HCY: Kanadalı dilbilimci ve yeni ABD
Başkanı Barack Obama’nın danışmanı Prof.
John Colarusso
(*), Adigece için “Mücevherlerle süslü
bir hazine sandığıdır, dillerin Topkapı
sarayıdır” diyor. Shapsughca’dan da söz ediyor,
Adigece’nin “bir diğer özelliği de ses
bilgisi sayesinde, kolay bir bilgi
aktarımı yapabilmesidir” dedikten sonra,
Adigece’nin “hızlı düşünmeyi”
gerçekleştiren “hızlı bir dil olduğunu”,
bu alanda “İngilizce’den bile önde
geldiğini” söylüyor. Sizin de Adigece’ye,
özellikle Shapsughca’ya ilişkin olarak
benzer şeyler söylediğiniz görülüyor. Bu
görüşünüzü neye dayandırıyorsunuz,
Colarusso’ya mı?
GFA:
Öncelikle Adigece’nin bu özelliğini ortaya
çıkaran Dr. Colarusso’ya, bu bilimsel
çalışmasından ötürü teşekkürlerimi sunmak
isterim. Bunu ilk kez sizden duymuş
oluyorum. Gerçekten de öyle, Adigece güçlü
ve zengin bir dil ama gençlerimiz bunun
farkında değiller… Adigece mevlit ile
tanışmadan önce Adigece’nin, özellikle de
Shapsughca diyalektinin bu denli zengin
bir dil olabileceği aklımın ucundan bile
geçmiyordu. Adigece’yi basit, zayıf bir
dil sanıyordum. Mevlit’le tanışınca,
Shapsughca’nın ne denli zengin bir dil
olduğunu anladım ve çarpılmışa döndüm.
Mevlidi Abzegh diyalektine de uyarlamaya
çalıştım ama Shapsughca’daki tadı/hazzı
yakalayamadım, Shapsughca bir rastlantı
değil, bilinçli bir seçim olmalı. Bu
seçim, alim dedelerimizin yüz yıl önce
yapmış olduğu bilinçli bir seçimdir
kuşkusuz. 1906’da yapılmış ve mevlit dili
olarak ortaya çıkmış bir seçimdir
Shapsughca. Ancak, yine Adigece’yi Türkçe
üzerinden öğreten Abzeghce iki kaset de
hazırlamış olduğumu, bir üçüncüsünün
baskıda olduğunu belirtmem gerekir.
HCY: Ne kadar kaset bastırdınız? Ne kadarı
satılabildi?
GFA:
Bittikçe yeniden kasetleri bastırıyorum.
Şu ana kadar 10 bin dolayında bastırmış
bulunuyorum, bir bölümünün parasını henüz
alamadım. Çok geniş bir Adige hemşehri
kitlemizin olduğunu düşündüğümüzde,
elbette ki bu sayı yetersiz. Tanıtım ve
dağıtım olanağım yok, reklam için de büyük
para gerekli. Sağolsun İstanbul, Adana ve
Bursa gibi yerlerde, gençler dışında,
kasetleri benden alıp eşe dosta ulaştıran
ve yardımlarını esirgemeyen varlıklı
hemşehrilerim de var. Hepsine teşekkür
borçluyum.
HCY: Çocukluğunuzda Kafkasya'dan sürülmüş
ve sağ kalmış kişilerle de tanışmış
olmalısınız, değil mi?
GFA:
Elbette. Çocukluğumda Kafkasya'dan gelmiş
hayli yaşlı kişi vardı. Örneğin babaannem
Sıvsıv (Цыуцыу) ve onun annesi
Nenejsuk (Нэнэжъц1ык1у) da
sağdı.
HCY: O konuda biraz ayrıntı verir misiniz?
GFA:
Babaannem Sıvsıv Kafkasya’dan ayrıldığında
17 yaşındaydı, 1956 yılında 109 yaşında
vefat etti. Annesi Nenejsuk ise, kızından
yaklaşık 15 yıl kadar önce, o da 112
yaşında öldü. İkisini de anımsıyorum.
Nenejsuk ile evlerimiz karşı karşıyaydı.
Nenejsuk kümesimize girip yumurta alır,
gelinine pişirtip yerdi. Bir avuçluk yaşlı
bir nine olmuştu. Son yıllarında unutkan,
çocukları ile torunlarını karıştırır
olmuştu.
HCY: Peki Kafkasya'dan ayrılışları nasıl
olmuş?
