SUNUM:
Tanrı dağları diye de anılan Kuzey Kafkasya’nın
gizemi
(*1, *2, *3, *4, *5) tarih boyunca
ilgi çekmiş, çekmeye devam etmektedir. ‘Batı Alemi’
öncelikli olmak üzere, tüm insanlık bir şekilde Kafkasya
ile ilgilenmiş; Milattan Önce başlayan bu
ilgi-araştırmalar sonucunda, Kafkasya ve otokton
halkları konusunda yüzlerce cilt
(*6) eser ortaya
çıkmıştır.
Özellikle
Kuzey Kafkasya bölgesi, coğrafi yapısı sebebiyle,
çok uzun bin yıllar kapalı bir yaşama sahip olmuş ise
de, son üç bin yıldan bu yana değişik kavimlerin
saldırısına maruz kalmıştı. Ancak,
Otokton halkların, ‘dinlerden binlerce sene
öncesinde (nasıl oluşturabildiğine hala akıl
erdirilemeyen) ‘sağlam-demokratik-kabul
edilebilir’ prensiplere dayalı; sıfır yaştan-ölüme
örnek olunarak “öğrenilen-öğretilen” ‘kültürü’ (değişik
dillerin seslendirişine göre,
Kebze/Khabze//Xabze/Akabza diye anılan ‘doğru-mutlu
yaşam öğretisi)(*7)
,
Ve de Kuzey Kafkasya coğrafyasının verdiği
stratejik avantaj ile, kültürel kimlik korunabilmişti.
Ancak , son üç yüz
yıldır, savaş
araçlarının gelişmesinden de yararlanan Çarlık Rusyası,
ardından Sovyet Rejimi ve günümüzde de Rusya
Federasyonu’nun etkin-insafsız saldırıları sebebiyle,
hem ‘araştıran-bilenlerin’ insanlık için değerli-gerekli
gördüğü ‘kadim
kültürün, kalabilen kalıntıları hızla yok olma sürecini
yaşamakta hem coğrafya onarılamaz tahribata
uğramakta-uğratılmakta hem de nüfusunun çok büyük bölümü
Kafkasya dışında; diaspora da(*8) yaşar durumda dır.
Başka
ülkelerin olduğu gibi Türkiye’nin de, bu coğrafya ve
insanları ile stratejik ve tarihi bağları, menfaatleri,
sorumlulukları olduğu bilinmektedir. Bu bağ,
menfaat ve sorumluklara ilave olarak, halen Türkiye’de
yaşayan K.Kafkasya kökenli insanlar-diasporaların sayısı
Kuzey Kafkasya’da yaşayan soydaşları’ndan çok fazladır.
Değişik kaynaklara göre farklı sayılar ifade edilmekte
ise’de; gerçekçi sayılabilecek rakamlar ile, Türkiye
Çerkesleri’’nin 5-8 milyon(*9),
bunların içinde Abhazlar’ın sayısının 500-800 bin kişi
olduğu hesaplanmakta; tahmin edilmektedir.
Bu bağlamda: Aşağıda, güncelliğini koruyan;
siyaseti, stratejisi, zamanlaması; doğru sonuca götürücü
yaklaşımları çok iyi belirlenmediği durumda, bölge;
Türkiye ve tüm dünya insanlığı açısından; çok ciddi
kayıp-sıkıntılara yol açabilecek konularda düşünceler
ifade edilmeye çalışılacaktır. Bilgilendirme
düşüncesinin ötesinde:
Bu çalışma,
öncelik Türkiye’nin olmak üzere ‘anılacak ülkeler’
yöneticilerini, duyarlı ve akılcı olmaya; göreve
çağırmaya yöneliktir: Mevcut yangını büyütmeyelim!.
SORUN’UN TARAFI ÜLKELER:
RUSYA, GÜRCİSTAN,
ACARİSTAN, GÜNEY OSETYA, ABHAZYA, ve Çerkes
Halkları’nın yaşadığı KUZEY KAFKASYA BÖLGESİ doğrudan
taraflardır. TÜRKİYE, değişik sebepler ile birinci
derecede taraf bir ülke olarak kabul edilmelidir.
Açıklanacak sebeplerden ötürü de Türkiye, öncü rolü
oynamak durumundadır
USA, Avrupa Birliği Ülkeleri ve diğer bazı bölge
ve ‘bölge dışı ülkelerde’ olayları çok
etkileyebilen-etkileyebilecek olan, dış görüntüde
‘ikincil’, realitede ise; siyasetleri, stratejik
ilgileri-menfaatleri gereği ‘birincil taraf’
ülkelerdir.
R U S Y A: Günümüz Rusya Yönetimleri’de,
Çarlık Yönetimi zamanındaki yanlış tercihi; sıcak
denizlere inme ve bölgeye sahip olma tercihini, sıcak
denizlere kadar inme hariç; günümüzde’de muhafaza
ederek, tüm bölgeye; bölge insanlarına, çevreye-doğaya
ve de kendi vatandaşlarına (*10)
zarar vermiş, vermeye devam etmektedir: Çeçen
halkını ilgilendiren, bir yanlışlık varsa, halkın kendi
kendine düzeltebileceği ‘inanış-din’ tercihlerini bahane
ederek ve çok üstün propaganda becerisini maharetle
kullanıp; gerçek niyetini gizleyerek Rusya,
Çeçenistan’da ‘soykırım’ uygulamaktadır. Medeni! Batı
Alemi’nin; insanlığın gözleri önünde uygulanan bu
soykırım, Rusya Yönetimleri’nin değişmeyen zihniyetinin
ifadesi bir örnektir.
- Rusya’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının
ardından Gürcistan’ın, “özerk devletler’ ile olan
hukuki bağlarını, emrivaki ile yok edip, ‘üniter
devlet’ olma stratejisi-hayalini uygulamak üzere ,
en kritik engel olarak gördüğü Abhazya’ya
saldırmasına göz yumması-izin vermesi’de”
(*11), Rusya yönetim
zihniyetinin anlaşılması açısından açıklayıcı başka
bir örnektir.
Alt bölümlerde açıklanmaya çalışılacak sorunlar,
akılcı bir yöne doğru ‘yön-len-di-ri-le-me-diği’
durumda, Rusya’nın ne gibi yeni oyun-maceralara doğru
yelken açacağını öngörmek zor olmasa gerektir.
Son örnek: Abhazya’da 3 Ekimde yapılan Cumhurbaşkanlığı
seçimini manüpele etmeye yönelik, açıktan yürütülen
faaliyettir.
G Ü R C İ S T A N: Çarlık Rusya sı devresi olsun,
Sovyetler Birliği zamanı olsun Gürcistan, daima ‘yanlış
tercihlerde’ bulunmuş, bölgeye ve kendi vatandaşlarına,
her zaman ‘çok yönlü- çok fazla’ zararlar vermiş bir
ülkedir: Post Sovyet devresinde de Gürcistan, bu
‘zararlı-tehlikeli’ tercihlerini devam ettirmektedir.
- Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde,
belirsizliğin verdiği avantajı değerlendirip, ‘üniter
devlet’ olmak isteyen Gürcistan, hukuki ortaklığı
bulunan Abhazya, Acaristan, Güney Osetya Özerk
Cumhuriyetleri ile olan ‘hukuki bağları’nı dikkate
almadan ve bu bağlar ile ilgili hiçbir önerme
yapmadan ‘bağımsız devlet’ olma kararı aldı.
Gürcistan Yönetimi, bu yol-emrivaki ile, özerk
cumhuriyetler ile olan sınırlarını cebren yok sayıp
‘üniter devlet’ olmak istiyordu. Gürcistan bu
davranışı ile, 90’lı yıllara kadar biriken yanlış
uygulamaları’nın ötesinde, Abhazya, Acaristan, Güney
Osetya sorunlarını, içinden çıkılması zor bir sürece
sokmuştur.
- Türkiye’nin, Gürcistan’ın bağımsızlığa
yönelişinden itibaren verdiği her tür desteğe rağmen
özellikle son yıllarda ki Tiflis Yönetimi davranışları
dikkate alınmalıdır.
- Avrupa Birliğinin, Gürcistan’dan beklentisi olan,
‘her ne şekilde olursa olsun sınırlarını
kesinleştirmesi’ isteği de, vahim olayları
hızlandıracak bir olgudur. Tiflis’in yeni-acemi-çılgın
başbuğunu çılgın bir arayışa sürükleyebilir.
A C A R İ S T A N: Türkiye ve Rusya, değişik menfaat
kaygıları ile ilgisizmiş gibi görünmelerine rağmen,
Acaristan’ın hukuksal statüsünün korunmasında söz sahibi
bulunmaktadır... Acaristan, ‘özerk cumhuriyet’ hukuksal
statüsü ile Gürcistan’a dahildi. Her iki devletin tüm
ilişkilerinin hukuki bir temeli vardır.
Geçtiğimiz süreçte, bilinen olaylardan sonra
Acaristan Lideri Abaşidze, Moskova’ya kaçmış ve olaylar
belirsiz bir süre için küllenmiştir: Acaristan halkı
nazarında Abaşidze Yönetimi’nin yanlış uygulamaları ön
plana geçince, Gürcistan-Acaristan Sorunu’nun ‘kaynak
neden(ler)i’ geçici olarak geri planda kalmıştır.
GÜNEY OSETYA:
Sovyetler Birliği
zamanında, rejimin ‘böl-yönet’ politikasına uygun
olarak; Güney Osetya 1922 yılında ‘özerk statüyle’
Gürcistan’a bağlandı. Sovyetler Birliği’nin çökme,
Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etme devresi’nde Güney
Osetya, zorla ayrı bırakıldığı ‘Kuzey Osetya’ ile
birleşmek istediğini deklare-ilan etti. Gürcistan, Güney
Osetya’ya askeri birliklerini yolladı; çatışmalar oldu.
