Unutmadan meraklı okuyucularım için yazayım:
Hafta içi Stefın Vilyım
Havking’in artık bir iki kelime konuşabildiğini bana resmi yollardan
ilettiler. İleriki bir tarihte tıp dünyası için bir konferans vereceğim.
Nasıl bir değere sahipsiniz bilin diye yazıyorum.
Neyse beni ziyaret eden konuğuma döneyim: Adı Bekir’miş. Kendine Deli
Bekir denmesinden hoşlanıyormuş. Önce tamam çattık, dedim. Fakat
konuştukça enteresan geldi. Ben de bu konuşmayı röportaj formatına
çevirip size sunuyorum. Hep ben konuşacak değil ya. Biraz da halkımız
konuşsun….
DELİ BİR ADİGE İLE
SON DERECE CİDDİ BİR RÖPORTAJ
CC and
CNN Report, 09 Kasım 2010
Şıx Şamil:
Önce kendinizi tanıtır mısınız?
Deli Bekir:
Adım Bekir ama ben Deli Bekir olarak lanse etmenizi rica ediyorum.
Adige’yim. Türkiye diasporasında yaşıyorum. 60 yaşımdayım ve evliyim.
Şıx Şamil:
Size niye Deli Bekir dememizi istiyorsunuz?
Deli Bekir:
Çünkü o kadar çok akıllımız var ki, onların yanında ben ancak deli
olarak kendimi niteliyorum.
Şıx Şamil:
Peki şimdi sizi dinliyorum. Buyurun aktarın düşüncelerinizi.
Deli Bekir:
Çerkes fikir hayatında radikalimz hakimdir. Taaaa Rus-Kafkas
savaşlarından günümüze kadar bu böyle. Yıkalım, yakalım, ele geçirelim
mantığı vardır Çerkes aydınında. Herkes toptancı. Herkes anavatana çeki
düzen vereceğini iddia eder. Birleşikçisi de anavatanı, yıkacağız,
devireceğiz, değiştireceğiz der, vakıfcısı da. Yurtseveri de
yurtsevmeyeni de. Adama diyorsun ki, dil ölüyor. Tamam da önce
yıkacağız, devireceğiz, değiştireceğiz sonra dil işine bakacağız. Ya sen
boş ver yıkıp dökmeyi, dilin yok olmaması için kitap bastır. Yok
yıkacağız…
Şıx Şamil:
Bu radikallerin hiç mi iyi yanları yok?
Deli Bekir:
Radikaller tembeldir. Uzun vadeli, sabırlı iş yapamaz. Çerkeslerin bu
bir hastalığıdır. Rusya karşısında ezildiği için ya da savaşta yenildiği
için, herkes -filozof Çerkes’i de dahil- topyekuncu bakıyor olaya. İşte
efendim geleceğiz büyük Çerkesya’yı kuracağız, yakacağız, yıkacağız.
Yahu eve temizlikçi çağırıyorsun, diyorsun ki, yerleri sil, mutfağı
derle topla, camları sil, o sana diyor ki, yok önce şu kapıları söküp
yerlerine yeni kapılar takacağım. Bu duvar burada fazla yıkıp salona
katacağım. Yahu kardeşim sen benim istediğimi yapsana sana ne kapıdan,
duvardan! Bir gün gelir temiz bir projeyle gelirsin, ben şu fabrikaları
düzenleyeceğim, şu sağlık sistemini getireceğim, eğitimde şu şu
yöntemleri uygulayacağım dersin.
Şıx Şamil:
Olur mu öyle şey!
Deli Bekir:
Sen duvarları yıkıyorsun oluyor da ben senden nedir kardeşim reçeten
deyince neden olmuyor? İşte radikal mantığı var sende de ondan ayak
diretiyorsun. Eski, yeni fark etmiyor kim ortaya çıksa büyük radikal
kararlar alıyor. Hepsi… Birleşikçisi, vakıfcısı… Bu bir ruh
hastalığıdır. Temiz ve uzun çalışma yapamaz bu insanlar. Nitekim saman
alevi gibi çıkarlar ortaya sonra kaybolurlar. İşte 7 milyonluk Çerkes
diasporasında 140 yılda kaç kitap yazılmıştır? Ben diyeyim 10 siz deyin
50. Çünkü kitap yazmak uzun soluklu çalışma ister. 5 yıl çalışacaksın,
10 yıl çalışacaksın, belgeleri toplayacaksın, uzmanlarla görüşeceksin,
bunları bir disiplin içinde kağıda dökeceksin… Ya hesap edin Çerkes
içerikli bir dergi 100 tane bile satmıyor. Ancak şöyle bir bakın Çerkes
internet sitesine 1000 tane yazar bulursun. Önüne gelen yazıyor. İşte
radikalizmin geldiği nokta bu. Okuyucusundan çok radikal yazarları olan
bir toplum.
Şıx Şamil:
İyi de sizin öneriniz nedir ne yapsın bu Çerkes insanı?
Deli Bekir:
Çerkes toplumuna sabırlı, disiplinli, yumuşak, Çin’in çeltik
tarlalarındaki işçiler gibi her gün tarlasının başına giden, sabırla
işini yapan basit insanlara ihtiyaç var. Disiplinli ve basit. Sizin
sitenizin yazarlarından Hatam’ın dediği gibi maratoncu lazım.
Şıx Şamil:
Ne yani; hiç gelişmeye, evrilmeye yönelik düşünmeyecek miyiz?
