Adigelerin Rusya ile gönüllü olarak birleşmelerinin
-ya da ittifakının- (*) 450’nci yılı nedeniyle,
ulusumuzun tarihi konulu bir film yarışmasını
kazanan tarih yazarı Muliat Yemıj, 2007 yılı
Temmuz ayı sonlarında, yüzyıllarca Adige/Çerkes
Sultanları tarafından yönetilmiş olan Mısır'a
gitmişti.
Bir süre önce, buna ilişkin bir haberi gazetemizde
yazmıştık (Bu yazının bir çevirisi için bkz. “Jineps”
gazetesi, sayı 22, s. 12). Şimdi, konuyu, daha önce
belirttiğimiz gibi, daha geniş olarak sizlere duyurmak
istiyoruz.
YEMİJ Muliat
(Емыж Мули1ат): Uzun bir zamandan beri, bir
yolunu bulup Mısır'a gitmek istiyordum. Ama para ya da
sponsorum -destekçim- olmadığından gidemiyordum.
Çocukluğumdan beri Memlukları merak eder
dururdum. Televizyonda tarihi konulara her değindiğimde,
aklıma hep Mısır takılırdı. Ancak televizyonumuzun
Mısır’a bir ekip gönderip belgesel filmler çektirecek
denli bir maddi gücü/bütçesi yoktu. On yıl önce,
Aslan Carıme döneminde ve onun zar zor
denkleştirdiği bir kaynak sayesinde, şimdiki 450’nci yıl
kutlamasının öncülü olan 440’ncı yıl kutlaması için
Korkunç İvan'ın (İvan Grozni) eşi Goşevnay
İdar üzerine bir film hazırlamıştım. O sıralar
Devlet Başkanımız Aslan Carıme idi, şimdi kutlamakta
olduğumuz olayın 440’ncı yılı nedeniyle onun sağlamış
olduğu bu para sayesinde çektirmiştim o filmi de.
Konuyu geliştirmek ve bilim insanlarının katkılarını
sağlamak, çalışmalarımı bilimsel köklerden
(kaynaklardan) giderek geliştirmek istiyordum.
Uzun bir süreden beri Goşevnay'ın babası
Temrıko'nun çok eski büyük babasının Mısır'da
sultanlık yapmış olduğunu öğrenmiştim. Bu bilgiyi Rusya
arşivlerinde bulmuş ve bu belgenin fotokopisini
almıştım. Temrıko, İnallar'ın soyundan geliyordu.
Goşnağo Seauh (Сихъу Гощнагъу): Mısır'da kaç gün kaldınız?
YEMİJ Muliat:
Gidiş dönüş, hepsi yedi gün. Sürenin iki gününü yol
aldı, üç gün de film çektik. Çok az bir süre kaldık.
Haber kovalar gibi çok kısa bir süre. Yani koşar adım
çalışmak durumunda kaldık.
SEAUH Goşnağo: En ilginç şeyler olarak neleri gördünüz?
YEMİJ Muliat:
Tüylerimi diken diken eden şey Mısır sultanlarının
mezarları oldu. Adige sultanlarının yaptırdığı
medreseler (külliyeler), görkemli camiler, mozole (anıt)
mezarlar, sanki başka bir kente, bambaşka bir dünyaya
gitmişim gibisine şaşırtmıştı beni. 200 yıldan uzun bir
süre -258 yıl- , Çerkes sultanları Mısır’ı yönettiler.
Adları ulu camilere, mezarlıklara, vb yerlere verilmiş.
SEAUH Goşnağo: Adigelerin Mısır'a götürülüşü konusunda
yeni şeyler öğrenebildiniz mi?Çocuklar Mısır’a nasıl ve
nerelerden götürüldüler?Bu nokta pek bilinmiyor da.
YEMİJ Muliat:
Kitaplardan ve anıtlardan ( саугъэт) öğrendiğimiz
kadarıyla Türk-Tatarlar Adige çocuklarını tutsak alıp
esir pazarlarında satıyorlardı. Dönemin Mısır Sultanı
Selahaddin, Adigelerin cesur ve yiğit kişiler
olduklarını duymuştu. Bu nedenle –pazarlardan- 6 bin
Adige çocuğunu satın aldırmıştı. Selahattin, doğru bir
iş yaptığını anlamakta gecikmedi. Adigeler, Arapları
şaşırtacak denli hızlı, çevik ve çalışkan kişiler
idiler. O dönemde askerlere aylık (maaş) ödeniyordu,
askerler mal mülk sahibi olabiliyorlardı. Giderek
Adigeler Mısır’ın önde gelen kişileri arasına
katıldılar. Adigeler önemli devlet görevlerine
getirilmeye, sultan seçimlerinde de aday gösterilmeye
başlandı. 1259 yılından 1517 yılına değin -258 yıl
boyunca-, birkaç istisna dışında, Mısır'ı seçimle
işbaşına gelmiş Adige sultanları yönettiler. Bu süreç
içinde bir Moğol, bir Rum ve bir Arnavut da sultan
seçilmişti.
