|
|
................... |
|
................... |
EKMEK
TEKNESİ |
Bahadır Dev |
|
|
................... |
|
................... |
(Kişiler kahvede oturmuş,
kendi aralarında konuşmaktadır. )
KİRLİ: Yani… ille tutturdun şu piyeste rol alalım diye…
bu piyes bizi bozmasın Cengiiz…
CENGİZ: Ulan Kirli, hayırlı bir iş için görev aldık işte
Allah Allaaah… Hem böyle işlerde gönüllü olmak gerek…
KİRLİ: Misal…
CENGİZ: Misal Genç Osman…Haa haa haa…
KİRLİ: Üff kaşın gözün oynamasın Cengiz…
(O sırada Herodot Cevdet uzaktan görünür.)
KİRLİ: Oyy oyy ooyyy.. Alemin Kıralı geliyor açılıınn…
H.CEVDET: Kaave milletinin insanlarııı…Selamün
alleyküüüm.
(Hep bir ağızdan) –Aleyküm selaaam , derler
H.CEVDET: Ulan Taarruz Keçisi; ne dikilyorsun orda
onbaşı gibi? Doldursana çayları; milleti şöyle bir çayla
bakalım.
ÇAYCI: Bütün bardaklar dolsuuun…
H.CEVDET: (Kendi köşesine oturduktan sonra) Hani…Onbaşı
dedim de aklıma geldi.. Size Seyit Onbaşı’nın
kahramanlığını anlatmış mıydım?
Hep bir ağızdan: -Haayır anlatmadın… derler
H.CEVDET: E o zaman ne duruyorsunuz? Yaklaşın yamacıma
da anlatayım.
(Etrafına toplanırlar)
H.CEVDET: “Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi…Tepeden yol
bularak geçmek için Marmara’ya; Kaç donanmayla sarılmış
ufacık bir karaya…” (Ayağa kalkar ) Mehmet Akif Ersoy
(dedikten sonra başıyla selam verip oturur)
H.CEVDET: Kardeşlerim! Tarih 18 Mart 1915… Çanakkale
Savaşlarının ilk adımı olan bu tarihi hiç unutmam…Nasıl
unutulur kardeşim? İtilaf Devletlerinin Donanma gemileri
bizim en güçlü bataryalarımız olan Hamidiye, Dardanos,
Baykuş, Mecidiye Bataryalarımızı hedef alır. Öyle bir
bomba yağar ki Er Rayn’ı Kurtarmak filmi bizimkinin
yanında ne ki…
CENGİZ: Vay beee…
H.CEVDET: Karşılıklı devam eden bombardımanlarda kan
gövdeyi götürmektedir. Kafa, kol, gövde, et, tırnak,
akciğer, karaciğer, on iki parmak bağırsağı, el, ayak
yayılır vadilere sağnak sağnak. Ortalık ana baba
günü…İşte bu hengamede, bugünkü Mecidiyeköy’de; Ali Sami
Yen Stadyumunun olduğu yerin yakınında… bizim Mecidiye
Bataryasından atılan 28’lik bir top mermisi düşmanın
sancak gemisi olan Queen Elizabeth!e isabet eder.
KİRLİ: Oyy oyy oyy…
H.CEVDET: Sen misin ona bomba atan? Ağır yaralı gemi,
Fenerbahçe’den 6 gol yiyen takımın teknik direktörü gibi
sinirden adeta kudurur ve bütün namlularını Mecidiye
Bataryamıza çevirir. Bütün mermilerini kusarcasına bizim
bataryamıza ateşler…
KİRLİ: Şerrefsiz gemi…
H.CEVDET: Evet… Bataryamız maalesef susmuştur karrdeşim.
Toz duman dağılınca tek hayatta kalan Batarya komutanı
Yüzbaşı Hilmi Bey, sipere yılmış şehitlerimize
bakar…Kahraman evlatlarını kaybetmenin derin hüznü
içindedir.
(Herkes derin bir sessizlik içindedir. Başlarını öne
eğerler. Bir müddet sessizik olur.)
H.CEVDET: Kardeşlerim! İşte o esnada bir ses:” Komutanım
beni kurtarın” diye bağırır. O sese doğru giden komutan
toprağı eşeler. İlk kurtarılan er, Niğdeli Ali’dir.
Komutanla Niğdeli Ali, siperlerdeki şehit ve yaralıları
toplarken toprak üzerinde dikili duran bir ayağa
rastlarlar.
(Herkes kafasını kaldırıp merak içinde Herodot Cevdet’e
bakmaya başlarlar.)
H.CEVDET: Hemen toprağı kazıp çıkarırlar. Aman Allah’ım,
bu kişi; Az sonra bu olayın kahramanı olacak olan Seyit
Onbaşı’dır. Bizimkiler, o sırada bir kahramanı
kurtardıklarının farkında değildirler kardeşim. Komutan,
Seyit Onbaşıyı Niğdeli Ali’ye emanet ederek, yardım
çağırmak için oradan ayrılır…. Kardeşlerim! Şoku atlatıp
kendine gelen Seyit Onbaşı, arkadaşlarının parçalanmış
cesetlerini görünce birden ayağa kalkar ve topa doğru
koşar. Niğdeli Ali şaşkındır. Seyit bakar ki top sağlam
ama mermiyi kaldıracak olan Vinç bozulmuş. Mermi de
tabanca mermisi değil ki kardeşim. Tam 275 kilo…
CENGİZ: Yapma beee…
H.CEVDET: Evet… İşte o anda vatan , millet, Sakarya,
Bayrak, sancak sevgisi ve inancın çelikleştirdiği, yerde
duran 275 kiloluk mermiyi Seyit Onbaşı, Niğdeli Ali’nin
yardımıyla kucaklar ve havaya kaldırır. Adeta koparma,
silme ve dahi toplamda bütün rekorları kırmıştır. Bu
manzarayı Halil Mutlu görse halteri bırakırdı kardeşim.
