Kıymetli okuyucularımızın geçen sayımızda da yazdığımız yapıcı
eleştirilerinden sonra bültenin gayesinin Kafkasya dışındaki
toplumlunuzun kendi öz kaynaklarından gelen sanatının
gelişmesinde öncü olmak ve toplumumuzun kültüründen elden
geldiğince uzaklaşmamasını sağlamak olduğunu belirtmiştik.
Hem okuyucularımızın bültenden bekledikleri konuları
verebilmek, hem de bültenimizin hedefini biraz daha açabilmek
gayesiyle, genel olarak kültür kavramı ve sanatkarımız
üzerinde kısaca durmaya çalışacağız.
Burada anlatmaya çalışacağımız kültürü; günlük hayatta
kullanılan, çeşitli mevzuları bilmek anlamında
almıyoruz. Burada kültürü, toplumumuzun acil meselelerinden
biri olarak; "bir toplumun tüm hayat biçimi, maddi ve manevi
öğeleri birliği" olarak alıyoruz. Bu anlamdaki kültür
toplumsaldır, yani bir tonlumun bir arada yaşamasından doğan
problemlere cevap verebilecek, toplumlara göre değişebilen,
müesseseleri vardır. Bu haliyle (kültür'ün toplumsal oluşu
ile), kültür ve toplum karşılıklı etkileşim içindedirler.
Kültür, kapsadığı kaynaklar (örf ve adetler), sanat, eğitim,
dil, üretim-tüketim ilişkileri, toplum psikolojisi ile topluma
hayat verir ve toplumları birbirinden ayırmamıza yarayan en
önemli unsurdur. O halde bir tonlum kültürü ile yaşar ve
kültürü o toplumun birçok sahalardaki hayat seviyesini
gösterir.
Mesela; toplumda madde ve kavram olarak varolan her şey dilde
de vardır. Dolayısıyla dilimizin zenginliği, toplum
hayatımızın geniş tabanlı madde ve kavram kültürü zenginliğini
gösterir. Fakat bahsettiğimiz şekildeki kültürün birleştirici
özelliği dışında, "sonradan öğrenilebilir ve zaman boyutu
içinde doğal çevreye uyum göstererek değişebilir." olması
bilhassa toplumumuz için önemlidir. Çünkü, kültür aynı zamanda
toplumu yaşatan ve ihtiyaçlara cevap verebilen bir kurumlar
sistemidir. Eğer zaman ve çevre değişimi ile ihtiyaçlar
değişirken, orijinal kültüre göre bu yeni ihtiyaçları
karşılamak üzere toplum tarafından yeni kurumlar yaratılmazsa,
yabancı toplumlardan hazır çözümler ihtiva ettiği sanılan
kültürümüze yabancı kurumlar ithal edilir. Bu durumda
toplumumuzun kendi öz kültürü ile yaşamına devam edebilmesi
için; Eski kültür unsurlarının yaşatılması kadar, çağın
getirdiği yeni sorunlara cevap verebilen kültür unsurlarının
toplumumuz tarafından ortaya çıkartılması da elzemdir. Mevcut
kültür unsurlarının yaşatılması ve toplumumuzun yaratıcı gücü
ile ortaya çıkarılan toplumsal bünyemize uygun yeni kültür
unsurlarının toplumun bütün fertlerine ulaştırılması ancak
sanatla mümkündür.
Ancak sanatla mümkündür diyoruz, çünkü toplumun sorunlarına
eğilen aydınla toplum arasındaki en önemli bağ bütün kolları
ile ancak sanatla kurulabilir. Burada sanat ve sanatkara
verdiğimiz önemin mübalağalı olmadığını sanatın kavramı ve
kapsamı içinde rahatlıkla görebiliriz. Sanatımız nedir, bu
görevi yüklenecek sanatkarımız nasıl olmalıdır? Sorusunun
cevabı bize bunu gösterecektir. Sanat hangi dalı ile olursa
olsun bir anlatım vasıtasıdır. Bu tarifimizle Arabistan'daki
bir hurma ağacının resmi ile Kafkasya’daki tarihi bir harp
sahnesi ve bir Weredle Rus müziği arasında bir fark yoktur.
Çünkü her biri muhatabına bir şeyler anlatmaktadırlar. Fakat
mevzuumuz bu şekilde bir sanat olmayıp, kendi öz sanatımız
olduğuna göre, yakardaki basit tarif sanatımız ve sanatkarımız
için geçerli değildir. sanatımız "Toplumumuzun hayat şekli,
dünya görüşü, problemlerinin ve çözüm yollarının estetik
anlatım şeklidir." Sanatkarımız da bu yüksek vazifenin
ağırlığını taşıyacak fedakâr toplumumuzun evladıdır.
Bültenimiz; kültürümüzü, dolayısıyla toplumumuzu yaşatacak
olan amatör sanatkarlarımızın seslerini duyurmaya kararlıdır.
Her gün sayıları artan sanatkarlarımızla gelecek sayılarımızda
buluşabilmek umuduyla... |