GFA:
Daha iyi anlaşılsın diyerek olayı
babaannemin ağlayarak bana anlattığı gibi
kendi ağzından aktarayım:
“Kafkasya’dan ayrıldığımda henüz 17
yaşında genç bir kızdım. Köyümüz Shapsugh
memleketinde sahile yakın bir yerdeydi.
Biz, en son göç eden postaydık, diğerleri
bizden önce gitmişlerdi.
Gemi iskeleye yanaştı. Askerler
süngülerini taktılar, etrafımızı çevirerek
bizi gemiye doğru sürdüler, gemiye
binmemizi istediler. "Çabuk çabuk!"
anlamında süngü sallıyorlar,
batıracaklarmış gibi hareketler
yapıyorlardı. Önce kadınları ve çocukları
gemiye bindirdiler. Hiçbir itiraz kabul
etmiyorlardı, ana baba günüydü. Sadece
istavroz çıkaranları "Siz kalabilirsiniz"
diyerek bırakıyorlardı. istavroz işareti
yapıp din değiştirerek kalanlar da oldu.
Gemi tıklım tıklım insanla dolduruldu. Son
gemi olduğundan, sahildeki herkes, son
bireyine değin gemiye bindirildi. Gemide
bir uçtan öbür uca gitmek değil,
kımıldamak bile olanaksızdı. Yolda büyük
bir fırtınaya yakalandık, korkunç
dalgalarla boğuştuk, içimiz dışımız çıktı
ve batma tehlikeleri geçirdik. Yarı yolda
ekmek ve su namına bir şey kalmadı.
Öldürmeyen Allah öldürmüyor. Nasıl hayatta
kaldık bilemiyorum…
Yolculuk sırasında doğum yapan kadınlar
izdihamdan öldüler bebekleri de ezildiler.
Ben bunların iki üç tanesini gördüm. Bir
hafta kadar sonra ölümler kitleselleşti.
Geminin yan taraflarında oturanlar ölü
bebekleri elden ele geçirerek denize
atıyorlardı ama iç kısımlarda ve ortalarda
oturanlar onu da yapamıyorlardı. Ortalık
ölü ve kenef kokusundan nefes alınamaz
hale gelmişti. Derme çatma bir gemi de
olsa, bereket üstümüz açıktı. Sağ kalmamız
buna bağlıydı. Yoksa havasızlıktan
boğulurduk.
Yolculuğun onuncu gününde Köstence'ye
vardık, ancak gemidekilerin yarısı
ölmüştü, kalanı da yarı ölü durumdaydı.
Bizi kıyıya aldılar. Hekimler ölüleri ve
canlıları ayırdılar; tedaviye başladılar.
Bizi çadırlara yerleştirdiler, ilaç ve
yiyecek verdiler.
HCY: Peki sonra ne oldu?
GFA:
Adigeler olarak üç yıl boyunca Romanya,
Bulgaristan, Sırp diyarı ve Makedonya’da
perişan bir biçimde dolaşıp durduk. Kent
ve köylere ayak basmamız yasaktı. Hiçbir
yardım almıyorduk. Başımızdaki
yaşlılarımız “Şu ot yenebilir, toplayıp
yiyin” dedikçe yiyor, ayakta kalmaya
çalışıyorduk. Ölülerimizi elbiseleriyle
birlikte gömüp yola devam ediyorduk.
Ölülerimizin yerleri bile belli değildi.
Üç yıl sonra Serez'e (**) vardık
ve orada boş bir yer bulup oraya
yerleştik. 93 Harbi'nden (1878’den) sonra,
devlet eliyle Serez’den kaldırılıp
Balıkesir’e getirildik. Hepimiz Shapsugh
idik.
Susurluk’a yerleşme
HCY: Köyünüz nasıl kuruldu?
GFA:
Balkanlar’dan gelen
Shapsughlar, Balıkesir’de 15-20 hanelik
guruplar halinde Karamanköy, Atanaz,
Ayşebacı, Üçpınar gibi eski yerli/Manav
köylerine dağıtıldılar ve oralarda üç yıl
boyunca boğaz tokluğuna ırgatlık yaptılar.
