ADİGE XABZE VE İNANÇ
Ulusal gelenek,ulusun yaşamını belirli kurallara bağlı olarak
düzenleyen, kişilerin davranışlarını birlikte yaşadığı
toplumun davranışlarıyla uyumlaştıran, kişinin yararını
toplumun yararının önüne çıkarmadan dengeli bir biçimde
yaşamın devam etmesini sağlayan kurallar bütünüdür. Geleneği
insan akıl ve düşüncesi, kendisi uymak üzere yaratmıştır.
Adigeler iki denizin arasında doğmuş dağlı bir halktır. Kafkas
dağları beşiği, Karadeniz beşik sallayıcısı, denizin hışıltıları
ile dalgaların ürkütücü sesleri de beşik şarkısı olarak
büyümüşlerdir.
Tarihi boyunca deniz, Adige'nin dünyaya açılan penceresi, dağlar
ise koruyucusu ve sığınağı olmuştur. Denizler aşarak Adige
kıyılarına ulaşan bir çok halk burada demir atmıştır. Onlar
beraberlerinde insan aklının ulaşabildiği bir çok düşünceyi de
getirmişlerdir.
Yer yuvarlağında yaygın üç büyük dinin ikisini Adigeler
yaşamıştır. İsa’nın sonsuz insan sevgisi ile Muhammet’in kızgın
çöllerde yarattığı merhamet duygusu, denizler ve dağlar aşarak,
gölgesiyle insana mutluluk veren bir bulut parçası gibi Adigey'i
bulmuşlardır. Çok tanrılı dinler, başka halklarda olduğu gibi
Adige'nin yaşamında da yer almıştır. Tüm bu dinler; Adigeliği,
Adige geleneğini etkilemişlerdir. Adigeler uluslaştıktan ve tek
bir isim altında toplandıktan sonra bu dinlerle karşılaşmış
olduklarından, bu dinler Adigeliğin, kural koyucu geleneklerin
altında kalmışlardır.
Eski Adigeler, kah kendi kurduğu devletle (Sind Devleti), kah
birkaç ulusun oluşturduğu devletlerle (Bosfor, Roma) kah Kuzey
Kafkasya’da yoğun olarak görülen göçebe halklarla yaşamışlardır.
Tüm bu yaşam şekillerinden Adige'nin öğrendiği tek şey
ferdiyetçilik olmuştur. Ferdin yaşamını sürdürebilmesinin temeli
olarak yiğitlik ve insanlığı görmüştür. Buna bağlı olarak da
yiğitliğini, atı ve silahı kişinin ve ulusun yaşamı için birbirine
uyumlu uç unsur haline dönüştürmüştür. Adige, Adigeliği ve xabze
anlayışıyla tek atlı bir kale gibi yaşamda yerini almıştır.
Zaman yaşamın değişmesine neden olmakta, eski ile yeni yaşamda
karsılaşmakta, ömrünü tamamlamış olan eski yerini yeniye
bırakmaktadır.
Maddi kültürü ele alacak olursak, taş ağızlı, ağaçtan orak beş bin
yıl önce Kuzeybatı Kafkasya’da kullanılmıştır. Günümüzde ise tüm
halklar demir orağı kullanmaktadır. Yaşam şekli zamana bağlı
olarak değişime uğruyorsa da, yaşamın kimi özellikleri kendini tüm
zamanlara uydurarak varlığını sürdürebilmektedir.
Adigelik ve xabze de zamana bağlı olarak yenilenmekte, değişime
uğramaktadır. At ve yolculukla ilgili gelenekler, at
yetiştirilmesi, atla yolculuk, atlı misafir ile ilgili adetler
ulusun düşüncesinde ve yaşamında büyük yer edinmişlerdi. Yüz yıl
öncesinde durum böyleydi. Yirminci asır, sade Adigelerin değil tüm
halkların yaşam şekillerini derinden değişime uğratmış, at ve öküz
insan yaşamından çekilmiş, onlarla ilgili gelenekler de halk
biliminde kalmıştır.
