|
|
................... |
|
................... |
MİHRİ MÜŞFİK HANIM
KİMDİR? |
|
|
(d.1886, İstanbul- ö. 1954, New
York)
Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın
ressamdır. Özellikle portreleriyle tanındı. Tanınmış kişilerin
portrelerini yaptı; portresini yaptığı kişiler arasında
Mustafa Kemal Atatürk ve Papa XV. Benedict de vardır. Kız
öğrencilerin devam ettiği bir Güzel Sanatlar Akademisi olan
İnas Sanayi Nefise’nin ilk kadın yöneticisi oldu; pek çok
kadın ressamın yetişmesine emeği geçti. Resme olan tutkusu
nedeniyle aristokrat yaşamını terk etti, bohem ve yoksul bir
yaşam sürdü. Ressam Hale Asaf'ın teyzesidir.
Yaşamı 1886 yılında İstanbul'da, Kadıköy’ün Bahariye
semtindeki Dr. Rasimpaşa Konağı'nda dünyaya geldi. Babası,
Askeri Tıbbiye'de ders veren ve "Tıbbiye Nazırı" veya "Tıbbiye
Reisi" olarak da bilinen Dr. Çerkes Ahmet Rasim Paşa'dır.
Avrupaî bir eğitim gördü. Edebiyat, musikî ve resim ile
ilgilendi. Resme olan ilgisi diğerlerine göre ağır basıyordu.
Yaptığı bir resmi Sultan II. Abdülhamit'e takdim edince saray
ressamı Zonaro’nın öğrencisi oldu; kendisinden Beşiktaş’taki
atölyesinde resim dersleri aldı. Böylece Türkiye’de çağdaş
resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam unvanını aldı.
Avrupa'ya gidişi
On yedi yaşındayken bir müzik dinletisinde tanıştığı İtalyan
kökenli bir müzik şefinin peşinden Roma’ya kaçtı. Sahte
pasaportla gittiği İtalya’da tanıdıklarının yanında bir süre
kaldıktan sonra sanat dünyasının merkezi sayılan Paris’e
geçti. 52 Montparnasse Bulvarı'ndaki adreste kiraladığı yeri,
hem ev; hem de atölye olarak kullandı. Portre ve gravür
ağırlıklı resimler yaparak ve evinin bir odasından aldığı kira
ile geçimini sağladı. Kiracılarından birisi, Bursalı Selami
Paşa’nın Sorbonne’da Siyasi Bilimler öğrenimi yapmakta olan
Müşfik Selami Bey idi. Müşfik Selami Bey (İnegöllü) ile
evlenen Mihri Hanım böylece sanat dünyasında bilinen "Mihri
Müşfik Hanım" adını aldı.
İtalya ve Fransa’da çeşitli sanat okullarda ve atölyelerde
öğrenim gören Mihri Müşfik Hanım, dışavurumcu bir anlayışla
özgün portreler yaptı. Çağdaş resim akımlarını yakından takip
etti. Portrelerinde kübizmin ve ekspresyonizmin etkisi
görüldü. En önemli eseri sayılan Naile Hanım Portresini bu
dönemde, 1908 - 09 yıllarını içeren uzunca bir süreçte meydana
getirdi. Eser, İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucularından,
eski Viyana Sefiri, İstanbul şehreminlerinden (belediye
başkanı) Ali Rıza Bey’in annesi, Naile Hanım’ı
betimlemektedir.
İstanbul'a dönüş
Mihri Hanım, Fransa ile borç anlaşması yapmak üzere Paris'te
bulunan dönemin Osmanlı Devleti Maliye Nazırı Cavit Bey ile
bir davette tanıştı. Cavit Bey’in Maarif Nazırı’na bir telgraf
göndererek Mihri Hanım’dan İnas Sanayi Nefise adlı okulun
kurulmasında yararlanılmasını önerince, Mihri Müşfik Hanım
1913 yılında İstanbul Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu)
resim öğretmenliğine atandı. Bu okul, Müslüman halkın
kızlarının devam ettiği en yüksek eğitim kuruluşu idi. Burada,
öğrencilerini etkileyen ve sevilen bir öğretmen oldu. 1914
yılında kız öğrencilerin yüksek öğrenim görmelerine ve güzel
sanatlar alanında yaratıcılıklarını değerlendirmelerin imkan
vermek üzere İnas Sanayi-i Nefise’nin açılmasıyla bu kurumun
resim atölyesine öğretmen oldu ve matematikçi Salih Zeki
Bey’den sonra bu okulun müdürlüğüne getirildi. İnas Sanayi-i
Nefise’nin ilk kadın yöneticisi olan Mihri Hanım’ın, kızları
açık havada resim yapmaya, modelden çalışmaya ve kadın
ressamları ilk kez toplu bir sergi açmaya teşvik etti. Pek çok
kadın ressamın yetişmesinde katkısı oldu. Bu ressamlardan
bazıları Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Fahrelnisa Zeid’dir
Edebiyat-ı Cedideciler İstanbul’da bulunduğu dönemde, İbrahim
Çallı, Hikmet Onat, Fikret Adil, Namık İsmail gibi ressamların
yanısıra Tevfik Fikret ile dost oldu. Edebiyat-ı Cedide
şairlerinin yazdıklarını resimleyerek bir “Edebiyat-ı Cedide
Resmi” yarattı.