Bu zorlu üç yılın sonunda, Kafkasya’dan
Mısır’a giden ve orada El Ezher’de okumuş
olan dört Abzegh genci Balıkesir’e geldi
ve bu perişan durumumuzu gördü. Başlarında
Bersbi Hace vardı, diğerleri de
Hacı Ahmet Efendi, Hafız Tahir Efendi
ve Hacı Ömer Efendi idi. Gurup
sonunda şimdiki Demirkapı köyünün
bulunduğu yeri, yerleşme yeri olarak
seçti. O zamanlar oraları Ömerköy
ağalarının merası (otlakları) imiş.
Bersbi Hace, gizli olarak, habercilerle
bütün Adigeleri, tarihi bildirilen bir
gece için şimdiki Demirkapı köyü yerine
gelmelerini bildirdi. O gece bütün
Adigeler her şeylerini toplayıp söylenen
yere geldiler ve bir gecede Demirkapı köyü
oluştu. Ömerköy ağaları çok bozulmuşlardı,
ama bir şey yapacak durumda da değildiler.
Bir heyet gönderip Bursa Valisi’ne
başvurdular: ”Acayip giyimli ve
anlaşılmayan bir dilde konuşan bir sürü
insanın meralarını zapt ettiği “
şikayetinde bulundular.
Vali durumu bir yazıyla İstanbul'a,
başkente bildirdi. İstanbul’dan bir paşa
geldi. Paşa’ya, Sultançayırı köyünün
üstündeki Kadıkırı*** denilen köyün
yüksekçe bir sırtından arazi gösterildi.
Karşılayıcı Adigelerin başındaki yaşlı:
- Velahe paşe, benım Tırkubzem bı kadar,
maç'e (Paşa, benim Türkçe’m bu kadar,
zayıf) dediğinde, Paşa durumu anladı:
- Адэ шъузэрэ адыгэр шъыдэ ипэрапш1эу
къысэшъумы1уагъ? (Peki, Adige olduğunuzu
niye baştan bana söylemediniz?) demiş.
Açıklamaları dinlemiş ve araziyi
incelemiş. "Bu arazi çok geniş bir yer,
bir tek köy, Ömerköy için fazla, hepinize
de yeter” diyerek sınırları çiziyor ve “Bu
yer artık sizin, döndüğümde, başka
Adigeler de göndereceğim, onları da
aranıza alırsınız", diyerek zabıt tutuyor
ve geri dönüyor.
Daha sonra İstanbul taraflarından
Kafkasya’dan çıkarılan Abzegh (***)
muhacirler de geliyorlar, köyümüze ve
başka köylere yerleşiyorlar. Onlara da
toprak veriliyor.
1951'de de bir Bulgar göçmen grubu da
devletçe köyümüze yerleştirildi, bunlar
Adigeleştiler, Adigece konuşabiliyorlar…
HCY: Yerleşime önderlik eden bu din
adamları köyünüze yerleştiler mi?
GFA: Evet. Hocam rahmetli Hafız
Hasan Efendi’den dinlediğime göre, bütün
kış boyunca İstanbul’dan gelen din
alimleri hocamın hocası olan Hacı Ahmet
Efendi’nin evinde toplanır, dini
istişareler/konuşmalar yapar, kitaplar
okurlar, zikirler yaparak kışı
geçirirlermiş. Ortak dilleri Arapça imiş.
Çünkü bazıları yeterli Türkçe, bazıları da
Adigece bilmezlermiş…
HCY: Köyünüzün şimdiki durumu nedir?
GFA:
Köyümüzün yarısı Abzegh, kalanı da
Shapsugh'dur. Diğer köylerimizin kimi
Shapsugh, kimi de Abzegh'tir, kimi de
karışıktır. Bizim dışımızda Wubıhlar
Manyas ve Gönen'e, Bjedughlar da Biga
yöresine yerleştiler. Ancak oralarda da
Shapsugh ya da Abzegh köyleri var.
Köyümüz bir ara 500 haneli ve 2 bin
nüfuslu bir köy idi. Şimdi kentlere göç
nedeniyle köy nüfusu azaldı (2000 yılında:
642, 2007'de de: 526). Ancak bayram, düğün
ve cenaze gibi önemli günlerde ve yazları
köy nüfusu artar.
DİPNOTLAR:
(*) Prof. Dr. John Colarusso,
Çerkesce’nin Geleceği (Адыгабзэр
зыдак1орэр), Nart dergisi (Нарт журнал),
sayı 51;57-58.
