Adige ülkesinin
güzelliğinin sadece yüksek dağlar, bereketli
geniş ovalar, gür ormanlar ve akarsulardan
kaynaklanmadığını, bu ülkeyi güzelleştirilen,
zenginleştirilen önemli bir unsurun burada
yaşayan insanlar olduğunu, geçtiğimiz
yüzyıllarda ülkemizi ziyaret eden gezginlerin
yazdıklarından anlamamız mümkünüdür. Bu mekan
ve burada yaşayan insanların güzelliği ile
uyumlu büyük bir Çerkes kültürünün bu
topraklarda yaşadığını, sözünü ettiğimiz
gezginler önemle dile getirmişlerdir. Tabi ki
bu gezginler sıradan insanlar değillerdi. Çoğu
yüksek tahsilli ve bilgili insanlardı.
Çerkes halkının el sanatlarını, danslarını
gördüklerinde, müziğini dinlediklerinde, bu
sanatlardaki güzelliği ve estetiği
anlayabilecek ve anladıklarını da çok iyi bir
şekilde anlatabilecek insanlardı.
Emidio Dortelli D'Askoli 1624-1634 yıllarında,
Count Jean Potocki 1797 yılında yurdumuzda
(Adigey) bulunmuş, Taitbout de Margny
1818-1824 yıllarında ülkemizi gezmiş; Frederic
Dubois de Montpereux 1833 yılında, James
Stanislaus Bell 1837-1839 yıllarında
Çerkesler'le birlikte yaşamış gezginlerdir.
İsmini saydığımız bu gezginler Avrupa'nın
değişik ülkelerinden Adigey'e gelmiş eğitimli
insanlardı. Adigey'i gezen gezginler sadece bu
ismini saydığımız Avrupalı gezginlerden ibaret
değildir. Rusya'nın bir çok yüksek tahsilli
insanı da Adige kültürü ile tanışmıştır.
Bunlar arasında Rus ordusunda görev yapan
yüksek rütbeli bir asker olan General İ.
Blaramberg, N. Dubroving, L. Lopatinski ve
başkaları da bulunmaktadır.
Yukarıda adlarını saydığımız gezginlerin
aldığı notlardan da anlaşılacağı gibi Adigeler
büyük bir kültür ev zengin bir folklora
sahiptir.
Geçmiş uzak yüzyılların birikimini ateşli ve
fırtınalı yıllarını aşıp günümüze ulaşan
güzellikleri kendi gözlerimizle de görmüyor
muyuz? Bu güzellikleri yaratan sanatçılar
gerçekte sanatlarını üzerinde icra ettikleri
ürünlerinin sadece işe yarar birer el yapımı
araç-gereç olarak kullanılmasından çok;
onların görünüşleri itibariyle de estetik
birer sanat eseri olmalarını amaçlamışlardır.
Değişik müzelerde bulunan farklı çizgi ve
motiflere süslenmiş altın ve gümüş silahlar,
her eserdeki farklı çizgi ve süslemeleri ile
el yapımı eserler bizim bu sözlerimizi
kanıtlamaktadır.
19.yy.ın ilk yarısında yaşamış ünlü ve
eğitimli bir Adige olan Han Ceri'nin notları
bu düşüncelerimizi pekiştirmektedir.Han Ceri
bir yazısında şöyle der; "İran, Türkiye ve
diğer Asya ülkelerinde çok güzel el yapımı
silahları üstün ve benzersiz şekilde
süslenmiştir. "
17.yy.da yaşamış M.Peyssonnel de bu konuda
şunları söylemiştir; "Adigelerin el yapımı
kumaşlarını görünce bunların Fransa'da
üretildiğini sandım." Bu sözler Adigelerin
yüzyıllar önce bile dünya görüşleri ve
düşünceleri ile Avrupa'nın en ileri
halklarından geri kalmadığı, onlarla aynı
düzeyde oldukları düşüncesini uyandırır.
Yaşayış tarzlarının büyük bir kültürle
bezendiğini anlatır.
