Basklar,
İspanya'nın kuzeyinde özerk bölgede yaşayan bir halktır.
Dilleri, dil bilimcilerine göre, Hint-Avrupa dilleri Avrupa'ya
yayılmadan önce Avrupa'da konuşulan dillerden arta kalan tek
dildir.
Günümüzde etnografya bilimi ulusal
kültürlerin birbirleriyle olan ilişkilerini incelemeye ve
ortaya çıkarmaya büyük önem veriyor. Bu incelemeler, aynı topraklarda
birlikte yaşayan halkların çeşitli ilişkilerde bulunduklarını,
yaşam ve çalışma şekillerinden bazı unsurların yada bütünlerin
birbirine geçerek onların kültürlerinin asli birer parçası haline
geldiklerini gösteriyor.
Ulusal kültürlerin birbirini
etkilemesi konusunun incelenmesinde ve geliştirilmesinde Kafkasya
ile ilgili materyallerin büyük yararı dokunuyor. Kafkasya
toprakları, en eski çağlardan beri insanların yaşadıkları bir
yerdir. Burada yaşayan halkların kendilerine özel ve kendi
geliştirdikleri bir kültürleri var. Burada toplumsal kültürlerin
birbirini etkileyerek zenginleştirmesi olayını öncelikle ekonomik
konularda müşahede edebiliyoruz.
Kafkasya halkları,19. ve 20. yüzyılın
başlarından itibaren birbirleriyle sürekle ticari ilişkilerde
bulunmuşlardır. Birbirlerinden yiyecek maddeleri, kumaşlar,
elbiseler, silahlar ve daha başka mallar almışlardır.
Gelişmiş bir hayvancılık kültürüne
sahip olan bu halklar hayvan sürülerini götürdükleri yerlerde, dağ
otlaklarında bir araya geliyorlardı. Bir süre kaldıkları bu
yerlerde birbirinden hayvancılık konusundaki deneyimlerini ve
geleneklerini de alıyorlardı.
Dağlıların uzak yada yakın bölgelere
giderek toprak işleme, hayvancılık, inşaat gibi işlerde menfaat
karşılığı çalışmaları da, yöresel kültürlerinin birbiriyle
zenginleşmesinde rol oynuyordu. Batı Adigey boyları, Karaçaylı1ar,
Balkarlar, Osetler, Kabardeyler böylece birbiriyle sürekli ticari
ve ekonomik ilişkilerde bulunarak maddi ve manevi kültürlerinden
çeşitli parçaları, bütünleri ve gördükleri yenilikleri sürekli
olarak birbirlerinden aldılar.
Bu ilişkilerin en karakteristik
örneklerinden birisi, çalışmak üzere Kuzey Kafkasya'nın diğer
yörelerine giden Dağıstanlı gümüş işlemecilerinin durumudur.
Dağıstanlı kuyumcular hakkında birçok
yazılar yazılmıştır. E. Astvatsaturyan'ınki de bunlardan
birisidir. Bu yazar devlet müzelerinde bulunan gümüşten yada
gümüşle işlenmiş eser koleksiyonlarını, Tiflis, Baku- Erivan,
Leningrad gibi kentlerde ki arşivlerde bulunan belgeleri
inceleyerek "Dagestanskie mastera serebryanogo i orujeynogo dela v
gorodakh Severnogo Kavkaza i Zakavkazya v kontse 19-naç.20 v.v.”
(Kuzey Kafkasya ve Kafkasya Ötesi Kentlerinde 19. ve 20. yüzyılda
Dağıstanlı Ustalar Tarafından Yapılmış Gümüş işleme Eserler ve
Silahlar) adlı araştırmasını yapmıştır. Kafkas-Rus savaşları
sonuçlandıktan sonra Dağıstanlı gümüş işlemecileri eserlerini
satabilmek için yeni pazarlar aramışlar ve çalışmak üzere,
doğdukları yerleri terk edip Kuzey Kafkasya'nın çeşitli yörelerine
dağılmışlardı. Birçokları da gittikleri yörelerde yerleşip
kalmalar, ev bark sahibi olmuşlardı.