(**)
Serez-Şimdi Yunanistan’da Selanik ile
Kavala kentleri arasında bir küçük kent
(Серез, Юнаным Селаник пэблагъэу зы къэлэ
ц1ык1у). HCY
(***)
Къадыкъыры-Унэгъо 60 фэдиз абдзэхэ пщыл1
зак1эу зы адыгэ къоджагъ. Яч1ыгухэр
Ерыкухэм (Yörük) яращэхи зягъэк1одыжьыгъ
(Kadıkırı -60 haneli ve tamamı Abzegh
kölelerden oluşma bir köy idi, sonraları
topraklarını Yörüklere satıp dağıldılar).
(****)
Bu Abzeghler 1880’lerde Kafkasya’dan
Türkiye’ye göçe zorlanan Adigelerdir (Мы
абдзахэхэр 1880 илъэсхэм урысхэм
Къафкъасием къырафыгъэ адыгэхэр арэу
хъунхэ фай).
Düzeltme (Гъэутэрэзыжьын): Adigece mevlit
1906’da 500 adet basılmıştır. Sayıyı
yanlış olarak 800 olarak vermiş oldum,
düzeltir okurlarımdan özür dilerim. İkinci
baskı 2000 yılında Türkçesi ve özel Latin
yazılışı ile birlikte yeniden yapılmıştır
(Адыгабзэ мэулыдыр япэм 500-эу
тырадзэгъагъ;ят1уанэрэ тедзэгъор 2000
илъэсым латин хьарфхэмк1э итыркубзи
ч1ыгъоу тырадзагъ). Guser Fahrettin Abatay
ile ilişki kurmak isteyenler için
telefonları (Гусэр Фахьрэттин
ителефонхэр): 0 266-718 20 58 (ev/унэ); 0
266-718 25 07 (iş/тучан). -HCY
CircassianCanada sitem Tha yeghepso yeseIo.
Fahrettin Hocem Tha yeghepso yeseIo.
Cevdey Biy Tha yeghepso yeseIo. Bo daxe
xhughe. roportajer yikIe zernesıte merakh
seshIı. A mekhamexew zigughu yishIırexer
ti Adige schalexem yarighashIeme lheshew
tiguape xhuni. A yape dedew Adigece
yatxıghem yashısh zifiore mewlid txilheri
mıqodew shıeze yejı zı khızfighenejew yi
shıpkhe Adigey muzem zı fighahıshughayem
shIushe xhutıgh. Lhes tıkIegushIukIıgh.
Bram Alaudin
CircassianCanada ситэм Тхьэгъэпсэу есэ1о.
ФахьрэттиН
Хъоджэм Тхьэ егъэпсэу есэ1о. Джэудэт Бий
Тхьэ егъэпсэу есэ1о. Бо дахэ хъугъэ.
Репортажыр ик1ьэ зэрэнэсыщ мэракъ сэш1ы. А
мэкъамэхэу зигугъу иш1ырэхэр ти Адыгэ
к1алэхэм яригъаш1эмэ лъэшэу тигуапэ хъуни.
А япэ дэдэу Адыгабзэу ятхыгъэм ящыщ
зыфи1орэ мэулыд тхылъри мык1одэу щы1эзэ
ежь зы къызфигъэнэжьэу и шъыпкъэ Адыгей
музеим фигъахьышъугъагъэмэ ш1уш1э хъутыгъ.
Лъешэу тык1эгуш1ук1ьыгъ.
Брам Алаудин
CircassianCanada sitesinden Allah razı
olsun. Fahrettin Hoca, Allah senden razı
olsun diyorum. Cevdet beye de Allah senden
de razı olsun diyorum. Çok güzel bir
çalışma. Röportajın sonunu merakla
bekliyorum.
-Fahrettin Hoca'nın- sözünü ettiği o
makamları Adige çocuklarına da
öğretebilse, hepimiz çok memnun kalırız.
İlk basıma ait olduğu söylenen mevlit
kitabının bir nüshasını, korunması
bakımından Adigey müzesine göndermesi, bir
nüshasını da kendisinde bırakması çok
yerinde olurdu. Bu çalışma nedeniyle
hepimiz gurur içindeyiz.
Bram Alaudin
Not: Kiril yazılışı ve Türkçe çevirisi
HAPİ Cevdet Yıldız'a aittir).
ХьДжЙ: Канада щыщэ бзэш1эныгъэл1, Амэрикъэ
Зэхэт Хэкухэм итхьэмэтак1э Баракъ Обамам
иупч1ак1омэ ащыщэу Проф. Джон Коларуссо*,
адыгабзэм “лъап1э/дышъэ мыжъохэмк1э
гъэдэхагъэу зы хъазнэ, бзэмэ
яТопкапы/Паштыхь сэрай” лъытэныгъэр
къыреты ик1и шапсыгъабзэм къытэгущы1ахьы.
