|
|
................... |
|
................... |
İNSANİ DEĞER
ÖLÇÜLERİ |
Prof. Dr. Filolog SHELEHO Abu
Zekoshnıgh,
Maykop, Ocak 2005
Çeviri: ACHUMIJ Hilmi |
|
|
................... |
|
................... |
Bazı insanlar uzun bazıları da kısa
yaşamlı oluyorlar. İnsanın adına yaşam veren şey ise doğumu ile
ölümü arasında geçen zamanda yaptıklarıdır. Çok yaşamasına rağmen
hiç bir şey yapmamış fakat az yaşamasına rağmen çok şey yapmış
insanlara rastlıyoruz. Kısa yaşayıp çok şey yapanlardan biriside
TSEY İbrahim. Bu yıl onun 115.ci doğum yılı. TSEY İbrahim (11 Ocak 1890 - 7 Eylül
1936) yılları arasında 46 yılı yaşadı. Bu kısa zaman içinde pek
çok yapıtla yüzyıllar boyu unutulmayacak bir isim ardında bıraktı.
İbrahim’in dünyaya bakış açısı ve fikirleri Pşıze (Kuban) ve Kırım
özgürlük mücadelesinde yer alanlara yardımcı oldu. Çocuk denilecek
yaşlarda Sosyal Demokrat Parti’ye katılarak dünyadaki eşitsizlik
üzerine kurulu düzene karşı infiale geçmesine vasıta oldu. Bu
duygularla ihtilalcilerin safında yer aldı. Yeni düzenin kurulması
ile faaliyetlerin ortasında yer almağa başladı: Şıncıye İhtilal
Komitesi Başkanlığı (1918), Dağlı Halklar Komiserlik Sekreterliği,
ardından Dağlı Halklar Komiserliği (1918), Kuban-Karadeniz İhtilal
Merkez Yönetim Komitesi (1918) görevlerinde bulundu. Beyazların
Pşıze (Kuban) bölgesini ele geçirmeleri üzerine TSEY İbrahim’i
ölüm cezası ile cezalandırdılar ise de yaşlıların araya girmesi
ile ölüm cezası üzerinden kaldırıldı. İkinci kez Pşıze (Kuban)
bölgesinde Sovyet yönetiminin kurulması ile Şıncıye Köy Sovyeti
Başkanlığı (1920), Kuban-Karadeniz İhtilal Komitesi Dağlı Haklar
Yürütme Komitesi’nde (1920-1922) görev aldı. Adige Otonom yönetimi
kurulduğunda Yürütme Komitesi’nin kurucuları arasındaydı. Bu
komitenin farklı kısımlarında başkanlıklar yaptı. Bunlar sadece
vazifelerin isimleri, bu vazifelerin gerektirdiği sorumluluklar ve
yapılan işler! O karışık ortam içinde, yeni yaşamın kurumlarının
oluşturulmasında, problemlerin çözümlenmesinde dur durak bilmeden
çalıştı...
Adige Heku Yürütme Komitesi’nde iken Avukatlar Birliği
Başkanlığı’nı da yaparken mahkemelerin Adigece yürütülmesini, ilk
Adigece radyo yayınlanmasını sağlamıştı. Hatta kendisi pek çok
radyo programı yaparak Adige radyosunun önünü açtı. Adige Heku
Araştırmaları Derneği ve ulusal müzenin kurucuları arasında yer
aldı. 1925 yılından itibaren bu derneğin sorumlu sekreterliğini
yaptı. Kısaca hep bu işlere önayak olan TSEY İbrahim’di. Dernek
ulusal sorunlarla ilgili konulara eğiliyordu. TSEY İbrahim bu tip
toplantılarda sunmak için pek çok rapor yazmıştır.
Bu derneği açtıktan üç yıl sonra böylesi bir derneğin ulusun dili,
folkloru, tarihi, edebiyatı konusunda yapması gerekenleri ne kadar
iyi niyet ve özveri içinde olurlarsa olsunlar gerçekleştirmenin
söz konusu olamayacağını farkettiler. Farklı farklı işlerde
çalışan farklı görevleri olan bu insanlar gönüllü alarak burada
çalışıyorlardı.
