...................
...................
GÜZEL BİR GELENEK
MALIÇ Autle
Tarih Bilimleri Doktoru
Adighe Mak (Adige Sesi), 29 Ocak 1992, Maykop
                         
...................
 
...................

Kafkasya'nın çocukları olan bizler yüzyıllardan beri karşılıklı ilişkiler içinde, birbirimizden alıp vererek, komşuluk ediyoruz (Adigeler insan için pantolon nasıl mutlaka gerekliyse komşu da öyle gereklidir derler). Doğu'dan başlayarak tüm Dağıstanlılar, Çeçen-İnguşlar, Asetinler, Kabardeyler (onlar da Adige'dir. Balkarlar, Karaçaylılar ve Nogaylar iç içe ve el ele yaşıyorlar.

Genelde tamamen aynı olmakla birlikte bunların her birinin kendine özel bazı gelenekleri de olabiliyor. Toplumların geçmişten beri edindikleri gelenekler yok edilemez. Bu yola gidilirse, o toplumun özellikleri ve buna bağlı olarak da tarihi ortadan kaldırılmış olur. Yaşam, durgun bir su gibi değildir. O durmadan değişir, bir şeyler biriktirir, artık yaşama olanağı olmayan şeyleri kaldırıp atar, yararlı olan şeyleri korur. İnsanlar da sürekli olarak yeni adetler edinirler, bunların yararlı ve anlamlı olanları kalır, gerekli sayılarak korunur.

 

Ben, sizlere, komşumuz Asetinlerde İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda oluşmuş ve bugün de sürüp giden, benim de Osetya'ya gittiğimde gördüğüm güzel bir geleneği anlatmak istiyorum.

 

Bir tatil günü olan 12 Ekim 1991'de Vladikavkaz'da bulunuyordum. "Restzined" gazetesinde iri harflerle dizilmiş ve tüm bir sayfayı kaplayan bir yazı gördüm. Bunda şöyle deniyordu: "Kaloytıların Bayram Günü". (Kaloylar Osetin soyudur. Rusça da bunu Kaloyev şeklinde yazıyorlar). Gazete sayfasının bir yanında Kaloytıların tarihçesi anlatılıyor. Kaloytı soyundan bir tarihçinin yazmış olduğu bu yazıda Kaloytı soyadının nereden geldiği ve bu soydan gelen insanların tarihçesi inceleniyor.

 

Makalenin sol tarafında çerçeve içerisinde, Kaloytı soyunun yaşlılarının bu soyun gençlerine hitaben söyledikleri bazı sözleri görülüyor. Gençlerden insanca değer yargılarını korumalarını, küçüklere ve yaşlılara değer vermelerini, tüm insanlarla ve halklarla uyum içinde yaşamalarını, anadillerini ve Osetin kültürünü yüceltmelerini isteyen sözler bunlar. Örneğin sözlerinin sonunda şu örnek cümle var: "Tüm Kaloytı'lar ister Osetya Cumhuriyeti'nde, ister başka bir yerde bulunsun, Osetçe yayınlanan dergi ve gazetelere abone olsunlar. Her evimizde Oset dilinde kitaplar bulunsun!"

 

Bugünkü toplantıya Kaloy soyundan olan yaşlı ve genç 600 kadar kişi katılmış. Bahsettiğim gazete sayfasında Gigo Tsagaratı tarafından yazılan "Kaloyların Şarkısı" ile Kaloy Şamil'in yazdığı ve savaşta ölen Kaloy Hazbıy'in yararlılıklarını anlatan bir şiir de yer alıyordu. Kaloy Hazbıy aynı Zamanda yetenekli bir şairdir, onun şiirleri Asetin edebiyatında özel bir yere sahiptir.

 

Sayfanın en altına yan yana bazı fotoğraflar konmuş. Bunlar Kaloy soyundan gelen en ünlü kişilerin portreleri. Soldan ilki Kaloy Zavurbek. Kendisi 1922'de VTSİK üyesiydi ve SSCB'ni kuran Sovyetlerin ilk toplantısına katılmıştı. Daha sonraları da Osetin emekçileri için yararlı bir çok sosyal çalışmalarda bulundu. Onun yanındaki "Sovyetler Birliği Kahramanı" Kaloy Georgiy. Daha sonra Kaloy soyundan bir kahraman daha: Kaloy Aleksandr. Bu ikisinin arasında görünen kişi ise şair Kaloy Hazbıy. O da İkinci Dünya Savaşı'nda bir tankçı olarak Faşistlerle savaşırken öldü.

 

Resimler arasında şu kişilerde var: Kaloy Batçerıy, tarih bilimleri doktoru. Onun yanındaki Batçerıy'in kardeşi General Kaloy Saltanbek. Her ikisi de yukarıda bahsettiğimiz Kaloy Hazbıy'in ağabeyleri. Son resimlerde görülenler ise teknik bilimler doktoru olan Kaloy Aleksandr ie RSFSC Bilimler Akademisi'nin muhabir üyeliğine seçilmiş olan Kaloy Nikolay.

