Özet
Akdeniz çevresinde konumlanan Anadolu, Suriye ve Mısır tarih
boyunca kültürel ilişkiler içindedir. Bu ilişkiler 13- 15.
yüzyıllarda Karamanoğulları Beyliği ile Memluklar arasında da
devam eder. İki kültürün mimarisi arasındaki etkileşimler taçkapı,
minare, niş, kemer, kubbe gibi bazı ögelerin kurgusu ile
malzeme-teknik ve bezemelerde tespit edilir. İkiz kemerli niş ve kavsara, dilimli
kubbe ve kasnak bu benzerliklerden bazılarıdır.
Bu çalışmada, Karamanoğulları Beyliği ile çağdaşı Memlukların
siyasi, sosyal ve özellikle kültürel ilişkileri ele alınmış, konu
daha çok dönemin mimari yapıtlarındaki öğeler, malzeme-teknik ve
bezeme açısından incelenmiş ve değerlendirilmiştir. (1)
I. Alaeddin Keykubad (1220- 1237) döneminde fethedilen (1225)
Isauria / İçel bölgesindeki Ermenek ve çevresine yerleştirilen
Karamanoğulları, Oğuzların Afşar boyuna mensuptur (Şikari,1946:
9,14; Merçil, 1991: 301; İbn Bibi, 1996: 354; Uzunçarşılı, 1998: 1
; Koca, 2002: 704). Selçuklu devletinin güçlü olduğu bu dönemde
Karaman Türkmenleri henüz derlenme ve toparlanma sürecindedir.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237- 1246) döneminde 1243 yılında
yapılan Kösedağ Savaşı yenilgisiyle Selçuklu Devleti’nin çöküş ve
yıkılış süreci başlamış, Anadolu Moğol/ İlhanlı hakimiyetine
girmiştir. Selçuklu sultanlarının eski gücünü ve önemini yitirdiği
bu dönemde yaşanan siyasi karışıklıklar ve Moğollarla yapılan
mücadeleler Karamanoğullarının bölgede etkin bir unsur olmasını
sağlamıştır (Cahen, 1979: 296-298).
Bu dönemde Mısır ve Suriye’de görülen benzer gelişmelerle gücünü
kaybeden Eyyubiler, yeni kurulan Memluklu Sultanlığına
bağlanmıştır. 1250 yılında kurulan Memluklu devleti, Yavuz Sultan
Selim (1512-1520) tarafından 1517 yılında fethedilene kadar
varlığını sürdürmüştür (Sobernheim, 1957: 689; Anonim, 1976:
486-487; Gürün, 1984: 433-435; Holt, 1999: 84;). Doğu Akdeniz’e
egemen olan Memluk devletinin sınırları; batıda Berka’ya kadar
Bingazi Çölü, güneyde Musavva’ya kadar Nubi bölgesi, doğuda
Fırat’a, kuzeyde Toroslar’a, güneyde Arabistan çöllerine kadar
uzanır. Ayrıca Mekke, Medine ve Kudüs gibi yerleşimler de Memluklu
Sultanlarının egemenliği altındadır (Sobernheim, 1957: 689;
Anonim, 1976: 486, 489; Kopraman, 1989: 1- 15; Koçak, 1991: 1101;
Holt, 1999: 1-8).
Kuruluşu izleyen yıllarda Memluk sultanı Kutuz (1259- 1260)
döneminde,
Baybars’ın komutasındaki Memlukler ile Moğollar arasında Suriye’de
Yizreel Vadisi’ndeki “Ayn Calut’ta” 1260 yılında yapılan savaşın
kazanılması, Suriye’deki Moğol işgaline son verirken, Baybars’a
Memluk sultanı olmasının yolunu açmıştır. (Sobernheim,1957: 689;
Anonim, 1976: 487; Gürün, 1984: 435; Koçak, 1991: 1102; Holt,
1999: 91). Memluklerin dördüncü ve en ünlü sultanı olan Ez-Zahir
Baybars (1260-1277) döneminde Anadolu Selçukluları ile
Karamanoğulları, Moğollara karşı koymak
amacıyla Memluklardan yardım isteyerek siyasi ilişkileri
başlamıştır. (Sobernheim, 1957: 689; Uzunçarşılı, 1988: 6-7; Holt,
1999: 99; Koca, 2002: 704-705).
1277 yılında Memluk sultanı Baybars, Selçuklulara destek vermek
amacıyla Anadolu’ya gelerek Elbistan Ovası’nda Moğolları yenilgiye
uğratır. Kayseri’ye doğru ilerleyen Baybars Selçuklu tahtına
oturmuş ve adına hutbe okutup, sikke kestirmiştir (Anonim, 1976:
488; Holt, 1999: 99; Koca, 2002: 705).
Diğer yandan Karamanoğlu Mehmed Bey de Memluk sultanı Baybars’tan
aldığı sancak ve bayraklarla Konya üzerine yürür. Konya’da bulunan
“Cimri” lakabıyla anılan Selçuklu şehzadesi Alaeddin/ Gıyaseddin
Siyavuş’u tahta çıkararak (1277), yeni sultanın veziri olur
(Turan, 1984: 562- 563; Uzunçarşılı, 1988: 6; Koca, 2002: 705).
Karamanoğlu Mehmet Bey’in en önemli başarısı kültürel alandadır.
