|
|
................... |
|
................... |
YAZ
GECESİ RÜYASI |
William Shakespeare
Çeviri: Can Doğan |
|
|
................... |
|
................... |
KİŞİLER
THESEUS Atina Dükü
HIPPOLYTA Amazon Kraliçesi, Theseus'un Nişanlısı
EGEUS Hermia'nın babası
HERMIA Egeus'un Kızı,
LYSANDER Hermia'ya aşık bir delikanlı
DEMETRIUS Hermia'yla evlenmek isteyen bir delikanlı
HELENA Egeus'un kızı,
PHILOSTRATE THESEUS'un eğlence işlerinden sorumlu
OBERON Periler Kralı
TITANIA Periler Kraliçesi
PUCK Peri
BEZELYE ÇİÇEĞİ Peri
ÖRÜMCEK AĞI Peri
PERVANE peri
HARDAL TOHUMU Peri
PETER QUINCE Marangoz - Önsöz
NICK BOTTOM Dokumacı - Pyramus
FRANCIS FLUTE Körükçü - Thisbe
TOM SNOUT Lehimci - Duvar
SNUG Doğramacı - Arslan
R. STARVELLING Terzi - Ay Işığı
Periler ve Diğer Maiyet
PERDE I - SAHNE I
(Atina. Theseus'un Sarayı. Theseus, Hippolyta,
Philostrate ve hizmetkârlar girer.)
THESEUS
Eee, canım Hippolyta, hepi topu dört gün sonra
evleniyoruz. Bu dört gün bize yepyeni bir ay getirecek.
Ama şu eski ay da babanın mirasıyla oğlun arasına giren
dul kadın gibi oyalanıp duruyor. Bir türlü gitmek
bilmiyor.
HIPPOLYTA
Dört gün dediğin rüyalarla dolu dört gecenin içinde
kaybolup gider. Ondan sonra da ay gümüş bir yay gibi
düğün gecemize ışık tutar.
THESEUS
Hadi Philostrate, Atina'nın bütün gençlerini uyandır.
Eğlence başlasın. Neşenin şımarık ruhu uyansın.
Kasvetliler doğru cenazelerine gitsinler, beti benzi
atmışları şölenimizde görmeyelim. (Philostrate çıkar.)
Sana kılıcımla kur yapmıştım Hippolyta, seni bazan
incitsem de yüreğini kazanmayı becerdim. Ama şimdi
kılıcımı bir yana bırakıp zafer şenlikleriyle gireceğim
yatağına.
(Egeus, Hermia, Lysander ve Demetrius girer.)
EGEUS
Şanlı dükümüze mutluluklar dilerim.
THESEUS
Teşekkürler sevgili Egeus, ne haberler getirdin bakalım?
EGEUS
Sinirlerim çok bozuk efendim. Kızım Hermia'yı size
şikayet etmeye geldim. Gel bakalım Demetrius. Soylu
efendim, bu adam benim kızımla evlenmek için benim
rızamı aldı. Sen de gel bakalım Lysander! Nazik efendim,
bu adam kızımı büyülemiş. Sen Lysander, sen, kızıma
kafiyeli mafiyeli şiirler yazdın, ona hediyeler verip
ondan hediyeler aldın, ayışığında penceresinin önünde
serenadlar döktürdün. Yalan aşkını yalan sözlerle
anlatıp, hayallerini süsledin. Yüzükler, bilezikler,
çiçekler, şekerler, değersiz ıvır zıvırla, türlü
kurnazlıklar edip kızımın aklını çeldin, kalbini çaldın.
Hiç sözümden çıkmayan kızımı isyankar ettin, bana olan
namus borcunu unutturdun! Saygıdeğer efendim, eğer kızım
sizin huzurunuzda Demetrius'la evlenmeye rıza
göstermezse, ben de yasaların bana verdiği hakka
dayanarak ölene kadar evlenmesine izin vermeyeceğimi
bildirmek istiyorum.
THESEUS
Ne diyorsun Hermia? Unutma ki babalar yarı tanrıdır.
Sahip olduğun bütün güzellikleri bir balmumu ustası gibi
o yoğurmuştur tezgahında. Şimdi o balmumunu iyi ya da
kötü yoğurmak onun elindedir. İyi düşün, hem Demetrius
da iyi bir çocuk.
HERMIA
Lysander de öyle efendim.
THESEUS
Orası öyledir tabii ki. Ama şu anda babanın sözünü
dinlemek zorundasın.Baban Lysander'la evlenmeni uygun
görmüyor.
HERMIA
Görmez tabi, benim gözümle bakmıyor ki...
THESEUS
Kararı verecek olan onun gözleri ama.
HERMIA
Israr ettiğim için cüretimi mazur görün soylu efendim.
Böyle kaba konuşmayı ben de istemiyorum ama yine de
öğrenmek istiyorum, eğer Demetrius'la evlenmeyi
reddedersem başıma en kötü ne gelir?
THESEUS
Ya hemen ölüp gidersin, ya da bir daha erkeklerin olduğu
bir yerde bulunamazsın. Onun için sevgili Hermia,
duygularını iyice bir tart, damarlarında akan deli kana
bir sor bakalım, babanın seçtiği gençle evlenmeye razı
olmazsan hayatın boyunca bir manastırın gölgesinde
rahibe elbiselerinin içinde yaşayacaksın. Gülün daha
mutlu olması için kokusunu damıtmak gerekir. Ancak
böylelikle dikenin üzerinde solmaktan kurtulur, gelişir,
yaşar ve tek başına yok olur gider.
HERMIA
Böyle büyüyeceksem, böyle yaşayacaksam ve böyle
öleceksem bekaret haklarımı kendime saklarım daha iyi.
Ruhum bedenimin hükümdarlığını kimsenin boyunduruğuna
sokmama izin vermiyor.
THESEUS
Yeni ay doğana kadar bekle. Sevgilimle benim sonsuza
kadar sürecek ölümsüz aşkımızı mühürleyeceğimiz güne
kadar... O güne kadar ya ölüme hazır olursun ya da
babana itaat edip Demetrius'un koynuna girersin.
İsyankarlığın devam edecek olursa Diana'ın mihrabının
yüz sürüp yalnız yaşamaya mahkum olursun.
DEMETRIUS
Bana acımıyorsan kendine acı sevgili Hermia. Sen de
Lysander, vaz geç bu çılgın inadından, benim olanı bana
ver.
LYSANDER
Seni kızın babası seviyor Demetrius. En iyisi sen
Hermiya'yı bana bırak, babasıyla evlen.
EGEUS
Aman ne komik Lysander! Demetrius'u sevdiğim doğru ve
benim olan bir şeyi ona vereceğim de. Madem ki bu kızın
bütün hakları bana ait, bütün haklarımı Demetrius'a
devrediyorum.
LYSANDER
Ben efendim, hiç de ondan aşağı kalmam. Onun kadar
varlıklıyım, aşkım da ondan büyüktür. Beni de parlak bir
gelecek bekliyor. Bütün bunları bir yana bırakın
güzeller güzeli Hermia'nın gönlü de bende. Bu durumda
onun üzerinde hak iddia etmeyi haketmiyor muyum? Şimdi
herkesin önünde açıklamak istiyorum. Bu Demetrius
Nedar'ın kızı Helena'yla sevişmiştir. Ve kızcağızın
ruhunu ele geçirmiştir. O güzel, o inançlı kız bu lekeli
ve vefasız adama bir puta tapar gibi tapmaktadır.
THESEUS
İtiraf etmeliyim ki bunu ben de duymuştum. Bu konu
hakkında Demetrius'la konuşmayı da düşündüm. Ama işim
başımdan o kadar aşkın ki aklımdan uçup gitmiş işte...
Demetrius, gel benimle, sen de Egeus, sizinle konuşmak
istiyorum. Sana gelince Hermia, hayal gücün babanın
buyruklarına uydursan iyi edersin. Aksi takdirde hiç
kimsenin yumuşatmaya gücünün yetmeyeceği Atina
yasalarına boyun eğmen gerekecek. Ya öleceksin ya da
yalnız yaşamaya yemin edeceksin... Haydi Hippolyta'm,
sen de neş'elen biraz. Demetrius ve Egeus, haydi
gidelim, hem bizim düğün hazırlıklarımızla ilgilenelim.
Ayrıca sizinle ilgili söyleyeceklerim var.
EGEUS
Size eşlik etmek hem görevim hem de en büyük
mutluluğumdur.
(Lysander ile Hermia'nın dışındakiler çıkar.)
LYSANDER
Aşkım, nasıl da betin benzin atmış öyle... Nasıl da
solmuş yüzündeki o güzelim güller...
HERMIA
Yağmura hasret kaldılar, ondandır. Ama gözlerimdeki
fırtına birazdan sağanağa dönecek.
LYSANDER
Ne acı! Tarihte de, hikayelerde de gerçek aşkıkların işi
rast gitmiyor. Aşıkların ya kanları uymuyor...
HERMIA
Ne korkunç! Yüksekteki alçaktakinin hükmü altına alıyor.
LYSANDER
...ya da yaşları...
HERMIA
Allah kahretsin! Çok yaşlı birine genç biri yakışır mı!
LYSANDER
Ya da çevreleri uymaz...
HERMIA
Aman Allahım, başkalarının gözlerine göre mi seçecek
seven sevdiğini...
LYSANDER
Tam denk düşse de sevenle sevilen, savaşlar, ölümler ve
hastalıklar kuşatır etraflarını... Bir ses gibi belli
belirsiz, bir gölge gibi hızlı, bir düş gibi kısa, gece
çakıveren bir şimşek gibi aniden yaşanıp bitiverir.
İnsan daha aklını başına toplayıp "dikkat et" diyemeden
gecenin dişleri ışıltılı olan herşeyi bir anda silip
süpürür.
HERMIA
Herkes aşık olunca acı çekiyor, iç geçiriyor, gözyaşı
döküyor ve zavallı hayallerin peşine düşüyor madem,
bizim elimizden de bir şey gelmez. Gerçek aşıklar bu
acıları çekmeye mahkumlar madem, o zaman biz de
birbirimize sabırlı olmayı öğretelim.
LYSANDER
Ne güzel söyledin Hermia... Öyleyse dinle beni. Benim
şehrin yedi fersah uzağında yaşayan dul bir teyzem var.
Çok zengin ve hiç çocuğu yok. Beni de oğlu gibi sever.
Gel onun yanına gidelim, orada evlenebiliriz, Orada bu
şehrin yasaları geçmez. Eğer beni seviyorsan yarın gece
sessizce sıvış babanın evinden. Şehrin dışındaki ormanda
buluşalım. Hani sen, ben ve Helena, baharın gelişini
kutlamak için buluşmuştuk ya, tam orada seni
bekleyeceğim.
HERMIA
Sevgili Lysander, bak sana yemin, hem de yemin üstüne
yemin, yarın gece orada olacağım.
LYSANDER
Sözünü unutma aşkım... Aaa, Helena geliyor.
(Helena girer)
HERMIA
Acelen ne güzel kardeşim! Hızlı hızlı nereye böyle?
HELENA
Güzel mi dedin! Ben bunu duymamış olayım. Demetrius'un
gönlündeki güzel sensin! Ne mutlu sana! Onu gözünde
senin gözlerin, çoban yıldızından daha parlak, sesin
bülbüllerin sesinden daha güzel. Keşke hastalık gibi
güzellik de bulaşıcı olsaydı da biraz da bana bulaşsaydı
Hermia.
Sesime sesinin, gözlerime gözlerinin güzelliği
bulaşsaydı, Demetrius'u alıp dünyanın geri kalanını sana
verirdim... N'olur kardeşim, bu Demetrius'un kalbini
fethetmenin sırrını öğret bana,
HERMIA
Ben yüz vermedikçe daha da sokuluyor yanıma.
HELENA
Bense hem yüz veriyorum hem astarını, ama boşuna!
HERMIA
Ben ona lanetler yağdırıyorum, o bana aşk sözcükleri.
HELENA
Ben hayır duaları ediyorum diye mi sevmiyor acaba beni!
HERMIA
Ben nefret ettikçe o bana daha da tutuluyor..
HELENA
Ben ona tutuldukça o benden nefret ediyor.
HERMIA
Delirmiş. Benim hiç suçum yok.
HELENA
Senin suçun güzelliğin, keşke senin suç ortağın olsam.
HERMIA
Sen hiç kafana takma kardeşim, bir daha asla benim
yüzümü göremeyecek. Lysander'la birlikte buradan
gidiyoruz. Lysander'ı görmeden önce bu Atina bana cennet
gibi görünürdü. Ama aşkın büyüsüyle cenneti cehennem
gibi görüyorum artık...
LYSANDER
Helen, senden saklımız gizlimiz yok. Yarın gece ayın
gümüşten ışığı sulara yansıyıp da otların ucunda inci
damlaları belirince aşıkların kaçma zamanı gelmiş
olacak. Bu şehri terkedip gideceğiz.
HERMIA
O koruluğu bilirsin, seninle sık sık giderdik. Sarı çuha
çiçeklerinin üzerine uzanır, dertleşirdik. İşte
Lysander'imle orada buluşacağız. Oradan da gözlerimizi
Atina'nın dışına çevireceğiz. Tanışmadığımız insanlarla
tanışıp yeni dostlar edineceğiz. Elveda oyun arkadaşım,
duanı eksik etme. Senin de talihin açık olsun...
Lysander, sen de sözünü unutma, yarın gece yarısına
kadar birbirimizi görmemiz yasak...
LYSANDER
Sözüm Söz Hermia...
(Hermia çıkar.)
Elveda Helena, umarım Demetrius da senin onu sevdiğin
kadar sever seni.
(Çıkar.)
HELENA
Ne kadar da mutlular... Benim de onun kadar güzel
olduğumu bütün Atina biliyor. Ama neye yarar, Demetrius
onu beğeniyor. Herkes gibi düşünmüyor. O Hermia'nın
gözlerine hayran olurken ne kadar hatalıysa ben de onun
her şeyine hayran olurken o kadar hatalıyım. Aşk bütün
kötü özellikleri, çirkinlikleri, rezillikleri
biçimlendiriyor, erdeme çeviriyor. Boşuna dememişler
aşkın gözü kördür diye! Bir aşık, olup biteni değil,
görmek istediğini görür... Aşığın kanatları vardır ama
gözleri kördür... Yoluna çıkanlara aldırış etmeden
aceleyle kafasına estiği yere kanat açar... İşte bu
yüzden aşkı çocuğa benzetirler. Aşkın tercihleri de çoğu
zaman çocuklarınki gibi doğru değildir, yemin etmek de
bozmak da çocuk oyuncağıdır, onun için de habire yemin
edip dururlar... Demetrius da "seninim" diye ne yeminler
etmişti bana. Ama Hermia'dan biraz sıcaklık görünce
bütün yeminler bozulup gitti... Şimdi gidip ona
Hermia'nın kaçacağını haber vereyim. O da yarın gece
Hermia'nın peşine düşüp ormana gider. Bu değerli bilgiye
karşılık bir teşekkür alsam dünyalara değer... Bu
yaptığım çok ayıp ama hiç değilse Demetrius'u orada bir
kere daha olsun görmeye değer.
(Çıkar.)
PERDE I - SAHNE 2.
Atina Quince'in evi.
(Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout ve Starveling
girer.)
QUINCE
Bütün takım burada mı?
BOTTOM
Sen en iyisi elindeki rol çetelesinden tek tek yoklama
yap.
QUINCE
Şu anda elimde bulunan bu tomarda, Dükle Düşesin
düğününden önce gerçekleştirilecek müsamerede rol alacak
kişilerin isimleri yazılıdır ve bu isimler bütün şehir
halkı tarafından onaylanmıştır.
BOTTOM
Önce oyunun mevzuunu söyle, oyuncuların adını madını
sonra söylersin.
QUINCE
Pekala! Oyunumuz Acıklı bir komedi! Pyramus'la
Thisbe'nin zalim ölümü!
BOTTOM
Desene, güzel bir oyun... Hem de çok eğlenceli... Evet
Sevgili Peter Quince, şimdi rol dağılımını oku da
işimize bakalım.
QUINCE
Adını söylediğim "burada" desin. Dokumacı Nick Bottom...
BOTTOM
Burada. Benim rolümü söyle ve devam et .
