aynı taktiği beyzbolda
bile deneyip, arkadaşlarına öğrettikten sonra kendisi iyi
oynayamadığı için arkadaşları tarafından yine çemberin dışına
itildiğini: "Her türlü sporu denedim, hiç birinde başarılı
olamadım. Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım."
Bitmedi. Ankara'daki Kurtuluş Ortaokulu'nun son sınıfında
okurken müzik hocası bir okul korosu kurmaya karar verir.
Seçme yapılacak 100 kadar öğrenci arasında Hıncal Uluç da
vardır: "İki satır söyledikten sonra hoca hepimizi susturdu, o
yüz kişi içerisinde parmağıyla beni işaret etti ve 'dışarı'
dedi. Böylece spordan sonra müzisyen olma hayallerim de sona
erdi. Resim dersen zaten hiç yok. Kuzenim Ahmet (Taner
Kışlalı) yapardı benim resimlerimi ilkokulda." Çok iyi bir
öğrenci olduğu için (Uluç, eğitim hayatı boyunca sınıfın ilk
üçü arasına girer hep) okul müsameresinde ona Reşat Nuri
Güntekin'in Vergi Hırsızı adlı oyununda başrol oynatır hocası.
Bugün iş adamı olan Alaattin Beyti de ikinci rolü
oynamaktadır. Sonuç mu? "Alaattin onbeş dakikada beni sildi
süpürdü. İkinci temsilde de en ön sırada oturan velilerden
biri düşüp bayılınca benim sahne hayatım sona erdi. Aslında
fevkalade yeteneksiz bir adamım." Hıncal Uluç bütün bunlardan
sonra Bernard Shaw'ın şu sözüne uymaya mecbur kalır: "Yapan
yapar, yapamayan eleştirmen olur." |
|
Kaynak:
Kimkimdir.gen.tr |
|
|
|
|
|
|
|
|
|