15 Mayıs 1277’de Konya’da yayımladığı bir fermanla Türkçe’nin
resmi dil olduğunu ilan eder (Turan, 1984: 562; Uzunçarşılı, 1988:
6; Merçil, 1991: 302; Koca, 2002: 705;). Aynı yıllarda Memlukların
da Türk dilinin kullanılması ve yayılmasına yönelik çalışmalar
yaptıkları bilinmektedir (Koçak, 1991: 1115). Anadolu’daki Moğol
hakimiyetini çökme noktasına getiren bu olaylarla Karamanoğlu
Mehmed Bey, sadece Moğolları
Anadolu’dan atmak değil, Selçuklu iktidarını ele geçirmeyi
amaçlar. Bu dönemde Selçuklu devletinin zayıflaması ve çökmesini
fırsat bilen uçlarda bulunan Türkmen Beyleri bağımsızlıklarını
ilan etmişlerdir. Bu beyliklerden biri olan Karamanoğuları’nın
Memlukların desteği ile Ermenek ve çevresine hakim oldukları
anlaşılmaktadır.
Karamanoğlu Musa Bey’in Ermenek’e yerleştikten (1331) sonra durumu
bildirmek üzere Kahire’ye gitmesi iki devlet arasındaki siyasal
ilişkileri göstermesi açısından dikkat çekicidir (Uzunçarşılı
1988: 9). Karamanoğlu İbrahim Bey de, Kahire’ye elçi yollamış
(1341) Memluklu sultanı da kendisine sancak göndermiştir (Tekindağ,
1955: 321; Uzunçarşılı,1988: 10).
Anadolu beylikleri içinde en uzun hüküm süren ve aynı coğrafyada
egemen oldukları için kendilerini Selçukluların doğal mirasçısı
olarak gören Karamanoğulları’nın Osmanlılar’la ilişkileri Alaeddin
Ali Bey döneminde başlar (Tekindağ, 1955: 323; Akdağ, 1979b:
138-139; Uzunçarşılı, 1988: 14- 15). Bu dönemden sonra
Osmanlıların genişleme/büyüme siyasetini kabullenemeyen
Karamanlılar ile Osmanlılar arasında sürekli mücadeleler yaşanır.
Bu arada Memlukların elinde bulunan Tarsus, Adana, Ayas
(Yumurtalık), Gorigos/Kız Kalesi gibi yerleşimlere Karamanoğlu
Alaeddin Ali Bey seferler düzenlemektedir (Tekindağ, 1955: 323).
Yıldırım Bayezit eniştesi Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey’i
öldürterek Karamanoğulları Beyliği’ne son verir (1398) (Uzunçarşılı,
1988: 16; Koca, 2002: 708).
Ankara Savaşı (1402) sonrasında Yıldırım Bayezit tarafından
Osmanlı topraklarına katılan Anadolu beylikleri Timur’a bağlı
olarak yeniden kurulmuştur (Uzunçarşılı, 1988: 16-17; Aka 1991:
24,28- 29; Koca, 2002: 709). Karamanoğulları ile Memlukler
arasındaki ilişkiler zaman zaman bozulmakla birlikte Karamanoğlu
Ali Bey’in (II. kez tahta çıktığı yıllarda) Memluk Sultanı Şeyh
adına Karaman’da gümüş sikke kestirmesi
(1424) ilişkilerin sürdürüldüğünü göstermektedir.
Anadolu’da 13. yüzyılın ortalarında Selçuklu döneminde başlayan
Beylikler
döneminde de devam eden siyasi ilişkilerin yanı sıra Mısır ve
Suriye, Ortaçağ Anadoluticaretinde önem taşımaktadır. Anadolu’nun
Akdeniz kıyısındaki limanlarından (Antalya, Alanya, Anamur,
Gazipaşa, Aydıncık / Gilindire, Silifke) Toroslar’daki ormanlardan
elde edilen kerestelerin Mısır ve Doğu Akdeniz ülkelerine
gönderildiği bilinmektedir (Heyd,1975: 456- 478; Akdağ, 1979a: 45;
Turan, 1990: 99; İbn Bibi, 1996: 316-317). 1332 yılı civarında
Alanya’yı gören İbni Batuta, “Alanya deniz kıyısında bir şehirdir,
ahalisi tümüyle Türkmenlerden oluşuyor. Kahire, İskenderiye ve
Suriye tüccarları bu şehre gelip alışveriş ederler. Kerestesi bol
olduğu için buradan yüklenen balyalar İskenderiye, Dimyat ve öteki
Mısır limanlarına gönderilir” ifadesiyle şehrin ticari yaşamından
söz etmektedir (Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, 2000:
XXVIII,402).
Yukarıda belirtildiği gibi Anadolu’da Karamanoğulları ile
Memluklerin yaklaşık iki yüz yıl süren (13. yüzyıl ortaları- 15.
yüzyıl ortaları) siyasi ve ticari ilişkilerinin yanı sıra,
Karamanoğulları Beyliği’nin başkentleri Ermenek, Larende/ Karaman,
Konya ve Niğde’deki yapılarında Memluklu etkisi görülmektedir.
Karamanoğulları- Memluklu sanatı, özellikle mimari öğeleri,
malzeme- teknik ve bezeme açısından ortak özellikler yansıtır. İki
kültür arasındaki kesişim/ etkileşim taçkapı, pencere, minare,
mihrap, niş,
kemer, kubbe ve külah gibi elemanların kurgusu ile malzeme ve
süslemesinde okunabilmektedir. Yapılarda çoğunlukla taş, bazı
mihraplar ile kapı ve pencere köşeliklerinde çini süsleme görülür.