Bunlar yerleştikleri yerlerin halkına
onların istedikleri türden eserler de yapıyorlardı. Bunların
arasında erkek ve kadın kemerleri, gümüş düğmeler, kılıflar,
tabancalar vardı. Anlatmak istediğimiz şudur ki, Dağıstanlı
kuyumcular yalnız kendi öğrendikleri ve bildikleri tarzda değil,
aralarında oturdukları halkın alışmış olduğu ve onlardan istediği
tarzlarda da giysi aksesuarları ve silahlar yapıyorlardı. Bunu
yaparken kendilerine ısmarlanmış olan esere sadık kalmakla
birlikte kendilerinden de bir şeyler katmaya ve onu sanatsal
açıdan güzelleştirmeye çalışıyorlardı.
Gerçekte Kuzey Kafkasya halkları
arasında gümüş işlemeciliğini eskiden beri en büyük ustalıkla
yapanlar Adigeler idi. Bu sanatın en geliştiği çağ ise 18. yüzyıl
sonu ile 19. yüzyılın başları olmuştu. Ancak Kafkas-Rus savaşları
birçok şey gibi bu sanatı da geriletti. Savaştan arta kalan
Adigeler atık gümüş işlemeciliğiyle uğraşmadılar.
V.K. Gardanov, Adıge'lerin 18. ve 19.
yüzyıllardaki sosyal yaşantısı ile ilgili olarak kaleme aldığı
kitabında, onların el sanatlarında gümüş işlemeciliğinin özel bir
yeri olduğunu anlatmaktadır. B.Melbaho'nun "Kabardinskoye
narodnoye dekoratıvnoye ıskusstvo" (Kabardey'lerde Halk
süslemecilik Sanatı) adlı eseri de kuyumculuğun ve altın-gümüş
işlemeciliğinin Adıge sanatındaki önemli yerini belirtmektedir.
Kuzey Kafkasya halklarının
giysilerinde kullandıkları gümüşten yapılmış aksesuarlar ile
tarihsel süreç içinde bunlarda meydana gelmiş bulunan gelişme ve
değişiklikler de E.N.Studenetski'nin "Odejda narodov Severnogo -
Kavkaza 18 - 19. v.v "(Kuzey Kafkasya Halklarının18 - 19.
Yüzyıldaki Giysileri) adlı eserinde incelenmiştir.
Devlet Tarih Müzesinde bulunan çeşitli
silahlar arasında birçok Adıge eserleri de vardır. Bu müzenin
çalışmalarından E..Astvatsaturyan "Kavkazkoye orujiye" (Kafkas
silahları) adlı araştırmasında, Adıge'lerin silahlarını
kendilerine özel şekilde ve çok sanatkarca süslediklerini
anlatmaktadır.
Doğu Halkları Sanat Müzesi'nin Kuzey
Kafkasya Bölümünde bulunan değerli eserlerden yapılmış eserler
koleksiyonu da aynı hususu kanıtlamaktadır.
1986-1988 yıllarında Karaçay-Çerkes,
Kabardey-Balkar, Osetya ve Adıgey müzeleri bir kampanya açarak
ilginç ve sanat değeri bulunan birçok materyal topladılar. Kent ve
köylerde yaşayan, tahta ve deri işlemeciliği, demircilik ve gümüş
işleri, kumaş üzerine altın ve gümüş işlemeciliği gibi sanatlarla
uğraşmış yada halen bu işleri yapan yaşlı başlı kişilerle
konuşarak hayli bilgiler topladılar ve sanat değeri taşıyan
eşyaları satın aldılar. Değerli madenlerden yapılmış bulunan kadın
ve erkek kemerlerini, gümüş düğmeleri, silahlarla birlikte
kullanılan aksesuarları, hazır (fişeklik), kama ve kılıçları
topladılar.
