Bu dönemde Çeçenya'da feodal ilişkiler
çok farklı şekilde gelişmekte ve derinleşmekteydi. Gerçeği
incelediğimizde; bu toplumsal süreç çok daha öncesinden hem
Çeçenya'da, hem İnguşetya'da yaşanmaktaydı. Çeçenler arasında
gelişmekte olan sosyo-ekonomik farklılıklar nedeniyle feodalizm
burada çok daha çabuk gelişim alanı buldu. Bu yüzden dağ
köylerindekine benzemeyen sosyal yapıyı görünce şaşmamak gerekir.
XVIII. yüzyılda, Çeçenlerde
sosyoekonomik yapı feodal zenginler - zengin olmayanlar diye ikiye
ayrılıyordu. Feodaller sınıfına dahil olanlar arasında beyler, köy
ağaları, Çonkozlar, tüccarlar, zengin mollalar, inzibatlar vardı.
Feodal olmayanlar ise, birçok gruplara ayrılmıştı: Fakirleşmiş
inzibatlar, ameleler, esirler, köleler, ırgatlar...
Çeçen toplumundaki bu ilişkileri daha
detaylı inceleyelim.
Arşivlere göre bu dönemde Çeçen ve
İnguşlardaki feodaller çevrelerindeki halkları avuçlarının içine
almışlardı. Araştırmacılara göre, XVI-XVIII. yüzyıllar arasında,
bu sömürüye karşı olan emekçiler düzene karşı başkaldırabilmek
için yollar aradılar. Oluşmakta olan üretim farklılıkları, üretim
ilişkilerinin bozulmasına da bahane oldu.
Zenginler ve fakirler arasındaki
sürtüşmelerin şiddetine rağmen XVIII. yüzyılda Çeçenya-İnguşya'da
feodaller hala vardı. O dönemin arşivlerinde, feodal beylerden,
tüccarlardan, köy ağalarından, çankaşlardan bahsedilir. Bunlardan
bir kısmı Kabardey, Lezgi, Kumuk ve Gürcü'dür. Bu kişiler, devlet
ileri gelenlerinin bilgisi dahilinde, Çeçen ve İnguşlar'ın isteği
üzerine gelirlerdi. Yani Çeçenler de, İnguşlar da kendilerine
yönetici olmaları için başka halklardan vekiller davet ederlerdi.
Başka bir halktan davetle gelen birinin, kendilerine karşı çıkması
halinde onu kovmak daha kolaydı. Çeçenleri iyi tanıyan etnograf İ.
M Saidovna'ya göre, gerek Çeçenler, gerek İnguşlar kendilerinden
“Bey” tayin etmek istemezlerdi. Nedeni; o kişinin tanıdıklarını
çevresine toplayarak yerini sağlamlaştırmaya çalışacağı, orada
yaşayanların isteklerini dikkate almamaya başlayacağıydı. XVIII.
yüzyılda 25 yıl boyunca Kumuk beyi Çapalovgenon Aydamur'un da,
Musala'nın da maiyetinde birtakım Çeçen Uzdenler vardı. 18. yüzyıl
ortalarında Kabardey beyi Çerkeski Davlet Girey'in emrinde olan
Atağ, Çeçeno gibi köylerin olduğu da söylentiler arasında.
XVIII. yüzyıl öncesi son 50 yıldaki
1750'lerde belgelerde Çeçen olmayan beylerin adları da
belirlenmiş: Bunlar Aydemirov Berdihan, Aydemirov Raslanbek,
Kasluhatov Allbek, Kasbulatov Ali Sultan'dır.
O yüzyılda, tahminlerimize göre
Çeçenya'da Çeçen kökenli beyler de vardı. Belgeler, Çeçen ve
İnguşlar için çok önemli olmayan Çeçen beylerinden bahsediyor.
Bunlar, Sultanın oğlu Tuci, Kazbirin'in oğlu Murza. Belgeler
sosyal durumu iyi olan Çeçen zenginlerini, "bey", "beki", "Wur"
şeklinde isimlendiriyor.
1749'da Astrahan sınırları dışındaki
arşiv belgelerinde Gizlar yakınlarında yaşayan zengin toprak ağası
Ümran Minkişev ve arkadaşlarından bahsediliyor. Bunların Terek
bölgesinde önceden beri yaşadıkları, kendi ekip biçtikleri
arazileri vardı. Halen tapuları kendilerinde olmak üzere bunları
"Ermeni tüccarlara ve göç eden insanlara" dağıttıkları şeklinde
söylentiler var. Yine aynı belgelerde, bu topraklan daha sonra
yeniden geri aldıklarına dair ifadeler yer alıyor. Minkişev ve
arkadaşlarının imzaladığı bu belgeler okunduğunda o dönemlerde,
feodallerin büyük ölçüde arazileri mülkiyetlerine alabilme gücüne
sahip oldukları görülüyor.