QUINCE
Sen, Nick Bottom, sen Pyramus'a çıkıyorsun.
BOTTOM
Kim bu Pyramus? Bir aşık mı yoksa zorba bir hükümdar mı?
QUINCE
Bir Aşık, aşkı uğruna canına kıyacak kadar yiğit bir
aşık.
BOTTOM
Desene bu hayli gözyaşına malolacak. Bu rolü ben
oynayacağıma göre seyirci gözlerine dikkat etsin.
Fırtınalar koparacağım. Ama ölçüyü de elden kaçırmamak
lazım... Hem aslında zalime çıksam daha iyi olur gibime
geliyor. Mesela arada bir Herkül oynarım ama, ortalığı
da kırıp geçiririm yani...
Kayaların öfkesi
Parçalar, kırıp geçer
Mahpusane kapısını
Apollo'nun arabası
Uzaktan parlar
Aptalların talihini
Hem yapar hem bozar
Mühtişti yahu! Şimdi öteki oyuncuların rollerini söyle.
İşte Herkül bu!, İşte zalim bu! Bir aşık daha acılıdır.
QUINCE
Körük tamircisi Francis Flute.
FLUTE
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Flute, sen Thisbe'ye çıkıyorsun.
FLUTE
Nedir bu Thisbe? Sergüzeşt bir şövalye mi?
QUINCE
Bu Pyramus'un aşkıyla tutuşan bir hanımefendi.
FLUTE
Olmaz, yapmayın, bana kadın oynatmayın; Bakın,
sakallarım çıkıyor artık.
QUINCE
Ne önemi var: Bir maske takarsın olur biter. Bir de
sesini tizden aldın mı tamamdır.
BOTTOM
Yüz göstermeden oluyorsa, Thisbe'yi de ben oynarım.
Sesimi acayip tiz yaparım. "Thisbe, Thisbe" "Ah biricik
sevgilim Pryamus! İşte sevgilin geldi!"
QUINCE
Olmaz, olmaz; Senin Pyramus'u oynaman lazım: Flute,
senin de Thisbe'yi.
BOTTOM
Peki, devam edelim.
QUINCE
Terzi, Robin Starveling.
STARVELING
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Robin Starveling, Sen de Thisbe'nin annesine çıkıyorsun.
Tenekeci Tom Snout.
SNOUT
Buradayım, Peter Quince.
QUINCE
Sen, Pyramus'un babası oluyorsun, Ben de Thisbe'nin
babası.
Dogramacı, Snug; sen arslana çıkıyorsun: Galiba bütün
roller de bu kadar.
SNUG
Arslanın rolünü yazdın mı? Çok rica ediyorum yazdınsa
ver, biliyorsun, ezberim zayıftır.
QUINCE
Doğaçlama da takılabılırsın, Arada bir kükre yeter
zaten.
BOTTOM
Bırakın arslanı da ben oynayayım. Öyle bir kükrerim ki
insanlar beni yüreklerinin derinlerinde duyarlar. Öyle
bir kükrerim ki Dük ayağa kalkıp "Bir daha! Bir daha!"
diye bağırır.
QUINCE
Tabii, sen öyle korkunç bir şekilde kükre, oradaki bütün
kadınlarla Düşes de bassın feryadı ondan sonra da
hepimiz dosdoğru darağacına...
HEPSİ
Evet, dosdoğru darağacına!
BOTTOM
Haklısınız arkadaşlar, eğer hanımları korkutup
akıllarını başlarından alırsanız, akılları kalmadığı
için sizi darağacına göndermekten çekinmezler... Ama
meraklanmayın, ben sesimi ayarlayacağım, nazik nazik
kükreyeceğim. Öyle bir kükreyeceğim ki bülbül ötüyor
zannedecekler...
QUINCE
Boşuna dil dökme, sen Pyramus oynayacaksın. Bu Pryamus
güler yüzlü, yakışıklı bir adam. Hatta en yakışıklı
adam. Onun için de Prymus'u ancak sen oynayabililirsin.
BOTTOM
Pekala, Pryamus mes'elesini olmuş bil... Yalnız nasıl
bir sakal takacağıma karar veremedim.?
QUINCE
Farketmez, canın nasıl isterse.
BOTTOM
Acaba saman rengi bir sakal mı taksam, yahut kavuniçi
kahverengi, o da olmadı mor ve buğday rengi, en kötü
ihtimalle de sapsarı bir sakal olabilir.
QUINCE
Evet beyler, herkesin rolü belli oldu. Hepinize
yalvarıyorum, rica ediyorum ve emrediyorum: Yarın geceye
kadar rollerinizi bir güzel ezber edin. Yarın ay çıkınca
şehrin bir mil dışındaki ormanda buluşacağız. Provayı
orada yaparız. Şehirde buluşursak millet başımıza üşüşür
ve bütün numaramızı öğrenirler. Yarına kadar ben de
aksesuar listesini hazırlarım... Beyler, rica ederim,
ricalarımı kulak arkası etmeyin.
BOTTOM
Buluşacağız ve en açık saçık, en cesur şekilde provamızı
yapacağız. Acı çekin ve mükemmelleşin. Eyvallah.
QUINCE Dük'ün meşesinin orada buluşuyoruz. BOTTOM
Anlaşıldı... Sözünü tutan tutar, tutmayan kendi
kaybeder..
(Çıkar)
PERDE I - SAHNE 2
(Atina dışında bir ormanlık.)
(Puck ile Peri birbirlerinin aksi taraflardan girerler.)
PUCK
Güzel pericik, yolculuk ne tarafa?
PERİ
Az giderim uz giderim,
Dere tepe düz giderim,
Yangında uçar, selde kaçarım
Orda burda ben her yerde yaşarım
Hızlılıkta ay küreyi aşarım
Kraliçem çağırdı mı koşarım,
En iyisi ben gideyim periler maskarası, Kraliçem
birazdan damlar.
PUCK
Kral da bu gece burada alem yapacak. Kraliçe ortalıkta
görünmese iyi olur. Oberon'a gelmişler, burnundan
soluyor. Çünkü, Kraliçe Hint Mihracesi'nin sarayından
kaçırılan bir hizmetçi oğlanı maiyetine almış. Ve
kıskanç Oberon vahşi ormanlarda yanında gezdirmek için
oğlanı istemiş. Ama kraliçe vermem diye tutturmuş.
Oğlana çiçeklerden taçlar yapmış. Sözün özü Kraliçeyle
kral ne çayırda görüşüyorlar ne bayırda. Lakin yine de
hizmetindekiler kazara karşılaşırlar diye meşelerin
palamutlarında saklanıyorlar.
PERİ
Bak eğer ben senin şekline bakıp da yanılmıyorsam, sen
şu sahtekar, düzenbaz, açıkgöz peri Robin Goodfellow'sun...
Şu köylü kızların yüreğini ağzına getiren sen değil
misin? Hani sütün kaymağını, biranın köpüğünü çalıp
götüren, yayıkları başında kadınları çılgına çeviren
başı boş serseri sensin... Ama biri sana "Aman ne şirin
şey, pek de şakacı" demeye kalktı mı, ona da bol şans
getirip bütün işlerinin rast gitmesini sağlarsın... O
sensin değil mi?
PUCK
İyi bildin. Ben gecelerin adamıyım. Oberon'un bir
gülümsemesi için yapmayacağım yoktur. Fasulyeleri
lüpletmiş bir aygır görsem dayanamam, fingirdek bir
kısrak olur alırım aklını başından. Kimi zaman da
kızarmış bir yengeç kılığında dedikoducu bir cadalozun
kasesine gizlenirim. Cadaloz kaseyi ağzına götürdü mü
zıplarım dudaklarına. Sonrası çığlık kıyamet... Kimi
zaman üç ayaklı bir tabure olurum ve berbat hikayenin en
heyecanlı yerinde altından çekiliveririm. Kıçüstü oturdu
mu başlar ağlamaya zırlamaya. Çanak kırıldı ya
etraftakiler patlatır kahkahayı. Ve gülüp eğlenirler o
güne kadar gülüp eğlenmedikleri kadar... Ama bak, Oberon
geliyor.
PERİ
Bu taraftan da benimki geliyor. İkisinden biri
gelmeseydi keşke.
(Bir taraftan maiyetiyle Oberon girer, öte taraftan
Titania ve Perileri)
OBERON
Ayışığında seni görmek ne büyük zevk, mağrur kraliçe.
TITANIA
Kıskanç Oberonmuş yolumuza çıkan. Periler sıvışın.
OBERON
Azgın karı, ben senin kocan değil miyim??
TITANIA
Sen benim kocamsın da ben senin karın değil miyim! Hem
Periler Ülkesi'nden tüyüp bütün gün sevgilin Phillida'ya
kaval çalıp aşk şiirleri düzdüğünü de bilmiyorum
sanma... Şimdi burada ne arıyorsun? Tabii, fingirdek
sevgilin Hippolyta Theseus'la evleniyor diye değil mi!
Aklın sıra gerdek yatağına mutluluk, bolluk
getireceksin.
OBERON
Sende hiç utanma arlanma kalmamış Titania! Hem kendin
Theseus'a abayı yak hem de Hippolyta yüzünden bana laf
et! Sen değil misin herifçi oğlunu sevgililerinin
koynundan çekip çıkarıp yıldızların altında önüne katıp
götüren!
TITANIA
Kıskançlıktan uyduruyorsun! Hıdrellezden beri hiç
görüşmedik. Ne derede ne tepede, ne çayırda ne bayırda.
Ahenkle uğuldayan rüzgara karşı dansedemez olduk.
Olmadık patırtılar çıkarıp neş'emezi kaçırdın! Rüzgar da
boşa gidiyor diye uğuldamaz oldu. Ondan sonra da
denizdeki bütün illetleri emip karaya üfürdü. Cılız
dereler taşıp sel oldu, Öküze boşuna boyunduruk takıldı,
boyunduruğu takanın teri de boşa aktı. Süt mısırı sakalı
uzamadan çürüyüp gitti... Tarlalar boş kaldı, sürüler
leş kargalarına yem oldu. Ölümlü insanoğlunun ayak
bastığı her yerde yabani otlar azdı kudurdu... Geceleri
ilahi ezgiler duyulmaz oldu. Ay da kızgınlıktan sellere
dadılık etmeyi bırakınca başıboş kalan seller hastalığa
boğdu dünyayı. Hal böyle olunca mevsimler de uygu
kargaşaya, yağmurdan kaçan kırmızı goncalar doluya
tutuldu... İlkbahar, yaz, doğurgan sonbahar, öfkeli kış
birbirlerinin elbiseleriyle şaşkına çevirdiler dünyayı.
Hangisi hangisidir anlayan kalmadı... Ve biz didiştikçe
şeytanın bu oyunları da bitip tükenmek bilmeyecek. Bütün
belaların anası da babası da biziz!
OBERON
Bütün bunların düzelmesini istemez misin? Hem ne diye
Titania Oberon'la didişsin ki... Bir çocuğu esirgeme
benden.
TITANIA
Değil sen, bütün peri alemi gelseler o oğlanı benden
alamazlar. Annesi öl desem ölecek sadık bir
hizmetkarımdı. Onunla Hindistan'ın baharat kokulu
gecelerinde sarı kumsallarda oturup dedikodu eder, geçen
gemileri seyrederdik... Yelkenlilere bakar gülerdik.
Yelkenler edepsiz bir rüzgarla şişince uçarcasına peşine
düşerdi. Karnında da benim güzeller güzeli kavalyem...
Döndüğünde eli kolu dolu hediyeler getirirdi bana... Ama
o da ölüp gitti, tam karnındaki doğarken... Oğlu onun
yadigarıdır, beslenmesi büyütülmesi benim boynumun
borcudur ve onu kimselere bırakmam.
OBERON
Peki bu ormanda ne kadar kalacaksın
TITANIA
Theseus'un düğün gününe kadar kalacağım zaar... Sen de
adam gibi dansımıza katılacaksan bizimle gel... Bunu
beceremeyeceksen ben de senin mekanına uğramam.
OBERON
Çocuğu ver bana, ben de takılayım sana.
TITANIA
Periler Krallığını da versen olmaz böyle şey... Biraz
daha kalırsam kapışacağız anlaşılan.
(Titania ve maiyeti çıkar)
OBERON
Hayırlı yolculuklar. Bana çektirdiklerini çekmeden bu
ormandan gidemezsin.. Sevgili Puck, gel bakalım
buraya... Hatırlıyor musun, seninle tepeden denizi
seyrederken bir yunusun sırtında gezen denizkızının
sesini duymuştuk. Hani şu soluğu ahenkli bir melodiyi
andırıyordu. Azgın dalgalar bile onun sesini duyunca
çarşaf gibi olmuş, yıldızlar onu dinlemeye yeryüzüne
inmişti.
PUCK
Hatırlamaz olur muyum.
OBERON
Ben görmüştüm, ama sen görememiştin. Soğuk ayla dünya
arasında uçuşup duruyordu... Cupid yüzbin kalbi delip
geçecek ateşli aşk okunu yayında gerdi ve batı
tarafındaki tahtına kurulmuş bakireye doğru nişan alıp
hedefe gönderdi... Ama kendi gözlerimle gördüm...
Cupid'in ateşli oku ayın tertemiz sularında sönüp
gitti... Cupid'in oku nereye atmak istediğini
anlamıştım. Ama ok batıda boy veren bir çiçeğin üstüne
düştü... Önceleri süt beyazı olan çiçek gönül yarası
alınca morardı. El değmemiş bakireler o çiçeğe hercai
menekşe derler... Git bana o çiçeği getir. Bu çiçeğin
suyunu uyuyan birinin gözkapağına sürdün mü, kadın erkek
farketmez, uyandığında ilk gördüğü canlıya aşık olur...
Git bana o çiçeği bul ve su canavarının bir fersahlık
yüzme süresi içinde burada ol..
PUCK
Kırk dakikada devr-i alem eder burada olurum.
(Çıkar.)
OBERON
Önce şu çiçiğin suyunu bir ele geçirelim, sonra da
Titania'nın uyumasını bekleyelim. Ondan sonra da gözüne
damlatıveririz... Ondan sonra uyanır uyanmaz bir arı mı
olur yoksa arslan mı, ayı, kurt ya da her şeye burnunu
sokan bir maymun... Titania bütün ruhuyla ona
tutulacak... Onu kurtaracak iksir elimde, ama önce bana
o oğlanı versin hele... Birileri geliyor, görünmez
olalım, ne diyorlar bakalım.
(Demetrius ile Helena girer.)
DEMETRIUS
Seni sevmiyorum, bırak peşimi! Lysander'la güzel Hermia
nerede? Birini ben öldürmek istiyorum, öteki de beni
öldürmek istiyor. Bana bu korulukta buluşacaklar
demiştin. Geldim işte. Ama Hermia'ma kavuşamadım... hadi
sen de çekil git, peşimi de bırak.
HELENA
Kaskatı kalbinle beni sen çekiyorsun... Ama çektiğin
demir değil. Benim kalbim çifte su verilmiş bir
çeliktir. Senin çekim gücün biterse ben de ancak o zaman
seni takip edecek gücü kendimde bulamam.
DEMETRIUS
Seni ayartacak bir şey mi yapıyorum? Kulağına tatlı
sözler mi fısıldıyorum? Hem sana açık açık söylemedim
mi: Seni sevmiyorum! Seni sevemem!
HELENA
Sen bunları söyledikçe ben seni daha çok seviyorum. Ben
senin sadık köpeğinim. Bani ne kadar çok pataklarsan ben
sana o kadar yaltaklanırım... Beni köpeğin farzet,
isteklerimi reddet, vur, ihmal et, aç bırak ama sana
layık değilsem de bırak yanında olayım.
DEMETRIUS
Sabrımın ve nefretimin sınırlarını zorluyorsun!
Seni görmek beni hasta ediyor!
HELENA
Beni de seni görmemek hasta ediyor!
DEMETRIUS
Alçak gönüllülüğü de abarttın yani... Hem senin gibi bir
kız nasıl olur da gecenin bir vakti şehrin dışına çıkıp
ıssız bir yerde kendini seni sevmediğini söyleyen bir
adamın kollarına bırakır... Ya sana bir fenalık edersem,
ya o paha biçilmez bekaretine zarar gelirse?
