Tarihimiz ve kimliğimizle barışık ve gururlu bir hayat için,
toplumlara örnek olan geçmişimizi anmak ve Çerkes asaletine,
onuruna sahip çıkarak milletimizin şanlı, şerefli tarihine ve
kültürüne dünyadan bir bakış açısı sunmak adına gerçekleri, sadece
gerçekleri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Adige ve Abhaz halkları adına;
STRABON:
- “Binlerce yıl Kafkasya’da ve Meot (Azak)
denizinin her iki kıyısında oturan Kimmerler çok eski zamanlardan
beri Anadolu’ya birçok istila hareketlerinde ve seferde
bulunmuşlardır (Cilt 2, s.117).”
Bu kayıtla, Kimmerlerin ve Kimmer tarihinin Hatti
halkı ve tarihiyle benzerliği meydana çıkıyor. Çünkü Strabon’un
Kimmer veya Kimmeri (Cimmerian) adını verdiği bu kabilelerin
yaptığı istilalar, Kafkas halklarından Hattiler’in -yani eski
Çerkeslerin- Küçük Asya’ya yaptıkları istila hareketleridir.
Bugünkü Avrupa kavimlerini ırk ve dil yönünden inceleyenler Hatti,
Kimmer, Keltler ve onların torunlarının Anadolu, Kafkasya ve
Avrupa’nın ilk yerlileri olduklarını bilirler.
İngiltere’nin en büyük ve ünlü dergilerinden biri olan ve hala
yayın hayatına devam eden The İllustrated London News dergisi’nin
1854 yılının Haziran sayısı:
“(...) Çerkes Yaşamı adlı yazımızı resimli olarak
yayınlamaya başlıyoruz. Dünya üzerindeki halklardan en ilginci ve
olağanüstü olan bu ırkın, ev ve aile yaşamını sizlere sunuyoruz.
Bu iddiamızı doğrulayacak birçok kanıt vardır. Bu insanlar
dünyanın en eski kavimlerinden gelmektedirler. Eski Mısır, Çin ve
İranlıların tarihlerinden sonra onların tarihi en eskilerdendir.
Bağımsızlıkları o devirlere kadar dayanır. Bu konuda dünyada belki
ancak bir iki millet ile kıyaslanabilirler. En büyük özellikleri
tarihin hiçbir döneminde yabancı boyunduruğuna girmemiş
olmalarıdır. Belki birçok savaşta yenilgiye uğramış ve dağlara
çekilmiş, sayıca üstün ve silahları kuvvetli düşmanlar tarafından
bir süre etkisiz bırakılmış olabilirler. Fakat daima kendi
töreleri ve kendi kuralları ile yönetilmiş, başkalarına tabi
olmamışlardır. (...) Onlar hala kendi mağrur liderlerinin
yönetiminde, kendi kanunlar ve töreleriyle yönetilmektedirler. Bu
millet bizi sadece ulusal tarihleriyle ilgilendirmekle kalmayıp,
dünya tarihinde en uzun süre bağısız olarak devam ettirdikleri
özgür ulusal geçmişleriyle de çok ilgilendirmektedir. Sayıları
azdır, bulundukları bölge çok önemlidir ve özellikleri son derece
çekicidir. Onlar eski dünya halkları tarafından da iyi tanınmakta
idiler. Ünlü tarihçi ve yazarlar; Heredot, Verrius Flaccus,
Ponyonius Mela, Strabon ve Plutark ile daha bir çokları onlardan
övgüyle bahsetmişlerdir.”
19. yüzyılın ünlü avcılarından Clive Philipps Wolley (1876):
- “Burada av hayvanlarını ateşli silah veya ok dışında tuzak,
kapan, kafes, vb. yollarla; hileli yöntemlerle avlamak yoktur. Bu
çok ayıp sayılır ve sportmenliğe yakışmadığı düşünülür.”,
- “(...) Yerli Çerkes iz sürücüleri, kılavuzlar, hamalları
kullanırken çok dikkat edilmesi gereken bir husus; onlara asla
hizmetkar gibi davranmamanızdır. Onları bir arkadaş veya size
eşlik eden yerli avcılar gibi kabul etmeniz gerekir.''