1760-1770 yılları arasındaki bazı
belgelerde maiyetinde köyler ve köylüleri olan (Albi köyü) Turlov
Çapan, (Kaçalık Köyü) Gireev Mamakan gibi köy ağalarından söz
ediliyor.
1762 yılı 12 Martı'nda Gizlar'da
hazırlanmış belgelerde, diğer köy ağası Alim Sultan Kasbulatov
adına, Solja nehri civarında emrindeki köylülerle birlikte
yerleşmek için devlet üst yöneticilerinin onayladığını belirterek
hazırlanmış tapular mevcut.
1764 yılı 14 Şubatı'ndaki belgelerde
ise, Aydeminov Raslanbek adına kendilerinin düzenlediği
belgelerde, onun adına düzenlenmiş tapu belgelerinin Çeçenya'dan
Dayça, Laverslan, İdas, Matayis, Süleyman, Kazanbiş, Akimirza,
Urusa, Micis tarafından da kabul edildiği belirtiliyor. Dahası
1764 yılı 5 Haziran'ında hazırlanan belgelerde ortaya çıkan gerçek
Sibuski'nin sahibi Çerkeş Elmırz'in Aşağı Germençukski, Şela ve
Alder'in sahibi olmakla kalmayıp, Şibutski Ağası Danaev Addam da,
Dranaev Adin de Çerkes Davlet Girey'in maiyetindedir.
Yöneticilerin oraya buraya yazdıkları bu belgelerdeki farklılıklar
ve eksiklikler, örneğin köy ağalarının, feodallerin, beylerin
resmi mühürlerinin, unvanlarının olmadığı yani yasallığı
olmadığını ortaya çıkarıyor.
1772 yılına ait belgelerde zengin
feodal sınıfına giren bir başka gruptan, oradaki feodallerin
tahakkümü altında yaşayan insanların rahat olması için problem
çıkarmazlarsa "Hıristiyanlığı kabul etmeye hazır olan İnguş köy
ağalarının" yönetici olarak kabul edilmesinden bahsediliyor.
Yine aynı belgelerde, Gürcü Prensi’nin
İnguşya'daki dört köy ağasını ve onun silahlı adamlarıyla,
tercüman Paşin Stepantsan'ı da misafirliğe davet ettiğini
söylüyor.
Buralardaki zengin feodal beylerin
Çeçen ve İnguşların memleketinde olması belgelerin doğruluğunun
bir kanıtı. Böylece kendi tüccarlarının Gürcüstan’a kadar olan
yolları iyi bilmeleri sayesinde Uzden Çopanov Gardın ortaya
çıkıyor. 1770 yılı 26 Mayısı'nda düzenlenen raporda Gızlar'daki
komutan Nemça şöyle diyor: "Gürcüstan'a giden yoldaki Rus
devletinin kendisine bağladığı ülkenin sahipleri Oset. 1770 yılı
30 Ekimi'ndeki raporunda ise "İnguşya arazilerinin sahibi İnguş
Mirzakan'dı" diyor.
Çeçenya'nın ve İnguşya'nın aşağı
kısımlarında, Urattal dağlarının oradaki arazinin sahibi olan
beyin maiyetinde kimsenin olmadığını da belirtmek gerekir.
İşte 1764 yılı 21 Haziranı'nda
Gizlardaki komutan N.A. Potapov'un kendi yazdığı belgelerde,
Alderdeki ağalar Odas, Nukis, Çapan, Bortais, Minbulat
kendilerinin Çerkeski Davlet Giray'ın maiyetinde olduklarını
ispatlıyor.
Yukarıda bahsedilen kişilerden başka
gerek İnguşlarda, gerek Çeçenlerde inzibatlardan da toprak
sahibi olanlar vardı. Bu sınıflamaya girenler sanırız, mal varlığı
bakımından beylerden bir basamak daha aşağıdaydılar. Onların da
kendi aralarında farklılıklar, parçalanmalar söz konusuydu. Kısaca
özetlersek bir üst basamaktakiler -ki azınlıktaydılar- yine de bu
sıralamada yer aldılar ve sonradan bahsedeceğimiz Uzdenlerden
daha varlıklıydılar. Bu tip Uzdenlerin II. grubundakiler ise ne
köy ağası ne de kimsenin maiyetinde değillerdi.
1749-51 yıllan arasında yazılan
belgelerin ışığında olaylara baktığımızda, Çeçen beylerinden
Kazbulatov Albek'in himayesinde olan Uzdenlerden Sungurov
Murzakay, Kazilev Kazıhan, Bisakarev Ali-İshan, Çelçık-Yunus'tan,
ayrıca Munad adlı beyin himayesindeki İlyasov Abat, Kazuş Abat,
Zamiseev Mahmud, Turlov Aktul gibi isimlerden de bahsediliyor.
