Geç
tanımıştık kendisini, kabahat bizde değildi, giyimine
Armani
klasında özen gösteren, konuşma ve davranış biçimiyle
hemen herkeste bir süzülmüşlük duygusu yaratan, büyüklere ve
gençlere saygıda henüz hiçbir kusuruna rastlayamadığımız
O, nedense geç
çıkagelmişti cemaatimize. Bir dönemlik dernek başkanlığı
sırasında hem Abhazya ile kurduğu
iyi ilişkiler hem de cemaat içinde kısa sürede kazandığı
saygınlık, Abhazya’nın işgali ile
başlayan süreçte, onu, çok daha ağır sorumluluklar yüklenmek
zorunda bırakacaktı.
Mademki geç gelmişti, burnundan getirmeliydik onun.
Üniter
devlet kurma hevesleriyle, Abhazya’nın
mevcut statüsünü yok etmeye yönelik Gürcü saldırısının ilk
günleriydi. İlk şoku atlatmaya çalışan Kafkas derneklerinin
delegeleri İstanbul da toplanmış, saatler süren bezdirici
şaşkın konuşmaların arasında verilen bir önergeyle, komitesini
tek seçici olarak kendisinin oluşturacağı yetkilere sahip,
ayakta alkışlarla ve oy birliği ile başkan seçildi.
Hemen orada, kimsenin dağılmasına müsaade etmeden, o gece
oluşturduğu geniş komiteyi, aynı delegelere tek
tek onaylattı, Komite ilk
toplantısına sabaha doğru saat 5'te
başlayabilmişti.
Sıcak
işgalin ilk aylarında, yurt içi ve yurt dışı temasları,
basınla konuşmalar, Gürcü diasporası
ile tartışmalar, Başbakan Demirel ve Cumhurbaşkanı Özal ile
temaslar, yürüyüşler,mütevazı mitingler, açlık grevleri, Şule
Perinçek’le
tartışmalar da dahil, yoğun bir çalışma ortamının içinde
buluvermişti kendisini.
O zamanlar Türkiye ahalisi içinde oluşmuş heyecanı yönetmek
kolay bir şey değildi ve üstüne üstlük hiçbir tecrübe yoktu
ortalıkta. Gel gör ki saygın kişiliği, yardım paralarını
teslim ettiği komitenin hassasiyeti, olağanüstü iyi niyetli
çabaları, belki hayat boyu hiç ilgilenmediği fakat içine
düştüğü bu siyaset durumunun içinden, alnının akıyla çıkmasına
neden olacaktı. O sıkıntılı dönemler içinde, daha az
konuşanların daha çok işe yaradığı tespitini görmüştür
herhalde ya da tersini.
Bu yoğun hengamenin arasında, hemen bütün siyasi önderlerin
başına geldiği gibi, nereden çıkarılıp getirildiği halen
anlaşılamayan eleştiri yağmuruna tutulmuş, elle tutulur bir
görüş ayrılığı da içermeyen ve halen neden çıktığını anlamakta
zorluk çektiğimiz bu eleştiriler karşısında burulmuş ve ertesi
kongrede adaylıktan çekilerek, bizleri, birikim kazanmış bir
toplumsal liderden mahrum bırakmıştı.
Bütün bu durumlara rağmen,işin en hoş yanı,
Çerkes toplumu arasında o çok
hakettiği saygınlığını arttırarak
devam ettiriyor olması bir yana, kendisini içine attığı,
sıkıntılar içeren Çerkesler
dünyasında, didinip uğraşmaya devam etmesi ve örgütlenme
modelleri içeren çalışmaları, Abhazya
ile ilgili kalkınma önerileri de dahil, herkeslere gönderip
durduğu çalışmalarından haz almaya devam ediyor olmasıdır.
Engel çıkarılmadan ülkeye sokulduğu dönemlerde
Abhazya’da ve diğer zamanlarda
bütün Çerkesya coğrafyasında;
üretim kalitesi düşkünü titiz bir işadamı olarak, dünyanın her
köşesinde kahve içmiş bu
zarif APSUWA'nın, Mavi
Karanlık romanında geçen, keşiflere meraklı o
Leleg çobanı gibi mütevazı, şehir
şehir, kasaba
kasaba, köy köy dolaşmaya
devam etmesi, biz kavrulup dağılmış Çerkesler alemini dert
edinmişlikten başka bir şekilde izah edilemez.
Geç gelmişti ama uğraşı çok oldu, olmaya da devam edecek
sanki.
CARI. |