Bugün
modernizmden bahsederken, merkezi Avrupa olan, bilim ve
teknolojideki gelişmeleri, laikliği, bireyciliği ve
küreselleşme gibi toplum ötesi bir kavramı
vurgulamaktayız. Modernizm, yan gelişmeler, tanımlar ve
pratiklerle tanımlanarak anlaşılır ve görünür hale
gelmektedir. Felsefi ve
sanatsal açıdan ele alındığında modernist düşünce,
idealisttir; teknolojinin yeni keşfedilen mekanikleriyle
ve güncel sosyal analitik düşünce yöntemleriyle
modernist olarak tanımlanan eserler, daha iyi bir
topluma dair amacı temsil ederken, hedef nettir, bir yol
haritası mevcuttur ve kesin davranışlarla sona varılmaya
çalışılır. Bu yazımda, 20. yy. erken dönem modernist
sinema çalışmaları olarak ele alınabilecek, Dziga
Vertov’un eserlerinden ilk olarak Kino Pravda serisini
inceleyerek, Vertov’un modernist düşünce ve erken Sovyet
devrim süreci dahilindeki pozisyonunu ele alacağım.
1922 ile 1925 yılları
arası çekilmiş toplam 23 adet filmden oluşan Kino Pravda
serisi, sosyalist devrimle birlikte hızla modernizasyon
atağına kalkan Sovyet Rusya’nın resmini çizmektedir.
Vertov’un ana sinematografik çalışmaları 1922 senesinde,
Kino Pravda serisiyle ve sonrasında bu seriye atfen
kaleme aldığı sinema manifestosuyla başlamaktadır. Kino
Pravda serisinde Vertov, Rus toplumundaki gündelik yaşam
pratiklerini beyazperdeye aktarır.
23 filmlik bu seri,
sinemada estetik ve güzellik kaygısını gütmezken, yalın
ve kesin bir üslupla, sadece gerçekleri kaydetmeyi amaç
edinmiştir. Vertov, günlük hayatta kimi zaman çıplak
gözle belirlenemeyen, görülemeyen yahut es geçilen,
gerçek hayat kesitlerini kayda alırken, bunu zaman
zaman, barlara, okullara, sokaklara yerleştirdiği gizli
kameralarla gerçekleştirmiştir. Aslında Vertov, devrim
sonrası erken Sovyet periyodunun resmini çizmeye
niyetlidir; bunu yaparken öncelikle devrimin ardından
yeniden yapılanmaya giden devlet ile toplum arasındaki
ilişkiyi görselleştirmektedir. Kino Pravda serisinde,
Sovyet devletinin modernizasyon çabasının varlığına
işaret eden iki önemli temsil mevcuttur: Demiryollarının
yoğun bir şekilde inşası (ki, Vertov’a göre
demiryolları, sosyalist-idealist bir semboldür) ve
devrim sonrasında çok sayıda vatandaşın devlet
hizmetinde çalışmaya başlaması.
Vertov’a göre devrimci
Rusya, teknolojide edinilen gelişmelerle ve toplumsal
ekonomik projelerle, çoktan modern ve gelişmiş olan
Batı’nın bir zamanlar yaptığı gibi, modernizasyon
koşusuna başlamıştı. Öte yandan Kino Pravda serisinde,
komünist ideoloji için toplumda, fikirsel altyapı
oluşturmaya uğraşan Komünist Parti’nin faaliyetleri de
görselleştirilmektedir. Vertov’un seride altını çizdiği
bir diğer toplumsal kesim ise çocuklardır; en yeni
jenerasyon, devrimin kimlerin üzerine inşa edildiğini
göstermekte ve film, çocukları devrimin bekçileri olarak
yansıtmaktadır. Vertov’un önemle vurguladığı
demiryollarının inşası ise iki şekilde açıklanabilir:
Birincisi, devrimle birlikte Rusya modernizasyon atağına
kalkmıştır. Bir diğeri, demiryollarıyla birlikte
gerçekleşen hızlı ulaşım, ülkede çalışan vatandaşlar
için kolaylık sağlarken; hız nosyonu, devrimin simgesel
kimliklerinden biri halindedir.