Çeçence'de ve İnguşca'da "cankoz" diye
bahsedilen bir grup var ki, bunlar beylerin diğer eşlerinden olan
erkek çocuklara verilen genel bir isim. Bu kişiler sosyal statü
açısından beylere, yöneticilere, ağalara çok yakın bir
seviyedeler.
1771 yılına ait belgelerden birisinin
belirttiğine göre, Oset ağalarından birisi ve oğlu Dudarokopa
yönetimle birlikte hareket edeceklerine dair yemin etmişler.
Davletgresski köyündeki (şimdiki adı
Strary) Cankaş İsmaila Bataşa, askerlere yardım için
Karabulakların topraklarına getirmiş ve bunun karşılığında
devletten ödül olarak 23 ruble almış. Ayrıca Çeçen topraklarındaki
(anlatılanlardan Çeçeno Övl olduğu anlaşılıyor) Uzden'e de
yardımlarından dolayı 20 ruble verilmiş.
Şimdi ise Çeçenler arasında pek yaygın
olmayan bir sınıftan "köle"lerden bahsedelim. Sanırız köle
kelimesi "laon" kelimesinden türemiş. Gürcüstan'da anlatılanlara
göre, büyük bir olasılıkla "laon" sözcüğü, savaşın olduğu
bölgelerde esir edilen dişilere verilen ad. Nadir de olsa, o
dönemlerde yakınları, esir için istenen parayı verip
kurtarmazlarsa o kişi onu esir alanın kölesi olurmuş ve sahip
olduğu tüm hakları kaybedermiş. Yalnızca emrinde olduğu kişinin
yanında yer alarak ancak küçük bir ev sahibi olabilir başka mal
varlığı edinemezmiş. Ne toprak, ne de başka demirbaş sahibi
olamazmış, seçme, seçilme hakkı da yokmuş. Fakat şu bir gerçek ki,
hem Çeçenler'de hem İnguşlar'da 18. yüzyılda köleler çok azdı.
18. ve 19. yüzyılın başlarında Çeçen
ve İnguşlarda "esir" denilen bir başka gruptan bahsediliyor. Bu
kelimenin Türkçe’deki "esir" kelimesinden alındığı sanılıyor.
Gerçekler araştırıldığında diğer dağlı halklardan da, devletin
kolonist askerlerinden de esirler alınmış.
Çeçen ve İnguşlarda kendi aralarında
düşmanlıklar olan topluluklar arasında esir alınmaktaymış. Sahibi
bu esirleri satma, başkasına hediye olarak verme hakkına da
sahipmiş. Eğer akrabaları esir düşen kişiyi geri almazsa, o
sahibinin kölesi haline gelir ve onun yanında işçi gibi
çalıştırılırmış. Zaman geçtikçe sahibinin onayı ile onun için
belirlenen fiyat kadar çalışarak toprak sahibi olabiliyormuş. R.
A. Hapaverza ve A. İ. Robakidze, genelde o kişilerin de oradan
ayrılıp geri dönmeyi istemediğini, sahiplerinin yanında kalmayı
tercih ettiklerini söylüyorlar.
Elimizdeki XVIII. yüzyıla ait
belgelerde, Çeçen ve İnguş halklarında sosyal statüleri kölelere
yakın bir gruptan "Yalhoylardan bahseder. Yalhoylar savaşta esir
düşen Çeçenlerden de, İnguşlar'dan da değiller. Gizlan'daki
kumandan Obolenskiga, 1747 yılı 25 Ağustosu'nda yazılan belgelerde
Çeçen yönetici Aydeminov Ronlanbek'in Gizlan'dan olan Yalhoylara
geri dönüş çağrısı yaptığını söylüyor.
"Köle" kelimesi Çeçenlerde “holap”
Ruslarda "şia" kelimesiyle sosyal içerik bakımından aynı anlama
geliyor olabilir.
Devrimden önceki belgelerin de
gösterdiği gibi Çeçenlerde de, İnguşlarda da beyin maiyetindeki
köleler ve Yalhoylar savaş alanında alınan diğer halklardan
esirlerin vekilleri sayılıyormuş. Beyler olsun, ağalar olsun
yaşadıkları bölgede Yalhoyların emeklerinden faydalanmışlar.
Esirliğin olduğu dönemlerde Çeçenya'da
ve İnguşya'daki sosyal-toplumsal etkileşimi irdelerken, bazı
noktaların altını çizmemiz gerekiyor. Feodal sınıf nasıl oluştu,
feodal olmayan sınıflar hangileridir?
