ANIXA
NIXA LIXNIX (LIXNI NIXA) Lıknı Mabedi
Abhazya'da her köyün bir ibadet biçimi ve bir mabedi vardır.
Gudauta bölgesine bağlı Lıxnı köyünün kendine özgü bir mabedi
vardır. Lıdzaa ve Durıpş mabedi de aynı kategoride ve aynı
güçtedir. Hatta bu mabutların birbirleriyle görüştüklerine
inanılır. Halkın söylencelerine göre bunlar birbirlerine gidip
gelirlermiş. Lıxnıx, Lıdzaanıx ve Dıdrıpş mabedlerine giden bu
mabudlar giderken etrafa ışık ve ateş saçarlarmış. Gördük
diyenlerin anlattıklarına göre bunlar giderken insanlar çok
korkarmış.
Lıxnı mabedinin de diğer mabetler gibi bir
rahibi var. Bu rahip Şakrıl ailesine mensup. Şakrıl ailesine
mensup kişiler, diğer mabetlerde olduğu gibi herhangi bir
zanlının suçunu tam olarak saptayamadıklarında, emin olmak
için zanlıyı buraya getirip yemin ettirirlermiş. Zanlı burada
kendini aklamak zorundaymış. Suçlu kişi, “Lıxnıx tuttu” diye
bilinen en iyi rahipleri çağırıp kurban keserek kendini burada
affettirmek zorundaymış. Bu ritüeli yöneten rahibin hakkı da
ayrıca ödenirmiş.
Lıxnıx özellikle Şakrıl sülalesine
aittir. O yüzden bu aile yılda bir kere burada ibadet eder. Bu
ibadet Mşapı gününe yani Paskalya'ya denk gelir. Sabah
kiliseden çıktıkları gibi kilisenin bulunduğu avluda Lıxnı
mabedi olarak tesbit edilen yerde ibadet ederler. Kilisenin
avlusunda, kiliseden biraz uzakta, batıya doğru bir yerde
toprağa gömülü kocaman bir şarap fıçıları vardır. Şakrıl
ailesi bu fıçının başında toplanır dua ederler. Bu fıçı sadece
şarap saklamak içindir, yirmibeş testi şarap alan bu fıçının
başına toplanan Şakrıl ailesinin ritüelinde kurban kesmek
yoktur, onlar buraya sadece dua etmek için toplanırlar. Bu
duaya Abhazca “Anıhüara” denir.
Her yıl bu aileden biri
bu görevi yerine getirir. Bu görevi sırayla üstlenen kişiler,
şunları yapar: Her şeyden önce görevi üstlenen kişi bu koca
fıçıyı ağzına kadar kaliteli kırmızı Abhaz şarabı ile
doldurmak zorundadır. Bir keçi kesilir, “axurdz” denen darıdan
abısta (pasta-mamalika) yapılır. Ocak ateşinde pişirilen bol
peynirli “açafü” denen çörekler ile “aşırdz” denen darı
unundan yapılmış yuvarlak bir ekmek “kuakuar” veya kurabiye
gibi bir şey hazırlanır.
Bunları hazırlamak Ahrıtsa'da
yaşayan Şakrıl ailesinin görevidir. Lıxnı meydanının batısına
düşen bu toprağa “Ahrıtsa“ denir.
Bütün Şakrıl ailesi
bu ritüeli ortak yapar. Her hanede kaç erkek varsa onlar için
iki veya üçer kova dolusu buğday unu, ona yetecek kadar taze
peynir falan toplanır.
O yıl ritüel düzenleyecek olan
kişi yarın “Mşapı” yani “Paskalya” ise o gün koca bir
“xuarcın” bağlayıp bütün Şakrılları dolaşır, her haneye
uğrayarak buğday unu ve taze peynir toplar. Mşapı günü henüz
gün doğmadan “çafü” denen çörekler ve “kuakuar” denen ekmekler
evde pişirilir, bir arabaya konarak sıcak sıcak dua yapılan
yere götürülür. Keçi ve abısta (pasta) dua edilecek olan yerde
pişirilir. Bütün bu yiyecekler sıcacıkken, mis gibi
hazırlanır. Mşapı günü kiliseden çıkar çıkmaz o ritüelin
yapılacağı kutsal mekana yani şarap fıçısının bulunduğu yere
gidilir. Fıçı orada baş aşağı gömülü durmaktadır. Tepesinde
“ağuçmakia” denen ahşap bir çubuk bulunur. Bu tahtanın
üzerinde büyük bir taş durur. Ayrıca fıçının etrafı da
taşlarla çevrilir. Fıçının çevresi önce yapraklarla kapatılır
sonra taşlarla örülür.
