...................
...................
ADİGELERDE SİLAH, DONANIM VE SANATI

Kafkasya Dergisi
1991
Çeviri: Musa Ramazan

                         
...................
 
...................

Kafkas halklarının çok eski tarihlere uzanan silah yapım sanatı oldukça ünlüdür. Bu gün Devlet Tarih Müzesi koleksiyonları arasında Kuzey Kafkasya haklarına ait çok eski zamanlarda kullanılmış ok kılıfları, sivri uçlu çeşitli silahlar, tabancalar, fişekler, barutluklar, yelme (zırhlı elbise), miğfer, kolluklar, kasatura ve kamalar, kılıçlar ve zırhlar, ok, yay, mızrak gibi savaş donanımı vardır.

 

Geçtiğimiz tarihlerden beri Adigelerin askeri gereksinimlerini karşılamak için ürettikleri silahların yapımı ve bunların süsleme sanatı hayli gelişmişti.

15-18.yüzyıllar arasında Kafkasya’yı ziyaret eden yabancılar Adigeya silahlarının kalitesinin ve gözkamaştırıcı güzelliğinin farkına varmışlardı. Adigeya’da her hanede oklar, mızraklar ve barutlar yapılabilmekteydi, daha zor işler ise profesyonel silah yapım ustaları tarafından karşılanırdı.

 
 

Savunma silahları

Adigelerin ürettikleri savunma silahları karkateristik Kafkas silahlarındandır. Miğferler, yelmeler, kolluklar, eldivenler vb. Yüksek konik biçimde yapılan demir miğferler iki parça halinde perçinlenmiştir. Bu miğferler birkaç demir ya da gümüş plaka parça ile süslenmiştir. Tezyinlerin hakim yapısında değişik motifler ve reimler izlenmektedir, çizilen motifler ile resimler miğferlerin Adige yapımı olduğunu belli etmektedir.

 

Bazı ustalar ürünlerinin üzerine kendi imzalarını ya da armalarını çakmışlardır. Miğferlerin üst halkalarına takılı flamaların sağlamlaştırılması için kırmızı sahtiyandan sırma şeritlerle dikildikleri ve motif nakışlarla süslendikleri görülmektedir. Miğferlerin alt tarafında da demir ağlardan yapılmış zırh vardır ve yüzün yarısını kapatacak şekilde yer almaktadır. Arka ve yanlarda omuzlar üzerine dökülerek vücudu kaplayan yelmeyi örtmektedir (ense ve sırt kısımlarını bütünüyle kapatmaktadır).

Ön taraf ise kancalarla iliklenmektedir. Yüksek konik miğferlerin yanısıra alçak tipli olanlarlda vardır. Uzun ya da kısa zırhlı gömlekler giyildikten sonra başa takılan yüksek ya da alçak miğferlerin ağları uzun olup sırtın büyük bir kısmını korumaktadır. Savaşçıların vücutlarını korumaya yönelik yelmeler biribirine geçmiş demir halkalardan meydana getirilmişlerdir. Halkalar yanlardaki diğer dört halkaya takılarak bir ağ haline dönüşmektedir. Yelmelerin iki kesiti vardır; yürüme kolaylığı sağlayan alt bölüm ile kafayı koruyan üst bölüm. Yakalarda hem sert ve dik görünüm vermesi hem de ensenin daha iyi korunması için örülmüş ham deri bulunmaktadır. Yaka ilikleri oldukça güzel halde gümüş ve savaş ile bezenmiştir. Bu zırhlı elbiselerin piyadeler için yapılmış olanları daha uzun, süvariler için yapılmış olanları ise daha kısadır. Bunlarda ortalama 20 ile 25 bin adet halka vardır.

 

Belirtmek gerekir ki yelmeler ve zırh gömlekler arasında bir takım ayrımlar vardır. Bunlardan en önemlisi yelmelerin yuvarlak demir tel kesitler kullanılarak, zırh gömleklerin ise sıkıştırılmış teller ile yapılmış olmalarıdır. Kuzey-batı Kafkasya’nın Kaberdey zırhları oldukça tanınmış durumdadırlar. Bu zırhlar geçmişte Persler tarafından satın alınırlardı. 15.yüzyılda da Türklerin haraç kalemleri arasında at ve insanların yanısıra zırhlar de bulunmaktaydı. Bu işin öncüleri olan Kaberdey zırh ustaları 1660’lı yıllarda önceleri Astrahan'a daha sonraları ise Moskova’ya götürülerek çalıştırılmaktaydı.