HELENA
Senin dürüstlüğüne güveniyorum... Hem benim senin yüzünü
gördüğüm zamanlar gündüzdür benim için. Yani, bana göre
henüz gece olmadı... Hem benim dünyam senin olduğun
yerdir. Değil mi ki sen şu anda buradasın, benim dünyam
da burası... Böyle olunca da ne ben yalnızım, ne de
burası ıssız bir yer.
DEMETRIUS
Ben en iyisi buradan gidip bir yerlere saklanayım, sen
de vahşi hayvanların insafına emanet ol.
HELENA
En vahşi hayvanın kalbi bile seninki gibi değildir...
Haydi git bakalım, efsane de ters yüz olsun. Kaçan
Apollo, kovalayan Defne olsun... Güvercin şahin avına
çıksın, yumuşak başlı bir ceylan da son sürat kaplanın
peşine düşsün... Kaçan yiğit, kovalayan korkak olsun...
DEMETRIUS
Burada kalıp senin saçmalıklarını dinleyecek halim yok.
Bırak beni gideyim... Ama eğer peşimden gelirsen sana
öyle kötülükler ederim ki aklın hayalin almaz.
HELENA
Zaten tapınakta, sokakta, tarlada her yerde bana kötülük
ediyorsun. Ayıp değil mi Demetrius! Bir kadına böyle
davranılır mı... Biz kadınlar erkekler gibi aşk için
savaşmayı beceremeyiz. Biz erkekler peşimizden koşsun
diye yaratılmışız, erkek peşinde koşmak için değil. (Demetrius
çıkar.) Aşkından ölürsem cehenneme bile gitsem cennete
gitmişim sayılır. (çıkar.)
OBERON
Yolun açık olsun güzeller güzeli. Seni bırakıp giden o
alçak da daha ormandan çıkamadan senin peşine düşecek,
merak etme. (Puck yine girer.) Hoş geldin aylak,
söylediğim çiceği getirdin mi?
PUCK
Evet, işte burada.
OBERON
Versene o zaman. Sahilde her tarafı kekik, mor menekşe,
tatlı, güzel hanımelleri, gonca güller ve yaban
gülleriyle kaplı bir yer vardır... Geceleri bazan orada
uyur Titania. Çiçeklerle dansedip sonra dinlenir. Hani
periler sarınsın diye yılanlar bile derilerini burada
sıyırırlar... İşte bu çiçeğin suyunu orada süreceğim
Titania'nın gözkapaklarına... Ondan sonra gelsin olur
olmaz hayaller... Sen de biraz al şundan korulukta dolaş
bakalım... Atinalı şirin bir kız göreceksin. Yazık ki
gönlünü kendini hor gören bir gence kaptırmış...
Gözlerini bu çiçekle biraz yağla. Ama dikkat et,
uyandığında ilk olarak bu genç kızı görsün... Adamı
Atinalı kıyafetinden tanırsın nasılsa... Gözüne bol bol
sür ki uyandığında kızın onu sevdiğinden daha çok sevsin
kızı... İş bitince de ilk horoz ötmeden beni bul...
PUCK
Meraklanmayınız efendim, emriniz başım üstüne. (Çıkar.)
PERDE II - SAHNE 2
(Ormanda başka bir yer. Titania maiyetiyle girer.)
TITANIA
Gelin, dansedelim, şarkı söyleyelim. Sonra, bir
dakikanın üçte birinde, sonra bazılarınız gidip güllere
musallat olan kurtlarla, bazılarınız da yarasalarla
savaşmaya gitsin ve derilerinden küçük perilerime elbise
diksin. Kalanlarınız da şu yaygaracı baykuşla
ilgilensin. Ciyak ciyak bağırıp gecemizi berbat
etmesin... Hadi bakalım, güzel bir ninni tutturun da
dalayım derin bir uykuya, ondan sonra siz de doğru görev
başına. (Periler şarkıya başlar)
BİRİNCİ PERİ
Çatal dilli benekli yılan,
Dikenli kirpiler, görünmez olun
Kör solucanlar, yanlış yapmayın
Periler kraliçesi'nin yanına yanaşmayın.
Bülbül, güzel sesinle
bize güzel bir ninni söyle.
Uyusun da büyüsün ninni..
Zarar görmesin,
Dil uzamasın, göz değmesin,
Mışıl mışıl uyusun ninni.
Örümcekler uğramayın buraya,
Uzun bacaklı böcekler gidin gidin
Kara böcekler uzak durun
Solucanlar, sürüngenler saldırmayın
Bülbül, güzel sesinle
bize güzel bir ninni söyle.
Uyusun da büyüsün ninni..
BİR PERİ
Haydi herkes yoluna, burada asayiş berkemal,
İçinizden biri nöbet tutsun yeter.
(Periler çıkar, Titania uyur.)
(Oberon girer ve çiçeğin suyunu Titania'nın gözlerine
sıkar.)
OBERON
Uyandığında ne görürsen gör, ona gerçek aşkla tutul.
Aşkından eri, sarar, sol... Artık kedi mi olur, ayı mı
yoksa sert kıllı bir domuz mu bilmem. Uyandığın zaman
canımın cananı, iğrençlerin en iğrenci, korkunçların en
korkuncu görünsün gözüne.
(Çıkar.)
(Lysander ile Hermia girer.)
LYSANDER
Canım sevgilim, ormanda dolanmaktan neredeyse
bayılacaksın. Hem doğrusunu istersen ben yolu da
kaybettim. En iyisi biraz dinlenelim.
HERMIA
Sen nasıl istersen Lysander. Hadi kendine yatacak bir
yer bul, ben de başımı şu tümseğe koyup biraz
kestireyim.
LYSANDER
Bu çimenlik ikimizin yastığı olsun. İki gönül bir olunca
iki yatak da bir yatak olmaz mı?
HERMIA
Hayır sevgili Lysander, bir tanem, sevgilim, şöyle uzağa
uzan biraz, çok yakınıma gelme.
LYSANDER
Beni yanlış anlama sakın, masum aşkıma güven. Aşkı
anlatmak için aşk dili kullanılır. Yani, benim kalbim
senin kalbinle birlikte atıyor, yani birbirine sadakat
yeminiyle bağlanmış bu iki kalp zaten bir kalp sayılır.
Bu durumda da yanına uzansam da uzanmayacağım daha
ötesine...
HERMIA
Lysander bilmece gibi konuşmayı iyi beceriyorsun... Sen
de beni yanlış anlama. Sana yalancı demeye ne terbiyem
müsait ne de gururum. Ama aşkıma biraz saygın varsa
biraz öteye uzan. Erdemli bir gençle el değmemiş bir
bakirenin arasında bu kadarcık mesafe de olur artık.
Hadi bakayım, can yoldaşım, iyi geceler. Hayatın
boyunca, aşkın hiç eksilmeden, öylece kalakalsın..
LYSANDER
Amin Amin. Dualarının gerçekleşmesi için ben de duacı
olacağım. Ve bilesin ki ömrüm sadakatimden önce
bitecek... İşte şuracığa uzanıyorum, Allah rahatlık
versin.
HERMIA
Dualarının yarısı da duacına kısmet olsun!
(Uyurlar)
(Puck girer.)
PUCK
Bütün ormanı dolaştım ama hiçbir Atinalı'ya rastlamadım.
Şu aşkı coşturan çiçeğin gücünü de kimsenin gözlerinde
deneyemedim. Gece ve sessizlik.. Kim var orada...
Atinalı gibi giyinen biri... Bu o olmalı... hani şu
Atinalı bakireyi hor görüp benim efendimi kızdıran...
Hah, işte kız da şuracıkta. Aşktan ve nezaketten yoksun,
ruhsuz herifin yanına sokulamamış da rutubetli, leş gibi
yere kıvrılmış uyumuş zavallı... Hödük! Çiçeği gözüne
sıktım mı iş tamamdır. Uyandığında bu kıza delice aşık
olacaksın ve aşk bundan sonra uyumana izin vermeyecek.
Ben şimdi gidiyorum, Oberon beni bekler... Ben gittikten
sonra da sana iyi uyanmalar.
(Çıkar.)
(Demetrius'la Helena koşarak girerler.)
HELENA
Dur! İstersen beni öldür ama dur sevgili Demetrius.
DEMETRIUS
Bak sana söylüyorum, çekil git. Etrafımda dolaşıp durma.
HELENA
Beni bu karanlıkta yalnız mı bırakacaksın?
DEMETRIUS
Bir adım daha atma. Ben buradan yalnız başıma gideceğim.
(Çıkar.)
HELENA
Bu aşk takibi soluğumu kesti... Dua ettikçe kısmetim
kapanıyor... Halbuki Hermiya yattığı yerde ne kadar
mutludur şimdi. Onun gözleri hem kutsanmış hem de baştan
çıkarıyor her bakanı... Nedir onun gözlerini bu kadar
pırıltılı yapan bilmem ki... Tuzlu gözyaşları her halde,
öyle olsa, benimkiler çok daha parlak olurdu... Hayır,
hayır... Bir ayı gibi çirkinim ben. Bir canavarla
karşılaşsam, canavar korkudan kaçıp gider. Yani
Demetrius'un benden kaçmasında şaşılacak bir şey yok...
Hangi hınzır aynaya baktım da onun gözleriyle kıyasladım
gözlerimi bilmem ki!... O da kim? Lysander! Öldü mü,
uyuyor mu acaba? Kan ya da yara görünmüyor... Lysander,
yaşıyorsan uyan lûtfen...
LYSANDER (Uyanır.)
Seni uğruna ateşlerin üstünde yürürüm. Tenin saydam bir
ayna gibi doğanın bütün sanatını yansıtıyor. Göğüs
kafesinin içinde çarpan yüreği görebiliyorum... Nerede o
Demetrius? Bu iğrenç ismi ve ona sahip olan cismi
kılıcımla yok etmeyi ne kadar çok isterdim!
HELENA
Öyle konuşma Lysander, öyle konuşma. Ne yapalım o senin
Hermia'na aşıksa... Hermia hala seni seviyor, mutlu ol..
LYSANDER
Hermia'yla mutlu olmak mı! Hayır! Onunla geçen he
dakikam için pişmanım şimdi! Hermia'yı değil, seni
seviyorum Helena! Kim kuğu varken kargayı sever ki!
Birazcık aklım varsa o akıl da seni üstün görüyor...
Hiçbir şey mevsimi gelmeden gelişip serpilmez... Benim
aklımın mevsimi de daha yeni geldi anlaşılan... Ne
toymuşum, ama şimdi akıllandım. Bir insan ne kadar
akıllı olabilirse o kadar akıllıyım şimdi... Gözlerim
sana kilitlendi ve gözlerinde aşkın kitabından eşsiz
sevda masallarını okuyorum şimdi.
HELENA
Benim yaradılışımda mutlaka bir hata var. Yoksa sen beni
bu kadar aşağılayıp bu kadar hakaret etmezdin. Yetmedi
mi, yetmedi mi beyefendi... Demetrius'un gözüne bir an
olsun şirin görünmeyi beceremediğim gibi, bir de sen
benim bütün yetersizliklerimi yüzüme vuruyorsun... Gelip
bana kur yapıp ilan-ı aşk edip aklın sıra benimle alay
ediyorsun... Şunu bil ki, ben seni gerçek bir centilmen
zannederdim. Yanılmışım. Yazıklar olsun. Şu halime bak,
biri durmadan aşkımı reddediyor, öteki de küfür eder
gibi benimle alay ediyor...
(Çıkar.)
LYSANDER
Şükür ki Hermia'yı görmedi. Uyu bakalım, bir daha da
benim yanıma geleyim deme... Nasıl ki insan en sevdiği
şeyi biraz fazla yese midesi ağzına gelirse, mensubu
bulunduğu mezhebin yolundan saptığını anlayınca
mezhebini terkederse, en çok aldanan en çok nefret eden
olursa, benim gönlüm de senin aşkına doydu... Bütün
sevgim de nefrete döndü.. Şimdi bütün gücümle Helen'in
peşine düşüyorum. Aşkı bana yol göstersin!
(Çıkar.)
HERMIA (Uyanır.)
Yardım et bana Lysander, yardım et... Kopar al şu
göğsümde sürünen yılanı! N'oluyor bana böyle! Ne korkunç
bir kabustu! Lysander, bak korkudan tir tir titriyorum.
Yılan sanki göğsüme dalmış, kalbimi yiyordu. Sen de o
zalim kalbimi yerken sırıtıyordun... Lysander! Nerdesin!
Lysander! Aman Tanrım! Sesin soluğun çıkmıyor! Gittin mi
yoksa! Ne bir ses ne bir söz. Beni duyuyorsan cevap ver.
Konuş. Bak korkudan bayılacağım ama. Ses yok. Yakınlarda
değilsin anlaşılan. Geliyorum ardından, seni mutlaka
bulacağım...
(Çıkar.)
PERDE III SAHNE 1
Orman. Titania uyuyor. Quince, Snug, Bottom, Flute,
Snout, ve
Starveling girer]
BOTTOM
Herkes geldi mi?
QUINCE
Tamı tamına. Provamız için ne kadar uygun, ne kadar
muhteşem bir yer burası! Şu yeşillik sahnemiz olur. Şu
dikenlerin arkası da soyunma yeri. Tıpı tıpına Dük'ün
karşısında nasıl oynayacaksak burada da öyle
oynayacağız.
BOTTOM
Peter Quince,--
QUINCE
Söyle bakalım delikanlı Bottom.
BOTTOM
Şu Pyramus ile Thisbe komedisinde hoş olmayan yerler
var. Mesela, Pyramus kendini kılıcıyla öldürüyor.
Hanımlar buna dayanamaz. Bu meseleyi nasıl çözeceksin?
SNOUT
Korku dolu bir sahne!
STARVELING
En iyisi ölüm sahnesini oyundan çıkartmak.
BOTTOM
Daha neler! Benim bu meseleyi halledecek bir çözüm
önerim var. Bir giriş yazalım, diyelim ki, bu kılıçlar
aslında kılıç değil, Pyramus da aslında ölmüyor. Hatta
işi garantiye almak için "Ben Pyramus değilim, ben
aslında dokumacı Bottom'um." diyeyim... O zaman ortada
korku morku kalmaz.
QUINCE
Evet, bölye bir giriş yazsak iyi olur. Tabii ki sekiz
altılık ölçüyle yazalım.
BOTTOM
Hayır. İki daha ekle... En iyisi sekiz sekizlik ölçüyle
yazmak...
SNOUT
Peki bu hanımlar arslandan da korkmayacak mı?
STARVELING
Ben kesinlikle korkarım.
BOTTOM
Arkadaşlar, İyi düşünmek lazım. Allah muhafaza
hanımların karşısına arslan çıkarmak korkunç bir şey
olabilir... Dünyada arslandan daha korkunç bir hayvan
daha yoktur. Bunu aklımızdan çıkarmamamız lazım.
SNOUT
Bir giriş daha yazılsın ve "Arslan da aslında Arslan
değildir" densin.
BOTTOM
Hayır. Adını mutlaka söylemek lazım. Yüzünün yarısının
da aslanın boynundan görünmesi şart. Aşağı yukarı da
şöyle laflar etmeli... Hanımefendiler... ya da Pek
muhterem Hanımefendiler... "Sizden bir ricam var..." Ya
da... "Sizden bir dileğim var..." Hatta "Size
yalvarıyorum..." Sakın korkmayın, sakın titremeyin. Bu
can size feda olsun!.. Buraya arslan olarak geldiğimi
sandıysanız, vay benim halime... Ama ben arslan marslan
değilim. Bütün diğerleri gibi bir insanım ben de..."
İşte tam bu noktada adını da söyler olur biter.
"Bendeniz doğramacı Snug!"
QUINCE
Aynen böyle yapalım. Ama halledilmesi gereken iki mesele
daha var. Birincisi salona ayışığını getirmek.
Biliyorsunuz, Pyramus'la Thisbe ayışığında buluşuyorlar.
SNOUT
Oynayacağımız gece dolunay olmayacak mı?
BOTTOM
Takvim! Bir takvim! Takvime bakarak dolunay var mı yok
mu anlarız.
QUINCE
Evet, o gece dolunay var.