Mşapı günü kiliseden çıkan bütün
Şakrıl ailesinin erkekleri eksiksiz bir biçimde bu fıçının
bulunduğu yere giderler. Kadınlar giderse olmaz. Orada
hazırlanıp pişirilen keçi etinin üzerinde fındık ağacından
yapılmış uzun bir şiş bulunur. Bu şişe kuakuar denen ekmek ile
pişmiş keçi yüreği ve ciğeri takılır ve hazır bekletilir.
Halk kiliseden çıkınca ritüeli yapmakla görevli olan ev
sahibi, bu genellikle ailenin büyüğü olur. Halkın arasında
dolaşarak çağrıda bulunur. Oradakileri, Şakrılların mabedine
davet eder. Buraya davet ettiği kişiler çoğunlukla sağlıklı
kişiler olur ve onlar da bu daveti mutlaka kabul ederler.
Papaz da orada görevini bitirmiş olduğu için bu ritüele
katılabilir.
Bütün bunlardan sonra Şakrıl sülalesinden
yaşça büyük ve de temiz, yani suç işlememiş, saygın biri rahip
olarak seçilir. Onların seçtiği bu kişi ciğeri ve kalbi
tutmakla görevlidir. Böyle seçilen kişiler ölünceye kadar bu
görevi yerine getirmek zorunda kalırlar.
Bu rahip gidip
şarap fıçısının başında durur, yüzünü güneşin doğduğu yöne
döner. Burası Lıxnı kilisesine çok yakındır. Lıxnı kilisesini
arkasına alarak durur. Sağ eliyle, üzerine kuakuar denen küçük
ekmeklerin, pişirilmiş kurban ciğerinin ve yüreğinin takılı
olduğu şişi alır. Sol eliyle de Şakrıl ailesinin erkeklerinin
sayısı kadar mum tutar. Her aile evinde ne kadar erkek varsa o
kadar sayıda mumu önceden hazır edip getirir. Bu mumlar da o
sırada yakılmış olur. Rahip elinde yanan mumlar ve şiş olduğu
halde fıçının başına gelir. Şarkıl sülalesinin bütün erkekleri
de onun arkasından fıçının başına toplanır. Davet edilen
konuklar ise biraz daha kenarda durur. Dua bitinceye kadar
konukların Şakrıl sülalesinin arasında dikilmesi olmaz. Sadece
bir kişi eline bir kadeh şarap alıp rahibin yanına gelir ve
orada durur. Dua sırasında şarap fıçısının ağzı açık
kalmamalıdır.
Bütün bunlardan sonra rahip yüzünü
gökyüzüne dönerek elinde tuttuğu şeyleri de havaya kaldırarak
dua etmeye başlardı ve şöyle der: “Ey Şakrıl sülalesinin
tanrısı, her yıl olduğu gibi, bu gün buraya Şakrıllar
cigerlerini ve yüreklerini alıp geldiler. Büyük, küçük,
ayağına basabilen herkes sana diz çökmek için buraya geldi. Ey
yüce Lıxnıx! Sana yalvarıyoruz, her zaman yaptığın gibi bizden
sıcak bakışlarını eksik etme, bizi koru! Ailemize, bize
yakışmayan, yaraşmayan bir şey yaptırma. Bilmediklerimizden
ötürü bizi bağışla! Sana yalvarıyoruz sıcak bakışlarını ve
sıcak kalbini bizden esirgeme! Bizi şeytandan koru, hakkımızda
kötülük düşünenlerden bizi koru! Bizden kötülükle kan alma,
zehirli ter akıtma, bizi kaza ve belalardan koru! Senin altın
tabanına kurban olalım. Sana yalvarıyoruz. Ayağını tutuyoruz.
İnsanlarımızı koru, insanımızı çoğalt, soyumuzu arttır! Her
yıl büyük küçük kalabalık bir biçimde ayağını tutmak için
gelelim. Başka bir sıkıntımız olmasın, bizi gözet, acı ve
keder verme, sana hizmette kusur etmeden, sana hizmeti bize
çok görmeden, huzuruna huzurla gelmemizi nasip eyle!” diyen
rahip sözlerini bitirdikten sonra herkes hep bir ağızdan
“Amin! Tanrı’mız senin dediklerini kabul etsin!” derler.