Rusya’nın müdahalesi ile olaylar geçici olarak küllendi.
1990’lar da başlayan Güney Osetya-Gürcistan olayları
devam etmekte-edecektir.
A B H A Z Y A: Abhazya, 1920’ler de eşit
devlet statüsü ile ‘Sovyetler Birliği’ içinde yer
almakta idi (*12). Abhazya’nın statüsü,
1931 yılında, Stalin’in emrivakisi ile cebren
düşürülmüştür: Abhazya, ‘Abhazya Özerk Cumhuriyeti’
hukuksal statüsü ile Gürcistan içinde yer almıştır.
- 1931’de Abhazya’nın cebren yeni bir hukuki yapı
ile Gürcistan ile beraberliği sağlandıktan sonra,
Gürcü asıllı Stalin ve Megrel asıllı Beria
İkilisi’nden başlamak üzere günümüze kadar, Gürcistan
Yönetimleri’nin ‘akıl almaz’ uygulamaları (Abhazya’ya
başka halkların zorunlu göçü, her tür asimilasyon, vb.)
Abhazya-Abhazlar için uygulanmıştır: Arzu edilen şey,
Abhazya ile olan sınırların aşama-aşama kaldırılması,
Abhazların tümden asimile edilmesi idi.
- Bardağı taşıran son damla ise: Gürcistan’ın,
aralarında hiçbir ‘hukuki bağ’ bırakmayan
uygulamalarına barışçıl bir yol bulmak için gayret
sarf eden Abhazya’ya 14.08.1992’de silahlı
kuvvetlerini sevk etmesidir.
Aşağıda açıklanmaya çalışılacağı üzere, Kuzey ve
Trans Kafkasya Olayları’nın en kırılgan noktası, küçük
bir ülke olan Abhazya ile Gürcistan arasındaki
problemdir.
- Abhazya konusunda, tüm taraflarca anlaşılamayan
husus ise: Gürcistan-Gürcüler ile Abhazya-Abhazların
artık bir arada olamayacakları gerçeğidir: Arzu etmek
başka, gerçekleştirebilmek başka olgulardır. Tarihi
süreçte yaşanan olaylar, bu iki halkın bir arada
olmasına imkan vermemektedir. Bu gerçeğin tüm
taraflarca iyi anlaşılması ve buna uygun bir siyasete
yönelinmesi ihtiyacı kaçınılmazdır.
BİLGİ-DEĞERLENDİRME: Abhazya’nın özel konumu;
sorunlar içinde en kırılgan sorun olması sebebiyle, alt
bölümde özel olarak değinilecektir. Ancak, Gürcistan’ın
taraf olduğu diğer sorunlar ile ilgili bir değerlendirme
yapılacak olursa:
- Acaristan sorunu bitmemiş, küllenmiştir:
Acaraistan’ın Statüsü’nü kaldırmak ve Acaristan’ın
ekseriyet nüfusunu teşkil eden ‘Müslüman halk’ın
kimliğini, Hıristiyan inanış kimliğine
(*13)
doğru değiştirmek, Tiflis Yönetimleri’nin değişmeyen
fikri sabitidir. Hakim Gürcü zihniyetine göre, ‘Gürcü
olmak için gürcü kanı taşımak’ yeterli olmamakta; aynı
zamanda ‘Ortodoks Hıristiyan’ olunması gerekmektedir(Türkiye’de
yaşayan Gürcülerin göç sebebi anımsanmalıdır). Hem
kendi kişisel yapısı hem de hakim Gürcü zihniyetinin
gereği olarak Saakaşvili Yönetimi’nin bundan kaçınması
mümkün olamayacaktır. Yapılacak olan, Acaristan sorunu
zamana yayılarak yoluna! koyulacak; becerilebilirse
saman altından su yürütülecektir... Tiflis
Yönetimi’nin sinsi uygulamaları halk tarafından
anlaşılınca da , küllenmiş Acaristan sorunu patlayacak
ve büyüyerek devam edecektir. Yeni Gürcistan
bayrağının ne anlama geldiği iyi kavranmalıdır.
Gürcistan-G.Osetya sorunu 90’lı ilk yıllarda
alevlenmiş, Rusya’nın olaya müdahale etmesiyle geçici
bir uykuya terkedilmişti... Geçici olarak da olsa
Acaristan sorunu halledilince, Güney Osetya’ya
yönelinmiştir. Abhazya Sorunu’ndan sonra ikincil
kırılgan sorun olan Güney Osetya sorunu’da büyük
olaylara hazırdır.
Gürcistan’ın bazı olayların gelişmesi-ateşlemesini
bekleyen kendi iç sorunları da vardır:
Megrel/Hıristiyan Laz(*14)
vatandaşlar sorunu, Ermeni(*15)
vatandaşlar
sorunu, Azeri vatandaşlar sorunu küçük bir kıvılcımı
bekleyen dinamit lokumlarıdır. Ayrıca, şimdilik hiç
gündemde yokmuş gibi görüntü veren ‘Gürcü feodalleri
sorunu’da, önemli bir sorun olarak Gürcistan ve bölge
için ‘büyük tehlike’ arz etmekte-dir.
Rusya, Gürcistan’dan beklentileri’nden ümit
kesinceye kadar ‘bu sorunlar’, bazen alevlenerek,
bazen de küllenerek devam edecektir. Rusya,
Gürcistan’dan ümidini tam olarak kestiği anda,
yukarıya not edilen ‘tüm sorun-olaylar’ çorap söküğü
gibi; ardı-ardına gündemde ki yerlerini alacaklardır.
KIRILGAN SORUN:
GÜRCİSTAN-ABHAZYA İLİŞKİLERİ !
- Çarlık Rusyası’nın, 1859 yılı ve sonrasında
Abhazya’yı, yüzde doksanlara varan oranda otokton halk
Abhazlar’dan arındırmasından sonra, özellikle
Stalin-Beria devresinde, Gürcistan’dan-Abhazya’ya
zorunlu yoğun insan transferi-göçü sağlanmıştı. Hedef:
Abhazları azınlık durumuna düşürmek; değişik
yöntemlerle tümden asimile etmek; süreç içinde de
Abhazya ile olan sınırın kaldırılmasını sağlamak idi.
- Sovyetler Birliği’nin; SSCB’den ayrılması konusunu
düzenleyen 03.Nisan.1990 tarihli yasaya göre: Bir
Sovyet Cumhuriyeti, SSCB’den ayrıldığı taktirde,
ayrılan cumhuriyetle ‘özerk cumhuriyet’ statüsünde
hukuki bağı bulunan özerk cumhuriyet(ler), SSCB’de
kalma ya da kalmama veya ‘kendi devlet statülerini’
belirleme konusunda yetkili idiler. Aşağıda
açıklanacağı üzere, Gürcistan SSCB’den ayrılma kararı
aldığında Abhazya, SSCB’nin bu Yasasının verdiği
tercih imkanını kullanarak, SSCB’de kalmayı seçti.
- Abhazya, SSCB’ce alınan karar doğrultusunda; “SSCB
ile birlikte olma ya da olmama kararı”nın verileceği
17.Mart.1991 referandumuna katıldı: Abhazya’da yaşayan
halkların ekseriyeti, SSCB ile devam etme iradesini
ortaya koydu. Referandum sonuçları SSCB Merkez Seçim
Komisyonu tarafından da resmen onandı.
- Bağımsızlık yolunda ilerleyen ve özerk
cumhuriyetler ile sınırlarını emrivaki ile kaldırarak
üniter devlet olmak isteyen Gürcistan, SSCB’nin
17.Mart.1991 referandumuna katılmadı. Bu defa
Gürcistan, 31.Mart.1991’de referanduma gitti. Abhazya
ise, bu referanduma katılmadı. Çünkü, yukarıda
açıklanan; SSCB’nin ayrılmayı düzenleyen 03.Nisan.1990
tarihli Yasası’nın verdiği yetki ile Abhazya, SSCB ile
birlikte olmayı tercih etmişti.
- Gürcistan Yüksek Konseyi, 31.Mart.1991
Referandumu’nu esas alarak, 09.Nisan.1991’de yeniden
‘referanduma’ gitti: Bu referandum da, ‘Gürcistan’ın
bağımsız devlet olduğu kararı alındı.
- ‘09.Nisan.1991 referandumu’ ile Gürcistan,
bağımsız devlet olma kararı almakla ‘Gürcistan Sovyet
Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona ermiş oluyordu.
- Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı”
sona erince, Abhazya Özerk Cumhuriyeti ile hiçbir
hukuki bağı kalmamış oldu. Yani, iki ayrı devlet
ortaya çıktı: Gürcistan Devleti ve SSCB’nin parçası
olan Abhazya Devleti.
- Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından,
23.Temmuz.1992 tarihinde, Abhazya Devleti
Parlamentosu’nda “Bağımsız Devlet olma” kararı
oylandı; karar alındı. Aynı oturumda alınan ek bir
parlamento kararı ile’de Gürcistan’a çağrıda
bulunuldu: “1987 Sovyet Anayası’na uygun olarak,
hazırlanan 1988 tarihli Abhazya ve Gürcistan
anayasaları ile oluşan hukuki yapımızı ‘tek taraflı’
olarak yok ettiniz. Aramızda hiçbir hukuki bağ
kalmadı. Gelin, “iki egemen komşu devlet olarak, yeni
hukuksal durumumuzu görüşelim” dendi...
- Abhazya Parlamentosu’nun çağrısına, Gürcistan
Yönetiminin cevabı! gecikmedi: 14.Ağustos.1992
tarihinde Gürcistan Birlikleri, Abhazya’nın Doğu ve
Batı Bölgeleri’ni işgal etti.
- 30.Eylül 1993 : Abhazya Birlikleri, Gürcistan
Birliklerini mağlup ederek , Abhazya’yı tamamen ‘Gürcü
işgal Birlikleri’nden temizledi. Abhazya, tarihin
derinliklerinden beri gelen hukuki statüsünü
‘savaşı’da (de facto) kazanarak tescil etti.