BOTTOM
O zaman salondaki pencerelerden birini açık bırakırız,
ay ışığı da oradan odanın içine girebilir.
QUINCE
Tamam. Ya da birimiz elinde fener ve dikenle içeri
girer, "Hani, aya bakınca üzerinde elinde çalı olan bir
adama benzer bir şekil vardır ya, işte ben, ayın
yüzeyinde görünen elinde dikenli adamı temsil ediyorum
bu oyunda." der... Bir de salonda büyük bir duvar olması
lazım... Hikayeye göre Pyramus'la Thisbe duvarın
çatlağından konuşuyorlar.
SNOUT
Salona asla duvar muvar getiremezsin. Öyle değil mi
Bottom?
BOTTOM
Biri ya da diğeri de duvarı oynayacak demektir. Üstüne
biraz sıva, biraz boya, biraz da toz toprak sıvadık mı
herkes duvar olduğuna inanır. Pyramus'la Thisbe'nin
fısıldaşacağı çatlak niyetine de parmaklarını şöyle
yapar, olur biter.
QUINCE
Tamamdır, her şeyi hallettik. Gel, otur bakalım. Herkes
rolünü prova edecek... Pryamus, sen başlıyorsun.
Laflarını söyledikten sonra şuradaki çalılığa git. Ondan
sonra da sırası gelen sahneye.
(Puck arkadan girer.)
PUCK
Kafayı çeken buraya koşup artist kesiliyor galiba... İyi
de Peri Kraliçesinin beşiğinin bu kadar yakınında ne
işleri var ki... Bunlar bir oyun hazırlıyor... Bir kulak
kabartalım hele, icabederse biz de oktör olup katılırız
aralarına.
QUINCE
Konuş Pryamus... Thisbe, sen de hazır ol.
BOTTOM
Thisbe! Çiçeklerin çirkin kokusu
QUINCE
Çirkin değil, zengin...
BOTTOM
Çiçeklerin zengin kokusu: senin soluğun yanında yoksul
kalır, canım Thisbe! Ama dur, bir ses duyuyorum... Sen
burada beni bekle, hemen dönerim.
(Çıkar.)
PUCK
Bu çalılık, bu çalılık olalı böyle Pryamus görmemiştir
her halde...
(Çıkar.)
FLUTE
Şimdi benim mi konuşmam gerekiyor.
QUINCE
Evet. Duyduğu bir sese bakmaya gitti, birazdan dönecek.
FLUTE
Ey, Nilüfer beyazı rengiyle dünyaya ışık saçan Pryamus...
Delikanlıların en delikanlısı, safkan atların en
safkanı, hiç yorulmayanı. Seninle, Pirus'un mezarında
buluşalım...
QUINCE
Ninus'un mezarı! Be adam... Hem daha bu lafın sırası
gelmedi ki... Bunu Pyramus'un bir sorusuna cevap olarak
söyleyeceksin... Bütün rolünü bir kerede söyleyip
bitiriyorsun... Sen "hiç yorulmayanı" deyince Pryamus
girecek... Tamam mı...
FLUTE
Safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı...
(Puck yine girer. Bottom da eşek kafasıyla girer.)
BOTTOM
Öyleyse, bu sırf senin içindir... Yalnız seninin Thisbem,
yalnız senin!
QUINCE
Hikkat Garibesi! Ne acayip şey! Cinler çarptı bizi...
Dua edin! Kaçın! Kaçın! İmdat!
(Quince, Snug, Flute, Snout ve Starveling çıkar.)
PUCK
Bataklık, çalılık, fundalık farketmez... Yılanın
deliğine de girseniz peşinizdeyim... Kimi zaman bir bir
at olurum, kimi zaman bir tazı, domuz ya da kafası
kopmuş bir ayı, ya da ateş... Kişnerim, havlarım,
hırlarım, kükrerim ve yakarım...
(Çıkar.)
BOTTOM
Bunlar niye kaçtılar ki? Bu mutlaka beni korkutmak için
tezgazlanmış bir düzenbazlık...
(Snout girer.)
SNOUT
Oh, Bottom. Sen değişmişsin, kendi gözlerimle görüyorum.
BOTTOM
Ne görüyorsun, eşşek kafalı!
(Snout çıkar, Quince girer.)
QUINCE
Tanrı seni korusun Bottom! Tanrı seni korusun! Sen neye
dönmüşsün böyle!
(Çıkar.)
BOTTOM
Sanki anlamadım! Bana eşek muammelesi yapıyorlar...
Yemezler. Akılları sıra beni korkutup buradan
kaçıracaklar... Hiçbir yere gitmiyorum. Burada böyle bir
aşağı bir yukarı yürüyüp duracağım... Bir de şarkı
patlattım mı korkmadığımı anlarlar...
(Şarkı)
Kapkara bir horoz
Gagası kirli sarı
Ardıçkuşu gerçekleri anlatır
Çit kuşunun tüyü...
TITANIA (Uyanır.)
Hangi melek beni çiçekten yatağımda uyandırıdı?
BOTTOM (Şarkı)
İspinoz, serçe, tarla kuşu bir de guguk kuşu
başladılar mı şarkı söylemeye
cesaret edemezler hayır demeye
Zaten kim inanır bir kuşbeyinliye
Kim yalan söyler ki, guguk kuşu ağlar durur.
TITANIA
Yalvarırım nazik ölümlü, bir daha söyle... Kulaklarım
aşık oldu o notalara... Gözlerim şekli şemaline köle
oldu... Söylediğin şarkı kanımı kaynattı, aklımı
başımdan aldı... İlk görüşte aşk bu olmalı... Yemin
ederim, seni seviyorum...
BOTTOM
Galiba, muhterem hanımefendi, eminim bunları
söylemenizin mutlaka bir akla uygun sebebi vardır...
Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse, bugünlerde akılla
aşkın bir araya geldiği yok ama birileri ortaya çıkıp bu
ikisini biraraya getirse iyi olacak... Arada bir iyi laf
ediyorum...
TITANIA
Yakışıklı olduğun kadar zekisin de...
BOTTOM
İkisi de değilim. Şuradan kurtulacak kadar aklım olsun
başka bir şey istemem.
TITANIA
Buradan gitmeyi de nereden çıkardın şimdi... Burada
kalacaksın... İstesen de istemesen de... Beni öyle
sıradan biri sanma, benim ülkemde dört mevsim
bahardır... Ve madem ki ben seni seviyorum, benimle
geleceksin demektir... Hizmetine periler vereceğim
senin... Uçurumların dibinden mücevherler çıkaracaklar
senin için... Sen çiçeklerin üzerinde uyurken en tatlı
melodileri fısıldayacaklar kulaklarına... Ölümlü
bedenini öyle arındırıp temizleyeceğim ki, bir ruh gibi
gökyüzüne kanat açabileceksin... Bezelye Çiçeği! Örümcek
Ağı! Pervane! Hardal Tohumu!
(Bezelye Çiçeği, Örümcek Ağı, Pervane, Hardal Tohumu
Girerler.)
PEASEBLOSSOM
Burdayım.
COBWEB
Ben de.
MOTH
Ben de.
MUSTARDSEED
Ben de.
HEPSİ
Nereye gidiyoruz?
TITANIA
Bu beyefendiye kibar ve nazik davranın... Gözüne hep
şirin görünün... Onu kayısıyla besleyin... Bol bol çilek
yedirin, kara üzüm, yeşil incir, kırmızı dut getirin
ona... Arı kovanlarından bal çalın, bal mumlarından mum
yapın, onları ateş böceklerinin gözlerindeki ateşle
yakın... En renkli kelebeklerin kanatlarını yolun,
yelpaze yapıp sallayın ki uykulu gözlerine girmesin ay
ışığı... Ne derse evet deyin, her isteğine boyun eğin ve
ona iyi davranın...
PEASEBLOSSOM
Merhaba ölümlü!
COBWEB
Merhaba!
MOTH
Merhaba!
MUSTARDSEED
Merhaba!
BOTTOM
Bana gösterdiğiniz yakın ilgi gözlerimi yaşarttı...
Acaba ben de sizden isimlerinizi dilenebilir miyim?
COBWEB
Örümcek Ağı...
BOTTOM
Sizi çok daha yakından tanımak isterim sevgili Örümcek
ağı... Parmağımı kesersem sizi mutlaka ararım... Sizin
adınız nedir?
PEASEBLOSSOM
Bezelye çiçeği.
BOTTOM
Çok rica ederim valideniz yeşil bezelyeyle pederiniz
kuru bezelyeye hürmetlerimi iletin... Sizi de daha
yakından tanımayı çok isterim sevgili Bezelye çiçeği...
Peki sizin adınız neydi?
MUSTARDSEED
Hardal tohumu.
BOTTOM
Sevgili Hardal tohumu, sizin ne kadar metin olduğunuzu
çok iyi bilirim... Koskoca bir sığır bifteği ailenizden
kaç kişiyi silip süpürmüştür ve siz bana mısın
dememişsinizdir... Sizin akrabalarınız bana çok göz
yaşına malolmuştur... Sizi de yakından tanımayı çok
isterim Hardal tohumu...
TITANIA
Haydi, onu alıp benim kameriyeme götürün... Bana öyle
geliyor ki ayın gözleri sulanmış... O ağladığında bütün
küçük çiçekler de ağlar... yine biri iffetini yitirdi
diye sızlanmaya başlar... Sevgilimin dilini bağlayın ve
sessizce getirin onu bana...
(Çıkar.)
PERDE III - SAHNE 2
Ormanda başka bir yer
(Oberon girer.)
OBERON
Titania uyandı mı acaba? Uyandığında gözüne görünen ilk
yaratığa delice aşak olmuştur... (Puck girer.) İşte
benim posta güvercini de geldi. Gel bakalım çılgın
peri... Anlat bakalım neler oluyor bu tekin olmayan
koruda?
PUCK
Kraliçe bir canavarla büyük bir aşk yaşıyor... Kraliçe
kutsanmış kameriyesinde uyurken kalın kafalı, üstübaşı
yamalı, kaba saba bir grup esnaf ortaya çıktı. Neymiş
efendim, kuru ekmeğe talim edenler takımı Theseus'un
düğün gününde oynanmak üzere bir oyunun provasını
yapmaya gelmişler. Bu beyinsizlerin en beyinsizi de
Pryamus oynamaya heveslenmiş... Bu, bir ara oyun icabı
sahneden çıkıp oradaki çalılığın içine gizlendi. Ben de
fırsat bu fırsat geçiriverdim eşek başlığını kafasına...
Sıra bizimkinin lafına gelince çıktı ortaya yeni
imajıyla. Ötekiler avcının namlusuyla göz göze gelmiş
çil yavruları gibi kaçıştılar... Zıplayanlar mı
istersin, yerde sürünenler mi, hepsi var... Derken
aralarından biri "İmdat!.." diye bağırmaz mı... Sanki
Atina'dan yardım gelecek... Adamların sinirleri iyiden
iyiye zayıfladı. Korkuları da iyiden iyiye arttı...
İyiden iyiye saçmalamaya başladılar. Fundalıklar,
dikenler önlerini kesiyor, yerdeki bütün çalı çırpı
elbiselerinin kollarını koparıyor ya da şapkalarını
aşırıyordu... Ben de korkudan şaşkına dönmüş herifleri
iyice bir sersemlettim... İşte tam o anda kraliçe
gözlerini açtı... Karşısında da, yepyeni imajıyla
güzeller güzeli Pryamus... Kraliçemiz bir eşekle,
düzeyli bir aşk yaşıyor...
OBERON
Zarlar benim düşündüğümden de iyi gelmiş yani... Peki
çiçekteki aşk zehrini, o delikanlının gözüne sürdün mü?
PUCK
İşlem tamam. Delikanlıyı uyurken buldum. Kızcağız da
yanında uyuyordu. Yani uyandığı zaman mecburen ilk o
kızı görecek.
(Mermia ve Demetrius girer.)
OBERON
Saklanalım, işte o delikanlı bu.
PUCK
Kız bu kız da oğlan bu oğlan değil.
DEMETRIUS
Seni bu kadar seven birini nasıl böyle azarlarsın? Kötü
sözler düşmanlar içindir.
HERMIA
Şimdilik yalnızca azarlıyorum, ama daha beterini de
yapabilirim. Sana lanet etmediğime şükret. Eğer
Lysander'i uyurken öldürdüysen, ellerine onun kanı
bulaştıysa eğer, durma, beni de öldür. Güneş olmadan
gündüz olabilir, ama o olmadan ben olamam. O beni
uyurken bırakıp gidecek ha, olur şey değil. Buna
inanacağıma dünyanın delineceğine ve ayışığının o
delikten süzülüp öğle vakti dünyayı aydınlatacağına
inanırım daha iyi... Sen onu öldürmesen o benim yanımdan
asla ayrılmazdı... Zaten gözlerin cani gibi bakıyor...
Acımazsız ve cansız!
DEMETRIUS
Cansız olmasam, cansız gibi bakabilir miyim...
Acımasızlığınla, zalimce kalbimi delip geçtin... Beni
öldürdün ama sen hala pırıl pırılsın, küresinde
ışıldayan Venüs'sün...
HERMIA
Lysander'ime ne yaptın söyle! Nerede o? Sevgili
Demetrius, ne olur onu bana ver.
DEMETRIUS
Leşini köpeklerime veririm daha iyi!
HERMIA
Hoşt köpek! Git! İtoğlu it! Sen bana nazik bir genç kız
olduğumu unutturuyorsun! Onu öldürdün mü! Eğer
öldürdüysen bundan böyle ortalıkta adam diye dolaşma
artık. Tanrı aşkına bir kere olsun doğruyu söyle. Onu
uyurken öldürdün, değil mi? Tabii, uyanıkken gözlerine
bakmaya bile cesaret edemezdin. Aman ne marifet! Bir
solucan, bir yılan da yapabilirdi bunu... Zaten bir
yılan yaptı bu işi... Çatal dilli bir yılan! Dünyanın en
aşağılık yılanı bile senin yanında masum kalır...
DEMETRIUS
Boşuna sinirleniyorsun... Lysander'in kanı elime
bulaşmış değil, hem ölmüş de değil..
HERMIA
Yalvarırım söyle, iyi mi bari...
DEMETRIUS
Söyledim diyelim, bundan benim menfaatim ne olacak?
HERMIA
Bir daha beni görmeme imtiyazı! Bir daha benim olduğum
yerlere geleyim deme! Lysander yaşıyorsa da ölmüşse de
sen bir daha benim karşıma çıkmayacaksın!
(Çıkar.)
DEMETRIUS
Damarı tuttu, peşinden gitmenin anlamı yok. En iyisi
burada biraz soluklanayım. Hem biraz uyursam içimdeki
derin keder de biraz hafifler belki.
(Uzanır ve uyur)
OBERON
Sen ne yaptın yahu! Büyük hata ettin. Gidip iksiri öyle
birinin gözüne sürdün ki, hem aşık olması gereken aşık
olmadı, hem de zaten aşık olanların pişmiş aşına su
kattın...
PUCK
İşler kadere kalınca böyle oluyor işte... Boşuna değil
demek ki, bir tek dürüst adama karşılık, milyon tane
yemin üstüne yemin bozan muhteris düşüyor...
OBERON
Rüzgara nal toplatıp koruya koş da bir bak. Şu Atinalı
Helena'yı bul. Aşkına yanmaktan, rengi ruhsarı soldu,
hasta oldu. İçi kan ağlıyor kızcağızın... Onu buraya
getir... Bu arada ben de bir iki numarayla bunun gözünü
boyayayım da kız geldiğinde aşktan başı dönsün.
PUCK
Gidiyorum. Gidiyorum. Gittim işte... Dünyanın en hızlı
oku yanımda çırak bile olamaz.
(Çıkar.)
OBERON
Cupid'in okuyla vurulmuş şu mor çiçek ağır ağır
gözbebeklerine çöküyor... Sevdiğini gördüğün zaman tıpkı
gökyüzünde ışıldayan Venüs gibi, bütün pırıltısıyla
gözlerini kamaştıracak... Uyandığında yanında bulacaksın
onu, derdinin dermanını da ondan dilenirsin artık.
(Puck girer.)
PUCK
Periler takımının kaptanı, Helena da geliyor, yanında da
benim hatam olan genç. Aşkın bedelini ödüyor zaar.