Kuzey Kafkasya'nın çeşitli kent ve
köylerinde çalışan kuyumcu ve gümüş işlemecileri daha çok Gazi
Kumuk (Lak) yöresinin Kumukh köyünden geliyorlardı. (Bu nedenle
genellikle esas Kumuklarla karıştırılıyor ve Kumuk kökenli olarak
biliniyorlar) Ellerindeki eserlerin ne zaman ve hangi usta
tarafından yapıldığı sorusuna cevap veren kişiler genellikle bunun
anne ve babaları tarafından, köylerinde bulunan Kumuklu ustaya
bir inek yada öküz karşılığı para ödenerek yaptırıldığı cevabını
vermişlerdir. Çoğunluğu 19. yüzyılın sonu ye 20. yüzyılın ilk
yıllarında yapılmıştır. Bir çoğunun üzerinde yapıldığı yıl ile
eseri yapan ustanın adı da kazılmış bulunuyor. Görünüşlerinden
bunların Kuzey Kafkasya'nın hangi halkına ait bulunduklarını
anlamak hayli zor çünkü hepsinden de özellikler taşımaktadırlar.
Adigelerin "çvivu", Karaçaylıların
"tüyme" dedikleri kopçalarda (düğmelerde) ki değişim onların
elbiseye dikildiği kısımlarda görülüyor. Bu gümüş kopçalar
iliklenme şekillerine göre farklılık taşıyorlar. Eski kadın
giysilerinde bunlar bir yanda yuvarlak bir ilik diğer yanda ise
kopçalar olmak üzere iki parçalı ve iliklenebilir şekildeydi.
Yüzyılımızın başlarında bu geleneksel kadın elbiseleri artık
giyilmemeye başlamıştı. Say adı verilen kadın elbiselerinde bu
kopçalardan kalan, göğüs kısmındaki sembolik gümüş düğmelerle,
elbisenin eteklerindeki simle işli süslemelerdi.
Kadın elbiselerinde kullanılan
aksesuarlar arasında en önemli yeri kemerler tutmaktaydı.
Adigelerde, Karaçay, Balkar ve Osetlerde kızlar belli bir yaşa
geldikten sonra elbiselerinin üzerine kemer takarlardı. Kemeri
evli kadınlar da kullanıyorlardı. Tören ve toplantılarda ise yaşlı
başlı kişiler de elbiselerinin üzerine gümüş işlemeli bir tokası
olan deriden, veya altın ve gümüş işlemeli kemerler takarlardı.
Koleksiyonlarda bulunan ve Adigelerin
"biripx", Karaçaylıların "belibau". Osetlerin "ron" adını
verdiği kadın kemerleri, hem görünüşleri, hem de yapıldıkları
maddeler ve üzerindeki işleme ve süslemeler yönünden gruplara
ayrılabilirler.
Kemerleri beğenilir kılan, üzerlerine
belli bir simetrik düzen içinde işlenmiş bulunan kırmızı yada mavi
renkteki meşe palamudu desenleridir. Araştırıcılar bu cins
kemerleri Adige eseri saymaktadırlar. Bunlar, görünüş, yapılış
şekilleri ve üzerlerindeki desenler bakımından Adige sanatına daha
yakındırlar.
Altın veya gümüş figürlerle işlenmiş
ve bir kopçayla iliklenen bu kemerler çok beğenilmektedirler.
Bağlanma yeri daire ve elips şeklinde bir desenle
belirginleştirilmiştir. Bu tarz kemerler daha çok Adigeler ve
Osetlerle (Kuşha) görülmektedir. Bunlar yüzyılımızın yirminci
yıllarına kadar elbise ile birlikte kullanılıyorlardı. Bazen
üzerinde çapraz bir kama ve tabanca deseni işlenmiş olanları da
görülüyor.Bu kemerler yüzyılımızın ilk yıllarında yalnız Kuzey
Kafkasya'da değil Azerbaycan ve Ermenistan'da da
kullanılıyorlardı.
Gümüşten yapılan bu eserlerin büyük
değeri vardı. Her isteyen bunlara sahip olamazdı. Bu yüzden
ailelerde bunlara büyük önem veriliyor, yeni yetişen gençlere
miras yoluyla bırakılıyor, yıllarca kullanılıyorlardı. Daha
harcıalem olanları, tokaları ince bir gümüş tabakasıyla kaplanmış
bulunanlardı. Bunlar da dükkanlardan satın almıyor veya
ısmarlanmak suretiyle yaptırılıyorlardı. |