TSEY İbrahim 1927 yılında bu işlerle ilgilenecek bir devlet
kuruluşunun gerekliliğini anlatan bir bildiriyi hazırlayarak Adige
Heku Yürütme Komitesi’ne sunar. Fakat bu çalışmasına bir cevap
alamaz. Bunun üzerine 1928 yılında Heku veya eyalet kurumu demeden
tüm kurumlara konuyu iletir. Bu çalışmalar neticesinde günümüzde
varlığını sürdüren Adige Cumhuriyeti Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün
temeli atılmış oldu. İbrahim’in bildirisinde yer alan hususların
bazıları çözülmüş olur. Fakat günümüzde bile gözardı edilmesi
imkansız pek çok hususta çalışma yapılmayı bekliyor. Bunlar; bir
film stüdyosu oluşturulması, dram stüdyosu, Adige gençlerin
sanatsal eğitim okullarına kavuşturulması, Adige akordeonist ve
kamılapşe (üflemeli çalgı) orkestraları düzenlenmesi, okullar için
ansiklopedik sözlükler hazırlanması ve diğerleri olarak
sıralanabilir.
Örneğin Adige tiyatro sanatının oluşturulması ve geliştirilmesi
yönünde TSEY İbrahim yıllarca mücadele etti, çalıştı. Devlet
görevlilerinden oluşan gruplar kurup bunların oynayacağı piyesler
yazarak başkalarının yazdıklarını sahneleyerek çalışıyordu. Fakat
yalvar yakarla bir araya getirilmiş gönüllülerden ziyade
profesyonelce çalışacak insanlar yetiştirilmeliydi. Bölge ve
eyalet demeden tüm yetkililere ulaşarak konuyu iletiyorduysa da
bazıları direk olmaz derken bazıları da baştan savıyor ya da
destekliyor gibi görünüyorlardı. Kendi istediği şekilde hemen
gerçekleştiremediyse de 1933 yılında Mayıs ayında Krasnodar’da (O
zamanlar Adige ülkesinin baş kenti idi) Adige Tiyatro Eğitim Okulu
açıldı. Aynı yıl 15 Adige kızı ve 12 Adige delikanlısı okula kayıt
edildi. Bu okulun müdürlüğü ve tiyatro eğitim öğretmeni olarak
TSEY İbrahim görev yaptı. Öğrenciler hem onun yazdığı hem başka
yazarların piyeslerini sahneliyorlardı. O, yönetmen, yapımcı,
oyuncu ve yazar olarak aktif bir şekilde bunlara katılıyordu. Bu
ilk öğrenciler Adige tiyatro sanatının kurucuları oldular.
Bunlardan bazıları sanat alanında yaptıkları çalışmalarla ünlü
oldular: TSEY Wunay, TATLEKHO Süleyman, SHAPTLEKHO İsa, HAÇ’EKHO
Aslan, ŞEWCEN Mecit ve diğerleri.
TSEY İbrahim ulusal dansların, ulusal türkülerin kaybolmaması
içinde büyük çabalar sarfetti. Bu konularda çalışacak insanları
bulmak için köy köy dolaşıyordu. Onları bulmakla da iş
neticelenmiyordu onların anne-babalarını çocuklarını köyden
ayrılmasına ikna etmekte vardı. İbrahim’in söylediklerine
anne-babalar itiraz edemiyorlardı. O ünlü birisiydi. Karizmatik
bir görüntü ve güzel bir dili vardı. Bu şekilde ilk halk dansları
topluluğunu organize etmeği başardı. Bu konudaki başarısı hakkında
uzun yıllar ketum insanlar bir şeyler söylememeyi becerdiler.
Fakat güneş balçıkla sıvanmaz. 1968 yılında KUBE Şaban'ın Ürdün’de
yayınladığı Adige Takvimi’nde Eylül ayına ait sayfada Adige Halk
Dansları Topluluğu’nun resminin altında ‘Adige Devlet Halk
Dansları Topluluğu. 1933 yılında Krasnodar’da TSEY İbrahim
tarafından kuruldu’ yazılı. Evet böylece TSEY İbrahim Adige devlet
halk şarkı ve dans topluluklarının da temelini atmış oluyordu.
Ulusal kültür ve sanata ilişkin her konuda TSEY İbrahim şevkle
bilgi ve becerisini paylaşarak çalıştı. Bunu kanıtlarcasına kaleme
aldığı ‘Çerkes Müzik Kültürü Bayramı’ (Kızıl Afiş, 1925, 17
Temmuz), 1931 yılında Rostov’da gerçekleştirilen Dağlı Halklar
Sanatı Eyalet Olimpiyatı’na sunduğu ‘’Adige Ulusal Sanatı’’ isimli
bildiri (bknz. «Dağlı ve Devrim», № 1 (39/, 1932)) ve diğerleri
eklenebilir.