- İroni...!:
Birlikleri’nin yenileceğini anlayan ve moral
kazandırmak için, Abhazya’nın işgal altında ki
‘Başkenti/Sohum’a gelen Eduard Şhewardnadze, başkent
Sohum’u kurtaran ‘Abhazyalı Birliklerce yakalandı-esir
alındı. Rus
yetkililerin araya girmesiyle, Abhazya Güçlerinin
esiri Şhewardnadze bağışlandı.
- Savaştan sonra iki devlet arasında birçok barış
görüşmesi yapıldı, bazı konularda anlaşmalar imzalandı
ama uygulamaya sokulabilen anlaşma sınırlı oldu.
- BM ve Rusya’nın aracılığı ve AGİT’in katılımı ile,
04.Nisan.1994 Tarihi’nde: Sorunun çözümü bağlamında ,
Abhazya ve Gürcistan arasında “Devlet-Kanun
İlişkisi’nin bulunmadığını içeren bir anlaşma
imzalandı. Bu, zaten var olan ‘de facto’ durumun
tescili anlamına gelmektedir: Abhazya-Gürcistan
Sorunu’nun, ‘iki komşu devlet’ in sorunu olarak;
karşılıklı menfaatler doğrultusunda bir anlaşmaya
ihtiyaç gösterdiğini, Birleşmiş Milletler ve taraf
ülkelerde resmen kabul etmiş oluyordu bu anlaşma ile.
- Her tür ‘devlet olma’ öğesine sahip Abhazya:
04.Nisan.1994 Anlaşması’ndan da anlaşılacağı üzere
‘Bağımsız Devlet’ olarak, başka ülke(ler) ile
görüşme-anlaşma yapabilme hakkına’da sahiptir.
ÖZEL’DE ABHAZYA!
Abhazya,
Karadeniz’e 225 km. sahili olan, 8900 km2 yüz ölçüme
sahip, küçük bir ülkedir. Abhazya’ya ismini veren
Abhazların günümüzde ki nüfusu 123.000 kişidir.
Abhazya’da, Abhazlar’dan ayrı olarak, başta Ermeni, Rus(*16)
ve diğer etnik gruplar yaşamaktadır. Doğusu’nda
Gürcistan, Kuzeyi’nde Karaçay Çerkes Özerk Cumhuriyeti,
Güneyi’nde Kara Deniz, Batısı’nda Rusya-Soçi yer alır.
Karadeniz’e sahili olan bir ülke olmasına rağmen ‘yarı
tropikal’ iklime sahiptir.
- Abhazya, işgalci Gürcistan Birliklerini sınır
dışına attığı 30.Eylül.1993 tarihinden itibaren, 10
seneye yaklaşan ‘ambargo’ baskısına rağmen, ‘Bağımsız
Devlet’ olarak hayatiyetini devam ettirmektedir.
- Gürcistan’ın BDT ülkelerinden isteği doğrultusunda
Abhazya’ya, 1995 yılından itibaren ‘çok yönlü’ ambargo
uygulanmaktadır: Rusya ambargoyu, kendi menfaatleri
için kullanmaktadır. Ambargo, Rusya hariç tüm
taraflara; başta Abhazya, sonra Çerkes diasporası ve
Türkiye’ye büyük zararlar vermektedir. Ambargo’ya
öncülük eden Gürcistan’da ambargo’dan çok yönlü zarar
görmektedir. Ambargo’nun devamı barış umutlarını
tümden zorlaştırmaktadır.
- Birleşmiş Milletler, Rusya ve AGİT’in katılımı
ile, Abhazya-Gürcistan Sorunu’nun çözümü görüşmeleri
yapılmaktadır, ancak; günümüze kadar ‘kalıcı barışı’
sağlayacak bir sonuç alınamamıştır. Sonuç
alınabilmesine en büyük engel, Gürcistan’ın; ‘Abhazya
ve diğer eski özerk bölgeleri’ ile olan sınırlarını
tamamen kaldırma; ‘üniter devlet’ olma
isteği-hayali’dir.
Abhazya, 1200 yıllık devlet geleneğine(*17),
5000 yıla kadar geriye gidilebilen tarihe sahiptir.
Efsane ve söylencelerden hareket edildiğinde 10 bin yıl
geriye gidilebildiğini Batı Alemi araştırmacıları-bilim
adamları’da kabul etmektedir. Günümüzden 3200-3300 yıl
öncesinde ‘sese dayalı alfabeyi’ ilk kullanan bir
kültüre(*18) mensup insanların
yaşadığı bir ülkedir Abhazya. Derin tarih-kültürüne
rağmen Abhazya, küçük yüz ölçümlü, nüfus yoğunluğu az
bir ülkedir. Bu küçük ülke görüntüsü,
yanıltıcı-yanlış-sakat bir düşünceye yol açmaktadır: “Bu
küçük ülkenin otokton halkı Abhazlar bir şekilde yok
edilirse, Abhazya bizim olacaktır” düşüncesi-yanılgısı
ve bu yanılgıya uygun siyaset, stratejiler, “yangını
söndürmek yerine; ateşe petrol dökmek” ile eşdeğerdedir.
- Dışarıdan ‘küçük’ olarak algılanan bu durum,
Abhazya’nın ‘kolaylıkla yok edilebileceği; feda
edilebileceği’ kanaatini uyandırmaktadır. Bu görüntü
çok yanıltıcıdır; şöyle ki:
- Abhazlar’ın Kuzey Kafkasya’da aynı kökten
geldikleri kardeşleri/çerkesler yaşamaktadır.
Kuzeydeki kardeş halklar, Abhazya-Abhazlar’ın kaderini
kendi kaderleri saymaktadır. Gürcistan-Abhazya
Savaşı’nda bu kader birliği anlayışının gerektirdiği
tüm desteği (savaşın başlaması anından itibaren,
Abhazya birlikleri ile yan-yana Gürcistan birliklerine
karşı savaşmak dahil) Abhazya’ya vermişlerdir...
1859 ve sonrası’nda Kuzey Kafkasya ve Abhazya’dan göç
zorunda bırakılan kardeşleri dünyanın pekçik yerinde
yaşamaktadırlar. Çerkes diasporası’nın en fazla
yaşadığı ülke olan Türkiye’de 5-8 milyon civarında
‘Çerkes’ adı verilen Kuzey Kafkasya ve Abhazya kökenli
insan yaşamaktadır. Diaspora Çerkesleri’nin yoğun
ilgisi-desteği(*19)
savaş devresinde olduğu gibi günümüzde de devam
etmekte-edecektir.
- Saakaşvili’nin Gürcistan ve Acaristan başarısını(*20) Abhazya
konusunda da ölçü almak çok yanıltıcı olur. Çünkü her
iki sorun’da etnik bir sorun değildi: Amerika destekli
olmasının ötesinde, 90’lı yıllardan itibaren Gürcistan
ve Acaristan Yönetimleri’nin, çok başarısız-adaletsiz
uygulamalarına tepki duyan ‘Gürcü Halkı’nın
Saakaşvili’yi umut görüp-desteklemesi sayesinde elde
edilmiştir her iki başarıda...
- Abhazların, Gürcülerle hiçbir kan bağı-akrabalığı
yoktur. Ayrıca, ister Stalin-Beria ikilisi devresi
olsun, ister 19. asrın ikinci yarısından sonra ki
devre olsun, Tiflis Yönetimlerinin Abhazlara yaptığı
her tür insanlık dışı zulmü(*21),
Abhazların ve diğer etnik Abhazyalılar’ın unutması
mümkün değildir. Abhazya’da, mevcut yönetime en
muhalif olan bile, “gürcüler ile barış’’ sözü
ettiğinizde; Size: Bir düşman; bir Tiflis ajanı görmüş
gibi davranmakta-konuşmaktadır.
- Abhazyanın Gürcistan’a yakın; Gal bölgesinde
yaşayan ve Tiflis Yönetiminin yönlendirmesi-finansmanı
ile; kendi içlerinden provokatörler-haydutlar
kullanılarak, oyuncak olarak kullanılan Gürcü(gerçekte,
süreç içinde zor ile asimile edilen Megrel/Hıristiyan
Lazlar) Abhazya Vatandaşları hariç, Abhazya’da,
Tiflis’in provoke edebileceği hiçbir etnik halk(Ruslar,
Ermeniler, Vb.) yoktur.
- Ayrıca, Abhazların gidebilecekleri başka bir
vatanları da yoktur. 1992-1993 savaşında ki başarıda
en büyük etken bu faktördür. Bugünün Abhazları, 19.
asrın ikinci Yarısı’nda atalarının yaptığı hatadan(günümüz
Abhazları, ‘ne pahasına olursa olsun Ana Vatan terk
edilmemeliydi’, diye düşünüyorlar ve tüm
davranışlarını bu bilinç ile belirliyorlar)
ders almışlardır. Örnek olarak: 1992-93 savaşı
Devresi’nde ‘küçük çocuklar ve hanımlar’ın, savaş
bitene kadar güven de olmaları; ‘Abhazya dışında
geçici barındırılmaları’ tekliflerini(Kuzey
Kafkasya ve diaspora Çerkesler’ince yapılmıştı bu
teklif), kesin
ve keskin bir dille reddetmişlerdi.
Abhazların, Abhazyada yaşayan diğer etnik grupların
‘Ana Vatan’ bilinçlerinin yanında, Abhazyanın stratejik
konumu; tam bir işgali imkansız kılacak coğrafi yapısı;
gerilla savaşına uygun dağ-vadi-mağaralar yapısı ve de
Abhazyalılar’ın atalarından miras savaşma
yetenekleri’nin yanında, geçen savaşta ve sonrasında
kazandıkları yüksek savaşma deneyimi-yeteneği’nin
ötesinde,
- Sadece; Kuzey Kafkasya’daki ve diasporada’ki
‘Çerkesler’ unsuru bile neden Abhazya-Abhazlar’ın
kolaylıkla feda edilemeyeceğini anlatmaya yeterlidir.