Bireyler hızlıca
işlerine gidip gelmekte ve tekvücut halde yeni Rusya’nın
kalkınması için koşturmaktadır. Bununla bağlantılı
olarak, Kino Pravda serisinde gözlemlenen esas
vurgulardan bir diğerinin yeni toplumsal düzenin
progresif (ilerlemeci) yanıdır. Kaldı ki sürekli daha
iyiyi ve gelişmişi amaç edinen ilerlemeci fikir,
modernist düşüncenin de temelini oluşturmaktadır. Seride
bir sahnede, Vertov bir saati izleyiciye gösterir,
derken saat hızla akmaya başlar ve hemen sonrasında
gerçekleşen sahne geçişi, hızlı çekimle, çalışan
insanların koşuşturmalarını gösterir. Bu noktada hız,
devrim için gerek-şart iken, zaman onlara ayak uydurmak
zorunda olan üçüncül bir kavramdır. Kino Pravda’da,
Vertov’un, “birleşmiş ve dayanışmacı toplumun eşit
yurttaşlarını”, total modernite için görev almaya
çağırdığını görmekteyiz. Vertov’un bu yaklaşımına
eleştirel yaklaşabiliriz; yönetmen, yurttaşlara çağrıda
bulunmakta fakat çağrının hedefine işaret etmemektedir.
Devreye giren soru şudur: “Bu insanlar ne için
çalışmaktadır?” İçi tam olarak doldurulamayacak olan,
yalnızca teğet bilgilerle anlamlı hale getirilebilen
“modernizm” için mi? Vertov’un çizdiği Sovyet Rusya
resminde bir boşluk mevcuttur; devletin erken devrim
sürecindeki çabalarının esas amacı nedir? Vertov’un
resmettiği idealist devlet, aslında hedefsiz midir?
Öte yandan Vertov’un
Kino Pravda’sının, bazı yönlerden propagandist
yaklaşımlar sergilediğini öne sürebiliriz. Devrim
sürecini görselleştiren Vertov’un bir yandan da bu
süreci övdüğü ve desteklediği açıktır. Vertov’a göre,
yüksek derece bir medeniyeti ancak ve ancak yurttaşlar
ortaya çıkarabilir. İşçiler, yeni büyüyen ekonominin
esas aktörleridir ve devletin finansal yükü, onların
omuzlarındadır. Ne var ki yurttaşlar arasında toplumdan
soyutlananlar da mevcuttur. Kino Pravda’da, sanatoryuma
kapatılan hasta çocukları görmekteyiz. Bu temsil ise şu
şekilde okunabilir: Savaş sonucu ortaya çıkan hasta yeni
jenerasyon, sağlıklı olanlarından ayrı tutulmuştur;
onlar bir nevi devrim neferleridir, fakat can alıcı
nokta şudur ki yeni neslin hasta üyeleri, Vertov’un
önemle altını çizdiği toplumsal bütünlük kavramının
içinde yer almamaktadır. İşte tam da bu noktada
Vertov’un sinematografik üslubunda sosyal-Darvinist
izler gözlemlenmektedir.
Toplumsal güç dengeleri dahilinde, Vertov’un vurguladığı
işçi sınıfı, onun Marksist duruşuna işaret etmektedir.
Bununla beraber öne sürdüğü, toplumsal ilerleme modeli
problemlidir. Vertov’un toplumsal terakki temsili, ancak
toplumun çalışan kesimleriyle bütündür. Bu açıdan
Vertov’un duruşunu Ortodoks Marksist olarak
tanımlayabiliriz. Öte yandan İtalyalı düşünür Antonio
Gramsci, 1871 Paris Komünü örneğinden yola çıkarak,
devrimin, ancak ve ancak devrimci sınıfın diğer
sınıflara bir hegemonya kurmayı başarmasıyla
gerçekleşeceğinin altını çizmekteydi. Ona göre Paris
ayaklanması sadece ani bir harekat idi ve bu harekat,
toplumun diğer kesimlerine ulaşmamış, sinmemişti.
Gramsci, hegemonya için "aydınlar" ve "eğitimin" rolüne
de işaret ederken, "bütün insanlar aydındır, herkes
entelektüel ve akılcı yeteneklere sahiptir, ancak herkes
aydınların sosyal işlevini yapamaz" demektedir. Kino
Pravda serisinde işçiler, üretim zincirinin kesin
hakimleridirler, ne var ki güçlerini topluma yansıtacak
entelektüel eksende bir fonksiyon mevcut değildir. Bunun
yanı sıra Vertov’u, Komünist Parti’yi toplumsal güç
dengesi dahilinde ana etkenlerden biri olarak
görselleştirmemesi nedeniyle de eleştirebiliriz.
|