TSEY İbrahim eserlerinde; iyilikten, iyi şeylerin diğerlerine
üstün geleceğinden bahsederek, bunu okuyuculara anlatan örnekleri
anlaşılır bir dille anlatarak yaşamlarında uygulamalarını empoze
ediyordu. Yumuşak kalpliliğin insanlığın ilk belirteci olduğunu
TSEY İbrahim’in en ufak yazısında da en ayrıntılı eserinde de
görüyoruz. Kendi yaşamında da bunu uyguluyordu, çok cömert ve
hoşgörülüydü.
Bölge Yönetim Komitesi’nin Sanat Kurulu Başkanı iken, genç bir
yazar gazetede yazdığı öykünün yayınlanmasının uygun olup
olmayacağını öğrenmek için ona yollamıştı. Gönderilen eser sadece
sanatsal anlamda değil gramatiği yönünden de bir çok yanlışı
barındırıyordu. ‘’Olmaz’’ diyerek kesip atmak yerine eser
sahibinin yanına görüşmek üzere gelmesini iletti. Anlaşıldığı
üzere, genç Ziraat Okulu’nda okuyan anne ve babası olmayan tam bir
yetim. Gencin durumunu öğrenip, yazdığı yazı üzerine bir daha
çalıştırarak uygun hale getirttirip basıma hazırladı. Okumasına
yardımcı olmak için kendi evinde yaşamak üzere genci yanına aldı.
Vlademir Vlademiroviç Konovalo bu şekilde bilinen bir yazar oldu.
Yetişmesinde eğitiminde TSEY İbrahim’in büyük katkıları oldu.
Kendisinin zor günlerinde de Vlademir’i yine gözetmeğe devam etti.
TSEYin şanını yüceltmenin zor olduğu o günlerde Konovalo bana
gönderdiği bir tebrik kartına ‘’ (...) Bu yıl doğumunun 75.
yılında çok sevdiğimiz babamız ve İbrahim Salihoğlu’nu andık. Üç
gün portresinin önünde devamlı yanan mumların yanında beş tane
farklı renkte lale. Kırmızı ve pembe laleler onun temiz hareketli
yaşamının belirtisi olarak ve aramızdan olmayışını simgelercesine
sarı bir lale. Ne kadar az, bir kaç on yıl yaşadı, büyük Adige
bilim önderi. Onun yaşama bakış açısının yeniden doğacağı gün
gelene kadar, son nefesimize kadar, onu biz yüreklerimizde
taşıyacağız!’’ Vlademir dediği gibide yaptı. Ölene kadar yaşamda
kendine bir yol açmış babası yerine koyduğu TSEY İbrahim’i
unutmadı...
TSEY İbrahim yorulmak bilmeden Adige kültürü için çalışıyor
olmasına rağmen yaptıklarını yeterli bulmuyordu. En çok
titizlendiği konu ulusal kültürün geleceği üzerineydi. Bu konuda
çalışacakların yetiştirilmesi üzerine özellikle duruyordu. Bu
hususta durmadan çalışıyordu: Bölge eyalet ve merkezdeki
yetkililerle, ünlü kültür çalışanlarına ulaşıyordu. Enstitümüzün
arşivinde ünlü kompozitör M. F. Gnesin, G. M. Kontseviç, N. N
Mironov, TAMBIY Mihaille yaptığı yazışmalar bulunmaktadır. Onları,
kültürel sorunlarımızla bilgilendirip bu konu hakkında ulusal
kültürümüzle alakalı çalışmalar yapmalarını teşvik ediyordu.
Örneğin Adigelerin ülkelerinden sürülmeleri konulu kendisinin
sözlerini yazmayı düşündüğü opera türü bir eserin bestesini
yapması için M. F. Gneseve yazıyordu. Ona, ‘’Öğrencilerinin (M. F.
Gnesev kendi adı ile anılan müzik okulunda) arasında Adige
öğrenciler neden olmasın? Onları okutman için ne yapmamız
gerekiyor’’ diyordu.
Bir diğer yazışmada on tane Adige şarkısının düzenlemesini yapmağı
taahhüt eden Muzgiz’e şarkı sözlerini yazarak anlaşma metni ile
birlikte göndereceğini belirtiyor... Ulusal kültürümüz ile ilgili
çözümlediği pek çok problem olması ile yetinmeyerek kalanlarının
derdi tasası içinde idi.