Açıklanmaya çalışıldığı üzere Kuzey Kafkasya
Çerkesleri, Abhazya-Abhazları ‘kardeş olarak
görmekte-kader ortağı saymakta’dır. Çerkes
diasporası’da, kültürleri ve ata Vatanları’na
ilgilerini kesinlikle muhafaza etmektedir; bu ilgi her
geçen gün artmaktadır(*22).
Tüm bu unsurlar dikkate alındığında, Abhazya’nın
‘neden en kırılgan sorun olduğu’ kolaylıkla
anlaşılabilmektedir. Abhazya-Abhazyalılar’ın feda
edilebilmesi sanıldığı gibi kolay değil, imkansızdır.
- Kuzey Kafkasya ve diaspora Çerkeslerinin ‘ses
getirici aktivitelerde’ bulunmamaları yanlış
değerlendirilmemelidir: Bulunulan ülkelerin huzurunu
bozmamak adına ve süreç içinde ‘doğru bir sonuca’
barışçıl bir düşünce ile varılabileceğine inançları
sebebiyle, bilinç-itidal-soğuk kanlı yaklaşımlarını
henüz bozmamışlardır. Bu süreçten ümitlerini
kestikleri anda, ne(ler) olabileceğini tahmin
edebilmek bile imkansızdır.
Hiçbir hazırlığı olmayan Abhazyalılar’ın, Gürcistan’ı
yenerek(1993, 30 Eylül) sınır dışına attığı’da
hatırda tutulması gereken en önemli husustur(*23).
Kısaca: Abhazya’nın feda edilmesi mümkün değildir:
Abhazya’nın durumu çok özeldir. Onun için, tüm Kafkasya
sorunları içinde en kırılgan sorun, Abhazya-Gürcistan
sorunudur. Abhazya -Gürcistan Sorunu’nun çözümüne bu
‘bilgi-ilgi’ ile yaklaşılmalı, çözüm aranmalıdır.
GÜRCİSTAN’DA YÖNETİM DEĞİŞİMİ; SON GELİŞMELER : Eduard
Şhewardnadze’nin düşürülmesi’nden sonra göreve gelen
Saakaşvili, iktidara gelmeden önce ve sonrası’nda,
‘Gürcü Yönetimleri’nin klasikleşmiş zihniyetini
yansıtmıştır. Acaristan Sorunu’nun küllenmiş görüntüsü
vermesinin ardından;
- “Acaristan’dan sonra sıra Abhazya’da” demeci ile
bölgede büyük bir gerginliğe sebep olmuştur ve
gerginlik halen devam etmektedir.
- Saakaşvili, Bölgeyi, ülkeleri; kültürlerini
tanımadığını(*24) Acaristan olayı
sonrası’nda, beklendiği şekilde belli etmiş; Güney
Osetya Sorunu’nu çok hızlı bir şekilde
tırmandırmıştır.
YENİ BİR YAKLAŞIMA İHTİYAÇ VAR: Kuzey ve Trans
Kafkasya sorunlarına, hem taraf devletler hem Birleşmiş
Milletler Teşkilatı hem de etkili devletler
yetersiz-yanlış siyaset-stratejiler ile yaklaşmışlardır.
Bu kısır yaklaşım tamamen terk edilmeli, sorunlara
eksiksiz-tam bir bilgi ile yaklaşılmalı, çözüm
aranmalıdır: Bölge, ülke, insan, kültür yapıları
gerçekçi analiz edilmeli-bilgilenilmeli(*25);
menfaate dayalı popülist siyasetlerin, arzu edilenin
dışında çok büyük karmaşıklıklara sebep olacağı; her
kesime maliyetin çok pahalı olacağı dikkate alınmalıdır.
Bu bağlamda;
ETKİLİ KURUM ve DEVLETLER ve de TÜRKİYE!:
Gürcistan’ın taraf olduğu tüm sorunlar; Acaristan,
Güney Osetya, diğer etnik sorunlar, açıklanmaya
çalışıldığı üzere önemli sorunlardır. Abhazya Sorunu’nun
bu sorunlardan farkı, düğümün çözüm merkezi olmasıdır.
Abhazya sorununa doğru-uygulanabilir bir ‘siyaset;
strateji’ ile yaklaşıldığında, anılan tüm bu sorunlar
doğru bir mecraya doğru seyredebilecektir.
Eğer etkili kurumlar ve Batı Alemi,
Abhazya-Gürcistan sorunu konusunda doğru bir sonuca
ulaşmak istiyorsa:
Birleşmiş Milletler, USA, Avrupa Birliği, Rusya ve
Türkiye tarafları; “Abhazyanın,
bir daha statüsüne zarar verilemeyeceği
uluslararası garantisini verecek; Abhazya’nın
eğemenliğinin korunduğu, ayırım yapılmadan Abhazya’da
yaşayan tüm halkların başta dilleri olmak üzere
kültürlerini özgürce koruyup; geliştirebilecekleri”
bir barış projesi ile, Gürcistan ile Abhazya’nın
anlaşma yapmasını sağlamalıdır.
Tabii aynı anlamda, Güney Osetya ve Acaristan’ın,
Gürcistan ile anlaşma yapmasını sağlamak da
gerekmektedir.
Gürcüleştirilip asimile edildiği bilinen (takip
edebilenlerin yakından bildiği gibi; değişik baskı
yöntemleri ile sindirilmeye çalışılan Megrel
Aydınları’nın isyanı(*26)
güçlü bir ses olarak gündemde daima olacaktır)
Megrel halkının’da, dilleri başta olmak üzere tüm
kültürel haklarını koruma-geliştirme altına alacak bir
yapının da oluşturulma mecburiyeti, dikkate
alınmalıdır.
Ancak, bu anlamda bir yaklaşımın ortaya konabilmesi
için: Türkiye’nin önce mevcut durumu ve olabilecekleri(*27)
iyi algılaması-kavraması ve buna uygun bir politika
belirleyerek Batı Alemini bilgilendirmesi-ikna etmesi ve
not edilen politika bağlamında birlikte hareketin
sağlanabilmesi gerekmektedir.
Israrla İfade edildiği üzere, Abhazya küçük; az
sayıda insanın yaşadığı bir ülkedir. Abhazya’nın küçük
bir ülke olması, nüfusu’nun az olması kolay feda
edilebileceğini düşündürmemelidir: Tüm Abhazya’da
yaşayanların feda edilmesi göze alınabilse , Kuzey
Kafkasyada’ki Çerkesler sindirebilse ya da yok
edilebilseler bile, dağınık olarak dünyada yaşayan
K.Kafkasya diasporası’nın tek-tek bulunup yok edilmeleri
mümkün olamayacağı için, Abhazya’nın işgal edilmesi; tüm
yaşayanların öldürülmeleri sorunu çözemeyecek,
düşünülenin aksine, hiç arzu edilemeyecek; tüm dünya
insanlığının zarar göreceği bir sonuca varacaktır.
SALT TÜRKİYE AÇISI’NDAN..!:
Öneriler, Türk Dış Siyasetinin:
a) Reel
politikanın gereği olarak, çok hassas bir seyir takip
etmesi gerektiği,
b) Siyasetler
ve onların uygulamasını içeren stratejilerin
oluşturulmasında, ideallere, inançlara, hevesler ve
ülkülere yer olmadığı; temel dayanağın ‘gerçekler’
olması gerektiği, bilinci-sorumluluğu ile,
c) Önceden alınacak tedbirleri ihtiva eden
stratejilerin de, zamanında oluşturulup-uygulanmasının
gereğine inanılarak, yapılmaktadır. Bu bağlamda:
- Kafkasya’da ki her istikrarsızlık ortamı,
Türkiye’nin güvenliği ve ekonomisi açılarından çok
olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
- Abhazya ile ilgili olumsuz bir yaklaşım-sonuç,
1859 yılı ve sonrasında, Kafkasya’dan Türkiye’ye göç
zorunda bırakılan ‘Kafkasya Kökenli Türkiye
Cumhuriyeti Vatandaşları’ açısından ve bunun Türkiye
ve dünyaya yansımaları açısından, ifade edilmesi
istenmeyecek sonuçları getireceği kesindir.
Ana metin’de not edildiği üzere Türkiye’nin, hem
taraf ülkeler nezdinde, hem etkili kurumlar nezdinde hem
de doğrudan kendi içinde yapması gerekenler vardır. Bu
bağlamda,
TÜRKİYE’NİN ÖNCÜLÜK ETMESİ GEREKEN SOMUT ÖNERİLER; EN
ÖNCELİKLİ OLANLAR:
1. Yukarıda, ”ETKİLİ
KURUM ve DEVLETLER ve de TÜRKİYE” başlığı altında ifade edilen
‘yeni yaklaşımı’, Türkiye siyaset ve stratejisi ile
özümsemeli ve tüm etkili kurum ve ülkelere
aktarmalı-anlatmalı-ikna etmeli, not edilen anlamda bir
sonucun alınmasına samimi olarak gayret etmelidir.
2. Abhazya’ya
uygulanan ambargo, Gürcistan’a da zarar vermektedir.
Ayrıca ambargo, barış ümidini tümden yok etmektedir.
Ambargo’dan yararlanan tek ülke Rusyadır: Rusya,
ambargoyu istediği gibi kullanmakta; istifade
etmektedir. Rusya haricinde tüm ülkeler, Abhazya’ya
uygulanan çok yönlü ambargoya tam olarak riayet
etmektedir. Örneğin, Türkiye. Rus gemileri hiçbir
kısıtlama olmadan Abhazya limanlarına gidip-gelirken,
Türkiye kendi vatandaşı Çerkeslerin, yakın akrabalarının
yaşadığı Abhazya’ya ‘baş sağlığı’ dileyebilmek için bile
gidiş-gelişlerine imkan sağlamamaktadır...Türkiye
Çerkeslerinin bu durumu anlayabilmesi-algılayabilmesi
mümkün değildir.
