Adigey’in
arkeolojik zenginliği dünyaca bilinir. Bugünkü Adigey sınırları
içerisinde paleolit döneme ait 10 bin civarında yerleşim yeri,
kurgan, mezarlık, kale vb. yer vardır. Bu sayı tarihi Adige
topraklarında ise 50 bin civarındadır.
Bundan 200 yıl
kadar önce ilk kurgan ve dolmenlerin kazılması çalışmalarına
başlanmış olup, bu zaman içerisinde arkeologlar yüzlerce kazı
gerçekleştirmiş ve bilimsel, sanatsal, tarihi değeri olan çok
sayıda madde bulmuşlardır. Bunlar tarihi zenginliklerimiz
arasında, kitaplardaki yerlerini almıştır. Bu tür araştırmalar
Adigeler için çok önemlidir. Çünkü tarihimiz bugüne kadar henüz
tam olarak yazılmamıştır. Bu nedenle arkeolojik araştırmalar
yapmak, tarih sayfalarımızı zenginleştirmek gerekmektedir.
Yapılacak bilimsel çalışmaların büyük yarar sağlayacağı açıktır.
Örnek vermek gerekirse Sovyetler Birliği’nin son on yılında
ülkemizde yapılan kazılarda elde edilen bulgular tarihimize büyük
gelişme sağlamıştır.
Leningrad’tan
gelen A.D. Rezepkin yönetimindeki arkeolog grubu, Mamrukuay
kurganlarında kazı yapmıştır. Buradaki bir dolmende, büyük Maykop
kurganı Osad kazıldığından (1897) bu yana ele geçmeyen altından
kap kacak, bilezik,iğne,taş ve bronzdan yapılma alet edevat ve
silahlar, Avrupa'nın en büyük ağaçtan müzik enstrümanı
bulunmuştur. Bunların yaşı 4 bin 500’dür.Dolmenin iç duvarlarında
çeşitli resimler vardır. Bu dolmen 1982 yılında Adige Ulusal
Müzesi’ne verilmiş olup o tarihten beri müze avlusunda
beklemektedir. Bu insanların görmesi ve bilmesi gereken bir kültür
anıtıdır. Düzenleyeceğimiz yeni sergilere katkı sağlayacaktır.
Bunu müze içine sığdırmak mümkün olmayıp, müze bahçesinde kapalı
bir alanda sergilemek mümkündür. Aynı kazılarda dünyanın en eski
taş direği de bulunmuş olup halen müzemizde tutulmaktadır.
Vulape
kurganlarının araştırılması için Doğu Halkları Müzesi’nin A.M.
Leskov yönetiminde Adigey’de düzenlediği kazılar dokuz yıl
sürmüştür. Gurup bu kazılarda kendi istediklerini çıkarmak gibi
bir amaç gütmeden önceliği yok olma tehlikesi altında olan
kurganlara ve Krasnodar barajı altında kalacak yerlere vermiştir.
Profesör A.M.
Leskov tarihi eserlerle dolu toprakların sürüldüğünü, eserlerin
hırsızlarca yağmalandığını görerek üzüntüye kapılmış ve bu sorunun
ülkemizde arkeologlar olmadan çözümlenemeyeceğini yöneticilerimize
inandırmıştır. Bu amaçla arkeoloji eğitimi görmek üzere
Leningrad’a altı öğrencinin gönderilmesini sağlamıştır. Moskova’ya
gidince de Adigey’in isteği doğrultusunda Sovyetler Birliği Eğitim
Bakanlığınca, Adigey Öğretmen Enstitüsü’ne bağlı olarak Tarih
Fakültesi açılmasını sağlamıştır. Profesör, Leningrad’a giden
öğrencilerin arkeolog olacaklarını, yeni fakültenin de Adige
tarihi ve arkeolojisi üzerine araştırma yapan merkez haline
geleceğini umut etmiştir. Ancak mezun olan altı öğrenciden hiç
biri arkeolog olarak çalışmak istemeyip tarih öğretmeni
olmuşlardır. Tarih Fakültesi’de bir tane olsun arkeolog mezun
etmemiş, o zamandan beri tarihçi mezun vermektedir. Oysa
fakültenin açılmasından amaç, eski tarihimizi araştıracak
kadroların yetiştirilmesiydi. Amaç tarih öğretmeni yetiştirmek
olsaydı bu Krasnodar ve Nalçik üniversitelerinden de mümkün
olabilirdi. Bu nedenle 21 yılda arkeologlarımız olmadığı için bir
çok tarihi eserimiz kaybolmuş, hırsızlarca yağmalanmış, ticaret
malzemesi olmuştur. Elbette bu kayıplar oranında da tarih
sayfalarımız boş kalmıştır. Bu konudaki aldırmazlığımız umut
kırıcı boyutlara ulaşmıştır. Sanki tarihi mirasımızı istemiyor
gibiyiz. Artık uyanma zamanımız gelmedi mi? Yetmiyor mu
hırsızların atalarımızın mezarlarını karıştırdıkları? Yetmiyor mu
buralarda ele geçirdikleri maddelerle yaptıkları ticaret?
