Allah'ım!
Çok mutsuzum çok!
Neden mi?
Söyleyeyim.
Türkiye’de doğmuş olmaktan mutsuzum!
Türk idarecilerinin yönetiminde yaşamaktan mutsuzum!
Hergün dolandırılmaktan, kandırılmaktan mutsuzum!
Hergün yalan dinlemekten mutsuzum!
Sahte Müslümanlar
arasında yaşamaktan mutsuzum!
Riyakar, insanlara
sabretmek zorunda kaldığım için mutsuzum!
Hırsızlara,
soygunculara sabretmekten mutsuzum!
Kısacası dünyaya
gelmiş olmaktan mutsuzum.
Allah'ım beni de bu dünyaya
bir melek gibi göndermemiş miydin? Elli iki yıl önce beni de
masum bir bebek olarak dünyaya göndermeden önce ‘’seni dünyada
böyle sıkıntılar, mutsuzluklar bekliyor, ne dersin, gitmek
ister misin’’ diye soramaz mıydın?
Kim bilir ne
güzeldi geldiğim yer! Yasak elmadan mı yedim ben de dedem
gibi? Ne suçum vardı Yarabbim, bunca cezayı bana hak gördün?
Çekemiyorum artık. Tamam bizi sabrımızla deniyorsun,
kabul! Ama insanların sabrına da bir sınır koymadın mı?
Sınırsız sabrı peygamberlerine verdin. Biz aciz kullarına çok
değil mi?
‘’Birbirinizi sevin’’ diyorsun insanlara
kitabında ama çocuk olduk; babadan her gün dayak yedik, sevgi
görmedik, uzak kaldık. Ne adına, terbiye!
Biraz
büyüdük okula gittik, öğretmenlerden dayak yedik, sevgi
görmedik. Ne adına, terbiye!
Genç olduk, polisten
dayak yedik, sevgi görmedik. Ne adına, terbiye!
Yetiştik olgun olduk, fikrimizi söyledik, mahkemelerde
uğraştık, hakimlerden sevgi görmedik. Ne adına, terbiye!
Hadi onlar ‘’terbiye’’ adına bize bunu reva gördü!
Bunlara ne diyorsun Rabbim?
Kimi zaman
hastalandık hastanelere düştük, doktordan sevgi görmedik.
Arkadaşlarımız oldu, sırtımızı yasladık ama üç kuruş
menfaat için satıldık. Arkadaştan sevgi görmedik.
Neydi
bu insanlardaki hırsın, kinin sebebi?
Baba, öğretmen,
polis, hakim terbiye etmek için mi insanları dövdüler? Sen bu
insanları ‘’insan terbiyecisi’’ olarak mı yarattın? Senin
gönderdiğin kitapta bunlar yazılı mı ki? Ben okuyamıyorum da
mı haberim yok? Kim verdi bu insanlara bu yetkiyi? Benim elli
iki yıldır
yediğim dayağın acısının hesabını kim soracak
bunlardan?
Şikayetimi dinleyecek bir tek sen varsın
Allah'ım! Yarattığın dünyada, insanlıkta, meleklerin sana
söylediği gibi oldu. Birbirini boğazlayan, birbirini kesen, üç
gram çamurdan olduğunu unutmuş kendisini yenilmez ve dünyanın
sahibi zanneden insanlar elinde oyuncak oldu bu dünya ve
mazlumlar.
Allah'ım sen insanlara nasıl bir fıtrat
verdin de bunca hırs ve kinin kurbanları olduk? Hani bir
zamanlar insanlar kendi elleriyle yaptıkları çamurdan putlara
tapıyorlardı da Hz.Muhammet'i (s.a.v.) uyarıcı gönderdin ve
insanlar biraz olsun insan olduklarını hatırlamışlardı.
Allah'ım ne oldu bu kadarcık kısa bir zaman içinde, gene o
eski günlere döndüler?
Yarattığın insanlık bugünde bir
koltuk icat etti ve o koltuğa tapıyorlar artık! O koltuğa
oturanlar kendilerini, -tövbe haşa- kendilerini senin yerine
koyuyorlar. Kendi kafalarına göre kanun yapıyorlar ve o
kanunlarla insanları eziyorlar. Senin kanunlarının hiç bir
hükmü kalmadı artık dünyada. İnsanların büyük çoğunluğu üç
Kuruş için gece gündüz çalışıp, karınlarını doyurmaya
çalışırken, onlar Firavunlar gibi, karunlar gibi yaşıyorlar. O
yarattıkları koltuk o kadar tatlı geldi ki bazılarına;
kalkmamak için her şeyi mubah sayıyorlar.
Allah'ım sen
dünyaya uyarıcı olarak en son Hz. Muhammet'i (s.a.v.)
peygamber olarak göndermedin mi? İnsanların bir kısmı da
kendilerini senin memurun zannetmeye başladılar. Oruç
tutmayanlara hesap soruyorlar, namaz kılmayanlara hesap
soruyorlar, namazı bilmeyenlerin kafasını kesiyorlar. Allah'ım
bunlara vahiy mi gönderdin de biz aciz kullarının bundan
haberi yok?
Allah'ım insanların bir kısmı o kadar aciz
oldular ki, tüm hayatlarını üç Kuruşluk menfaate satar
oldular. Ortalık yalaka ve şarlatanlardan geçilmez oldu.
Maalesef şarlatanlar çoğunlukta olduğu için onların istediği
gibi yaşamaya mecbur kaldık. Onlar konuştu, onlar seçti, onlar
başımıza geçti, bizler sabretmek zorunda kaldık. Şüphesiz sen
bunların hepsini biliyorsun, görüyorsun. Allah'ım senin
gücünden, kudretinden zerre kadar şüphemiz yok. Birgün mutlaka
cezalarını vereceğini biliyoruz ama bizler aciz kullarının
buna tahammül etme imkanımız yok. Bize de dayanma gücü ver ki,
dayanabilelim bunca eziyete.
Ortaya çıktı birisi,
senin dininden bahsetti, inandık, inandım! Seninde bildiğin
gibi bende senden biraz uzak yaşarken sana doğru yönümü döndüm
o kişi sayesinde. Ancak ömrü yetmedi, bizlere rahat bir hayat
sağlamak için aldığı görevi yapamadan onu da aldın aramızdan.
Allah'ım o gün, o kişi sayesinde yönümü sana dönmüştüm ama,
bugün yine senin dininden bahsederek beni hayatımdan bezdirmiş
bir kulunun yüzünden İslam'dan uzaklaşırsam sen affet beni!
|