Bu örneklerden biri olan Ermenek Tol Medrese’nin (1339) doğu cephe
ekseninde yer alan yedi sıra mukarnas kavsaralı taçkapısında,
beden duvarından dışa taşkın, dar ve yüksekliğinin fazla olmasıyla
sağlanan dikey vurgu/ yükseklik etkisi önemlidir (Levha.1).
Özellikle taçkapı nişini sınırlayan altta mukarnas başlıklı, üstte
ise gövdesi kaval silmelerle biçimlenen zencirek motifiyle bezeli
çift katlı sütunceler ile kapının
üzerinde bulunan dikdörtgen pencerenin varlığı yüksekliğin
oluşumunda farklı bir çözümleme olarak degerlendirilebilir. Bu
özellik Niğde Ak Medrese (1409) taçkapısında daha vurgulayıcı
olarak görülür (Levha.2). Örnekte kavsaranın dolgusunda yirmi iki
sıra mukarnasın kullanımı, mukarnaslı kaide ve üst üste çift
başlıklı, dilimli gövdeli sütuncelere oturan üst kısmı ters
kavisli sivri kuşatma kemerinin (kaş kemerin) tercih edilmesi ile
yükseklik abartılmıştır (Levha.2). Ayrıca kapının üst kısmının
dört
sıra mukarnas dizisiyle taçlandırılması dikey vurgu/ yükseklik
etkisini artırmıştır. Niğde Ak Medrese’de taçkapının mukarnas
dizileriyle sonlanması Memluklu yapılarının cephelerinde bulunan
kapı ve pencerelerin üzerinde de yaygın olan bir uygulamadır.
Örneklerde kapı ve pencerelerde görülen mukarnas sıraları ögelerin
yükseklik ve derinlik etkisini artırırken, estetik bir görünüm
kazanmalarını da sağlar.
Örnek olarak Kahire Amir Beşir el-Gamdar Medresesi (1359), Halep
Işıktemir el-Maridani Medresesi (1371- 1372), Halep el-Utrus Camii
(1399- 1400) ve Halep ad-Darağ Camii (1400) kapı ve pencereleri
verilebilir (Meinecke, 1992: Tafel. 83 a-b, 91 b-d, 140 d). Ayrıca
Anadolu’da Suriye kültür çevresiyle ilişkili olduğunu bildiğimiz
Şamlı mimar “ Ali ibn Müşeymeş “ tarafından inşa edilen Selçuk İsa
Bey Camii (1375)
ile Bursa Yıldırım (1390- 1395), Milas Firuz Bey (1396) ve Balat
İlyas Bey (1404) camilerinin cephelerinde bulunan yeni bir
anlayışla düzenlenmiş (çift katlı, simetrik) pencerelerini kuşatan
ya da üzerlerini taçlandıran mukarnas sıraları yer alır ( Özbek,
2001: 397- 434, Resim. 46- 54; Özbek, 2002: Resim. 150- 153, 195-
197, 560- 564 ).
Ermenek Tol ve Niğde Ak medreselerinin taçkapı kurgusu cepheden
dışa taşkın ve yüksek olması açısından Memluklu örneklerinden
ayrılırken, genellikle asimetrik kurgulanan cephelerde yer alan
taçkapıların dar ve cephe boyunca yüksek oluşları açısından
benzerlik gösterirler. Halep’teki Kemaliye Medresesi (1251- 1252),
Kahire’deki Baybars Medresesi (1262- 1263), Şam’daki Baybars
Türbesi (1277) ve Kahire Emir Ahmed Mihmandar Camii (1325)
taçkapıları (Levha.3) bu örneklerdendir
(Meinecke, 1992: Tafel.2c-d, 12a, 46a).
Ermenek Tol Medrese, taçkapısının geçmeli taşlarla örülen basık
kemeri üzerinde dilimli madalyon biçimli yuvalar dikkat çeker
(Levha. 4). Halep’te Bab al-Qimnasrın (1256) sur kapısı kemerinde
de madalyon biçimli yuvalar yatay olarak biçimlenmiştir (Levha.5),
(Meinecke,1992: Tafel 5 c).
Ermenek Tol Medrese’de taçkapı nişinin kuzeyinde (yan nişin üzeri
/ mukarnaslı kavsaranın altında) asimetrik konumlanan dıştan
kademeli bezemesiz iki bordürle kuşatılan sivri kemerli ikiz niş
yer alır (Levha.6). Nişin ikiz kemerlerinin birleşme yerlerinde
yüzeyi geometrik motiflerle süslenmiş ters dönmüş bir kabara
bulunur. Taçkapı nişinde derinlik etkisini artıran ve Anadolu’da
örneği bulunmayan ikiz kemerli bu nişin benzer uygulamaları
Şam’daki Eyyubi dönemi yapılarından Adiliye Medresesi
(1222) ile Kılıciye Medresesi (1245) taç kapılarında görülür
(Levha.7- 8), (Herzfeld, 1946: Figür: 88, 90- 93; Eser, 2000:
Levha.160- 162, 199). Adiliye Medresesi’nde yan yana üç dilimli,
Kılıciye Medresesi’nde ise yan yana sivri kemerli ikiz nişlerin
kullanılmasıyla kütlesel olan taçkapılarda bir hareketlilik
yaratılmıştır. Ayrıca, Kahire Emir Salar Sancar ve al-Gauli
Türbesi’nin (1303- 1304) ön cephesindeki pencere üzerinde bulunan
nişler de mukarnas dolgulu ve dilimli ikiz kemerlidir (Meinecke,
1992: Tafel 19b).
