Konukseverlik Çerkeslerin en büyük özelliklerindendir. Bu konuda
hata yapanı hiç affetmezler. Bir Çerkes atasözü: “Ün salmak için
keskin kılıç ve kırk sofra gereklidir” der.
Savaşta kılıçla,
toplantılarda da güzel söylevlerle ün kazanıldığı gibi
konukseverliklerde de ün salmaya çalışırlar. Kafkasya’da her evin
mutlaka bir konuk odası vardır ve sürekli açıktır. Konuğa yatak ve
yemek çıkarmak üzere hazırlıklı bulunmakta her kadının asal
görevidir.
Atlı, konuk olacağı odaya yaklaşınca, ev sahibinin mevki ve
şerefine göre odadan ne kadar uzaklıkta inmesi gerekeceğini takdir
eder. Yaşlı soylu ve Thamadeler ancak odanın önüne kadar attan
inmeden gelebilir. Diğerleri ev sahibi sayılır. Her hangi biri ise
30-40 metre uzakta attan iner.
Vücut dik olarak attan süratle ve sol tarafından inmek incelik
olmakla birlikte atın omzuna doğru çok eğilmek ayıptır. İnerken
sol eli ile yalnız atın başını tutar. Hayvanın yelesini tutmak
ayıptır. Konuk attan ineceği zaman etraftaki gençler hemen atı
tutarlar. Sağ eli ile dizgini, sol eli ile üzengiyi tutarak
konuğun inişine yardım ederler. At, teri kuruyuncaya dek
gezdirildikten sonra, yaz ise konuk odasının yanında bulunması
gelenek olmuş ağaçların gölgesine, kış ise ahıra bağlanır. Bazı
konuk odalarının önünde at bağlamak amaçlı 5-6 çatallı bir ağaç
dikili bulunur. 4-5 saat geçmedikçe atın eyerini almazlar. Bunu
atın sırtı kabarmaması için yaparlar. Konuk atına bakılmasını ev
sahibine bırakır. Kendisinin hayvana gidip bakması güvensizlik
gibi görülür ve kabalık sayılır.
Atından inen konuk açık bulunan kamçısı elinde olduğu halde ev
sahibine ve hazır bulunanlara yanaşarak selam verir. Ev sahibi de
“yeblag” diyerek konuk odasına alır.
Misafir silahları üzerinde olarak konuk odasına girer. Ev sahibi
ya da konuğa hizmet edecek aileden gençler hemen konuğun üzerinde,
varsa önce başlığını ve yamçısını, sonra kamçısını, tüfeğini,
tabancasını, kılıcını sıra ile alarak asar. Sonra konuğa oturması
söylense de oda içinde yaşlı biri varsa konuk hemen oturmaz. Önce
oturulmasını konuk olarak önerir ve bu öneriyi bir kaç kez
yineler. Sonunda konuk oturunca orada bulunanlar bir süre ayakta
durur ve bu sırada önce ev sahibi “fesapsi” der. Sonra
tanış olsun olmasın “su zepesa” yani iyi misiniz diye
sorar. Konuk da “zepaso su sa” mutlu yaşayınız, diye yanıt
verir. Konuğa ilk olarak kimliği sorulmaz. Varsa konukla birlikte
gelen Pserhe’den konuğun kimliği, gideceği yer ve yolculuk amacı
öğrenilir. Yoksa ev sahibi yalnızca “nereden geldiğinizi
öğrenebilir miyim?” diye soru sorabilir. Konuk da kimliğini
açıklar.
Ev
sahibinden başka odaya giren ziyaretçilerin hepsi de “fesapsi”
diye konuğu selamlar ve nasıl olduğunu sorarlar. Ancak kim
olduğunu soramazlar. Konuk değerli bir kişi ise, ev sahibi ile
diğerleri yanına geçip kendiliklerinden oturamazlar. Konuğun
önerisi ve bu önerinin bir kaç kez yinelenmesi üzerine yaşı uygun
olanlar konuk odasının gerisinde otururlar. Konuğun oturduğu uzun
sedirin üzerine kimse oturmaz.
Oturma hakkına ulaşmamışlara oturmaları önerilmez. Zaten bunlarda
oturmaz ayakta dururlar. Konuk oturma zamanlamasını yerinde
yapmalıdır. Uzun ısrarlardan sonra oturan konukla “kibarlık
bilmeyeni oturtmak, Teke’nin derisini yüzmek gibidir” diye alay
ederler.
Çok kalabalık olan Çerkes konuk odasında sanki kral varmış gibi
konuşmalarda büyük bir özen ve incelik görünür. Birisi konuşurken
diğerleri yalnız dinler, kendisine söz düşmeyen konuşmaya
karışmaz. Konuşanlar ağır ve ciddi olarak konuşurlar, gülümseme
vardır, ancak kahkaha asla yoktur.