Sınıfsal farklılıkların oluştuğu XVIII
ve XIX. yüzyıl ortalarında Çeçenya'da olsun, İnguşya'da olsun,
belirginleşmiş ne bir yönetim biçimi, ne de insan ilişkilerini
düzenleyecek yasalar yoktu. Bu bağlamda, feodallerin köylüleri
yanlarında çalıştırmak hakkı olup olmadığı ve gıda üreticilerinin
feodal sınırlar içerisinde olup olmadığının hukuksal çerçevede
belirlenmiş kuralları yoktur.
Şu ki, 1861 yılına kadar Rusya'da var
olan sınıfsal ayrım gücüne Çeçenya'da, ne de İnguşya'da var
olmamıştı. Yine de oradaki sistemden pek farlı olmayan haksız
benzeyişler vardı. Kısaca özetlersek, var olan haklar herkes için
eşit değildi. Ve bu genellikle bey sınıfından olanların haklardan
istedikleri ölçüde faydalanmaları ile, kendi çıkarları için
değiştirmeleri ile, kendi yakınlarından istedikleri ölçüde çıkar
sağlamalarıyla ortaya çıkıyordu. Örneğin, başkalarının ürettiği
ürünler, vergi vermeyen beylere peşkeş çekiliyor, yine
başkalarının parasıyla onlara yardım ediliyordu.
Devrim öncesi, Çeçen-İnguş
tarihçilerinden U. Laudevski'nin belirttiğine göre, halkın yaşam
şekli oradaki beyin yaşam şekliyle doğrudan ilişkiliydi. Ve
onların durumu zalim beyin gücü oranında değişiyor, haksız
uygulama köylülerin sahip olduğu sığır, koyun, at sayısına
bakılarak değiştirilebiliyordu. Koyunlardan yüzde 3, ineklerden
yüzde 1 vergi alınıyordu.
"AKTAŞ" Yanuksu diye isimlendirilen
bölgelerde yaşayan Çeçenlerden bir kısmı -diye anlatılıyor
belgelerden birinde- Kumuk beylerini koyun da veriyor, üstüne
üstlük askerlere yardımcı beylik kuvveti olma görevini de
üstleniyorlardı.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında
köylüler Gürcü beylerine her yıl verdikleri verginin dışında
ayrıca bir pay veriyorlardı.
1773 yılındaki bir başka belgeye göz
attığımızda "Kabardey beylerine her evden bir koyun, ayrıca bir
tırpan yapılacak kadar da demir veriyorduk" diyor İnguşlar.
Solja Nehri civarında yaşayan
İnguşların; Kumuk beyi Yanbotov Batkan Amanat'a, her ev başına
gümüş ruble ve ayrıca vergi vermek üzere borçlandıklarını
gösteriyor belgeler.
Yukarıda anlatılanları özetlersek: O
dönemde zengin Uzdenlerden biraz daha güçlüleri, daha güçlü
beylerle birleşerek işbirliği yapmışlar.
Çeçen toplumunda ortaya çıkan beyler,
yöneticiler, köy ağaları, özdenler, cankozlar, bir kısım zengin
mollalar, tüccarlar, birkaç köylü emekçi, esir, Yalhoylardan
oluşan kişileri sömürmüşler. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki,
çoğunluktaki Çeçenler başına buyruk idiler.
KAYNAKLAR
1) Rus- Gürcü İlişkileri
2) Rus sınırlan dışındaki politikalar
arşivi.
3) Merkezi yönetim arşivi, savaş
arşivleri
4) Kabardey gelenekleri.
- TSGA-DASSR Gizlar Belgeleri
- Î.M. Saidov -Çeçen-İnguş
ilişkilerindeki Etnografik Folklorik Özellikler
- R.L. Hanadze, A.İ. Robakidze: Dağlık
İnguşya'daki İlişki Farklılıkları, 1968
- N.A. Taliakalyon: XVIII. yüzyıl
ikinci yansı ile XIX. yüzyılda Çeçen-İnguş ilişkilerindeki
problemler, 1979
- U. Laudaev: Çeçen halkı Kafkas Dağlı
Halkı, 1872
- P.G. Butkov 1722-1803 yılları arası
Kafkasya Tarihi belgeleri, 1869
- Ş.B. Ahmadov XVIII. yüzyılda
antifeodal antikolonyal Çeçenya dağlarındaki yapılar ÇİNİİYAL.
1974
- N.P. Gritsenco XVIII. yüzyıl ve XIX.
yüzyıl ilk yarısında Terek kenarındaki bölgelerde sosyo ekonomik
oluşumlar, 1961
Kafkas Arkeoloji Komisyonu AKTAŞ. 1870 |