 

Kılıç darbelerinden korunmayı sağlayan kolluklara gelince; bunlar kelepçeler şeklindedir ve yanlarında yardımcı kelepçeler niteliğinde ikişer tane daha küçük kelepçelerin halkalarla bağlantıları sağlanarak yapılmış üstleri ise altın varaklarla süslenmişlerdir.


Savunma silahları arasında kırmızı ya da siyah sahtiyandan yapılmış eldivenler de bulunurdu. Kadınlar tarafından gümüş iplik ve sırmalarla işlenerek hazırlanan ve deri kemeler ile ele bağlanan eldivelerin üstündeki dikili zırh parçalarıda dikkatleri çekmektedir.
Adige motiflerinden oluşan süsler arasında boynuz ve yaprak şekilleri de göze çarpmaktadır.

 
 

Soğuk silahlar


Müzelerde sayıları oldukça kabarık Adige dalkılıçları koleksiyonu vardır. Bunlar 14-15.yüzyıllardan günümüze ulaşmıştır. Beloreçensk (Maykop yakınlarında bir yer) kurganı ve yüksek yerlerde yapılan kazılarda elde edilen bu kılıçların önemli özelliklerinden biri, uçlarının sivriliği ile süngüye benzerlikleridir. Hiç tahmin edilemeyecek şekilde zırh halkalarını delerek vücudu yaralayabilirler. Ayrıca müzede pek ender bulunan sivri uçlu dalkılıçlar arasında ayrı zamanlarda yapılmış 16-17.yüzyıllara ait iki benzer kılıç dikkat çekmektedir. Birbirine son derece benzer olan bu kılıçlardan birinde altın varakla işlenen ustasının adı vardır. Bu iki sivri uçlu kılıç Adigelerce 1687’de üretilen örneklerdir. Kabardey ustalarca yapıldıkları sanılmaktadır.
..

 

Ustalar önceleri Astrahan'a daha sonraları 1661’li yıllarda Moskova’ya "pulat" kılıçlarını üreten ve bunların dökümlerini gerçekleştiren ustalar olarak götürülmüşlerdir. 17.yüzyılda Adigelerde kılıç ya da uzun bıçak diye adlandırılan yeni bir soğuk silah türü belirmiştir. Bu biçim dalkılıçları diğerlerinden ayıran özelliği; elleri korumaya yarayan kabzaların haç biçimini taşımaması, ayrıca bıçak bölümü ile sapın kabzaya gömülmemesidir.

 

İki ağaç parçası halinde hazırlanan kabzanın üstünde özel hazırlanan deri yer almaktadır. Üzerleri sırma kadifelerle süslenen deriler genellikle yeşil renktedir, kadifeler fazla süslü olmamakla birlikte yine de savatlı işler rağbet görmekteydi.

 

Gümüş fişeklikler, şarjör bağlar bunun örnekleri ile doludur. Kılıç kemerlerinin üzerinde de yalın gümüş ya da demirden çeşitli parçalar vardır. Bazı kemelerin süslemesinde ise sırma şeritler kullanılmıştır. Zamanla kuzey-batı Kafkasya’da kılıçların popülaritesi arttıkça dalkılıçların kullanımından bütünüyle vazgeçilmiştir.19.yüzyılda artık Adige dalkılıçları ile karşılaşma olasılığı yoktu. Devlet Tarih Müzesi’nde üzerine 1713 yılında üretildiği kayıtlı en eski kılıcın metal kısmı batı Avrupa kökenlidir. Sapı siyah renkli boynuzdan yapılmıştır. Buradaki en ilginçi kılıçlardan biri de görünüş bakımından son derece güzel 1857 tarihli dar bir kılıçtır. Altın ve gümüş kakmalarla sapı süslenen bu kılıçtaki karekteristik Adige motifleri arasında yuvarlak, yarı yuvarlak boynuz şekilleri, kıvrımlı lüleler, çelenge benzer çiçekler, yapraklar ve gülü anımsatan oymalar vardır. Üzerinde hafif oval kanalcıklar bulunan bıçak kısımları keskin bir aletle şekillenmiş ve hepsi orijinal Adige motiflerine sadık kalınarak üretilmişlerdir.