Адагъабзэм “изынэмык1 лъэныкъогъуи, имэкъэ
баигъэм къыхэ1эу, зы ш1эн гупщысэр, зы
зэгъаш1эр эш1эх дэдэу зы пэмык1ырэм
зэрэ1убгъэч1эн зэрэплъэк1ырэр ары” е1о, ащ
нэужым адыгабзэр “псынк1э уегупщысэн
плъэк1ыныр п1э къырилъхьэу зыбз”,
инджылызбзэм нахь псынк1эу пш1эн фаер
уигъэш1эшъунэу зыбз е1о . Ори
адыгабзэм/шапсыгъабзэм ехьыл1агъэу ащ фэдэ
гущы1эхэр къэо1о. Мыр сыдым еупхэу
къап1орэ, Коларуссом еопха?
ГФА:
Япэдэдэу адыгабзэм мы изык1ок1эшхо
лъэныкъор къыч1эзыгъэщыгъэ Др. Коларуссом,
мы и1эш1агъэ къыхэк1эу тхьэуегъапсэу
есэ1о. Ащ иц1э о къэп1уагъэу джы зэхэсэхы.
Ар шъыпкъэ дэд, адыгабзэр бо бзэ дах,
к1ок1эшхо хэлъ, ау тиныбжьык1эмэ ащ
гулъатэшъу гущэп…Адыгабзэ мэулыдыр
слъэгъуным ипэ адыгабзэр/шапсыгъабзэр мыщ
фэдизэу зэрэбаир зи гулъыстэгъагъэп.
Адыгабзэр зы бзэ тхьамык1эу
къысфак1ощтыгъ. Мэулыдым сызшэгъуазэм,
шапсыгъабзэм хэлъ к1ок1эшхом гу лъыстагъ,
шыблэ еуагъэм фэдэу сыхъугъ. Мэулыдыр
aбдзэхабзэуи сыджыным сыпылъыгъ, ау
шапсыгъабзэм къитырэ 1эш1угъэр абдзэхабзэм
ч1эсхын слъэк1ыгъэп. Шапсыгъабзэр яш1э
дэдэу хырахыгъэу къысфэк1уагъ.
Шапсыгъабзэр илэсишъэ нахь ипэ, ш1эныгъэ
зи1э тятэжъымэ яш1апэу хырахыгъэ зыбзэу
хъун фай. Мэулыдыр 1906 илъэсым
шапсыгъабзэу утыкум къихьагъэу хъугъэ. Ау
тыркубзэм идэ1эпы1эгъук1э абдзэхабзэм
тетэу к1элэ ц1ык1ухэм адыгабзэ
зэрагъэш1энэу кассетит1у згъэухьазырыгъ,
ящанэрэри мымафэхэм тырадзэнэу щыт.
ХьДжЙ: Тэщ фэдиз кассет тырабгъэдзагъ? Тэщ
фэдизыри пщэн плъэк1ыгъ?
ГФА:
Ухымэ къэс кассетхэр тырасэгъадзэ. Джы
нэсфэ мини 10 фэдиз тыразгъэдзагъ зы купым
и ахъшэ къыс1уч1эжгъэгоп. Бо адыгэ щы1,
мыщ тэлъытагъэу тызегупщысэк1э мы пчъагъэр
мак1э. Мэулыд зэрэщы1эр икъунэу згъэ1ун,
кассетхэр сыугощын слъэк1ырэп, реклам
фэш1к1э ахъшэшхо щы1эн фай. Тхьэ егъэпсэух
сэ1о, Истамбыл, Адана, Бурса фэдэ къалэхэм
адэс к1алэхэм яфэшъхьафэу, кассетхэр
с1ихэу иугощэу, къысдэ1эпы1эу адыгъэ
фэш1ыгъэхэри/баехэри щы1эх. Зэпстэуми
тхьэр разэ яфэрэхъу сэ1о.
ХьДжЙ: Уик1элэгъум Къафкъасием
къырагъэк1ыгъэу мыл1эжьыгъэу ц1ыфхэри
плъэгъугъэн фай, арыба?