Gürcistan’ın BDT’den talebiyle, 1995 yılında
uygulamaya konan ambargonun, Rusya hariç tüm taraflara
ve de Gürcistan’a zarar verdiği, süreç içinde zararın
giderek artacağı; büyük boyutlu problemlere kaynaklık
edeceği konusunda, Gürcistan ikna edilmeli ve
Gürcistan, BDT’den ambargunun kaldırılmasını resmen
talep etmelidir.:
ABHAZYA’YA UYGULANAN ÇOK YÖNLÜ AMBARGO EN KISA SÜREDE
KALDIRILMALIDIR.
- Yakın akraba görüşmeleri, karşılıklı
evliliklerin gerektirdiği görüşmeleri; karşılıklı
‘baş sağlığı’ dileme gereksinimini dikkate almayan
uygulama; Abhazya’ya gidiş-gelişleri
imkansızlaştıran uygulama, Evrensel Hukuk İlkeleri
ve Bireysel İnsan Haklarına aykırıdır. Türkiye,
başka ülkelerde yaşayan soydaşlarına sahip çıktığı
kadar, kendi vatandaşı Çerkeslere sahip çıkmak;
onların haklarını korumak durumunda dır:
2. TÜRKİYE’DEN
ABHAZYA’YA DOĞRUDAN GİDİŞ-GELİŞLERE(ambargonun
kalkması beklenmeden) İZİN VERİLMELİDİR.
3. Gürcistan’a gönderilen insani yardımların en ufak
zerresinin Abhazya’ya gitmediği bilinmektedir. Bu durum,
Çerkes diasporası’nın kabul edemediği bir haksızlıktır.
Abhazya’ya doğrudan insani yardımın gönderilmesi zaruret
haline gelmiştir:
DÜNYADAN VE TÜRKİYE’DEN-ABHAZYA’YA HER TÜR İNSANİ
YARDIM SAĞLANMALI VE YARDIMLARIN DOĞRUDAN ABHAZYA’YA
GİTMESİ SAĞLANMALIDIR.
4. Soruna gerçekçi bir çözüm iklimi sağlanabilmesi
bağlamında çok faydalı olabilecek olan,
Abhazya’dan-Türkiye’ye, Türkiye’den-Abhazya’ya
karşılıklı diplomatik ve yarı diplomatik ziyaret
trafiğinin başlatılması ihtiyacı vardır. Ankara’nın her
iki tarafı da dinleyerek soruna çözüm arayışlarına katkı
sağlaması, ancak bu durumda mümkün olabilecektir.
5. Abhazya’ya yerleşmiş-yaşamakta olan T.C. vatandaşı
kişilere konsolosluk hizmeti verilmesi’de, sorunun
çözümüne katkı bağlamında çok önemlidir. Ankara, bu
durumda ki vatandaşlarına, doğrudan konsolosluk hizmeti
vermenin en uygun yolunu bulup-uygulamaya sokmalıdır.
6. Abhazya’dan-Türkiye’ye, Türkiye’den-Abhazya’ya
dolaylı yollardan ticari emtia trafiği vardır. Kayda
tabi olmayan bu trafik, her iki ülkenin maddi
kayıplarına sebep olmaktadır. Türkiye-Abhazya yolcu
trafiğine; ‘doğrudan gidiş-gelişe’ izin verilerek çözüm
üretilirken, aynı zamanda: İKİ ÜLKE ARASINDA ‘RESMİ
BANKACILIK İLİŞKİSİ’ SAĞLANMALIDIR.
7. Abhazya’da, hem Osmanlı Devleti devresinden kalma
hem de Post Sovyet devresinde yerleşen Müslüman bir
nüfus bulunduğu bilinmektedir. Türkiye’nin, dini
vecibelerini yerine getirebilmeleri için, bu insanlara
yardımcı olması gerekmektedir. Türkiye:
ABHAZAY’DA YAŞAYAN MÜSLÜMAN TÜRK YA DA DİĞER
MÜSLÜMANLARA DİYANET HİZMETİ(cami yapımi; İmam tahsisi,
Vb.) KONUSUNDA DESTEK VERMELİDİR.
8. Dünya’da; medeni ülkelerin tümünde-Üniversitelerde
‘Kuzey Kafkas Kültürü ve Dili’ konusunda kürsüler
kurulmuş, uzun yıllardır hizmet vermektedir. Bu
ülkelerde yaşayan Çerkes sayısı önemsenmeyecek
sayılardadır. 5-8 Milyon Çerkes vatandaşa sahip
Türkiye’de Kafkas Kültürü-Dilini araştıran bir kürsü
bile bulunmaması utanç vesilesi olmalıdır. Bu konudaki
gecikme hızla telafi edilmelidir: ‘KUZEY KAFKASYA
DİLİ ve KÜLTÜRÜ’ Kürsüsü en kısa sürede faaliyete
geçirilmelidir.
8.1 Bu bağlamda, ayrıca: TÜRKİYE-ABHAZYA ARASINDA
KÜLTÜREL İLİŞKİ-İŞBİRLİĞİ, KISA SÜREDE HAYATA
GEÇİRİLMELİDİR.
9. Bölge, Abhazya, Gürcistan ve halkların kültürleri
ve de tarihi gerçekler göz önünde bulundurulmadan,
‘Gürcistanın toprak bütünlüğü’ söylemi bağlamında
siyasetin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından da
benimsenmesi, Abhazya’yı Rusyasız davranamaz durumu
düşürmüş-düşürmektedir. Bu durum, hem Rusya’ya, hem
Abhazya’ya ve Gürcistan’a hem de başta Türkiye olmak
üzere tüm bölgeye önemli zararlar verecek bir gelişme
sağlayacaktır.
Rusya nın Abhazya ile ilgisinde dayandığı tüm
argümanlara Türkiye’de sahiptir (Örn: Abhazya’da Türk
kökenli ve Türkiye kökenli insanlar yaşamaktadır) Bu
argümanlar kullanılarak ve emsal olarak Rusya’nın
uygulamaları gösterilerek Türkiye, Abhazya’nın Rusya’ya
mecburiyetini azaltmalıdır. Bu tür akılcı-realist bir
yaklaşım, Abhazya’ya, Çerkes diasporasına ve Türkiye
başta olmak üzere anılan tüm taraflara gelecekte çok
önemli bir rahatlık kazandıracaktır.
SONUÇ:
Bilinçsiz; Bölge; insanları, Kültürleri’ni
tanımayan-bilmeyen-öğrenmek istemeyen kalıplaşmış
uygulamalar; geçmişte tecrübe edilen ve tüm taraflara
çok yönlü zararlar veren; sonuçta insanlığa çok pahalıya
mal olmuş uygulamaların terk edilmesi kaçınılmaz
sayılmalıdır: Günümüzden geçmişe doğru Rusya, Türkiye,
Gürcistan ve stratejik menfaatleri olan tüm diğer
devletlerin, Kuzey ve Trans Kafkasya’ya yönelik
politikalarının iflas ettiği, gelinen süreçte; günümüzde
kavranmalıdır.
- Rusya penceresinden bakıldığında bile, Çarlık
Rusya’sının yanlış tercihinin sonucu’nda, salt Rusya
ve Rusların gördüğü her tür zarar göz önüne
getirildiğinde, ifade edilmeye gayret edilen ‘yanlış
siyaset-strateji’ kolaylıkla kavranabilecektir:
Rusya’nın yanlış tercihleri yüzyıllardır devam etmekte
ve sonuçta, yüz milyonlarca insan kaybı, maddi ve
manevi kayıplar; halen devam eden perişanlık,
mutsuzluk. Böyle devam etmesi durumunda, tümden yok
oluşa kadar gidebilecek süreç...
- Gürcistan içinde durum farklı değildir. Mevcut
uygulamaların önlenememesi; doğru bir mecraya yönelme
sağlanamaması durumunda Gürcistan’da param-parça
olacaktır.
İRONİK AVRUPA ÖRNEĞİ...!
Belirli devre-süreler
‘birbirlerine’ üstünlükler sağlayıp; geçici
başarıları olan Avrupalıların, asırlarca süren
berbat-kirli savaşlar sonucunda, “kan, göz yaşı ve
sefaletten’ öte bir sonuç elde edemediklerini (çok geçte olsa)
görünce-algılayınca, “olabildiğince adaletli ortak
paylaşımla; huzura, mutluluğa” doğru ilerlemekten
başka seçenekleri kalmadığını fark etmeleri, çok
‘ironik’ değil midir...!. Ateşin yaktığını,
elimizi yakmadan anlamamız için örnekler pek çoktur. |
Türkiye’nin öncülüğünde tüm kurum ve devletleri, bu
anlam-bağlamda göreve çağırmayı insani bir görev olarak
gördüğümüzü ifade etmek isteriz: Bu defa el yanmadan
‘ateşin’ yakıcı olabileceğini görelim. Gürcistan, Rusya
ve tüm taraf ülkeler, sonuç vermesi mümkün olamayacak
‘yapay oluşumlardan’ kaçınsın; ARTIK TÜM HALKLAR huzura,
mutluluğa doğru bir nefes alma imkanı bulabilsinler...
Mutluluk-huzur, Rus ve Gürcü halklarının da hakkıdır.