- “Çerkesya’da bir av günü, bence bu güzelliğin dünyada emsali
yoktur.”
Fransız tarihçi ve etnograf Jacques de Morgan
(1889):
- “MÖ
8. yüzyılda, Sit ve Skit; diğer adıyla Hazarların, Asya’dan Kuzey
Kafkasya’ya gelerek oranın yerli halkıyla yaptıkları savaşlardır.
O zamanlar Kafkasya’nın yerli halklarına Kimri (Kimmer) adı
veriliyordu. Bu savaşlardan sonra Kimriler iki büyük kola
ayrıldılar ve bir kısmı Kafkasya eteklerine çekilirken, diğer
kısmı da önce Avrupa ortalarına, oradan da daha batıya gitmeye
zorlandılar. Hatta en sonunda Fransa’ya, Britanya ve İrlanda
adalarında yerleşmek zorunda kaldılar.”
Osmanlılı Hattat Haşim Efendi (1820):
“Çerkes hanımları saç bakımı için özel hizmetçiler, yani bir tür
kuaför kullanırlar.Biz gerçi bu insanlara dağlı diyoruz ama
İstanbul'un konaklarında oturan nazenin hanımlar bunları görse
taklit etmeye özenirler."
Rus St.Petersburg Gazetesi (1863):
“Savunmaları ile ölümsüzleştirdikleri sahillerden kaçış başladı.
Çerkesya artık yok.”
Rev. Henry J. Van Lennep (Amerikalı misyoner):
“(...) Çerkesler yalnızca şaşırtıcı derecede direnç gücüne sahip
sade insanlar olmakla kalmayıp, gerilla savaşında bunlardan üstün
başka bir millet herhalde yoktur. Ateşli silah kullanmakta son
derece ustadırlar. Bu silahları kendi dağlarında,modern
gelişmelerin sağladığı olanaklardan yoksun olarak yaptıklarına
kendi gözlerimizle tanık olduk. Çerkezlerin pek çoğunun en iyi Şam
çeliğinden yapılmış yivli silahları vardır.” Bu insanların
bağımsızlıklar için verdikleri savaş uzun süredir devam
etmektedir. Bu konu tarihçiler için gerçekten incelemeye değer bir
konudur. (...) Dışarıdan yardım almadan sürdürdükleri direniş, bu
cesur dağlı halkın ne kadar büyük bir dayanma gücüne sahip
olduğunun kanıtıdır...”
Fransız jeolog ve araştırmacı Madame Xavier hommaire de Hell
1840’larda eşi ile Kafkasya’yı ziyaret eder:
- “Müthiş Çerkesleri nihayet gördüm ve bir çığlık atmadan
edemedim. Dehşetli görünüşlerini ve korumalarımız olan Kazaklara
nasıl nefretle baktıklarını hayatım boyunca unutmayacağım. Tepeden
tırnağa silahlıydılar, bazıları zırh giymişti. Gümüş kamaları ve
piştovlarının işlemeleri, siyah yamçılarının altında pırıl pırıl
parlıyordu. Gecenin sisi içinde aynen Ossian’ın (efsanevi Kelt
savaşçısı ve ozanı) masal kahramanlarını andırıyorlardı. “
Gilford Polgrave’ in “Doğu Araştırmaları” kitabı
1872’de Londra’da yayınlandı. Yazar 1872 yılında İngiltere
konsolos yardımcısı olarak görev yaptı. Bu kitabında Polgrave
Abhazlar için şöyle der:
- “(...) Bu Abhaz halkının çok eskiye uzanan
geçmişleri hakkında az bilgisi vardır. Fakat eski Yunan
kayıtlarında, çok eskiden beri Karadeniz’in doğu kıyısında
yaşadıkları belirtilir. Bu bölge kesinlikle bugün de yaşadıkları
aynı yerdir. Fakat bu otoktonların nereden geldikleri hala bir
sorudur. Uzun boylu, açık tenli, renkli gözlü, kumral saçlı
insanlardır. Atletik sporlara ve hareketli hayata olan ilgi ve
bağlılıkları, onların kuzey kökenli olabileceklerini gösteriyor.