Yüksek sesle konuşmakta kabalık sayılır. Konuk odasındaki konuşma
biçimi ve şekli güzel, kibar olur. Konuğun hal ve hatırını
soranlar, bir süre sonra odadan çıkarlar. Ancak, çıkan kişi
”rahat olunuz” der, sonra kapıya kadar arka arka gider ve yüzü
konuğa dönük biçimde kapıdan çıkar. Konuk da çıkan kişiye ya
tümüyle ayağa kalkar ya da kalkar gibi doğrulur.
Konuk, odasına yeni ziyaretçi ya tümüyle ayağa kalkar ya da kalkar
gibi doğrulur. Bu seçim etmek onun inceliğine bağlıdır. Gelen
ziyaretçi ihtiyar ve muhterem ise konuk, önce ona oturmasını
önerir. Ziyaretçe doğal olarak bunu kabul etmez ve kendisine uygun
bir yer bulup oturur.
Konuk ayağa kalktıkça oturanlarda ona uyarlar. O oturmadan kimse
yerine oturmaz. Konuk muhterem bir ihtiyar ise ya da asil olup pek
genç değilse sedirin ocağa yakın baş köşesine oturtulur. Bu
değerde olmayan konuğun biraz aşağıda oturmakla o yerde hakkı
yokmuş gibi kendisini göstermesi incelik, alçak gönüllülük gereği
sayılır.
Konuk gelişi sırasında hemen gelip sedire oturmaz. Sedir
üzerindeki pamuk ya da kuş tüyü yastığın kenarına ilişerek oturur.
Yastığın üzerine oturmak kabalık olarak görülür. Ancak çok
ihtiyarlar, üzerine oturabilirler.
Konuk, sedirin üzerinde sandalyede oturur gibi ayakları dik ve
yerde olacak biçimde bir tarafa yaslanmayıp doğru ve güzel
oturmaya özen gösterir. Ayak uzatmak, ayak ayak üstüne atmak
kendini üstün görme ve orada bulunanlara karşı hakaret sayılır.
Bağdaş kurmakta ayıptır “deve oturuşu” diye tanımladıkları, diz
çökmekte çirkindir. Yani, korseli bir kız gibi dik ve doğru
oturmak gerekmektedir. Çelik vücutları bu törene dayanıklıdır.
Konuğun, eliyle bıyığını ve sakalını karıştırıp oynaması,
konuşmalarında laubali davranması hoş görülmez.
Çerkeslerde kahve yoktur. Onun yerine çay verirler. Çayı
olmayanlar yemekten önce bir şey getirmezler. Sabah, öğle, akşam
olmak üzere üç kez yemek verdikleri için konuk yemek zamanını
bekler. Ancak yemek zamanından önce ayrılacaksa yemek hemen
verilir. Bu en çok dikkat edilecek konudur.
Sofra insanların inceliklerini gösteren bir sınav yeridir. Bu
sınavdan geçmek önemli bir başarıdır. Çerkesler “sofra terbiyle
mihengidir” derler. Pxesi-Phesi dedikleri yani “agaç kili” diye
nitelendirdikleri “kaba adam sofrada belli olur” atasözünü
anımsarlar.
Yemeği ağır yemek, lokmaları orta büyüklükte bulundurmak, kibarca
almak, başı sofra üzerine çok eğmemek, lokma ağza yanaşmadan ağzı
açmamak, bir lokmayı çiğneyip yutmadan diğer lokmayı almamak,
yanakları lokmayla şişirmemek, sofra üzerine aksırmamak, ekmek ve
börek gibi şeyleri ısırmayıp el ile koparmak, az yemek, ancak
incelik olsun diye diye aç kalmamak önemli kurallardır.
Çerkeslerin “zi ahe zefemishirer femif” (hakkını yemeyen
olgunlaşmamıştır) deyimiyle konu ettikleri beceriksizliği
göstermemek gerekir. Ancak sınırı aşıp “psıç” yani manda
dedirtmemek, bir yemeğe gereğinden çok ilgi gösterip “hiç görmemiş
mi?” diye alay konusu olmamak, yemekleri övmek ya da beğenmez
hareketlerde bulunmak, gibi tükenmez inceliklere dikkat etmek
gereklidir.
Konukla beraber ev sahibi (önemli biri değilse) yemeğe oturmaz.
Yemek anında ayakta bekler. Hazır bulunanlar arasında oturmaya hak
kazanmış ihtiyar varsa, bir ya da iki kişi sofraya oturabilir.
Ancak, konuğun ısrarıyla sofraya oturulur.
Konuk gece kalacak ise (hoş geldin töreni yapıldıktan sonra
dinlenme aşaması gelince) elbiselerinden yalnız dizliğini çıkarır.
O zaman pserhasi ya da hizmet eden bir genç dizliğini
çekerek çıkarır.
Gece yatacağı zaman yatak hazırlanınca ev sahibi “çhash maf
“ (hayırlı gece) diyerek çekilir. Odada kalan psherahlar konuğun
soyunmasına yardım ederler. Çizmelerini pantolonunu çekip
çıkarırlar. Elbiselerini güzelce derleyip bir yana bırakırlar.
