|
|
................... |
|
................... |
BUTAN |
Mehpare Sozener |
|
|
................... |
|
................... |
‘Kuzu sampu’ yani merhaba Butan!
İndiğimizde yağan yağmur dağları ve yeşilliği daha da ortaya
çıkarıyor. Toprak kıpkırmızı. Evler Safranbolu evleri gibi cicili
bicili, boyalı. Her bir tahtası rengarenk özene bezene boyanmış.
İlginç bir resim de mevcut bu evlerin duvarlarında. Bu bereketi sembolize eden penis
resmi. Bir tür selvi olan cypruss buraların milli ağacı.
Kayalıklarda bile kök salabiliyor, aynı Butanlılar gibi.
Sürekli cırcır böceği ve vadinin dibinde akan nehrin sesi
yalıyor kulağımı.
30 yaşlarında kral yakışıklı sayılır, iyi eğitimli de.
Festival boyunca üç gün halkının elini sıkıyor. Ee ülkede topu
topu 700 bin kişi yaşıyor. Kralın babası dört kızkardeşle
evli. Aileyi kapatmış anlayacağınız. Çocukları hem kardeş, hem
kuzen. Kralın bir görevi de dini seremonilere gelmesi.
Gelmezse ve yağmur yağmazsa suçlanılacak kişi o!
Devlet ofislerinde çalışanlar geleneksel kıyafet giymek
zorunda. Erkekler bir tür elbise giyip altına dizlerine kadar
uzanan çoraplar giyiyorlar. Tapınağa girerken her erkeğin
uzunca bir şal takması gerekiyor. Takmayanları uyarıyorlar.
İnsanların statülerine göre şalın rengi de değişiyor. Kral
sarı giyerken sokaktaki adam krem rengi giyiyor şalını. Yüksek
düzey devlet yetkilileri ise kırmızı bir şalla bir kılıç
kuşanıp giriyorlar içeriye. Tapınaklara kısa kollu bluzla
girmek hoş karşılanmıyor. Budist geleneklerine göre tüm
sunumlar tek sayı halinde olmalı ve yedi gökyüzünün yedi ilahı
katına denk geliyor.
Tapınaklar hem dini hem de idari merkezler. Dış avluda devlet
ofisleri iç avluda ise manastır bulunuyor. Tapınaklarda metal
kullanılmamış, her şey geçme usulünce yapılmış. Evlerin
çatıları yapılırken de çivi kullanılmamış, ensiz kalaslar
bambu yardımıyla birbirine bağlanmış ve çatılar uçmasın diye
üstlerine taş konmuş.
Dolunayda tapınaklar insanlar dua edebilsin diye gece açık
bırakılıyor ve tüm dünya için dua eder, gelenler. Budanın dini
amaçla yapılan resimleri festivaller haricinde bir perdeyle
kapanıyor. Tanrısal bir şeye sürekli bakmak insanoğlu için iyi
olmadığından bu çareye başvurmuşlar. İnsanlar bu resimlerden
enerji ve güç alıyor. İki nehrin birleştiği yerde Punaka Dzong
(tapınak) inşa edilmiş. Nehirlerin eril ve dişi olarak
birleştiğine inanıyorlar. Tapınakların duvarlarında yılbaşı
çamı süslerine benzeyen toplar bilgiyi temsil ediyor.
11 yaşındaki çocuklar bile şakır şakır İngilizce konuşuyor.
Billboardlarda İngilizce bildiriler var. Çiftlere dans
yarışmasından, oy verip geleceğinizi belirleyin, kadınlar oy
verin ilanlarına kadar her şey İngilizce.
Çocuk doğduğunda anne üç gün boyunca aile haricinde kimseyle
görüştürülmüyor. Ancak ev tütsülendikten sonra misafirler
kabul ediliyor. Gelenler giysi, mısır, pirinç ve un hediye
getiriyorlar. Astrolog rahipler bebeğin ismini söylüyor ve
uğurlu günlerini bildiriyor. Bebeğin ilk ismi doğduğu gün
(Salı, Çarşamba vs.) ikincisi ise kutlu isimlerden biridir.
Hanımlar kirpikle kaşlarının arasına bir pirinç tanesi
yapıştırıp dine uygun bir moda başlatmış. Çok eşle evlilik
yaygın. Köylerde kadınlarda çok erkekle evlenebiliyor.
Rehberin dediğine göre kapının önünde diğer erkeğin
ayakkabısını gören koca eve girmiyor.
Çiftler evlenirken astrologlar düğün gününü belirliyor ve o
kişinin doğru kişi olup olmadığını soruyor. Evlilik cüzdanı
falan gibi bir şey mevcut değil. Yöresel düğün kıyafeti giymiş
çifti mutlu evliliği olan bir çift kapıda bekliyor. Zenginlik
ve bereket sembolü olarak bir tas su ve süt ikram ediyorlar.
Damat ve gelin birbirlerine pirinç şarabı ikram ediyor bu da
paylaşmaya başladıkları anlamına geliyor. Evlenenlere tek
sayıda beyaz fular hediye ediliyor.