ГФА:
Ары. Сыц1ык1угъэм Къафкъасием къик1ыжьыгъэ
ц1ыф ш1ук1ае щы1агъ. Сятэ янэ, синэнэжъ
Ц1ыуц1ыурэ ащ янэ Нэнэжъц1ык1урэ псэуагъ.
ХьДжЙ: Ахэр т1эк1у къытфэп1отэна?
ГФА:
Сянэп1ашъэ Ц1ыуц1ыур Къафкъасием
къызек1ыжьым илъэс 17-м итыгъ, 1956
илъэсым илъэси 109 иныбжьэу л1эжьыгъагъ.
Янэ Нэнэжъц1ык1уи, ипшъашъэ илъэс 15 ипэ,
илъэси 112 иныбжьэу л1эжьыгъагъ. Т1ури
дэгъоу сэш1эжьых. Нэнэжъц1ык1у иунэрэ тэ
тиунэрэ зэпэщытыгъэх. Нэнэжъц1ык1у ти
чэтэщ къихьэри к1энк1э рихыри инысэ
ригъажъэри ищхыщтыгъ. 1эп1о ц1ык1оу
хъужьыгъагъ. Ижъышъхьэ щыожьэщтыгъ,
ик1алэхэмрэ къорылъф-пхъэрылъфхэр
зэхигъэгъуащэу хъужьыгъагъ.
ХьДжЙ: Къафкъасием тощтэу къик1ыжьыгъэхэу
къа1уатэщтыгъ?
ГФА:
Нахь дэгъоу къыдгуры1он фэш1к1э синэнэжъ
инэпсыхэр къык1этэкъоу, гъэу
къысфи1уатэщтыгъэхэр ежь ыжьэк1э
къыпфэс1отэжьын:
“Къафкъасием тыкъизек1ыж лъэхъанэм илъэс
17 синыбжьыгъ. Тикъуаджэ шапсыгъ хэкум хым
пэблагъэу щытыгъ. Тэ яужьыпкъэ дэдэу
Къафкъасием къик1ыжьыгъэхэм тащыщагъ, яужы
дэдэ тыкъинэгъагъ.
Къуахьыр къы1ухьагъ. Аскэрхэм псэпыджыхэр
шъухончхэм пыралъхьагъ, тыкъауцуахьыгъ,
къуахьым илъэныкъо тяфэу яублагъ. ”Псынк1э
псынк1э!” п1он фэдэу псэпыджхэмк1э
къытхэпыджэнхэ фэдэу зяш1ыщтыгъ. Япэ
к1алэхэмрэ бзылъфыгъэхэр к1уахьым
рагъэт1ысхьагъэх. Урысхэм п1о яхэхьанэу
щытыгъэп. Ау истауроз/хьач зиш1и идин
зихъожьырэхэр “Шъо шъукъэнэнэу шъуфит,
шъукъан” яра1ори къагъанэщтыгъ. Хьач
иш1эу идин зэблихъуи къэнэжьыгъэхэри
къытхэк1ыгъэх.
Къуахьыр ц1ыфык1э узэдыгъ. Яужьыпкъэ
къуахьэу зэрэхъугъэм фэш1к1э хыгъунэм
щызэрэугъоигъэ ц1ыф пстэури къуахьым
ирагъэт1ысхьагъ. Къухьым къыщыпк1ухьын,
зыбгъэхъыен умлъэк1ынэу щытыгъ. Гъогумк1э
хыуае аемэ татефагъ, тыч1эбын игъо бэрэ
тифагъ, тыжьыгъ, тыжьэкъугъ. Гъогу ныкъом
тызнэсым тщхынрэ тызешъон псырэ ухыгъ.
Узимыгъэл1эщт тхьэм уигъал1эрэп.
Тощтэу псаоу тыкъэнэжьыгъ сш1эжьырэп.
Гъогум тытетэу к1алэ къызфэхъугъэ нысэхэм
ясабыйхэр ц1ыц1ыгъэх, ежьхэри л1агъэх. Сэ
мыхэм ащыщэу зыт1узыщ синэхэмк1э
слъэгъугъ. Зы тхьэмафэ къынэужь ц1ыфхэр
зэтэл1ахьыпэхэу иублагъ. Къуахь гъунэм
1усхэм сабый хьадэхэр 1эк1э зэ1эпырахэу
хым хырадзэщтыгъ. Ау къуахьым ик1оц1
лъэныкъо щы1эхэм ари афаш1эщтыгъэп. Хьадэ
шъугъэ гъуамэрэ псыунэ гъуамэм ухэк1ыжьын
плъэк1ыжьыщтыгъэп, жьы къэтымыщэжьыным
тыхэфэгъагъ. Къуахьыр рэхъэхъырхъэу зы
къуахьыжъэу щытыгъ, ипшъэ къэу1убыгъэу
щытыгъэп, ишъхьэ 1ухыгъагъ. Мыщ
тыкъигъэнэжьыгъ, армырмэ жьы тымыгъотэу
тытхьэлэни.