Adigelerin zengin kültürü müzik kültürlerine
de yansımıştır. Müzik, Adige halkının yoldaşı
olmuş, acısını paylaşmış, sevincine ortak
olmuştur. Halkın tarihinin ve tecrübelerinin
yüzyıllar boyunca toplumun yaşadığı olayların
yeni nesle ulaştırılmasında en önemli araç
olarak ortaya çıkmıştır.
1869 yılında Terske Vedomost'da yayımlanan
"Adige Şarkılarının Karakteristiği" adlı
makalede bu konuda şöyle yazmaktadır: "Adige
halkının, şarkılarından başka hiç bir kültürel
değeri olmasa da halkın yaşantı ve varlığını
yalnız bu şarkılardan anlamamız mümkündür" Bu
sözlere katılmak imkansızdır. Adige halkının
tarihi ve kültürel varlığı, düşüncesi,
idealleri ve dünya görüşü şarkılarına
gerektiği şekilde yansımıştır.
Güzel huylu ve derin bir toplumsal terbiyeye
sahip olan bir kızın, ismi unutulmasın ve
herkes onu örnek alsın diye adı şarkılara konu
edilir., esin kaynağı olurdu."Hatramme Ya Paq"
adlı şarkı bu tür şarkılara bir örnektir. Bu
şarkı Nethuace köyünde bestelenmiştir. Hatram
ailesinin Paq ismindeki güzel huylu kızı için
methiyeler içeren şarkı, günümüze kadar ulaşan
toplumsal içerikli eski bir şarkıdır. Bu
şarkının sözlerinden bir kaç satır alalım:
Hatıramların güzel kızı Paq
Tahta takunyayla gezinir
Misafirhanesi dolu olan Paq
Altın işlemeli elbise giyinir
Parmakları iğneye şarkı söyletir
O İstanbul tüfeği gibi hızlıdır
Teni kuştüyü yumuşaklığında
Geyik boyunlu güzel Paq'ın
Olgun kızdır benim güzel Paq'ım.
Genç olsun, yaşlı olsun herkes isminin şarkıya
konu olmasını en güzel hediye olarak kabul
ederdi. Adige insanı için en onursuz davranış
olan korkaklık olgusu ile birlikte şarkılara
konu olmak kadar utanç verici bir şey daha
olamazdı. Adigeler, mertlik ve kahramanlığın
gerekli olduğu yerde korkaklık göstererek
şarkılara konu olmak ve korkaklıkla birlikte
anılmak kadar onursuz bir durumun
olamayacağını düşünürler.
Onurlu bir Adige, kahramanlığın gerektiği
zamanlarda korkmadan karalı bir şekilde, olaya
sırtını dönmeden, gerektiğinde olayların
içinde olmaya her an için hazır olmalıdır.
Adige tarihinde bu tür davranışlara verilecek
örnekler çoktur:
1843 yılında Kafkas Savaşları sırasında Pşıze
ve Labe ırmaklarının birbirine karıştığı yerde
bulunan Hatğujukuaye Köyü yakınlarında Adige
Süvari Birlikleri ile düşman süvarileri karşı
karşıya gelirler.
Bu savaş Ferze deresine yakın bir yerde olduğu
için savaşın adı da Ferzepe Zavo (Ferze Önü
Savaşı) diye anılır. Savaş sona erdiğinde
ağıtlar yakılır. Bu ağıtlardan biride Ferzepe
Wored'dir. Bu şarkı savaşta kahramanlık
gösterenlerin anısına bestelenmiştir.
Bu savaş sırasında Çeçanekho Ç'emguye,
Hatğujukuaye köyünde değildi. O sıralar
İstanbul'da bulunmaktaydı. Amacı İstanbul'da
mal mülk edinip oraya yerleşmekti. Döndükten
sonra savaşa bulunamayışının kendi elinde
olmayan bir takım nedenlerden kaynaklandığını,
bu yüzden savaşın ansına bestelenen şarkıda
kendi ismine yer verilmemesini üzüntü ile
karşıladığını bir toplantıda dile
getirdiğinde: "Sen İstanbul'da gününü gün
ederken adının şarkıda anılması mümkün mü"
cevabını alır. Bu söz Çeçanekho Ç'emguye'nin
oldukça zoruna gider. Kısa süre içinde 30 atlı
toplar ve Pşıze ırmağının diğer tarafındaki
düşmanla savaşarak onu ortadan kaldırır.