Adige Ulusal
Müzesi son 10 yılda hiçbir kazı gerçekleştirememiştir. Daha
önceden başlayıp yarım kalan, ikisi Tevoyhable’de biri Vulape’de
olmak üzere üç kurgan vardır.
Her yıl almış
olduğum kazı izini, gerekli ödenek yokluğundan dolayı geri
gönderilmektedir. Bu tür izin Adigey’de bir tek bana verilmiştir.
Bugüne kadar kazı gerçekleştirememişsem de binlerce buluntuyu
toplayarak Müze’ye kazandırmış bulunuyorum. Son dört yılda
Petesburg ve Fransalı arkeologlarla kurmuş olduğum ilişkiler
sayesinde su altında kalan bölgelerdeki 5 bin yıllık yerleşim
yerlerinde birlikte kazılar gerçekleştiriyoruz. Bu iş için gerekli
masrafları Fransa Dışişleri Bakanlığı karşılamaktadır. Ele geçen
buluntuların tamamı Adigey Ulusal Müzesi’ne verilmektedir. Sadece
geçen yıl 5 bin adet buluntu müzemize verilmiştir. Bunlar arasında
Rusya'nın en eski testi pişirme ocağı, bıçaklar, oraklar,oklar,
topraktan yapılma hayvan heykelleri vardır. Bulgularımıza göre
Maykop Kültürü’nün yaşı 1000 yıl daha artmış ve 5 bin 500
olmuştur. Biz arkeolojik kazılar gerçekleştirme imkanı
bulamıyorsak da hırsızlar gece gündüz kazılarını sürdürme imkanı
bulmaktadır. Çalınan eserler benim veya bir başkasının özel malı
değildir. Bunlar tüm dünya Adigelerinin tarih mirasıdır. Yağma
böyle devam ederse birkaç yıl içinde kurganlarımız boşalacaktır.
Ondan sonra ulusumuzun köklerinin derinliğini kanıtlamak ve
insanları Adige tarihinin zenginliğine inandırmak zorlaşacaktır.
Krasnodar baraj
suları altında onlarca tarihi anıt yok olmuştur. Bunların birkaçı
da kurgandır. Yeni Kazanekuay koyü oturum alanı içerisinde bulunan
Asran kurganı günden güne yıkılmaktadır. Birkaç yıl içerisinde
tamamen su altında kalacaktır. Bu kurganda Nart mitolojisine göre
Moğol-Tatar saldırılarına karşı koyan dört kahraman, Asran,
Segesuye Necesu, Cediguj Vusasu ve Adehun’un mezarları
bulunmaktadır. Kısa zamanda Asran kurganı kazılmazsa içinde ne
olduğunu kimse öğrenemeden yok olacak ve tarihimiz de büyük bir
kayba uğrayacaktır.
Tarihi
miraslarımızı darmadağın ettiğimiz artık yeter. Kalanların bugün
koruma altına alamazsak yarın çok geç olacaktır. Artık kendimize
gelelim. |