Toplumları birbirinden ayıran kültürel
özelliklerin bütününe kültürel farklılık adı verilir. Toplumda
farklı kültürel grupların olması o toplumun kültürel zenginliğini
gösterir. Kültürel farklılıklar da ancak kültürel hoşgörüyle
geliştirilip zenginleştirilir. Toplumlar, kültürel
farklılıklarını koruyup geliştirdikleri gibi ortak kültürel
özellikleri de geliştirmeye çalışırlar. Bir ülkede farklı
kültürlerin birbirleriyle kaynaşması kültürel benzeşmeyi
geliştirir. Özellikle kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve
yaygın kullanılması, kültürlerin birbirlerini daha yakından
tanımasını sağlamıştır.
Farklılıklarla birlikte yakınlaşma ya da benzeşme gerek ulusal
gerekse de
uluslar arası kültürü zenginleştirir. Örneğin; bir insanın
gerek ana dilini konuşması gerekse de bir başka dili öğrenmesi
kültürel yakınlaşmayı ve zenginliği gösterir. Bireylerin
farklı kültürel özelliklere hoşgörü ve saygıyla bakmaları,
toplumsal uyumun ve beraberliğin sağlanmasında önemlidir.
Gördüğümüze güvenebilir miyiz? Kültürel farklılıkları işleyen
bir hikaye...
James Harris isimli bir Afrikalı-Amerikalı profesör
Kızılderili kökenli çocuklara eğitim konusunda seminer verir.
Seminerde 60 adet Kızılderili çocuk bulunur. Seminer oldukça
canlı ve eğlenceli geçer. Fakat seminer bittiğinde Dr. Harris
oldukça üzgün olarak:
"Tam bir başarısızlık" diyerek duygularını belirtir.
Semineri gözlemlemek üzere orada bulunan Çinli bir psikolog
"Hayır, aksine çok büyük bir başarıydı. Çocukların sizi ne
kadar çok sevdiğini görmediniz mi?" diye sorar.
Profesör üzüntü içinde devam eder "Ama yüzlerinde hiç ifade
yoktu".
Çinli psikolog açıklamaya başlar "Afrikalı-Amerikalı
öğrenciler için bu beklenti doğru olabilir ama Kızılderili
kökenli çocuklar için pek geçerli değil. Bu çocuklar kültürel
olarak ister negatif olsun ister pozitif, toplum içinde
duygularını gizlemek üzere eğitilmişlerdir. Sonuç olarak yüz
ifadelerinden duygularını anlamak oldukça zordur. Kızılderili
insanlar her zaman duyguların gizlenmesini olgunluk ve
bilgelik olarak görmüşlerdir."
Profesör ikna olmamış bir şekilde devam eder "Defalarca
sormama rağmen bir tane bile soru sormadılar".
Çinli psikolog açıklamaya çalışır "Sormadılar çünkü size saygı
gösteriyorlardı. Pek çok Kızılderili, topluluk içinde soru
sormamak gerektiğine inanır. Bunun nedenleri arasında;
1) Eğer akılcı bir soru sorarsa dikkatleri öğretmenin
üzerinden alıp kendi üzerine toplayabilir. Bu alçak gönüllü
bir davranış sayılmaz ve bir açıdan kendini gösterme çabası
yada ukalalık olarak görülebilir. 2) Eğer soru aptalca ise gülünç duruma düşebilir. 3) Soru iyi yada kötü olsun öğretmenin yeterince açık
olmadığı izlenimi doğurabilir. Bu büyüklere saygı gösterilmesi
kuralına direk olarak karşı çıkmak demek olur.
Sonuç olarak hiç bir zaman Kızılderili bir kişinin Amerikalı
birisi kadar soru sormakta istekli olmasını
bekleyemezsiniz.Sanırım bütün Kızılderililerin Söz gümüş ise
Sükut altındır (Speech is silver, silence is golden) lafına
gerçekten inandıkları söylenebilir"
Bu sırada konuşmayı dinleyen Kızılderili kökenli okul müdürü
kendilerine yaklaşarak merakla Çinli psikologa sorar "Afedersiniz
ama bizim hakkımızda bu kadar çok şeyi nerden biliyorsunuz?".
Çinli psikolog gülümseyerek cevaplar "Sanırım Kızılderililerin
bir kaç bin yıl önce Asya'dan göç ettikleri size yabancı bir
bilgi değil. Asyalı kuzenlerinizin bazı etnik özellikleri
paylaşması doğal değil mi?"