Çeçanikho'nun gösterdiği bu kahramanlık daha
önce bestelenmiş olan şarkıya şu şekil geçer:
Kır atın ne güzel dans ediyor
Ferzepe Savaşını arzuluyor
Habe önünde kanı su gibi akıtıyor.
Adigelerin dünya görüşleri berrak bir düşünce
ile birlikte şarkılarında gerekli olan yeri
alır. Özgürlüğü korumanın akla ve cesarete
ihtiyaç duyduğunu, bunun esin kaynağının da
gerçek hümanizm olduğunu Adige şarkılarını
dinlediğinizde iliklerinize kadar
duyumsarsınız.
Zaman zaman ülkemizi ziyaret eden müzik
bilgisine sahip gezginlerin dikkatlerini ilk
önce çeken müzik kültürümüz olmuştur.
Böylelikle bestelerinde Adige müziğine yer
vermiş müzisyenler de vardır. Dünyaca ünlü Rus
müzisyen ve bestecilerden M. Glinke, M.
Balakirev, A. Alyabev gibiler ve daha
birçokları Adige şarkı ve bestelerini biliyor
ve eserlerinde kullanıyorlardı. Örneğin; M.
Glinke 1823 yılında Kafkasya'ya gelmiş, Adige
müziği ile tanışmıştı. Onun yaptığı
"Çerkeslerin Marşı" adlı beste Adige müziğini,
melodisini ve bestelerini çok beğendiğini
ispatlar nitelliktedir. Bu kompozitör opera
niteliğinde yazdığı en uzun şiiri olan "Ruslan
ile Lyudmile" de Adige müziği ve melodisinden
faydalanmıştır.
Kompozitör A. Alyabev'in 1832 ile 1839
yıllarında Kafkasya'da bir süre kaldıktan
sonra yazdığı bestelerinden ikisi "Kabardey Yi
Wored" (Kabardey Şarkısı), "Adige Wored"
(Çerkes Şarkısı) adını taşır. M. Balakirev
1862-1863 ve 1869 yıllarında Kafkasya'yı
ziyaret etmiş, Adigelerle birlikte yaşamış,
şarkılarını dinlemiş ve derlemeler yapmıştı.
Bu derlemelerden faydalanarak piyano için
büyük bir beste yapmıştı. Avrupa'da da bilinen
bu bestenin adını kompozitör Balakirev,
İslamey olarak belirlemişti. Adige ülkesine
gelip şarkılarımızı dinleyen, kültürümüzü
gören gezginlerin anlattıklarına göre, altın
işlemeli silahları, el sanatları ve diğer
sanat eserlerini ortaya çıkaran sanatçıların,
bestecilerinin ve saz ustacılarının derin
anlam ve bunun zengin mirası diğer bir çok
halklara ilham kaynağı olmuştur.
Adige kültüründen söz ederken müzik
kültürümüzün temelini şarkıların oluşturduğunu
vurgulamakta yarar vardır. Çünkü şarkılar
Adigeler için sadece bir eğlence ve zaman
öldürme aracı değil, derin anlamı olan
sanatsal bir uğraş idi. Bebek beşikte iken
annesinin ninnisini ile (bu müziğe Adigeler
"Beşik Şarkısı" anlamına gelen "Guşewored"
derler), yürümeye başladığında ise, babasının
misafirhanesinde (Haçeş) söylenen kahramanlık
şarkılarıyla ve eğitim amaçlı diğer şarkı
türleriyle hayata hazırlanırdı. Sözler derin
felsefi, düşünsel değerler taşır,
yurtseverlik, kahramanlık, saygı ve insan
sevgisi yeni yetişen gençlere Adige woredleri
ile aşılanırdı.
Peki kimdi bu kadar güzel sözler söyleyip
onlara bu kadar güzel besteler yapan insanlar?