EK:
ALINTILAR, KAYNAKÇA HAKKINDA BİLGİLER ve TAMAMLAYICI
BİLGİ NOTLARI:
(“Abhazya Özelinde Gizemli
Kafkasya...” Metni Eki’dir-Ekim 2004)
ALINTILAR, KAYNAKÇA HAKKINDA BİLGİLER
ve TAMAMLAYICI BİLGİ NOTLARI:
(*1)
Farid-ud-din Attar-Kuşların
KonferansI):
Kral’ımı çok iyi biliyorum. Fakat tek başıma onu
nasıl bulacağımı bilemem... Kibrini ve inançsızlığını
terk et. Yaşamında verici ol. Dünyaya nasıl sevinç
içinde adım attıysan, Kral’ın mahkemesine de aynı
şekilde gir.
Gerçek bir kral’ımız var ve O, Kaf adı verilen
dağların ardında yaşıyor.
(*2) Prof. Reginald Aubrey Fessenden
(Kafkasya Berzahının Batık Uygarlığı-1923, Boston):
- Kafkasya, dünyanın sabahının ülkesidir.
- Kafkasya insanlığın beşiği ve anavatanıdır.
- Tufan öncesinde ilk insanlık uygarlığı (Atlantis
gibi) Kafkasya’da oluşmuştur.
- Kafkas kavimler bu uygarlığın yanaşması değil,
aslıdır.
- Bugünkü Kafkas kavimleri de onların ahfadıdır.
... İleride yapılacak kapsamlı
arkeolojik araştırmalar bu tezi daha iyi
kanıtlayacaktır.
Bu satırların yazarı, uzun
araştırmaların sonucu olan bu iddialarına yardımcı olan
ve destek veren yüzlerce bilim adamı ve araştırmacıya
teşekkürlerini sunmayı borç bilir. Bunların başında
özellikle ‘egyptolog Sir Flinders Petrie, Sami
filolojisi ve arkeoloji profesörü Dr. Albert T. Clay,
Sir Robert Hart ve grubu, Kafkasolog W. E. D. Allen,
Prof. Meşaninov, Prof. T.A. Olmstead, E. CHİERA, E. A.
W. Budge, J. H. Breasted, Jansen, Peters, Rawlinson ve
E. Gilhrist’ gelir...”
(*3)
Herodot-
MÖ 450- (2.104)
- ‘...Hiç şüphe yoktur ki Kolhis halkı ile eski
Mısırlılar aynı ırktandırlar.’ Mısır’ın eski adı Aetia
idi. Kafkasya’da aynı adı taşıyan bir bölge bulunurdu.
Sirisk ise Nil nehrinin eski adıdır. Kafkasyada’ki
nehrin adı ise Cyrus’dur (Kur)...”
(*4)
Sir John Mandeville (1356 yılında 2 cilt halinde
yayınladığı eseri, Kafkasya ile ilgili bölüm):
- “ ...Buradaki Abhaz Krallığı’nda çok hayret edici
bir bölge vardır. Hanyson adlı kişinin de
doğrulayacağı gibi buraya üç gezi tertip edildi, fakat
içeriye girilemedi...”
(*5)
Strabon:
- “... Bu ülkenin insanları olağanüstü yakışıklı ve
iri yapılı insanlardır. Alışverişlerinde dürüsttürler
ve para canlısı değildirler. Bu ülkede bitkiler ve
hayvanlar bile çok gelişmiş ve iri göründü bana...”
(*6) Yazan: AYDIN O.ERKAN-Eser adı:
TARİH BOYUNCA KAFKASYA-Çivi Yazıları/Mjora Yayın.
(Adı geçen eser, M.Ö.’den-günümüze, ‘Batılı 250’yi
aşkın araştırmacı-bilim insanı’nın eserlerinin
tanıtıldığı rehber bir bibliyografik eserdir.
Yazarların, Kafkasya ve Kafkasyalılar ile ilgili
söylemleri’nden alıntılarda bulunmaktadır bu eserde.)
(*7)
Kuzey Kafkasyanın aynı kökten gelip-aynı
kültür tarzı ile yaşayan kardeş halkları’na ve uzun
tarihi süreç içinde kendilikleri’nden bu kültürü
benimseyen kavimlere ‘Çerkes’ denilmektedir.
Çerkesler’in ‘doğru yaşam felsefesi-öğretisi’
denilebilecek kültürleri Milattan binlerce sene öncesine
dayanmaktadır. ‘Ayıp’ ile özetlenebilecek bir yaptırımı
ile tüm yaşamı düzenlemiş bir öğretidir bu kültür.
Kuzey Kafkasya’nın Abhazya sınırında
yer alan dağlarında doğup, 50’li yaşlarından sonra
Kanada/Vernon’a yerleşen ve günümüzde 88 yaşını bitirmiş
olan Murat Yagan’ın değişik zaman-yerlerde yaptığı
konuşmaların toplandığı kitapçıkta, şöyle bir tarifi
çıkmaktadır, Kebze/Khabze/Xabze/Akabza için.
Murat Yagan-Kanada/Vernon (THE
TEACHINGS OF KEBZEH-Essentials
of Sufism from the Caucasus Mountains- Murat Yagan,
edited by Ya’qub Ibn Yusuf -Kebzeh Faundation,
www.kebzeh.org-):
- : “
Kebze,
doğru, iyi, mutlu yaşam öğretisi-felsefesidir.
Doğumdan-ölüme örnek alınarak-olunarak öğrenilir.
Sıfırdan başlayan eğitim sebebiyle, doğru yaşam
kaideleri, soluk almak kadar doğal gelir kişiye.
Öğretinin üç seviyesi vardır: 1) Günlük yaşamı
düzenleyen/ adabı muaşeret kaideleri, 2. Entelektüel
boyut, 3. (dinsel bir anlayış-yaklaşım olmadan)
Kişinin, ruhsallığını anlaması; melekelerini
keşfetmesi yolu ile ‘kamil-gelişmiş insan olma’,
seviyeleri.
Alıntılar (*6)’ da refere edilen eser okunup,
yazarların söylemleri’nden; Çerkeslere yakıştırdıkları
“nitelik-kavramlar” yan-yana konduğunda Murat Yagan’ın
tarifine varmak hiçde zor olmamaktadır. Bu
nitelik-kavramlar şunlardır:
ONURLU OLMAK / KUTSALLIK-
RUHUN ÖLMEZLİĞİNE İNANMA /
DEMOKRATİK YAKLAŞIM-YÖNETİM
/ PARA, MEVKİ, ŞAN VE ŞÖHRETE ÖNEM VERMEME /
İNANÇTA BAĞNAZ OLMAMA
/ KADIN, ERKEK EŞİTLİĞİ /
KONUKSEVERLİK
/ KENDİNE GÜVEN, KİŞİYE GÜVEN, TOPLUMUNA GÜVEN DUYGUSU /
CESARET, YİĞİTLİK KAHRAMANLIK
/ YETENEKLİ YÖNETİCİ SEÇME VE ONA TABİ OLMA /
BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK
/ KONUŞMA YETENEĞİ; FİKİRLERİNE ÖZGÜR İFADE ETME /
AKRABA İLE EVLİLİK YAPMAMA
/ DOĞAYA; ÇEVREYE SAYGI /
CÖMERTLİK / NEZAKET /
CENTİLMENLİK- ŞOVALYE RUHLU OLMA
/ MÜLKİYETTE AYIRIM YAPMAMA -PAYLAŞMAYI BİLME /
YURT SEVERLİK
/ SEVGİ, SAYGI; HER SEVİYE YAŞTAKİ’NİN BİRBİRİNİ
SEVMESİ-SAYMASI /
KAREKTERLİ KİŞİLİK
/ ENTELEKTÜEL OLMA /
SÖZÜNÜN ERİ OLMA
/ ALINAN-ALINACAK ‘TOPLUMSAL KARARLAR’IN DEMOKRATİK
YÖNTEMLE ALINMASI ve KARARLARIN TOPLUMCA KABUL
EDİLEBİLİR OLMASINA ÖZEN GÖSTERME/.
(*8) Rus-Kafkas
savaşları’nın ardından zorunlu göçe tabi tutulan
‘çerkesler’’in ne için, nasıl, hangi
yol(lar) ile göç ettirildikleri; göç etmek zorunda
bırakılanların değişik kaynaklara göre sayıları ve
çekilen insanlık dışı sıkıntılar ile Vb. ilgili iki
önemli kaynak eser:
- Arsen Avagyan
-ÇERKESLER-Belge
Yayın- belgeyayinevi@hotmail.com
Avagyan, A.G., Cerkezkiy Factor V Osmanskoy Imperii I
Turtsii (vtoraya polovina XIX- pervaya çetvert XX vv.),
Erivan, 2001.
- Justin Mc Carty-
‘ÖLÜM ve SÜRGÜN/DEATH AND EXİLE’-(Türkçe çevirisi:
Bilge Umar, 1998, İnkilap Yayınları)
(*9) Kuzey
Kafkasya’dan göç zorunda bırakılan çerkesler ile ilgili
çok farklı sayılar verilmektedir. Güvenilir
kaynaklar’ın ittifak ettiği sayı, bir milyon kişinin
üzerindedir. Göçe tabi tutulan sayı ‘bir milyon’ kişi
veri alınır ve çerkeslerin fazla çocuk yapmadığı dikkate
alınsa daha yüksek bir sayıya ulaşılmasına rağmen,
Türrkiye’de yaşayan çerkes diasporasının, Minimum 5,
maximum 8 milyon oldukları tahmin edilmektedir. Bu
sayı’nın içinde kardeş halk olan Abazalar’ın sayısı,
500-800 bin kişidir.
Prof. Kemal Karpat’ın zorunlu göç ve göç zorunda
kalanların sayısı konusunda şöyle söylemektedir:
- Prof:Dr. Kemal KARPAT
(Wisconsin Üniv.) –‘Ankara, çerkes sürgünü’nün ele
alındığı panel- NART Dergisi, sayı: 37, sayfa:13):
“......Daha yola çıkmadan açlık,
sefalet, hastalık ve kitle ölümleri başlıyor. Bu bir
SOYKIRIM, bir VAHŞETTİ...”