Karaman’daki Alaeddin Bey Türbesi (1398) külahı ile Konya Mevlana
Türbesi kasnak ve külahı (1396) ile Akşehir Seyyid Mahmud Hayrani
Türbesi (Karamanoğulları onarımı 1409)’ nin kasnağı dilimli olarak
düzenlenmiştir (Levha.9), (Diez- Aslanapa-Koman, 1950: 93- 95,
147- 152; Özönder, 1989: 10; Tuncer, 1992: 103- 107). Örtü
sisteminde kasnak, kubbe ve külahların dilimli örnekleri Memluklu
yapılarında da görülür. Kahire’deki Emir Salar ve Sancar al-Gauli
Türbesi’nin (1347- 1348) ve
Zeyneddin Yusuf Medresesi’nin (1335- 1336) kubbeleri dilimli
örnekler arasındadır (Levha.10), (Meinecke 1992: Tafel 18d, 26c).
Karaman’daki günümüze ulaşmayan Emir Musa Medresesi’nin (1340-
1356) minaresi ile Karaman İbrahim Bey İmareti’nin (1432- 1433)
kuzeybatı köşesinde bulunan kare kaideli, silindirik gövdeli, tek
şerefeli yüksek minareleri, çift renkli (sarı ve kahverengi) taş
işçiliği ve gövdelerindeki yatay silmelerle bölümlere
ayrılan/kuşatılan süsleme şeritlerinin varlığı açısından Memluk
minareleriyle ortak özellikler gösterir. Bu bağlamda Halep’teki
Mankalibuga as-Samsi Camii (1362- 1363) minaresi en yakın
örneklerden biridir (Meinecke, 1992: 132, Tafel 90a). Ayrıca
Memluklu yapısı olan Hasankeyf Sultan Süleyman Camii’nin (
1351-1352) minaresi (1406- 1407) ile Hasankeyf Er-Rızk Camii’nin
(1409) minaresi de aynı biçimsel özellikleri yineleyen ve
gövdeleri silmelerle bölümlere / kemerlemeli yüzeylere ayrılan
daha süslü örneklerdir (Meinecke, 1992: 149- 150, Tafel.90.d-e).
(2)
Karaman’daki Hacı Beyler Camii’nin (1356- 1358) ön cephesindeki
taçkapısında dilimli kemerli kitabenin köşeliklerinde simetrik
olarak sağda dört halife, solda Kelimei Tevhid yazılı, Hatuniye /
Melek Hatun Medresesi’nin (1381- 1382) doğu cephesinin orta
bölümünde de Hz. Muhammed’in adı dört kez yazılmış kufi yazılı
kare panolar vardır (Levha.11- 12). Hatuniye Medresesi’ ndeki
uygulamada kufi yazılı kare panoya iki yandan düğümlenen palmet
motifleri yer alır. Benzer düzenleme Şam’daki Rukniye -Salihiye
Medresesi (1224) Türbesi’nin kuzeydeki penceresi üzerinde de
görülür (Herzfeld, 1946: 24- 25, Figür: 43- 44). Bu örnekte farklı
olarak kufi yazılı panoya geometrik motifler kaynaştırılmıştır.
Kufi yazılı panolar Zengi, Eyyubi ve Memluklu dönemlerinde inşa
edilen yapıların bezemelerinde yaygın olarak kullanılmıştır.
Tripoli’de İsa b. Umar al-Burtasi Medresesi (1325), Hasankeyf
Er-Rızk Camii (1409) minarelerinde de benzer kufi yazılı panolar
görülür (Meinecke, 1992: Tafel 99a). Er-Rızk Camii’nin minare
kaidesinde yer alan kufi yazılı kare pano geometrik bezemeli
şeritlerle kuşatılarak vurgulanmıştır (Arık, 2003: 61, 66). Ayrıca
Karaman Hatuniye Medresesi’nin dershane odasının kapısı üzerindeki
yüzeyi bitkisel bezemeli sekiz kollu yıldızın bir benzeri,
Kahire’deki Baybars Camii’nin (1266) kuzeydoğu taçkapısında
bulunur. Bu örnekte yıldızın yüzeyi farklı olarak yazıyla
süslenmiştir (Meinecke, 1992: 11a).
Konya Hasbey Darülhüffazı’nın (1421) batı/ ön cephesinde taçkapı
dışında tüm yüzeyin süsleme alanı olarak değerlendirilmesi yeni
bir uygulamadır. Cephedeki bordürleri bezeyen yatay ve dikey
şeritlerin kesişmesiyle oluşan yıldız kompozisyonlarının
ortasındaki çok yapraklı çiçek motiflerinin benzeri Halep’teki
Emir Ahmed bin Sahib Medresesi cephesinde de görülür (Diez-
Aslanapa- Koman, 1950:125; Meinecke, 1992: Tafel 64 c-d).