Bu kez rahip yüzünü kiliseye döner ve şöyle söyler: “Nan,
Anana Ahkuajüduw” yani “Büyükanne, Büyük Kraliçe, Anana” sıcak
bakışlarını ve sıcak kalbini bizden esirgeme, bizi
kötülüklerden koru. Bize ayağını tutmaktan başka bir keder
verme. Bunun için sana yalvarıyoruz. Altın tabanına kurban
olalım!” der ve orada bulunanlar da hep bir ağızdan “Amin!”
derler. Sonra rahip konukların bulunduğu tarafa döner.
“Evlatlar, bu gün Şakrılların mabedine katılan değerli
konuklar! Hepiniz kendi tanrılarınızın şefaatine nail olun.
Çok güçlü Lıxnıx'ın da şefaati üzerinize olsun. Seneye siz de
biz de iyi günlerde görüşelim!” der ve orada bulunanların
hepsi hep bir ağızdan amin der.
Daha sonra şarap
fıçısının başında durarak dua eden rahip dua ettiği fıçıdan
biraz şarap alır ve içer. Cigerin ve yüreğin tadına bakar. Bu
kez rahibin eline üzerinde yaprakları bulunan bir fındık dalı
tutuştururlar. Rahip üzerine dua ettiği şarap fıçısına bu dalı
daldırır ve bu şaraplı dalı Şakrıl ailesinin erkeklerinin
üzerine serperek onları kutsar. Daha sonra da üzerinde kuakuar
denen ekmeklerin ciğerin ve yüreğin bulunduğu şişi eline alır
ve onun üzerine de biraz şarap serper bunu yaptığı sırada da
şöyle dua eder: “Abriy Açbey Çaçbey yıkikia, yıçükia
yırxigdzanı rızxara rçastsaandza çügiara hzaawımgan, çügiala
şa halwımxın, zıyüala pıxdzı haluwımxın.” Yani “Bunu Açba ve
Çaçbalara parçalayıp didikleyip doyasıya yedirinceye kadar
bize kötülük verme. Kötülükle bizden kan çıkarma, zehirle ter
çıkarma” der, sonra elindekileri götürüp kilisenin duvarına
ulaşabildiği bir yüksekliğe sıkıştırır. Daha sonra rahibin
üzerine dua ettiği bu okunmuş kalp, ciğer ve çörekleri tüm
Şakrıllara biraz biraz dağıtır, tadına baktırır.
Bu
seremoni bittikten sonra, daha önce fındık yapraklarını yere
sererek hazırlamış oldukları sofranın üzerine abısta (pasta)
getirilip konur. Onun etrafına da üzerine oturabilecek cinsten
taşlar dizilir. Şarabı sunan kişi dışında herkes bu taşların
üzerine oturur. Et dağıtan kişi teker teker herkesin payını
verir, ayrıca herkese birer dilim çörek verir. Çafü denen bu
çörekler yendikten sonra şarap içilir ve yemek yenir. Bir
ziyafet sofrası nasıl yönetiliyorsa bu ritüeldeki sofra da
aynen öyle yönetilir. Rahip ayağa kalkıp orada bulunan
kalabalığa dönerek: “Evlatlar! Bu gün burada bulunan ev
sahipleri ve konuklar! Şu an temiz bir yerde, kutsal bir
mekanda oturuyoruz. Burası bir tanrı mekanı. Onun ayağını
tutacağımız yer. Burada büyük yiyecek, küçük yiyecek diye bir
şey yoktur. Bir mabedde olduğu gibi, kutsal kurallar gereği
tanrının bize layık gördüğü sofranın başındayız. İçeceğimiz
var içebildiğimiz kadar içmek için. Evlatlar sizin yerinize
ben öleyim. Ev sahipleri ve konuklar, lütfen hepiniz
istediğiniz kadar yiyin için ama şu kutsal mabedi elime alarak
sizlere yalvarıyorum, size rica ediyorum. Bu kutsal mabedimize
yakışmayacak bir söz söylemeden, birbirinizi kutsayın,
birbirinize dualar edin, mabede değer vererek birbirinizi
kırmadan sevgiyle dağılın, lütfen” der. Bunu duyan ev sahibi
ve konuklar adına konuşanlar; “Böyle bir şey kutsal mekana
yaraşmaz. Böyle biri çıkarsa onu mabede veririz, ona burada
tövbe getirtir, yemin ettiririz” diyerek birbirlerini ikaz
ederler.
