Genellikle her yıl 21 Mayıs öncesinde Kafkas kültür
dernekleri ve vakıflarında kültür ve sanat etkinliklerinde bir
yoğunlaşma yaşanır. Bu yıl da geçen yıllardan farklı değil. Yurtiçi,
yurtdışı resim sergileri, paneller, konferanslar ve anma
etkinlikleri ile Kafkas toplumunun yaşadığı acı olaylar
unutturulmaması ve buna dayalı bilincin tazelenmesi amaçlanır.
Diasporadaki Kafkas toplumlarının kültür
oluşumlarının kaynağı tek başına Kafkasya merkezli değil artık.
Zorunlu göçün üzerinden geçen 143 yıldan sonra Türkiye, Suriye,
Ürdün gibi birçok ülkede bir Kafkaslı gibi kalmaya çalışan toplum
doğaldır ki üç kuşağın geçtiği toprağın da etkilerini üzerinde
taşımaya başlıyor. Kafkasyalı teriminden çok Kafkaslı tanımlaması
belki daha doğru bir tanımlama. Türkiye’de yaşayan Kafkaslılar
arasında dillerini konuşanlar bile artık bir Türkiyeli gibi
düşünüyor. Bunu tek başına asimilasyon süreci ile tanımlamak
yeterli değil. Bu değişim toprağın, üzerinde yaşayan insanı
işlemesiyle ilgili büyük ölçüde. Hakim kültür ve onun siyasal
erkinin baskıları da bir araya geldiğinde çok kimliklilik
barındıran bir kişilik karşımıza çıkıyor. Bu, toplum olarak
yaşanan siyası baskıların kuşaklar üzerinde yarattığı etkilerle
birlikte, anavatandan farklı bir coğrafyaya her yönüyle uyum
çabalarıyla açıklanabilir.
Diasporada oluşan insan formu, anavatanda yaşayan
insan formundan oldukça farklılaştı. Diaspora insanın içinde,
anavatanda yaşayan kardeşi arasında farklı duyumlar, hayata farklı
bakışlar gelişti ve içinde kuşaklar boyu dinmeyen karmaşalar var.
Konuşmasında, yürüyüşünde, insan ilişkilerinde,
şarkısında ve yaşamdaki tüm var olma uğraşısında bu farklılıklar
ve karmaşalar izlenebilir. Bu farklılığa karşın
Kafkasya’ya dönük yüzümüz anavatanla kucaklaşmada
bize bir referans olabilir şüphesiz. Ancak bu referans Kafkasya’da
yaşayan insanlarımızla sorunsuz bir paylaşım ve kucaklaşma
anlamına gelmiyor. O nedenle de bu kucaklaşmaya kendilerini
hazırlayan insanlarımız arasında bu farklılaşmadan kaynaklanan
birçok sorun yaşandı ve yaşanıyor. Kafkasya’da, anavatanda yaşayan
insanlarımız ilk dalga dönüşçüler geldiğinde bunun bir çığ gibi
artacağını düşündüler. Gidenlerde hayal ettikleri cennete
geldiklerini düşündüler önceleri. Yaşanan ancak ifade edilmeyen
davranış ve üslup farklılıkları kısa zamanda ortaya çıktı ve bu
durum iki taraf için de gizli hayal kırıklığına dönüştü. Hararetli
karşılamalar yerini temkinli bir sürece bıraktı.
Dönüş ve onun sorunlarına bir çok pencereden
bakılabilir şüphesiz. Objektif değerlendirmeler yaptığımızda
yeniden masif bir topluma dönüşebilmek için belki en az iki kuşağa
ihtiyacımız var. Bizi biz yapacak ortak düşünce ve aklın içinde
uçuşan ve yakalanamayan birçok farklı parçacıkların olduğu
gerçeğini kabul etmeliyiz. Anavatan ve diasporanın aynı temelden
hareket etmesine karşın, artık farklı kültürler barındıran iki
ayrı yapılanma olduğunu bilmeliyiz. Diasporadaki bizler,
Kafkasya’ya dönük hasret şarkılarının içine, yaşadığımız toplumun
savaşını ve onun kurtuluş mücadelesi de ilave ettik. Kayseri ve
onun istasyonu bizim temel kültür motiflerimiz oldu. Çanakkale
Savaşları’nda şehit olan Kafkaslılar artık yeni ve çoğaldıkları
toprakları için savaştılar. Askerleri, generalleri Kafkasya’dan
çok uzaklarda öldüler. Sanatçılar, üzerinde yaşadıkları toprağın
gerçeklerini, kendi gerçekleri ile yoğurarak eser ürettiler.
Bugünlerde düzenlenen etkinliklerde bu farklılıklar
ve aynilikler bir yeni kültür formu olarak karşımıza çıkıyor.
Diaspora ve anavatan kültürü arasında farklılıklar olması çok
doğal. Bu gerçeği anlamak ve zaman içinde yaşanan kültürün
farklılıklarının oluşturacağı bileşkeye zaman tanımak çok önemli.
Ancak bu bakışla, zamanla ortak düşünce ve ortak davranış
geliştirme yeteneği de kazanılabilir. Bu konudaki aceleci tutum ve
davranışlardan uzak durmamız gerekir.
Sanat ve kültür kişi ve toplumların zamanda iz
bırakma, kendilerini ifade edebilme mücadelesidir. Bu mücadelenin
tek renkli ve tek sesli olması sanatın doğasına aykırıdır. O
açıdan gerek anavatanda gerekse diasporadaki tüm etkinlikler
önemli ve bu etkinliklere destek vermeliyiz.
Tüm yaratımlar ve değerler, nerede üretilmişlerse üretilsinler
yüzü Kafkasya’ya dönük olduğu, ondan ilham ve güç aldığı ölçüde
bizim değerlerimizdir. |