Eskiden atlı kişi kadınla karşılaştığında atından iniyorduysa,
günümüzde otomobildeki genç yaya kızla karşılaştığında arabasından
başını uzatıp selam vermiyor ve bu durum yadırganmıyor. Eskiden
yaşlı erkeklerin akşamları bir arada toplandıkları konukevleri -hacesler-
de artık kalmadı ve onlara bağlı gelenekler de yok oldu ama
yaşlılara ve konuklara gösterilen saygı bugünde yaşıyor.
Büyüklerin yanında oturulmuyor, sözleri kesilmiyor.
Aynı şekilde yüz yıl geriye gidersek; kız evinin ve kadının da
toplumsal yaşamda büyük önemi vardı. Günümüzde kızların ergenlik
yaşları eğitim ve meslek edinme çağlarına rastlamaktadır. Eski kız
evindeki sorumluluklar günümüzde başka şekillerde yerine
getirilmektedir. Bununla birlikte günümüzün kızları, kız evinin
imkanlarından yararlanma, orada kişiliklerini geliştirme, yaşamın
sorunları ile tanışma olanaklarından yoksun kalmışlardır.
Çağımız insan yaşamında büyük yenilikler yaratmıştır. Yolculukla
ilgili yeni davranış türleri de bunlar arasındadır. Çünkü
insanların seyahat araçları değişmiş, uçak,otomobil ve
demiryolundaki yolculuk kuralları başkalaşmıştır.
ADİGE XABZENİN BAŞLANGICI, ANLAMI VE KATETTİĞİ YOL
Gelenek, insan ile yaşıttır. İki kişi belli bir zamanda ve
yerde karsılaştıklarında birbirlerine karşı tavırlarının ne
olacağı önemlidir. Dövüşecekler mi yoksa kucaklaşacaklar mı? İki
kişinin karsılaştıklarında tokalaşmalarının nedeni, birbirlerine
karşı kötü niyetlerinin olmadığı, ellerinin boş olduğunu göstermek
için olduğu söylenir.
Burada kesin olan şey geleneklerin insan ile yaşıt olduğudur ve
geleneği yaratan insandır.
Bununla birlikte, insanı insan yapan unsurlardan biri de
gelenektir. Belirlenmiş geleneklere ve kurallara uyarak, tavır ve
davranışlarını ona göre ayarlayarak insanoğlu bugüne dek
gelmiştir. İnsanın diğer canlılardan farkı düşüncelerini dile
getirebilmesi, geleneğe uygun olarak yaşamasıdır.
Adigelik ve Adige xabze de Adige insanı ile birlikte doğmuştur.
Ulus ve ulusal gelenekler de aynı şekilde yaşıttırlar. Bunu yine
en iyi Adige örneğinde görürüz. Geçmişte ve günümüzde Adigelerle
beraber yaşamış olan halkların hiçbirinde iyi ile kötünün, güzel
ile çirkinin belirtildiği kelimenin ulusun adıyla dile
getirildiğini görmüyoruz. Bunu düşüncesine ve yaşam şekline
yansıtabilen Adigeler olmuşlardır. Adige-Adigage. Bu birleşik
kelime, Adige ulusu ile Adigeliğin tarih boyunca birbirinden
ayrılmaz yoldaşlar olduklarını ortaya koymaktadır.
Şimdi tekrar dünya literatüründe iyi ile kötüyü birebirine
eklemleyen felsefe biliminin başlangıcına kısaca dönelim.
Günümüzden 2 bin 400 yıl önce Yunan bilimadamı Aristotel ''etik'’i
felsefenin bir dalı olarak ortaya koymuştur. Orta çağda Latince
konuşan halklar “mizac, tabiat” kelimelerinin karşılığı olarak
“moral”i bulmuşlardır. On sekizinci yüzyılda Rusça’da aynı
kelimenin karşılığı olarak “Nravstvennost” yer almıştır.
