Bu
kendine has pastoral süvari-savaşçı toplumda kadınlar,
savaş meydanlarında erkeklerle yan yana savaşıyordu.
Sadece erkeklerle eşit bir toplumsal konuma sahip
değillerdi, aynı zamanda bazen erkeklere hükmediyorlardı
da. Bu tepe taklak toplumsal yapı erkek egemen Eski
Yunan kültürünü hem cezbetmiş hem de korkutmuştu, aynen
yıllar sonra Kelt ve Cermen kadın savaşçılarla
karşılaşan Romalılarda olduğu gibi. Eski Yunan yazarları
Ukrayna bozkırlarında karşılaştıkları kadın savaşçılara
Amazon adını vermişlerdi.
Bu inanılmaz toplumsal
eşitlik, hem de bu kadar eski çağlarda, sadece birçok
klasik çağ yazarınca değil aynı zamanda birçok
arkeolojik kanıt tarafından da ispatlanmıştır. Eski
Sovyetler Birliği topraklarında bulunan pek çok höyük
mezarda tepeden tırnağa zırh içinde ve bir savaş arabası
üzerinde gömülmüş, etrafı silahları ve özellikle kendi
onuruna kurban edilen emri altındaki bir sürü erkek
savaşçının cesetleriyle sarılı bir kadın savaşçıya
rastlamak çok olağandı. Bununla birlikte bu genç İrani
savaşçılar giysileri ve mücevherlerinden anlaşıldığı
üzere dişiliklerinden de bir şey kaybetmemişlerdi,
savaşçılıklarının yanında çağdaş bir Alman bilim
adamının dediği gibi "kadın gibi kadınlardı" da aynı
zamanda.
Arkeolojik kazılar aynı zamanda bu toplumun altın
işçiliğindeki şaşırtıcı yeteneğini de gösterir. Bazı
buluntular öyle göz kamaştırıcı bir kaliteye ve yüksek
tekniğe sahiptir ki bunların yerleşik olmayan, göçebe
bir toplumun mamulü olduğuna inanamazsınız. Aslında bu
eski bozkır İranileri cenazeleri için bu kadar karmaşık
merasimler yaptığı ve ölülerini tüm servetiyle birlikte
devasa höyüklere gömdükleri için çok şanslıyız. Bu
sayede dünya, bozkır İskitlerin sanatının büyüklüğünü
öğrenebiliyor. |