Bu sorunun cevabını vermek o kadar kolay değil
elbette.
Basit bir cevap vermek gerekirse onlar iyi
birer Kamılepşe, Sıç'epşınewo ve Woredio
idiler. Ancak belge eksikliğ nedeniyle bu tür
ustalardan ismini sayabileceğimiz kişi bir kaç
kişiyi geçmez. Herkes bilirki, Adigeler
özgürlük savaşları yüzünden tarih boyunca
eğitim öğretime pek zaman bulamamışlardır.
Bu nedenle tarihimizde meydana gelmiş, pek çok
sosyo-kültürel olay belgelere geçmemiştir.
Halkımızın geçtiği yüzyıllarda yaşadığı
savaşlar yüzünden başına gelen olamadık işler
Adige kültürünün gelişimini olumsuz yönde
etkilemiştir.
Stavropol'da bulunan lisede öğretmenlik yapan
Kusikov 1860 yılında Adige kültürü ile ilgili
yazdığı makalelerde şöyle der: "Dağlılar
özgürlüklerini kaybettiklerinde korkarım ki
yavaş yavaş ulusal kimliklerini de
kaybedeceklerdir.Bu uzun zaman alabilir. Ancak
kimlik kaybının farkına vardıklarında geçmiş
yüzyıllardaki kültürel yaşantıyı canlandıracak
bir çok eserin ortadan yok olduğunu
anlayacaklar. Buda ulusun tarihinde
boşlukların dolmasına neden olacaktır. "
Han Ceri'nin ilgi alanlarından biride Adige
Müzik folkloru idi. Bu ilgisini 19. yy’ın
30'lu yıllarında şu şekilde dile getirdi:
"Yüreğimi burkan bir şey vardır ki oda; Adige
halkının yaşadığı savaş v felaketle yüzünden
birer birer yok olmasıdır; bu yüzden o güzelim
şarkılarımızın yavaş yavaş unutulmaya yüz
tutmasıdır." Han Ceri'ninde dediği gibi, savaş
ve felaketlerin kültürel alanda meydana
getirdiği yıkımı tamir etmek olanaksızdır.
Adige kültürünün canlandırılması doğrultusunda
yıllarca hiç bir çalışma yapılmamıştır.
Kültürel çalışmalar ancak 1922 yıllarında
Adige ülkesinin özerklik statüsüne kavuşmadan
sonra yapılmaya başlandı. O zamanlar Adige
kültürünün benzersiz mirasını toplamak ve
belgelemek bir görev olarak ele alındı.
1925 yılında oluşturulan Etnografik Müzik
Araştırma Grubu bu amaçla göreve başladı. Bu,
Adige kültürünün müzik alanındaki mirasını
derlemek için atılan ilk adımdı. Sonraları bu
tür araştırma grupları çoğalarak çalışmalarını
yoğunlaştırdı.
Köylerde müzik derlemeleri yapan bu grupların
elemanları müzik eğitimi almış kişilerdir. Bu
eğitimli müzisyenlerden biride Mihail Gnesin
idi. Bu ünlü profesör araştırma grubunda
çalışmalarını tamamladıktan sonra, "Adige
Woredxer" (Çerkes Şarkıları) adlı bir makale
yazdı. Aşağıdaki cümleler bu makalelerden
alınmıştır: "Çerkeslerin müzik kültürü ilginç
bir yapı arz eder. O ulusun sahip olduğu büyük
bir müzik kültürünün varlığını kanıtlar."
Gnesin, Adigeler'in müzik sanatına
profesyonelce yaklaşmalarının Adige kültürünü
daha da geliştireceğine inanıyordu.. Nitekim
böyle oldu ve her geçen gün müzik kültürümüzde
ulaştığı düzey bunun kanıtıdır.