Bebek cüzamdan ölürse akbabalara yem ediliyor, başka
sebeplerden dolayı ölürse nehre atılıyor. Bazı Butanlılar bu
sebepten balık yemiyor. Ölümden sonra 21 gün boyunca beyaz dua
bayrakları dalgalanıyor. Çocuk 2-8 yaş arasında ölürse rahibin
dediği günde dediği tepeye çıkılıyor ve çocuk tepede geriliyor
bir taşın üstüne ki akbabalar rahatça yesin. Vücut tamamen
yenene kadar bekliyorlar o yüzden de çadır ve yiyecekle
tırmanıyorlar tepeye. Bazen 2-3 gün sürüyor. Hava şartları
kötüleşebiliyor. O zaman çocuğun kötü karması olduğuna
inanılıyor. Kötü karması olan insandan sonra dokuz kişinin
birden aynı köyden öleceğine inanıyorlar. Kalan kemikler toz
haline getiriliyor. Bedenden hiçbir şey kalmasın diye özen
gösteriyorlar.
9 yaşından büyük biri öldüğünde ise beden yakıldıktan sonra
kemikler taşla unufak ediliyor ve bu toz stupaya konup
mağaralara bırakılıyor. Küller ise nehre dökülüyor. Ölünün
ardından yedi gün boyunca kesintisiz dua okunuyor ki ruh
yolunu bulabilsin. Vefatın ilk ve beşinci yıldönümünde gene
dualar okunuyor ama sonrasında nasılsa başka bir vücutta
şimdiye kadar doğmuştur diye okumayı bırakıyorlar. Okunmazsa
ruhun gelip kendilerini rahatsız edeceğine inanıyorlar.
Ülkeye günde topu topu iki uçak iniyor. THY’ndan 8 uçak
aldıklarını söylüyor rehber. Zaten sokaktaki insanda GS, FB
diyor, İstanbul dediğimizde. Trafik gene ters burada. Yollar
daracık virajlı dağ yolları. Otobüs geçemediğinden
minibüslerle dolaşıyoruz. Butan’da sigara içmek her ne kadar
yasak olsak da sık sık deliniyor bu yasak. İlk kez yakalanana
500 Rupie ceza ardındanda hapis geliyor. Parayla tahliye
falanda yok. Halk bettle denen bir yaprağı çiğniyor onun
yerine, aynı Hindistan’daki gibi. Kafa yapıyor diyor rehber.
Metal eşyası yani arabası makinesi olan 17 Eylül'de festivale
gidip tanrılara dua ediyor, rahipler rengarenk kıyafetlerinde
biteviye bir müzik eşliğinde dua ederken. Arabalar balonlarla
çiçeklerle süsleniyor. Tanrı figürleri kutsanıyor ertesi gün
nehre atılıyor ki bir sene boyunca metal eşyalar güvencede
olsun, kazasız belasız bir seneyi daha atlatsın. Çoluk çocuk
kadın erkek bayramlıklarını giymiş, yaşlılar ellerinde dua
silindirleriyle festivale geliyor. Rahipler kendilerine
ayrılan locadan seyrediyor festivali. Sahnenin yanında ise
yüksekçe bir yerde deneyimli rahipler dua davullarını ve
zillerini çalıyor.
Darji adlı bir Butanlıyla sohbet ediyorum festival çıkışında.
Alman ve Amerikalı işadamlarıyla beraber. Yatırımların
ekolojik dengeyi bozmayacak şekilde yapılması için danışmanlık
yapıyor.
Butan gazetesinde İngiltere'den gelen bir danışmanlık grubunun
Butanlı politikacılara iki günlük demokrasi semineri verdiğini
yazıyor. Bu seminerin amacı politikacılara görevlerini ve
sorumluluklarını, parlamentonun komisyonların ne işe yaraması
gerektiğini ve kuvvetler ayrılığı ilkesini anlatmak. Butan 2.5
sene önce demokrasiye geçmiş ve dediklerine göre koruyucu
putları sayesinde işler iyi gidiyor. Bir diğer haber Doğu
Butan’da 2005’den beri çalışmayan diyaliz makinesinin sonunda
tamir edildiği. Sonuncu ilginç haberse tacize karşı çocuk
koruma ünitesinin devlet adına hizmet vermesi.
Sokaklardaki başıboş köpekleri getirene bir dolar ödüyor
devlet ve bu köpekleri hadım ediyor. Damlarda uzaklardan
kırmızı lekeler gözüküyor. Bunlar kurumak üzere bırakılmış
Chili biberi olduğunu görüyorum. Butan yemekleri oldukça
acılı. Mantıya benzer momoları ise damak tadıma uygun.
Tezgahlarda iplere dizilmiş yak peynirleri satılıyor. Süte
batırıp kurusun diye asıyorlar. Kırmızı pirinç ve 400 çeşit
mantar yetişiyor bu topraklarda. Tabii ki Japonların hayran
kaldığı Shiitake mantarı da buralarda büyüyor.
Buralarda 8 ay yağmur yağıyor. Yollarda doğal olarak mariuana
çıkmış. Çiftçiler yapraklarını ezip pirinçle karıştırıp
domuzlara veriyor ki böğürüp durmasınlar.
Bu ülkelerde zaman, dua davulları çalıp, flütler üfleyip,
mantralar tekrarlayıp, şakralara eller koyup, tütsüler, yak
mumları yakıp, çanlar çalıp, tereyağlı çay içip, pirinçler
alınlara yapıştırılarak geçiyor. Belki de ben öyle sanıyorum. |
|
|
|
|
|
|
|