Karaman’daki İbrahim Bey İmareti’nin (1432- 1433) yukarıda
belirttiğimiz minaresi dışında, kuzey cephe eksenindeki dikdörtgen
çerçeveli ve kademeli sivri kemerli taçkapısı ile mihrabı da
oldukça süslüdür. Taçkapı süslemelerinin yoğunluğuna karşın,
önünde bulunan son cemaat yerinden dolayı beden duvarından
taşkınlığının az, yüksekliğinin olmaması özellikleriyle sade bir
görünüm sergiler. Örnekte çift renkli geçmeli taşlarla biçimlenen
basık kemerli kapıda, kemer alınlığında kitabenin alt bölümü ile
kemer köşeliğinde yoğun olarak bitkisel süsleme görülür
(Levha.13).
Özellikle kemer alınlığında kıvrık dal, çok yapraklı çiçekler ve
şakayık motifinin farklı görünümlerini yansıtan hatayi üslubundaki
bezemeler Memluklu mimari ve el sanatları ürünlerinin
süslemelerinde de yaygındır. Kahire’deki Nasır Hasan Medresesi’nin
(1356-1360) taçkapı bordüründeki çok yapraklı çiçek ve şakayık
betimlemeleri benzer süslemelerdir (Levha.15), (Meinecke 1992:
Tafel 82b, 84d). Aynı türde çok yapraklı
çiçekler ve hatayi üslubundaki bezemeler Karamanoğulları
yapılarından Konya’daki Ahmed Fakih Türbesi’nin (1455) taçkapısı
ile pencere kemer köşeliklerinde firuze ve mor çinilerle
uygulanmıştır (Levha.14), (Tuncer, 1992: 109- 112). Ayrıca Karaman
İbrahim Bey İmareti’nin bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Çinili
Köşk’te bulunan çok renkli sır tekniğinde yapılmış dikdörtgen
levhalarla biçimlendirilmiş dikdörtgen nişli, sekiz sıra mukarnas
kavsaralı çinili mihrabının bordürleri ve kavsara köşeliği ile
Konya Mevlana Müzesi’nde bulunan 451- 453 envanter nolu Memluklu
dönemi cam
kandillerinin gövdeleri hatayi üslubunda çiçeklerle bezenmiştir
(Levha.16- 19). Her iki örnekte de özellikle mavi, yeşil, kırmızı,
beyaz, sarı gibi çok rengin kullanımı ile şakayık motifinin
değişen farklı görünümleri sunulmuştur. Mihrabın kavsara
köşelikleri hatayi üslubunda çiçeklerin yanı sıra, köşeleri
vurgulayan rumilerin çerçevelediği palmet kompozisyonuna
eklemlenen ters ve düz palmetler ile aşağıya doğru salınımlı
uzayan ve spiraller oluşturan kıvrım dallar ve rumi motifleriyle
süslenmiştir. İbrahim
Bey İmareti’nin çini mihrabının kurgusu, tekniği, bezemeleri ve
üslup özellikleri Osmanlı Beyliği yapılarından Bursa Yeşil Camii
(1419- 1424) mihrabı, Bursa Muradiye Camii (1425-1426) pencere
alınlıkları ve Edirne Muradiye Camii (1436) mihrap bezemeleriyle
örtüşmektedir (Demiriz, 1979: 275, 352, 500, Resim.159, 161,
273-278, 500- 505; Özbek, 2002: Resim.390-393). Bursa Yeşil
Camii’nde nakkaş “ Ali bin İlyas Ali ”, çini ustası “ Muhammed
Mecnun ” ve Tebrizli sanatçıların kitabelerde adının
geçmesi özellikle Tebriz’den gelen ve Anadolu’da çalışan
sanatçıların varlığını göstermektedir (Demiriz,1979: 331;
Sönmez,1989: 423- 424). Nakkaş Ali’nin Timur tarafından
Maveraünnehir’e götürülerek orada nakkaşlığı öğrenip sanatında
ileri dereceye ulaştığı ve Bursa’ya/ memleketine dönerek bazı
nakışlı örnekleri yaptığı belirtilmektedir ( Taşköprülüzade, 1985:
437- 438).
Anadolu Beylikleri’nin giderek yok olduğu, Osmanlı Devleti’nin
büyüdüğü bu ortamda Karamanoğulları, Memluklu, Akkoyunlu ve
Timurlularla yaşanan siyasal karmaşa ve gerginliğe rağmen,
kültürel alanda en çok alışverişin / değişmenin yaşandığı ve
özellikle bezemede yeni bir dilin, yeni bir arayışın başladığı
izlenir. Bu bağlamda Karaman İbrahim Bey İmareti’nin gerek
taçkapısı alınlığındaki taş süslemeler, gerekse çinili
mihrabındaki hatayi üslubunda yapılmış bitkisel bezemeleri sözü
edilen devingen ortamın ürünleridir. Kültürel alışverişler sonucu
Karamanoğulları dönemi yapılarında Memluklu taş işçiliğinin yanı
sıra özellikle Tebrizli sanatçıların aracılığıyla Timurlu etkileri
de girmiştir.
Karaman’daki İbrahim Bey İmareti ile Konya Hasbey Darülhüffazı’nın
kademeli sivri kemerlerle kuşatılan taçkapılarında dıştaki kemerin
yüzeyi dış bükey silmelerle profillendirilmiştir. Kemerleri
süsleyen ve vurgulayan benzer profil düzenlemeleri Anadolu’da
Şamlı usta Havlanoğlu Muhammed tarafından yapılan Konya Alaeddin
Camii’nin (1221) avlusundaki Anonim Türbe’nin (1220- 1237)
taçkapısı kuşatma kemerinin yüzeyi ile Ermenek Tol Medrese’nin
basık kemerli kapısının kemer iç yüzeyinde de bulunur (Levha 20-
21), (Sönmez, 1989: Resim. 108- 109). Silmelerle
biçimlendirilen ve adeta dilim izlenimi yaratan bu profiller
Kahire’deki Baybars Camii (1266)’nin kuzeybatı taçkapısında, Yubna
Meşhed Abu Huraira (1274) cephesindeki kemerlerin yüzeyinde de
uygulanmıştır (Levha.22), (Meinecke, 1992: Tafel 8b,d).