Herkes bilir ki bugün büyük bir kültüre sahip
olmanın kuralı o ülkede sanatçıların iyi bir
sanat eğitiminden geçmesine bağlıdır. Bunun
farkında olan Adige Özerk Yönetimi 1953
yılında bir grup genci müzik eğitimi alma
gayesiyle Petersburg'daki konservatuara
göndermiştir. Bu genç grup 1959 yılında
konservatuarı bitirdikten sonra yüksek
tahsilli bir ses sanatçısı olarak ülkemize
dönmüşlerdir. Adige halkının onlara olan
güvenini boşa çıkarmadan kültürümüzün
zenginleşmesine katkıda bulunmuşlardır.
Rusya'daki başarılı şarkıcılar listesinde adı
geçen Samegu Gonağu, Şeo Roze'yi Peneşu
Raye'yi ve ismini sayamadığımız diğer ünlü
sanatçıları Adigeler'den hemen hemen bilmeyen
yoktur. Bu sanatçıların her biri Adige kültürü
açısından birer ekol olarak tarihe
geçmişlerdir. Bu sanatçıların kimi sahneyi
seçmiş, kimide kendini gençlerin müzik
eğitimine adamıştır.
Peneşu Raye ve Ahcego Şeban 1960 yılında
açılan Adige Müzik Okulu' nda görev
almışlardır. Bu iki sanatçı bir çok gence
örnek olarak onların müzik sanatına
bağlanmalarını sağlamışlardır. Onlardan
etkilenerek müzik hayatına atılan bir çok
sanatçı günümüzde bir çok başarılar elde
ederek Adige Müziğinin gelişmesine katkıda
bulunmaktadır. Bu genç sanatçılardan en ünlüsü
Lhetseriko Kime, Maykop Sanat Okulu'nda
öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Aynı okulun eski müdürü olan piyano hocası
Henehu Adam şimdi Adige Cumhuriyeti Kültür
Bakanlığı görevini yürütmektedir. Besteci ve
ses sanatçısı olan Anzereko kardeşlerden
Çeslav ve Viyaçeslav gençlere müzik eğitimi
vermektedirler. Aynı şekilde Ç'iç His de müzik
hocalığı yapmaktadır. Besteci Nehaye Aslan
İslamey Dans ve Müzik Grubunun başkanlığını
yürütmektedir.
Ses sanatçılığı dalındaki yarışmalarda dünya
birinciliği kazanan genç sanatçı Şaguç Marine,
Saint Petersburg'daki opera tiyatrosunda görev
yapmaktadır. Hala orta ve yüksek düzey müzik
tahsilli yapan bir çok Adige genci değişik
okullarda eğitimini sürdürmektedir. Bu gençler
Adigey'in yeni kuşak müzisyenliğini temsil
etmektedirler. Önümüzdeki yıllarda onların
önde gelen görevlerinden biride Adige müzik
kültürünün tarihini araştırmak olacaktır.
Çünkü müzik ve folklorumuz bir çok kısımdan
oluşan araştırmaya muhtaç bir özellik taşır.
Bu kısımları şöyle sıralayabiliriz:
1) Nart Woredleri
2) Konulu Woredler
3) Kahramanlık Woredleri
4) İş Woredleri
5) Şaka-Alay Woredleri
6) Yaralı ve hastaları tedavide kullanılan
Woredler
7) Ağıtlar-Ğıbze Woredleri
8) Dans ve diğer Woredler...
Adige kültürünü zenginleştiren farklı
konulardaki woredlerin farklılığı sadece
melodi ve sözlerden kaynaklanamaz. Aynı
zamanda müzik aletlerinin farklılığı açısından
da kısımlara ayrılır:
Bjemıy, Kamıl, Sırın, Sıç'epşın, Pşınakheb,
Pşınet'arku, Epepşı, Pheç'iç', Şot'ırıp',
Adige Pşın, Nakıre.
İsmini saydığımız bu müzik aletleri günümüze
kadar gelmiştir. Ancak artık kullanılmayan bir
çok müzik aletide bulunmaktadır. Bütün bu
müzik aletlerinin ayrı ayrı hikayeleri vardır.