Sonuçta büyük gösteri başlıyor. Bu insanlar da amma
budala oluyor...
OBERON
Gel şöyle... Gürültüleri Demetrius'u uyandıracak.
PUCK
İkisi bir kişiye ilan-ı aşk edecek... Ve bunların
yaptığı akla hayale gelmez saçmalıklardan bize iyi
eğlence çıkacak.
(Lysander ile Helena girer.)
LYSANDER
Seni aşağılamak için ilan-ı aşk ettiğimi de nereden
çıkarıyorsun. Aşağılayan biri ağlar mı hiç! Hem yeminler
ediyorum hem de ağlıyorum baksana. Gözyaşları yalan
söylemez. Her yaptığım, bir aşk madalyası gibi göğsümde
taşıdığım bunca yemine rağmen, nasıl olur da yalan
söylediğimi düşünebilirsin.
HELENA
Kurnazlıkta iyice ustalaştın. Gerçekler gerçeklere yenik
düşüyor. Şeytan işi bunlar. Hermia'ya yeminler
ediyordun, ne oldu o yeminlere? Ona ettiğin yeminlerle
bana ettiğin yeminleri hangi ölçüye vurursan vur elde
var sıfır. Hepsi yalan hepsi dolan.
LYSANDER
Ona nasıl yeminler ettiğimi anlayamıyorum.
HELENA
Onca yeminden sonra Hermia'dan vazgeçmeni de ben
anlamıyorum.
LYSANDER
Demetrius onu seviyor, seni de hiç sevmiyor.
DEMETRIUS (Uyanır)
Oh, Helena, tanrıçam, güzellerin en güzeli, peri kızı!
Bu gözleri hangi kelimelerle anlatsam bilmem ki...
Kristal yanında çamur kalır. Kiraz dudakların insanı
kışkırtıyor... Doğu rüzgarı, senin bir hareketinle
donmuş karlarla bembeyaz olan Torosların dorukları, bir
hareketinde kara kargaya dönüştürür. Pamuk Prenses, izin
ver bir öpücükle mühürleyeyim aşkımı..
HELENA
Canınız cehenneme! Gördüğüm kadarıyla beni eğlencenizin
maskarası ediyorsunuz. Birazcık adam olsaydınız nezaket
nedir bilirdiniz. Böyle incitmezdiniz beni. Benden
nefret etmiyor musunuz? Ediyorsunuz tabii... Ama beni
oyunlarınızın maskarası etmeseniz olmaz mı! Birazcık
erkekliğiniz varsa -ki görünüşünüz öyle- nazik bir
hanımefendiye böyle davranmazdınız. Yüreğiniz nefret
doluyken ilan-ı aşk etmez, yeminler, abartılı övgüler
düzmezdiniz... Hermia'nın aşkı için yarışırken, şimdi de
Helena'yla alay etme yarışına düştünüz. Bir kızı ağlatıp
inletmek ne kahramanlık, ne erkeklik! Genç bir kızın
kalbini kırmak, üstüne üstüne gitmek, sabrını tüketmek
de ne soylu bir davranış!
LYSANDER
Ne kadar kabasın Demetrius! Hermia'yı sevdiğini herkes
biliyor. Sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bak şimdi,
burada, bütün samimiyetimle, bütün kalbimle Hermiya'ya
olan aşkımdan vazgeçtiğimi ilan ediyorum. Sen de
Helena'dan vazgeç. Onu ölene dek seveceğim.
HELENA
Şaka olsun diye bu kadar nefes tüketilmez!
DEMETRIUS
Lysander, al Hermia'nı git. Onu bir zamanlar sevdiğimi
sandımsa da vazgeçtim, bitti!.. Kalbim, bir süre onun
konuğu olmuş o kadar. Şimdi ait olduğu yere, Helena'ya
döndü ve sonsuza kadar da orada kalacak.
LYSANDER
Helen, bu saçmalıyor.
DEMETRIUS
Asıl saçmalayan sensin. Benim aşkımın yalan olduğunu sen
nereden bileceksin ki! Ağzından çıkanı kulağın duysun
yoksa karışmam... Bak, işte geliyor seninki.
(Hermia girer.)
HERMIA
Karanlık bastırınca gözlerin görevini de kulaklar
yapmaya başlıyor... İnsan ancak kulaklarıyla yolunu
bulabiliyor. Seni gözlerimle değil, kulaklarımla buldum
Lysander. Senini duymamı sağladığı için kulaklarıma ne
kadar teşekkür etsem azdır... Yalnız anlayamadım, neden
beni bırakıp gittin?
LYSANDER
Aşk git git derken insan nasıl durur ki olduğu yerde?
HERMIA
Hangi aşk seni benim yanımdan alıp götürebilir ki?
LYSANDER
Helena'nın aşkı! Durduğum yerde duramıyordum. Helena'nın
geceyi aydınlatan yıldızlardan daha parlak gözleri bana
yol gösterdi... Niye peşimden geldin? Anlamıyor musun,
senden öylesine nefret ediyorum ki bir dakika bile
yanında duramazdım.
HERMIA
Ağzından çıkanlar aklından geçenler değil tabii ki...
Olamaz da...
HELENA
Harika... Bu da onlardan! Biri ikisi yetmedi, şimdi üçü
birden alay ediyor... Günün modası benimle alay etmek
anlaşılan... Yazıklar olsun Hermia... Kadir bilmez kız!
Sende bu çetenin bir parçasısın demek... Sen de bunların
oltasına yem oluyorsun... Seninle herşeyimizi
paylaşırdık oysa... Saatlerce oturur dertleşirdik. Biz
kardeşten ileriydik... Bir elmanın iki yarısıydık...
Çocuk masumiyeti, okul arkadaşlığı unutuldu mu! Bütün
bunlar unutuldu mu? Biz Hermia, seninle iki sanatçı olup
bir dantel üzerine dünyada varolmayan bir çiçeği
nakşetmiştik. Şarkıları aynı makamdan söylemiştik...
Ellerimiz, seslerimiz, aklımız birdi bizim. Biz bir
daldaki iki kiraz gibi birlikte büyüdük. Ayrı görünsek
de kalbimiz bir atardı... Biz seninle bir kralın tacında
iki tarafı da aynı olan figürdük... Ve şimdi sen bu
ikisiyle bir olup eski arkadaşını hor görüp alaya mı
alacaksın... Bu dostluğa yakışmaz, hele genç kızlığa hiç
yakışmaz... Bu acıyı yalnız ben yaşasam da, bütün
kadınlar adına seni kınıyorum.
HERMIA
Senin bu kışkırtıcı sözlerin beni şaşkına çevirdi...
Benim seni aşağıladığım falan yok... Asıl sen beni
aşağılıyorsun.
HELENA
Yüzümü gözümü övüyormuş gibi yapıp benimle alay etsin
diye Lysander'i peşime takan sen değil misin! Öteki
aşığın Demetrius'a ne demeli... Beni durmadan itip kakan
Demetrius gitmiş yerine bana "tanrıça, peri kızı, ilah,
nadide, kıymetli, kutsal" diyen Demetrius gelmiş...
İnsan nefret ettiği kişiye bu lafları niye söylesin ki!
Tabii ki senin kışkırtmanla... Niye, çünkü bütün ruhu
senin aşkınla dolu, senin bir dediğini iki etmez... Ne
yapayım, senin kadar cezibeli değilim işte... Ne talihim
var ne de bir sürü aşığım... Kimse beni sevmiyor, herkes
alay ediyor... Sen de acıyacağına hor görüyorsun.
HERMIA
Ne demek istediğini anlayamıyorum.
HELENA
Ah! Devam edin bakalım, yalancıktan üzüntülü görünün.
Arkamı döndüğümde nanik yapın. Birbirinize kaş göz edin.
Sonsuza kadar eğlenin benimle. Sizde biraz görgü, biraz
merhamet, biraz nezaket olsaydı, bana böyle
davranmazdınız... Ama tabii ki kabahat bende, ölseydim,
ya da kaybolup gitseydim benimle böyle alay edemezdiniz.
LYSANDER
Dur sevgili Helena. Beni bağışlaman için yalvarıyorum.
Aşkım, ruhum, canım Helena.
HELENA
Oh, harika!
HERMIA
Bir tanem, lûtfen onunla alay etmekten vazgeç.
DEMETRIUS
Lysander! Onun yalvarmaları işe yaramazsa ben bu işi
zorla yaparım.
LYSANDER
Sen istediğin kadar tehdit et, o istediği kadar
yalvarsın, benim için farketmez! Helena! Seni seviyorum.
Seni kaybedersem kaybedeceğim şey üzerine, hayatım
üzerne yemin ederim ki seni seviyorum!
DEMETRIUS
Ben seni onun hiçbir zaman sevemeyeceği kadar çok
seviyorum!
LYSANDER
Ya sözünü geri al ya da kanıtla!
DEMETRIUS
Gel öyleyse, hadi!
HERMIA
Lysander, söyler misin, nereden çıktı bütün bunlar?
LYSANDER
Çekil başımdan, pis sürtük!
DEMETRIUS
Sözüm ona senden kurtulup benimle döğüşecek! Hadisene,
muhallebi çocuğu, gel de dövüşelim!
LYSANDER
Çek ellerini üstümden, nankör kedi! İğrenç yaratık!
Bırak beni yoksa bir yılan gibi savurur yere çalarım
seni!
HERMIA
Sen nasıl oldu da böyle kabalaştın anlayamıyorum? Nasıl
bu kadar değişebilirsin ki! Sevgilim...
LYSANDER
Sevgilim deme bana! Aşağılık sürtük! Haşarat zehiri!
Pislik! Defol!
HERMIA
Bu bir oyun falan mı yani?
HELENA
İyi bildin, tıpkı seninki gibi bir oyun!
LYSANDER
Demetrius, sözümü tutacağım haberin olsun!
DEMETRIUS
Keşke benim de senin gibi bir ayakbağım olsaydı... Ama
bu kadar zayıf bir bağdan kurtulamadığına göre senin
sözünü tutacağına inanmıyorum!
LYSANDER
Ne yapayım peki? Kemiklerini mi kırayım yani? Ya da onu
öldüreyim mi? Ondan ne kadar nefret edersem edeyim,
içimden canını acıtmak geçmiyor..
HERMIA
Daha ne kadar canımı acıtabilirsin ki! Benden nefret
ediyorsun demek! Ama neden? Sana ne oldu sevgilim? Ben
Hermia değil miyim? Sen de Lysander? Şimdi de senin beni
sevdiğin zamanki kadar güzelim. Bir gece içinde beni hem
seviyorsun, hem de terkediyorsun. Tanrı korusun, beni
hepten mi terkettin yoksa?
LYSANDER
Nihayet anlayabildin! Artık seni görmek bile
istemiyorum. Benden ümidini tamamen kes artık! Sana son
defa söylüyorum. Senden nefret ediyorum! Ben Helena'yı
seviyorum!
HERMIA
Demek öyle! Seni aşşağılık sahtekar! Seni tohumu bozuk!
Seni aşk hırsızı! Demek gecenin bir vakti aklına girip
benim sevgilimi baştan çıkarırsın demek ha!
HELENA
Harika! Sende hiç utanma arlanma kalmamış, Nazik ve
mahçup bir kız olmasam sana senin dilinde cevap
verirdim... Seni kalpazan, seni alçak kukla!
HERMIA
Alçak mı? Alçak kukla ha! En sonunda bunu da söyledin!
Anlaşılan şimdi de birbirimizin boyunu posunu
konuşacağız! Hanımefendi boyuyla kişiliği arasında bağ
kuruyor demek ki... Boyu uzun diye kişiliğini de
yüksekte görüyor... Ben aşağılarda olduğum için bu
beyefendinin gözünde yüceldiniz anlaşılan. Alçakmışım,
söyler misin ne kadar alçağım ha!.. Bak boyum kısa
olabilir ama tırnaklarım gözlerini oyacak kadar yükseğe
çıkabilir haberin olsun.
HELENA
Yalvarırım beyler, benimle alay etseniz de onun beni
hırpalamasına izin vermeyin. Ben küfür etmesini bilmem.
Şirretlikten de hiç nasibim olmamıştır... Rica ederim
bana zarar vermesine engel olun. Boyuna posuna bakmayın,
benim ona gücüm yetmez,
HERMIA
Bak hala boy pos diyor!
HELENA
Canım Hermia, yalvarırım kızma bana. Ben seni her zaman
çok sevmişimdir. Sana hiç ihanet etmedim. Yalnızca bir
kere, o da Demetrius'a olan aşkımdan sizin bu ormana
kaçacağınızı söyledim o kadar. O senin peşinden geldi,
ben de onun... Demetrius da beni azarlayıp, tehdit edip
duruyor. İtip kakıyor, hakeret ediyor ve öldürmekle
tehdit ediyor... Eğer şimdi gitmeme izin verirsen bütün
ahmaklıklarımı da yüklenip Atina'nın yolunu tutarım ve
senin peşini de bırakırım... Lûtfen bırak gideyim, ne
kadar aptal bir durumda olduğumu görmüyor musun?
HERMIA
Çek git, sana kim engel oluyor ki?
HELENA
Gidiyorum, ardımda yalnızca aptal kalbimi bırakıyorum.
HERMIA
O aptal kalbini Lysander'a mı bırakıyorsun?
HELENA
Demetrius'a tabii ki.
LYSANDER
Korkma Helena, sana hiçbir şey yapamaz...
DEMETRIUS
Tabii ki yapamaz, hatta sen ona yardım etsen bile..
HELENA
Öfkelendiği zaman tırnakları ne kadar sivri olur
bilemezsiniz. Okuldayken herkesin korkulu rûyasıydı o.
Ufak tefektir ama çok azgındır.
HERMIA
Şimdi de ufak tefek diyor! Alçak ya da kısa demiyor ama
ufak tefek diyor! Ben bu hakaretlere tahammül etmez
zorunda mıyım! Bırakın beni, şunun işini bitireyim.
LYSANDER
Ufaklık, çekil artık ayak altından. Boyundan posundan
utan. Şu kadarcık boyun var, türlü türlü huyun var!
DEMETRIUS
Seni hor gören birine yardımcı olmaya ne kadar
heveslisin! Helena'yı rahat bırak, adını bile anma. Onu
savunmaya falan da kalkma. Öyle şefkatli gibi görünmeye
de kalkma, yoksa seni fena yaparım.
LYSANDER
Demetrius, bak, artık beni tutan falan da kalmadı.
Görelim bakalım Helena'yı kim daha fazla seviyormuş...
Artık hesaplaşabiliriz. Yüreğin yetiyorsa peşimden
gel...
DEMETRIUS
Peşinden gelmek mi? Hadi oradan, yan yana gidelim...
Yürü... (Lysander ile Demetrius çıkar.)
HERMIA
Bu iş senin yüzünden uzadı... Artık kısa kessek iyi
olur... Dur, kaçma!
HELENA
Sana hiç güvenim kalmadı. Artık senin yanında kalamam.
İş dalaşmaya geldi mi ellerin benim ellerimden daha
uzundur. Ama iş kaçmaya geldi mi de benim bacaklarım
seninkilerden uzundur. (Çıkar.)
HERMIA
Çok şaşkınım, ne söyleyeceğimi de bilemiyorum. (Çıkar.)
(Oberon ile Puck girer.)
OBERON
Bütün bunlar senin yüzünden. Ya aklın bir karış havada
ya da mahsus yapıyorsun...
PUCK
İnan bana gölgelerin kralı, karıştırdım... Sen bana
Atinalı gibi giyinmiş kuşanmış bir genç var, onu bul ve
çiçeği gözüne sür dedin, ben de öyle yaptım... Benim
kabahatim ne? Hem fena mı oldu, iki genç kapışacak, bize
de eğlence çıkacak işte...
OBERON
Şimdi bu aşık iki genç kapışacak yer arıyor. Hadi
bakalım hoppa cin, geceyi iyice bir koyulaştır bakalım,
ortalığı öyle bir sis bürüsün ki yıldızlar falan
görünmez olsun. Herkes yolunu kaybetsin, kimse kimsenin
yoluna çıkmasın... Önce Lysander'ın sesini taklit edip
Demetrius'u şu tarafa çek, sonra da Demetrius'un sesini
taklit edip Lysander'i bu tarafa... İkisi de birbirini
takip ediyorum sanıp başka başka yollara sapsınlar... Ta
ki ikisinin de gözlerini uyku bürüyene kadar... İkisi de
uyuduktan sonra çiçeği Lysander'ın gözüne sıkarsın... Bu
çiçeğin sihri bütün yanlışları düzeltir...