Adigelerde ise bu kelimelerin karşılığı ulusun adıyla -Adigage-
belirtilmiştir. Bundan çıkan sonuç şudur: Adige olmak, yeterince
eğitim almış, yetişmiş,olgunlaşmış olmakla eş anlamlıdır. Adige
olunca: Etik, moral ve nravstvennostun anlamlarına uygun düşünce,
davranış ve dünya görüşüne sahip olmak gereklidir.
Adige xabzenin doğuşu ve gelişimi diğer toplumların
geleneklerinin tarihi evrelerine benzemektedir. Onlardan farkı;
Adigelerin, ortaya koymuş oldukları ve kendilerinin bir ulus
olmalarını da sağlayan toplumsal kural ve geleneklerden sapma
göstermeden, onun yolunda yürüyor olmaları ve ancak böyle hareket
edenlerin kendilerini Adige olarak niteleyebilmeleridir. Bu durum
dünya halkları arasında benzeri olmayan bir toplumsal düzen ve
felsefi temeldir.
Adigage ve Adige xabze ulus için başkaca sorumlulukları da
üstlenmiştir. Xabze Adigeler için bir ulusal tutkaldır ve dil ile
birlikte toplumu bir arada tutma görevini yerine getirmektedir.
Bu geleneklerle yaşamakta olan bir insan gurubu başka halkların
içerisinde kendisini koruyabilmekte, onların arasında eriyip yok
olmamaktadır.
Her şeyden önemlisi de Adigeler için xabzenin kültür ve yaşam
için bir kural koyucu ve koruyucu özelliğidir. Adige hangi dine
inanmışsa, hangi milletlerle birlikte yaşamışsa onlardan
etkilenmiş ama hiçbir zaman temel niteliklerini şimdiye kadar
kaybetmemiştir.
Toplumlar zaman içerisinden bazen farkına varmadan bazen de
bilerek bazı geleneklerini terk etmektedir. Bu geleneklerin
gelişmesine engel olması nedeniyle gereksiz olduğunu düşündüğü de
olmaktadır. Ancak aradan zaman geçtiğinde, gelmiş olduğu noktadan
kaybettiği veya terk ettiği bu geleneğe yeniden bakmak ihtiyacı
duymakta, onu tekrar akıl süzgecinden geçirdikten sonra yeniden
ihtiyaç duyduğunu anlamakta, ona yeni bir görünüm vererek tekrar
yaşamına katmaktadır. Böylece geçmişten güç alıp geleceğe umut
bağlayarak toplumsal yaşam ileriye doğru yaşamaya devam
etmektedir.
Bugün içinde bulunduğumuz durum da böyledir. Denenmiş ve yararı
kanıtlanmış toplumsal kurallarımızdan yararlanarak ulusumuzu
geleceğe taşıyacak yolların önünü açmalıyız. Adigege bu alandaki
en büyük yardımcıdır.
Xabze kendisini çevreleyen başka kültürler karşısında kendini
koruyabilmekte, ulusların ve kültürlerin karıştıkları durumlarda
bundan büyük bir zarar görmeden kurtulmanın yolunu
bulabilmektedir. Kendisini çevreleyen kültürlerden bünyesine uygun
gördüklerini içine almakta, ona yeni bir görünüm kazandırarak
yoluna devam etmektedir.
Bu güçlüklerle dolu yolda ilerleyen xabze, zaman içerisinde bir
kısım kurallarını içinden atmakta, yeni zaman ve mekana ağır
gelenleri terk etmektedir.
Tüm bu mücadeleler içerisinde özünü ve temel felsefesini
koruyabilmekte, kendisini yaratan halkın dikkati üzerinden eksik
olmamakta, onun tarafından unutulmamakta, gözden uzak
tutulmamaktadır. Zira ulus ile xabze birbirini tanıyamayacak
kadar birbirlerinden uzaklaşırlarsa bu ikisinin de sonu demektir.
Ulus ile xabze arasında böylesi bir bağ vardır.
Adige
Xabze -2 >>> |