Legen, ibrik ve yeterince çıra bıraktıklar. Konuğun yatağa
girmesinden sonra onlarda “çhash maf” diyerek çekilirler.
Konuğun hizmetindeki psherah, yanındaki odada yatar. Oda yoksa
misafir odasının geri tarafında yatağını yapar. Psherah konukla
beraber yemek yemez, yanında oturamaz, evde hizmet edecek gençler
varken, konuğa hizmet etmez, ancak atlara kontrol eder.
Konuk odasının dışında genç akranları ile sohbet eder. Savaşlara,
düğünlere, eğlentilere ve kızlara ilişkin gençlik sohbetleriyle
zamanını geçirir. Ev sahibinin kızı varsa yanına giderek ziyaret
eder. Köydeki diğer kızlara uğramayı da -özellikle bekarsa- hiç
ihmal etmez. Çünkü memleketin kızlarını gördükten sonra eş
seçecektir. Gençlere psherahlığı sevdiren de işte bu durumlardır.
Konuk ayrılacağı zaman atlar hazırlanınca yaver makamında olan
psherah içeri girerek “hazır” der. Bunun üzerine konuk ayağa
kalkar. Psherahlar silahlarını, duvarda asıldığı düzen üzere sıra
ile verirler. Konuk silahlarını takındıktan sonra dışarı çıkar.
Ata binmeden önce ev sahibi ve dostlar ile veda eder ve
sarılırlar. Çerkeslerde sarılma anında bir birini öpme geleneği
yoktur. Ancak kucaklaşmadan sonra el sıkarlar. Bazen veda anında
yalnız el tutma ile yetinirler.
Konuk giderken ev sahibine teşekkür etmez. Çünkü ev sahibi
görevini yapmıştır. Ancak “Hoş Kalınız” der. Geldiğinde olduğu
gibi giderken de misafir at bineceği yerin uzaklığını belirler.
Psherahlar atı odaya yakın getirirlerse, konuk saygı göstererek
istiyorsa biraz uzağa çektirir ve atın başı odaya ve
oradakilerinse dönük olarak tutulur. Konuk ata bineceği zaman
kolana bakabilir. Çerkesler kolanı sık bağlamayı binicilikte usta
olmadığının kanıtı sayarlar. Bunun için genellikle ata bindikten
sonra kolan atın karnı altında bir parmak sığacak biçimde sarkar.
Konuk ata sol taraftan biner, binme anında sol eli ile hem
dizgini, hem de eyerin kayışını birlikte tutar. Atın yelesini
tutup binmek ayıptır. Sağ eliyle de arkadaki kası tutar. Çevik ve
iyi biniciler genellikle yalnız sol eliyle öndeki kası tutmakla
yetinerek hızla at binerler.
At binerken vücudu atın başına doğru çok eğmemek, hızla binmek
gerekir. Binerken sağ ayağı atın sağrısına dokundurmak çok
ayıptır. Atı tutan psheraha sol el ile dizgini, sağ eli ile
üzengiyi tutar. Ancak üzengiye çok asılmaz. Çünkü bu, konuğun
binicilik yeteneğiyle ile alay etmektir.
Konuğun yanındaki psherahlar 30-40 metre daha ötede, konuk at
bindikten sonra at binerler. Buna öyle dikkat ederler ki, konuğun
ata binmesi bitince kendiside eyerinde bulunmuş olur. Daha önce
binemez. Psherahların atları başkasınca genellikle tutulmaz.
Konuk at bindikten sonra “Sötxej – Söthej” yani mesut
olunuz diyerek vedasını bitirirken at bir atak yapıyor gibi
gideceği yere doğru hızla yürür. Iyi eğitilmiş Çerkes atlar bu
atağı öyle doğal bir hızda yaparlar ki binicisi farkına bile
varmaz. Binicinin geme hafif bir dokunması ya da üzengi içindeki
ayağını ata dokundurması üzerine at, o güzel hareketi yapar.
Konuk biraz uzaklaşmadan atına kamçı vurmaz. Yüz metre ilerleyince
bir kez kamçıyı ata vurarak şakırdatır. Bunun anlamı, ata kimin
bindiğini belirtmektir. Başka zaman zorunluluk dışında atı kamçı
ile dövmek çok ayıptır. Kamçıyı vuracağı zaman eli kulağa doğru
kaldırmayıp ancak gem çekerek vurmak gerekir. Atlar çok iyi
eğitildiklerinden kamçı darbesine gerek yoktur.
Psherah da thamadesi, yani büyüğü önünden geçtikten sonra arkası
sıra yürür. Orada hazır bulunanlar da veda edip ayrılan konuğa
“Goq Maf” yani uğurlu yol diye eşlik ederler.
Çerkeslerde konuğun evde kalma zamanı konuğun isteğine bağlıdır.
Bazen 5-6 ay, hatta bir yıla varır. Ancak ne kadar uzarsa uzasın
ona gösterilen ilgi hiç eksilmez. Aksine dostlarının çoğalması
nedeniyle konuk odası günden güne kalabalıklaşır, düğün yeri gibi
olur. |