Rusya Federasyonu halk sanatçısı,
kompozitör Nehay Aslan'ın anılarından....
15 Ekim 1966 yılında askerliğimi bitirdim.
O tarihlerde Sibirya’da sıcaklık eksi 17
derece civarındaydı. Trenle Kemerova'dan
ayrılarak Novosibirsk'e ulaştım. Oradan
uçakla Rostov'a geldim, ardından
Krasnodar. O günlerde Pşıze bölgesinde
güzel bir sonbahar vardı, sıcaklık artı 20
derece civarındaydı. Geldiğim yerlerin
güzelliği ve askerliği bitirmem
dolayısıyla keyifliydim. Evimize üniforma
ile geri dönmüştüm, çünkü başka giysim
yoktu. Mıyekuape'ye ilk geldiğimde ise
Şıhame'nin verdiği takım elbiseyi
giyiyordum. Okumak istiyordum ve hemen
Müzik Yatılı Okulu’na kayıt yaptırmaya
gittim. Yatılı okulun o dönem müdürü
değerli insan AHECAKO Vumer oğlu Şaban'dı.
Durumumu izah ettiğimde öğretmenleri
çağırdı Gitar ve trompetle çaldığım
parçaları dinlediler, sesimi de
beğendiler. Teorik olarak da iyi
hazırlanmış olmamla birlikte bazı müzik
aletlerinide yetenekli bir şekilde çaldım.
Başka sınava tabii tutmadan yatılı okula
kaydımı yaptılar. O dönemlerde ulusal
kadroların hazırlanmasına büyük önem
veriyorlardı. Fakat gitar ile alakalı
bölüm yoktu dolayısıyla işlerim biraz
zorlaşıyordu. Milli müzik aletlerini
öğretecek olanlar ise köylerden gelmiş
olan çocuklardı ve onlarda notaları anca
biliyorlardı, bu yüzdende dersler bana
ilginç gelmediğinden derslere
katılmıyordum.
Bununla birlikte bir işte buldum. Kültür
Sarayı Zekoşnığ'ın orkestral estradasına
katıldım. Zekoşnığ fabrikasının yurdunda
da yer verdiler. Bununla birlikte
tütün fabrikası, Cumhuriyet Polikiliniği,
Merkez postahanesi çalışanlarınca gönüllü
kurulmuş kolektiflerle de birlikte
çalışmaya başladım. Yöneticiliklerini
yaptığım bu kolektiflerle katıldığımız
çeşitli yarışmalarda birincilikler,
takdirnameler vb. kazandık.
1967 yılı baharında Adige Otonom Bölgesi
Yürütme (İcra) Komitesi Kültür Bölümü
müdürlüğünü yapan HEŞH Şıhamıze beni
gitarist olarak çalışmam için
konser-estrada bürosuna gönderdi. Milli
karolar çerçevesinde Vorida isimli bir
estrada ansamblesi kurmayı arzuluyordu. Bu
grupta BECE Dolet, SEMEGU Goşnağu, ŞEVOJ
Roze, TL'IHUK'E Sare, TEVI Şıhamçeriy yer
alıyordu. Hazırladığımız program
çerçevesinde Kuzey Kafkasya’nın pek çok
kenti ve köyünde konserler verdik. Ukrayna
ve Merkezi Rusya ile Bulgaristan’da da
bulunduk.
Vorida'da uzun süre çalışmadım. Birkaç ay
sonra ayrıldım. O dönemlerde Moskova Sirki
Mıyekuape'ye gelmişti, stadyumun yanında
kent parkının doğu tarafında sirk yeri
kurulmuştu. Sirkin bir de orkestrası
vardı. Orkestralarının bir gitariste
ihtiyacı vardı. Ben de bu orkestraya
katıldım. Her şey bana ilginç gelmişti.
Çaldığımız müzikler hem zor hem de farklı
farklıydı, bunun yanısıra yazılı notalara
bakarak çalıyorduk. Bu sirk Mıyekuape'de
bulunduğu müddetçe onlarla birlikte
çalıştım. Üzerinden az biraz vakit
geçtikten sonra ünlü çingene şarkıcısı,
'Romen' isimli tiyatronun ses sanatçısı,
pek çok filimle ün kazanmış olan Lyalya
Çerneyar konser vermek üzere Mıyekuape'ye
gelmişti. Beni de davet ettiler ve Kuzey
Kafkasya'da verdiği tüm konserlere eşlik
ettim, gitar çalıyordum. O dönemde
hayatımda duymadığım pek çok Çingene
şarkısını öğrenemem gerekti.
Bu bahsettiğim iki kolektifte de
bilmediğim pek çok şeyle tanıştım, böyle
böyle estrada ve caz müziği hakkında
bilgim genişledi.
1967 yılı sonbaharında Mıyekuape’de
bulunan 15 numaralı okulda 'Vodıcın'
isimli çocuk şarkı grubunu kurdum. Bu
okulun müdürü iyi bir öğretmen ve insan
olan Leonid Lebedev'di. Ansamble'de yer
alanlar büyük sınıflardaki öğrencilerdi.