Karakterleri cesur ve girişken, ticarette eğimli olup bir de
çocuksu bir kurnazlıkları vardır. Çıkar elde etmek için örgütlenme
yeteneğinden yoksundurlar. Buralar gezen hiçbir gezgin daha bu
insanların gizemini çözememiştir.”
Fransa’da yaşayan Rus kökenli araştırmacı-yazar Alexandre
Başhmakov:
‘Karadeniz’de Yirmi Yüzyıl Etnik Evrim-Kimmerler-Çerkesler-‘
adlı eserini 1937’de Paris’te yayınladı. Eserin bir bölümünde
şöyle der:
“Tarihin sırlarının anahtarlarını arayanlar, bunu bugün Kafkasya
ve Pirenelerde yaşayan dağlı halkları araştırarak bulabilirler.”
Mustafa Kemal'in, Ankara'dan, Çerkes Ethem'in
ağabeyi Reşit Bey'e gönderdiği 7 Ocak 1920 tarihli telgrafından:
- "Bu din ve devletin sağlam bir uyruğu olan Çerkes
kardeşlerimiz, hepimizin övdüğümüz baştacımızdır. Asıl, bugün
düşmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkes ve diğer din
kardeşlerimizin el ele vermesi, sarsılmaz bir bütün oluşturmaları,
namus ve yaşamımızı kurtarmak için bir zorunluluktur..."
İngiliz gezgin Negley Farson (1929):
-
“Buranın halkı olan Çerkesler dünyanın en iyi atlı
savaşçılarıydılar. Moskof yönetiminde yaşamaktansa sürgüne gitmeyi
yeğlediler. Ataları Mısır’da yüzlerce yıldan fazla Memluk
sultanları olarak hüküm sürmüşlerdi. Onlar da Osmanlı
sultanlarının ve Arap krallarının muhafız birliklerini
oluşturdular. Osmanlı’nın, İran’ın ve Arabistan’ın en soylu
aileleri Çerkes kanı ile zenginleşmişlerdir. Çünkü anneler ve
karıları Çerkes’dir.”
Ünlü tarihçi Arnold Toynbee (1972):
- “Otonkton Kafkasyalılar beyaz ırkın fevkalade temsilcileridirler
ki, bizim Batılı etnologlar onların adını tüm beyaz ırkın simgesi
olarak aldılar.”
Otonkton Kafkasyalılar; kabul gören bilimsel verilere göre
Kafkasya’da ki varlıkları M.Ö sine dayanan ve şimdilerde Adige,
Abaza-Abhaz, Wubıh, Gürcü ve Laz adıyla anılan milletlerdir.
Çeçenlerde kimi kaynaklarda otonkton olarak gösterilmektedir.
“Allah’ın Dağları” adlı eserin yazarı Sebastian Smith (1998):
- “Nart Destanı ve eski Yunan destanları ayırt edilemeyecek
kadar benzerler. Acaba eski Yunanlılar Kuzey Kafkasya’dan mı
geldiler?” “-Adıgelerde aile armaları (damığa) bulunur. Bunlar bir
tür hiyeroglife benzerler, o aileyi simgelerler.”
- “Avrupa’da şövalye mefhumu ve şövalyelik, savaş ve şeref
mefhumunun simgesi olan şövalyelik, belki de Kafkasya’dan
Avrupa’ya yayılmıştır.”
- “2500 yıllık antik bir Yunan kamasına bakın, eski ve paslı bir
Kafkas kaması görürsünüz, hemen hemen aynıdır.”
- “Mısır’ı yüzlerce yıl yöneten Memlukler Çerkesler tarafından
yönetilmişti. Bugünlerde Ortadoğu ülkelerinin güvenlik
kuvvetlerinde de çok sayıda Çerkes bulunur.” |