Bunların bir kaçından kısaca bahsetmek
gerekirse:
Adigelerin çok değer verdiği ve herkesin çok
severek dinlediği müzik aletleri Kamılepş,
Sıç'epşın ve Pheç'iç'tir. Adige müzik
kültüründe Kamılepş'in her zaman için belirgin
b,r yerinin olduğu herkesçe bilinir. Bu çalgı
eskiden düğünlerin en gözde çalgısı idi. Bunu
kanıtlayan bir çok örnek bulunur. Tevçoj Tzığo,
en ünlü şiirlerinden olan "Mefeko Vurıbiy"
adlı şiirinde Kamılepş'den şöyle söz eder:
Kamılepş'ler yarışır
Yırtılırcasına çalınır
Ceguak'olar canlanır
Vokalistler bağırır
Hatıyak'o kızları oyuna çıkar
sanırsın ki düğün yeni başlıyor.
Tevçoj Tzığo bu şiirinde Kamılepş'in önemini
ve bu çalgıyı çalan sanatçının değerini
vurgulamış olur. Kamıl böylelikle Adige müzik
aletlerinin başını çeker. Bilim adamlarının
söylediklerine göre, Kamıl enstrümantal değer
olarak Adigeler'e toplayıcılık döneminden
sonra gelen çobanlık döneminin ileri
zamanlarında girmiştir. Onlar, Kamıl'ı icat
edip Adigelere kazandıranın çobanlar olduğunu
iddia ederler. O, adını bir bataklık bitkisi
olan Kamıl'den (Saz) alıyor olsa da; sonraki
yüzyıllarda bu çalgının daha da
mükemmelleştirilmesi ve uzun süreli
kullanımının mümkün kılınması için odundan ve
metalden yapılması, gümüş gibi değerli
madenlerle de süslenmeye başlanması gündeme
gelmiştir. Adigelerin bunca sevdikleri Kamıl,
ne yazık ki, uzun zamandır kullanılmamaktadır.
Bunun nedeni Adigelerin 19. yy.ın ikinci
yarısından itibaren pşıneyi kullanmaya
başlamalarıdır. Günümüzde düğünlerin yegane
çalgısı Adige pşınesi ise de, Kamıl, Adige
düğünlerinin yüzyıllar boyunca yükünü taşımış
ulusal bir çalgıdır.
Değişik Adige enstrümanlarından oluşan
orkestrayı kurma çalışmalarına başladığımızda
Kamıl, Pşınekeb ve Apepşın'ı orkestraya
katmayı ve bu enstrümanları müzik kültürümüze
yeniden kazandırmayı ilk görevimiz saydık. Bu
görevimizi başarıyla gerçekleştireceğimizi
kanıtlayacak bir çok grup ortaya çıkarmış
bulunuyoruz. Söz gelimi, Kozet ve
Tehutemıkuaye köylerinin folklar gruplarından
bugün Kamıl, dans müziğinin icrasında
başarıyla kullanılmaktadır. Başarılı Kamıl
ustası Şevopç'eko Adam Tehumıkuaye Kültür
Evi'nde bu çalgıdan müziğimizde en iyi şekilde
faydalanmanın yollarını aramış ve bulmuştur.
Ç'irğ Yuri de Kamıl'ı en iyi kullanan
müzisyenlerden biridir.
Kozet köyü ve Kültür Evi folklar grubu başkanı
Pçıhalıko Madine, Kamıl'ı çalmanın en kolay
yollarını öğrenmiş ve en ünlü Kamıl ustaları
arasına girmiştir. Bütün bu olaylar Adigelerin
Kamıl'ı unutmayacakları konusunda
umutlandırmaktadır. Şevepç'eko Adam, Ç'irğ
Yuri ve Pçıhalıko Madine ileride yetişecek
Kamıl ustalarına örnek olacak en iyi
sanatçılardır.
Daha öncede dile getirdiğimiz gibi, Şıç'epşıne
de Adigelerin çok değer verdiği bir müzik
aletidir. Bu enstrümanında müzik kültürümüzde
önemli bir yeri vardır. Halkın bu enstrümana
çok büyük değer verdiğini çok kaliteli
Şı'çepşınelerin üretilmesinden ve çok değerli
Şı'çepşıne ustalarının her zaman yetişmiş
olmasından anlıyoruz. Pheç'ıç' Adige müzik
aletlerinin en eskisidir. Adigeler her zaman
için Pheç'ıç'e değer vermişlerdir. O,
düğünlerin neşesine neşe katar, müzikten
duyulan hazzı doruğa çıkaran bir enstrümandır.