SEAUH Goşnağo: Adige çocuklarının Mısır’a götürüldükleri
dönemde, Adigelerin toprakları şimdiki gibi ayrı ayrı
mıydı, bölünmüş müydü?
YEMİJ Muliat:
Tarihçilere göre, o dönemde Adigelerin yaşadığı
toprakların tamamına Çerkesya deniyordu.
Memluklara ilişkin kaynaklarda Çerkesya ve Çerkes
sözcükleri geçiyor. Adige ya da Kabardey gibi adlara
rastlanmıyor, hepsine Çerkes çocukları diyorlardı.
O zamanlar birçok yerde (ülkede) Gürcü ve Çerkesler
“Çerkes” ortak adıyla çağrılıyorlardı. Mısır’da bu iki
topluluk birbirinden ayrı sayılmıyordu. Bu bağlamda
Mısır’da Gürcü kökenli sultanların da seçilmiş olduğunu
belirtmeliyim. Ancak bu gibi durumlar daha sonraları
görüldü. Arap tarihçiler bu gibi olayları derinlemesine
biliyorlar. Çerkesler Mısır’da sultan iken, Çerkesler
(Adigeler) Kafkasya’nın başlıca bilinen toplumu idiler
ve hiçbir başka topluma eklemlenmiyor, başat bir
topluluk sayılıyorlardı. Şimdilerde ise, Karaçay ve
Osetlerle karıştırılır olduk.
SEAUH Goşnağo: Yarışmada kazandığınız parayla Mısır’a
gittiğinizi biliyorum. Size yardım edecek birilerini
bulamadınız mı?
YEMİJ Muliat:
Yabancı bir ülkede iş çıkarmak gerçekten zor bir şey.
Gideceğimizde oradaki konsolosluklarımıza yazılar
yazmıştım. Onların bulduğu çevirmenlerin kılavuzluğunda
dolaştık.
Yarışmada kazandığım parayla Mısır’a gittik. Ama yeterli
bir para değildi bu. Mısır’da bir saatlik çekim için 100
Dolar alıyorlar. Bizim için büyük bir para bu. Bir
saat, kameraları yerleştirirken doluyor zaten,
yeterince çalışamadığımız için çıkış yolları aramaya
başladık. Konsolosluklara ve RF Büyükelçiliğine
başvurduk, sonuç olarak zaman kaybına uğradık. Bu arada
Rusya’nın –Dışişleri Bakanlığı- Adigey kolu temsilcisi
Ruslan Kandavır’dan büyük bir destek gördüğümü
belirtmeliyim. Kandavır, o sıralar Mısır’da bir
öğrencilik arkadaşının adını bana vermiş, gerektiğinde
onu bulmamı söylemişti. Mısır’da görevli olan bu kişi,
Başir Malsagov imdadımıza yetişti ve işimizi
yoluna koydu. Bu iki arkadaşa çok şey borçluyum.
Memlukları merak etmekle birlikte, Mısır’a asıl gitme
nedenim Temrıko İdar’ın atası İnal idi.
İnal Camii’nin resmini çektik, Arap bilim
adamlarının İnal hakkında sundukları bilgileri
kaydettik. Söylendiğine göre, İnal’dan önceki sultan
kötüymüş. Düzgün biri olduğundan İnal’ı bulup başa
geçirmişler.
Arap rehberler bilgili kimseler. Yazılı şeylerden
okumaya gerek duymuyor, kendi çalışma alanlarını
derinlemesine biliyorlar. Çekimlerimizde biri
İskenderiye’de, ikisi de Kahire’de olmak üzere üç Arap
rehberden yararlandık.
Kahire tarihsel ve kültürel bir merkez. Kanş’aveğur
Camii (Къэншъаoгъур) kent merkezinde. Sel yüzünden
Cami’nin durumu iyi değildi. Ama hemen onarımdan
geçirilip hizmete açıldı. Üç rehberimizden biri bu
Cami’nin bir görevlisi idi.
SEAUH Goşnağo: Bir Adige ile olsun karşılaşabildiniz
mi?
YEMİJ Muliat:
Adigece’yi konuşan bir Memluk (Çerkes) görmeyi çok
istiyordum. Ancak Adigece bilen son Memluk’un, bizim
gidişimizden dört yıl önce ölmüş olduğunu öğrenmiştim.