Мэфипш1ым тыхэхьагъэу Костэнджэм/Риманиа
тынэсыгъ. Къуахьым исым изныкъо л1эгъагъ,
изныкъори ныкъуал1эу хъугъагъ.
Ч1ылъэм тыкъытэхьагъ. Азэхэр
къытхэхьагъэх. Л1агъэхэмрэ псэзыпытхэр
зэхырадзыгъэх. Къытэ1эзагъэх.
Щэтырхэм/цыунэхэм тык1агъэт1ысхьагъ.
Тщхынрэ уцрэ (1азэгъурэ) къытатыгъ.
ХьДжЙ: Ащ нэужым сыд хъугъэ?
ГФА:
Адыгэхэм илъэсищ ренэ Римания, Болгария,
Сербия, Македония фэдэ ч1ып1эхэр
къяк1уахьэу хэтыгъэх. Къалэхэм къуаджэхэм
тыдэхьэнэу тыфитыгъэп. Къыддэ1эпы1эри
щы1агъэп. Титхьэматэхэм “Мы уцыр шъущхын
шъулъэк1ыщт, шъуугъои шъущхы” я1омэ
тщхэу, ныбаджэу, зыкъэдгъэнэжьыным
тыпылъэу тыщы1агъ. Тихьадэхэр ящыгъынхэр
ащыгъэу ят1эм еттыщтыгъэ. Зыдэщылъхэр
тымыгъэунэфэу гъогум тытехьажьыщтыгъ.
Илъэсищ къынэуж Серез** тынэсыгъ,
ащ зы ч1ып1э щыдгъоти тит1ысхьагъ. 93 Заом
(1878) къынэуж къэралыгъом тыкъигъэтэджи
Балыкесир тыкъищагъ. Зэпстэури ты
шапсыгъагъ.
Susurluk’a yerleşme
Сусырлыкъ тызэрет1ысхьaгъэр
ХьДжЙ: Шъуикъуаджэ тощтэу агъэт1ысыгъ?
ГФА:
Балканым къырафыгъэ шапсыгъхэр унэгъо
15-20 хъухэу Караманкой, Атаназ,
Айшебаджы, Учпынар фэдэ лъэпэко/манау
къуаджэхэм яфэл1ык1энхэу/лэжьак1охэу
датэкъуагъэх. Илъэсищ тырку унагъохэм
яфэпщыл1ыгъэх.
Мы къин илъэсищым къынэуж Къафкъасием
ик1ыхи еджэнхэу Мысырым к1уагъэхэу абдзэхэ
к1элипл1 Балыкесир къэк1уагъ. Мыхэм
тищы1ак1э къин ялъэгъугъ. Яшъхьагъы
Бэрсбый Хьаджэр итыгъ, адрэхэри
Хьаджэ Ахьмэд Ефэнды, Хьафуз Т1ахьир
Ефэнды, Хьаджэ Умар Ефэндыр
арыгъэ. Мы купым ыужыпкъэм нэпэ
Демыркапы (Гъук1ыпчъэ) къуаджэр здэщыс
ч1ып1эр т1ысып1эу хырихыгъ. А лъэхъанэм а
ч1ып1эхэр Умаркой пщыхэм (агахэм) яхъуп1эу
щытыгъ.
Бэрсбый Хьаджэм шъэфэу адыгэ унагъомэ
макъэ яригъэ1угъ, мызыпчъыхьэм нэпэ
Демыркапы зыра1орэ ч1ып1эм къек1унхэу
яфигъэпсыгъ. Адыгэхэм я1э ч1элъ пстэур
яугъоижьи зыдэфа1орэ ч1ып1эм къек1угъэх. А
чэщым къуаджэр агъэ1агъ. Умаркой пщыхэм
ахэмэ къапэуцожьын к1уак1э я1агъэп.
Л1ык1охэр зыхахи Бурса уалиим (губернатор)
идэж ягъэк1уагъ. ”Тымыш1эрэ зыбзэк1э
гущы1эхэу, тымылъэгъугъэ щыгъынхэр ащыгъэу
зы куп ти хъуп1э зэлъаубытыгъ” я1уи тхылъ
иратыгъ.