Ancak Pheç'ıç'ın önemini yalnız bu sözlerle
anlatmak yetersiz kalır. Pşınavo'nun (Pşıne
Sanatçısı) çaldığı müziğin inceliklerine vurgu
yaparken müziğin derli toplu, net hale
gelmesini sağlar. Pşıne ile çalınan müzik,
özellikle dans müziği Pheç'ıç' olmadığı sürece
insana pek haz vermez. Yüzyıllardır halkın
bestelediği dans müziklerinde Pheç'ıç'in de
sesini duymak mümkündür. Nasıl ki ezginin
içinden bir kaç notayı aldığımızda bestenin
bütünlüğünü bozmuş oluyorsak Pheç'iç'siz
Yislaiy, Zefak'o, Zığelhat ve Vuic'ın
bütünlüğünü ve estetiğini bozmuş oluruz.
Kheşo woredi (dans müziği) Pşıne ve Pheç'iç'
ile birlikte dinlerken kulak zevkimizi okşayan
ve ruhumuzu dinlendiren müzik gençlerin kanını
kaynatırken, yaşlı birini de
gençleştirmektedir. İşte Pheç'iç'in gücü ve
yeteneği burada ortaya çıkar. Başka bir
deyişle, müzik kültürümüzün özünde şarkı
notaları ile birlikte müzik aletlerinin güzel
bir uyumu vardır.
Adige müziğinde, folklorumuz içinde bulunan
bir çok öğeyi kullanarak, müziğin değişik
dallarında eserler veren sanatçılarda
yetişmiştir. Meşbaşe İshak'ın "Bzıykho Zawo" (B'zıyko
Savaşı) adlı romanından faydalanılarak operaya
(piyano için) Nehoye Ruslan tarafından bir çok
besteler yapılmıştır. Natho Canhot'ın
woredleride insanlar tarafından çok beğenilir.
Anzeriko kardeşlerden Çeslav ve Viyaçeslav'ın
bestelerine herkes hayran kalıyor. Ç'iç' His
ve Bısıç Murat'ın Woredleri ve besteleri de
aynı şekilde beğeniyle dinleniyor. Ancak Adige
müzik kültürümüzün zirvesinde bulunan ve en
çok ismini anacağımız sanatçı hiç kuşkusuz
Thabısım Vumar'dır. Dünyada Adige'yim deyip de
bu büyük bestecimizin ismini duymamış ve onun
güzel bestelerini dinlememiş hemen hemen kimse
yoktur. Bugün dileğimiz klasik eserlerden
Adige Woredijler müzik kültürümüzün geçmişteki
aynasıdır. Yüzyıllar önce yaşayan atalarımızın
sesidir. Tıpkı bunlar gibi Thabısım Vumar'ın
woredleri de günümüz Adigelerinin sesi olarak
gelecek yüzyıllara seslenecek, insanlar bu
müziklerle atalarını tanıyacaklardır.
Daha önce sözünü ettiğim besteci, müzik
eğitimcisi ve ses sanatçılarımızın
yetiştireceği gençler, yarının müzik kültürünü
omuzlayıp geliştirecek, gelecek yüzyıllara
taşıyacaktır. Adige Eğitim Enstitüsü Müzik
Fakültesi, Maykop Sanat Okulu, çocuklara
yönelik müzik okulu olan "20-Y Adige
Cumhuriyeti Okulu'nda" çalışanlar Adige
müziğinin geleceğini aydınlatmanın,
sağlamlaştırmanın mücadelesini vermektedir.
Bugün yapılan bütün çalışmalar Adige müzik
kültürünün hayatımızdaki önemini daha da
arttırıp geliştirerek, müziğimizin dünya
kültüründe yer edinip, bir elmas gibi
parlamasını sağlayacak çalışmalardır. |