Uyandıklarında bütün bu maskaralığın bir rûya olduğunu
düşünsünler... Ondan sonra birbirlerine sonsuza kadar
aşk yeminleri edip hiçbir şey olmamış gibi şehre
dönsünler... Sen bu işle uğraşırken ben de gidip
kraliçeyi bulup şu hintli oğlanı bir almaya çalışayım...
Oğlanı elinden aldıktan sonra da çiçeği gözüne sürüp onu
o eşşek kafalıdan kurtaralım...
PUCK
Peri efendim, elimizi çabuk tutsak iyi olacak. Gecenin
hızlı ejderleri bulutları aralamaya başladı bile. Sabah
Tanrıçası'nın habercisi parıldadı parıldayacak. Etrafta
dolaşan hortlaklar bu parıltıyla birlikte çoktan kurtlu
mezarlarına geri dönmüşlerdir. Çünkü onlar, utançları
aydınlıkta görünür diye hep gecenin karakaşlarının
altına saklanırlar.
OBERON
Ama biz o hortlaklara benzemeyiz... Ben sabahları da boy
göstermişimdir dünyada. Bir ormancı gibi doğu kapısı
alevden kıpkızıl olana dek korulukta gezinebilirim. Ya
da tuzlu yeşil buhurların Neptün'ün kutsanmış
ışıklarıyla sarıya dönüşüne kadar... Ama bu günün işini
yarına bırakmayalım ve gün doğmadan bu işi bitirelim...
(Çıkar.)
PUCK
Bir aşağı bir yukarı / bir aşağı bir yukarı / kaldırıp
indirmekten yiyecekler kafayı / var mı kafa tutacak bana
/ ne şehirde ne kırda / bir aşağı bir yukarı / kaldırıp
indirmekten yiyecekler kafayı... Hah, işte biri
geliyor... (Lysander girer.)
LYSANDER
Nereye sıvıştın "şerefli" Demetrius... Hadi cevap
versene...
PUCK (Demetrius taklidiyle)
Buradayım, yalancı pehlivan! Asıl sen neredesin?
LYSANDER
Dürüstçe dövüşelim...
PUCK
Gel öyleyse peşimden. Açıklık bir yere gidelim... (Lysander
sesi takip ederek çıkar.)
DEMETRIUS (Girer.)
Lysander, konuşsana... Yine mi kaçtın korkak! Konuşsana!
Çalılara mı gizlendin? Hangi deliğe girdin?
PUCK
Seni korkak, yıldızlara mı bağırıp çağırıyorsun? Çalı
çırpıyla mı savaşacaksın yoksa? Ortaya çıkmayacak mısın?
Gel bakalım ödlek herif, çık ortaya bacaksız... Çık da
sopayı ye... Sana kılıç çekecek değilim, değmez...
DEMETRIUS
Orda mısın?
PUCK
Sesime gel... Gel de hangimiz erkeğiz çıksın ortaya...
(Çıkar.)
LYSANDER (Girer.)
Yahu, hem kaçıyor, hem de orada mısı diyor... Sesi var
kendi yok ortada... Biraz ışık olsa enseleyeceğim
zibidiyi... Ben ne kadar hızlı kovalasam, o alçak
kanatlanmış, benden hızlı uçuyor... Nefesim tükendi...
Bu karanlıkta kovalamacanın alemi yok... Biraz oturup
soluklanayım... (Uzanır.) Gel nazik gündüz gel...
Birazcık ışık olsun yeter bana... O Demetrius alçağını
bulup intikamımı alacağım... (Uyur.)
PUCK (Puck ve Demetrius girer.)
Hey, hey, korkak... gelsene...
DEMETRIUS
Birazcık yüreğin varsa bekle beni.. Hileyle hurdayla
kaçıp duruyorsun... Çünkü karşıma çıkmaya cesaretin yok
senin... Hadi, çık ortaya... Nerdesin!
PUCK
Burdayım ya... Burdayım...
DEMETRIUS
Karanlıktan istifade benimle alay ediyorsun... Gün
ışısın o suratını bir göreyim, bütün bunların hesabını
vereceksin bana... Şimdi git, seni kovalayacak halim
kalmadı... şuraya uzanıp dinleneyim biraz. Gecenin hayrı
gündüzün şerrinden iyidir... Sabah olsun sen görürsün...
(Uzanır, uyur.)
HELENA (Girer.)
Ah bitkin gece, uzun ve bezgin gece... Bitir şu bitmez
saatleri, doğudan doğru huzurla parla. Yolumu aydınlat
ki evime döneyim ve kurtulayım şu şer çetesinden. Uyku
sen de gel ve kapa gözlerimi ki kendimden bile
kurtulabileyim. (Uzanır, uyur.)
PUCK
Hala üç kişi... Bir kişi daha lazım... İki kız iki oğlan
toplam dört kişi olacak... İşte geliyor, bezgin ve
üzgün. Aşk böyledir işte, kızları deli divane eder... (Hermia
girer.)
HERMIA
Hiç bu kadar yorulup hiç bu kadar kahrolmamıştım. Her
tarafımı dikenler çizdi, çiğ yüzünden sudan çıkmış
balığa döndüm. Artık ne yürüyecek halim kaldı, ne de
sürünecek. Ayaklarım artık beni dinlemez oldu... En
iyisi sabah oluncaya kadar şurada dinleneyim. Kavga
döğüş olursa da Tanrı Lysander'in kalkanı olsun.
(Uzanır, uyur.)
PUCK
İyi uykular sana güzel kız. / Gözüne boca edince sihirli
iksiri / her şey yoluna girecek. /(İlacı Lysander'in
gözüne sürer.) Uyandığın zaman / her şey eskisi gibi
olacak / eski sevgilinin tadı eskisi gibi olacak / Ve
doğrulanacak o meşhur atasözü : davul çalar dengi
dengine... Onlar erecek muradına, biz çıkacağız
kerevetine. (Çıkar.)
PERDE I - SAHNE I
Aynı yer. Lysander, Demetrius, Helena ve Hermiya
uyumaktadır.
Titania ile Bottom girer. Yanlarında Peaseblossom,
Cobweb, Moth, Mustardseed ve diğer periler girer...
Öteki taraftan da görnmeden Oberon...
TITANIA
Gel, şu çiçeklerden yapılmış yatağa otur. Güzel
yanaklarından makas alayım, muhteşem kafana güllerden
taç takayım. Sonra da bir öpücük kondurayım o görkemli
kulacıklarına, benim biricik komik aşkım.
BOTTOM
Bezelye çiçeği nerede?
PEASEBLOSSOM
Burdayım.
BOTTOM
Kafamı kaşı... Örümcek Ağı Beyefendi neredeler?
COBWEB
Buradayım...
BOTTOM
Örümcek Ağı Beyefendi... Hemen silahınızı alın ve gidip
benim için bir bal arısı öldürün. Ondan sonra da bal
peteğini bana getirin... Aman dikkatli olun da balları
üstünüze başınıza dökmeyin... Sayın Bay Hardal Tohumu
neredeler acaba?
MUSTARDSEED
Buradayım.
BOTTOM
Elden gel Hardal Tohumu beyefendi, sizin nezaketiniz de
beni bıktırdı yani...
MUSTARDSEED
Emrinize amadeyim efendim. Buyrun...
BOTTOM
Şu örümcek ağının kafamı kaşımasına yardım edin... Bu
aralar bir berbere gitsem iyi olacak galiba. Yüzümü
kıllar bastı... Cildim çok hassas tabii, kaşındırıyor...
TITANIA
Bir şarkı dinlemek ister misin canımın cananı?
BOTTOM
Müziğin güzelinden çok anlarım. Hadi bakalım, çalınsın,
tencere tava ne varsa...
TITANIA
Peki aşkım, bir şeyler de yemek ister misin?
BOTTOM
Şöyle bir demet dört yapraklı yonca olsa da hatur hutur
yesem... Ama tabii hiç bir şey kuru samanın yerini
tutmaz. Canım saman, güzel saman, seni yerim her
zaman...
TITANIA
Benim gözüpek bir perim var, şimdi hemen gider sana
sincapların istiflediği taze cevizlerin hepsini alıp
gelir.
BOTTOM
Şöyle bir avuç bezelye olsa daha iyiydi ama neyse boşver.
Söyle de şunlara beni rahat bıraksınlar. Üstüme fena
halde uyku çöktü.
TITANIA
Uyu o zaman, ayaklarımı beşik yapar seni sallarım.
Periler, kaybolun... (Periler çıkar.) Sarmaşıkla
hanimeli kavuşsun böylece. Ah bilsen seni ne çok
sevdiğimi, aşkından nasıl deliye döndüğümü... (Uyurlar,
Puck girer.)
OBERON (Öne gelir.)
Hoşgeldin sevgili Robin. Şu güzelliği görüyor musun?
Dangalak mangalak ama çok şirin görünüyor. Biraz önce
ağaçların arkasında yanındaki iğrenç gerzek için
rengarenk çiçekler topluyordu. Bastım fırçayı ve
bozuştuk. Herifin kıllı alnına güzel kokulu taze
çiçeklerden yapılma bir taç taktı. Doğunun incilerine
benzer çiğ damlaları kendi utancına ağlayıp sızlamaya
koyuldu... Olup biteni kraliçenin başına kaktığım zaman
da yumuşak başlı bir ifadeyle benden şefkat dilenmeye
kalktı. Ben de hemen o oğlanı istedim... Hemen kabul
etti ve perilerinden birini oğlanı benim Periler
Ülkesindeki kameriyeme götürmekle görevlendirdi. Ee,
artık madem çocuk benim yanımda, kraliçenin gözündeki
perdeyi kaldırmanın zamanı gelmiş demektir. Sevgili Puck
artık şu aptal aşığın kafasındaki zımbırtıyı çıkar.
Uyandığı zaman da ötekilerle birlikte şehre dönebilsin.
Buradaki herkes Atina'ya dönsün. Ve döndüklerinde bütün
olup bitenlerin kazara görülmüş can sıkıcı bir rüya
olduğunu düşünsünler. Ama en önce kraliçeyi azat
edelim... Eskiden neysen o ol / eskiden ne gördüysen onu
gör / bakireleri esirgeyen sihirli çiçekler esirgesin
seni de / Hadi bakalım, uyan Titania, uyan güzel
kraliçem....
TITANIA
Oberon'um! Neler gördüm bilemezsin! Sözüm ona ben bir
eşeğin gözlerine meftun olmuşum.
OBERON
Senin meftun orada yatıyor işte..
TITANIA
Bütün bunlar nasıl geldi başıma? Ne kadar iğrenç
görünüyor...
OBERON
Şimdi susalım... Robin, hadi, çıkar şunun
kafasındakini... Titanya, hadi sen de müzik çal da
bunların uykuları iyice ağırlaşsın, beş duyuları da
körelsin bir süre....
TITANIA
Müzik mi dedin? Müzik! Uyusun da büyüsün ninni...
(Müzik)
PUCK
Ee, artık uyandığında dünyaya kendi sersem gözlerinle
bakarsın...
OBERON
Müzik! Gel kraliçem / El ele tutuşalım / şu uyuyanların
olduğu yeri bir güzel sallayalım.
Yeniden dost olduk artık. Yarın geceki Theseus'un
düğününde danseder onlara refah ve mutluluk dileriz. Bu
aşık çiftler de orada olacak. Neş'e içinde eğlenip
coşacaklar.
PUCK
Periler Kralı, duyuyor musun, sabahın habercisi tarla
kuşu ötüyor...
OBERON
Öyleyse kraliçem, sessiz bir hüzünle gecenin gölgesinin
peşine takılalım. Başıboş dolanan aydan hızlı dönüp
devri alem yapalım.
TITANIA
Hadi o zaman, havalanalım. Uçarken de anlat bana bu gece
olup biteni. Anlat bakalım ben nasıl uyuyakaldım bu
ölümlülerin yanında... (Çıkarlar. Boru sesleri duyulur.
Theseus, Hippolyta ve Egeus maiyetleriyle girerler.)
THESEUS
Hadi, biriniz gidin de ormancıyı bulun. Hazırlıklar
tamamlandığına göre aşkım, tazılarımın şarkısını
dinleyebilir. Bağlarını çözün de batı vadisine
yollansınlar... Hadi... Şu ormancıyı da bulun artık!
(Maiyetten biri çıkar.) Hadi sevgili kraliçem, biz de
tepeye tırmanalım ve tazıların vadiden yankılanıp gelen
seslerinin keyfini sürelim.
HIPPOLYTA
Bir keresinde Herkül ve Cadmus'la ayı avına katılmıştım.
Yanımızda da muhteşem av köpekleri vardı. Öylesine büyük
bir gürültüyle uluyorlardı ki, sanırsın gökler,
pınarlar, etraftaki taş toprak bile onlara eşlik
ediyor... Hayatımda bunca uyumlu bir kargaşa, bunca
güzel bir gökgürültüsü duymadım.
THESEUS
Benim tazılarım da onlardan aşağı kalmaz... Koca
kulakları yerlerdeki çiği süpürüp götürür. Sarkık
gerdanlarıyla azgın boğalara benzerler... Avlanırken işi
ağırdan alırlar ama iş ahenkli ses çıkarmaya geldiğinde
sırasıyla dizilmiş çanlardan aşağı kalmazlar... Biraz
yavaş olun, burada uyuyanlar da kim böyle?
EGEUS
Efendim, şurada uyuyan benim kızım... Bu Lysander, şu
Demetrius, şu da Helena... Yalnız neden bir aradalar
anlayamadım...
THESEUS
Neden olacak, Mayıs ayini için erken kalkmışlardır... Ya
da bizim düğün törenimiz içindir... Söylesene Egeus,
Hermia kimi seçtiğini bugün söyleyecekti, değil mi...
EGEUS
Evet efendim.
THESEUS
Gidin şu avcılardan birini bulup getirin de bir boru
çalıp bunları uyandırsın... (Borular çalar. Lysander,
Demetrius, Helena ve Hermia uyanıp ayağa kalkarlar.)
Günaydın dostlarım, Aşıklar günü geldi geçti, Orman
kuşları hala eş seçemedi herhalde...
LYSANDER
Bağışlayın efendim...
THESEUS
Hepiniz ayağa kalkın... İkinizin birbirinize düşman
olduğunu sanıyordum, nasıl oldu da böyle can ciğer
oldunuz? Kıskançlıktan kavgadan eser kalmamış, neredeyse
sarılıp uyumuşsunuz.
LYSANDER
Efendim, Hala uyku sersemiyim, şaşkınlıktan
kurtulabilmiş değilim... Buraya nasıl geldiğimi de
bilmiyorum... Ama galiba buraya Hermia'yla birlikte
geldim. Evet, evet, bütün amacımız şehirden ve şehir
yasalarından uzaklaşmaktı...
EGEUS
Yeter! Yeter! Efendim, bu kadarı yeter! Ben yasaların
Lysander'ın kafasına inmesini istiyorum... Göz göre göre
kaçtılar... Sevgili Demetrius, bunlar ikimizi de
kazıklayacaklardı. Az kalsın senin müstakbel karın,
benim de sana verdiğim söz elimizden uçup gidecekti.
DEMETRIUS
Efendim, Helena ikisinin bu ormana kaçmalarıyla ilgili
bütün sırları anlattı. Ben de öfkeyle peşlerine düştüm.
Helena da aşkımdan benim peşime düştü... Ama sevgili
efendim, ne olduğunu kavrayamadığım bir güç beni etkisi
altına aldı ve Hermiya'ya duyduğum aşk bir kar güneşin
altındaki bir kar tanesi gibi eriyip kayboldu...
Şimdilerde çocukluğumda çok severek oynadığım süslü bir
oyuncak benim için ne ifade ediyorsa onu ifade ediyor.
Şimdi bütün bağlılığımla ve bütün kalbimle Helena'yı
seviyorum. Gözüm ondan başkasını görmüyor. Varsa yoksa
Helena... Bunu farketmeden önce hastaydım anlaşılan...
