1980 miydi 81
miydi tam hatırlayamadım. Kıbrıs’a iş amacıyla gitmiştim. Mesleğimiz
gastecilik ya millet denize girerkene ben elimde Ikoflex Zeiss Ikon
marka reflex bir fotograf makinesi köy köy Kıbrıs’ı dolaştım.
O zamanlar dikkatimi çekmişti. Kıbrıs’ın yerli Türkleriyle, Türkiye’den
gelip oraya yerleştirilmiş Türkler arasında garip bir itişme vardı.
Kahvehaneleri ayrıydı.
Bir Kıbrıslı kahvehane sahibine sordum, neden buraya Türkiye’den gelen
hemşehrilerinizi almıyorsunuz diye. Verdiği cevap aslında bu gün
yaşananların kıvılcımıydı. Kıbrıslıların kahvehanelerinde sistem
şöyleydi: Diyelim bir bardak çay içtiniz ve artık eve gideceksiniz.
Kalkıyorsunuz çıkış kapısının yanında camdan yapılmış bir kutu var.
İçinde kağıt ve metal paralar duruyor. Cebinizde de 10 Lira var,
kutunun yanındaki fiyat listesine bakıp atıyorsunuz içine (çay 2
Lira’ysa) cam kutunun içinden 8 Lira alıyor ve gidiyorsunuz. İşte
Türkiye’den gelen Türkler bu sisteme bir türlü adapte olamamışlar. O
nedenle de sık sık sorun yaşamaya başlamışlar. Sonunda kahvehaneleri
ayırmaya karar vermişler. Bunun gibi farklı alanlarda yüzlerce sorun.
İşte son zamanlarda ‘’besleme’’ muamelesi çekilen Kıbrıslı Türklere
ilişkin Kofi Anan ile bir konuşayım dedim. Onun bu konularda baya kafası
çalışır. Birleşmiş Milletler'de buluştuk, sonra ver elini Kıbrıs…
İşte Annan’la yaptığım röportaj.
KOFİ ANNAN’LA KIBRIS KONUSUNU KONUŞTUM
CC
and CNN Report, 15 Şubat 2011
Şıx Şamil: Röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür
ederim sayın Annan…
Kofi Anan: Ne demek Sayın Şıx. Asıl ben size teşekkür ederim.
Sizin gibi ünü artık dünyaya sığmayan bir gazeteci, tenezzül edip
benimle röportaj yapıyor, bu az bir şey mi?
Şıx Şamil: Aman, estağfirullah sör.
Kofi Anan: Yok yok, doğruya doğru.
Şıx Şamil: Sayın Annan, Türk ve Rum kesimleri halinde bölünmüş
Kıbrıs Adası'nın bağımsız bir devlet olarak birleştirilmesini öneren
Birleşmiş Milletler planı sizin adınızla anılır yıllardır. Şu Kıbrıs
olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kofi Anan: Valla açıkçası anlamakta güçlük çektim. Ammavelakin,
bu normal bir süreçtir. Kıbrıslının hatası var.
Şıx Şamil: Neden?
Kofi Anan: Çünküm, Kıbrıs yan gelip yatacağın yer değildi. Hazır
paraya dağ mı dayanır? Bunlar yan gelip yattılar bir de laf ettiler.
Olmadı yani.
Şıx Şamil: Bu mudur yani?
Kofi Anan: Hi… Hi… Hi… Yaw şaka yapıyorum şaka… Hi... Hi… Hi…
Şıx Şamil: Tha müstahakkınızı versin sayın Annan… Ben de ciddi
ciddi dinliyorum sizi.
Kofi Anan: Sayın Şıx. Burada acayip olan, parayı veririm, düdüğü
çalarım mantığıdır. Karşıdakinin itirazı buna. Hani derler ya, sağ
elinin verdiğini sol elin bilmesin, işte o yapılmalıydı. Besleme lafı
çok çirkin oldu.
Şıx Şamil: Sayın Annan konunun çok etrafında dönmedik mi? Biraz
içine girsek.
Kofi Anan: Haklısınız. Bakınız sorunun temelinde kültür ve
anlayış farkı var.
Şıx Şamil: Nasıl yani? İki taraf ta Türk. Nasıl kültür farkı
oluyor?
Kofi Anan: Şöyle oluyor. İki taraf ta Türk ammavelakin yetişme
tarzları farklı. Kıbrıslı Türkler daha çok Batı kafasında, Türkiye’deki
Türkler ise Şark kafasındaki insanlardır. İşte bu fark çatışmayı -aynı
milletten olsalar da- kaçınılmaz kılar.
Şıx Şamil: Vay canına! Bu nasıl aklıma gelmedi benim?
Kofi Anan: Sen Annan değilsin de ondan…
Şıx Şamil: Vıyyyyy!
Kofi Anan: Hi… Hi… Hi… Yaw şaka yapıyorum şaka… Hi... Hi… Hi…
Şıx Şamil: Hellim peynirine döndürdünüz beni sayın Annan.
Kofi Anan: Bak bu güzel işte. Demek ki, Kıbrıs’ı tanıyorsun.
Hellim peynirinin ününü Kıbrıs’ı bilmeyen bilmez.
Şıx Şamil: Eh işte benimde ufak araştırmalarım olmuştu. Şu kültür
farkına kafam takıldı ama. Biraz daha açar mısınız?
Kofi Anan: Açayım. Kıbrıs Barış Harekatı’ndan 4-5 yıl sonra
Kıbrıs’ı ziyaret etmiştim. Hem güneyi gezdim hem kuzeyi. Güney bildiğin
Kıbrıs, bir değişiklik yok. Lakin Kuzey Kıbrıs bir acayipti. Türkiye’den
binlerce aile getirilmiş ve Kıbrıslı Rumların bırakıp kaçtığı villalara
bu aileler yerleştirilmişti.