275 kiloluk mermiyi 2 metre yüksekte bulunan topun
yanına merdivenlerden çıkarıp, mermiyi namluya sürer ve
ateşler. BUUM! (İyice coşar) Aman Allah’ım o da ne,
mermi jet gibi gidip, düşmanın Ocean adlı gemisinin
bacasından girer kardeşim.
ÖLÜ ABİ: Aallaaaah…
(Herodot Cevdet dönüp Ölü Abi’yi alnından öper.)
H.CEVDET: Bu gemi, o gün batırılan 3 düşman zırhlısından
biridir. Bu olay bütün savaş sahalarında yankılar
uyandırmış askerlerimize büyük moral kaynağı olmuş;
savaşın kazanılmasında önemli bir etken olmuştur.
KİRLİ: Oyy oyy oyy..
H.CEVDET: Kardeşlerim savaş bizim 3-0 galibiyetimizle
sona erdikten sonra, Seyit Onbaşı; o mucize insan sağ
salim, vazifesini yapmanın onuru ev göğsünde
madalyasıyla köyüne döner. Bu olayı duyan o günün,
gazetecisi, magazincisi, televolecisi yani bütün medya
mensupları Seyit Onbaşı’yla görüşüp olayı öğrenmek,
röportaj yapmak isterler. Eğer Günveren gazetesi o
günlerde olsaydı bence kesinlikle en güzel röportajı
Günveren yapardı kardeşim.
CENGİZ: Haddi bee..
H.CEVDET: Bir gazeteci derki “ Onbaşım, Şu top mermisini
yine havaya kaldırıp bir poz verinde fotoğrafınızı çekip
gazetemizde yayınlayalım.” derler. Ama savaşta bir çam
kütüğü gibi kaldırıp namluya sürdüğü mermiyi bu sefer
yerinden bile kıpırdatamaz kardeşim… Sonunda
gazetecilerin ekmek parasıyla oynamamak, onları mutlu
etmek için bir top mermisinin içini boşlattırıp, boş
mermi kovanını havaya kaldırıp sırtlar ve o şekilde poz
verir. İşte günümüzde ansiklopedilerde, gördüğünüz,
Merhum Seyit Onbaşı’nın resmi o resimdir…
KASAP: Aga … kafama bir şey takıldı…
H.CEVDET: Buyur kardeşim neymiş kafana takılan? Şapka
mı? Ha ha ha…
KASAP: Aga… Savaş esnasında kaldırdığı 275 kiloluk
mermiyi, daha sonra poz verirken neden kaldıramamış?
H.CEVDET: (Biraz düşünür.) Haa bak bu konu bizi aşar.
Ehline müracaat etmek lazım. Toplanın millet, tekneye
gidiyoruz.(Önde o, arkada diğerleri, kapıdan çıkarlar.)
SAHNE 2
(Nusrettin Bey, oturmakta; Çırak ayaktadır. Kapı açılır
ve içeriye önde H.Cevdet, arkada diğerleri; içeri
girerler.)
H.CEVDET: Baba, rahatsız ettik kusura bakma..Kafamıza bir
mesele takıldı. Biz de ehline müracaat edelim dedik ve
size geldik.
NUSRETTİN BEY: Estağfurullah… Yardımcı olabileceksek..
buyurun neymiş mesele?
H.CEVDET: Hani Çanakkale Savaşında Seyit Onbaşı tek
başına 275 kiloluk mermiyi kaldırıyor ya; sonra fotoğraf
çektirmek için poz verirken neden kaldıramıyor?
NUSRETTİN BEY: Haa..(Biraz düşündükten sonra) Aslında bu
işin ehli ben değilim, bunu Merhumun kendisine sormak
lazımdı ama… Şimdi… Savaşta o mermiyi kendisi için
kaldırmamıştı. Vatanımız için, Türk milletinin
geleceğini kurtarmak için kaldırmıştı. Onun için;
kaldırırken aslında yalnız değildi. Milletimizin duası,
şehitlerimizin, kağnısıyla mermi taşıyan Eliflerimizin
gücü onunlaydı. Bu sebeple, onların gücüyle
kaldırmıştır. Ama daha sonra fotoğraf çektireceği zaman
o mermiyi kendisi için kaldırmaya çalışmıştı; o
fotoğrafta milletimiz, şehitlerimiz, Elifler, Mehmetler,
Şahinler görünmeyecekti. Bana göre sebep bu..
H.CEVDET: Babbaaa… Büyüksün….
(Önde H.Cevdet, arkada diğerleri çıkarlar.)
ÇIRAK: Usta… Şimdi sen gen çok derin laflar konuştun da
ben bir şey anlamadım?
NUSRETTİN BEY: Sen boş ver, anlayan anladı.(Çırağa
dönüp) Hadi Biz de eve gidelim. Vakit geç
oldu..(Çıkarlar.)
SON |
|
|
|
|
|
|
|