Karamanoğulları dönemine ait Aksaray’daki Zinciriye Medresesi’nin
(1336- 1337) giriş ve ana eyvanının kemer köşelikleri birbirlerine
düğümlenen geçme motifleriyle bezenmiştir. Özellikle ana eyvanın
kemer köşeliğini sınırlayan silmeler kemerin kilit taşı üzerinde
düğümlenir. Kemer köşeliğindeki kabaranın çevresinde altıgene
dönüşerek devam eden bu silmeler yatay ve dikey olarak eklemlenen
büyük ve küçük daireler ile
damla biçimli madalyonu kuşatarak geçme motifleri oluşturur
(Levha.23- 24), (Kuran, 1969: 219- 220, Resim.34; Sözen, 1970: 34-
39). Daha çok birbirlerine düğümlenen daire ve yarım dairelerle
biçimlenen bu geçmeler Suriye ve Mısır’da özellikle Zengi-Eyyubi
ve Memluklu dönemlerinde yaygın olan ve en çok tercih edilen
bezemelerdir.
Kahire’deki Nasır Hasan Medresesi (1357- 1350) ve Halep
Mankalibuga As-Samsi Camii (1362- 1363) mihrapları düğüm ve geçme
motifli bezemeleri bu örnekler arasındadır (Meinecke, 1992: Tafel
66d, 77b; Eser 2000: 279- 280, Levha.128, 131). Araştırmacılardan
E. Herzfeld (1943: 57) Zengi döneminde özellikle Halep’te bulunan
neccarların ve abanoz ustalarının varlığına işaret ederek
karbasiye / kırlangıç geçme olarak adlandırılan işleri yapan
ustaların çok ünlü olduklarını belirtmektedir. Ayrıca
13.yüzyılda Anadolu’da çalışan ve adı bilinen bu sanatçıların
çoğunun Halepli olduğuna da ayrıca dikkat çekilmektedir (Eser,
2000: 146- 158).
Karamanoğulları Beyliği eserlerinde Suriyeli sanatçıların adına
rastlanmamakla birlikte eş zamanlı diğer beyliklerin yapıları
incelendiğinde, Şamlı sanatçıların adı geçmektedir. Aydınoğulları
döneminde inşa edilen Selçuk İsa Bey Camii’nin (1374-1375) batı
cephesindeki taçkapının üzerinde “mimar Ali ibn Müşeymeş el-Dımışkî”
adı geçmektedir ( İnal, 1982: 85- 86; Sönmez, 1989: 347- 348).
Kitabedeki “Müşeymeş” adı bu örnek dışında 15. yüzyılda inşa
edilen Amasya Beyazıt Paşa Camii (1414- 1419), Merzifon I. Çelebi
Mehmet Medresesi (1414- 1417) ve Ankara Karacabey İmareti (1427-
1428) kitabelerinde de okunmaktadır (İnal, 1982: 85- 86; Sönmez,
1989: 403-419). Örneklerden “Müşeymeş” adlı Şamlı mimarın
ailesinden kişilerin yaklaşık 40 yıl sonra Anadolu’daki diğer
yapılarda özellikle Amasya çevresinde çalışmış oldukları
anlaşılmaktadır.3 Memluklu kaynaklarında 14. yüzyıla ilişkin
yalnızca bazı meslek
gruplarına ait birliklerden sınırlı söz edilirken, 16. yüzyılda
Kahire’de yapı eyleminin devlet- sanatçı- işçi birlikteliği ile
merkezi olarak yürütüldüğü vurgulanmaktadır (Hanna, 1984: 7; Eser,
2000: 149).
Karamanoğulları dönemi eserleri plan şeması açısından Selçuklu
dönemi
özelliklerini büyük ölçüde yinelerken, örneklerde minare, taçkapı,
kemer, niş, kubbe, külah gibi mimari öğelerin kurgu ve
süslemelerinde bir değişim görülür. Karaman Hatuniye/ Melek Hatun
Medresesi’nin taçkapı kurgusu büyük ölçüde Selçuklu dönemi
özelliği taşırken, bezeme dilinde bitkisel süslemenin yoğunluk
kazandığı yüzeyden oldukça taşkın farklı bir üslubun hakim olması
bu değişimin örnekleridir. Ermenek Tol ve Niğde Ak medreseleri
gibi bazı örneklerde ise taçkapının dışa taşkın ve yüksek
tutularak cepheyle olan oran ilişkisi de değişmiştir. Bu tür
taçkapı düzenlemeleri dar ve yüksek oluşları açısından Memluklu
etkileri taşır.