Ruşen Eşref Ünaydın, Tevfik Fikret ile ilgili anılarında,
şairin Mihri Hanım ile ilgili yorumlarını şöyle dile getirir:
Yukarıda bir hanım var. Resimler yapıyor. Bir de «Rübab»ı o
kadar güzel yorumluyor ki, yazdıklarım bu kadar anlamlı mı
imiş!diye şaşırıyorum.
Mihri Müşfik Hanım, şiirleri resimlemenin yanı sıra Edebiyat-ı
Cedideci şairlerin portrelerini çizdi. 1915’te Tevfik
Fikret’in ölümü üzerine yüzünün kalıbını alarak heykelini
yaptı. Bu, Türkiye’de yapılan ilk mask çalışmasıdır. Mask,
Aşiyan Müzesi'nde sergilenmektedir.
Mihri Müşfik, Ayakta Atatürk Portresi Kurtuluş Savaşı yılları
1919 yılında aniden İtalya’ya gitti. Bu ani gidişinin
nedeninin, İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla olan
yakın ilişkilerinin, onu işgal altındaki İstanbul’da zor
duruma düşürmesi olduğu sanılmaktadır. Mihri Hanım’ın, bu
dönemde tutuklanan Hüseyin Cahit ve Cavit Beylerii ıziyaret
etmesi, basında aleyhine yazılar çıkmasına neden oldu. Bu
kargaşa döneminde, bir yıl için gittiği İtalya’dan geri
döndüğünde, iki yıl daha İnas Sanayi-i Nefise’de ders verdi.
Bu arada kötü alışkanlıklar ve sosyal çalkantılar nedeniyle
Mihri Müşfik Bey ile iyi yürümeyen evliliği boşanma ile sona
erdi.
Mihri Hanım, 1922 yılında Yunan ordusunun denize dökülmesinin
ardından Mustafa Kemal’i mareşal üniformasıyla ayakta
canlandıran yaklaşık 3m yüksekliğinde bir portresini yaptı ve
Çankaya Köşkü’ne götürerek kendisine sundu. Bu, Cumhuriyetin
ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk
portesi'dir. Daha sonra Yugoslav Kralı Alexander hatırasına
Yugoslavya'ya hediye edilen bu tablo II. Dünya Savaşı
sırasında Belgrad Sarayı'nın tahrip olması sonucu kayboldu;
1990’larda bulundu.
Yeniden Avrupa'ya gidiş ve ABD yılları
1922 yılının sonuna doğru yeniden İtalya’ya gitti. Portreler
yaparak uzun süre yaşamını sürdürdü. Konu olarak hep ünlü
kişileri seçti. İtalyan şair Gabriele d'Annunzio ile birlikte
olduğu dönemde onun aracılığıyla birkaç kez Vatikan’a kabul
edildi ve Papa’nın bir portresini yaptı, ayrıca bir kilisenin
fresklerinin onarımında çalıştı. Vatikan’da ilk kez bir Papa,
başka dinden bir kadın ressama poz vermiştir. Bu tablo yeni
Papa’nın seçimine kadar Vatikan Müzesi’nde kaldı.
İtalya’dan sonra Paris’e geçen Mihri Hanım, bu dönemde
"Çingene" isimli tablosunun Louvre Müzesi’ne kabülü ile mutlu
oldu (eserin bir kopyası İstanbul Resim ve Heykel
Müzesi'ndedir) ancak kızkardeşi Enise Salih Hanım’ı ve yeğeni
Hale Asaf’ı kaybettikten sonra Paris’te yaşamak istemedi.
Ülkesinde ise kendisine karşı baskıcı bir tutum olmasından
ötürü ABD’de yaşamayı tercih etti. Bir süre New York,
Washington, Chicago’da üniversitelerde konuk resim
profesörlüğü yaptı ve zengin Amerikan ailelerine özel dersler
vererek geçimini sağladı. 26 Aralık 1928 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi’nin haberine göre New York’un Geroge de Maziroff
Galerisi’nde bir de kişisel sergi düzenledi. Yaşlılığı
yoksulluk içinde geçti. 1954’te New York’ta yaşamını yitirdi
ve Kimsesizler Mezarlığı’na gömüldü. |
|
Kaynak:
Kimkimdir.gen.tr |
|
|
|
|
|
|
|
|
|