Adige kızlarının sosyal durumu hiç bir ulusun kızlarına benzemez.
Doğuda kızlar kapalı, örtülü ve hapis, batıda güvensiz bir
özgürlüğe sahip. Adige kızları ise tam bir gelecek ve özgürlüğün
sahibidir.
Mr.Longworth
gibi Avrupa mantığı ile kadını düşünen bir kişi bile bu derece
geleceği çok görür ve Avrupa kadınlarında bu kadar özgürlüğün
olmadığını söyler. Mr.J.Bell ise ''Adige kadınlarının tavır ve
hareketinde İslam usulü galiptir. Ancak Adige kızları eski
Adige
geleneklerine tümüyle bağlı olup Avrupa'nın özellikle yüksek
tabakasına mensup kadınlarına, tavır ve hareketine tümüyle
uyuyorlar'' diyerek Adige kızlarının yaşam biçimini övüyor.
Doğallıktan gelen bu yaşama biçiminin eleştiriye değer bir tarafı
yoktur. Çünkü hukukuna sahip,kişilikli her bir kadın için en doğru
yol budur. Adige kızları da Adige delikanlıları gibi kendini
gösterme, üstün gelme, daha yüksek dereceye erişmek aşkını
taşırlar. Hiçbir konuda ikinci kalmamaya çalışırlar.
Kızlar ailenin en nazlı bir bireyidir. Peder çocuklarından yalnız
kızlarına yumuşak davranır. Anne bütün şevkat ve dikkatini ona
yöneltir. Kardeşleri taparcasına severler. Aile içinden hiç biri
bu aziz konuğun gönlünü kırmaz. Kız annesinin bir görev
arkadaşıdır. Ona her konuda yardım eder. Dikiş tümüyle kıza
aittir. Hatta kızı olmayan komşuların dikişlerine de yardım eder.
İplik eğirmek, şayak dokumak kızın görevlerindendir. Aile
bireylerinin elbiselerinin temiz olması, yırtık bulunmaması, konuk
ve oturma odalarının yılda birkaç kez badana edilmiş olması, konuk
odası yatak ve takımlarının temiz bulunması, kızın ününü ve
değerini artırır. Çünkü Adigeler; kızların değerini güzelliğiyle
değil ev kadını olabilmek için gösterdiği yetenekle
değerlendirdikleri için kızlar tembel ve beceriksiz, havai
olmamaya, son derece aktif ve temizliğe uymaya zorunludurlar.
Köylü yaşamı yaşayan ve genellikle zengin olmayan
Adigelerin
yalın ve rahat küçük evlerinde görülen ve ruhu okşayan temizlik ve
özen, kadınların yoktan var ettikleri gönül çekici düzenlerle ve
güzelleştirmelerde herhalde takdire değer.Yüksek bir terbiye
ruhunun orada hakim olduğunu gösterir.
Kız erkeklere armağan verir ve armağan alır. Bu biçimde
arkadaşlarıyla bir erkek gibi diyalog kurabilir.
''Mamrukaya şaş'' adıyla tanınmış bir kız, bir çok isteklileri
varken ''bir adam için bu kadar arkadaştan nasıl vazgeçeyim'' diye
geç yaşına kadar evlenmemiştir. Bu söz Adige kızlarının
evlenmeden önce geleceklerini, evlendikten sonra kocalarına,
anneliğe ne derece samimiyetle sevgi beslemek ve sadık kalmak
istediklerini gösterir. Doğuştan zeki olan Adige kızları
konuşmalarında gayet zarif nükteler yaptıklarından, delikanlıların
en korktukları şey kızların karşısında zor durumda kalmalarıdır.
Konuşma özgürlüğü içinde genellikle şakalı, ancak ince bir üslup
kullanılır. Kaba tavır ve söz sevilmez ve ayıp sayılır. Bunun için
inceliğe son derece önem verirler. Delikanlı kızlarla serbest
görüşmeyi, onların iltifatlarına mahzar olmayı kendileri için bir
hak sayarlar. Mr.Longworth Adige kızı ve delikanlılarının bu
serbest kaynaşmasından söz ederken akla gelebilecek olanları
açıklayarak; ''Honi soit qui maly pense'' yani ''Bundan kuşku
duyana lanet olsun” diyor.
Adige kızlarını görmemiş bazı Avrupa yazarları
Adige kızlarına
kama taşır diye bir değerlendirme yaptılar. Bu olacak şey
değildir. Oysa, bu kızların tek silahı namusudur. Onun namus
sevgisi önünde her şey saygıyla eğilir ve bir kızın namusunun
lekelendiği görülmemiştir. Mr.J.Bell'de Adige kızları göğüste
çapraz gümüş düğmelerle iliklenmiş sıkı montları ile, sırma şerit
ve gümüş topla süslenmiş taçlarıyla bir savaşçı gibi görünürler.
Ancak saldırgana karşı bütün silahları yüksek namuslarıdır. Bu
giysi içinde saç örgülerinin belden aşağıya uzanması, nazik
hareketleri, özellikle uzun boylu kızlara gerçekten zerafet
özelliği veriyor. Kızlar sürekli yüzleri açık olarak gezerler.
Ancak öyle arsızca erkek kalabalığına asla girmezler. Erkekler
dolu olduğu halde konuk odasına, yaralıya hizmet etmek üzere
geldiğini defalarca gördüğüm güzel ve uzun boylu kız orduda
arkadaşlarına karşı bu sakeri görevi yapan ''ORLEAN KIZLARINI''
bir kaç defa aklıma besttir. Evinde erkeklerin ziyaretini kabul
eder,konuğa saygı gösterir. Ancak bu konuda yalnız ana ve baba
değil, ailenin büyüklerinden kimse yanında bulunmaz. Aslında kızın
bulunduğu topluma ana-babanın girmemesi gerekir. Bunun için kızı
düğünde bulunan baba dans yerinde bulunamaz, babanın yanında kızın
oynaması saygısızlık diye nitelendirilir.
|