“... Kanaatimce, Kafkaslardan o
tarihlerde ve ondan sonraki tarihlerde 2 milyon ile 2.2
milyon arasında insan göç
ettirilmiştir...’
(*10)
Çarlık Rusyası’nın, başka ülkeler-halklara çok yönlü
zarar veren tercihi yüzyıllar’dır kan akıtmaya devam
etmektedir...: Çarlık Rusyasının; karşılıklı menfaatler
çerçevesi’nde; dostluk ilişkileri içinde arzu ettiğini
alabilme doğru tercihi yerine, savaşarak ‘herşeye’ sahip
olma yaklaşımına yönelmesi, Rus vatandaşlar için’de
‘maddi, manevi, insani’ felaketler getirmiştir. Ayrıca,
Kafkas savaşlarının getirdiği yıpranma, Çarlık
Rusyası’nın çöküşünü getirmiş; Sovyet rejimi gelmiştir.
Sovyet Yönetimi döneminde, on binler ile ifade edilen
insan yok edilmiştir Rusya’da.
(*11) Gürcistan,
Abhazya’yı işgal girişimine başlamadan önce, Moskova ile
değişik seviyeler’de görüşmeler yapmıştı. Bu
görüşmeler’de, “Gürcistan’ın Batı’sın da-Zugdidi
bölgesi’nde saklanan bazı kanun kaçakları’nın Abhazya’ya
kaçtığını ileri sürerek, dolaylı yoldan, Abhaya
saldırıya izin verilip verilmeyeceğini öğrenmeye çalıştı
Gürcü yetkililer. Hem Rus tarafı, hem de Gürcü tarafı
haydutların Abhazya^da olmadığını biliyorlardı. Ruslar,
taktik olarak ‘bu sizin sorununuz, bize niye
söylüyorsunuz!’ diye cevap verdiler.
- Rusya’nın yapmak istediği, Gürcistanı içinden
çıkamayacağı bir riske sokmak ve günü geldiğinde de
‘diz üstü çöktürüp-yalvartarak’ BDT’ye sokmaktı.
Rusya’nın bu taktiği aynen tuttu: Gürcistan Abhazya’ya
saldırdı. Abhazya savaştan galip çıktı. Ardından, eski
Megrelya-Zugdide’de isyan patlak verdi. Eduard
Şhewardnadze diz çöktü; BDT’ye kabul edildi Gürcistan.
Gürcistan BDT’ye girince, Megrel isyanı, Rus
birlikleri’nce bastırıldı.
(*12) Prof. B.G. Hewitt -Kimlik
ve Sahiplenme Problemi Olarak Abhazya/ Abkhazia:
a problem of identity and ownership. In: Central Asian
Survey, vol.12(3), p. 267-323 6.1991- (Türkçesi
için:http://www.kafkas.org.tr/
)-
İngilizce orijinali için: School of Oriental
and African Studies, Londra-websayfası:http://www.soas.ac.uk/staff/staffinfo.cfm?contactid=41):
- (...Sovyet gücü 4 Mart 1921'de yeniden kurulmuş ve
Abhaz Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Gürcistan Devrim
Komitesi tarafından 21 Mayıs'ta tanınmıştır...)
(*13)
...Milliyetçilik ve dinin yükseldiği ülkede,
Hıristiyanlık yeni bayrağa da yansımış. Bazı bölgelerde
50 bin Müslüman’ın Hıristiyanlığa geçtiği anlatılıyor.
Ülkede cirit atan misyonerlerin, maddi zorluklar
içerisindeki Müslümanları yardım vaatleriyle din
değiştirmeye çağırdıkları belirtiliyor. Gürcistan’ın
Türkiye’ye yakın bölgelerine büyük haçlar
yerleştirildiği, bu sembollerin sınırın ötesinden
görülebilmesi için ışıklandırıldıkları dahi iddia
ediliyor...
Salih Boztaş,
Zaman Gazetesi, 13.08.04-
http://www.zaman.com.tr/?bl=dishaberler&hn=80335
(*14) Gubaz ÇİBARİŞ-MEGRELO-LAZLAR
ve GÜRCÜLERİ
-http://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/gubazi_megrelo_lazlar_ve_gurculer.html
- (İnfo: gubazi@hotmail.com)-
(*15)
Gürcistan’da yaşayan Ermeniler ve muhtemel gelişmeler
için:
KAFKASYA’DA
CAVAHETİ (GÜRCİSTAN) İLE KRASNODAR (RUSYA)
ERMENİLERİNİN JEOPOLİTİĞİ ve ÖZERKLİK ARAYIŞLARI”
Hasan Kanbolat- Nazmi Gül-Asam
Kafkasya Masası-Web Site:
http://www.avsam.org/english/
Not: Bu metnin Türkçe’si ek’tedir.
(*16) 1859 ve
sonrasında Abhazya’dan sağlanan zorunlu göçün ardından
Abhazya’daki nüfus değişimleri; Abhazya’ya başka etnik
gruplardan sağlan zorunlu göçler, Vb. konularda:
Prof. B.G. Hewitt -Kimlik
ve Sahiplenme Problemi Olarak Abhazya/ Abkhazia:
a problem of identity and ownership. In: Central Asian
Survey, vol.12(3), p.267-323 6.1991-(Türkçesi
için: http://www.kafkas.org.tr/
)-
İngilizce orijinali için: School of
Oriental and African Studies, Londra-websayfası:http://www.soas.ac.uk/staff/staffinfo.cfm?contactid=41)
(*17) "Türk Haber" (
www.turkhaber.org)-
Tarihte Abhazlar-:
- Strabo'ya göre
,
M.Ö. I.yy. da Abhazya'nın sınırları bugünkü Pitsunda
kentinin bulunduğu yerden, Trabzon'a kadar
uzanmaktaydı.
Hekataios
(M.Ö. 500) Heniokhai'yi (Wubıh Yurdu) Abhazya'nın
sınırları içinde göstermektedir.
Karyanda
ise (M.Ö. 500), Akhaioi (Achaenos) olarak belirttiği
toplumu ve bölgeyi yine Abhazya ile çakıştırmaktadır.
(*18) 1960 yılında
MAYKOP’a iki kilometre mesafede, iki ünlü fransız bilim
adamı;
Arkeolog Maurice
Dunand
ve
Epigrafist Eduard DHORME
tarafından bulunan yaklaşık 220 cm2’ye eşit açık gri
renkte yerel kuvarstan bulunan taş, 1963 yılında
Leningrad/St. Petersburg’da Sovyet Bilimler akademisi
Üyesi Prof. G. TOURÇANİNOV’un
da katıldığı bir çalışma ile çözümlendi.
M.Ö. 1300-1200
yıllara tarihlenen ve
‘MAYKOP TAŞI’ diye anılan
‘bu taş’ta ki yazınn Abhazca olduğu anlaşıldı.
’Maykop Taşı’ındaki Abhaz Yazısı, ‘Modern Alfabe’nin
‘ata’sı durumunda olup günümüze dek bulunmuş en eski
kaynak sayılmaktadır.
Prof. TOURÇANİNOV’un
konudaki makalesinden alıntı: ‘... Birçok okuma
girişiminden sonra nihayet yazıyı okuduk. Bu yazı,
Karadeniz Doğu sahillerinin otantik-yerli halkı olan ve
tarihi bağlantısı antik yazarlarca efsanefi ‘Kolkhi’ye
uzanan ABHAZCA idi. Abhazlar’ın Kolhis dışında, yazılı
taşın bulunduğu yörede’de yaşadıklarına bu belge
tanıklık etmektedir...’
NECMETTİN KARAERKEK,Makale:
‘Altın Post Ülkesi’ -NART, Düşün, Sanat Dergisi, 1998,
Sayı 5.-
e-mail:
nartdergisi@kafkasfederasyonu.org
(*19) Bkz: Hürriyet
Gazetesi’nin, 20.05.04 tarihli nüsha, sayfa 19’da ki:
‘Abhazya’nın Yanındayız’ ilanı.
(*20) “ Bir
Kafkasya klasiği”-
Erdal Güven
(eguven@radikal.com.tr)
RADİKAL
GAZETESI,15.08.2004:
“...Acarya etnik bir sorun değildi. Bölge halkı
çoğunlukla Gürcü... Öte yandan Rusya’nın, Saakaşvili’nin
istediği gibi Abhazya ve Güney Osetya’dan çekilmesi de
siyaseten mümkün değil. Aksi taktirde yukarıda
bahsettiğim stratejik manevra kabiliyetini kaybeder.
Dahası zaman içinde Abhazya ve Güney Osetya’da
onbinlerce insana Rus vatandaşlığı verildi. Dolayısıyla
Moskova’nın kendi yurttaşlarını Gürcülerin merhametine
emanet etmesi de olası bir açılım değil. Şu da var
tabii: Taraflar arasında Abhazya ve Güney Osetya’nın
siyasi geleceğini ve Tiflis ilişkilerini düzenleyecek
bir anlaşmaya varılmadan Rusya’nın bu iki bölgeden
çekilmesi durumunda çıkması muhtemel çatışmaların yol
açacağı istikrarsızlık tüm bölgeyi, dolayısıyla
Moskova’yı da tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilir...”