 

Tüm bu resimler büyük boyda yapılmış olarak, Kaloytıların bayramının yapıldığı ve onlar tarafından tutulmuş olan yerdeki bir stantda da göze çarpıyor. Buraya gelen ve aralarında orta öğretimde okuyan birçok çocuğun da bulunduğu Kaloy soyunun mensupları bu resimlere bakıyor ve bloknotlarına bazı notlar alıyorlar.

 

Yine bu stantdaki ilginç. bir tabloda, Kaloy soyundan olup da bilim alanında, okullarda, hastanelerde çalışanların, agronom, mühendis gibi görevlerle halk ekonomisine katkıda bulunanların sayıları gösteriliyor.

 

Bunu geçip biraz ilerleyince, Osetya Cumhuriyeti'nin büyük bir haritasına rastlıyorsunuz. Bunda da Osetya'da Kaloyların bulunduğu köy, kasaba ve kentler işaretlenmiş. Haritada bu soydan olan ama halen Osetya dışında Moskova, Rostov-Don, Tshinvali, Tiflis gibi yerlerde oturan kişiler de gösterilmiş. Organizasyon komitesi yabancı ülkelerde yaşamak zorunda kalan Kaloyları bile saptayarak onlara da

elinden geldiğince haber göndermiş.

 

Örneğin Bulgaristan'daki iki kasabada Kaloyların yaşamakta olduğu anlaşılıyor. Asetinlerin komşusu İnguşların arasında da Kaloy soyadını taşıyan 123 hane yaşıyormuş. Organizasyon komitesi onlara da ulaşmış.

 

Son yıllarda başka Asetin soylarının da bu gibi toplantıları ve bayram günleri yapılmış. Bunlar; Baskaylar, Hategkatılar, Gagloylar, Tsokhrebatılar vd. dir. Gelenek ilk olarak İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlamış, bunun nedeni de ortada. Bugün bile bir araya gelenler savaşlarda ölmüş olanlarını unutmuyor, onları da anıyorlar. Bu gibi toplantılar daha çok Vladikavkaz yakınındaki dinlenme merkezlerinde yapılıyor. Kapının üzerine asılmış olan büyük pankartta Osetçe ve Rusça olarak şunlar yazılı: "Bugün Kaloyların günüdür. Buraya gelen herkes davetlidir". Toplantıda Kaloyların bizzat davet ettikleri kişilerde var. Sadece yemek masalarında 500 kadar insan oturuyordu. Toplantıyı yöneten kişi sürekli olarak temiz bir Osetçe ile konuştu. Sofrada konuşmak üzere söz alanların hepsi de aynı şekilde Osetçe konuştular.

 

Bana söz verdiklerinde de -Osetçe bilmediğim için- Rusça değil Adıgece konuşmamı rica ettiler:"Senin dilini bilmesek de anlarız. Bu mutlu günümüzü paylaştığın için teşekkür ederiz. Adigey'e döndüğünde herkese bizlerin Adigeleri kardeşlerimiz olarak bildiğimizi anlat" dediler. Orada bana yükledikleri tek görev de bu oldu.

 

Asetin ulusal halk şarkıları ve oyun havaları durmak bilmiyordu. Toplantıya gelenler arasında yedi yaşında olanlar, yüz yaşını geçmiş bulunanlar ve o güne kadar birbirini hiç görmemiş olanlar vardı. Tanışıyorlar, adresler veriyorlar, birbirilerini davet ediyorlardı.

 

Sofrada bol ve çeşitli yemekler vardı. Ayağa kalkıp konuşan herkes şu çağrıyı tekrarlıyordu:"Aramızdan soyumuza leke sürecek kişiler çıkmasın. Gücümüzle, aklımızla, tüm birikimimiz ve yeteneklerimizle toplum için çalışalım ve cumhuriyetimizi yüceltelim!"

 

Bayram günü çok güzel bir şekilde sürüp gidiyor. Yetim çocuklara ve dul kadınlara ne şekilde yardımcı olacaklarını görüşüyor, aralarında para topluyorlar. Birisinin evinin tamire ihtiyacı varmış, bir diğerine ise inek alınması gerekiyor, yetim olan ve halen okumakta olan çocukların gereksinmelerinin de sağlanması gerek...

 

Eski halk şarkıları, yeni besteler birbirini izliyor, güneş batmak üzere, Kaloylar bir araya geldikleri gibi güzel bir şekilde birbirinden ayrılıyorlar. Birbirilerinden kopmayacakları, birbirlerini kaybetmeyecekleri konusunda karşılıklı sözler veriyorlar.

 

Birkaç yıl sonra yine bir araya gelecekler. Bu tür toplantılar onlarda güzel ve bozulmaz bir gelenek haline gelmiş. Bir odada, bir masanın başında düşünülüp ortaya atılmış bir şey değil bu. Bu gelenek bizzat Asetin halkının kendi içinden çıkıp gelmiş.