Бурса Уалир Истанбыл рэтхагъ. Истанбыл зы
пашэ (л1ы п1ашъэ) къик1и къэк1уагъ. Пашэр
нэпэрэ Султ1анчаир адыгэ къуаджэм ипшъэ
щысыгъэ Къадыкъыры*** зиц1агъэ абдзэхэ
къуаджэм итамэ ч1ыраши ч1ыгур
къырагъэлъэгъугъ. Пашэм пэгъок1ыгъэ
адыгэмэ ятхьэматэм:
- Олахьэ пашэ, бэным тыркубзэм бы къэдар,
мак1э (Пашэ, сэ си тыркубзэ мыщ блэк1ырэп,
мак1э) зе1ом, пашэм 1офыр къыгуры1уагъ:
- Адэ, шъузэрэ адыгэр шъыдэ ипэрапш1эу
къысэшъумы1уагъ?Хъун, и1уагъ. Къа1уагъэхэм
к1эдэ1угъ, ч1ыгур зэригъэлъэгъугъ. ”Мы
ч1ыгур зы къуаджэк1э бащэ дэд, Умаркойри
шъорри къышъуфырикъун” ы1уи
гъунапкъэхэр къигъэлъэгъуагъ. ”Мы ч1ыгухэр
мыщ къынэуж шъошъуий, зызгъэзэжьрэм
Истанбыл лъэныкъомк1э пэмык1 адыгэхэри
шъуадыжь къэзгъэк1ощтых, ахэри
зыхэжъугъэт1ысхьэн” ы1уи тхылъым ч1этхэжьи
игъэзэжьыгъ.
Ащ нэужьым Истанбыл лъэныкъом Къафкъасием
къик1ыгъак1э абдзахэхэри****къак1охи
тикъуаджэрэ нэмык1 къуаджэхэм
адэт1ысхьагъэх. Ахэми ч1ыгу яратыгъ.
1951 илъэсым Былгъарием къырафыгъэ
мыхьаджирхэри тикъуаджэ
къыдырагъэт1ысхьагъэх, непэ ахэр адыгэм
афэдэу хъужьыгъэх, адыгабзэ яш1э.
ХьДжЙ: Шъуапэ итыгъэ мы дин пашэхэр шъуи
къуаджэ къыдэт1ысхьагъэха?
ГФА:
Къыдэт1ысхьагъэх. Сезгъэджагъэ, сихъоджэ
Хьафуз Хьасан Ефэндым къи1оу
зэрэзэхэсхыгъэмк1э, бджыхэ-к1ымэфэ ренэ
Истанбыл къик1ырэ дин ш1эныгъэл1хэр
сихъоджэ ихъоджэу Хьаджэ Ахьмэд Ефэндым
иунэ щызэ1ук1эщтыгъэх, зэдэгущы1эщтыгъэх,
тхылъ еджэщтыгъэх, зичир аш1ыщтыгъ,
к1ымафэр мощтэу блырагъэк1ыщтыгъ.
Арапыбзэк1э зэдэгущы1эщтыгъэх, зы купым
икъоу тыркубзэ, зы куыми адыгабзэ
иш1эщтыгъэп.
ХьДжЙ: Шъуикъуаджэ ищытык1э непэ сыдым
тет?
ГФА: Тикъуaджэ
изныкъор абдзах, изныкъори шапсыгъ.
Сусырлыкъ щы1э адыгэ къуаджэхэм языкупыр
шапсыгъ, языкупыри абдзах, языкупыри
зэхэпхъагъ. Тэт нэмык1хэу убыххэр Манясрэ
Гунэн, бжъэдыгъухэр Бигъэ лъэныкъом
щызэрэугъоигъэх. Ау а лъэныкъохэми шапсыгъ
е абдзах къуаджэхэри щы1эх.
Тикъуаджэ ипэм унэгъо 500-рэ нэбгэ 2000
фэдиз ц1ыф дэсыгъ. Джы къыдэнэжьыгъэр
мак1э, къалэхэм як1ужьыгъэх (2000 илъэсым
нэбгэ 642;2007 илъэсым нэбгэ 526).
Мэфэк1/бирам мафэхэм, нысащэ е джэназэ
щы1э зыхъурэм ц1ыфхэр къызэрэугъоих. |