(*21) Abhazların
tarihi; kültürleri, Çarlık sonrası; Sovyet devresi
uygulamalar; Abhazya’nın zaman içinde
değişen-değiştirilen nüfüs yapısı, statüleri;
Stalin-Beria devresi ve sonrasında; geniş bir yelpazede
siyaset ve stratejilerle Abhazları tümden asimile etmeye
yönelik uygulamalar, Sovyetler Birliğinin son günleri ve
sonrasında Tiflis Yönetimleri provakasyon ve
emrivakileri konusunda:
Prof. B.G. Hewitt - Kimlik
ve Sahiplenme Problemi Olarak Abhazya/ Abkhazia:
a problem of identity and ownership. In: Central Asian
Survey, vol.12(3), p.267-323 6.1991-(Türkçesi
için:http://www.kafkas.org.tr/
)-
İngilizce orijinali için: School of
Oriental and African Studies, Londra-websayfası:http://www.soas.ac.uk/staff/staffinfo.cfm?contactid=41)
(*22) Türkiye’de
yaşayan diasporaların 2. ve 3. nesillerin elli’li yaş
üzerinde olanlarından önemli bir bölümü, ‘Atalarından’
dinledikleri acı hatıraların etkisi ve belli bir
yüzde’de de dinsel etki ile ‘bağırlarına taş basarak’,
çocuklarına ‘Ata Vatanlarını’ unutturma gayreti
içindedir. Ancak, elli yaş üzerinde olanların bir bölümü
ile; 50’li yaşın altındaki nesiller ‘Ata Vatalarına’ ve
de kültürrlerine her geçen gün daha fazla
bağlanmaktadırlar: İnternet ortamında, ‘Kafkas;
Kafkasya, Çerkes; Çerkesler, Abhazya Abhazlar, Abazalar’
gibi sözcüklerle yapılacak aramalarda; tüm dünya’da
konuda ki potansiyeli; özellikle eğitimde olan, ya da
eğitimini tamamlamış genç insan potansiyelini
görebilirler.
(*23)
19. yy’ın
ikinci yarısı, özellikle 20. yy.’ın 20’li yıllarından
sonra Gürcistan-Gürcülerin çok yoğun haksızlıklarına
muhatap olmuştu Abhazlar. 1950’li yıllar ve sonrasında
yaklaşık her on senede bir Abhazların, Gürcü
uygulamalarına karşı çıkan isyanları-eylemleri olmuştu.
Baskıların-uygulamaların dozu o kadar ağırdı ki, Sovyet
sistemi zamanında bu tür karşı çıkışların zorluğuna
rağmen zorunluluk karşısında gerçekleştirilmişti. Her
defasında Sovyet Merkezi Yönetimi, Abhazları haklı
bularak; Abhazlar lehine bazı iyileştirmeler yapmak
zorunda kalıyordu. Tüm bu sürece rağmen Abhazlar,
Gürcistan-Gürcülerin topyekun bir savaşa yeltenmeyeceği
düşüncesine sahiptiler ve bu sebepten ötürüde hiçbir
askeri hazırlık yapmamışlardı. Gürcistan Birlikleri
Abhazya’nın büyük bölümünü işgal ettiklerinde direniş
‘av tüfekleri’ yapılmaya çalışıldı. Sonra, möoltof
kokteylleri ile Gürcü tankları ele geçirildi; Gürcülerin
silah ve mühimmatları alınarak Gürcülere karşı
kullanılşdı. Abhazya’nın Batısı’nda yer alan Gagra
bölgesini Abhaz Milisleri ele geçirince, çok önemli
miktarda, Gürcülere ait ‘ağır ve hafif savaş araçları;
mühimmat’ Abhazyalı savaşçıların eline geçti. ^Tek bir
otomatik tüfeği bile olmadan savaşa yakalanan Abhazya
güçleri, Gürcü teçhizatı ve mühimmatı ile Gürcistan
Askeri Birliklerini yendi ve 30.Eylül.1993’de Abhazya
özgürlük ve bağımsızlığına tekrar kavuştu: 100 bini
biraz aşkın Abhaz ve bir o kadar’da diğer etnik
milletlerin yaşadığı Abhazya’nın eğitimsiz-teçhizatsız
güçleri, 5 milyon nüfusa sahip Gürcistan’ın eğitimli;
yüksek askeri teçhizatlı Birliklerini yenmişti. Abbhazya
askeri Güçlerinin başarısı, bir çok ülkede, askeri
uzmanlarca araştırma; askeri öğrencilere ders konusu
olmuştur.
(*24) “ Bir
Kafkasya klasiği”-
Erdal Güven
(eguven@radikal.com.tr)
RADİKAL
GAZETESI,15.08.2004:
“...Saakaşvili,
Acarya'daki başarısından da aldığı cesaretle bu kez
Abhazya ve Güney Osetya'ya çevirdi gözlerini. Ancak bu
kez işi Acarya'dakiyle kıyaslanamayacak kadar zor.
Acarya etnik bir sorun değildi. Bölge halkı çoğunlukla
Gürcü...” “...Oysa Abhazya ve Güney Osetya başından beri
etnik temelli sorunlar...”
(*25) DÜNYAYA
BAKIŞ-Taylan Bilgiç- “Tiflis fatihi Erdoğan!”
-EVRENSEL
NET-http://www.evrensel.net/04/08/16/kose.html#3:
“...Tanınmış askeri analist General Vladimir
Romanenko, şu saptamayı yapmış: “Güney Osetya’daki
durum, genel olarak Kafkasya’daki durumdan, NATO ve
Avrupa Birliği’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya sızmasından
bağımsız düşünülemez. NATO’nun amacı, Türkiye üzerinden
Orta Asya’ya uzanmak. Bunun için, Gürcistan’a
ihtiyaçları var. Ve bu ihtiyacı iyi gören Saakaşvili,
fırsattan istifade ederek kendi gündemini de
ilerletiyor... Ama Batı, Kafkasya milletlerinin
niteliklerini anlamıyor. Gelişmelerin patlamayla
sonuçlanabileceğini, bütün bölgenin savaşa
sürüklenebileceğini görmüyorlar.” (RIA Novosti, 15
Temmuz 2004)...”
(*26) Gürcistan,
tarihi süreçte Abhazlara olduğu gibi Megrel/hristiyan
laz’lara yönelik çok yönlü asimilasyon uyguladı ve
önemli ölçüde başarılı oldu. Ancak, baskı altında
tutulan Megrel sorunu, Gürcistan’ın ‘oldukça uyku’da
görünen bir sorunu ise’de, başak sorunların tetiklemesi
ile; sorun herhangi bir şekilde ortaya çıktığında,
kontrol altına alınması çok zor olacaktır. İnternet
ortamında, ‘laz, megrel, mingrel, mingrelia, megrelya’
gibi sözcüklerle yapılacak bir arama’da, konuda geniş
bilgilenme olanağı olacaktır. Bir örnek olarak:
- “Ben bir Megrelim-Nugzar Dzhodzhua. İng’den
çeviren: Ali İhsan Aksamaz
http://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/yy_aks_ben_bir_megrelim.html
- “I
am a Mingrelian and not a Georgian-
”
Dzhodzhua
Nugzar Dzhodzhua
- It is well-known to all that during and after the
time of Stalin the raising of the issue of the
Mingrelians and generally of Mingrelia has been
strictly prohibited.
www.geocities.com/Tokyo/Fuji/8160/Language/Nugzar.htm
- 9k - Cached
(*27)
Sovyetler
Birliği zamanında, Amerika güdümlü bir siyaset, strateji
takip eden Türkiye, Post Sovyet devresine hiçbir
hazırlığı olmadan yakalandı. Muhatap Ülke bir iken,
onlarca ülke daha muhatap hale gelmişti. Üllkeler’de;
kültürleri’de Türkiye için ‘bilinemeyen’ idi. Konuda iki
örnek verirsek: Türkiye, Gürcistan ve Azarbaycan’ın
bağımsız devlet olma kararlarına , her iki ülkeyi ilk
tanıyan olarak cevap verdi. ‘Bölgeyi, ülkeleri;
kültürlerini’ bilmiş olsaydı Türkiye, bu iki ülkenin
BDT’ye katılmayı reddetmelerine destek vermez; BDT’ye
katılmaları için onları motive-teşvik ederdi... Her iki
ülkede savaşmak zorunda kaldı. Bilgisizliğe dayanan
acele-acemice siyaset; strateji, hem bu iki ülkeyi
belirsiz bir zamana kadar istikrarsızlığa sürükledi hem
de Türkiye, telafisi imkansız maddi ve manevi kayıplara
uğradı. Devam eden kayıpların hangi zamana kadar
süreceğini, ne gibi yüksek maliyetler getireceğini
kestirmek imkansız gibidir.
Türkiye, bırakalım mevzubahis ülkeleri, kendi
vatandaşlarını/Çerkesleri; kültürlerini dahi yeterince
tanımamaktadır. Komşular ile dost olmak faydalı ve
doğrudur. Ancak, kendi vatandaşları ve bunların Kuzey
Kafkasya’da ki birinci derece yakınlarını dikkate
almadan ‘salt küçük menfaatlere odaklanarak’; sonuçta
kendine de zarar verecek tek taraflı siyaset
geliştirmek-uygulamak, kendi vatandaşlarını bile
tanımamak; ya da bu vatandaşları, doğru bir sonuç
vermeyecek siyasetler için feda etmektir. Konuda bir
yorum’dan alıntı:
DÜNYAYA
BAKIŞ-Taylan
Bilgiç- “Tiflis fatihi Erdoğan!” -
http://www.evrensel.net/04/08/16/kose.html#3:
“...Türkiye’nin böyle açık bir biçimde taraf
tutması ne anlama gelir? Hadi, Türk vatandaşı olan Gürcü
ve Abhazların “hissiyatını” bir kenara bırakalım;
Türkiye, bu kritik dönemde “yangına körükle gitme”
hakkına sahip mi? Dışişleri ve Hükümet, Abhazya ve Güney
Osetya meselelerini derinlemesine incelemiş, tarafların
pozisyonlarını, bölgesel güçler ile uluslararası güçler
arasındaki ilişki ve çatışmaları ele almış mıdır?
Örneğin, “Geleceği belirsiz bir Washington uşağı uğruna
Rusya ile karşı karşıya gelmek bize ne kazandırır?”
sorusuna nasıl bir yanıt verilmiştir? Hiç değilse böyle
bir soru birilerinin aklına gelmiş midir?...” |