Çalışmalarda çeşitli müzisyenlerin
eserlerini kullanıyor bende bazı parçalar
yazıyordum. Üç ay içerisinde geniş bir
repertuara sahip program oluşturmuştuk. Bu
programla 1967 yılında Krasnodar'da
düzenlenen büyük festivalde birincilik
elde ettik. Ansamblemiz hakkında
gazetelerde de iyi şeyler yazdı. Yerel
müzisyenlerin eserleri ile olan
çalışmalarını kaydetmeye başladılar.
İnsanlar radyodan bu parçaların
çalınmasını ister olmuşlardı. Ansamble
üyelerinin her birisi müzikle ilgili
çalışmak istediler fakata yaşam her zaman
beklediğiniz gibi gelişmiyor.
Yavaş yavaş şarkılar üzerine çalışmak
benim için bir janr ve usul oldu. İlginç
materyallerde değişiklikler yapıyordum,
hep daha iyi ve insanların gönüllerine
seslenici hal almaları üzerine onları
geliştiren çalışmalar yapıyordum. Bu
yaklaşım tarzı sanatımın ana
belirteçlerinden birisi oldu. Öğrencilerle
kuruduğumuz Vodıcın grubunun ömrü uzun
olmadıysa da benim sanatsal yaşamımda
büyük bir önemi vardır.
Ufak çocuklarla olan çalışmlarım ve Adige
Otonom Bölgesi Yatılı Okulu'nun ansamblesi
Nalmes'i nasıl kurduğum hakkında da bir
şeyler anlatmak istiyorum. O dönemlerde bu
okulun müdürlüğünü Serafimov İllarion
Pavloviç yapıyordu. Peşine düştüğüm işi o
kavrıyordu, yeteneklerime değer veriyordu.
Kısa bir süre içerisinde büyük sınıflardan
öğrencilerin katıldığı kötü olmayan bir
grup kurmayı başardım. Bu grupta daha
ziyadesi ile Adige voredleri söyleniyordu.
Delikanlılarda genç kızlarda arzuyla
provalara katılıyorlardı. Söylenmesi zor
şarkılar olmalarına rağmen grupla her gün
çalışıyor olmamız sebebiyle o kadar zorluk
çekmiyorlardı. Ansamblemiz farklı
okullarda ve eyalet televizyonunda
konserler veriyordu.
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen bu
ansamblenin üyeleri ile karşılaştıkça
kendilerinin müziği sevmelerine yardımcı
olduğum için hala bunu belirtiyorlar, o
yılları yeniden hatırlıyoruz.
1968 yılında Haçeş Adigey'de restoran
açıldı. Bu restoranın orkestrasının başına
beni getirdiler. Bu orkestrada E. Şapolavo
(alt-saksafon), E. Markaryan (akordion),
A. Borisov (kuyruklu piyano), A. Peneşu,
N. Kabatov yer alıyordu. Her biri
yetenekli, sanata yönelik amaçları olan
kişilerdi. Caz çalıyorduk, bazı
düzenlemeler yapıyorduk, kendimizde keyif
almaya çalışıyor gelen seyircilere de hoş
vakit geçirtmeye uğraşıyorduk.
Fakat arkadaşlar, basit restoran sanatçısı
da değillerdi. Çeşitli müzik eserleri
üzerine birlikte çalışmalar yapıyorduk. O
dönemde şarkıcı ve orkestra şefi olarak
eğitim sahibi olanların çoğu kendileride
müzik bestelemeğe çalışıyorlardı. Ben
şarkılar üzerinde aranjirovka yapıyordum.
Restoranın orkestrası ile birlikte
çaldığımız şarkılar radyo tarafından
kayıda alınıyordu. Bizim arzuladığımız şey
Adige şarkılarının sadece pşıne ve pheçeç
ile çalınmasından sıyrılınıp estrada
orkestralarınında çalacağı şekli
almasıydı. Adige müzik kültürüne bizde
katkıda bulunuyorduk, bölge radyosuda
üzerinde çalıştığımız parçaları
yayınlıyordu. Radyo arşivlerinde günümüzde
dahi o dönemlerde benim üzerinde
çalıştığım şarkılar var.
Seninle ve yaptığın işle çocuğun onur
duyacak mı?
Evlenişim ve çocuğumun oluşu
1970 yılı nisan ayında VUCIHU Talib'in
kızı Mir'e ile evlendim. Radyoda
tanışmıştık. Kırk yılı aşkın süredir iyi-
kötü günlerimizi paylaşarak yaşıyoruz.