 

Adigeler tarafından pek korunmayan kamalara karşın, nesillerden nesillere aktarılan kılıçlar değerli sayılmaktadır. Gerçek şu ki Adigeler kamalar ve dalkılıçlara fazla vermemişlerdir. Bununla birlikte hemen herkes kama taşır yıpranmış ya da kullanılamayacak hale gelmiş olanları da tamir edilerek korunurdu. 19.yüzyılın yetmişli tarihlerinde batı Kafkasya’da görünmeye başlayan Dağıstan ustaları -çoğu da kama üretimi ile- ünlü olmuşlardır. Müze koleksiyonları arasında Adigeya’da yapılmış ilginç birer ürün olarak dikkat çeken bu kamalar savatlı motiflerler eski bir yapı görünümü taşımaktadır. 19.yüzyılın ilk yarısına aittirler. 20.yüzyılda yapılanlar ise üzerinde iri buğday taneleri ile oldukça şık ve modern bir hava taşımaktadır.

 
 

Atış silahları


Bu tür silahlar arasında yeralan ok, yay, mızrak gibileri oldukça az kalmıştır. Boynuz, ağaç, fırınlanmış kiriş ve sinirler zamkla yapıştırılarak üretilmişlerdir.
 

Boynuza kiriş çekilirken, yayın gerginliği ve çekimin mükemmelliği açısından bu işlem iç taraftan yapılırdı. Hayvan kirişleri sinirler pişirildikten sonra boynuza balık tutkalı ile yapıştırılırdı. Böylelikle boynuzun bir ucundan diğerine çok elastik bir yay oluşurdu. İnce bir kat ağaç yayın dış tarafına konulur uçlarıda kemik ve kirişlerle kaplanırdı. Yayın ağaç bölümünün sırt tarafına siyah deri yapıştırılıp bunların üzerleri de altın yaldızlarla donatılırdı.

 

Bir araştırıcının yazdıklarına göre 15.yüzyılda gereksinim duyulan okların tamamı Adige evlerinde yapılmaktaydı. Yani bunların üretiminde özel ustalara gerek yoktu. Üretilen okların uçları son derece dayanıklı, menzili oldukça yüksek sayılmaktadır.


Yay ve oklar için kılıfları Adige kadınları evlerinde yaparlardı. Çiçek motifleri ya da sırmalarla süslenen kılıflar kırmızı ya da siyah sahtiyandandır. Anlaşılabildiği kadar 18. yüzyılda ok ve yaylar ateşli silahlarla birlikte kullanılmaktaydı.
Adigelerin imal ettikleri ok ve mızraklar Tatarlar ve Nogaylar tarafından ortalama yılda üçyüzbin adete varan miktarlarda satın alınıyordu.

 
 

Ateşli silahlar


Kuzey kafkasya’da ateşli silahların kullanımı 16.yüzyıla uzanmaktadır. Ancak toplumun büyük bir bölümünde 18.yüzyılda yaygınlaşmış bununla birlikte ok ve yay gibi silahların kullanımıda devam etmiştir.
 

Ateşli silahlar Kırım ve Dağıstan’dan geliyor az miktarlarda ise yerel üretim yapılıyordu. Kırım yapımı silahların gövdeleri yontulmuş, üzerinde Türk damgası vardır. Bunlar 18.yüzyıl sonu ile 19.yüzyıl başlarına aittir. Dipçikleri uzun ve ince olan silahlar terbiye edilmemiş deri ile kaplıdır.

 

Ancak yerli tüfeklerin gövdeleri oldukça ağır ve gerek gövdelerinde gerekse dipçiklerinde Adige motifleri ile gümüş işlemeler de görülmektedir. Moskova ve Leningrad müzelerinde 19.yüzyıla Adige tabancaları sergilenmektedir.