Karamanoğulları ile Memlukların yaklaşık 200 yıllık (13. yüzyıl
ortaları- 15.yüzyıl ortaları) süreç içindeki siyasi ilişkilerinin
varlığı düşünüldüğünde; Karamanlı hükümdarlarının Memluklu
sultanlarına tabi olması, adına hutbe okutup, sikke bastırmaları,
Karaman Bey’i Musa Bey’in Kahire’ye gitmesi, karşılıklı elçi
gönderilmesi ile siyasi ve sosyal ilişkiler kurulmuştur. Bu
ilişkiler neticesinde Ermenek, Karaman, Konya, Niğde, Aksaray gibi
yerleşimlerde Memluklu sanatını tanıyan ve öykünen Karamanlı
banilerin inşa ettirdikleri yapılarda Memluk etkisinin varlığı
doğal bir sonuçtur. Anadolu, Suriye ve Mısır arasındaki siyasi,
ekonomik ve kültürel ilişkiler
tarihin her döneminde olduğu gibi Beylikler döneminde de
mevcuttur. Bu bağlamda, Karamanoğulları ile çağdaşları Memluklar
arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin devamlılığı
izlenmektedir.
|
Levha 1-
Ermenek Tol Medrese, taçkapı. |
|
|
Levha 2-
Niğde Ak Medrese, taçkapı. |
|
|
Levha
3- Kahire Emir Ahmed el-Mihmandar Camii, taçkapı (Meinecke
1992). |
|
|
Levha
4- Ermenek Tol Medrese, taçkapı, kemer ayrıntı. |
|
|
Levha
5- Halep Bab-el Qinnasrın kapısı, kemer ayrıntı
(Meinecke 1992). |
|
|
Levha
6- Ermenek Tol Medrese, taçkapı, ikiz kemerli niş. |
|
|
Levha
7- Şam Adiliye Medresesi, taçkapı, ikiz kemerli niş (Herzfeld
1946). |
|
|
Levha 8-
Şam Kılıciye Medresesi taçkapı, ikiz kemerli niş
(Herzfeld 1946). |
|
|
Levha 9-
Karaman Alaeddin Bey Türbesi, dilimli külah. |
|
|
Levha
10- Kahire Emir Salar ve Sancar al-Gauli Türbesi,
dilimli kubbe (Meinecke 1992). |
|
|
Levha
11- Karaman Hacı Beyler Camii, Taçkapı, Kitabe. |
|
|
Levha
12- Şam Rukniye Medresesi, türbe penceresi ile Karaman
Hatuniye Medresesi, doğu cephe, kufi yazıları (Herzfeld
1946). |
|
|
Levha
13- Karaman İbrahim Bey İmareti, taçkapı, ayrıntı. |
|
|
Levha
14- Konya Ahmed Fakih Türbesi, pencere, ayrıntı. |
|
|
Levha
15- Kahire Nasır Hasan Medresesi, taçkapı, ayrıntı. (Meinecke
1992) |
|
|
Levha
16- Karaman İbrahim Bey İmareti, mihrap.
(İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Çinili Köşk) |
|
|
Levha
17- Karaman İbrahim Bey İmareti, mihrap ayrıntı. |
|
|
Levha
18- Memluklu Dönemi, cam kandil
(Konya Mevlana Müzesi, envanter no: 451). |
|
|
Levha
19- Memluklu Dönemi, cam kandil, ayrıntı. |
|
|
Levha
20- Konya Alaeddin Camii, avlu, bitmemiş türbe. |
|
|
Levha
22- Kahire Baybars Camii, taçkapı (Meinecke 1992). |
|
|
Levha 21-
Ermenek Tol Medrese, taçkapı, kemer, ayrıntı. |
|
|
Levha 23-
Aksaray Zinciriye Medresesi, ana eyvan. |
|
|
Levha 24-
Aksaray Zinciriye Medresesi, ana eyvan, ayrıntı. |
KAYNAKÇA
Aka, İsmail. (1991), Timur ve Devleti, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi.
Akdağ, Mustafa. (1979a), Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai
Tarihi I, İstanbul: Tekin Yayınevi.
Akdağ, Mustafa. (1979b), Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai
Tarihi II, İstanbul: Tekin Yayınevi.
Anonim. (1976), “Memlukler”, Türk Ansiklopedisi, XXIII:485-490
Ankara: Milli Eğitim Basımevi
Arık, Oluş. (2003), Hasankeyf Üç Dünyanın Buluştuğu Kent,
İstanbul: Mas Matbaacılık A.Ş. 3 Memluklerden Melik Eşref Şaban
ile Melik Zahir Berkuk arasındaki siyasal çekişmeler sırasında
Osmanlı devletine iltica ederek Amasya’ya yerleşen Şam’lı usta
Şemseddin Ahmed eş-Sami’nin 1443- 1444 yıllarında Amasya’da Şamlar
Mahallesi’ndeki günümüze ulaşmayan cami, çeşme ve okul inşa ettiği
bilinmektedir. Bkz. İnal, 1982: 85-86; Hüseyin Hüsameddin, 1986:
120-121.140Kültürel Etkileşim Üzerine: Karamanoğulları -
Memluklu Sanatı
Cahen, Claude. (1979), Osmanlılardan Önce Anadolu’da
Türkler, (Çeviren. Yıldız Moran), İstanbul: E Yayınları.
Demiriz, Yıldız. (1979), Osmanlı Mimarisi’nde Süsleme.
Erken Devir (1300- 1453), İstanbul: Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim
Basımevi.