Şimdiki Memluklar Adige kökenli olduklarını biliyorlar,
ama Adigece’yi bilmiyorlar. Mısır’da Fahni adlı
ünlü bir sanatçı var, Adige olduğunu biliyor, ama
Adigece bilmiyor. Bizi görmek istediğini söyledi, ama
çekimlerin sıkışıklığı nedeniyle kendisiyle buluşamadık.
Söylendiğine göre Fahni, dedesinden kalma bir köşkü (zamok)
devletten geri alma uğraşısı içinde imiş.
Bu arada beni çok sevindiren bir durumu da anlatayım.
Bir gün su içmek için bir kafeteryaya girmiştik. Burası
yazarların ve ressamların buluştuğu bir yermiş. Oturan
gençlerden biri gözüme çarptı, bir Adige tipi, görünümü
vardı, meraklandım, ama yanımdaki arkadaşım, biri için
“Adige olmalı bu” dedikçe, “İlgisiz,
benzetiyorsun, bırak” diyordu. Bu yüzden çekindim ve
bir süre bekledim. Sonunda, “Bu iş beklemekle olmaz”
diyerek durumu çevirmenime söyledim. Sözlerimi
çocuğa aktardı, çocuk, “Doğru, ninem Adige, Çerkes”
dedi. Biz de olayı filme aldık.
SEAUH Goşnağo: Onca yağız gencin içinden Adige olanını
ayırabilmek gerçekten ilginç bir şey olmalı.
YEMİJ Muliat:
Öyle, ama o, diğerlerinden farklı biri idi. Gerçek
Adige olanı her yerde kolayca tanıyabilirsin. Kendisinin
göremediği büyük ninesi Adige imiş. Onun güzelliği ve
soyluluğu torununa da yansımış olmalı. Şimdi tüm
ailesinin Adigeler gibi olmasını, köklere dönülmesini
istediğini ve bunu savunduğunu söyledi. “Sen de
Çerkes ninen gibi tez canlının birisin diyorlar bana”
dedi bize.
SEAUH Goşnağo: Çekimler sırasında en çok ilginizi çeken
şey ne oldu?
YEMİJ Muliat:
Çekimlerimizin hepsi güzel. Ama Adigelerin Kahire’de
yaptırdıkları camiler çok daha güzel, son derece çarpıcı
yapıtlar. Çok sayıda cami var. Yüksek bir yerden
bakıldığında, camiler, Kahire’nin neredeyse üçte birini
kaplıyorlar gibi. Bu camilerin çoğunu Adigeler
yaptırmışlar.
SEAUH Goşnağo: Mısır’ın yüzyıllar boyunca Arap
olmayanlarca yönetilmiş olması nasıl bir duygu/izlenim
bırakmış yerli halkın üzerinde?Yerli halk bu durumu bir
istila, bir yabancı zulmü imiş gibi mi
algılıyor?Tarihin yeniden yazılması yönünde bir
–milliyetçi- akım var mı?
YEMİJ Muliat:
Geçmişte kalmış şeyleri gizlemek ya da yadsımak gibi bir
düşünceleri yok onların. Bu bakımdan Araplar Ruslardan
ayrılıyor, farklılar. Rusların Bogopodopnıy,
Siyatelnıy gibi beylerinin ilk ve sonraki adları
gibi, Araplar da sultanlarının ilk ve sonradan verilme
–takma- adlarını iyi biliyorlar. Rehberler Barkuko
(Türkçe adıyla-Berkok/Berkuk), Farac, Aziz,
Tatar, Yusuf, Muhammed, Osman, vb gibi sultanların
hüküm sürdükleri yılları da belirterek, sultanların
adlarını sayıyorlar. Kahire Osmanlı birliklerince
kuşatıldığında, -son Adige sultanı-Tumanbay kenti
yiğitçe savundu ve düşmanı geri çekilmek zorunda
bıraktı. Ama sonunda ilgisiz bir suçlamayla hain (qumal-къумал)
sayılarak asıldı. Çok geçmeden suçsuz olduğu görülüp
saygınlığı geri verildi (аухыижьыгъ). Şimdi
Kahire’de Tumanbay adını taşıyan bir cadde ve okul var,
adı ve yaptıkları okul tarih kitaplarında yer alıyor.
SEAUH Goşnağo: Filmi tamamladınız mı?Ona ne ad vermeyi
düşünüyorsunuz?
YEMİJ Muliat:
Bilir misiniz, belgesel film yapımı sanatsal filmlere
benzemez. Senaryoyu/kurguyu mükemmel yazabilirsin. Ama
çekim sırasında değişiklikler kaçınılmaz oluyor.