Düğünümüz Cecehable'de annemin evinde
yapıldı. Bir hafta kadar sürdü. Ünlü
pşınavo PSEVUNEKO Zoye günlerce pşıne
çaldı. Eski geleneklere uygun bir şekilde
her akşam gelini bir akrabamız yanına
götürüyor orada da düğün yapılıyordu. Ben,
düğün bitene kadar Adige geleneğine uygun
bir şekilde, birlikte okuduğumuz dostum
Gazavat'ın evinde kaldım. Günümüzde
yapılan düğünler eski düğünlerden
farklılar, milli geleneklerimizin dışında
şeylerde yapılır olmaya başladı.
Mıyekuape'de Gospitalne caddesi üzerinde
bir daire kiraladık. Ev sahibimiz Vera
İvanova gerçek bir aydındı. Her zaman
yumuşak bir dille konuşuyordu. Sohbet
ettiğinde sohbetinden faydalanılacak çok
şey öğrenmek mümkündü. Kira ödememizle
alakalı hiç bir şey söylemezdi, bizde onu
sıkıntıya sokmazdık. Bu evde 1971 yılında
oğlum Azemat doğdu. Gece saat ikide eşimi
hastahaneye kaldırdılar. Sabah 10.30’da
telefonla hastahaneyi aradığımda oğlum
olduğunu söylediler. O andan itibaren
adeta başka bir insan olduğumu
hissettim, baba olmuştum ve bununla gurur
duydum.
Dairede gazyağı ile yemeklerimizi
pişiriyorduk. Hiç kimseden yardım
beklemeden kendi kendimize geçiniyorduk.
Ben iki işte çalışıyordum daha sonraları
üç iştede çalıştığım oldu. Kazancım kötü
sayılmayacak derecedeydi. Beni yetenekli
bir müzisyen olarak görürlerdi ama ben
kendimi devamlı surette yeterli görmezdim.
Restoranda çalışıyor olmaktan kalben huzur
duymazdım. Birisinin kalkıp üç Ruble verip
şu istediğim şarkıyı çal demesinin beni
küçük düşürdüğünü düşünürdüm.
Krasnodar'da bulunan Kültür Enstitüsü’nde
eğitim görevlisi olan bir tanıdığım bir
gün bana şöyle söylemişti; ‘’Aslan daha ne
kadar restoranda çalışmaya devam
edeceksin? Sen yetenekli bir müzisyensin,
üniversitede okumalısın. Kısaca senin
yolun restoranda çalışmak değil başka bir
yol.’’ Bende ‘’bunu iyi anlıyorum, fakat
ailem, ufak bir çocuğum var, henüz evde
vermediler, bunun yanısıra
çözümleyemediğim pek çok şey var.'
diyerek onu yanıtladım. O da ‘’İyi
anlıyorum ama çocuğun büyüdüğünde
seninlede çalıştığın restoranlada nasıl
gurur duyacak mı sanıyorsun?’’ dedi.
Bu sohbetimiz pek çok şeyi düşünmeme sebep
oldu. 1971 yılın baharında Krasnodar'a
giderek sınavları verdim, Kültür Enstitüsü
Koro Şefliği Bölümü’nü açık öğretim usulü
ile okumaya başladım.
1972 yılında Mıyekuape'de bana ev
verdiler. O zaman 29 yaşındaydım.
Üniversite mezunu olmadan, büyük devlet
idarecilerinden yardımcı olacak kimsen
olmadan böyle bir şeye ulaşman o zamanlar
hayret duyulacak bir şeydi.
Enstitüde bir yıl kadar okuduktan sonra
edindiğim amaç ve arzular doğrultusunda
restorandan ayrıldım. Mıyekuapede bulunan
bu restorana gelenler arasında, o
tarihlerde dinlenmek ve dinlenirken iyi
müzik dinlemek isteyen aydınlar yoklardı.
1973 yılında gençlerden bir grup
toplayarak 'Vored' ismini verdiğimiz
enstrümantal-şarkı grubu kurdum.
Bunun üzerine üçüncü defa filarmoniye geri
dönmüş oldum. Daha önceleri 1967 ve 1969
yıllarında Vorida isimli grubuın gitaristi
olarak filarmonide çalışmıştım. O zamanlar
filarmoniye başka eyaletler ve
cumhuriyetlerden müzisyenler
getiriliyordu. Fakat aralarında Adigeyli
kimse yoktu. Milli müziğimizi bilmiyor
olmalarının yanısıra Adige voredlerinin
aranje edilmesi üzerine çok durmuyor
ayrıca kalbende bu işe sıcak
değillerdi. Ansamblelerin programları önce
Sanat Sovyeti’ne gösteriliyordu. Parti
Otonom Bölge Sovyeti üyeleri de Sanat
Konseyi’ndeydiler. Dönemin şarkıları ve
yüzde 30-40 kadarı ile Adige
kompozitörlerinin yazdığı eserler
repertuarda oluyordu. Otonom bölgemiz
sınırları dışına çıkıp verdiğimiz
konserlerde ise milli müziğimizi
seslendirmiyorduk. Çünkü buralarda hem bu
müziklere ilgi duyan kimse olmuyordu hemde
eserlerimiz çok basit kalıyordu.
|