Şıx Şamil: Eeeee? Bunda acayiplik nerede?
Kofi Anan: Dur, sabret. Acayiplik yok tabikine. Fakat gözle
görülen bir kültür farkı hemen dikkati çekiyordu. Mesela, yan yana
villalara baktığında; hangi villada Türkiye’den gelen Türk’ün, hangi
villada Kıbrıslı Türk’ün yaşadığını şıp diye anlardın.
Şıx Şamil: Uh! Valla mı?
Kofi Anan: Ekmek Kuran çarpsın!
Şıx Şamil: Nasıl yahu sayın Annan?
Kofi Anan: Şöylekine, Kıbrıslı Türk’ün oturduğu villa tertemiz,
bildiğin tertipli düzenli villa. Mermi ve bombaların isabet ettiği
duvarlar pencereler tamir edilmiş, pırıl pırıl boyanmış, bahçelerinde
güzelim portakal mandalina ağaçları. Türkiyeli Türklerin oturduğu
villalar savaştan nasıl çıkıldıysa aynen duruyor. Mermi ve bombaların
deldiği duvarlara çaputlar tıkıştırtmış. Kırık pencere camları pantolon
düğmeleriyle sıkıştırılmış. Bahçede ne kadar portakal mandalina ağacı
varsa sökülmüş, domates, hıyar ekilmiş.
Şıx Şamil: Tamam, tamam anladım durumu!
Kofi Anan: Asıl farkı söylemedim daha. Güzelim villaların
beyzmıntını ahır yapmışlar, büyükbaş hayvan besliyorlar. (Cahil
okuyucuya not: Villa tipi evler, genellikle 2 ya da 3 kat oluyor. En alt
kata beyzmınt diyorlar. Beyzmıntlar genellikle ikincil yaşam alanı
olarak kullanılıyor. Ne biliyim çalışma ofisi, sinema odası, çocukların
oynama odaları falan gibi.)
Şıx Şamil: Yuh yani… Attınız sayın Annan…
Kofi Anan: İki gözüm önüme aksın ki doğru söylüyorum.
Şıx Şamil: Eeeee… Başka?
Kofi Anan: Oradaki bir Türk Albay anlatmıştı. Bir gün Lefkoşa’dan
Girne’ye gelirken arabası arıza yapıyor. Bu da iniyor ve kaputunu açıp
bakıyor, arabanın altından bir yağ sızıntısı var. Yahu belki kendim
hallederim, deyip arabanın altına giriyor. Tam sorunu çözecekken bir
araba duruyor yanında. Adamın biri iniyor ve kaputu açık olan Albay’ın
arabasının aküsünü sökmeye başlıyor. Albay alttan sesleniyor: Ne yapıyon
hemşerim? Gelen cevap şu: Aman be birader, sadece aküyü alıyorum
diğerleri sana kalsın.
Şıx Şamil: Hiçbir şey anlamadım.
Kofi Anan: Anlatayım. O dönemlerde savaş nedeniyle Rumlar
arabalarını da yol kenarlarına bırakıp kaçmışlar. Yüzlerce böyle araç
sağda solda duruyor. Yoldan geçenin sütünde bir sorun varsa, artık
devletin olan bu araçları soyuyor. Bu Türkiyeli vatandaş da Türk
Albay’ın arabasını Rumlardan kalan araçlardan, Albay’ı da arabadan parça
çalan biri sanıyor…
Şıx Şamil: İçim daraldı sayın Annan. Ancak kültür farkını net
olarak anladım. Şimdi size bir bira ısmarlayabilirim. Yanında nar gibi
kızarmış patates ve acılı ketçap. Ne dersiniz?
Kofi Anan: Aşk olsun sayın Şıx! Bize viski yok mu?
Şıx Şamil: Uh! Özür dilerim elbetteki…
Kofi Anan: Hi… Hi… Hi… Yaw şaka yapıyorum şaka… Hi... Hi… Hi… Ben
birayı çok severim. Hele bir de Samuel Adams olursa breh, breh, breh…
Şıx Şamil: Ne demek, hemen… Sayın Annan, bu güzel röportaj için
çok teşekkür ederim. Son sözünüzü alabilir miyim? Biraları ısıtmayalım.
Kofi Anan: Asıl ben size teşekkür ederim. Son sözüm şudur: İlkel
toplumlarda nüfusu çok olan, az olanı küçümser, baş eğdirmeye çalışır,
başaramazsa aşağılamaya başlar.
Şıx Şamil: Valla bana pek yabancı gelmedi bu tahlilininiz.
Yıllardır bizim millet de anavatana aynı muameleyi çekiyor.
Kofi Anan: Bak gördün mü demek ki tahlilim de yanlışlık yok. Hadi
biralarımızın başına gidelim artık…
******
Değerli okuyucular, biralar yüzünden Kıbrıs’taki Çerkeslerle ilgili
araştırmalarımı yazamadım. Ancak size şu kadarını yazayım siz gerisini
getirirsiniz:
Kıbrıslı Türk ile Türkiyeli Türk arasında dağlar kadar fark var.
Kıbrıslı Çerkes ile Türkiyeli Çerkes arasında zerre kadar fark yok.
Sadece bir genç Adige dedi ki: Sayın Şıx, bizler ve Türkiye diasporası
zengin değiliz ve anavatana maddi desteğimiz yok. Buna rağmen
‘’besleme’’ muamelesini nasıl çekiyoruz, hele bir anlatın bana…
Ne diyeyim? Kem… Küm… |