Bu sofrada şarap yüzünden en ufak bir tartışma
çıkarmadan, kadeh kaldırıp konuşmaları için birbirlerine ısrar
ederler. Beş altı su bardağı şarap içen biri en ufak bir sorun
yaratmadan buradan ayrılır. Yaşlılar ise “akuapey” denen kadeh
dolusu şarabı bir solukta içmezlerse olmaz. Bu denli içtikleri
halde en ufak bir yanlışlık olmaz.
Mabedden
ayrılmalarına yakın Şakrıllar bir araya gelip seneye bu
ritüeli kimin yapacağını tayin ederler. Bazen ufak
tartışmalar, yanlış anlamalar ve sırayı şaşırmalar olur, bu
olmasın diye bir yere not edecek değiller ya yine bir araya
gelip yanlışı düzeltirler.
Fıçıdaki tüm şarabı
içmezler, fıçıda epeyce şarap kalır. Bu kalan şaraptan 20
kadeh alacak büyük bir testi dolusu şarap mabede hizmetle
yükümlü olmayan Şakrıllara her yıl değişimli olarak verilir.
Her yıl bunu biri alır. Bunu alan kişi mabet şarabı diye çok
değer verir eve gelen gidenlere bir kadeh tattırır. Bu
içilirken “Çaanıbziyala! Bir dahaki Mşapı'da sağlıkla buluşmak
üzere!” diye dua edilir. Bunu içen kişi her kim olursa olsun
daima ayağa kalkıp içmelidir. Oturarak içmek olmaz. Ayrıca
kadeh başka bir mabedin adıyla değil de mutlaka Lıxnı
mabedinin adıyla kaldırılmalıdır.
Şakrıl ailesine ait
olan kilise bahçesindeki bu şarap fıçısından başka Şakrıl
ailesine mensup olan her hanenin evinin bahçesinde Lıxnı
şarabı diye böyle fıçılar gömülüdür. Onlar mabedden döner
dönmez bir kuzu kesip çafü denen çöreklerle mabette dua
ettikleri gibi evde de dua ederler. Buradaki ritüele kadınlar
yine dahil edilmez. Bırakın bu ritüele dahil olmak bu fıçıdan
şarap bile alsalar olmaz.
Lıxnı mabedinin gücü
konusunda şöyle bir söylenti vardır. Bir gün Lıxnı
Meydanı'ndaki o büyük ıhlamur ağacının altında konuşmalar
yapılırken yanlarına bir atlı gelmiş. Bu atlı ağacın altında
oturan kişilere selam vermeden havalı bir biçimde atıyla
avluya girmiş, ıhlamur ağacının altında oturan yaşlılardan
biri buna çok üzülmüş. “Ey yüce Lıxnı, bu münasebetsiz atlıyı
daha ileri gönderme!” demiş. Atlı atına haydi! deyince
kilisenin yanına varamadan atının ayağı kaymış, atın da adamın
da kafası uçup gitmiş.
NOTLAR: Anıxa:
Sözcüğün etimolojik analizi yapıldığında “An” daxianu.
“An-ı-xa” yani “annenin bulunduğu yer” veya “anne resminin
asılı olduğu yer” gibi anlamlar çıkarılabilir. Abhazca Tanrı
sözcüğü de anne ile ilişkili bir söz olup “Ançüa”, “an-lıçüa “
annenin teni ya da silüeti gibi anlamlar içerir. Bu sözcüğün
Ana tanrıça kültüne bağlı olduğunu söyleyenler de var.
Nıxa: Tapınak demek, aynı zamanda “yazılınan yer” anlamına
geliyor. Bazıları da suçlulara yemin ettirilen bir yer olduğu
için“nıx”- “hayır” ben yapmadım denilen yer gibi bir anlam
ifade ettiğini söylüyorlar. Anıhüa:Dua etmek, bayram
yapmak. Anıxapayü: Rahip, Anıxa'da yapılan ritüeli
yürüten kişi. Awaxuama: Kilise. Kilise rahipleri
ayrı isimlerle anılıyor. Onlara “anıxapayü” denmiyor.
Görevlerinin durumuna göre ve kilise diline yakın sözcükler
kullanıyorlar. |