Helena'yı Bütün tadım tuzum kaçıyordu... Ama artık
iyileştim, ağzımın tadı da yerine geldi... Helena'yı
seviyorum, arzuluyorum ve sonsuza kadar onun yanında
olmak istiyorum.
THESEUS
Sevgili sevdalılar, şans yüzünüze gülmüş anlaşılan.
Birazdan bunları ayrıntısıyla konuşuruz. Egeus, sen de
artık inadından vazgeç... Bu çiftler de bizimle birlikte
tapınağa gelecekler. Ve orada sonsuza kadar
birleşecekler... Çoktan sabah oldu, bizim av işi de suya
düştü artık. En iyisi artık hepberaber şehre dönelim de
büyük şenliğimizde bol bol yiyip içelim... Hadi
Hippolyta... (Hippolyta, Theseus, Egeus ve maiyeti
çıkar.)
DEMETRIUS
Herşey gözüme ne kadar küçük, ne kadar silik görünüyor
şimdi... Tıpkı başı dumanlı dağların doruklarındaki
karlar gibi...
HERMIA
Herşey gözüme ikişer ikişer görünmeye başladı.
HELENA
Al benden de o kadar... Bir hazine gibi Demetrius'u
buldum ama hâlâ benim mi değil mi bilemiyorum.
DEMETRIUS
Uyandığımıza emin misiniz? Sanki hala uykudayız ve bir
rûya görüyoruz gibime geliyor. Dük biraz evvel buradaydı
ve bize peşinden gitmemizi söyledi, öyle değil mi?
HERMIA
Evet, evet, babam da yanındaydı.
HELENA
Hippolyta da.
LYSANDER
Bize tapınağa gelin dedi...
DEMETRIUS
Öyleyse, öyleyse uyandık. Hadi gidelim. Rûyalarımızı
anlatmaya yolda devam ederiz. (Çıkarlar.)
BOTTOM (uyanır.)
Repliğim gelince bana haber verin ki sahneye gireyim.
Thisbe "Delikanlıların en delikanlısı..." deyince
gireceğim. He ha hey be! Peter Quince! Flute! Körük
tamircisi! Snout! Tenekeci! Starveling! Hay Allah, bir
uyuduk hepsi toz olmuş. Acayip bir rûya gördüm... Ama
bunu size anlatacak kadar eşek değilim tabii... Zaten
anlatsam da kafanız basmaz... Şimdi ben sözüm ona
şeymişim... Şeyle de şeşi şey etmişim... Dedim ya
anlatsam da kafanız basmaz... Ama böylesini ne insan
kulağı duymuştur, ne gözü görmüştür, ne eli tutmuştur,
ne de dili tadına bakmıştır. Öyle bir rûyaydı ki bu, hiç
bir yürek, hiç bir lisan bu olup biteni anlatmaya
yetmez... En iyisi Peter Quince'i bulup bu rüyanın bir
şarkısını yazdırmak... Adı da "Bottom'un dibi nasıl
düştü" olacak, çünkü tam anlamıyla dibim düştü... Hatta
bu şarkıyı Dük'e oynayacağımız oyuna ekledim mi köşeyi
döndük demektir, hem de tam esas kızın öldüğü sahnede...
(Çıkar.)
PERDE 4 - SAHNE 2
Atina. QUINCE'in Evi.
(Quince, Flute, Snout ve Starveling girer.)
QUINCE
Bottom'un evine birini gönderdiniz mi? Hala ortada yok
mu?
STARVELING
Ne duyan var ne gören. Belki de hapse atmışlardır.
FLUTE
Gelmezse bu iş yatar. O olmadan kesinlikle beceremeyiz.
QUINCE
Mümkün değil. Bütün şehri didik didik edip arasan
Prymus'u onun gibi oynayacak bir tek kişi bile
bulamazsın.
FLUTE
Bu şehirde ondan yeteneklisini bulamazsın.
QUINCE
Evet, hem de çok iyi bir insandı, tam bir dönekti...
FLUTE
Dönek değil, örnek... Allah bizi bu boşboğazlılardan
korusun.
SNUG (Girer.)
Beyler, Dük tapınaktan dönüyor. Onunla beraber iki üç
çift daha evlenmiş. Şu oyunu oynayabilirsek yırtarız.
FLUTE
Ah sevgili yiğit Bottom! Yevmiyeyi kaçırdın işte. Ömür
boyu maaşı kaçırdın işte. Sen Prymus'u öyle bir oynardın
ki Dük sana ömür boyu kıyak maaş bağlardı... Şimdi
asgari ücrete talim... (Bottom girer.)
BOTTOM
Neredesiniz delikanlılar, neredesiniz kanı deli akanlar?
QUINCE
Bottom! Şükürler olsun! Hiç gelmeyeceksin sandım...
BOTTOM
Beyler, size neler neler anlatacağım... Ama sakın nedir
diye sormayın. Gerçi anlatırsam delikanlılık elden
gider... Yine de size herşeyi aynen olduğu gbi
anlatacağım...
QUINCE
Hadi, anlat, dinliyoruz Bottom.
BOTTOM
Bir tek kelime bile söylemem... Ama şu kadarını
söyleyeyim ki, Dük yemeğini yedi... Hadi bakalım,
hazırlanın. Sakalları sağlam iplikle bağlayın, ayakkabı
bağlarınızı sıkı bağlayın. Birazdan sarayda buluşuruz.
Herkes ezberini kontrol etmeyi unutmasın. Uzun lafın
kısası oyunu oynuyoruz... Ne olursa olsun Thisbe'nin iç
çamaşırları tertemiz olmalı. Aslan'ın tırnakları da
upuzun olmalı, yoksa aslan çok şey kaybeder
aslanlığından... Ve sevgili oyuncu arkadaşlarım, lûtfen
soğan sarımsak yemeyin. Tatlı bir komedi oynayanın
nefesi de hoş kokmalı... Evet beyler az laf çok iş, hadi
iş başına... (Çıkar.)
PERDE 5 - SAHNE 1
Atina. Theseus'un Sarayı...
(Theseus, Hippolyta, Philostrate, Lordlar ve maiyet
girer.)
HIPPOLYTA
Theseus, bu aşıkların anlattıkları ne kadar tuhaf, değil
mi?
THESEUS
İnanılmayacak kadar tuhaf. Ben böyle masallara, peri
hikayelerine hiç inanmam zaten. Böyle saçmalıkları ancak
aşıklarla üşütüklerin beyni üretir. Aklı başında
olanların karnı böyle şeylere toktur... Deliler, aşıklar
bir de şairlerin hayal gücüne akıl sır ermez. Bir
delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz...
Aşktan başı dönmüş bir çılgın da bir dudağı yerde bir
dudağı gökte cadıyı güzeller güzeli Helen'e benzetir...
Hele şairlerin gözleri, onlar fıldır fıldır döner
yuvalarında. Akıllara durgunluk veren hayal güçleriyle
ellerine kalem alıp, havadan sudan şeyleri bile kağıt
üzerinde biçimlendirip hem isim hem de cisim verirler.
Bu öyle güclü bir hayal gücüdür ki, küçücük bir keyif ya
da neş'e buldu mu, bunu hemen akla uydurur. Tıpkı
gecenin bir vakti bir çalı görürsün de, ayı zannedersin
ya, aynen öyle işte.
HIPPOLYTA
Ama onların öyküsünü bütün gece boyunca dinledikten
sonra anlattıklarının büsbütün hayal mahsülü olduğunu
düşünmek mümkün değil. Her ne kadar inanılmaz, tuhaf da
olsa anlattıklarında ilginç bir içtenlik var. (Lysander,
Demetrius, Hermia ve Helena girer.)
THESEUS
İşte aşıklar geldi... Hepsi de neş'e ve sevinç içinde...
Hep böyle neş'eli olun genç dostlarım, yürekleriniz hep
böyle mutlulukla dolu olsun.
LYSANDER
Bunu bizden çok siz hakediyorsunuz efendim. Tanrı
yolunuzu aydınlatsın, evinizden, yatağınızdan mutluluk
eksik olmasın.
THESEUS
Ee, ne diyorsunuz, yemekten sonra yatana kadar üç uzun
saatimiz var. Nasıl oyalanacağız bu sürede? Nerede bizim
şenlikçibaşımız? Bizi eğlendirecek bir oyun, dans falan
hazırlanmadı mı yoksa? Nasıl geçecek bu üç saat söyler
misiniz? Philostrate nerede?
PHILOSTRATE
Buradayım efendim...
THESEUS
Söyle bakalım, bu akşam için elinde şöyle matrak bir
şeyler yok mu? Bir oyun, bir müzik falan... Eğlencelik
bir şeyler olmazsa bu tembel zaman geçmek bilmez...
PHILOSTRATE
İşte efendim, bu akşam için hazırlanan gösterilerin
listesi... Okuyun ve hangisini isterseniz hemen o gelsin
huzurunuza... (Bir kağıt verir.)
THESEUS
(Okur.) Harp eşliğinde Atinalı bir hadımın
seslendireceği, "Centaurlarla Savaş". İşe yaramaz. Çünkü
ben bu hikayeyi akrabam Herkül'ün zaferlerinden
bahsederken anlatmıştım canım sevgilime...
(Okur.) "Kafası kıyak Bacchanalların kalkışması ve
kudurup Trakyalı şarkıcıyı telef etmeleri." Ben bunu
daha önce görmüştüm. Tebai'yi fethedip döndüğüm zaman
şerefime oynamışlardı.
(Okur.) "Üç sanat güneşinin, dilenirken ölüp giden
alimin ardından yanıp yakılması." Bu sert bir hicivdir.
Düğün töreninin mana ve ehemniyetine uygun düşmez.
(Okur.) "Genç Pyramus'la sevgilisi Thisbe'nin kısa ama
hazin hikayesi." Acıklı ve matrak bir oyun... Hem acıklı
hem matrak! Hem hazin hem kısa! Anlaşılan buz kadar
sıcak, kar helvası kadar tatlı bir şey... Bakalım bu
uyumsuzluk nasıl uyacak eğlencemize...
PHILOSTRATE
Efendim, topu topu on kelimelik bir oyun bu. Bildiğim en
kısa oyun yani. Ama doğrusunu isterseniz bu oyun için on
kelime de fazla... Bu da çok matrak tabi tabii... Çünkü
o on kelimenin de hiç biri doğru yerde kullanılmıyor...
Oyunun sonunda Pyramus kendini öldürdüğü için de acıklı
demişler... İtiraf etmeliyim ki provalarını seyrederken
gözlerim yaşardı... Oyuncu geçinenler öyle bir
haldeydiler ki, onlara gülmekten gözyaşlarımı tutamadım.
THESEUS
Kim bu oyuncu geçinenler?
PHILOSTRATE
Şehrini esnaf takımı işte. Bugüne kadar iş yapmak için
sadece ellerini kullanmışlar... Kafalarını da ilk kez
sizin düğününüzde oynayacakları bu bu oyun için
kullanmışlar. Oldukça zorlandıkları da kesin...
THESEUS
Bir görelim bakalım marifetlerini...
PHILOSTRATE
Değmez efendim... Size göre değil... Başından sonuna
seyrettim. Hiç bir şeye benzemiyor. Hem de hiç bir
şeye... İyi niyetle, azimle çalışıp didinmişler,
olmayacak eziyet çekmişler ama sonuç sıfır.
THESEUS
Görelim, görelim.. Samimiyetle ve görev aşkıyla yapılan
hiç bir işte kusur aranmaz. Haydi, söyleyin gelsinler...
Hanımlar, sizde yerlerinize buyrun. (Philostrate çıkar.)
HIPPOLYTA
Görev aşkıyla bir işe girip de perişan olan insanları
görmek benim hiç hoşuma gitmez...
THESEUS
Canım sevgilim, sen meraklanma, böyle bir şey
olmayacak...
HIPPOLYTA
Yaptıkları beş para etmezmiş ama...
THESEUS
Beş para etmese de onlara teşekkür edelim... Nezaket
bunu gerektirir... Onların hatalarını hoşgörerek
eğleneceğiz... Görev aşkıyla yapılan iş başarısız olursa
bize düşen emeğe saygı duymaktır, mamüle değil... Bir
sürü yere gidiyorum ve beni kerli ferli adamlar
karşılıyor... Hepsi de önceden itinayla hazırlanmış ve
ezberlenmiş hoşgeldin nutukları çekmeye kalkıyorlar...
Karşılarında beni görünce korkudan dizlerinin bağı
çözülüyor, tir tir titreyerek cümlenin olur olmaz
yerlerinde tuhaf vurgular yapıyorlar... Konuşmanın sonu
gelmeden de sararıp soluyorlar ve sözleri boğazlarında
düğümlenip kalıyor... İnan bana şekerim, bu sessizlik
bile onlardan çok daha iyi hoşgeldin diyor bana... Bu
ürkek ama mütevazı görev aşkı, benim için o kendini
beğenmiş, çok bilmişlikten daha değerli... Büyük büyük
laflardansa yalın bir kaç kelime beni çok daha fazla
mutlu eder. (Philostrate girer.)
PHILOSTRATE
Yüksek müsaadelerinizle başlamaya hazırlar efendim.
THESEUS
Buyursunlar. (Borozanlar... Quince girer.)
QUINCE
Gücendirsek de sizi iyi niyetle, Gücendirmeye geldik
sanılmasın asla, çünkü niyetimiz bu değil aslında...
Basit marifetimizi göstermeye niyetlenip sonumuzu en
başından belli ettik... Huzurunuza çıkmadan önce iyice
düşündük taşındık. Eğlencelik olalım diye gelmedik
buraya... Oyuncular yaptıklarıyla sizi utandıracak ve
oyun bittiğinde ne öğrenmek istiyorsanız öğrenmiş
olacaksınız...
THESEUS
Bu arkadaşın noktayla virgülle pek arası yok
anlaşılan...
LYSANDER
Ne dur biliyor ne durak... Bütün laflarını freni patlak
araba gibi yokuş aşağı salıverdi... Soylu efendim,
anlaşılıyor ki konuşmayı bilmek yetmez, doğru konuşmayı
da öğrenmek gerek...
HIPPOLYTA
Gerçekten de bir çocuğun düdüğü üflediği gibi oynadı...
Gürültü etmeden on, ama nizam intizam sıfır...
THESEUS
Arap saçı gibi konuştu... Gerçi kimseye zararı yok ama
karmakarışık... Evet, sırada ne var? (Pyramus, Thisbe,
Duvar, Ayışığı ve Aslan girer.)
QUİNCE - PROLOG
Efendimler, nedir bu oyun diye meraktasınız... Ama
meraklanmayın oyun bittiğinde her şey açığa çıkacak...
Bu adam Pyramus'dur... Şu şirin hanımefendi de
kesinlikle Thisbe olacak... Şu üstü başı kireç ve toz
toprakla sıvanmış adam karşınıza aşıkları ayıran hain ve
gaddar duvar rolünde çıkacak... Bu duvarda bir yarık
var... Zavallı aşıklar bu yarıktan ancak
fısıldaşabiliyor... Şurada elinde feneri, yanında köpeği
ve dikenli çalısıyla duran adam da sizin için Ayışığını
canlandıracak... Ayışığının oyunda ne işi var diye merak
ediyorsanız şu kadarını söyleyeyim, aşıklar fingirdemek
için ayışığında buluşurlar Ninus'un mezarında... Sadık
Thisbe gecenin bir vakti sevgilisiyle buluşmak üzere
yürürken yolda, Aslan adı verilen bu korkunç canavar
çıkar karşısına... Kükrer, korkutur kızcağızı... Thisbe
aslandan kaçarken pelerinini yere düşürür... Aslan kanlı
ve iğrenç ağzıyla ısırır pelerini... Az sonra genç ve
yakışıklı Pyramus gelir... Sadık Thisbe'sinin
katledilmiş kanlı pelerinini görünce hançerini, o
hainler haini hançerini çeker ve saplayıverir kaynayan
kanıyla dolu böğrüne... Ve dut ağacının gölgesinde
bekleyen Thisbe de Pyramus'un hançeriyle kıyar canına...