 

Kafkasya savaşları sırasında verimi yüksek silahlar seri halde üretilmekteydi. Bunlara Türk stili çekmekler eklenmekteydi. Tabanca gövdeleri altın varaklar ile süslenmekte yatak bölümleri ise siyah deri ile kaplanmaktaydı. Silah kabzaları yuvarlak kemikten, genellikle gümüş işlemelidir. Tamamlayıcı bütün gereksinimlerde savat ve gümüş kamalarla süslüdür.
 

Ayrıca tamamen fildişi ve gümüşle işlenmiş çok güzel tabanalar da segilenmektedir. Ateşli silahlar için özel bir donanım da ortaya çıkarılmıştır. Ağaç oluklar, fişaklikler(hazırlar), ölçekler, barutluklar vs. gibi.

 

Fişeklikler Adige giysilerinin (Adigekanın) göğüs bölümüne yerleştirilmişlerdir. Bunların üst bölümlerinde ulusal motiflerle süslenmiş gümüşlerden olan kapaklar bulunmaktaydı. Bunlar aynı zamanda barut ölçeği olarak ta kullanılmaktaydı. Yüksek kaliteli barutlar çakmakların ateşleme yerine dökülerek ateşlenecek şekilde ayarlanırdı. Barutlar özel olarak yapılan bartuluklarda korunurdu. Bunlar ağaçtan, boynuzdan, kemikten, gümüşten süslemelerle üretilmişlerdi. Tabancalar için yapılan deri kılıfların tümü kadınlar tarafından hazırlanmakta ve altın gümüş ipliklerle süslenmekteydi. Kılıfların dip kısımları açık olup her boyda tabancaya uyacak şekilde yapılmaktaydı.

 
 

At teçhizatı


Atların donatılması çok çeşitli eşyanın varlığıyla ilgilidir. Geçmişte atların çoğaltılması ve yetiştirilmesi özellikle Kaberdeylerin çok önem verdikleri bir uğraştı.
..
 

Kaberdey atları Rusya’dan Gürcistana, Kırıma, Litvanya’ya, Polonya’ya satılmaktaydı. Örneğin Kırım pazarlarında Kaberdey atlarının fiyatı diğer atların 25 katına kadar ulaşabiliyordu.

 

Ata bu kadar önem verilen Adigelerde at takımlarının yapımı ve bunların süslenmeside aynı derecede önemseniyor ve bu iş önde gelen mesleklerden biri sayılıyordu. Bu eşyalar dört işleme ayrılarak ortaya çıkartılıyordu: Tahta bölümler, saraç işleri, demir işleri, gümüş işleri.

 

Saraçlar tahta bölümleri deri ile kaplarlar, at takımları için gerek duyulan deri, kösele işlerini, kemer ve benzeri malzemeleri hazırlarlardı. Siyah renkli ham kemerlerin üstüne gümüş ya da madenden yuvarlak ve yarıyuvarlak süsler yapılırdı. Bunlar genellikle savat ve ovmalı parçalardı.

 

Kafkas eyerleri diğerlerine nazaran daha yüksektir. Kırmızı ya da siyah sahtiyanla kaplıdırlar ve içleri kuştüyü ile dodurulmuştur. Eyere ilişkin ya da ona bağlı tüm takılar Kafkas motifleri ile işlenmiş gümüş ya da madenden (büyük parçalardan) oluşmaktadır.

 

Yuvarlak demirden yapılan üzengiler, üzerinde bir işleme yoksa kırmızı ya da siyah boya ile boyanırlar.


Kafkasyalılarda mahmuz kullanılmamıştır. İri olmayan ince ve esnek kırbaçlar atın yönlendirilesinde rağbet görmüştür. Üstleri gümüşlerle süslenmiş şeritlerle sarılmış, uç kısımlar ise deri ya da kumaşlardan meydana
getirilmiş ve bu kırbaçların tümü flamalarla süslenmiştir.
Bunların yapımında da kadınların önemli rolleri bulunmaktaydı.