Diez, E - O. Aslanapa - M.Koman. (1950), Karaman Devri
Sanatı, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî. (2000), İbn
Battûta Seyahatnamesi I, (Çeviri,
İnceleme ve Notlar: A. Sait Aykut), İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
Eser, Erdal. (2000), 11- 14. Yüzyıllar Anadolu-Suriye Sanat
İlişkileri (Cephe Mimarisinde Suriye Etkileri), Hacettepe
Üniversitesi: Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Göde, Kemal. (1996), “Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluş
ve Yükseliş Dönemine Genel Bir Bakış (1075-1243)”, Süleyman
Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyal
Bilimler Dergisi, 2: 99- 117.
Gürün, Kamuran. (1984), Türkler ve Türk Devletleri Tarihi,
Ankara: Bilgi Yayınevi.
Hanna, Nelly. (1984), Construction Work in Ottoman Cairo
(1517- 1798). Le Caire: Supplement Aux annales Islamologiques.
Herzfeld, Ernst. (1943), “Damascus : Studies in
Architecture, II “, Ars Islamica, X :13-70.
Herzfeld, Ernst. (1946), “Damascus : Studies in
Architecture, III ”, Ars Islamica, XI-XII : 1- 71.
Heyd, W. (1975), Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, (Çev. Enver
Ziya Karal), Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi
Holt, P.M. (1999), Haçlılar Çağı, 11. Yüzyıldan 1517’ye
Yakındoğu, (Çeviren: Özden Arıkan), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt
Yayınları.
Hüseyin Hüsameddin. (1986), Amasya Tarihi I, (Sadeleştiren:
Ali Yılmaz- Mehmet Aktaş), Ankara: Amasya Belediyesi Kültür
Yayınları.
İbn Bibi. (1996), El Evamirü’l- Ala’iye Fi’l- Umuri’l
Ala’iye (Selçuk Name) I, (Hazırlayan:
Mürsel Öztürk), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
İnal, Güner. (1982), “Orta Çağlarda Anadolu’da Çalışan
Suriye ve Mezopotamyalı Sanatçılar”, Sanat Tarihi Yıllığı, XI: 83-
94.
Koca, Salim. (2002), “Anadolu Türk Beylikleri”, Türkler, 6.
(Editörler: H.Celal Güzel, Kemal
Çiçek, Salim Koca), Ankara: 703- 755.
Koçak, İnci. (1991), “Arap Kaynaklarında Türk Memluk
Sultanı Baybars”, X. Türk Tarih
Kongresi, Ankara 22- 26 Eylül 1986, Kongreye Sunulan Bildiriler,
III, Ankara: 1101-1116.
Kopraman, Kazım Yaşar. (1989), Mısır Memlukleri Tarihi,
Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Kuran, Abdullah. (1969), “Karamanlı Medreseleri”, Vakıflar
Dergisi, VIII: 209- 225.
Meinecke, Michael. (1992), Die Mamlukische Architektur in
Aqypten und Syrien (648 / 1250 Bıs 923 / 1517), Glückstadt: Verlag.
Merçil, Erdoğan. (1991), Müslüman-Türk Devletleri Tarihi,
Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi.
Özbek, Yıldıray. (2001), “Doğu-Batı Kavşağında Bir Osmanlı
Yapısı: Milas Firuz Bey Zaviyesi ”, Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu
Armağanı Sanat Yazıları, (Editörler: Mustafa Denktaş-Yıldıray
Özbek), Kayseri: 397- 434 141 Nermin ŞAMAN DOĞAN
Özbek, Yıldıray. (2002), Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş
Süsleme (1300- 1453), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Özönder, Hasan. (1989), Konya Mevlana Dergahı, Ankara:
Kültür Bakanlığı Yayınları.
Sevim, A-E. Merçil. (1995), Selçuklu Devletleri Tarihi,
Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını.
Sobernheim, M. (1957), “Memlukler”, İslam Ansiklopedisi,
VII. İstanbul: İstanbul Maarif
Basımevi: 689- 693.
Sözen, Metin. (1970), Anadolu Medreseleri, Selçuklu ve
Beylikler Devri, I, İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi,
Mimarlık Fakültesi Yayınları.
Sönmez, Zeki. (1989), Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar
Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi.
Şikari. (1946), Karamanoğulları Tarihi, Konya: Yeni Kitap
Basımevi.
Taşköprülüzade Ahmed Efendi. ( 1985), Eş-Şekâ-ikun-Nu’mâniye
Ulemâ’id-Devleti’l-Osmaniye, (Neşreden. Ahmed Subhi Furat),
İstanbul.
Tekindağ, M. Şehabeddin. (1955), “Karamanlılar” , İslam
Ansiklopedisi, VI: 316- 330.
Tuncer, Orhan Cezmi. (1992), Anadolu Kümbetleri, Beylikler
ve Osmanlı Dönemi, 3, Ankara: Adalet Matbaacılık
Turan, Osman. (1984), Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi,
İstanbul: Nakışlar Yayınevi.
Turan, Şerafeddin. (1990), Türkiye-İtalya İlişkileri,
Selçuklular’dan Bizans’ın Sona Erişine, İstanbul: Metis Yayınları.
Uzunçarşılı, İbrahim Hakkı. (1988), Anadolu Beylikleri ve
Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi.
1) Bu makale Ürdün / Amman’da 5-9 Ekim 2003 tarihinde
yapılan XII. Uluslararası Türk Sanatları
Kongresi’ne sunulan bildirinin genişletilmiş şeklidir.
2) Hasenkeyf’deki bu yapılar bazı yayınlarda Eyyubi
eserleri olarak tanıtılmıştır. Bkz. Arık, 2003: 60-80 (Er-Rızk
Camii), 170-180 (Süleyman Camii).
|