Geri kalanı da uzun uzadıya Aslan, Ayışığı, Duvar ve
aşıklar anlatsın size... (Quince, Flute, Snug ve
Starveling çıkar.)
THESEUS
Çok merak ediyorum, bakalım aslan da konuşacak mı?
DEMETRIUS
Hiç meraklanmayın efendim, Bir eşek bunca laf ettikten
sonra aslan mutlaka konuşur...
SNOUT - DUVAR
Bendenizin adı Snout, bu oyunda duvar rolünü ben
oynuyorum... Ama bu duvar o sizin bildiğiniz duvarlardan
değil. Bu duvarın bir yerinde bir çatlak mı, delek mi ne
var, Pyramus'la Thisbe, yani aşıklar, sık sık gelip
gizli gizli o aralıktan fısıldaşıp durdular. Bu kireç,
bu toz toprak da benim gerçekten duvar olduğumu
gösteriyor. Çatlak da işte bu... Ürkek aşıklar işte bu
uğursuz delikten fısıldaşacak...
THESEUS
Kireç ve toztoprak yığını da ancak bu kadar konuşur
işte...
DEMETRIUS
Hayatımda duyduğum en nükteli konuşma bu sevgili
efendim... (Pyramus girer.)
THESEUS
Şişt, yavaş, Pyramus duvara yaklaşıyor...
BOTTOM - PYRAMUS
Ey suratsız gece! Ey zifiri karanlık gece! Ey gündüzün
yokluğunu fırsat bilen gece! Ey gece! Ey gece! Korkarım
Thisbe'm yeminini unuttu... Ve sen ey duvar, sevgili
duvar, canımın içi duvar. Thisbe'min babasının mülküyle
aramda dikiliyorsun... ama duvar, sevgili duvar,
çatlağını açsan da içeri bir göz atsam... (Duvar
parmaklarını aralar.) Teşekkür ederim zarif duvar...
Tanrılar kalkanın olsun... Fakat o ne? Thisbe yok
ortada... Alçak duvar, hiç bir mutluluk yok öte yanda...
Lanet olsun beni aldatan her bir taşına...
THESEUS
Bana öyle geliyor ki içinde biraz duygu varsa duvar da
onu lanetleyecek...
BOTTOM - PYRAMUS
Hayır efendim, öyle bir şey yok "Aslında ben, lanet
olsun beni aldatan her bir taşına..." deyince Thisbe'nin
girmesi lazım. Ben de duvarın aralığından onu
göreceğim... Bütün bunları birazdan göreceksiniz. Her
şey aynen dediğim gibi olacak... İşte Thisbe de
geliyor... (Thisbe girer.)
FLUTE - THISBE
Ey duvar, beni Pyramus'umdan ayırdığın için ikide birde
sızlandığımı duymuşsundur. Kiraz dudaklarımla kimbilir
kaç öpücük kondurdum senin kireçli ve kıllı taşlarına...
BOTTOM - PYRAMUS
Bir ses görüyorum... Şu çatlaktan bakarsam belki de
Thisbe'min suratını duyabilirim... Thisbe!
FLUTE - THISBE
Sevgilimsin, değil mi? Sevgilim olduğunu düşünüyorum...
BOTTOM - PYRAMUS
Ne düşünürsen düşün, ben senin cazibene kapılmış
sevgilinim. Ve sonsuza kadar seninim.
FLUTE - THISBE
Ben de seninim, bu can bu bedende durdukça seninim.
BOTTOM - PYRAMUS
Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar
FLUTE - THISBE
Sevdiğim sen olmasan bu dünya neye yarar...
BOTTOM - PYRAMUS
Öp beni şu alçak duvarın deliğinden...
FLUTE - THISBE
Hep duvarın deliğini öpüyorum ama hiç seni öpemiyorum...
BOTTOM - PYRAMUS
Buluşmaya Ninnu'nun mezarına gelir misin hemen...
FLUTE - THISBE
Ne hayat kesebilir yolumu ne de ölüm, hemen geliyorum...
(Çıkarlar.)
SNOUT - DUVAR
Benim rolüm böylece bitmiş oluyor... Yolcu abbas
bağlasan durmaz... (Çıkar.)
THESEUS
Böylece komşular arasındaki duvar yerle bir olmuş
oluyor...
DEMETRIUS
Bir duvarın böyle kafasına göre takılması hiç hayra
alamet değil aslında.
HIPPOLYTA
Hayatımda duyduğum en salakça şey bu...
THESEUS
Böyle şeylerde en iyisi bile bir gölgedir aslında... En
kötüsü bile kötü değildir... İnsan düşüncesi onları
hoşgörebilir.
HIPPOLYTA
Hep biz düşünmek zorunda kalıyoruz ama, biraz da onlar
düşünse ya...
THESEUS
Onları kendi gördüklerinden daha aşağıda görmezsek, adam
yerine de koyabiliriz pekala. Bakın, işte iki üstün
varlık sahneye çıkıyor, biri insan, biri aslan... (Aslan
ve Ayışığı girer.)
SNUG - ASLAN
Yerde sürünen o korkunç fareyi görünce nazik yürekleri
korkuyla dolan siz muhterem hanımefendiler, Aslan bütün
hiddetiyle vahşice kükrediğinde sarsılıp titreyeceksiniz
belki de... Bu durumda bilmenizde yarar var, benim adım
Snug, işim marangozluktur. Yani ne aslanım, ne de
aslanın kocası. Zaten aslanolsaydım da çıksaydım huzura,
çok uzun sürmezdi uzanırdım mezara...
THESEUS
Ne kadar nazik bir canavar bu böyle, yüreği de sefkat
dolu...
DEMETRIUS
Hakkını yemeyelim, bugüne kadar gördüğüm en iyi canavar
bu...
LYSANDER
Bu aslan bir tilki kadar da cesur...
THESEUS
Doğru, bir kaz kadar da dikkatli....
DEMETRIUS
Pek değil efendim. Bunun cesareti dikkatini sırtlayıp
götüremez ama tilki kazı kapar götürür.
THESEUS
Kaz da tilkiyi kapıp götüremez... Neyse canım, biz onun
dikkatini dikkate almayalım da ayışığını dinleyelim...
STARVELING - AYIŞIĞI
Bu fener ayı temsilen çıktı huzurunuza...
DEMETRIUS
Boynuzları kafasına takması daha doğru olurdu...
THESEUS
Hilal olmadığı için boynuzları görünmüyor daha....
STARVELING - AYIŞIĞI
Bu fener ayı temsil ediyor... Ben de ayın üzerindeki
adam gibi görünüyorum...
THESEUS
Bu çok büyük bir hata... Hiç inandırıcı değil. Çünkü
adam fenerin üstünde olmalıydı.
DEMETRIUS
Mum yanarken buna cesaret edemez... Baksanıza kokusu
buraya kadar geliyor...
HIPPOLYTA
Bu aydan çok sıkıldım, değişse de kurtulsak.
THESEUS
Baksanıza ışığı azalıp duruyor. İyisi mi nezaket bizde
kalsın da sabırla bekleyelim, nasılsa birazdan ufalıp
gider...
LYSANDER
Ay, devam et...
STARVELING - AYIŞIĞI
Bütün söylemem gereken, bu fener aydır. Ben aydaki
adamım. Bu çalı süpürgesi benim çalı süpürgem ve bu
köpek de benim köpeğim...
DEMETRIUS
Bu fener ay olduğuna göre, bütün bunların fenerin içinde
olması gerekmez mi? Neyse canım, susalım. Thisbe
geliyor... (Tphisbe girer.)
FLUTE - THISBE
İşte yaşlı Ninny'nin mezarı burada... Peki benim
sevgilim nerede?
SNUG - ASLAN
(Kükrer.) Hırrr... (Thisbe kaçar.)
DEMETRIUS
İyi kükredin Aslan
THESEUS
İyi tüydün Thisbe...
HIPPOLYTA
İyi parladın Ay. Gerçekten de ne kadar güzel kükredi...
(Aslan Thisbe'nin pelerinini didikler ve çıkar.)
THESEUS
İyi didikledin aslan
LYSANDER
Aslan da iyi korkuttu ama...
DEMETRIUS
Pyramus geliyor. (Pyramus girer.)
BOTTOM - PYRAMUS
Sevgili Ay, Güneşimsi ışıklarını saçtığın için teşekkür
ederim sana... Pırıl pırıl parladığın için teşekkür
ederim sana... Senin bu altın pırıltısı ışınların
olmasaydı Thisbe'mi asla bulamayacaktım. Ama dur, nasıl
olur! Zavallı kahraman! Bu ne büyük bir ıstırap!
Gözlerim, görüyor musunuz? Bu nasıl olur, güzeller
güzeli kuğum... Pelerinin nasıl kana bulandı böyle! Gel
bakalım zalim kader! Gel! Gel! İnceldiği yerden kopsun!
Vur kır parçala bu işi bitir!
THESEUS
İnsanın bir yakını öldü mü hep böyle olur. İnsan
kahrolur...
HIPPOLYTA
İçin ezildi, çok üzüldüm bu adamın haline...
BOTTOM - PYRAMUS
Tabiat, ne olurdu aslanı yaratmasan! Bu aslan içinmdeki
çiçeği koparıp attı... Hayır! Hayır! Dünyanın en güzel
kadınıydın sen! Kimse senin gibi yaşamamıştır, kimse
senin gibi sevmemiştir ve kimse senin gibi
sevilmemiştir! Gözyaşlarım akın, hançerim paralayın
Pyramus'un acılı göğsünü! Paralayın ki artık, Thisbe
için atmayacaksa atmasın artık... (Hançeri kendine
batırır.) İşte ölüyorum! İşte! İşte! İşte! Şimdi
ölüyorum! Öldüm işte! Ruhum göğe yükseliyor! Kelimeler
yetersiz, anlamı yok artık! Kelimelerin de ışığı söndü!
Ay senin de ışığın sönsün artık! (Ayışığı çıkar.) Öl
artık! Öl! Öl! Öl! Öl! Öl! (Ölür.)
DEMETRIUS
Bu ölümü yalınzca ölüm olarak nitelemek yetmez! Bu
ölümün de ötesinde bir şey...
LYSANDER
Ötesinde mötesinde, iyi ki öldü, yoksa halimiz dumandı
yani...
THESEUS
Bir hekimin yardımı olsa belki de iyileşir ve karşımıza
bir eşek olarak çıkabilir.
HIPPOLYTA
İyi de bu ayışığı neden Thisbe gelip sevgilisini
bulmadan çekip gitti?
THESEUS
Önemli değil, Thisbe yıldızların ışığında da sevdiğini
bulabilir. İşte, geliyor. Anlaşılan bu oyun Thisbe de
konuşmadan bitmeyecek... (Thisbe girer.)
HIPPOLYTA
Pyramus'un uzun uzun laf dinleyecek hali yok, umarım
fazla uzatmaz...
DEMETRIUS
İkisi de aynı haltın soyu... Aralarında tek fark birinin
erkek birinin kadın olması o kadar... Tanrı aklımıza
mukayyet olsun...
LYSANDER
Güzel gözleriyle sevgilisini süzüyor...
DEMETRIUS
Hazır olun, sızlanma başlıyor!
FLUTE - THISBE
Uyuyor musun sevgilim? Ne! Öldün mü beyaz güvercinim?
Ayağa kalk Pyramus! Konuş ! Konuş! Dilini mi yuttun?
Ölmüş! Ölmüş! Güzel gözlerini, kara toprak mı örtecek?
Bu dudaklar, kiraz burun, sarı papatya yanaklar gitti!
Gitti! Aşıklar o pırasa yeşili gözler diye haykırın! Gel
ey zalim kader! Gel! Gel! Kanı çekilmiş eller, gelin
dondurun benim de kanımı! Yaşamak neye yarar sevgilimi
hayata bağlayan ipekten halat koptuktan sonra! Yeter sus
artık dilim! Gel ey hançer, gel de delik deşik et
bağrımı! (Hançeri kendine batırır.) Elveda dostlarım,
Thisbe bir daha dönmemek üzere gidiyor! Elveda! Elveda!
Elveda! (Ölür.)
THESEUS
Cenazeleri kaldırmak Ayışığı'yla Aslan'a kaldı...
DEMETRIUS
Duvar da var...
BOTTOM
(Kalkar.) Hayır efendim, biraz evvel aşıkları ayıran
duvar yıkıldı... Şimdi son sözü mü dinlemek istersiniz,
yoksa bizim takımdan iki kişinin takdim edeceği dansı
mı?
THESEUS
Sonsöz falan istemez. Sizi temin ederim oyununuzun özür
dilenecek bir yanı yok. Asla özür dilemeyin. Zaten bütün
oyuncular rahmetli oldu, özür dileyecek kimse kalmadı
ki... Laf aramızda bu oyunun yazarı Pyramus'u bizzat
kendi oynamalıydı... Oyunun sonunda Thisbe'nin diz
bağıyla kendini asardı ve bu durum çok acıklı
olabilirdi... Gerçi bu haliyle de çok acıklı... Hiç fena
değil. Çok ilginçti doğrusu... Neyse, sonsözü falan
boşverin de şu dansı görelim... (Dans.) Gecenin demirden
dili onikiyi vuruyor... Artık aşıkların yatağa gitme,
perilerin ortaya çıkma zamanıdır... Gece bu kadar
uykusuz kalırsak, sabah da uyanamayız besbelli... Ne
olursa olsun oyun bizi eğlendirdi ve gecenin ağırlığını
hissettirmedi... Hadi artık, doğru yatağa sevgili
dostlarım... Daha onbeş gün sürecek düğün şenliklerimiz
cümbüşlerimiz... (Çıkar, Puck girer.)
PUCK
Şimdi aç aslan kükrüyor, kurt aya bakıp uluyor...
Çalışmaktan ölmüş bitmiş çiftçi serilmiş yatağa
horluyor. Eski çamlar bardak olurken baykuş uğursuz
çığlıklarıyla zavallı adama korkunç kefenler gördürüyor
rüyasında... Gecenin en karanlık saati. Ve mezarların
kapısı ardına kadar açık. Hortlaklar kol geziyor
ortalıkta... Ay ışığında parlayan, gün ışığında kaybolan
biz periler için eğlence vakti artık... Fareler bile
düğün evine girip neş'emizi bozamaz... Ben önden
süpürgeyle geldim. Kapının arkasında toz vardır diye...
(Oberon ve Titania maiyetiyle girerler.)
OBERON
Haydi, doluşun eve ve uyku mahmurluğundan sararıp solmuş
ateşi harlansın. Bütün cinler, periler kendine bir dal
bulup başlasın şakımaya ve raksetmeye...
TITANIA
Önce şarkıyı öğret bize, sonra söylemesi kolay. El ele
verip söyleyelim peri şarkımızı, dansedip kutsayalım
burayı... (Şarkı söyler, danseder.)
OBERON
Tanyeri ağırıncaya kadar, bütün başı boş periler bu eve
doluşsun. Gerdek yatağını hepbirlikte kutsayalım. O
yatakta ana rahmine düşenlerin talihi açık olsun. Üç
aşık çift de sevgi yolunda yürüsünler ve mutlu olsun
çoluk çocukları. Tabiat bu çocukları horgörmesin,
yarasız beresiz, kusursuz olsunlar... Haydi periler
atlayın bir çiğ tanesinin sırtına ve koyulun yola.
Kutsanmadık oda kalmasın. Karşınıza çıkan her kim olursa
olsun, huzurlu ve ve mutlu yaşasın... Gezin, dolanın ama
gün doğmadan yanımda olun... (Oberon, Titanya ve maiyet
çıkar.)
PUCK
Biz gölgeler incittikse sizi, bir düşünün ve hoş görün
bizi. Hayaller arz-ı endam ederken siz de
kestiriyordunuz ufaktan... Tamam, mevzuu biraz zayıftı,
ama altı üstü bir düştü işte. Hanımefendiler,
beyefendiler, sürç-i lisan ettikse izin verin
düzeltelim. Pek çalışmadan, şansa da çıktıysak ortaya,
siz yine de yılan diliyle eleştirmeyin bizi... Bir şans
daha verin, düzeltiriz merak etmeyin... Yoksa bana
yalancı deyin... Eğer hala dostsak alkışlayın, Robin her
şeyi halleder merak buyurmayın...
SON |
|
|
|
|
|
|
|