Deli Bekir:
Dünyayı, anavatanı değiştirme düşünceleri tabi ki olacak. Şöyle olsun,
böyle olsun. Fakat herkes kendi işini öncelikli yapacak. Bakkal Çerkes
önce iyi bakkal olacak, şarkıcı Çerkes iyi şarkıcı olacak. Bir kibrit
çöpü üretemez, bir kümes yap desen yapamaz, moda yapamaz, sabırlı bir
bilim adamlığı yapamaz, hepsi her gün dünyalar yaratır. İlk sürgün
gününden bu güne kadar aydın Çerkes kültürü, yıkmak, alay etmek,
devirmek, değiştirmek üzerine kurulu. Tabi ki, değişim olacaktır. Ancak
bu rüzgarın kayanın şeklini değiştirmesi gibi olur. Bir gün bakarsın
sivri sivri kayalar yuvarlar kayalar haline gelmiştir.
Şıx Şamil:
Peki Çerkes halkı ne düşünüyor sizce?
Deli Bekir:
Valla Çerkes halkını bilmem ama gençlerde pirim görüyor bu radikaller.
İnternet siteleri açıyorlar, vakıflar açıyorlar ama bir tek ürettikleri
bir şey yok. Zaten üretemezler de.
Şıx Şamil:
Çok acımasız bir eleştiri olmadı mı?
Deli Bekir:
Niye olsun. 140 yıldır Çerkeslerin anavatan dışında ürettiği bir kibrit
çöpü var mı? 140 yıldır bir tek film üretildi mi? Bir tek dünya
şampiyonu çıkardık mı? Bu durum Rusya karşısındaki ezikliğin
yansımasıdır. Bu ağır bir radikalizm hastalığıdır. Bu diaspora
Çerkeslerinin hastalığıdır. Tüm toplumlar iyi kötü kendilerini
geliştirmişler. Uluslaşmışlar. Diaspora anavatana dönmeden yaşamayı
tercih ettiği için her şeyi bir çırpıda geçmek istiyorlar.
Şıx Şamil:
Peki çözüm ne?
Deli Bekir:
Bakın size bir örnek vereyim. Uçak gövdeleri yunus balığına benzer değil
mi? 1900’lü yıllarda bizimkiler, bize kucak açan Osmanlı’ya koşar adım
giderken uçak mühendisleri uçak tasarımları yapmaya başladılar. Gövde ve
kanat üzerinde projeler üretmeye başladılar. Bu mühendisler tutup
yakalım, yıkalım demedi, biz yunus balığı gibi gövde yapalım demedi. Yüz
binlerce mühendis yüz yıl boyunca, rüzgar deneyleri yaparak, milim milim
geliştirerek şu anki gövdeye ulaştılar. İşte Çerkes aydını bu tür
gelişmelerin altında ezildi kaldı. Şimdi oturup diyorlar ki, uçağın
gövdesi tam yunus balığı gibi oldu. İşte diğer toplumlardaki gelişme ile
bizim geri kalmışlığımızın arası açıldıkça aydın Çerkes ezildi ve
radikalleşti. Yıkalım, yakalım devirelim noktasına geldi kaldı. Bakın
radikalizm hastalığına tutulmuş Çerkeslere bir tane proje üreten var mı?
Bulamazsınız.
Şıx Şamil:
Bir daha soruyorum çözüm ne?
Deli Bekir:
Dünyayı, anavatanı kurtarmayı bırak. Önce sen bir işe başla. Bir dükkan
aç. Biri malını alır, biri almaz. Müşteri gelir gelmez. Önce aç bir
dükkanı. Zorluklarını gör. Ben bir dükkan açacağım sonra kendime
apartman dikeceğim deme. Önce aç dükkanı. Kendini aşmaya çalış.
Şıx Şamil:
Çok acımasızsınız!
Deli Bekir:
Yoo… Değilim. Gelin açalım internet sitelerini tek tek inceleyelim. 500
yazar vardır. Bunların hayatlarına bakın, bir tanesinin tek bir kitabı
yoktur, başarılı oldukları bir tek sanat dalı ya da spor dalı yoktur.
Ancak 400 tane açılım, 800 tane anavatana akıl verme, 600 tane 21
Mayıs’ı unutmayacağız görürsünüz. Önce hastalığı teşhis edelim. 140
yılda elimizde ne bir sinema var, ne bilimsel bir kaynak var, ne
ekonomik bir yatırım var ama hala üfüren üfürene, sallayan sallayana. Bu
radikal anlayış insanımıza, üfürmeyi, sallamayı öğretti. Bu da zaman
içinde Çerkes toplumunun çürümesini getirdi. Uzmanlık için 10 yıllık bir
zaman gerektiğini söyler bilim adamları. Dikkat edin uzmanlık diyorum,
ustalık ya da öğretmenlik değil, sadece çıplak uzman olmak için 10 yıl
gerekiyor. Ustalık ya da yöneticilik aşamasına gelmek için 25 yıl.
Bizimkilere bakıyorsun adam birkaç yıl içinde atlıyo, zıplıyo bir de
bakıyorsunuz anavatanı kurtaran kaplan oluyor.
Şıx Şamil:
Peki anlaşıldı. Son sözünüz nedir?
Deli Bekir:
Radikalizm büyük bir sosyal hastalıktır, kemiklerinizi çürütür. 50
yaşınıza geldiğinizde hiçbir şey yapmamış adam olarak ortada kalırsınız
ve üstelik birilerinin sizin üzerinizden siyaset yaptığı sizi kullandığı
bir insan olur çıkarsınız.
Şıx Şamil:
Teşekkür ederim sayın Deli Bekir.
Deli Bekir:
Ben de düşüncelerimi okuyucularınıza iletmemi sağladığınız için teşekkür
ederim. Bir de düşüncelerini arakladığım Nihat Genç beye ayrıca
teşekkürlerimi bir borç bilirim.
|