Belgeselcilik böyle bir şey. İstersen Hollywood’a git,
orada da durum öyle. Amerikalı usta belgeselci
Rozendall’ın yazdığı bir kitap var (“Videofilm ot a do
ya”). Kendisi en tanınmış belgeselcilerden biri.
Yazdığına göre kurguyu ekrana aynen yansıtmak olanaksız.
Her şey değişebilir, senaryo da bozulabilir. Çekimdeki
eksiklikler, başka eksikliklere de yol açabiliyor,
beklenmedik sorunlar doğabiliyor. Adı kendin
koyamıyorsun, adını filmin kendisi yaratıyor.
SEAUH Goşnağo: Ad kendiliğinden ortaya çıktığına göre,
sen de güçlük çekmiyor olmalısın, değil mi?
YEMİJ Muliat:
Hayır, ad bulmakta hep zorlanmışımdır.
SEAUH Goşnağo: Film ne zaman tamamlanmış olacak?
YEMİJ Muliat:
Filmi 20 Eylül 2007’ye değin tamamlayıp vermem
gerekiyor.
SEAUH Goşnağo: Kahire dönüşü Moskova’da ne yaptığınızı
sorabilir miyim?
YEMİJ Muliat:
Moskova’da da bir hafta kaldık ve araştırma yaptık.
Adigelerle ilgili önemli bilgilere ulaştık. En ilginci
de Vladimir Çerkassk’a (**) ilişkin olanı.
1861’de serfliğin (köleliğin) kaldırılmasını ilk kez
gündeme sokanlar da Çerkassk ile Samarin’dir.
İkisinin de mezarı Danilov Manastırı’nın
bahçesinde. Manastır’ın müzesinde bize Samarin’e ilişkin
geniş bir bilgi verildi. Ama Çerkassk’a ilişkin bilgiler
çok azdı. Asıl amacımızı söylediğimizde, müze görevlisi,
Çerkassk’a ilişkin yeterli bilgi sunamadığı için üzgün
olduğunu söyledi. “Gelmekle çok iyi ettiniz, şimdi bu
soydaşınıza ilişkin yeni bir araştırma yapacağım ve
yayınlamakta olduğumuz dergimizde ona yer vereceğiz”
dedi. Gitmekle iyi ettiğimizi anladık.
Kahire sokaklarında Barkuko’yu (Баркукъо) bilen ve sana
anlatacak kişiler bulabilirsin. Ama Moskova’da
Çerkassk’ı kim bilir ki?
SEAUH Goşnağo: Bu filminizle topluma ne gibi bir mesaj
vermek istediniz?
YEMİJ Muliat:
Birine durmadan “Sen kötü birisin, adisin” gibi şeyler
söylersen, o kişi kötü biri olmadığını kanıtlamak için
çıkış yolları aramaya, önlemler almaya başlar. Biz
Adigelere de “Azsınız, geri kalmış kişilersiniz, okuma
yazmayı bile bizden öğrendiniz” diyorlardı durmadan.
Sonunda özgüvenimizi yitirmemize neden oldular.
Adigeler kötü ve kimseden aşağı kişiler olmadıklarını
hep bilirlerdi. Ama bu son yüzyıllık süreç içinde,
aleyhimizde olumsuz bir atmosfer oluştu. “Annen ve baban
yaramaz (çağdışı kişiler) denen bir ortamda, güvenli bir
yaşam söz konusu olabilir mi?Oysa Ulus ana-baba yerine
geçer!Ben de bu filmi çekmekle atalarımızın ak yüzünü ve
üstün yeteneklerini /özelliklerini göstermek, ortaya
koymak istedim. Film bu mesajı veriyor. Adigeler gerçek
tarihlerini biliyor olsalardı, dillerine de sahip
çıkarlardı, demek istiyor bu film.
Rusça konuştukça -ayrıca Türkçe ve Arapça da
konuştukça-, şimdilerde olduğu gibi kendilerini daha da
bir uygarlaşmış sanmayacaklardı.
SEAUH Goşnağo: Tüm isteklerinizin gerçekleşmesi
dileklerimle teşekkür ederim.
Not:
Yazıyı izleyen ek bilgi ve
film için Bkz. ”Mısır’ın Çerkes Sultanları”,
CircassianCanada, sanat/güzel sanatlar bölümü.
(*) Tire içindekiler çevirmene aittir-HCY
(**) Çerkassk ailesi bir Kabardey soylu (pşı)
ailesidir. Bu aileden yetişmiş birçok komutan ve
diplomat Rusya tarihinde ad bırakmıştır-HCY |