İbrahim yalnızca yazarlık yapıp evinde oturmuyordu. Devamlı
insanların arsındaydı. Yeryüzünde kötülüklerin azalıp, iyiliklerin
çoğalması için çalışıyordu...
TSEY İbrahim, Adige Edebiyatı’nda kıymetli eserler bırakması ile
yer aldı. Her yazım türünde yazıyordu: Yayınlamağa imkan
bulamadığı romanı ‘’Hats’ık’u Hacı’’, uzun öyküler, öyküler,
şiirler ve en önemlisi Adige Edebiyatı’na kazandırdığı fabl
türündeki eserleri, Adige çocuk edebiyatının temelini oluşturan
yapıtları... TSEY’in yeteneği en çok tiyatro alanındaki
eserlerinde öne çıkıyor...
ХIХ. yüzyılın ikinci yarısında Adige ulusunun büyük çoğunluğunun
orta doğuya sürülmesi edebiyatımızda az yer alan bir konu idi.
TSEY İbrahim’in sanatı ile ilgilendikçe farkına varıyoruz ki,
devrimden önce ve devrimden sonra yazdığı makale, bildiri ve
sanatsal yazınlarında bu konuya değinmiş olduğunu görüyoruz.
’’Шъхьэзакъу-Yalnız (Kimsesiz)’’ isimli romansı öyküsünün
kahramanı ‘Лıымафэ- Tl’ımafe’nin yaşam şeklinden kesitler sunarken
Adigelerin yurtdışına çıkmış olmalarının sonucundaki hüsranı
gözümüzün önüne getiriyor. Kendi çıkarları için ulusu yok oluşa
sürükleyenleri eleştiriyordu. Suriye’deki Adigelerin arasından
yetişmiş olan Abdurahman isimli yazarın ‘’Мардж – Marc’’
gazetesinde 1928 yılında yayınlanan şiirlerine cevaben ‘’Жъэу’’
isimli şiirini o yıl yazdı:
’’Yakınmalarına değinip yazıyorum Rus çarı Adige beyi (soyluları)
ile birlikte başımıza getirdiklerini ölene kadar unutmama
niyetindeyim.’’
Yazarın ölene kadar unutmayacağını söylediği bu milletimize
yapılan şey ne idi? Sorunun yanıtını yine yazarın şiirinde
buluyoruz:
’’Ülkemizi harabeye çevirip aileleri harmanda savrulmuş gibi
dağıtıp, köpeklerle birlikte yemek yiyecek şekilde insanlarımızı
dünyanın dört bucağına sürdüler.’’
Ulusun derdi yazarında derdi. Ulusunun derdini doğduğu günden
itibaren dert eden yazar sıkıntılarını coşkun bir dille getiriyor.
Dinmeyen bir yara olarak TSEY İbrahim ulusal sıkıntılarımızı hep
yürekten hissederek hayatının son gününe kadar yaşadı...
TSEY İbrahim’in eserlerinin kritikleri, değerlendirme ve yorumları
eleştiri edebiyatımızda geniş bir yer tutuyor. Ne kadar
çabaladılarsa da İbrahim’in eserlerini yok etmeği beceremediler.
Hatta onlar kendi isimlerini lekelemiş oldular. TSEY İbrahim ise
yeniden Adige Edebiyatı’ndaki yerini aldı. Kitapları basılıyor,
ders kitaplarında yer alıyor. Bu makalemde ben TSEY İbrahim’in
sanatına ilişkin bir şeyler yazmak istemedim. Bu konuda son
yıllarda pek çok çalışma yapılıyor. Benim istediğim doğumunun 115.
yılında ulusunun kültürü için ulusu için yorulmak bilmeden
çalıştığını, edebi konularda olduğu kadar devlet işlerinde de pek
çok şeyin üstesinden geldiğini insanların aklına getirmek istedim.
TSEY İbrahim arkasında bir defa görenin, duyanın bir daha
unutmayacağı derin ve aydınlık bir iz bıraktı. Onun ulusal bakış
açısı, davranış şekli günümüzde de örnek alınacak gibi. İbrahim’in
aramızda bulunmadığı yıllar aramızda bulunduğu yıllardan daha
çoksa da hala yıldızı sönmeden kılavuzluk yapıyor. |
|
|
|
|
|
|
|